Φ BilincArkeolojisi Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 Ne düşünüyorsunuz bu konuda ne dersiniz komplo teorilerinden bahsetmekte sizce koplonun bir parçasımıdır. Yoksa bu tür konularla ilgilenmek bir paranoyamıdır. Bana sorarsanız; Dünyadaki yaşamımız hiçbir şekilde birkaç kişi yada kurumun örgütlü çalışması ile yönlendirilebilecek kadar basit olaylar silsilesi değildir ama buna uğraşan insanlar vardır bence hatta bizim ne yiğeceğimizi ne giyeceğiğmizi, kaç çocuk yapmamız gerektiğini nelere ilgi duymamız gerektiğini yada nelerden nefret etmemiz gerektiğini düşünen ve bu yolda çalışan insanlar vardır. YA SİZCE? Alıntı
Φ bihaber Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 bu söylediginize bir örnek verirmisiniz?? Alıntı
Φ BilincArkeolojisi Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 bu konuda ileride fırsat buldukça bişeyler yazıcam ama ben önce insanların bu konuda neler bildiğini ve ne düşündüğünü merak ediyorum mesela sorunuza soru ile cevap vereyim şimdilik. bilderberk diye bişey duydunuzmu? Alıntı
Φ antitez Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2006 açtığınız başlık gerçektende önemli bir başlık ve farkındalık açısınden bilgilerimizi ölçecek nitelikte. makro yaşantıdan mikroilişkilere kadr yaşamın hemen her alanında speküle oluyoruz. yönetimsel güçler çoğu kez amaçlarının çok ötesine geçecek bazı güdüleri toplumlara yerleştirebilmektedir. yiyeceklerimizden cinsel tercihlerimize kadar sürü psikolojisinde yaşıyoruz. şimdi diyebilirsiniz ki nasıl oluyorda hem sürü psikolojisinde oluyoruz hemde bu kadar tartışıyor farklı yöntemleri benimsiyoruz. evet bu da sistemin devamını sağlayan bir durum. reklamları biraz daha ince düşünürsek nasıl güdülendirildiğimizi basitçe farkederiz. "kirlenmek güzeldir"daha fazlasını iste"yaşasın yemek yemek"vs... anarşizm işte bu yüzden dengeleyici bir unsur. ancak bu gibi durumlar üzerinde fazla durmak paranoya ya da sebep olabilir. Alıntı
Φ BilincArkeolojisi Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 açtığınız başlık gerçektende önemli bir başlık ve farkındalık açısınden bilgilerimizi ölçecek nitelikte. makro yaşantıdan mikroilişkilere kadr yaşamın hemen her alanında speküle oluyoruz. yönetimsel güçler çoğu kez amaçlarının çok ötesine geçecek bazı güdüleri toplumlara yerleştirebilmektedir. yiyeceklerimizden cinsel tercihlerimize kadar sürü psikolojisinde yaşıyoruz. şimdi diyebilirsiniz ki nasıl oluyorda hem sürü psikolojisinde oluyoruz hemde bu kadar tartışıyor farklı yöntemleri benimsiyoruz. evet bu da sistemin devamını sağlayan bir durum. reklamları biraz daha ince düşünürsek nasıl güdülendirildiğimizi basitçe farkederiz. "kirlenmek güzeldir"daha fazlasını iste"yaşasın yemek yemek"vs... anarşizm işte bu yüzden dengeleyici bir unsur. ancak bu gibi durumlar üzerinde fazla durmak paranoya ya da sebep olabilir. Ayrıca şunu belirtmek isterim bu kadar çok tartışabiliyor olmamızın söyledebir sonucu var bana göre okadar çok bilgi varki ortalıkta dolaşan insan bu kadar çok algı bombardımanı olan bir ortamda kendi yolunu bulamıyor kayboluyoruz yani kalabalıklar içerisinde yalnız kalarak.... Alıntı
