Φ antitez Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 15 Şubat , 2006 aslında herşey yok. ne biz ne zaman nede tasavvur ettiğimiz başka birşey. anlayabildiğimiz kadar basitleştirmiyormuyuz herşeyi. farzedelim oyunu oynayalım şimdi: bir tanrı var ve herşeye kadir. sadece zihinleride imajlar yaratabilir.doğrumu yani herşeye kadir ya. neden bunca eziyete girsin ki zmanı insanları hayvanları vesaire herşeyi var kılsın. aslında herşey yokluktan ibaret böylesi daha kolay olmazmıydı. yani kolay derken varetmenin sınırsızlığında madde dediğimiz olgulardan ziyade sadece enerjji yaratmanın kolaylığı netekim aslında herşey yokluktan ibaret bir varlık vesvesesi. doğru söyleyin hiç olmadımı bir atomun içinde bir atom gibiolduğunu hiç düünmedinizmi evrenin hiç kurgulamadınızmı kafanızda bu gbi şeyler inanmıyorum. sizlerinde bu gibi kurgularınız vardır elbet. paylaşalım. korkmasın bazıları hobaa din elden getti diye gitmez. sadece biraz imaj yaratın kafanızda gerçi yok aslında kafa diye bişeyde ama neyse olmayanların içinde yaratıyoruz nasıl oluyorsa kendimiz bile yokken. Alıntı
Φ antitez Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2006 ne o. yorulmaya gelmeyen beyinlermi var tasavvur edemiyormusunuz... Alıntı
Φ ahrar Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2006 ne o. yorulmaya gelmeyen beyinlermi var tasavvur edemiyormusunuz... esselam aleykum biz" Bir saat TEFEKKÜR birsaat nafile ibadetten yegdir" hadisini kendimize siar edinmisiz Birinci Mesele Senin munsıf olan zihnine malûmdur ki: Küreviyet-i arz ve yerin yuvarlaklığına, muhakkikîn-i İslâm-eğerçi ittifak-ı sükûtuyla olsa-ittifak etmişlerdir. Eğer bir şüphen varsa, Makasıd ve Mevafık'a git. Maksada vukuf ve ıttıla peyda edeceksin ve göreceksin: Sa'd ve Seyyid, top gibi küreyi ellerinde tutmuşlar, her tarafına temaşa ediyorlar. Eğer o kapı sana açılamadı; Mefatîhü'l-Gayb olan, İmam-ı Râzî'nin geniş olan tefsirine gir ve serir-i tedriste o dâhî imamın halka-i dersinde otur, dersini dinle. Eğer onunla mutmain olamadın; arzı, küreviyet kabına sığıştıramadın. İbrahim Hakkı'nın arkasına düş, Hüccetü'l-İslâm olan İmam-ı Gazâlî'nin yanına git, fetva iste. De ki: "Küreviyette müşâhhat var mıdır?" Elbette diyecek: "Kabul etmezsen müşâhhat vardır." Zira, tâ zamanından beri şöyle bir fetva göndermiş: "Kim küreviyet-i arz gibi burhan-ı kat'iyle sabit olan bir emri, dine himayet bahanesiyle inkâr ve reddetse, dine cinayet-i azîm etmiş olur. Zira bu sadakat değil, hıyanettir." Eğer ümmîsin, fetvayı okuyamıyorsun; bizim hem asrımız ve fikren biraderimiz olan Hüseyn-i Cisrî'nin sözünü dinle. Zira, yüksek sesle münkir-i küreviyeti tehdit ettiği gibi, hakikat kuvvetiyle pervasız olarak der: "Kim dine istinadla, himayet yolunda müdevveriyet-i arzı inkâr ederse, sadîk-ı ahmaktır, adüvv-ü şedidden daha ziyade zarar vermiş olur." Eğer bu yüksek sesle senin yatmış olan fikr-i hakikatin uykudan kalkmadıysa ve gözün de açılamadı; İbn-i Hümam ve Fahrü'l-İslâm gibi zatların ellerini tut, İmam-ı Şafiî'ye git, istiftâ et. De ki: "Şeriatta vardır: Bir vakitte beş vaktin namazı kılınır. Hem de bir kavim vardır, yatsı namazlarının vakti bazı vakitte yoktur. Hem de bir kavim vardır, güneş çok günlerde gurub ve çok gecelerde tulû etmez. Nasıl oruç tutacaklar?" Hem