Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

YENİ OSMANLI


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bir de ısrarla yetersizliği vurguluyorsunuz; ben tersini söylemiyorum zaten. Cevap yazmadan önce iyi okuyun yazıları. Aklınızda bir "öteki" var bu öteki sürekli Osmanlı'yı yücelten en yüksek sayan biri; beni de böyle kalıplıyorsunuz. Bense diyorum ki Osmanlı'nın tabii ki eksiği var ama artılarını örtmeyelim. Ayrıca bu iş mirasçılıkla ilgilidir,Roma'nın da çok eksiği vardı sonrakiler için ama onlar zaten Roma'ya dönmeyeceklerdi kimse Osmanlı dönemine gidelim demiyor. Yapılacak olan yine bugünün bilim ve felsefesi üzerine yapılmak zorunda. Roma ve Yunan üzerine medeniyet inşa ettiler ama malzemeleri İslam medeniyetinden almak zorundaydılar; bilimde zaten bu tam anlamıyla bir zorunluluğa dayanıyordu, felsefede de farklı düşünce ürünlerini çeviren, şerheden ve yenisini ekleyen gelişmiş bir faaliyet alanı vardı. Buna yönelmeden zaten Rönesans, Reform, Aydınlanma falan olmazdıBurada aranan bir çıkış noktası ve benim şahsi çıkış noktam da Osmanlı değil zaten.

Yeter bu kalıplamalarınız; biraz ötekileştirmeden okursanız tekrar tekrar yazmak zorunda kalmam. Biz de insanız sabrımızın bir sınırı var.

:excl:

 

Ne alınacak Osmanlı'dan? Osmanlı'ya ait olup, Osmanlı zamanında olupta şimdi olmayan ne var şeriat dışında ? Osmanlı'nın neyi bize rönesans için kaynaklık edecek ? Hem somut hiçbirşey koymuyorsun ortaya. Hemde neden somut değil diyorsun diye bana soruyorsun.

 

Osmanlı'nın bilimi, felsefesi mi dostum bize kaynaklık edecek olan ? :)

Gönderi tarihi:

1) Roma mirasına Mussolini'yi bırakın onun memleketi İtalya'nın birliğinden önce Avrupa'ya gelip Batı Roma'yı işgal eden kavimler sahip çıktı. Ayrıca yine bizim Bizans dediğimiz devlet de kendini Yeni Roma ilan etti. Bana ansiklopedi mi yazdıracaksınız;size açık çek, istediğiniz kaynağa bakın bu konularla ilgili temel bilgi sağlayan. Yanlışımızı bulursanız getirin. Yoksa ben iletilerce bunu anlatacak değilim kimseye.

 

2)Takvim dediğiniz Osmanlıda da vardı merak etmeyin; ayrıca ben mimariden, eserlerden örnek verince olmuyor ama siz yapı tekniği adıyla süsleyince mi olacak? Osmanlı yapı tekniğinin gelişmişliğini biliyoruz. Ayrıca Mısır ve Mezopotamya medeniyetlerinden bu yana gelişmekte yapı tekniği. Bu konuda Roma gelişmiş olabilir ama "bilimsel üstünlük" kazandığı iddiasına deli olmaz.

 

3)Moğollar Pers etkisinden çok Uygur Türklerinin ve daha sonra da Müslüman Türk diğer toplulukların etkisinde kaldı. Zamanla da Türkleştikleri Türk-İslam Medeniyeti içinde kaynadıkları belirtilir.

 

4)Ben felsefe ekolü göstermiyorum; Yunan'da okul vardı, günümüzde ekol. Ben de diyorum ki bunlarla sınırlandıramayız düşünce hayatını. Ayrıca tasavvuf tarikat değildir. Tasavvufla ilgili tarikatler vardır. Osmanlı döneminde de tarikatler ve farklı İslami görüşler mevcudiyetini sürdürmüştür. Roma'nın hukukçusu konuşunca düşünce faaliyeti oluyor da Osmanlı'nın hukukçusu konuşunca mı olmayacak; bu da ayrı bir konudur.

 

5)Dışarıdan getirilen usta Osmanlı'nındır yine bu bir, dışarıdan getirme sonraki dönemdedir bu iki, zaten yerleşik kültürden insanlar çeşitli alanlarda kullanılmıştır bunu komplex yapmaya gerek yoktur bu da üç; dördüncüsü Osmanlı silah teknolojisi de bir dönem Avrupa'dan üstündü; adamlar topla duvar yıkmayı bizden öğrendi daha ne olsun. stuart.gif Bana tüfek diyorsunuz ben size klasik dönem diyorum. Ben diyor muyum ki Osmanlı baştan sona kadar üstündü silah teknolojisinde diye? Hayır. Klasik dönemde Avrupa'da tüfek ne arıyordu; vardı da savaş alanlarından niye kaçıyorlardı. Kanuni boş arazide adam kovalıyordu. Vardı da krallar feodal beylerle niye uğraşamıyordu? Siz dönem dinlemiyorsunuz ki. Biz size Osmanlı'nın klasik döneminden bahsediyoruz ilk dönemlerde diye. Roma'da da bir klasik dönem vardır Cumhuriyete falan denk gelir; bundan sonra Romalılık aşınmıştır mesela. Karşılaştırma yapıyorum yine yanlış anlaşılmasın sakın.

 

6)Osmanlı'da klasik dönemde bilim eğitimi veriliyordu, sonradan bilim dışlanmaya başlandı ki bu da Osmanlı'nın sonunu getiren en önemli etkendir bence. Mimar Sinan demişken; kim demiş Osmanlı'nın eğitimini almadı diye:

-Dışarıdan link" href="http://www.osmanli700.gen.tr/kisiler/m4.html- Mimar Sinan hakkında sadece bir bağlantı(dahası da bulunur):

Bu bilime ilgi olayı hakkında kısmen bildiğim bir konuya da deyineyim atışma havası dağılsın; bazılarının söylediği kadarıyla Osmanlı ilk dönemler Hanefi Türklerin geneli gibi Maturidi itikadı üzerine gidiyordu ama zamanla genişleme ve Mısır'ın fethiyle buraya gelen Eşari alimleriyle Eşari görüşü yaygınlaştı. Bazıları bilimin geri plana itilmesini aklın geri plana itilmesi ve doğal olarak Maturidiliğin geri plana atılmasına bağlar ama bu söyleme bir yorum yapmayacağım. Maturidi ve Eşari karşılaştırması yapacak yeterlilikte değilim.

 

7)Kanuni'de mi oldu bilmiyorum ama bir süre sonra bilimin medreseden uzaklaştığı benim de söylediklerimdendir zaten. Biz de öyle okuduk.

 

8)Roma bilim ve felsefede çok da büyük yenilikler getirmiş değildir; lütfen bir kaç siyaset ve hukuk eserinden fazlası nedir Roma'da; tıpkı sizin de Osmanlı için söylediğiniz gibi vardır ama çok da gelişmiş değildir. Haklı olduğunuz nokta Osmanlı'nın da İslam'dan aldığı mirasa çok da fazla ekleme yapmamasıdır. Ama Klasik dönemde bilimsel faaliyetler sürmüştür. Ayrıca kişileri doğrudan etkisiz kılıyorsunuz ama orada verdiğimiz isimlerden özellikle astronomiyle uğraşanlar modern astronominin temellerini atmıştır; kimi aletleri geliştirmiş kimisini de yeni olarak yapmışlardır. Sadece bir örnek veriyorum çünkü her ayrıntıyı buraya taşımak mümkün değil:

Daha önce adını verdiğim Fen bilimleri tarihinde yer alan bir bilgiye göre Takiyüddin'in ilk icad ettiği rasat aletleri:Batı'da kadran olarak bilinen rub-ı defne(diğer adı rub-ı mıstıraymış), zat-ül helak(batıdaki adı armillea zodia-cales), teodolit'in ilkeli zat'ür rub'eyn, ilk defa yıldızlar arası uzaklıkları ölçmeye yarayan Müessehetü bi'l Manatık ve Güneş'in ekinoks noktalarına geldiğini bildiren zat'ül evtar. Yazım yanlışım olduysa özür dilerim çünkü uzmanı olmadığım bir konuda birileri çok ısrar etti diye alıntı yapıyoruz.

Diğerleriyle ilgili de bazı açıklamalar yapmıştım, merak eden araştırır. Ama ben Katip Çelebi'ye dair de adı geçen eserden bilgi vermek isterim: Keşfü'zunun ve Cihan-Nüma olarak bilinen eserleri pek çok batı diline çevrilmiş önemli kaynaklardı.

Bunlar benim ulaşabidiklerim; bir de daha ayrıntılı araştırsak kim bilir neler çıkacak. Çünkü Klasik dönem faal bir dönem hem araştırma hem düşünce açısından çok önemli.

 

9) Osmanlı her şeyden önce Bizans'tan kendisine kalan bürokratik yapıdan etkilenmiştir; teşkilatlanma yani. Ama şunu belirteyim ben bazıları gibi temele Roma'yı koymam bu konuda; Osmanlı İslam ve Selçuklu mirasını da sahiplenmiş ve kendi koşullarına göre bir yapı oluşturmuştur.

 

10)Bilim ve felsefe hakkında diyeceklerimi dedim. Açık çeki de verdim. Bulun getirin benim bilgilerimi yanlışlayanları. Ben Roma'da bilim ve felsefe yoktu demiyorum, o kadar da değil diyorum. Ayrıca Patrici-Pleb ilişikisinde hatalısınız.Zamanla bunlar kaynaşmıştır ama Roma'nın klasik Cumhuriyet sisteminde pleb senatoya seçer diye bir şey yok. Eğer ben yanlış hatırlamıyorsam çok temel bir yanlış yapıyorsunuz demektir ki bu diğer söylediklerinizi de etkileyebilir.Gözden geçiriniz lütfen. Şimdi arama yaptım nette, bu bile doğru hatırladığımı gösterdi ama yanımda Romayla ilgili kaynak eser yok şu an; yanlışınızı kendiniz düzeltirseniz iyi olur.

Ben Roma etkisini, Avrupa medeniyetinin oluşumundaki rolünü anlattım zaten. Ama birileri sahiplendi diye bu Osmanlı'dakilerden daha üstün siyasi faaliyet olmaz.