Φ antitez Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 elbette gerçek bir bomnardıman bu. yönetimin ki yüzeyde olmayan güçlerden bahsediyorum birtek elde olmadığından bu yöneltmeler birçok yönden yapılıyor. zihinlerimizi özgür kılmamız ise bu şartlarda hemen hemen imkansız. yani konuşmalarımızın günlük kısımlarında bile kimbilir hangi etkenler belirliyici unsur oluyor. komple komplolarla dolu bir evrende özgürce yaşadığımızı düşünüyoruz. bir karikatr görmüştüm belkide düşüncelerimizdeki kısıtalanmışlığı göstermesi açısından öneml dir. iki adam bir kazığa zincirlerle bağlı birinin zinciri kısa iken diğerininki uzun kısa zincirli olan adam uzun zincirliye soruyor"özgürlük nasıl birşey?" biraaz düşünelim ne demek istiyor karikatürist... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 O zaman saf olma arayışı doğru mudur??? Alıntı
Φ bihaber Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 benim en iyi bildigim komplo teorisi yahudi-evangelist isbirligi tabiki günümüz için geçerli yoksa geçmise gidersek oooooooooooo tapInakçIlar-farmasonlar-haçlI seferleri-fIransIz ihtilali-1.dünya savasI-bolsevik ihtilali-özellikle OSMANLININ YIKILMA PiLANLARI-türkiyede ve daha birçok ülkede dikdatörler-askeri darbeler-2.dünya savasI =israil devletinin kurdurulmasI=BÜYÜK ORTA DOGU(VAAD EDiLMiS TOPRAKLAR)YAAAAA bende sasIrdIm bukadar uzun yazIya ancak yazmaya baslIyInca öyle devam eti Alıntı
Φ muhacir Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 benim en iyi bildigim komplo teorisi yahudi-evangelist isbirligi tabiki günümüz için geçerli yoksa geçmise gidersek oooooooooooo tapInakçIlar-farmasonlar-haçlI seferleri-fIransIz ihtilali-1.dünya savasI-bolsevik ihtilali-özellikle OSMANLININ YIKILMA PiLANLARI-türkiyede ve daha birçok ülkede dikdatörler-askeri darbeler-2.dünya savasI =israil devletinin kurdurulmasI=BÜYÜK ORTA DOGU(VAAD EDiLMiS TOPRAKLAR)YAAAAA bende sasIrdIm bukadar uzun yazIya ancak yazmaya baslIyInca öyle devam eti ya bende bir iki tane söyliyeyecktim ama gerek bIrakmamIssIn neyse belgelerle açIlIr................ Alıntı
Φ BilincArkeolojisi Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2006 arkadaşlar ben bu tartışmanın daha hareketli olacağını düşünmüştüm ama bildiğimiz şeylerden bahsediyorsunuz ben elinde bu konuda kaynağı ve belgeleri olanları bu forumda ellerindeki bilgileri bizlerle paylaşmaları için davet ediyorun... Alıntı
Φ cosmopolit Gönderi tarihi: 25 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 25 Şubat , 2006 Tamam Dostum Bu Komplo teorisi hakikatten gercektir Baslangic olarak bu Komplo teorilerini anlasilmasi icin kücük bir yorum iletiyorum SiYON Liderlerinin Protokollari Inanmasi zor,ama gercek olan Protokollar SiYON Liderlerinin Protokollari bir kisim Yahudi liderleri tarafindan, hicbir zaman gerceklesmesine imkan olmayan dünya üzerinde Yahudi hakimiyeti altinda tek bir devlet kurmak hayalleri,ile hazirlanmis bir programdir.Ve bu Protokollari okuduktan sonra,Türkiye/Hükümütemizin üzeri olan bazi soru isaretlerinizin ortadan kalkacagina inaniyorum Bu konuyu acmamin nedeni Ateizmi alet olarak kullanmalaridir.Biraz uzun bir konudur,ama bazi gercekleri okuduktan sonra baska gözle görmeye basliyacaksiniz…Bu Protolokollarin Avrupada ..laik demokratik ve yayin özgürlügü gibi yapiya sahip olduklari halde bastirilip piyasaya sürülmesi yasaktir PROTOKOLLAR PROTOKOL 1 Edebiyat yapmayi bir kenara birakarak her fikrin manasim söyleyecegiz. Mukayese ve istidlal ile cevremizdeki hadiselere isik tutacagiz. Ilerde