de istifsar et ki: "Şartın târif-i şer'îsi olan, sair erkâna mukarin olan şeydir. Nasıl namazda şart olan istikbal-i kıbleye intibak eder? Halbuki, yalnız kıyam ve yarı kuudda mukarenet vardır." Emin ol, İmam-ı Şafiî mesele-i ûlâyı şarktan ve garptan geçen dairenin müdevveriyetiyle tasvir edecektir. İkinci ve üçüncü meseleyi dahi, cenuptan şimale mümted olan dairenin mukavvesiyetiyle tatbik edecektir. Burhan-ı aklî gibi cevap verecektir. Hem de kıble meselesinde diyecek: "Kıble ve Kâbe öyle bir amud-u nurânîdir ki, semavatı Arşa kadar takmış ve nazm edip, küre-i arzın tabakatını ferşe kadar delerek kâinatın muntazam bir amud-u nurânîsi olmuştur. Eğer gıtâ ve perde keşfolunsa, hatt-ı şâkul ile senin gözünün şuâsı, namazın herbir hareketinde ayn-ı kıbleyle temas ve musafaha edecektir." Ey birader! Eğer sen zannettiğim adamlardansan, acip hülyaların âlem-i hayalden başka bir yer bulamadığından, bir kıymeti yoktur, tâ girebilsin. Sen de inanmıyorsun, nefsini kandıramıyorsun; fakat sapmışsın. Eğer o hayalâta açık ve hakikate kapalı olan kalbinizde pek çok defa mütehayyilenizden daha küçük olan küre-i arz yerleşmezse, tevsi-i zihin için nazarın ufkunu genişlettir. Bir meclis hükmünde geçinen arzın sakinlerini gör, sual et. Zira, ev sahibi evini bilir. Onlar umumen müşahede ve tevatürle bir lisanla sana söyleyecekler: "Yahu! Bizim beşiğimiz ve feza-yı âlemde şimendiferimiz olan küremiz o kadar divane değildir. Ecram-ı ulviyede cârî olan kaide ve kanun-u İlâhîde şüzuz ve serkeşlik etsin." Hem de delâil-i mücesseme-i musattaha olarak haritaları ibraz edecektir. İşaret Nizam-ı hilkat-i âlem denilen şeriat-ı fıtriye-i İlâhiye; mevlevî gibi cezbe tutan meczup ve misafir olan küre-i arza, güneşe iktida eden safbeste yıldızların safında durup itaat etmesini farz ve vacip kılmıştır. Zira zemin, zevciyle beraber 5 demişlerdir. Taat ise, cemaatle daha efdal ve daha ahsendir. Elhasıl: Sâni-i Âlem, arzı istediği gibi ve hikmeti iktiza ettiği gibi yaratmıştır. Sizin, ey ehl-i hayal, teşehhî ile istediğiniz gibi yaratmamıştır, akıllarınızı kâinata mühendis etmemiştir. -------------------------------------------------------------------------------- Muhakemat - s.2002 Tenbih Zaaf-ı akideye veyahut sofestaî mezhebine olan meyle; veyahut daha almamış, yeni müşteri olmasına işaret eden umurun biri de, "Bu hakikat dine münafidir" olan kelime-i hamkadır. Zira burhan-ı kat'î ile sabit olan birşeyi hak ve hakikat olan dine muhalif olduğuna ihtimal veren ve münafatından havf eden adam, hâlî değil, ya dimağında bir sofestai gizlenmiş, karıştırıyor; veyahut kalbini delerek bir müvesvis saklanmış, ihtilâl ediyor; veyahut yeniden dine müşteri olmuş, tenkitle almak istiyor. İkinci Mesele Pûşide olmasın, Sevr ve Hûtun kısas-ı meşhuresi, İslâmiyetin dahil ve tufeylîsidir. Râvisiyle beraber Müslüman olmuştur. İstersen, Mukaddeme-i Saliseye git, göreceksin, hangi kapıdan daire-i İslâmiyete dahil olmuştur. Amma, İbn-i Abbas'a olan nispetin ittisali ise: Dördüncü Mukaddemenin aynasına bak; o ilhakın sırrını göreceksin. Bundan sonra mervîdir: "Arz, Sevr ve Hût üzerindedir." Hadis olarak rivayet ediliyor. Evvelâ: Teslim etmiyoruz ki, hadistir. Zira, İsrailiyatın nişanı vardır. Saniyen: Hadis olsa da zaaf-ı ittisal için yalnız zannı ifade