Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

"...kim ne olacak belli mi olur..."

 

aklıma takılan bu mısralarda aklımdan çıkmayan bir ÇERNOBİL!

 

Kazım Koyuncu'yu dinlerken,genç yaşta yitirdiğimiz bu güzel yüreğiN acısnı bir defa daha ÇERNOBİL ile en sarsılmaz duygular ile hissettim.

 

ÇERNOBİL(LER) UNUTULMASIN;İNSANIN YAŞAMA HAKKINA SAHİP ÇIKALIM!

 

"

Çernobil’i düşündüğümde...

 

... Bir zamanlar reaktör binasının çatısı olan yerdeki molozun bir yanından diğerine ellerinde nükleer yakıt parçaları, grafit ya da metal parçalar taşıayrak koşuşturup “temizlemeye” çalışan, eski tip koruma giysileri giyen “tasfiye görevlileri” görüyorum. Hayatlarını kurtarmak için koşuyorlar. Çok uzun bir 90 saniye boyunca. Sonra diğer bir grup moloza yollanıyor.

 

... Gazeteci Lyubov Kovalevskaya’yı nükleer işçilerinin şehri Pripiyat’ta bir tahliye otobüsüne binerken görüyorum. Ve yıllar sonra tiroit problemlerinin sonucu olarak incelen sesini duyuyorum.

 

... Yanan bir delik içine kum atan helikopterler görüyorum.

 

... Çernobil’in 90 km güneyinde, Kiev’de, göremediği, hissedemediği bir tehlikeden ölümüne korkarak radyasyondan kaçmak için Leningrad trenine binen 16 yaşındaki Katya’yı görüyorum. Asla Kiev’e geri dönmedi. Yıllar sonra bundan “çocukluğumun aniden bitişi” olarak bahsetmişti. Katya benim karımdır.

 

... 1 Mayıs gösterilerinde yürüyüş yaparken radyasyona maruz kalan “öncü” çocukların gülümseyen siyah beyaz fotoğraflarını görüyorum – patlamadan 5 gün sonra kimseye ne olduğu hakkında bir şey anlatılmamıştı.

 

... Kazadan 10 gün sonra Kiev şehir merkezinde Lenin Meydanından (şimdi Bağımsızlık Meydanı) başlayan “barış için bisiklet yarışı”nda sokak boyunca dizili binlerce izleyicinin siyah beyaz fotoğraflarını görüyorum.

 

... Çok uzun süren 18 günlük bir sessizliğin sonunda, televizyon ekranında Sovyet halkına ve uluslararası kamuoyuna Çernobil’de ne olduğunu anlatan Gorbaçov’u görüyorum.

 

... Su kamyonlarının sokakları yıkadığını, gaz maskeli askerleri görüyorum ve megafondan verilen emirleri, ağlama seslerini ve Geiger sayacı seslerini duyuyorum.

 

... Yüz binlerce insanın savaş mültecileri gibi evlerini ve geçmişlerini arkalarında bırakarak değerli eşyalarını bavullarında taşıayrak evlerini terk ettiklerini görüyorum.

 

... Kalabalık Sovyet tarzı hastaneleri görüyorum.

 

... 1996’da Greenpeace nükleer kampanya seyahatinde Çernobil’de karşılaştığım kadınları, reaktörden 15 km uzaktaki kuyudan çektikleri “içme” suyunu evlerine tahta kovalarla taşırken görüyorum.

 

... 1996’da Kiev Özgürlük Meydanı’ndaki yas törenindeki binlerce mumu görüyorum.

 

... 1995’te tanıştığım ve 2 yıl sonra kurumuyla temas kurduğumda ölmüş olan, Çernobil Kurbanları Birliği’nden Valery Krilkorov’un kırmızı yüzünü görüyorum ve alaycı kahkahasını duyuyorum.

 

... Kiev’de çocuk terapi merkezinde sağlık kontrolü kuyruğunda bekleyen, kocaman endişeli gözleriyle soluk görünen genç kızları ve erkekleri görüyorum.

 

... 1998’de “Lahit”ten 1 km uzakta tasfiye memurlarının “kızıl orman” dediği bölgede toprak örneği alırken Geiger sayacımın çalışmadığını fark ettiğimde korkan kendimi görüyorum.

 

... Lahit duvarına Greenpeace Rusya ve Greenpeace Ukrayna tarafından işlenen "Çernobil’i hatırla" yazısını görüyorum."

 

*****Tobias Muenchmeyer

Tobias Almanya Greenpeace için çalışan bir politik analizcidir. Bu hatırayı Çernobil felaketinin 19. yıldönümünde 26 Nisan 2005’te yazmıştır.(Kaynak: Greenpeace.org.tr)

 

 

..................

 

"...kim ne olacak belli mi olur..."!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!SIRA SİZE GELMİŞ OLABİLİR!!!!!!!!!

Gönderi tarihi:

Çernobil faciasında pek hatırlanmayan bir estantane facianın sonuçlarının onlarca kat artmasına engel olan bir grup Ukrayna'lı itfaiyeci ve santral çalışanının kahramanca canlarını feda etmesidir.

 

Bu kimseler reaktördeki sızıntıya son vermek için reaktörün içine girmiş ve kendileri sorunu çözene kadar sızıntının devam etmemesi için tüm girişlere tonlarca beton dökülmesini istemişlerdir.