meydana koyacagim sistemimiz iki görüs noktasindan hareket eder; Kendimiz ve Yahudi olmayanlar. Dikkat etmelidir ki kötü düsünceli insanlar sayica iyi insanlardan fazladir. Bundan dolayi onlari idare etmekte en iyi neticeler akademik müzakerelerle degil, siddet ve yildirma ile elde edilir. Herkes iktidar mevkiinde olmayi arzu eder, her sahis bir diktatör olmayi ister, yeter ki buna muktedir olsun. Kendi menfaatim temin etmek ugrunda herkesin menfaatim feda etmege istekli olmayan insanlar gercekten pek azdir. insan denilen yirtici hayvanlari zapteden nedir? Onlara simdiye kadar rehberlik icin ne hizmet etmistir? Cemiyet hayatinin baglangicinda onlar, kaba ve kör kuvvete tabi oldular. Sonra ise. ayn mahiyette ve sadece kiyafet degistirmis bir kuvvet olan kanunlara boyun egdiler. Bundar su neticeyi cikariyorum: Yaratilmisn kanununo göre, hak, kuvvette yatar. Siyasi hürriyet bir fikirdir, fakat bir gercek degildir. Otorite mevkiinde bulunan bir partiye baski yapmak gayesi ile halk kitlelerim diger bir partiye cekmek lüzumu ortaya ciktigi zaman, bu fikrin bir yem olarak nasil kullanilacagi bilinmelidir. Liberalizm de denilen bu hürriyet fikrine eger hasmin kendisi de kapilmis ye bu fikrin ugrunda iktidarinin bir kismim teslim etmege arzulu ise görev daha da kolayladir. Burada bizim nazariyemizin zaferi kesinlikle meydana cikiyor. Gevsetilen hükümet dizginleri hayat kanunu geregince derhal yeni bir el tarafindan ele gecirilir ve bir araya toplanir. cünkü milletin kör kuvveti bir gün dahi rehbersiz kalamaz ve yeni otorite, liberalizm ile zayiflatilan eskinin sadece mevkiine yerlesmekten ibaret kalir. Günümüzdeki liberal idarecilerin iktidarinin yerini, altinin iktidari almistir. Bir zamanlar ise iman hükmetmisti. Hürriyet, gerceklesmesi imkansiz bir idealdir. cünkü kimse onun ölcülü olarak nasil kullanilacagim bilmez. Halka muayyen bir müddet icin kendi kendisin! idare etme yetkisi vermek, onlari düzensiz bir güruh haline getirmese yeter. Ondan sonra orada öldürücü bir didisme ortaya cikar ve kiisa zamanda sinif mücadelesine dönüsür. Bu durumun icinde devletler yanip yok olur ve onlarin degeri bir kül yigini derecesine iner. Bir devlet kendi sarsintilari icinde kendini tüketse, veya dahili anlasmazliklari onu dis düz manlarindan zayif duruma getirse telafi edileme;bir kayba ugramis sayilabilir: O bizim hakimiye timize girmistir. Tamamile bizim ellerimizde olar sermayenin istibdadi, ona bir saman cöpü uzatir. Devlet ister istemez ona sarilir. Eger sarilmazsa dibi boylar. Liberal düsünceli bir kimse, yukaridaki gibi fikirlere ahlaka aykiri derse su sualleri sorarim Her devletin iki düsmani olduguna ve haric düsmana karsi onlari taarruz ve müdafaa planlarindan habersiz tutmak onlara gece vakti veya üstün sayida kuvvetlerle hücum etmek gibi mücadelenin her tarz ve maharetin! kullanma, ahlaka aykiri mütalaa edilmedigine göre daha kötü bir düsmana karsi, cemiyetin yapisim ve amme menfaatim bertaraf edenlere kars ayni vasitalara, nasil olur da ahiaka aykiri ve müsaade edilemez denilebilir? Saglam mantikli herhangi bir dimag icin akla uygun müsavere ve münakasalar yardimi ile kalabalik güruhlari bir yöne sevk etmede herhangi bir basari ümit etmek mümkün müdür? O zaman akilsizca itiraz ve tekzipler de yapilabilir. Bu gibi itirazlar halk arasinda daha iok taraftar bulursa muhakeme