Φ _asi_ Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2009 HALK EDEBİYATI EFSANELER CENNET BURSA EFSANESİ “Vaktiyle her Süleymandan içeri bir Hazreti Süleyman varmış Alnında Peygamberlik nuru yanar başında Hükümdarlık tacı yanarmış Tanrı ona “Mührü Süleyman “derler tılsımlı bir mühür ihsan etmiş bu sayede dağa taşa hükmeder olmuş oturduğu taht ne altın ne fildişi ya cin ya peri işi tahtırevanmış , böylece dünyanın dört bir yanını dolaşarak ağlayanla ağlar gülenle gülermiş,Günlerden bir gün tahtına kurulmuş sağ vezirini sağ tarafına sol vezirini sol tarafına alarak havalanır göklere Dağlar eğim eğim eğilir , yollar erem erim erir göz açıp kapayıncaya kadar varırlar dağların dağı Uludağın tepeciğirne bir bakar ki ne baksın Bu dağın bir kanadı ses bir kanadı renk bir kanadı su , bir kanadı ışık , Hazreti Süleyman “Yaratan neler yaratıyor “ der parmağı ağzında kalır Sağına dönersağ vezirine “Avezirim sen çok gezdin çok gördün bakınca bu yerleri nasıl görüyorsun “diye sorar , “Ey benim Sultanım Efendim Tanrı her güzelliği buraya vermiş ama bunları görüp duyacak derleyip koklayacak biri olmadıktan sonra neye yarar deyince Hazreti Süleyman bu söze mührünü basar Sol vezirine dönüp “A banim vezirim sen çok gördün çok yaşadın Dünyada bu güzellikten üstün bir güzellik var mı ?”Sol vezirde “Var vezirim var Öyle dal dal ötüşen kuşların sesi güzeldir ama gönül yaylasını saran insan sesi daha güzeldir.”Su pırıl pırıl gökyüzü güzeldir ama hiçbinri ayın ondördü Sultan gibi ay ile bahsedip gün ile doğamaz “ deyip kesince Hazreti Süleyman bu sözede mührünü basar son sözü kendi alıp “Ey benim vezirlerim bu yerlerin bir insan eksiği var dediğiniz gibi bu güzellikleri görüp duyacak biri olsaydı böyle kaybolup gitmezdi bu bir;üstelik bunlara her güzellikten üstün insan güzelliği katılırdı .bu iki;şimdi sizde benim bu sözüme bir mim koyarsınız şu yaylaları yurt edinlelim , saray yaptıralım köşkü beraber içinde bahçesi suyu beraber....B saraya güzeller güzeli Belkıs’ın tahtını kuralım bu bahçeyede dilediği gülü bülbülü konduralım Vezir ler mim koymaya kalmadan taş dile gelip “Belkıs , Belkıs diye inim inim inler Hazreti Süleyman o saatten tezi yok perilerini başına toplayarak konuşacakken perilerden biri niyetini anlayarak dilsiz anlatır onlara “Ya Süleyman , Can kavmi “ derler bir kavim buralara bir şehir kurmuş ama “Cin “ kavmi dedikleri kavim de bu şehre göz koymuştur.Bin Yıl döğüştüler sonu ne onlara kaldı ne bunlara tufan gelip sular altında bıraktı şehri işte bu dağın eteğinde gördüğün göller , göl değil,tufanda göllenip kalmış sudur;O Şehirde sözümona bu göllerden birinin altında yatıp duruyor.deyince Hazreti Süleyman mührü Süleymanı basar Vezirlerde birer mim koyar söze , bunun üzerine su perileri sulara dalar , suları boşaltıp can şehrini çıkartırlar dağ perileride dağlara tıırmanır getirecekleri kadar mermer taş , mermer direk, bir saray kurarlar ,köşkü beraber , bahçesi suyu ile periler uğraşırken Hazreti Süleyman kuşun kanadında dört bir yana haber gönderip cümle ela gözlülere “Buyur “ eder Nerde var nerde yok ela gözlülerde gelir bu şehre yerleşir Belkıs Sultanda varıp sarayına tahtına kurulur şehirde şehir olurşağ vezir sağ gözüyle görür “Cennet Burası “der meğer sol Vezirin kulağı biiraz ağırmış Cennet Bursa anlamasın mı ?Ogün bugün bu şehrin adı “Bursa “ kalır . ATA SÖZLERİ Ata sözleri genellikle ders vermek veya