Gönderi tarihi:

İtfaiyeci ve santral çalışanlarının böylesi bir kahramanlık göstermiş oldukları çok şüpheli. Ben hiç sanmıyorum. O zamanki Sovyet rejimi dikkate alınırsa, "hatanızı telafi edin" diye zorlanmış olduklarına muhakkak gözüyle bakıyorum. Her ne kadar iktidarda Gorbaçov vardıysa da henüz yeni. Sovyet rejiminin tüm ceberutu halen devam ediyor olmalıydı sanıyorum. Daha utanç duvarı yıkılmamıştı en azından...

Gönderi tarihi:
duğup büyüdüğüm şehir göz önüne alınırsa büyük ihtimalle bana gelmiş olabilir..

 

Evet,sevgili Suheda...sıra size gelmiş olabilir yada bana!

 

Çernobil,1986 ile başlayan ölüm.Kimsecikler ölmeyecek denildi,ölüm kendini hemen ertesinde hissetirdi.Soğuktu ve acıydı çehresi.

 

Giresun'un bir köyünde veya dünyanın herhangi bir yerinde...

 

Önünüzde katıksız bir parça ekmek.

 

TV'de ÇERNOBİ ile gelen ölümden bir örnek.

 

Önce boğazınız da bir acı hissedersiniz,sonra kalbinizde...sonra mı,ölmedikçe aklınıza gelmez Çernobiller!

 

Dün gece Kazım Koyuncu'yu dinlerken aklımdan geçenlerdi Çernobil ile ilgili paylaşdıklarım.

 

Kimbilir,belki de Koyuncu olmasaydı dinlenen,şimdi yine yazılmayacaktı Çernobil!

 

İşte insan,işte unutulan ve işte çelişki.

 

Orhan Veli'nin bir şiiri var.Mutlaka bilirsiniz...

 

"bedava yaşıyoruz bedava...hava bedava,su bedava..."

 

bedava ile başlayan bedava ilen biten bu nimetler.

 

artık onlarda bedava değil,bedelin alasını ödetiyor üstelik.

 

bedel ödettiği insan,onu bedel ödetmeye zorlayan insan.

 

insan,insan,insan...

 

önümüzde ki zeytin bile artık toprağın sunduğu değil,herşey eskisinden çok daha gösterişli,çok daha aldatıcı...

 

yazılacak çok şey var sevgili dostum...

 

benim doğduğum topraklarda insanlar en çok "kanser"den ölür;nedeni...biliyoruz hepimiz.

 

diyeceğim odur ki;ÇERNOBİL(LER) UNUTULMASIN!

 

SAHİP ÇIKALIM DÜNYAMIZA!

 

"Bir başka Çernobil mi?

 

Bilim adamları, Rusya'nın kuzeybatısında yer alan Deniz Kuvvetleri'ne ait Murmansk limanının ikinci bir Çernobil'e dönüşebileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Rusya'nın ekonomik çöküşüyle birlikte, donanma gemileri ve denizaltıları emekliye ayrıldı. Nükleer güçle çalışan düzinelerce araç, reaktörlerinden ve radyoaktif yakıtlarından arındırıldı. Ancak bunlar 500.000 nüfuslu kentin çok yakınında depolanıyor. Rus yetkililer bilgi vermek konusunda çekingen davranırken, Uluslararası Atom Enerji Ajansı'nın verdiği bilgilere göre, 150'ye yakın reaktör Murmansk'ta bekletiliyor. Sorun gün geçtikçe daha ciddi bir hal alıyor. Çünkü, Rusya'nın bu başlıkları ve atıkları doğaya zarar vermeden yok edebilecek bir bütçesi yok. Moskova'daki yetkililer, bu durumdaki nükleer maddelerle ilgili kaygının yersizliğini savunuyorlar. Sorumluluğun Rus hükümetinde bulunduğunu ve bu durumu kaldırabilecek güçte olduğunu iddia ediyorlar."

 

*ALINTI

Gönderi tarihi:

"Uluslararası bir kaza: Radyoaktif reaksiyon

Çernobil'den yayılan radyoaktif bulut kümeleri Avrupa'ya doğru yöneldi ve birçok yeri olumsuz etkiledi. Dolayısıyla, besin zinciri de bu durumdan payını aldı. Bu etkinin 50 yıl sürmesi bekleniyor. Bugün bile Bavyera Ormanları'nda yaşayan geyikler ve yaban domuzlarında yüksek radyoaktiviteye rastlandı. Dahası, Galler ve İskoçya'daki koyunlar için de durum aynı. 1986 yılında Avrupa'daki bakanlar, bu koyunları bir süre kontrol altında tutmaya karar vermişlerdi. Araştırmalardan çıkan sonuca göre, 10 ile 15 yıl arasında durum değişmeyecek. Ancak iyi bir haber de var; doğanın kendisini yenileme mekanizması o kadar iyi çalışıyor ki, 50 yıl içinde Rusya'da yetişen bir mantarı yemek çok da zararlı "

 

*ALINTI

Gönderi tarihi:

Cernobilin etkisi 15-19 yil sonra ortaya cikiyor:

 

ABDli bilimadamlari Cernobilin asil etkisinin 15-19 yil icinde gorulecegini ortaya koydu. Yani felaketin asil etkisi 2001 yilindan beri kendini gosteriyor. Bunun nedenini Amerikan Ulusal Kanser Enstitusu uzmanlari soyle acikliyor:

Felaket sirasinda ortaya cikan iodin (bir cesit kimyasal) izotoplari tiroid bezlerini, vucudun diger bölgelerine gore 1000 kat daha fazla etkiledi. Tiroid kanseri 15-19 yil icinde gelisen bir hastalik oldugu icin durumun ciddiyeti yeni yeni ortaya cikiyor.