kuvveti su yüzüne cikabilir mi? Avam tabakasindan olan ve olmayan insanlara sadece kücük ihtiraslari, önem (Protokollar Forma; 2) siz kanaatlan, adetleri, an'aneleri, hissi naziriyeleri rehberlik ettiginden parti anlasmazliklarina düserler, hatta tamamiyle uygun müzakere temeline dayanan herhangi bir anlasmaya engel olurlar. Bir kalabalik güruhunun her karari, bir cogunluk ihtimaline veya cogunluga dayanir. Onlar siyasi sirlari bilmediklerinden bir kisim gülünc kararlar ortaya koyarlar ki bunlar idareye bir anarsi tohumu eker. Siyasetin ahlak ile ortak hicbir yönü yoktur. Ahlaka uygun bir sekilde hüküm süren bir hükümdar mahir bir politikaci degildir ve bundan dolayi tahtinda saglam duramaz. Hükmetmek isteyen kimse hem kurnazliga hem de yapmaciliga bas vurmalidir. Acik sözlülüK ve dürüstlük gibi halk arasinda meziyet sayilan vasiflaisiyasette kusurdurlar. cünkü bunlar en kuvvetli düsmandan daha tesirli olarak ve daha kesinlikle hükümdarlari tahtlarindan düsürürler. Bu gibi vasiflar Yahudi olmayanlarin kralliklarina ait olmalidir. Fakat biz hicbir surette o vasiflari rehber edinmemeliyiz. Bizim hakkimiz kuvvette yatar. Mücerret bir düsünce olan hak kelimesi hic bir sey ile ispat edilemez. Bu kelimenin manasi sundan baska bir sey degildir: istedigimi bana ver ki onunla senden kuvvetli olduguma dair delil sahibi olayim. Nerede hak baslar? Nerede sona erer? Merkezi otoritenin zayif oldugu, liberalizmin durmadan cogalttigi haklarin seli ortasinda; kanunlarin ve hükümdarlarin sahsiyetlerim kaybetmis olduklari herhangi bir devlette; kuvvetlinin hakki ile hücum etmek ve mevcut bütün kaide ve düzeni darmadagin etmek, bütün müesseseleri yeniden kurmak, kuvvetlerinin hakkini kendi liberalizmleri icinde gönüllüolarak birakip bize terkedenlerin hükümdari olmak icin kendimde yeni bir hak buluyorum. Her cesit iktidarin sallanti halinde oldugu simdiki zamanda bizim iktidarimiz diger herhangi birinden daha yenilmez olacaktir. cünkü o hicbir kurnazligin artik kendisinin temellerini cürütemiyecegi bir kuvvete sahip oluncaya kadar görünmez kalacaktir. simdi izlemek zorunda birakildigimiz gecici kötülükten, sarsilmaz bir idarenin iyiligi meydadana cikacaktir. Bu idare, liberalizmin nice indirdigi milli hayat mekanizmasinin düzenli izleyisini geri getirecektir. Gaye, vasitalari hakli kilar. Bu duruma göre planlarimiizda, dikkatlerimizi iyi ve ahlakla uygun olandan ziyade lüzumlu ve faydaliya cevirelim. önümüzdeki stratejik bir plandir. Bircok yüzyillar boyu devam edencabalarin bosa gittigim görmek riskine girmeden bu plandan sapamayiz. Faaliyetin memnuniyet verici sekillerini üzerinde inceden inceye durarak meydana getirmek icin avamin seviyesizligini, gevsekligini, sebatsizligim, kendi hayat veya refahlinin sartlarim anlamak ve onlara uymaktaki kabiliyetsizligini dikkat nazarina almak gereklidir. Bilinmelidir ki avamin kuvveti kör, hissiz ve akllsizdir. Daima herhangi bir taraftan gelen telkinlerin elinde kalir. Bir kör diger bir köre onu ucuruma yuvarlamaksizin rehberlik edemez. Binaenaleyh büyük bir zeka sahibi olsalar bile avamin fertleri ve halk arasindan cikan sonradan görme kimseler henüz siyasetten anlamadiklanndan bütün milleti mahva götürmeksizin kitlenin liderleri olarak ileri cikamazlar. Ancak cocuklugundan beri müstakil olorak hükmetmek isin egitilmis bir kimse