 

11)Ben felsefeyi düşünce faaliyeti olarak alırım; tasavvuf geleneği hala devam etmektedir, divana da yollamamı yaptım. Yeni bilimsel, düşünsel faaliyet arayışınızı sürdürebiirsiniz. Ama bu fazla popüler bir çaba olur. Bilim'de zaten hiçbirşey öyle "pat" diye gelmez. Mısır, Mezopotamya, Grek, İslam, Avrupa derken devam eden bir faaliyettir. Ayrıca Yunan okulları gibi bir yapı aramak da anlamsızdır. Yunan okulları dediğiniz de nihayetinde bilim-felsefe yani bilgi ve düşünce faaliyetidir. O dönemin düşünce dünyası böyle gelişmiş olabilir. Mitlerden ancak böyle arınılmış olabilir. Osmanlı'da ise zaten İslam temele alınıyor diyoruz ve buna dair düşünüşler de uzunca müddet devam etmiş. Bir süre sonra düşünce faaliyetlerinin yavaşladığını biliyoruz ama özellikle söylediğim alanlarda önemli eserler verilmiştir.

 

12)Divan edebiyatı bize ilk ve orta öğretimde anlatıldığı kadarıyla anlaşılamaz. Söylediğim yazarın eserleri bu konuda çeşitli ve renkli örnekleriyle sadece işin bir yönüdür; araştırma yaparsanız daha fazlasına da rastlarsınız. Bize anlattırıldığı gibi "saray canım başka bir şey değil" değil işte.

 

Sonraki iletime verdiğiniz cevabı görüyorum da pes yani; siz bence önce karşı tarafı iyice bir okuyup anlayın. Bu kadar düşmanca bir tavır bana göre değil gerçekten. Ben yazmışım siz benim söylendiğim şey üzerine hiç yorulmadan nasıl devam etmişsiniz. Buyrun efendim kalıplayın beni: "Yeni Osmanlı" deyin.

Gönderi tarihi:

1) Roma mirasına Mussolini'yi bırakın onun memleketi İtalya'nın birliğinden önce Avrupa'ya gelip Batı Roma'yı işgal eden kavimler sahip çıktı. Ayrıca yine bizim Bizans dediğimiz devlet de kendini Yeni Roma ilan etti. Bana ansiklopedi mi yazdıracaksınız;size açık çek, istediğiniz kaynağa bakın bu konularla ilgili temel bilgi sağlayan. Yanlışımızı bulursanız getirin. Yoksa ben iletilerce bunu anlatacak değilim kimseye.

 

Şimdi dikkat edersen ben hep alıntı yaparak cevap veriyorum. Sendende aynısını beklerim. Zira böylece alakasız cevaplar olmaz.

 

Birincisi biz burada mirasa sahip çıkıp çıkmamaktan bahsetmiyoruz. Ne alakası var ?

zaten bir Roma devletidir. Roma İmparatorluğunun 395 te doğu ve batı roma imparatorluğu ile ikiye ayrılmasıyla ortaya çıkan devletin adı , Doğu Roma İmparatorluğudur. İmparatorluğun başkentinin Bizans'a (İstanbul) taşınmasıyla devletin bir diğer adıda bu olmuştur.

 

2)Takvim dediğiniz Osmanlıda da vardı merak etmeyin;

 

herkes bir takvim kullanıyordu. Ama dünya Osmanlı'nın takvimini kullanmıyor.

 

ayrıca ben mimariden, eserlerden örnek verince olmuyor ama siz yapı tekniği adıyla süsleyince mi olacak? Osmanlı yapı tekniğinin gelişmişliğini biliyoruz. Ayrıca Mısır ve Mezopotamya medeniyetlerinden bu yana gelişmekte yapı tekniği. Bu konuda Roma gelişmiş olabilir ama "bilimsel üstünlük" kazandığı iddiasına deli olmaz.

 

Mühendislik ve mimari arasındaki farkı mı bilmiyorsun dostum ? Ben mühendislikten bahsederken bunu yapı tekniği adıyla mimariyi süsleme olarak mı anlıyorsun ? Romalıların mühendislikteki üstünlüğünü tartışmaya ihtiyaç duymuyorum. Çünü bu tartışmanın kahvehane geyiği seviyesine inmesini istemiyorum. Osmanlı fetişizmininde bir sınırı olmalı.

 

3)Moğollar Pers etkisinden çok Uygur Türklerinin ve daha sonra da Müslüman Türk diğer toplulukların etkisinde kaldı. Zamanla da Türkleştikleri Türk-İslam Medeniyeti içinde kaynadıkları belirtilir.

 

Kim belirtiyor bilmiyorum ama, belirten Moğolların müslüman olmadığından habersizmiş demekki.

 

Türkçe konuşmayan, müslüman olmayan bu halk, müslüman türk topluluklarının nasıl etkisinde kalmış olabilir ? Ve nasıl Türk-İslam nedeniyeti içinde kaynamış olabilir ?

 

4)Ben felsefe ekolü göstermiyorum; Yunan'da okul vardı, günümüzde ekol. Ben de diyorum ki bunlarla sınırlandıramayız düşünce hayatını. Ayrıca tasavvuf tarikat değildir. Tasavvufla ilgili tarikatler vardır. Osmanlı döneminde de tarikatler ve farklı İslami görüşler mevcudiyetini sürdürmüştür.

 

Arkadaşım yine senin tabirinle "daldan dala atlama" olmuş bu. Biz felsefenin etkinliği, Osmanlı'ya ait bir felsefe ekolünün olup olmadığından bahsediyoruz. Şöyle söyleyeyim; Tarih boyunca bir çok felsefe ekolü ve okulu çıkmıştır ortaya. Bunların hiçbirisi Osmanlı orijinli değildir.

 

Roma'nın hukukçusu konuşunca düşünce faaliyeti oluyor da Osmanlı'nın hukukçusu konuşunca mı olmayacak; bu da ayrı bir konudur.

 

diyorum ya "gerek yok" diye. Arkadaşım modern hukukun temelini oluşturan Roma Hukuku ile, halihazırda varolan şeriat kurallarından oluşmuş Osmanlı Hukuku'nu kıyaslayacak dahi değiliz.

 

 

5)Dışarıdan getirilen usta Osmanlı'nındır yine bu bir

 

Bu mantığa göre Marmaray, türk mühendisliğinin bir ürünüdür :) Arkadaşım anlatamıyor muyum ? Avrupa'da eğitim görmüş, o ülkenin silah teknolojisini bilen insanlar para ve/veya makam karşılığında ülkeye getirip silah yaptırmanın neresi Osmanlı silah teknolojisidir ?

 

 

dışarıdan getirme sonraki dönemdedir bu iki, zaten yerleşik kültürden insanlar çeşitli alanlarda kullanılmıştır bunu komplex yapmaya gerek yoktur bu da üç; dördüncüsü Osmanlı silah teknolojisi de bir dönem Avrupa'dan üstündü; adamlar topla duvar yıkmayı bizden öğrendi daha ne olsun. stuart.gif

 

Bu bilgiyi, Avrupa'lılara tuvaleti Osmanlı'nın öğrettiğini söyleyen kaynaktan mı okudun :)

 

İstanbul'un fethinde kullanılan toplar, Macar Urban tarafından inşa edilmiştir. Ayrıca tarihle efsaneleri birbirine karıştırmamak gerekir. Bizans surları yıkılmamıştır. Saldırının temelinin bağlandığı toplar surları yıkamamış, surlara verdikleri küçük çaplı hasarlar daha top tekrar doldurulurken bizanslılar tarafından onarılmıştır. Bu yüzden kuşatma uzamış, haftalarca süren top atışları surlarda gedik açmayı başaramamış. Bunun üzerine Fatih tarafından vergi ödenme karşılığında kuşatmanın kaldırılması önerisi yapılmış. Bizans surları sonunda yine, tırmanma merdivenleri ve ahşap savaş kuleleriyle aşılmıştır (bkz. Ulubatlı hasan efsanesi)

 

devamı sahurda :)

Gönderi tarihi:

Sizinle sizin istediğiniz gibi konuşmayacağım:

 

Çok biliyorsunuz kendinizce ve benim söylediğim her şeye itirazınız var; buyrunuz somut ve kaynaklıca şu sorulara cevap verin:

 

İşte size sorular;

 

1)Roma Hukukunun gelişiminden bahseder misiniz?

 

2) Roma bilim ve felsefesinden bahseder misiniz?

 

3) Rönesans nedir?

 

4) Osmanlı klasik döneminden ne anlıyorsunuz?

 

5) Felsefe okullarının temelleri ne üzerine atılmıştır, problemleri nelerdir?

 

6) Bir de çok merak ettim Avrupa'da Osmanlı klasik dönemine denk gelen dönemde nasıl bir silah teknolojisi mevcut ki adamlar gelişmiş ama bir şey yapabildikleri yok?

 

Eğer gerçekten samimiyseniz bana getirdiğiniz tüm eleştirilerde buyrun yazın cevapları ha niyetiniz aradan seçip çıkarılan üç beş paragrafa kaynaksız ve geniş ifadelerle yanıt vererek kendinizi haklı çıkarmaksa ben yokum.

 

Buradan başlayalım tartışmaya.

 

Açık çek geçerli hala ama sizden bir yaklaşım göremedim bu konuda.

 

Not: Gelişmiş mimari deyince yapı tekniğini de kastediyoruz herhalde; kağıda çizip yanında yatmıyordu bu adamlar. Nasıl yapıldı o kadar bina!

Gönderi tarihi:

Sizinle sizin istediğiniz gibi konuşmayacağım:

 

Çok biliyorsunuz kendinizce ve benim söylediğim her şeye itirazınız var; buyrunuz somut ve kaynaklıca şu sorulara cevap verin:

 

İşte size sorular;

 

1)Roma Hukukunun gelişiminden bahseder misiniz?

 

2) Roma bilim ve felsefesinden bahseder misiniz?

 

3) Rönesans nedir?

 

4) Osmanlı klasik döneminden ne anlıyorsunuz?

 

5) Felsefe okullarının temelleri ne üzerine atılmıştır, problemleri nelerdir?