 

Cernobil nedeniyle son 1-2 yilda tespit edilen tiroid kanseri vakasi ise en az 2000. 20 yasin altında maruz kalanlarin radyasyondan daha çok etkilendigide baska bir gercek. Dolayisiyla o yıllarda 20`lerin altinda olanlarin yaslari ilerledi ve vucutlarindaki kanserde yeni yeni ortaya cıkmaya basladi. Zira Cernobilin Isvec kadar uzak ulkelerde bile kanser vakalarina neden oldugu ancak 2004 yilinda, Linkoeping Universitesinde yapilan bir arastirmayla ortaya cikti. Buna gore ulkenin kuzey bolgelerinde 1986-1996 yillari arasinda radyasyona maruz kalan 1.1 milyon kisi arasinda 22.400 kanser vakasina rastlandi. Bunlarin en az 849unda Cernobil baglantisi goruldu. Dunyada en az 6.7 milyon kisi yuksek derecede radyasyona maruz kaldi.

 

Saygilar

Gönderi tarihi:

Dikkatsizlikerin sonucunda adim adim Çernobil faciyasina dogru

 

Çernobil toplam 51 birimlik Sovyet nükleer reaktör kapasitesi içinde seçkin bir yere sahipti. Ukrayna'daki 10 birim reaktörden 4'ü Çernobil'deydi. Patlama sonucu kaybedilen 4 numaralı reaktör 1983 yılında hizmete girmişti. 1988'de 5. ve 6. reaktörlerin tamamlanıp hizmete girmesiyle, Çernobil atom santralinin toplam 6.000 MW'hk (megavathk) bir güce sahip olması hedeflenmişti. Bu Çernobil'in dünyanın en büyük santrali olması anlamına geliyordu. Santral coğrafi konumunun avantajlarından ötürü, hem Rusya'nın içindeki sanayi tesislerini besliyor hem de Ukrayna'nın başkenti Kiev'in merkezi ısıtmasını sağlıyordu. Santralde çalışan uzmanlar atom santralinde olmanın otomobil kullanmak kadar bile tehlikeli olmadığına inanıyorlardı.

 

Bundan tam 19 yıl önce 25 Nisan 1986 günü Çernobil'in teknik ekibindekiler senelik bakrm nedeniyle işletme dışı kalan reaktörde bir test gerçekleştirmeye karar verdiler. Reaktörün acil soğutucu sistemini kestiler. Teknisyenler akşamüstüne doğru reaktörün gücünü minimuma indirmişlerdi. Amaçları kendi gücüyle dönen tribünlerin elektrik debisini kontrol etmekti. Ancak bu arada Kiev'deki şebeke kontrolörü ç ernobil'i arayarak elektriğe ihtiyaç olduğunu bildirdi. Santral devreye alındı. Yani güç azaltması durduruldu. Fakat bu arada acil soğutma sisteminin yeniden devreye sokulması unutuldu. Saat 12'de ihtiyaç giderildiğinden, elektrik verilmesine yeniden ara verildi. Ve test için çalışmalara devam edildi. Saat 00:30'da görevliler bir kazayı önleyecek regulatörleri ayarlamayı unuttular. Artık 26 Nisan'a girilmişti. Hata hatayı izledi, teknisyenler testi kurtarmak telaşında ardı ardına yanlış yapmaya başladılar.

 

Sabah 01:23'te denemeyi başlattılar. Dört saniye sonra, talimata aykırı son hatalarını yaptılar: Türbinler kapatıldığında otomatik olarak devreye girecek son güvenlik sisteminin düğmesini de kapalıya çevirdiler. Ve büyük bir faciayı önleyecek son önlemi de devre dışı bıraktılar. Ekip amiri 30 saniye sonra felaketin gelmekte olduğunu anladı. çıkarılan kontrol çubuklarını hemen reaktörün kalbine yerleştirdiler. Ama artık çok geçti.

 

Gece yarısı saat 1'i 23 dakika 58 saniye geçe, ardı ardına gelen iki muthiş patlama yaşandı. İlki reaktör kalbinde ve yarım ton TNT (dinamit) gücündeydi. Reaktör yakıtı daha erimeden şekil değiştirdi. Ardından ikinci bir patlamayla reaktörün 1,016 ton ağırlığındaki kapağı bir füze gibi gökyüzüne fırladı. Ve türn gücüyle santralin üstüne düştü. 200 tonluk yakıt doldurma vinci reaktör kalbinin üstüne devrildi. Bu şekilde soğutma devrelerinin çoğu tahrip oldu. Birkaç saniyede yakıt çubuklarını kaplayan zirkonyum, buharla reaksiyona girerek hidrojen açığa çıkarmaya başladı. Ardından hidrojen infilak etti. Ve oksijenle birleşerek su buharı oluşturdu. Ortaya çıkan ısı yeni yangınları tetikledi. Reaktörün 30 ayrı yerinde yangın çıkmıştı.