siyaset alfabesi ile tertip edilebilen kelimelerin manasani anlayabilir. Kendi haline, yani aralarindan cikan sonradan görme kimselere birakilan halk, iktidar ve itibar elde etmes etmeğe çalışmanın tahrik ettiği parti çekişmeleri ve bundan doğan karışıklıklarla kendisini mahva götürür. Halk kitlelerinin sükunetle ve küçük kıskançlıklardan arî olarak karar vermesi ve şahsî menfaatları ile karıştırmadan memleket işleri ile uğraşabilmesi mümkün müdür? Bunlar haricî bir düşmandan kendilerim koruyabilirler mi? Bu düşünülmez. Çünkü halk kitlesindeki kafa sayısınca parçalanmış bir plan bütün birliğini kaybeder, bu suretle anlaşılmaz olur ve tatbiki imkansız hale gelir. Ancak müstebid bir hükümdar ile bu planlar geniş ve açık bir şekilde, üzerinde dikkatle durularak hazırlanabilir ve devlet mekanizmasınin parçaları arasına uygun şekilde dağıtılabilir. Bundan çıkan zarurî sonuç şudur ki, herhangi bir memleket için tatmin edici, hükümet şekli birdir. O da sorumlu bir şahsın ellerinde toplanmasıdır. Kesin bir istibdad olmaksızın medeniyet mevcut olamaz. Medeniyet, kitleler tarafından değil onların yönetiçisi tarafından devam ettirilebilir. Avam vahşîdir ve vahşetin! her fırsatta gösterir. Avam, hürriyeti ellerine aldığı an o hürriyet çabucak vahşetin en yüksek derecesi olan anarşiye dönüşür. Hürriyetin kendilerine çok miktarda içki kullanma hakkı verdiği, içki ile düşünce kabiliyetini kaybetmiş, alkollenmiş hayvanlara bakın. Bu bizim için değildir ve bu yol bizim yürüyeceğimiz yol değildir. Yahudi olmayan halk, alkollü içkilerle düşünce kabiliyetlerim kaybetmişlerdir. Onların gençliği klasisizm ve ilk çağ ahlaksızlığı ile ve içlerine soktuğumuz özel ajanlarımız, öğretmenler, hizmetçiler, zenginlerin evlerinde mürebbiyeler, kötipler vasıtası ile ve Yahudi olmayanların sık sık gittikleri sefahet yerlerindeki kadınlarımız vasıtası ile zehirlenerek ahmak bir şekilde yetiştirilmişlerdir. Bu sonuncular arasına kötü yo! ve lüks içindeki kimseleri gönüllü olarak takip eden ve kendilerine sosyete kadını denilen kimseleri de dahil edeceğim. Parolamız kuvvet ve yapmacıktır. Siyasette sadece kuvvet, bilhassa devlet adamlarına çok lüzumlu olan kabiliyetler içinde gizlenmiş kuvvet galip gelir. Taclarının bir kısım yeni kuvvetlerin ajanlarının ayaklarına düşmesin! istemiyen hükümetler için şiddet bir prensip, ve desise ile yapmacık usul olmalıdır. Bu kötülük, sonunda iyiliği elde etmek için tek ve yegane vasıtadır. Bundan dolayı gayemizi elde etmeğe hizmet edecekleri zaman rüşvetçilik, düzenbazlık ve hıyanet hususuiannda duraklamamalıyız. Siyaset yolu ile başkalannın mülkünü tereddütsüz olarak nasıl ele geçireceğimizi bilmeliyiz; eğer bu yolla başkalarına boyun eğdirmeyi ve hükümdarlığınıızı temin edebileceksem. Bizim devletimiz, bu sessiz işgal yolunda ilerlerken körü körüne İtaat meydana getirmek için lüzumlu olan dehşet havasım sürdürmek hususunda harb korkusunun yerine daha az farkedifebilen fakat daha tatmin edici olan Ölüm cezasını koymak hakkına sahip bulunmaktadır. Adil fakat merhametsiz şiddet, devlet kuvvetinin en büyük amilidir. Sadece menfaatımız için değil aynı zamanda vazifemiz icabı oiarak ve zaferimiz için şiddet ve yapmacık programı devam ettirmeliyiz. Hesaba dayanan bu doktrin kesinlikle kullanılan vasıtalar kadar kuvvvetlidir. Bundan dolayı o vasıtalar ile olduğu kadar