 

:) Dostum sen benimle bir konuda tartışıyor musun? Yoksa bana ev ödevi mi veriyorsun ? Tartışmayı genelleştirip , merkez noktasından uzaklaştırma çabası görüyorum. Fazlaca.

 

6) Bir de çok merak ettim Avrupa'da Osmanlı klasik dönemine denk gelen dönemde nasıl bir silah teknolojisi mevcut ki adamlar gelişmiş ama bir şey yapabildikleri yok?

 

:) Şimdi gülerim gerçekten. Osmanlı Klasik dönemine denk gelen dönemde neler yaptıklarının listesi insanı okumaktan bıktırır. O müthiş sermaye birikim sürecinden, Amerika'nın keşfi ve istilası, oradan koloniciliğe kadar çok uzar liste dostum.

 

Osmanlı'nın klasik döneminde o yapabildikleri şeyler, dünyada en çok konuşulan dillerin listesini, ve o yapabildikleri ile halen dünyanın en güçlü devletleri olmalarını sağlıyor değil mi ?

 

Sanayi devrimi gökten inmedi. Modern ordular uzaydan gelmedi. Halen kullanılan bütün konvansyionel silah teknolojilerinin temelleri bu dönemde atılmış. Halan kullanılan konvansiyonel silahların (Top, tüfek, roket, el tipi bombalar) teknolojisi bu dönemde oluşturuldu ve sürekli gelişti.

 

 

 

Eğer gerçekten samimiyseniz bana getirdiğiniz tüm eleştirilerde buyrun yazın cevapları ha niyetiniz aradan seçip çıkarılan üç beş paragrafa kaynaksız ve geniş ifadelerle yanıt vererek kendinizi haklı çıkarmaksa ben yokum.

 

Ben hiçbir zaman aradan paragraflar seçmem, her paragrafı ve her başlığı ayrı ayrı alıntılar cevap veririm. Yanlış bulduğum noktayıda, bana göre doğrusunuda açık açık belirtirim. O yüzden ısrarla tartıştığım kişidende aynı yöntemi isterim. Böylece tartışma konusu dağıtılmaz.

 

Artı tek tek yazıyorum. Kaynaksız olduğunu iddia ettiklerini göster kaynağınıda göstereyim.

Gönderi tarihi:
Osmanlı tarih sahnesinden çekilen her devlet gibi; devlet aygıtı, ekonomik sistemi, siyasal sistemi vs o günün şartlarına, ihtiyaçlarına cevap veremediği için yıkılmıştır. Peki nasıl yüzyıl önce kendini ayakta tutamayan bir devletten medet umuyoruz ?

Cyrano'nun bu ifadesi bence yerli yerindedir.Kuruluşundan yıkılışına kadar olan dönem içerisinde elbette olumlu birçok özelliğinin olması kacınılmazdır.Bilimsel yada felsefi yada her ikisinde de çağın geleceğine ışık tutabilecek kabiliyette bilim adamı bulunmuştur.Ancak bu bir devlet politikası olamadığından yitip gitmiş birçok değerimizin olması,osmanlı sisteminin yeniden yaldızlanarak olmaması gereken yere konulmasını da yadırgamak gerekiyor.

Gerçekten de son zamanlarda ne hikmet ise yeni osmanlılar kavramı çok telafuz edilir hale geldi.

Sanırım Yönetim ve ordu haricinde tam bir mozaikler imparatoru oluşu,birtakım açılımların ifadesi için gerekiyor.

saygılarımla,

Gönderi tarihi:

Bahsettiğimiz konuların hepsi hakkında yazdım; cevap verecekseniz verin sorularıma(bir tanesine görüntüde vermişsiniz cevap ama "klasik dönem" diyoruz, Kanuni'ye karşı neden çok gelişmiş silahlarını kullanamadı bu adamlar?Somut diyordunuz hani bu mudur somutluk, nerede hangi yıllar arasında üretilmiş "çok gelişmiş" silahlar. Osmanlı klasik dönem sonrasını mı bulmuşlar galibiyetleri için de klasik dönemde Osmanlı üstün. Coğrafi keşifler daha meyvelerini yeni vermeye başlıyordu Klasik Dönem(kültüre göre dönem ayrımı yapıyoruz, size bir ipucu) sonunda). Yoksa en azından sizin iletileriniz beni ilgilendirmez.

 

Genel olarak fikrimi toparlarsam;

Yeni Osmanlı fikri ancak bir Rönesans'ın ifadesi olabilir; yoksa "çok güçlüydük çok" edebiyatıyla anılan Osmanlı "sığınma" ifadesidir. Rönesans hedefleniyorsa gerçekten burada, sadece Osmanlı üzerinden hareket etmek yetersiz olacaktır bence. Yani belki de başarılı olur ve yeni bir atılım gerçekleşir ama yine de benim de isteyeceğim o daha iyisine ulaşılacağını sanmıyorum.

Çok daha geniş; kendi döneminin şartlarında güçlü olan bir devletten fazlasıyla düşünmemiz önemlidir. Sonra Osmanlı dediğimiz gelişmiş bir İslam Medeniyeti'nin artık zayıflamaya başlaması üzerine gelmiştir; bu da üzerinde durulması gereken önemli bir eksiktir.

Benim bu fikirde gözlemlediğim olabildiğince pratik bir çözüm arayışında olmadır; halbuki büyük atılımlar her açıdan dikkatle atılacak adımlarla mümkün olabilir kanaatindeyim.

 

Bu kadar yazdık tabi ama Yeni Osmanlı fikrini ciddi olarak önümüze koyan birileri varsa bunlar ne diyor o da önemli; ben ve sanırım burada yazan diğerleri çok genel bir yaklaşımla "Yeni Osmanlı" anlamına gelecek bazı fikirler üzerinden konuşuyoruz. Halbuki yerleşmiş bir düşünce varsa ve bunu savunucularından dinlersek belki de çok farklı şeylerden bahsettiğimiz ortaya çıkar. O yüzden çok da ayrıntıya girmek mümkün değil benim için.

Gönderi tarihi:

Bahsettiğimiz konuların hepsi hakkında yazdım; cevap verecekseniz verin sorularıma

 

Sorduğun sorular tartışma sorusu değildir. Tartışmayı dağıtmaya yönelik sorulardır. Tartışma sorusu nasıl olur ? ;

 

Hangi felsefe okulunun, felsefe ekolünün orijini Osmanlı'dır?

 

Osmanlı'da hangi filozoflar yetişmiştir ?

 

Hangi hukuk sisteminin orihini Osmanlı'dır ?

 

Hangi bilimsel teknik, yasa, kuram Osmanlı'da ortaya çıkmıştır ?

 

Tartışma sorusu bunlardır.

 

(bir tanesine görüntüde vermişsiniz cevap ama "klasik dönem" diyoruz, Kanuni'ye karşı neden çok gelişmiş silahlarını kullanamadı bu adamlar?Somut diyordunuz hani bu mudur somutluk, nerede hangi yıllar arasında üretilmiş "çok gelişmiş" silahlar.

 

Kullanmamışlarda onun için mi Viyana bozgunuyla Avrupa kapılarından dönülmüş ? Kuşatma boyunca atış üstünlüğünün birkez bile Osmanlı'nın eline geçmediği, Osmanlı ordusunun hücüm menziline dahi sokulmadığı öğretilmiyor sanırım hala liselerde. Osmanlı ordusunun şehrin surlarını yerle bir ettiği, ama yağmurlar başlayınca mecburen geri döndüğü (pardon akıllı bir taktikle çekildiği) anlatılıyor hala sanırım. Ya da tarihi bilimsel bakışın olmazsa olmazı olan tarafsız gözle incelemek yerine Osmanlı'nın aslında yahudi oyunlarıyla yıkılana kadar süper modern bir devlet olduğunu "ispatlamak" için yazılmış "tarihsel" kitaplardan okumanın sonucu sanırım.

 

Osmanlı klasik dönem sonrasını mı bulmuşlar galibiyetleri için de klasik dönemde Osmanlı üstün. Coğrafi keşifler daha meyvelerini yeni vermeye başlıyordu Klasik Dönem(kültüre göre dönem ayrımı yapıyoruz, size bir ipucu) sonunda). Yoksa en azından sizin iletileriniz beni ilgilendirmez.

 

Dostum sen neden bahsediyorsun ? Ordularıyla okyanusları aşıp Amerika kıtasını istila ettikleri dönem bu dönem değil midir ? Cortes yüzbinlerce kişilik aztek ordusuna karşı bin kadar adamıyla ellerinde kılıçla mı savaştılar ? 16. yyda batı devletlerinin umrunda bile değildi ortodoks doğu Avrupa. Onlar yüzlerini yeni dünyaya, afrika'ya, Avustralya'ya çevirmişlerdi. Osmanlı Kanuni devrinden sonra duraklamaya girmişken. Onlar altın çağlarını başlattılar, bu topraklarda edindikleri sömürgelerle.

 

Osmanlı Batı Avrupa kapılarına dayandığında ise, yaşanan bozgun ortada.

 

Batı devletleri 15. yy la birlikte doğuyu dikkate bile almayıp. Yüzünü coğrafi keşiflerle farkedilen zenginliklere çevirmiştir. Avrupa'lı devletler bütün güçlerini ve enerjilerini bu yeni dünyaların zenginliklerinden birer parça koparmaya harcamışlardır.

 

Geliştirdikleri modern silah teknolojileri ve bunun sonucunda kurdukları ordular hem merkezi krallıkların ortaya çıkmasını sağlamış. Hemde keşfedilen kıtalara giden kolonici orduların zaferini.

 

Hayır somut soruyoruz. Hangi silah teknolojisinin menşei Osmanlı'dır ? Böyle somut sorular sorunca "yok bak ipucu şu, yok efendim açık çek" bu nedir ya?

 

Neymiş, 16. yy da Osmanlı üstünmüş? Osmanlı bu kadar teknolojik üstünlüğe sahipti de niye duraklama devrine girdi ? Nereye gitti o üstün teknolojisi ?

 

2009 yılında Türk Ordusu'da çok güçlü silahlara sahip. Kaç tanesinin patenti Türkiye'de. Kaç tanesinin teknolojisi bize ait ?