eden âhâddendir. Akideye dahil olmaz. Zira yakîn şarttır. Salisen: Mütevatir ve kat'iyyü'l-metin olsa da, kat'iyyü'd-delâlet değildir. Eğer istersen, Beşinci Mukaddemeye müracaatla, On Birinci Mukaddemeyle müşavere et! Göreceksin, nasıl hayalât, zahirperestleri havalandırmış, bu hadisi, mahamil-i sahihadan çevirmişlerdir. İşte vücuh-u sahiha üçtür: Nasıl Sevr ve Nesir ve İnsan ve diğeriyle müsemmâ olan Hamele-i Arş, melâikedir. Bu Sevr ve Hût dahi, öyle iki melâikedir. Yoksa, Arş-ı Âzamı melâikeye; küreyi, küre gibi himmete muhtaç olan bir öküze tahmil etmek, nizam-ı âleme münafidir. Hem de lisan-ı şeriatte işitiliyor: Herbir nev'e mahsus ve o nev'e münasip bir melek-i müekkel vardır. Bu münasebete binaen o melek o nev'in ismiyle müsemmâ, belki âlem-i melâikede onun suretiyle mütemessil oluyor. Hadis olarak işitiliyor: "Her akşamda güneş Arşa gider, secde eder. İzin alıyor, sonra geliyor." Evet, şemse müekkel olan melek; ismi Şems, misali de şemstir. Odur, gider, gelir. Hem de hükema-i İlâhiyun nezdinde, herbir nevi için hayy ve nâtık ve efrada imdad verici ve müstemiddi bir mahiyet-i mücerrede vardır. Lisan-ı şeriatta "melekü'l-cibal" ve "melekü'l-bihar" ve "melekü'l-emtar" gibi isimlerle tabir edilir. Fakat tesir-i hakikîleri yoktur. Müessir-i Hakikî, yalnız Zat-ı Akdestir. 6 Esbab-ı zahiriyenin vaz'ındaki hikmet ise: İzhar-ı izzet ve saltanat tabir olunan dest-i kudret, perdesiz daire-i esbaba mün'atıf olan nazara karşı, zahiren umur-u hasiseyle mübaşeret ve mülâbeseti görülmemektedir. Fakat daire-i akide denilen hak ve melekûtiyette herşey ulvîdir. Dest-i kudretin perdesiz mübaşereti izzete münasiptir. 7 İkinci mahmil: Sevr, imaret ve ziraat-i arzın en büyük vasıtası olan öküzdür. Hût ise, ehl-i sevahilin, belki pek çok nev-i beşerin medar-ı maişeti olan balıktır. Nasıl biri sual ederse, "Devlet ne şey üstündedir?" Cevap verilir: "Kılıçla kalem üstündedir." Veyahut "Medeniyet neyle kaimdir?" "Mârifet ve san'at ve ticaretle" cevap verilir. Veyahut "Nev-i beşer, ne şey üzerinde beka bulur?" Cevap ise: "İlim ve amel üstünde beka bulur." Kezalik, vallahu a'lem, Fahr-i Kâinat buna binaen cevap vermiş. Şöyle sual eden zat, İkinci Mukaddemenin sırrıyla, böyle hakaike zihni istidat kesb etmediğinden vazifesi olmayan birşeyden sual ettiği gibi, Peygamberimiz de asıl lâzım olan şöyle cevap buyurdu ki: "Yer, sevr üstündedir." Zira, yerin imareti nev-i beşer iledir. Nev-i beşerden olan ehl-i kurâ'nın menba-ı hayatları, ziraat iledir. Ziraat ise, öküzün omuzu üstündedir ve zimmetindedir. Kısm-ı diğeri olan ehl-i sevahilin âzam-ı maişetleri, belki ehl-i medeniyetin büyük bir maden-i ticaretleri, balığın cevfinde ve hûtun üstündedir. 8 meselesine mâsadaktır. Bu lâtif bir cevaptır. Mizah da olsa haktır. Zira mizah etse de yalnız hak söyler. Faraza, sâil keyfiyet-i hilkatten sual etmişse, fenn-i beyanda olan 9 kaidesinin üslûb-u hakîmanesiyle, lâzım ve istediği cevabı vermiştir. Yoksa, hasta olan sail, iştiha-i kâzibiyle istediği cevabı vermemiştir. -------------------------------------------------------------------------------- Muhakemat - s.2003 10 bu hakikate bir beraatü'l-istihlâldir. Üçüncü mahmil: Sevr ve Hût, arzın mahrek-i senevîsinde mukadder olan iki burçtur. O burçlar, eğer çendan farazî ve