 

Reaktör kalbindeki grafit blokları da tutuştuğunda artık nükleer bir felaket söz konusuydu.

 

İlk patlama sırasında 31 kişi öldü . Teknisyenler yaptıkları hatanın bedelini hayatlarıyla ödediler. Ve öldürücü radyoaktif bulut ağır ağır bölgenin üzerine yayıldı. Açığa çıkan radyasyon Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat, bazı iddialara göre ise 500 kat fazlaydı.

 

28 Nisan sabahı İsveç'in Forsmark Nükleer Santrali'nde tesis dışında çalışan personelin elbiselerinde anormal düzeyde radyasyon tespit edildi. İsveçli yetkililer santralde sızıntı olduğu düşüncesiyle harekete geçtiler. Forsmark ve diğer santrallerde sızıntı olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Meteoroloji raporları incelenmeye başlandı. Ve sonuçta nükleer serpintinin tam kaynağı belirlendi. Kiev'in 130 kilometre kuzeyinde Pripiyat ırmağı kıyısında, aynı zamanda Sovyetlerin nükleer füze başlıkları için gerekli plutonyumu üreten Çernobil Nükleer Santrali'nde kaza olmuştu! Kazadan kaynaklanan radyoaktif salınım 28 Nisan tarihinde kuzey-batı yönünden esen rüzgarla İskandinavya'nın güney ve orta bölgelerine yönelmişti. Yapılan açıklamalara göre, Stochholm'deki radyoaktif kirlilik düzeyi 15 kat artmıştı.

 

Dünya, Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılmasından sonra yaşanan en büyük nükleer felaketi böylece öğrendi. Ukrayna'da resmi yetkililer suskundu. İtfaiye erleri kahramanca yangınla mücadele ederken, halk gerçeklerden habersiz, alınan önlemleri anlamlandırmaya çalışıyordu. Kazadan 6 saat sonra insanlar Çernobil'den uzaklaştırılmaya başlandı: Bir ay içinde 30 kilometrelik çember içinde yaşayan 116.000 kişi boşaltıldı ve bunlara yeni evler verildi. Ancak, çoğu radyasyona maruz kalmıştı bile. Kazadan sonra çoğu gönüllü 600.000 kişi , onanm ve temizleme calışmalanna katıldı. Yapılan ölcçümlerde maruz kaldıkları radyasyon her biri için 165 millisievertti. İnsan için ölümcül dozdan tam 10 kat daha fazla!

 

Radyasyonun yüzde 40'lık bölümü Ukrayna, Sovyetler Birliği ülkeleri ve Batı Avrupa'yı etkisi altına aldı. En çok etkilenen yörelerden biri Beyaz Rusya idi. Ülkenin dörtte birlik bölumünde 264.000 hektarlık bir alanda tarım yapılamaz duruma geldi. 485 köy tamamen boşaltıldı. Patlamanın faturası Ukrayna için de çok yüksek oldu. Gönüllüler ve itfaiye calışanları radyasyon yaralanmalarına maruz kaldılar. Uzmanlar 5 milyonu aşkın insanın yüksek düzeyde radyasyon aldıklarını söylüyor. Temizleme çalışmalarına katılan gönüllüleri temsil eden çernobil Sendikası yetkilileri kaza sonucu ölenlerin sayısının 15.000'i bulduğunu ve 50.000 kişinin de sakat kaldığını söylüyorlar. Üstelik 1991 yılından bu yana mağdurların sayısı 12 kat artmış durumda. Ve katlanarak artmaya devam ediyor.

 

Ukrayna Sağlık Bakanlığı üçte birini çocukların oluşturduğu 3,5 milyon kişinin ciddi rahatsızlıklarla pençeleştiğini açıkladı. Çernobil çevresinde saptanan kanser vakaları ulusal ortalamanın 10 kat üstünde Tiroit kanserine yakalananların oranı da ülke düzeyinden 10 kat artmış durumda. 3 milyon çocuğun tedavi görm esi gerekiyor. 1 milyonu çocuk olmak üzere 3,5 milyon kişi radyasyonla kirlenmiş topraklarda yaşıyor. S akat doğumlar ve büyüme bozuklukları Ukrayna'da yüzde 230, Beyaz Rusya'da ise yüzde 180 arttı. Şiddetli bağışıklık sistemi bozukluğu görülen çocukların sayısı 2 ila 3,5 kat arasında artış gösteriyor. Çöken bağışıklık sistemleri nedeniyle genelde ölümcül olmayan hastalıkların yol açtığı ölümler de o kadar artmış durumda.