 

 

 

 

Genel olarak fikrimi toparlarsam;

Yeni Osmanlı fikri ancak bir Rönesans'ın ifadesi olabilir; yoksa "çok güçlüydük çok" edebiyatıyla anılan Osmanlı "sığınma" ifadesidir. Rönesans hedefleniyorsa gerçekten burada, sadece Osmanlı üzerinden hareket etmek yetersiz olacaktır bence. Yani belki de başarılı olur ve yeni bir atılım gerçekleşir ama yine de benim de isteyeceğim o daha iyisine ulaşılacağını sanmıyorum.

Çok daha geniş; kendi döneminin şartlarında güçlü olan bir devletten fazlasıyla düşünmemiz önemlidir. Sonra Osmanlı dediğimiz gelişmiş bir İslam Medeniyeti'nin artık zayıflamaya başlaması üzerine gelmiştir; bu da üzerinde durulması gereken önemli bir eksiktir.

Benim bu fikirde gözlemlediğim olabildiğince pratik bir çözüm arayışında olmadır; halbuki büyük atılımlar her açıdan dikkatle atılacak adımlarla mümkün olabilir kanaatindeyim.

 

Nasıl olabilir ? Bizim Rönesansımıza Osmanlı'nın hangi özelliği, hangi zenginliği kaynaklık edecektir. Bugün eksikliğini duyduğumuz ve Osmanlı'da olan nedir ?

 

Hilafet mi? Şeriat mı ? Ne ?

 

Diyorsun ki ben savunucusu değilim ? O zaman karşıtlarına karşı çıktığın nokta ne ?

Gönderi tarihi:

Yukarıdaki cevaplarım ve cevap beklediğim sorularım geçerlidir. Ben parçası olmak istemeyeceğim tartışma üsluplarıyla yazışmak istemediğimi belirttim.

Gönderi tarihi:

Şimdi bu tartışmanın konusu nedir ?

 

Osmanlı bilimde, felsefede, hukukta ileri bir devlet miydi ? Batı rönesansına kaynaklık eden yunan-roma antikistesinin sahip olduğu bir zenginliğe sahip miydi ?

 

Peki bu minvalde ben nasıl sorular soruyorum ;

 

 

Hangi felsefe okulunun, felsefe ekolünün orijini Osmanlı'dır?

 

Osmanlı'da hangi filozoflar yetişmiştir ?

 

Hangi hukuk sisteminin orijini Osmanlı'dır ?

 

Hangi bilimsel teknik, yasa, kuram Osmanlı'da ortaya çıkmıştır ?

 

Son derece somut, ve bizi sonuca götürecek sorular.

 

Peki ;

 

 

İşte size sorular;

 

1)Roma Hukukunun gelişiminden bahseder misiniz?

 

2) Roma bilim ve felsefesinden bahseder misiniz?

 

3) Rönesans nedir?

 

4) Osmanlı klasik döneminden ne anlıyorsunuz?

 

5) Felsefe okullarının temelleri ne üzerine atılmıştır, problemleri nelerdir?

 

 

Bunun konuyu dağıtmak dışında bir işlevi ve amacı var mıdır ?

Gönderi tarihi:

Sorularım hangi temel üzerinde konuştuğumuzu ortaya çıkaracaktır; tartışmanın seyrinde sorduğum konular temelde yer almıştır. Ben anlık öfkenin ışığında değil karşılıklı paylaşımla tartışmaktan yanayım. Buyrunuz bu sorulara hiç değilse özetle cevap geçiniz ki tartışılabilir bir ortak zemin oluşsun. Yoksa bütünlük sağlanamaz. Korkulacak bir şey yok, sorular üstü kapalı gizemli sırlarla ilgi değil. Ben kendimce kimisine genel hatlarıyla kimisine de kısmen değindim zaten. Bu sorular bizim tartıştığımız sorular oldu ve sadece "öyle değil böyle" karşılığı buldum. Bu şekilde olmaz bu iş. İsteyen buyursun daha sağlam zeminde konuşalım. Yoksa:

 

Yukarıdaki cevaplarım ve cevap beklediğim sorularım geçerlidir. Ben parçası olmak istemeyeceğim tartışma üsluplarıyla yazışmak istemediğimi belirttim.

 

Bu, konuyu dağıtmak olarak görülüyorsa; "siz öyle algılıyorsunuz; bence toparlayıcı bir eylemdir" der geçerim.

 

Daha önce de belirttiğim gibi "Yeni Osmanlı" diye bir başlık altında, hiçbir açıklama getirmeden ve beğenilmeyen fikiri hoş olmayan ifadelerle yazmaya karşı göstermek istediğim tepkiyi ortaya koyduğumu düşünüyorum. Buradan yola çıkarak kendi fikirlerimden de bir parça söyledim.

 

Yukarıda yazdıklarım dikkate alınmayacaksa uzatmanın anlamı yok benim için.

Gönderi tarihi:

Dostum senin genel tartışma yönteminin bu olduğunu farkediyorum. Başka başlıklardada aynısını gördüm. Konuyu uzattıkça uzatıp, dağıttıkça dağıtmaya çalışmak.

 

Osmanlı'da bilim ve felsefenin durumunun tartışıldığı bir noktada antik yunan'da roma'da felsefenin gelişimini tartışmaya çalışmak konuyu buraya çekmek gibi.

 

Şimdi ben, aşağıdan yukarıdan nereden bakılırsa bakılsın sabit olan gerçekleri ortaya koyayım. Böyle itiraz varsa karşılığında somut karşılığını bekleriz.

 

Orijini Osmanlı olan hiçbir felsefe ekolü, okulu yoktur. Osmanlı'dan önce birçok filozof yetiştirmiş olan, bu konuda oldukça zengin olan coğrafyadan Osmanlı tarihi boyunca hiçbir filozof çıkmamıştır. Osmanlı medeniyetinin felsefeye hiçbir katkısı olmamıştır.

 

Hiçbir hukuk sisteminin orijini Osmanlı değildir. Şeriat hukuku alınmış ve uygulanmıştır.

 

Avrupa rönesansla birlikte bilim çağını açarken Osmanlı'da bilime düşmanlık başgöstermiş, bilim eğitimi devlet kararıyla yasaklanmıştır.

 

Bilim altyapı işidir. Bilimsle altyapısı oluşan bir medeniyette, deletin yasaklayıp yasaklalamaması hiçbirşey ifade etmez. Avrupa'da ortaçağ karanlığı rönesansı yaratacak bilim adamlarının yetişmesine engel olamamıştır.

 

Fars ve arap bilimsel kaynaklarının çevirileri, horasan'da eğitim gören insanların katkılarıyla varolan bilimsel ektinlik devletin yasaklamasıyla kendisine ait olmayan kaynaklardan kopmuş ve geriye birşey bırakmadan kaybolmuştur.

 

Somut tartışmak bu şekilde yapılır. Roma ve Yunan'da felsefenin gelişimi veyahutta kirpilerin sindirim sistemini tartışmak isteyen varsa açar bir başlık onları da tartışırız. konuyu dağıtıp ana ekseninden uzaklaştırma gayretinden daha işlevsel olur bu.

Gönderi tarihi:

Bunları zaten yazdınız; o yüzden bir karşılık vermeyeceğim. Konuyu dağıtmadığımı aslında toparladığımı düşünüyorum. "Sen öyle dedin, ben böyle dedim"lerle hiçbir şey öğrenilmez. Yukarıdaki sorularım tartışmanın seyrinden kendiliğinden çıkmıştır. İsteyen iki sayfayı okur, görür. O yüzden ben kendi söylemimi hatırlatıyorum sadece.

Gönderi tarihi:

Bunları zaten yazdınız; o yüzden bir karşılık vermeyeceğim. Konuyu dağıtmadığımı aslında toparladığımı düşünüyorum. "Sen öyle dedin, ben böyle dedim"lerle hiçbir şey öğrenilmez. Yukarıdaki sorularım tartışmanın seyrinden kendiliğinden çıkmıştır. İsteyen iki sayfayı okur, görür. O yüzden ben kendi söylemimi hatırlatıyorum sadece.

Sorular ve konuyla ilgileri:

 

1) Roma Hukuku'nun gelişimi: Çünkü burada Roma-Osmanlı karşılaştırması yaparak Avrupa'nın Roma üzerinden yaptığını biz Osmanlı üzerinden yapamayız dediniz. O zaman nedir Roma'yı farklı yapan bunu açıklayın çünkü ben diyorum ki Romalılar pratik insanlardı kendi ihtiyaçlarına göre bir şey ortaya koydular yoksa Osmanlı'da yok diyeceğimiz insanüstü parıltıları yoktu bu insanların.

 

2) Roma'da bilim ve felsefe: Bu konuyu siz açtınız; ben Osmanlı'yı da Roma'yı da bu konularda fazla pratik yaklaşmış olarak görüyorum ve bilgi ve düşünce faaliyetlerinin ikisinde de bir İslam, bir Yunan medeniyetindeki kadar olamayacağını söylüyorum, sizse Roma'yı ayrı tutuyorsunuz. Buyrunuz efendim sizi dinliyorum.

 

3) Rönesans nedir sizde? Çünkü siz Rönesans'ı batının ortaçağdan çıkışı olarak tanımladınız, bense sahiplenilen bir güçlü mirasın verdiği hareketle kendi çağında yeni bir ışık yakmak olarak görüyorum. Buyrunuz siz de daha geniş tanımlayınız ya da söylediğinizi biraz açınız.

 

4)Osmanlı'nın klasik döneminden ne anlıyorsunuz? Ben kültürel ayrıma göre kuruluştan 1500 sonlarına kadar olan dönemi ele alıyorum ki siyasi ayrımda duraklama dönemine denk gelen bir dönemde klasik döneme dönüşler denenmiş ancak başarılı olunamamıştır mesela. Hatta Osmanlı'nın sonraki başarısız tarihi de "ne kendisine dönebildi ne batıyı yakalayabildi" gerekçesine bağlanır pek çok kişi tarafından. Zaten daha somut sorduğum silah teknolojisiyle ilgili son soru da aslında bununla bağlanacaktır.