mevhumedirler. Asıl ecramı nazm ve rapt ile yüklenmiş olan âlemde cârî ve lâfzen ve ıstılahen "câzibe-i umumîye" ile müsemmâ olan âdâtullahın kanunu o burçlarda temerküz ve tahassul ettiğinden, "Arz burçlar üstündedir" olan tâbir-i hakîmâne caizdir. Bu mahmil, hikmet-i cedide nokta-i nazarındadır. Zira, hikmet-i atika, burçları semada; hikmet-i cedide ise, medâr-ı arzda farz etmişlerdir. Bu tevil, yeni hikmetin nazarında büyük bir kıymeti tazammun eder. Hem de mervîdir: Sual taaddüd etmiş. Bir kere "Hût üstündedir"; demek bir aydan sonra "Sevr üstündedir" denilmiştir. Yani, feza-yı gayr-ı mahdudenin her tarafında münteşir olan mezbur kanunun huyût ve eşi'alarının nokta-i mihrakiyesi olan Hût burcunda temerküz ettiğinden, küre-i arz Delv burcundan koşup Hûttaki tedellî eden kanunu tutup, şecere-i hilkatin bir dalıyla semere gibi asıldı. Veyahut kuş gibi kondu. Sonra tayyar olan yer, yuvasını burc-u Sevr üstünde yapmış demektir. Bunu bildikten sonra, insafla dikkat et. Beşinci Mukaddemenin sırrıyla ehl-i hayalin ihtirâ-kerdesi olan kıssa-i acîbe-i meşhurede acaba hikmet-i ezeliyeye isnad-ı abesiyet ve san'at-ı İlâhiyede ispat-ı israf ve burhan-ı Sâni olan nizam-ı bedîi ihlâl etmekten başka neyle tevil olunacaktır? Nefrin, hezârân nefrin, cehlin yüzüne! vesselam "iKRA" iKRA" iKRA" Alıntı
Φ antitez Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 16 Şubat , 2006 sen neyden bahsediyosun be. ha sen neden bahsediyorsun? ne anlatıyosun? türkçe türkçe türkçe bırak arap artığı kelamları kapalı zihinlerinizi biraz açın. kuran diyorlar dinlemiyormusun? tutturmusun bir said said kimdir said ne dir. kapısına ben herşeyi biliyorum diyen ********** başka kimdir. gel anlat bakalım başkalarının yazısını okumadan. hariçten gazel okumak boş iş. düşün dedik başta hala başka kelam bırakın yahu bırakın. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 İnandığım Allah için bu düzen zahmet olamaz... Sınırlarımızı sonuna kadar zorlamaya çalışalım... AAA ölüm değil mi bu yaa... İşte olay bu... Doğum-Ölüm... Alıntı
Φ s__ozhan Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 Zaten başta sen demişsin.Herşeye kadir.Herşeyi yaratmaya.Ona ne zorluk ve ne de zahmet.O herşeyde görünen o.Aslında sen hiçbirşeysin yada tam tersi herşey.Yoksam ne var.Var olan ne.Felsefe mi yapacağız.İşte gözümün önünde bilgisayar var.Elimledeki parmaklarımla klavyenin tuşlarına basıyorum.Ya klavyenin tuşları yoksa.O zaman bu yazanlar ne.Bunları yazan ben miyim.İşte ama.Düşünüyorum o zaman varım.Evet evet varım ben.Ama varsam bu nasıl iş.Nasıl oluyor.Varlığım nerden geliyor.Beynime gelen sinyaller ne.Bun karmakarışık varlıklar.Bunların anlamı ne.En küçük yıldızdan en büyüğüne kadar hepsi bana hizmet ediyor.Kurtlar kuşlar ceylanlar su rüzgar yağmur solucan karpuz elma şeftali hepsi bunlar ve daha aklıma gelmeyenler.Hepsi benim için var.Acaba onlar da mı yok.Ama var tadıyorum,hissediyorum,görüyorum,kokluyorum,dokunuyorum.YOksa bunlar hayalden ibaret mi?Hiç de öyle gözükmüyor.Düşünüyorum o halde varım.Evet evet varım ben.Bunlar da var.Ama anlamı yok gibi gözüküyor.Bu bana zulum veriyor.Aklım bana azap veriyor.Bunları anlayamıyor beni de karanlığa itiyor.