 

Temizlik çalışmalarına katılanlarda bir kontrol grubuna oranla 15 kat daha fazla gen ya da kromozom bozuklukları görülüyor. Bu ölümlere yol açmanın yanında Çernobil'in etkisinin gelecek nesillere taşınması anlamına geliyor. Avrupa Yeşiller Grubu tarafından tarafından hazırlattırılan Dünyada Nükleer Endüstrisinin Durumu 2004 raporu'nda Down sendromunda önemli bir artış gözlendiği bildiriliyor. 2 veya 3 olması gereken vaka sayısı 12 olarak veriliyor. Anne yaşı dağılımı gibi artışı açıklayabilecek faktörler hariç tutulduğunda artışa neden olabilecek tek factor Çernobil olarak görülmektedir. Çernobil yüzünden 7 milyon 100 bin insanın gelecekte ciddi sağlık sorunları yaşayacağı tahmin ediliyor. Çünkü radyasyonun etkisi yıllar itibariyle artarak sinsice sürüyor. Birçok bilim insanı kazanın etkilerinin yeni görülmeye başlandığı konusunda hemfikir.

 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Temmuz 2000'de Çernobil ile ilgili raporunda şöyle diyor; Belarus'da, Ukrayna'da ve Rusya Federasyonu'nda en azından 3 milyon çocuğun (Çernobil kazasına bağlı olarak) fiziksel tedavi görmesi gerekmektedir: Meydana gelen ciddi tıbbi durumdan etkilenenlerin tam sayısını 2016'dan once öğrenemeyeceğiz. Çernobil kazasını takiben Beyaz Rusya'nın patlamadan etkilenen Gomel bölgesinde doğum oranı yüzde 44 azalırken ölüm oranı yüzde 60'ın üzerine çıktı. Doğal nüfus gelişimi artı yüzde 8'den eksi yüzde 5'e düştü. On yıldır Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna için ömür beklentisinin, dünyanın en yoksul 20 ülkesinden biri olan ve uzun zamandır süren bir iç savaşın ortasındaki Sri Lanka'nınkinden bile daha az olduğu bildiriliyor.

 

Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya'da radyasyondan etkilenen insan sayısı 8,4 milyondur. Italya'nın yarısı kadar bir alan, yaklaşık 150.000 kilometre kare toprak kirlenmiş, 52.000 kilometre kare, yaklaşık Danimarka'dan biraz daha büyük tarımsal alan, harap olmuştur. Eski Sovyetler Birliği'nin Beyaz Rusya ve Ukrayna sınırındaki doğal park görünümündeki ormanlık alan radyasyon etkisine maruz kalmıştır. Radyasyon 1500 dönümlük ormanı yok etmiş durumdadır. Bazı hayvan türleri yok olmak üzeredir. Ve bazı hayvan türleri de genetic değişikliğe uğramıştır. Örneğin kimi ölü farelerin genetiğinin bozulduğu tespit edilmiştir. Ukraynalı bilim adamı Georgiy Lisiçenko Dinyeper nehrindeki radyoaktivite konusunda yetkilileri uyarmıştır. Bu nehir Kiev'de ve başka yerlerde yaşayan 30 milyon insanın içme suyu ihtiyacını karşılamakta, ayrıca nehrin suyu tarlalarda sulama amaçlı kullanılmaktadır. Çernobil sonrası radyoaktif etkinin 30 ila 100 yıl arasında süreceği tahmin edilmektedir..

 

Saygilar

Gönderi tarihi:

“Çernobil insanların kobay olarak kullanıldığı bir labaratuvara beziyor”

 

 

Eğer buradaki tüm farklı tıp enstitülerini gezerseniz hepsi size hastalıkların sayısında bir artış gördüklerini söyleyecektir. Neden böyle bir artış var? Dilediğiniz tahmini yapabilirsiniz. Çernobil, Ukrayna’da insanların kobay olarak kullanıldığı büyük bir labaratuvara benziyor. ...Çernobil’den önce çocukların kanser olması akla gelmez bir şeydi. Yılda en fazla 2 ya da 3 vakaya rastlıyorduk. 1989’da 7 vakaya rastladık. 1991’de 21 oldu. 1992-94 arasında 41 civarındaydı. Daha sonra 48, 50 42 vaka şeklinde yükseldi.

 

 

İgor Komisarenko

 

Komisarenko Endokronoloji ve Metabolizma Enstitisü Direktörü

 

....................................................................

 

“Çocuklarımız temiz süt içebilmeli”

 

 

Kırsalda yaşıyorsan neye ihtiyaç duyarsın? Arazi, su ve yol; sonrası mutlu bir hayat! Köyümüzde, gazın bitiği için şikayet etmezsin. Burada güzel bir toprağın varsa patatesini eker, temiz samanını biçersin. Çocuklarımız temiz süt içebilmeli. Şu an radyoaktiviteyle kirlenmiş durumda. Çernobil olmasaydı topraklarımız temiz olacak, burada yaşayanlar için hayat daha kolay olacaktı.

 

 

Danilo Vyzhichanin

 

Yelno Köyü Muhtarı

 

.........................................................................