 

5) Felsefe okullarının temelleri, problemleri nelerdir? Çünkü siz ısrarla benden bir "platonculuk" benzeri Osmanlı düşünce "okulu" ya da "faydacılık" gibi bir "ekol" bekliyorsunuz. Bense yukarıda söylediğim gibi Osmanlı'da düşünce faaliyetlerinde İslam medeniyetinin geneli kadar büyük bir birikim olmadığını ancak "hiç" sayılamayacağını geçmişten gelen meselelerin yine konuşulduğunu, tasavvufun etkisini ve divan edebiyatının düşünce ürünlerini öne sürdüm. O yüzden bu cevabınız önemlidir.

 

Ve şimdi hiçbir şey konuşmamışız gibi "ne alaka" demeden cevap verelim lütfen; yoksa şikayet ettiğiniz dağılma şiddetlenir ben de sizin isteğinize uyarak bunlardan vazgeçersem.

Gönderi tarihi:

osmanlı devtetı neden yıkıllmıstır sorusunun cevabı acık ve net

mustafa kemal ataturk

saltanatı yıkan

halıfelıgı yıkan

padısahlıgı yıkan

agalıgı yıkan

tarıkatlerı cemeatlerı yıkan

beylıgı yıkan

osmanlıdan gerıye ne kaldıysa hepsını yıkan her alanda devrım yaparak yapyenı bır devlet kuran

mustafa kemal ataturk

Gönderi tarihi:

Ankara 11.Agir Ceza Mahkemesi'nin tecrübeli baskani Orhan Karadeniz,kararini yazdiriyordu.Saniklar hüküm okunurken dinlemis sessizce disari cikiyorlardi.Kararla ilgili son cümlelerini yazdirirken gürültüyü duydu,basini kaldirdi.Sanik siralarindan yumrugunu havaya kaldirmis bagiran OSMAN YILDIRIM'I gördü:

 

"O Ingiliz (...)nin(ATATÜRK'Ü KASTEDIYOR)kurdugu Cumhuriyet'i basiniza yikacagiz.Evet benim yegane görevim Cumhuriyet'i yikip,2.Osmanli Devletini kurmaktir.Bunu kuracagim.Benim sahitlerimi dinlemedin,mahkeme baskani sende O'(ATATÜRK'ün)nun (....)sin.Cumhuriyeti yikip seriat düzeni kuracagim..."

 

Yeni Osmanlicilik,Cumhuriyet,Laiklik ve Atatürk karsitligini iceren bir yapilanmadir.Bu yapilanmanin icersinde degisik unsurlar ayni hedef dogrultusunda birlesmistir.

Osmanli'nin yikilmasi Devletin iflasi sonucu olmustur.1699 Karlofca Antlasmasina kadar Osmanli Devleti devamli genislemistir.Topraklar büyüdükce yeni ele gecirilen yerlerden elde edilen ganimetlerle devlet hazinesi de büyümüstür.Bu tarihten itibaren ganimet gelirleri durmus ve 24 Milyon Km.kare devlet topraklarinin dis tehditlere karsi koruma ihtiyaci ortaya cikmistir.(Bazileri sorar ya;NEREYE GITTI MILYON KILOMETRE KARE TOPRAKLAR,Atatürk onlari hediye etti anlaminda imalarda bulunurlar)Bunun sonucunda Osmanli ordu sisteminin merkezindeki HAS-ZEAMET-TIMAR gibi toprak düzenleri bozulmustur.

Bu sistemler hem üretiyorlar hemde savas zamanlarinda ordunun asli gücünü teskil ediyordu.1699'dan itibaren sinirda kurulan kalelerde asker bulundurma mecburiyeti ile ordu artik üretici durumdan tüketici duruma gecmistir.Osmanli Devleti icinde bulunan yüzde 20 civarinda Türk unsurlar ASKERLIK,DEVLET MEMURLUGU,YARGI GÖREVI olarak üc temel alanda istihdam edilmis ve ekonomik sahayi tamamen gayrimüslümler ile Türk olmayan Müslüman unsurlara terk etmistir.

Bu gidis sonunda Batli devletlerin himayesinde Türk omayan tebaadan cok zengin tüccar sinifi meydana gelirken Anadolu basta olmak üzere Türk halki fakirlesmistir.Alinan 252 Milyon pountluk dis borcun ödenememesi sonucunda 1875'de devlet iflas etmistir.Ekonominin yönetimi borclu devletlerin olusturdugu Duyün.u Umumiye yönetimine teslim edilmistir.

 

Osmanli'nin yikilis nedenlerini gerceklere dayanmayan iddialara dayamak tarih bilgisinden yoksun olmak ve kulaktan dolma bilgilerle birazda duygusallikla düsünmek demektir.Elimizde kalan bu son toprak parcasinida bize cok görmekteler ve bizi yönetenler aynen Osmanli'nin son dönemlerinde yasanan borc batagina ülkeyi itmektedirler.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Sorular ve konuyla ilgileri:

 

1) Roma Hukuku'nun gelişimi: Çünkü burada Roma-Osmanlı karşılaştırması yaparak Avrupa'nın Roma üzerinden yaptığını biz Osmanlı üzerinden yapamayız dediniz. O zaman nedir Roma'yı farklı yapan bunu açıklayın çünkü ben diyorum ki Romalılar pratik insanlardı kendi ihtiyaçlarına göre bir şey ortaya koydular yoksa Osmanlı'da yok diyeceğimiz insanüstü parıltıları yoktu bu insanların.

 

rönesans roma ve yunan antikitesi bir bütün olarak alınarak gerçekleşmiştir. Sen Avrupa'nın Roma üzerinden yaptığı diye bir ifade kullanıyorsan zaten bu eksik bir ifadedir. Rönesansa kaynaklık eden zenginlik roma ve yunan medeniyetinin oluşturduğu bir zenginliktir.

 

Romalılarla ilgili okuduklarını da anladığını düşünmüyorum. Şöyle ki ;

 

Roma ve Yunan felsefesi arasındaki konu farklarını, Roma'lılar felsefeyle değil siyasetle devlet yönetimiyle ilgilenmiştir şeklinde yorumluyordun. Yunan felsefesi varlık, tanrı, fizik ve metafizik, etik gibi alanlarda yoğunlaşırken Roma felsefesi siyaset, hukuk devlet konularına yoğunlaşmıştır. Romalılar, Yunan felsefesinden aldıklarını Cicero, Cato gibi filozofların kurduğu okullarla geliştirmiş ve siyaset hukuk alanında büyük ürünler vermişlerdir.

 

Roma felsefesinin ürünleri 21. yy da çağımızın en modern yönetim biçimi olan Cumhuriyet'tir. Modern hukukun temelini oluşturan Roma Hukuku'dur. Ülkenin en üst karar organı olan Halk Meclisleri'dir.

 

Osmanlı'da olmayan ama Roma'da olan felsefi ürünler. Ne soruyorum başından beri ? Orijini Osmanlı olan bir felsefe ekolü veya okulu var mıdır ? Yoktur. Roma'da vardır.

 

Orijini Osmanlı olan bir hukuk sistemi var mıdır ? Yoktur. Roma'da vardır ve o hukuk modern hukukun temelini teşkil eder.

 

Osmanlı'da bir filozof yetişmiş midir ? Hayır. Roma'da yetişmiştir.

 

Somut tartışma böyle olur.

 

Artı asgari seviyede mantık lütfen. Roma'nın felsefi etkinliğini sorgulayan bir insanın önce felsefe dilinin neden latince olduğunu sorgulaması gerekir.

 

2) Roma'da bilim ve felsefe: Bu konuyu siz açtınız; ben Osmanlı'yı da Roma'yı da bu konularda fazla pratik yaklaşmış olarak görüyorum ve bilgi ve düşünce faaliyetlerinin ikisinde de bir İslam, bir Yunan medeniyetindeki kadar olamayacağını söylüyorum, sizse Roma'yı ayrı tutuyorsunuz. Buyrunuz efendim sizi dinliyorum.

 

Arkadaşım ne yapmış Osmanlı bu konularda ? Bak ben ne kadar güzel Roma'nın ürünlerini ortaya koyuyorum. Dünyayı değiştiren ürünler. Bugün sahip olduğumuz modern yaşamın temelini oluşturan ürünler.

 

Roma felsefesiyle dünyayı değitştiren ürünler vermiştir. Felsefesiyle orijini kendine ait hukuk sistemi, yönetim biçimi, devlet halk ilişkisi.

 

 

3) Rönesans nedir sizde? Çünkü siz Rönesans'ı batının ortaçağdan çıkışı olarak tanımladınız, bense sahiplenilen bir güçlü mirasın verdiği hareketle kendi çağında yeni bir ışık yakmak olarak görüyorum. Buyrunuz siz de daha geniş tanımlayınız ya da söylediğinizi biraz açınız.

 

Rönesan, Avrupa'nın roma yunan antikitesinin zenginliğiyle, bilimi, sanatı, felsefeyi, siyaseti dinin belirleniminden kurtarıp, yeni bir düşünsel çağ açtıkları dönemin adıdır.

 

Kaynakları; Yunan felsefesinin varlık, tanrı, etik gibi alanlarda verdiği ürünler, Roma felsefesinin siyaset, hukuk alanında verdiği ürünler. Ortaçağ ile birlikte karanlık döneme girip yunan roma birikimine sırtını dönmüşken Avrupa, bu kaynakların arap, pers dillerine çevirilmesiyle arap-pers islam dünyasındaki bilimsel çalışmalar ve ilerlemeler ( Bu süreç Osmanlı yayıldıkça bu coğrafyada durmuştur), kimi zaman alenen genellikle gizli gizli çalışmalarını sürdüren Avrupa'lı bilim adamlarıdır.

 

 

 

4)Osmanlı'nın klasik döneminden ne anlıyorsunuz? Ben kültürel ayrıma göre kuruluştan 1500 sonlarına kadar olan dönemi ele alıyorum ki siyasi ayrımda duraklama dönemine denk gelen bir dönemde klasik döneme dönüşler denenmiş ancak başarılı olunamamıştır mesela. Hatta Osmanlı'nın sonraki başarısız tarihi de "ne kendisine dönebildi ne batıyı yakalayabildi" gerekçesine bağlanır pek çok kişi tarafından. Zaten daha somut sorduğum silah teknolojisiyle ilgili son soru da aslında bununla bağlanacaktır.