Şu koskoca kainatta zerre bile değilim ama kainatın ucundaki yıldız bile benim şu an içinde bulunduğum mükemmel düzeni koruyorlar.Bunlar beni nerden tanıyor.Bana neden bu kadar şefkat ediyorlar.Öyle ki ona tabiat ana ismini vermişim bu derin şefkati için.Neden bu gelenler durmadan gidiyorlar neden gelenler durmuyorlar.Neereden geliyorlar ve nereye gidiyorlar.Bunları kim gönderiyor.Öyle ya bunların bir göndereni olmalı.Acaba bunları gönderen biri mi var?Öyle gözüküyor ama ben inanmak istemiyorum(!!!) o zaman bunlara başka anlamlar yüklemeliyim.Ama o zaman aklım almıyor.Niye bu düzen bu şefkat bu ilgi.Ama en öleceğim ne olacak o zaman.Yok mu olacağım yada şu yokum o zaman mı varlığa çıkacağım.Offffff anlamıyorum.Herşeyi çok seviyorum ama onlar beni bırakıp gidiyor.Heyyy nereye gidiyorsunuz bekleyin...Nİye böyle oluyor hiç anlayamıyorum.Ama aklım var anlamalıyım.Akıl zaten bu iş için değil mi?Neden bana yardım etmiyorsun.?Ediyor musun?hani nerde neden bunların anlamı bana anlatmıyrsun?Gücün mü yetmez?neden ama?Neden gücün yetmiyo?Müthiş düzen bana müthiş bir karmaşa görünüyo.Bu karmaşa da ne böyle.Bunların böyle olmasını nasıl kabul edebilirim.Yok yok benim aklım almıyor.Demek ki yokum.Ama varım.Yok bu iş böyle olmayacak ne kadar düşünsem de işin içinden çıkamıyorum.Çok zayıfım.Vücudumda devam eden milyarca ince düzenden biri bir kaç saniye sekteye uğrasa işte o zulüm dolu an.Ama uğramıyor.Devam ediyor.Düzen nasıl böyle oluyor.Eyy akıl.Elimden gelse seni başımdan çıkarır atarım.Bana ancak azap veriyorsun.Elimden gelmediğne göre seni uyuşturacağım.Sarhoş olacağım.Zevklerle meşgul olup bunları düşünmeyeceğim.Sen ancak böyle sarhoş olursun.Beunları düşünmemek daha kolay.o zaman daha fazla zevk alırım.Ohhh bu hayat çok zevkliymiş be bunları neden düşünerek kendimi zorladım ki.Ama bu zevkler çok tatlı.Ben onları bırakmak istemiyorum.Gücüm yetiyor bunları tadabiliyorum.Eyvahh ölğm var.Ne olacağım.Bu zevkler de benimle gelebilecek mi?Keşke gücüm olsaydı da bunlardan hiç ayrılmasaydım.Yada onları da kendimle beraber götürebilseydim.ama nereye gideceğim.Hayıır olmaz oraya gelmem.Orası çok küçük ve karanlık ve soğuk ve ürkünç ve böcekler var.Hayır onlar orada da tatmin etmez beni.Keşke biri bana yardım etse.Çok acizim.Eyvahhhh çıldıracağım.Yokum ben evet bu daha iii yokum.Ama düşündükçe varım.Düşünmek beni varlığa götürüyor.O zaman yine yine yne.Hayatım böyle zulümle m, geçecek.Kim di o şunu diyen "hayat düşünenler için komedi hissedenler için trajedidir"diyen.Benim için her ikisi de trajedi.Ben de akıldan başka şeyler de var.Vicdanım ne olacak.Bu kadar insanlar da benimle aynı akibete uğrayacak.Anneciğim babacığım,eyvahh sevgili eşim biricik kızım.Sizlerde aynı benim gibi o karanlık yere gireceksiniz.Ay bana bişiler oluyo.Biri bana yardım etsin.Biri beni bundan kurtarsın.Hayırrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Alıntı
Φ antitez Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Şubat , 2006 yazık olmuş arkadaşım. madem sana göre düşünmeye yorulmaya değmeyecek bir konu bu kadar yazıyı niye yazdın? yeni öğrenmeye başlayan insanlar gibi her başka düşünce, beyni yorulmaya itecek her sav sizler için cocuksu gibi geiyor değilmi. Alıntı