 

“Hükümet yaşamımıza son noktayı koydu”

 

 

“Sovyetler Birliği’nde insan yaşamının değeri yoktu. Orta yaşta, halihazırda ailesi ve çocukları olan insanları çağırmalıydılar. Benim gibi gençleri Çernobil’e göndermemeliydiler. Hükümet yaşamımıza son noktayı koydu. Geleceğimizi yok etti”. Sergey, Çernobil kazası sırasında Ermenistan’da askerdi. Kazadan sonra temizlik çalışmalarında görevlendirildi ve reaktöre 18 km. uzakta bir okulda kaldı. Her gün tasfiyecileri taşıyan aracı kullanıyordu. Şimdi her ay burun kanamaları ve şiddetli baş ağrıları çekiyor. 1989 yılında vücudunun sağ yanındaki kan damarlarının daha küçük olduğu ortaya çıktı. Riga’daki doktoru Çernobil’deki tasfiyecilerin yaşıtlarına göre 10-15 yıl yaşlandığını söylüyor.

 

 

Sergey Volkovs

 

Çernobil’deki tasfiyecilerden. Şimdi Latviya’da yaşıyor.

 

Sevgili Yakışıklı,duyarlılığınız için ayrıca teşekkür ederim.

Gönderi tarihi:

Hiçbir zorba yönetim, hiçbir ceberrut, böyle büyük bir fedakarlığa zorlayamaz insanları.

 

Yüksek nükleer sızıntı olan bir reaktöre girip, kendileri sorunu çözene kadar üstlerine beton atılmasını istemek. Bu zorlamayla, ceberrutle gerçekleşecek bir şey değil. Bir kimseyi bile bile son derece korkunç ve acı verici bir ölüme göndermek için "öldürmekle" tehdit etmek bile işe yaramaz.

Gönderi tarihi:

...........................

 

26 Nisan 1986 günü meydana gelen dünyanın en büyük nükleer kazası, dün Ukrayna (sağda), Rusya ve Türkiye'de törenlerle anıldı.

 

Çernobil sonrası TV'ye çıkıp çay içenler, yalnız değildi. Kazayı 'iki hafta sonra' açıklayan Sovyet yetkililer de 'radyasyonun yararı' kitabı bastırmıştı

 

İBRAHİM GÜNEL (Arşivi)

 

KİEV - "İlk günlerde reaktörün yüzeyinin güneş gibi giderek ısındığını ve sızan radyoaktif bulutları görebiliyorduk..." Dünyanın en büyük nükleer kazasının ardından temizlik çalışmalarına katılan Prof. Dr. Dimitri Hrodzinski, o dumanları çıplak gözle görebiliyordu. Ama SSCB'de yaşayanlar, dün Ukrayna ve Rusya'da 20. yıldönümü törenlerle anılan Çernobil kazasını günler sonra öğrenebildi. İki hafta sonra yapılan ilk resmi açıklamada, "Bir felaket söz konusu olabilir" denildi.

Hrodzinski'ye göre facianın boyutunu küçültmeye yönelik çabalar bununla da kalmadı. Kazadan sonra halk bilinçli olarak yanlış bilgilendirildi: "Moskova'da radyasyonun pozitif etkilerini anlatan kitap bile yayımlandı."

"Yalnızca orada olanlar o günü anlayabilir" diyen Prof. Dr. Hrodzinski, Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu, Alman Heinrich Böll Vakfı, Nükleer Bilgi ve Kaynak Servisi'nin de yer aldığı grup ve kurumlar tarafından düzenlenen 'Çernobil+20=Gelecek İçin Anımsama Konferansı'nda konuştu. Toplantıda küresel enerji meselesinde kritik bir noktaya gelindiği, Çernobil'in sonuçlarınınsa hafife alınmaya çalışıldığı görüşü savunuldu. BM tahminlerine göre tüm dünyada Çernobil'e bağlı 9 bin ölüm vakası olacak. Konferansta açıklanan 'Çernobil Hakkında Diğer Rapor'daysa (TORCH) kazanın tüm dünyada 30-60 bin ölümcül kanser vakasına yol açacağı öne sürüldü.

Rapora göre sadece Avrupa'daki etkileri incelenen nükleer facia, Trakya'da sezyum 137 kirliliği yarattı.

Ukrayna'nın başkenti Kiev'in 110 kilometre kuzeyindeki santralda, patlayan dördüncü reaktörden geriye kalanlarsa hâlâ korkutuyor. Üzeri betonla kaplanan enkazda çatlaklar oluştu ve çökme riski söz konusu. Uluslararası toplumdan bu konuda yardım alan Ukraynalı yetkililer, onarım çalışmalarına bu yaz başlamak ve 2010'a doğru çalışmaları tamamlamak istiyor.

Gönderi tarihi:
İtfaiyeci ve santral çalışanlarının böylesi bir kahramanlık göstermiş oldukları çok şüpheli. Ben hiç sanmıyorum. O zamanki Sovyet rejimi dikkate alınırsa, "hatanızı telafi edin" diye zorlanmış olduklarına muhakkak gözüyle bakıyorum. Her ne kadar iktidarda Gorbaçov vardıysa da henüz yeni. Sovyet rejiminin tüm ceberutu halen devam ediyor olmalıydı sanıyorum. Daha utanç duvarı yıkılmamıştı en azından...

 

 

Hiçbir zorba yönetim, hiçbir ceberrut, böyle büyük bir fedakarlığa zorlayamaz insanları.

 

Yüksek nükleer sızıntı olan bir reaktöre girip, kendileri sorunu çözene kadar üstlerine beton atılmasını istemek. Bu zorlamayla, ceberrutle gerçekleşecek bir şey değil. Bir kimseyi bile bile son derece korkunç ve acı verici bir ölüme göndermek için "öldürmekle" tehdit etmek bile işe yaramaz.