şiddet doktrini İle de zafer kazanacağız ve bütün hükümetleri bizim hükümetimizin tebası haline getireceğiz. Bütün itaatsizliklerin ortadan kalkması için bizim merhametsiz olduğumuzu bilmek onlcra yetecektir. Çok eski zamanlarda «hürriyet, eşitlik, kardeşlik» kelimelerini halk kitleleri arasmda ilk defa biz bağırdık. O günlerden beri her taraftan gelip ju oltaya takılan budala papağanlar tarafından bu kelimeler çok defalar tekrar edlldi. Bunlarla, evvelce avamın baskısına karşı çok güzel muhafaza edilen dünyanın refahı ve ferdin hakiki hürriyeti giderildi. Yahudi olmayanların sözde zeki insanları, ilim sahipleri, bu mücerred kelimelerin hakiki manalarım anlayamadılar, Bunların manalarının ve karşılıklı münusebetlerinin çelişmesine dikkat etmelidir. Görmediler ki mahlükat arasında eşitlik yoktur ve hürriyet olamaz. Yaratılıştan akıl, seciye ve kabiliyetler eşit değildir. Düşünmediler ki avam tabakası kördür. Onların arasından seçitip yönetimi üzerlerine alan sonradan görmeler de siyaset mevzuunda avam tabakasının kendisi gibi kördürler. Yetişmiş bir kimse bir budala da olsa yine hükmedebilir. Halbuki yetişmemiş kimse çok zeki de olsa siyasetten bir şey anlamaz. Bütün bu hususiara Yahudi olmayanlar dikkat atfetmedi. Oysa ki her zaman hanedan hükümdarlıkları bu fikirlere dayanmıştır. Çünkü baba, siyasî işlere dair bilgileri oğluna naklederdi. Bu suretle bunları hanedan ailesinden başka kimse bilmez ve kimse onları yönetilenlere ifşa edemezdi. Zaman geçtikçe siyasî işlerin gerçek pozisyonu olan hanedan içindeki intikal, manasım kaybetti ve bu durum davamızın başarısına yardımcı oldu. Dünyanın her köşesinde «hürriyet, eşitlik, kardeşlik» kelimeleri şuursuz ajanlanmız sayesinde, bizim sancağımız coşkunluğu taşıyan çok sayıda kimseleri saflanmıza soktu. Bu kelimeler daima Yahudi olmayanların refahım kemiren, her tarafta sulhu, sükuneti, dayanışmayı, yok eden, Yahudi olmayan devletlerin bütün müesseselerini tahrip eden mahvedici kurtçuklar oldular. İlerde göreceğiniz gibi bu durum bize zaferimiz için yardım etmektedir. Bu, diğer şey ler meyanındo en kuvvetli imkanı, yöni imtiyazları yıkma, başka bir ifade ile Yahudi olmayanların aristokrasismin tüm mevcudiyetim' yok etme imkanım elimize geçirmeğe bizi muktedir kıldı, Bu sınıf, halkları ve memleketlerin bize karşı sahip oldukları yegane müdafaa vasıtası idi. Yahudi olmayanların tabiî ve soya dayanan aristokrasisinin yıkıntıları üstünde biz para aristokrasisinin önderiiğinde bizim tahsil görmüş tabakamızın aristokrasisini kurduk, Bize bağlı olan serveti ve bizim Siyon Liderlerimizin tertip ettiği tahrik kuvveti olan bilgiyi bu aristokrasinin şartları olarak tesis ettik. İhtiyacımız olan İnsanlarla münasebetlerimizde daima beşer düşüncesinin en hassas duyguları, para hesabı, tamah ve ihsanın maddî ihtiyaçları hususundaki açgözlülük üzerinde istemek suretiyle zaferimîz kolaylaştırılmış bulunmaktadır. Bu beşerî zafiyetlerin her biri tek basma ele alınınca şahsî teşebbüsü felce uğratmaya yeterlidir. Çünkü insanların temayüllerine göre istedikleri verilerek faaliyetleri satın alınmıştır. Hürriyetin mücerretliği, her memlekette avamf; hükümetlerin, memleketin sahipleri olan halkın kahyası olmaktan başka bir şey olmadıkları ve kahyanın ise eskimiş bir eldiven gibi değiştirilebileceği fikrine inandırmağa bizi muktedir kıldı. Halk temsilcilerinin bu değiştirilme imkanı, onları bizim emirimize tabi hale getirdi ve böylece bize onları tayin etme kuvveti verdi. 