Φ Su DaMLaSı Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 aslında herşey yok. ne biz ne zaman nede tasavvur ettiğimiz başka birşey. anlayabildiğimiz kadar basitleştirmiyormuyuz herşeyi. farzedelim oyunu oynayalım şimdi: bir tanrı var ve herşeye kadir. sadece zihinleride imajlar yaratabilir.doğrumu yani herşeye kadir ya. neden bunca eziyete girsin ki zmanı insanları hayvanları vesaire herşeyi var kılsın. Allah herşey Kadir. bunu kabul etmeniz güzel. hayalen de olsa. ama kaçırdığınız bi husus var bizi ihtiyaç duyduğu için yaratmadı. bu iki teze inanmak baya büyük bi çelişki olur. daha titiz kullanmalıyız hayal gücümüzü aslında herşey yokluktan ibaret böylesi daha kolay olmazmıydı. yani kolay derken varetmenin sınırsızlığında madde dediğimiz olgulardan ziyade sadece enerjji yaratmanın kolaylığı netekim aslında herşey yokluktan ibaret bir varlık vesvesesi. doğru söyleyin hiç olmadımı bir atomun içinde bir atom gibiolduğunu hiç düünmedinizmi evrenin hiç kurgulamadınızmı kafanızda bu gbi şeyler inanmıyorum. sizlerinde bu gibi kurgularınız vardır elbet. paylaşalım. korkmasın bazıları hobaa din elden getti diye gitmez. sadece biraz imaj yaratın kafanızda gerçi yok aslında kafa diye bişeyde ama neyse olmayanların içinde yaratıyoruz nasıl oluyorsa kendimiz bile yokken. düşündüm şahsen. Allah yok fikri.. tanrı yok. aslında hiçbir şey yok.. bunu kabullenmem çok güç olurdu. yokluk için fazla ayrıntılı bi dünya ve varlığa sahibim. tesadüfe inanmam gerekirdi ki bu da benim için fazlaca kolaycılık olurdu. en ufak maddelerin bile mantıklı bi sistemi varken hepsini kullanan "ben" anlamsız ve sebepsiz olacağım. bu onları kullanma hakkımı dahi sorgulamama neden olurdu. marxizm'deki eşitlik fikrini canlı cansız herşeye yayardım ve bu da beni mantıksız hallere götürürdü. Ayrıca Allah'ı hissetmemem gerekirdi ki bunu nasıl sağlardım, düşünemiyorum. düşünememem O'nu hissetmemin netliğinden kaynaklanıyor. yani cesaretle alakası yok. gelelim bireysel ve sosyal boyutuna. kul değil de sadece canlılık gösteren bi varlık olmak. sebepsizliğe işaret. ne yapsan kârdır.. ya da sana ne yapılsa sen karşılığını vermedikçe/almadıkça sana zarar. hedefleri olanlar bi şekilde düzene oturtur da hayatını, bu sebepsizlik ve sonuçsuzluk içinde hedefsiz olmak çok kolay. hayat dediğimi tamamen bomboş bi zaman süreci haline getirirdi. hedeflerim var diyeyim. kendi adıma yardım ve iyilik yapma adına idealler oluşturdum diyelim. ölüm bi yokluksa ve herşey aslında yokluksa bi yerde tıkanır kalırım. zira bunca yokluğun içinde iyilik de anlamsız. kötülük de. bu fikir insanı kaosa sürükler. bana göre tabi. varlığımı bana ne ispatlardı onu da bilmiyorum. filozofların sözlerine itimat etseydim ve en kabul gören "düşünüyorum o halde varım" tezine de inanmazdım. zira rüyalarımda dahi düşünebiliyorum ve bu beni rüyalarımda gerçek mana da"var" ve "yaşayan" kılmıyor. gerçi bunca yokluğun içinde var olmak da çok anlamlı olmazdı. koskoca bi yokluğun içinde var olma fikri çok anlamsız ve sonuçsuz. aslında kolaycılık. hani diyorsunuz ya korkmayın düşünün diye.. bence varlıktan ve yaratıcının varlığı fikrinden siz korkmayın. en azından çok daha tutarlı bi fikri ve dengeli bi sosyal hayata sahip olursunuz. Alıntı