 

Bak arkadaşım Politika'nın iletisini oku ve Osmanlı'nın "klasik dönemi" ndeki ekonomik refahını sağlayan unsura dikkat et. Klasik Dönem dediğin dönemde Osmanlı fetihler aracılığıyla sürekli topraklarını genişletmekte ve ele geçirdiği topraklardan ganimet/vergi yoluyla büyük gelirler elde etmekteydi. Ancak, Avrupanın modern silahları geliştirmeye başlamasıyla Osmanlı'nın Batı'ya doğru ilerlemesi durmuş (Viyana bozgunu) bu dönemde bir altyapı oluşturulamadığı için yükseliş yerini duraklamaya bırakmıştır. Osmanlı'da "yükseliş" ten kastedilen toprak genişletmekten ibarettir. "Yükseliş Dönemi" dediğimiz dönemde büyük bilimsel gelişmeler, siyasi ve ekonomik gelişmelerden bahsedilmiyor değil mi? Onun yerine şurası alındı, burası ele geçirildi vs. Viyana Bozgunu'ndan sonra ise toprak genişlemesi durmuş ve "duraklama devri" ne girilmiştir. Fetihlere dayalı bir ekonomik gelişim, fetihler sona erince yerini durgunluğa bırakır. Sermaye birikimi Batı'daki gibi Sanayi devrimi ile sonuçlanacak bir bilimsel gelişmede kullanılmamıştır.

 

 

 

 

 

5) Felsefe okullarının temelleri, problemleri nelerdir? Çünkü siz ısrarla benden bir "platonculuk" benzeri Osmanlı düşünce "okulu" ya da "faydacılık" gibi bir "ekol" bekliyorsunuz. Bense yukarıda söylediğim gibi Osmanlı'da düşünce faaliyetlerinde İslam medeniyetinin geneli kadar büyük bir birikim olmadığını ancak "hiç" sayılamayacağını geçmişten gelen meselelerin yine konuşulduğunu, tasavvufun etkisini ve divan edebiyatının düşünce ürünlerini öne sürdüm. O yüzden bu cevabınız önemlidir.

 

arkadaşım birincisi felsefe=düşünce faaliyetleri değildir. Sen armuttan bahsedip sonra elmaya geçiyorsun. Ben senden felsefe örneği istiyorum. Felsefenin anlamını bana soracağına bir ansiklopedi açıp bakabilirsin değil mi kolayca ? Orada divan edebiyatı için bir felsefedir diyen bir ifade bulursan yazarsın buraya.

 

Divan edebiyatıda bir felsefe türü değildir. Tassavufdan etkilenen bir edebiyat akımıdır. Etkilendiği Tasavvuf Osmanlı'ya ait değildir. Osmanlı'ya ait olmadığı gibi Osmanlı'nın hiçbir katkısıda olmamıştır. Artı Tasavvuf bir felsefe ekolü değildir.

 

Ondan sonra niye "ne alaka" dediğimi soruyorsun. Başka ne diyeyim ?

 

Düşünce Faaliyeti ? Diyorum ya konuyu dağıtmak diye. Bu şekilde işte. Felsefe düşünce faaliyetlerinden birisidir. Yani bir tür düşünce faaliyetidir. Kendine özgü özellikleri, formatı kaideleri olan bir düşünce faaliyeti. Özel bir düşünce faaliyeti. Biz genel olarak "düşünce faaliyetleri" nden bahsetmiyoruz. Sabah uyandığında kalkıp kahvaltı edeyim demekte bir düşünce faaliyetidir. Güzel bir kadın görünce aklından geçenlerde. Ama bunlar felsefe yapmak değildir.

 

Roma Felsefesi'nin ürünleri olarak ben çağımızın en modern yönetim biçimini, modern hukuka kaynaklık eden temelini oluşturan Roma Hukuku'nu gösterirken. "Osmanlı Felsefesi" nin ürünü olarak divan edebiyatını koymanda mantığı ortaya koymaktadır.

 

Bilimsel konularda, bilim konusunda asla tarafsız olamayacak ve hatta "bilim" dahi diyemeyen, onun yerine dine uygun, olacak şekilde kafalarında şekillendirdikleri "ilim" kavramını kullanan adamlardan okuduklarını bilimsel ürün sanma.

 

Bilim, bilim insanlarının işidir. Tarafsız objektif bakışa sahip bilim insanlarının. Tarikat kalemşörinin "ilim"i değil.

Gönderi tarihi:

rönesans roma ve yunan antikitesi bir bütün olarak alınarak gerçekleşmiştir. Sen Avrupa'nın Roma üzerinden yaptığı diye bir

.

.

.

Bilim, bilim insanlarının işidir. Tarafsız objektif bakışa sahip bilim insanlarının. Tarikat kalemşörinin "ilim"i değil.

 

 

1)Avrupa'nın Roma ve Yunan'dan etkilenişini ben savunuyordum başlığın başlarında, bunu da unutmayalım lütfen; sanki ben çok başka şeyler söylemişim gibi davranmayınız.

 

Roma'da düşünce yoktu demiyoruz burada zaten, sizin ölçütlerinize göre de Osmanlı'dan çok da ileri bir düşünce dünyaları yoktu. Cumhuriyet dediğimiz de bugünkü Cumhuriyet değildir ayrıca. Roma'nın Cumhuriyeti çok ayrı bir olaydır. Senatosu, meclisleri ve magistralarıyla çok farklı bir yapı vardır. Sizin düzeltmenizi beklediğim temel yanlışınız da burada devreye girer; patriciler bir dönem hakim kesimdir, ne köle ne tam anlamıyla hür sayılan pleblerse uzun süre pek çok haklardan yoksun kalmıştır. Bu iki kesim arasındaki mücadeleler on iki levha ve daha sonraki düzenlemeleri doğurmuştur mesela. Bu üzerine "okullar" aracılığıyla düşünülen bir süreç değildir. Tıpkı Osmanlı siyasi kurum ve geleneklerinin oluşmasına benzer. Zaten Yunan'daki felsefe ortamının Roma'da olması pek mümkün de değildir. İşte siyaset ve hukuk alanındaki o büyük ürünlerin hepsi Roma'nın tarihsel sürecinden çıkmıştır. Avrupa'da ulusların kendi hukuklarını oluşturmalarına yönelik tarihçi okul gibi fikirler de bu düşünceden yola çıkarak her milletin kendi bünyesine uygun hukuku üretmesini önerir mesela. Yani bu Roma'da görüp Osmanlı'da göremediğimiz anlı-şanlı bir özellik falan değil. Eğer bunu düşünce faaliyetine alıyorsak Osmanlı'dakini de alırız. Osmanlı hukukunun tam anlamıyla İslam hukuku olmadığını da hukuk tarihçileri söyler; bu konuda kardeş katli önemli bir örnek olarak verilir. Ayrıca İslam dini her meseleyi ayrıntılı düzenleyecek diye bir şey yoktur, insan ürünü düzenlemeler de vardır. Osmanlı doğal olarak kendi bünyesine uygun olanı yapmak zorundadır. Zaten ne zaman ki bünyeyle düzenleme uyuşmaz hale gelmiş işte o zaman işler kötüye gitmiştir. Bünyesine göre yaptığı işlerin İslam'a uygunluğuysa ayrı bir konudur. Farklı kültürleri barındıran merkezi yapısıysa bugün Avrupalı bilim adamlarının da merceği altındadır.

 

Felsefe dilinin latince olması kullanılan dille ilgilidir. Avrupalı kavimler kendi gelişmiş dillerine zamanla sahip oldular, bu süreçte İslam medeniyetinden çeviriler Latinceye yapıldı. Daha sonra kavimlerin eski dilleriyle içe içe gelişen latince kökenli bugünkü dilleri oluştu.

 

Felsefenin tanımı üzerinde yüzyıllardır tartışılmıştır; o yüzden felsefe tanımımı fazla geniş bulmanıza bir şey demeyeceğim. Bu konuda nerede farklı düşündüğümüzü tespit etmek de önemlidir. Nasıl ki ben size felsefe şudur, "bana ona göre gel" demiyorsam sizden de aynısını beklerim.

 

Divan edebiyatı ve tasavvuf cevaplarım geçerlidir. Gelişmişlik ilk kez yapmakla ölçülmez. Neyi, nasıl yaptığınız ve bunun size neler getirdiği önemlidir.

 

2)Bakıyorum da cevap vermiş oluyorum aslında birinci soruya yazdıklarımla.

 

3)Yanlışım varsa düzeltin ama siz Rönesans'ı batının gelişim safhası olarak ele alıyorsunuz. Halbuki ben Rönesans'ı herhangi bir zaman ve mekanda yapılabilecek bir atılımın bugün dillerimize Avrupa tarihinde yerleşmiş bir şekli olarak görüyorum. Yani o gün kiliseden çıkışsa bir başka gün başka bir kiliseye giriş de Rönesansla olabilir. Ayrıca buradan şunu da görüyoruz Avrupa Yunan ve Roma mirasını sahiplendi ancak gelişmek için İslam medeniyetine bakmak zorundaydı. Yani Rönesans için bir miras sahiplenmek ona geri dönmekten çok onu benimseyip çıkış noktası kabul etmektir.

 

4)Bilim konusunda yukarıda çok yazdım ve somut bir cevap alamadım, o yüzden önceki iletilerime(bilim adamı ve bilimsel gelişme örneği verdik, Roma'da da çok önemli bir gelişmişlik olmadığını belirttik ayrıca içinde bulunulan çağın somut gelişmeleriyle hareket edilme zorunluluğunu hatırlattık.) gönderme yapıyorum. Avrupa yeni gelişiyordu Osmanlı gelişmiş bir medeniyetin Moğol ve Haçlı istilaları görmüş kendi içinde çözülmeler yaşamış zorlu mirası üstüne kurulmuştu. Doğal bir yaklaşım farkı vardır. Bu yüzden değil midir ki Osmanlı'nın yıkılışa giden sürecinin en önemli sebebi olarak "rehavet" gösterilir. Osmanlı'nın bilime bakışındaki değişimi de anlattık, bir görüşe kendi fikrimizi belirtmeden gönderme yaptık.

 

5) Felsefe tanımlarımız farklı. Madde 1'i hatırlatırım. O yüzden "şu okulu göster, bu okulu göster" yanıtlarına kapalı olduğumu belirtirim.