içinde bulunulan durumu kısaca açıklamak amacıyla kullanılmaktadır. Yaşanmış ve insanımızın büyük deneyimleri ile günümüze kadar gelmiştir. Duygu düşünce , tasarım ve imgeler kalıplaşmış atasözleri ile anlatılmaktadır. -Acele ile menzil alınmaz -Acı acıyı su sancıyı savar -Acıkan ne olsa yer acıyan ne olsa der -Aç at yol almaz aç it av almaz -Ağaca balta vurmuşlar sapı bedenimden demiş -Ağaç dikenin , tohum ekenin -Ağalık vermekle yiğitlik vurmakla olur -Ağır yongayı yel kaldırmaz -Ağustosta suya girenin baltası kesmez buz olur , onbeşinde kız olur. -Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir -Alçak eşeğe binmek öksüz çocuk dövmek kolay -Alçak yerin tepeciği dağ görünür -Allah kirpiyi yaratmış yılan için Gürcüyü yürütmış yalan için -Arap eli öpmekle dudak karamaz -Arif isen bir gül yeter kokmağa hoyrat isen gir şu bağı yıkmağa -Ay doğar yediğinden insan utanır dediğinden -Az yiyen az uyur çok yiyen güç uyur -Babası oğluna bir bağ vermiş oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş -Baktın deli dön geri -Balık demiş ki etimi yiyen doyması avımı yapan onması -Beğendi isen işte kapı beğenmedi ise işte mancınığın sapı -Ben ağa sen ağa bu ineği kim sağa -Bir abam var atarım nerde olsa yatarım -Çocuklu karı eşekli dayı ile yola çıkma -Dağ dağ üstüne olmuş ev ev üstüne olmamış -Delikli taş yerde kalmaz , deli kız evde kalmaz -Deve kabeye gitmekle hacı olmaz -Deve tezeğinden adam izinden belli olur -Ekmek kuru Pekmez curu böyle evde kim duru -El İçinde ağlayan iki gözden olur yar için dövünen iki dizden olur -Erine göre bağla başını tencerene göre pişir aşını -Evlat kemik torun ilik -Gavurun alına , Çingenenin falına inanma -Gençlikte taş taşı , kocalıkta pişir aşı -Göğe direk denize kapak olmaz -Görmemiş görmüş gülmeden ölmüş -Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz -Halının tozu delinin sözü bitmez -Her ağacın dibinde yatılmaz -İyi sürtün de geç , kötüden sakında geç -Kabahati samur kürk yapmışlar kimse giymemiş -Kara yağızın esmeri yoluna kurban kesmeli -Kadı yalan söyler gübre yalan söylemez -Kılla akıl bir arada bulunmaz -Kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış -Söğüt odunu odun olmaz belemeden kadın olmaz -Tarlanı gez de seç suyunu süz de iç -Tok ağırlaması güç olur -Türk’ün ağası Arnavutun kahyası , Çerkezin beyi ... -Türkün aklı sonradan gelir -Yanık yerin otu tez biter -Yılanın sokanı uyumuş aç kalanı uyumamış BİLMECELER Bilmceler ,genellikle ölçülü ve kafiyeli seslerden oluşan zeka geliştirici ,eğlenmek ve düşündürmem amacıyla en az iki kişi veya iki gurup arasında oynana bir Halk Edebiyatı ürünüdür. Karşıda bir ay doğmuş Ayı görenler olmuş Anası kundakta iken Kızının kızı olmuş (GÜL) Ha gitti kuşum Burnu gümüşüm Avı dağlarda Gözü yuvada (ARI) Attım rafa Bir kuru kafa Yemesi tatlı Maymun suratlı (FINDIK) Allah yapar yapısını Kul açar kapısını (KARPUZ) Bir küçücük arpacık Başında var tablacık (ÇİVİ) İçi taş dışı taş İçinde dön dolaş(MİNARE ) Karınca kakarınca Yola gider ince ince (DİKİŞ MAKİNESİ ) Dışı kazan karası İçi Peynir mayası (KESTANE ) Bende var sende var Binbir kuru dalda var (AD) Çam ağacını oydular İçine dünyayı koydular Söylesin diye Kulağını burdular (RADYO) Kuyruklu kumbara Buğday taşır anbara (KAŞIK) Patuna pat pat Etekleri Kat kat (LAHANA ) Uzun uzun uzarlar Boynuzunda buzağılar MISIR) Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.