Φ muhacir Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 tarihte bu gibi insanlar vardIr bunlar ALLAH I inkar etmek için önce kendilerini sonra varlIgI tabi sonuçtada bir yaratIcInIn olmadIgInI idia ederler bunlara geçmiste SOFESTAi denir günümüzde ise bu fikri yeniden kIsmi olarak varlIk yoktUr idiasInI gündeme getiren "metrix felsefesi" tabi anlasIlacagI üzre insan kendini haklI çIkarmak için birseyleri kanItlama ihtiyacI hisseder bunlarda varlIgIn aslInda yok oldugunu Ispatlama ihtiyacI hissederler aslInda bUnu kendilerine Isbata çalIsIrlar ancak bunun farkInda dahi degiller çünkü bugibi ugraslar bilinç altIndaki hislerin açIga çIkIsIdIr.............ancak muaffak olamazlar ve bu adeta bir cerbeze halini alIr ve devam eder gider....sonuç olarak bu büyükbir iç muhasebedir ve bunu sesli yaparlar tabi bu sesli muhasebeye bizimgibi sahit olanlarda bu muhasebye kIsmi olarak(teblig noktasInda)istirak ederler ne diyelim .........birseyin yok oldugunu kanItlamak o seyin varlIgInI kanItlamaktan çok zordur çünkü bütün kainatI arastIrmak ve gözler önüne sermek gerekir hodri meydan buyrun kendinizin yok oldugunu kanItlayIn ........................ Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2006 aslında herşey yok. ne biz ne zaman nede tasavvur ettiğimiz başka birşey. anlayabildiğimiz kadar basitleştirmiyormuyuz herşeyi. farzedelim oyunu oynayalım şimdi: bir tanrı var ve herşeye kadir. sadece zihinleride imajlar yaratabilir.doğrumu yani herşeye kadir ya. neden bunca eziyete girsin ki zmanı insanları hayvanları vesaire herşeyi var kılsın. aslında herşey yokluktan ibaret böylesi daha kolay olmazmıydı. yani kolay derken varetmenin sınırsızlığında madde dediğimiz olgulardan ziyade sadece enerjji yaratmanın kolaylığı netekim aslında herşey yokluktan ibaret bir varlık vesvesesi. doğru söyleyin hiç olmadımı bir atomun içinde bir atom gibiolduğunu hiç düünmedinizmi evrenin hiç kurgulamadınızmı kafanızda bu gbi şeyler inanmıyorum. sizlerinde bu gibi kurgularınız vardır elbet. paylaşalım. korkmasın bazıları hobaa din elden getti diye gitmez. sadece biraz imaj yaratın kafanızda gerçi yok aslında kafa diye bişeyde ama neyse olmayanların içinde yaratıyoruz nasıl oluyorsa kendimiz bile yokken. Çelişkilerle dolu bir yazı.. Atesitlerin mantığındaki çarpıklık Allahı kendi düşüncelerine göre yorumlamaya çalışmaları... Mesela alın bir örnek size ; Antitez demiş ki '' Tanrı neden bunca eziyete girsin ki zamanı insanları hayvanları vesaire her şeyi var kılsın '' Yani Antitezin buradaki durumu şu ; Ben Allah olsaydım neden bunca zahmete gireydim demeye ve bunun mantığını çözmeye çalışıyor ama anlamadığı ya da anlamak istemediği şey ; '' Allah için zahmet yoktur ve o insanlar gibi düşünmez nasıl düşündüğünüde hiç birimiz bilemeyiz.. Kısır döngü mantıkla ve sözüm ona düşünceli kelimelerle ate tasavvufu yapmaya çalışan arkadaşlara tek bir sorum var . Hepimiz biliriz ki İnsan beyninin çok çok ufak bir kısmını kullanmakta halbuki kapasite çok daha fazlasına hazır ama hernedense beynimizin çok ufak bir bölümünü kullanabiliyoruz.Bu kakadrcık bir bölümle düşünerekten mi Tanrıyı yargılayabileceğinizi samaktasınız ? Bana neden beynimizi tam kapasiteyle kullanamadığımızı biri anlatsın ? Ve tabi laf salatası yapmadan anlatsın. Alıntı
Φ adba Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2006 olmayan kafana olmayan bir tokat inerse varmısın yokmusun anlarsın Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.