 

demirefe,

 

zorbalığın alası da olsa,kimse fedakarlık için ölüme zorlanamaz.

Gönderi tarihi:
kimse fedakarlık için ölüme zorlanamaz.

Üzerleri betonlandıysa, bu insanlar tek kurtuluşlarının reaktörü durdurmak olduğunu düşünerek ellerinden geleni yapmışlardır. Fedakarlığa zorlamaktan bahsetmedim.

 

Gerçi o radyasyonu yedikten sonra reaktörü durdursan ne fayda ama, insan bir sene fazladan yaşamak için çok şey verebilir. Ama yine de işin ayrıntısını o günün yetkilileri bilir ancak. Onlar da bugün açıklanır mı, bilemiyorum.

 

Fakat böyle bir kazanın olmaması gerekiyordu. Ağır bir olay. Dünyada onca santral var, böylesi vahim kaza olmadı hiç... Sorumluları çok ağır vebal altında...

 

Bu bir yana, Ermenistan toplam 5 büyük ve 150 den fazla da küçük kazanın yaşandığı Metsamor nükleer santralini çalıştırmakta ısrar etmektedir. Kazalardan birinde tüm güvenlik sistemi felç olan bu hurda yığını, 2003 yılı başlarında ve 2004 yılı yaz ayında defaatle kapatılıp yeniden açılan bu ölüm santralini Ermenistan en az 2016 yılına kadar çalıştıracaklarını ifade etmektedir.

Gönderi tarihi:
Dikkatsizlikerin sonucunda adim adim Çernobil faciyasina dogru

.

.

.

Saygilar

Sayın Yakisikli

 

İnternette araştırınca verilen bilgilerin sizin verdiklerinizle çok farklı olduğu bir yazı ile karşılaştım ve kafam karıştı. Yazı şöyle:

 

Cahit Aral Haklıydı!

 

Murat Yıldırımoğlu

 

 

 

Yıllar yılı Cahit Aral?la dalga geçtik. Onu eşek yerine koyduk. Suçu Çernobil felaketinden sonra çayda radyasyon olmadığını göstermek için çay içmesiydi. Yıllar yılı Çernobil?in Türkiye?de büyük etkilerinin olduğunu iddia ettik. Çernobil?den sonra özellikle Karadeniz?de kanser vakalarının arttığını iddia ettik.

 

 

Hepsi yanlıştı! Cahit Aral haklıydı!

 

 

Çernobil?in Türkiye?de yalnızca ihmal edilebilir bir etkisi oldu. Bütün araştırmalar bunu gösteriyor. Çernobil sızıntısı, olayın geçtiği ülke olan Ukrayna?da bile büyük çaplı ölümlere yol açmadı.

 

 

Tübitak?ın yayınladığı Bilim Teknik adlı derginin Ekim 2005 sayısında ?20 Yıl Sonra? başlıklı yazıda bu durum açık bir şekilde sergileniyor. Bu yazıda Atom Enerjisi Kurumu?nun raporu özetleniyor. Bu rapordan şu alıntıları yapabiliriz:

?Salınan radyasyonun miktarı Hiroşimaya atılan bombanın yaydığının 400 katı, fakat 1960?lı yıllarda yapılan açık hava nükleer denemelerinin 100 ile 1000?de biri kadardı. 1986-87 yıllarındaki temizleme operasyonuna katılan 200.000 işçiden 2200 kadarının ölmesi bekleniyor (şu ana kadar ölenlerin sayısı yalnızca 45). Kazadan sonraki ilk hafta içinde, o zamanlar genç ve çocuk olanlardan 4.000 kadarı, gerek süt içerek ve gerekse solunum yoluyla doğrudan, aşırı miktarda radyoaktif iyot-131 alarak tiroid kanserine yakalandı. Erken tanı konduğu takdirde, bu kanser türünün ameliyatla ve sonrasında olası metastazları önleyici radyoterapiyle tedavisi mümkün. Beyaz Rusya?daki deneyim %99 başarı oranını gösteriyor. Şimdiye kadar bu şekilde kansere yakalanıp da ölen çocukların sayısı yalnızca 9 (1986 yılından bu yana).

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Ukrayna?da ve Beyaz Rusya?da bile bu kadar az ölüme neden olan Çernobil, sızıntıdan en az etkilenen ülkelerden birisi olan Türkiye?de hemen hiç olumsuz sonuca yol açmamıştır.

 

Cahit Aral?ın çay içmesi nedeniyle aşağılanmasına artık son verelim. Batıl inançlar, ön yargılar değil bilim konuşsun?

 

 

 

Aşağıda bazı raporlardan alıntılar ve bazı gazete haberlerini bulabilirsiniz.

 

 

 

Çernobil Forumu: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Uluslararası Sağlık Örgütü, Dünya Bankası gibi kurumların ve Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna yetkililerinin oluşturduğu organizasyon.