14. 5. 1935 tarihînde mahkeme Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte olduğuna dair bir karar vermiştir. Bu sırada dikkati çeken bir hadise daha olmuş ve mahkeme kararının açıklanması tarihinden evvel Yahudi basını mahkeme kararını neşretmiştir. 1 Kasım 1937 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi (İsviçre Yargıtayı) mahkeme kararının tümünü bozmuştur. O tarihten sonra Yahudi propagandacılar İsviçre Federal Mahkemesinin mahalli mahkeme kararını bozarak hükümden kaldırdığı hususuna hiç temas etmeden sadece mahalli mahkeme kararını ileri sürerek Siyon Liderlerinin Protokolları'nın sahte olduğunun mahkeme kararı ile isbat edildiğini iddia etmektedirler. Burada, dikkat edilecek bir husus da şudur: Isviçre'de Siyon Liderlerinin Protokoları'nın basılnası, satılması, bulundurulması ve okunması halen kanunen serbesttir. Üçüncü protokolün baş taraflarında sembolik yılandan bahsedilmektedir. Protokolların îngilizce tercümesinde bu mevzuda yazılanlara göre Yahudilerce, yılanın başı Yahudilerin plânlarını tertip eden kimseleri, yılanın gövdesi ise diğer Yahudileri temsil ediyormuş. Yılanın başı bir yere girince oradaki Yahudi Olmayan güçler ile mücadele ederek onları ezmeğe çalışırmış ve yılanın başı Kudüsten hareket ederek birçok yerleri işgal edip tekrar Kudüse dönerek devrini tamamlayacakmış. İngilizce tercümede yılanın işgal hedeflerinden Kudüsten evvelki son şehrin istanbul olduğu kaydedilmekte ve şu not ilâve edilmektedir: «Bu harita Jön Türk hareketinin yâni Türkiyedeki Yahudi ihtilâlinin vukuundan senelerce önce çizilmiştir.» On dördüncü protokolda Yahudilerin "bütün inançların kusurlarını münakaşa edeceklerine fakat kendi inançlarının kendilerinden başka kimseler tarafından tam olarak bilinmemesi sebebi ile onları kimsenin münakaşa, edemiyeceğine" dair bir nazariye yürütülmektedir. Yahudilerin bu nazariyeleri kendi inançlarına kendilerinin de itimadları olmadığının tam bir tezahürüdür. Ayrıca onların inançlarına dair bilinen kısımlar gerekli şeyleri söylemek için yeterlidir. İslâmiyette ise hiçbir kusur mevcut olmadığına göre, islâmiyet düşmanlarının daima ya iftira yoluna başvurma veya doğru şeyleri kusur gibi göstermeğe çalışma metodu takip ettikleri bilinen hususlardır. Dikkat edilecek bir nokta da Sosyalizm, Anarşizm ve Komünizmin Yahudilerce desteklenip yürütüldüğünün üçüncü protokolda açıkça beyan edilmiş olmasıdır. Protokollarda rastlanan Yahudi Olmayanlar ibaresinin, yerine göre Yahudi Olmayanların hepsini veya bir kısmını hedef aldığı anlaşılmaktadır. Protokollan okuyanlar bunların üç çeyrek yüzyıl kadar evvel yazılmış olduklarını hatırda tutmalıdırlar.Bu Protokollarin ilginc yani nedir biliyormusununuz arkadaslar Eger hakikatten bu Protokoller sahteyse,neden asirlardir Mahkemeleri yasaklanmasi icin mesgul ediyorlar,sahtede olsa ama bu sahteligin üzerine öyle duruyor dünyadaki Medyalar/Mahkemeler insan sonunda sahte olamiyacaginin kaanatine geliyor insan ilginctir degilmi sayin Ateizminsonu üyeleri... bir süre sonra talep gelirse evam edilebilir bu arada yazi seklinde hata olursa kusura bakmayin,kilaverim bile isinmaya basladi Saygilarimla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.