 

 

Ben okurum; size sormadan okurum. Eğer burada "o şucu, bu bucu" tartışmasına girersek hiç hoş olmaz. Ben de size aynı tavsiyeyi yöneltebilirim.

Gönderi tarihi:

Osmali Devleti,6 Ekim 1875'de yayimladigi bir kararname ileborclarini ödeyemeyecegini tüm dünyaya duyurdu.Alacaklilar durumu protesto etti ve sorunu baski yoluyla cözmeye calistilar.1881 yilinda Istanbul'da yapilan toplantida,Osmanli Devleti,borclarin,alacaklilar tarafindan secilen bir kurul tarafindan yönetilmesini kabul etti.Bu anlasmaya MUHARREM KARARNAMESI adi verildi.Üst yönetimi Ingiliz,Fransiz,Alman,Italyan,Avusturyali,Hollandali ve Osmanlilardan olusan ve MUHARREM KARARNAMESI'nin bir geregi olarak kurulan DUYÜN-U UMUMIYE IDARESi;borc ödemelerine ayrilan devlet gelirlerini alacaklilar yararina yönetmek üzere kurulmustu.Uluslararasi ve diplomatik bir kurum degil,bir anlamda özel sirketti.

Osmanli Devletinin yikilisinin cok yönlü nedenleri vardir.Bugünkü Gümrük Birligini andiran "BALTA LIMANI ANLASMASI"Türkiye'yi Avrupa'nin acik pazari haline getirmisti.Balta Limani Anlasmasi'ni "CAPO D'OPERA"(SAHESER)diyerek coskuyla karsilayan,dönemin Ingiltere Disisleri Bakani Henry Palmerston,1839 basinda Istanbul'daki büyükelcisine bir yazi göndererek su buyrugu veriyordu:"Serbest Ticaret yoluyla Sultan'in tebaasinin servet ve refahi artacak,sanayi önemli gelismeler saglayacak.Türkiye bu anlasmayi uygulamakla,Bati uygarligina girecek.Gereken kisilere bunu anlat"

(Aynen Özal'la baslayan serbest pazar ekonomisi ile ve Tansu Ciller'in gümrük birligi ile Türkiye'yi uygarliga tasiyoruz yalanlari ile,Türkiye'yi yabanci sermayenin ve vurgunun ellerine teslim etmelerine benziyor)

Balta Limani anlasmasi Osmanli Devletinin dagilmasina neden olmustur.

Osmanli Devletinin kurulus döneminde oldugu gibi devam etseydi belki su an biz IMF'den para aliyor olmayacaktik onlar bizden para alacaklardi.Osmanli Devletinin yikilisini hazirlayan ekonomik nedenleri bilmeden,Kurtulus savasi sonrasi Türkiye'nin karsi karsiya kaldigi ekonomik "ENKAZ"i bilinemez.

Osmanli Devletinin kurulus yillarinda Türk Beylerinin devletin kurulmasina cok büyük emelleri gecti.Bunlar ilk burjuva olabilir saglikli bir yapi kurup kapitalistlesme yoluna gidebilirdiler.Fakat Padisahlar bu Türk beylerinin güclenmesinden,kendi tahtlarini alabilirler diye korktular.Türk beylerini ortadan kaldirip yerlerine Hiristiyan devsirmeleri getirdiler.Sarayda sadrazamliga kadar yükselebilen bu hristiyanlarin elinde devlet yillarca oyuncak oldu.Bunlarin yerine Türkler görevde tutulsaydi Osmanli belki de yikilmazdi.Ekonomik sorunlar daha sonra askeri yenilgileri dogurdu,askeri yenilgiler topraklarin elden cikmasina neden oluyordu.Dolayisiyla Devletin vergi gücü azaldikca daha büyük ekonomik sorunlara yol acti.Askeri yenilgiler,ekonomik sorunlar sonucu cökme dönemine gecildi.Avrupa kalkinirken Osmanli zayiflayacakti.Cari aciklar cogaldi.Bunu kapatamayan Osmanli yikilmaya mahkumdu.

 

Yeni Osmanlicilik,gecen yazimda da belirttigim gibi tamamen dis kaynakli ve Atatürk ilkeleri karsitligidir.Kurtulus savasindan sonra Atatürk'ün baslattigi ekonomik atilim,1950 yili itibariyle dümura ugratilmistir.O tarihten itibaren Türkiye acilan sanayi kuruluslarini teker teker kapatip dis bagimli bir konuma getirilmistir.Bugün Atatürk'e karsi olanlar dünün sanayi hamlesini ortadan kaldiranlarin torunlaridir.

 

1925 yilinda kurulan Tayyare Cemiyeti ile "istikbal havadadir"diyen Atatürk'ün bir rüyasi gerceklesmisti.Rus Ordusunda assubay olan Vecihi Bey,Ruslarin elinden kacarak Osmanli Imparatorluguna siginmistir.Kurtulus savasinda pilot olarak görev yapmistir.Vecihi Bey 1931 yilinda Istanbul'da actigi atölyesinde "VECIHI 14,15,16"tipi ucaklar üretmistir.Bu Türkiyenin ucak yapabilecgini gösteriyordu.

Kayseri Ucak Fabrikasi Alman junkers firmasi ile anlasma yapilarak 6 Ekim 1926 tarihinde acildi.1927 yilinda THK'ya ait Junkers A20,F13 ucaklarinin bakim,onarim islemlerine baslandi.Alman firmasinin mali krizi bu isletmenin 1928 yilinda faaliyetine son verdirdi.

1936 yilinda yine bir Alman firmasi ile yapilan anlasmalarla kurulan ucak fabrikasinda 45 adet GOTHA 945 üretildi.

Yine 1936 yilinda bir Polonya firmasi ile yapilan calismalarda, 24 adet P26,24A ucagi üretilmistir.

Eskisehir Ucak fabrikasi,Nuri Demirag ucak fabrikasi,Etimesgut ucak fabrikasi gibi fabrikalarda üretilen ucaklardan en son olarak Danimarka'ya ambülans ucagi satilmis,Danimarka'nin verdigi 26 ucak siparisi ise birtakim gizli faaliyetlerin sonucunda teslim edilememistir.Türkiye'de ucak sanayiini baltalayanlarin basinda yabanci ucak firmalarinin temsilcileri ile onlarin Türkiye iciendeki yandaslaridir.

Bugünde bizi disa bagimli tutmaya calisanlar dünkü odaklarin günümüzdeki temsilci ve yandaslaridir.

Osmanli disa bagimli olmakla aci sondan kurtulamadi cünkü Milli ekonomi sifirlanmisti.Türkiye milli ekonominin olmamamasi nedeniyle aynen Osmanli'nin akibetine ugrayabilir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Osmanlıyı yıkan bir nedende dine dayalı yönetimi benimsemesidir, buna bağlı olarak zamanın şartlarına ayak uyduramamıştır, bilimden ve sanattan kopmuştur... Devlet ahalisi her işi ulemaya danışır olmuştur... Görülen rüyalara yorum yapan müneccimlerin tavsiyeleri ile kararlar alınmıştır ve nihayet akıldan uzaklaşan her kurum ve birey gibi kendi kendini bitirmiş ve tarih sahnesinde çekilmiştir...

 

Cumhuriyeti yıkılma aşamasına getirende akıldan ve bilimden uzaklaşarak her koşulu dine dayalı yorumlayan, dini suistimal ettiği aşikar olduğu halde topluca itibar gören zihniyet halka kaderciliği tekrar aşılamıştır...

 

Her doğal afet sonrası "bu Allah'ın gazabıdır dinden imandan yoksunlaştığımız için başımıza bu felaketler geliyor" diyenler yine çoğalmıştır...

Gönderi tarihi:

Bence tez zamanda yüksek dozlu bir ''bilim aşısı'' bulunup halkımıza bu aşı günaşırı enjekte edilmelidir.Bu aşıyı bulmak da bu sorunu tesbit edip bilim aşkıyla gece gündüz yananlara düşmektedir.Benimkisi bir tavsiyedir.Bilimsel bir tesbit değildir.

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:

Bilimden uzak akıl algıda seçici davranır!

 

Malum bilim akılla idrak olunur ve yegane mürşittir, aşı ile haşrolunan ancak ve ancak bağışıklık sistemine müdahale edilerek kaderci ve tepkisiz hale getirilir...

 

Eğer hastalık bulaşıcıysa aşı karetmeyebilir!

Gönderi tarihi:

Roma'da düşünce yoktu demiyoruz burada zaten, sizin ölçütlerinize göre de Osmanlı'dan çok da ileri bir düşünce dünyaları yoktu.

 

Seneca

Cicero

Cato

Lucretius

Celsus

Cornutus

Favorinus

Claidus

Boethius

Plotinus

Plinius

 

 

Önde gelen romalı filozoflar. Gerçekten Osmanlı'dan çokda ileri bir felsefe dünyaları yokmuş. 700 yıl boyunca Osmanlı bir filozof veya felsefe ekolü okulu çıkarmış mıdır deyince. "felsefe ne ki" tarzı bir cevap alıyoruz. Öyle ya. Madem ki Osmanlı'dan felsefe okulu veya filozof çıkmamıştır. O halde dünya felsefenin tanımını yanlış bilmektedir.

 

Cumhuriyet dediğimiz de bugünkü Cumhuriyet değildir ayrıca. Roma'nın Cumhuriyeti çok ayrı bir olaydır. Senatosu, meclisleri ve magistralarıyla çok farklı bir yapı vardır. Sizin düzeltmenizi beklediğim temel yanlışınız da burada devreye girer; patriciler bir dönem hakim kesimdir, ne köle ne tam anlamıyla hür sayılan pleblerse uzun süre pek çok haklardan yoksun kalmıştır. Bu iki kesim arasındaki mücadeleler on iki levha ve daha sonraki düzenlemeleri doğurmuştur mesela. Bu üzerine "okullar" aracılığıyla düşünülen bir süreç değildir. Tıpkı Osmanlı siyasi kurum ve geleneklerinin oluşmasına benzer. Zaten Yunan'daki felsefe ortamının Roma'da olması pek mümkün de değildir. İşte siyaset ve hukuk alanındaki o büyük ürünlerin hepsi Roma'nın tarihsel sürecinden çıkmıştır.

 

Evet yine bir sürü isim ve kavram yazarak birşeyler söylemiş olmak sadece. Ne anlatıyorsun onu bir görsek ?

 

Roma Cumhuriyeti kurulduktan sonra Roma Cumhuriyeti döneminde yaşananları anlatarak, Roma Cumhuriyeti'nin nasıl kurulduğunu mu göstermeye çalışıyorsun ? Osmanlı döneminde olanları anlatarak, Osmanlı'nın nasıl kurulduğunu göstermeye çalışmak gibi olmuş bu.

 

Hangi yanlışım arkadaşım ? Neye itiraz ediyorsun ne iddia ediyorsun ? İsimler ve kavramlar sıralamanın dışında ne göreceğiz burada ?

 

Roma Cumhuriyeti ve Roma Hukuku, tarihsel süreç içerisinde kendiliğinden ortaya çıkan Roma'lı filozoflar ve felsefe okullarından bağımsız birşeydir. Bunu mu iddia ediyorsun ?

 

Sen toplumsal gelişimi, toplumsal dönüşümü, devrimleri, ilerlemeleri, bunların felsefeden bağımsız olduğunu mu sanıyorsun ? Bak sana bir bilgi vereyim; Her hukuk sisteminin altında bir felsefe vardır. Her siyasal sistemin altında bir felsefe vardır. Her mücadelenin altında bir felsefe vardır. Her ideolojinin altında bir felsefe vardır. Tarih boyunca yaşanan bütün ilerlemeler, dönüşümler, gelişimler felsefelerin ve filozofların fikirleri temelinde gelişmiştir. Herhangi bir felsefeden bağımsız hiçbir hukuk sistemi yoktur. Herhangi bir felsefeden bağımsız hiçbir siyasal sistem yoktur.

 

 

 

 

 

Avrupa'da ulusların kendi hukuklarını oluşturmalarına yönelik tarihçi okul gibi fikirler de bu düşünceden yola çıkarak her milletin kendi bünyesine uygun hukuku üretmesini önerir mesela.

Yani bu Roma'da görüp Osmanlı'da göremediğimiz anlı-şanlı bir özellik falan değil. Eğer bunu düşünce faaliyetine alıyorsak Osmanlı'dakini de alırız. Osmanlı hukukunun tam anlamıyla İslam hukuku olmadığını da hukuk tarihçileri söyler; bu konuda kardeş katli önemli bir örnek olarak verilir. Ayrıca İslam dini her meseleyi ayrıntılı düzenleyecek diye bir şey yoktur, insan ürünü düzenlemeler de vardır. Osmanlı doğal olarak kendi bünyesine uygun olanı yapmak zorundadır. Zaten ne zaman ki bünyeyle düzenleme uyuşmaz hale gelmiş işte o zaman işler kötüye gitmiştir. Bünyesine göre yaptığı işlerin İslam'a uygunluğuysa ayrı bir konudur. Farklı kültürleri barındıran merkezi yapısıysa bugün Avrupalı bilim adamlarının da merceği altındadır.

 

Neyi alıcaz dostum ?

 

Sen, hukuk ile yasaları birbirine karıştırmışsın, ya böyle biliyorsun, ya da kasten çarpıtıyorsun .

 

Osmanlı, şeriatı almış kullanmıştır. Şeriat bir hukuk sistemidir. İslam dininin emirlerini referans alan. Yasaları islam dinine uygun olup olmadığıyla ölçen bir hukuk sistemidir.

 

Romalılar Türkiye'nin bugün kullandığı Roma Hukuku'nu geliştirmişlerdir.

 

Ayrım tek tek yasaların içeriği değildir. Yasaların kimler tarafından, ne referans alınarak hazırlandığıdır.

 

Felsefe dilinin latince olması kullanılan dille ilgilidir. Avrupalı kavimler kendi gelişmiş dillerine zamanla sahip oldular, bu süreçte İslam medeniyetinden çeviriler Latinceye yapıldı. Daha sonra kavimlerin eski dilleriyle içe içe gelişen latince kökenli bugünkü dilleri oluştu.

 

Felsefenin dili Latinceden önce Yunanca idi. Neden daha sonra latince oldu ? Roma döneminde yunanlılar latince mi konuşuyordu ? Latince mi yazıyordu ?

 

 

Felsefenin tanımı üzerinde yüzyıllardır tartışılmıştır; o yüzden felsefe tanımımı fazla geniş bulmanıza bir şey demeyeceğim. Bu konuda nerede farklı düşündüğümüzü tespit etmek de önemlidir. Nasıl ki ben size felsefe şudur, "bana ona göre gel" demiyorsam sizden de aynısını beklerim.

 

Divan edebiyatı ve tasavvuf cevaplarım geçerlidir. Gelişmişlik ilk kez yapmakla ölçülmez. Neyi, nasıl yaptığınız ve bunun size neler getirdiği önemlidir.

 

Dostum felsefeyi neresinden çekersen çek, ne divan edebiyatını felsefeye dahil edebilirsin, ne de tasavvufu bir felsefe okulu yapabilirsin. Boşuna uğraşma.

 

Ki bahsettiğim gibi, Osmanlı'nın tasavvufa hiçbir katkısı olmamıştır. Ne tasavvuf Osmanlı'da doğmuştur, ne de Osmanlı'da tasavvufa bir katkı bir zenginleştirme olmuştur.

 

 

 

3)Yanlışım varsa düzeltin ama siz Rönesans'ı batının gelişim safhası olarak ele alıyorsunuz. Halbuki ben Rönesans'ı herhangi bir zaman ve mekanda yapılabilecek bir atılımın bugün dillerimize Avrupa tarihinde yerleşmiş bir şekli olarak görüyorum. Yani o gün kiliseden çıkışsa bir başka gün başka bir kiliseye giriş de Rönesansla olabilir. Ayrıca buradan şunu da görüyoruz Avrupa Yunan ve Roma mirasını sahiplendi ancak gelişmek için İslam medeniyetine bakmak zorundaydı. Yani Rönesans için bir miras sahiplenmek ona geri dönmekten çok onu benimseyip çıkış noktası kabul etmektir.

 

Rönesans Ortaçağ'dan çıkıştır. Ortaçağ'a geri girmenin adı rönesans olmaz. Karanlıktan çıkış ile, karanlığa girmek aynı değildir. Rönesans tarihte ileriye doğru atılmış bir adımdır. Adım adımdır ha ileri ha geri şeklinde bir mantık olmaz.

 

Çünkü, Avrupa ortaçağla birlikte karanlık bir döneme girmiş, roma yunan zenginliği arap-pers bilim adamları, filozoflarınca değerlendirilmekte geliştirilmekteydi. Romalı, Yunan bilim adamları, filozofların eserleri arapçaya, farsçaya çevriliyor üstünde çalışılıyordu. Tabi Osmanlı hakimiyetiyle beraber oda kurudu. Din-iman yeter bilime ne gerek var anlayışı hakim olunca, persler ve araplarda, türkmenler, anadolu yahudileri, rumlar gibi bilimde felsefede geri kaldılar.

 

 

4)Bilim konusunda yukarıda çok yazdım ve somut bir cevap alamadım, o yüzden önceki iletilerime(bilim adamı ve bilimsel gelişme örneği verdik, Roma'da da çok önemli bir gelişmişlik olmadığını belirttik ayrıca içinde bulunulan çağın somut gelişmeleriyle hareket edilme zorunluluğunu hatırlattık.) gönderme yapıyorum. Avrupa yeni gelişiyordu Osmanlı gelişmiş bir medeniyetin Moğol ve Haçlı istilaları görmüş kendi içinde çözülmeler yaşamış zorlu mirası üstüne kurulmuştu. Doğal bir yaklaşım farkı vardır. Bu yüzden değil midir ki Osmanlı'nın yıkılışa giden sürecinin en önemli sebebi olarak "rehavet" gösterilir. Osmanlı'nın bilime bakışındaki değişimi de anlattık, bir görüşe kendi fikrimizi belirtmeden gönderme yaptık.

 

Kimi referans alıyorsun Roma'da bilimsel gelişmişlik için ? Bilimsel mirası cami, çeşme ve kulliyeden ibaret olan Osmanlı'yı mı ? betondu dimi o binalar.

 

 

5) Felsefe tanımlarımız farklı. Madde 1'i hatırlatırım. O yüzden "şu okulu göster, bu okulu göster" yanıtlarına kapalı olduğumu belirtirim.

 

Senin yaptığın dostum, felsefeyi kriter alıp, Osmanlı'da felsefenin durumunu incelemek yerine. Osmanlı'yı kriter alıp felsefenin tanınımı yapmaya çalışmak. Ne kadar abesle iştigal olduğundan bahsetmeme gerek yok sanırım.

 

 

Ben okurum; size sormadan okurum. Eğer burada "o şucu, bu bucu" tartışmasına girersek hiç hoş olmaz. Ben de size aynı tavsiyeyi yöneltebilirim.

 

 

Bilim, bilim adamlarından okunur. Tekrar söylüyorum. Bilimsel kaynakların geçerliliği, yazarlarının nakadar müslüman, ne kadar hristiyan oldukları değil. Ne kadar yeterli oldukları, ve bilim dünyası tarafından ne kadar kabul gördükleridir. Bilimde şucu bucu yoktur. Ama bilimi kabulleneyip, adını bile zikredemeyip dine uygun hale getirilmiş "ilim" le ilgilenenler vardır. Bilimsel konularda bunları kaynak almanın sonucuda böyle olur.

Gönderi tarihi:

Bence tez zamanda yüksek dozlu bir ''bilim aşısı'' bulunup halkımıza bu aşı günaşırı enjekte edilmelidir.Bu aşıyı bulmak da bu sorunu tesbit edip bilim aşkıyla gece gündüz yananlara düşmektedir.Benimkisi bir tavsiyedir.Bilimsel bir tesbit değildir.

 

MUHABBETLE...

 

Mahsuni Şerif'in güzel dizeleri vardı;

 

Atasının at sürdüğü yerlere

Çöpçülüğe akın eden göç bizim

 

O çöpçülüğe akın edilen ülkelerle, akın eden ülkelerin arasında ki temel farklardan birisi ne biliyor musun ? "bilim aşkıyla yanıp tutuşan" nesiller yetiştirmiş olmaları.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.