 

Çernobil Forumu?nun ?Chernobyl?s Legacy: Health, Environmental and Socio-Economic Impacts? (Çernobil?in Mirası: Sosyo-ekonomik, Çevresel ve Sağlık Bakımından Etkileri) başlıklı, 2005 tarihli raporundan alıntılar:

 

The highest radiation doses were received by emergency workers and on-site personnel, in total about 1000 people, during the first days of the accident, and doses were fatal for some of the workers. In time more than 600 000 people were registered as emergency and recovery workers (?liquidators?). Although some received high doses of radiation during their work, many of them and the majority of the residents of areas designated as ?contaminated? in Belarus, Russia and Ukraine (over 5 million people) received relatively low whole-body doses of radiation, not much higher than doses due to natural background radiation. The mitigation measures taken by the authorities, including revacuation of people from the most contaminated areas, substantially reduced radiation exposures and the radiation-related health impacts of the accident.

 

En yüksek radyasyon dozlarına, kazanın ilk günlerinde, sayıları bini bulan acil durum çalışanları ve Çernobil personeli maruz kaldı. Çalışanların bazıları için maruz kaldıkları dozlar öldürücü oldu. Zaman içinde Çernobil?de çalışan kurtarma personelinin sayısı 600 bini buldu. Bunların bazıları, çalışmaları boyunca yüksek düzeyli radyasyona maruz kaldılarsa da, çalışanların çoğunluğu ve Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna?da ?kirlenmiş? olarak nitelenen bölgelerde yaşayan insanların çöğunluğu (yaklaşık 5 milyon kişi) görece daha düşük radyasyon aldılar; aldıkları radyasyon doğal yollardan aldıkları radyasyondan daha fazla değildi. Yetkililerin aldıkları önlemler, kirlenmiş bölgelerin boşaltılması gibi, radyasyona maruz kalma oranını ve radyasyonla ilişkili sağlık sorunlarınıbüyük ölçüde azalttı.

 

 

 

Childhood thyroid cancer caused by radioactive iodine fallout is one of the main health impacts of the accident. Doses to the thyroid received in the first few months after the accident were particularly high in those who were children at the time and drank milk with high levels of radioactive iodine. By 2002, more than 4000 thyroid cancer cases had been diagnosed in this group, and it is most likely that a large fraction of these thyroid cancers is attributable to radioiodine intake.

 

Apart from the dramatic increase in thyroid cancer incidence among those exposed at a young age, there is no clearly demonstrated increase in the incidence of solid cancers or leukaemia due to radiation in the most affected populations. There was, however, an increase in psychological problems among the affected population, compounded by economic depression that followed the break-up of the Soviet Union.

 

Çöken radyoaktif iyodinden kaynaklanan çocukluk tiroid kanseri, kazanın en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Kazadan sonraki ilk aylarda, radyoaktif iyodin düzeyi yüksek sütlerden içen çocuklar yüksek radyasyon dozları aldılar. 2002 yılına kadar bu grup içinde 4000?den fazla tiroid kanseri teşhis edildi. Bu tiroid kanserlerinin büyük bölümünün radyoiyodin alımından kaynaklanmış olması çok muhtemeldir.

 

Çocuklardaki tiroid kanserindeki dramatik artışın tersine, kazadan en çok etkilenen nüfusta radyasyondan kaynaklanan lösemi ya da katı kanser vakalarında bir artış görülmemiştir. Ama etkilenen nüfusta, Sovyetler Birliği?nin dağılışını izleyen ekonomik depresyonla da artan bir şekilde, psikolojik sorunlarda bir artış gözlenmiştir.

 

 

 

Since 1986, radiation levels in the affected environments have declined several hundred fold because of natural processes and countermeasures. Therefore, the majority of the ?contaminated? territories are now safe for settlement and economic activity.

 

1986?dan bu yana etkilenen bölgelerdeki radyasyon oranı, alınan önlemler ve doğal gelişim sonucunda, yüzlerce kat azalmıştır. Bu yüzden, kirlenen bölgelerin genel olarak insan yerleşimi ve ekonomik etkinlikler için güvenli olduğu söylenebilir.

 

 

It should be noted that the average doses received by residents of the territories ?contaminated? by Chernobyl fallout are generally lower than those received by people who live in some areas of high natural background radiation in India, Iran, Brazil and China (100?200 mSv in 20 years).

Çernobil kazasıyla kirlenen yerlerin sakinlerinin aldığı ortalama radyasyon dozu, Hindistan, İran, Brezilya ve Çin?in bazı bölümlerinde yaşayıp da doğal yollardan yüksek düzeyde radyasyon almakta olan insanların aldığı dozların altındadır.

 

 

 

Because of the relatively low dose levels to which the populations of the Chernobyl affected regions were exposed, there is no evidence or any likelihood of observing decreased fertility among males or females in the general population as a direct result of radiation exposure. These doses are also unlikely to have any major effect on the number of stillbirths, adverse pregnancy outcomes or delivery complications or the overall health of children.

 

Çernobil?den etkilenen nüfusun karşılaştığı alçak doz düzeylerine bağlı olarak, erkeklerde ve kadınlarda üreme yeteneklerinde bir azalmaya ilişkin kanıta rastlanmamaktadır. Bu dozların ölü doğumlara ve anormal doğumlara yol açması, bebeklerin sağlığında olumsuz etkilere sahip olması mümkün görünmemektedir.

 

 

 

Türk Tabipler Birliği?nin 2006 Nisan?ında yayınlanan ?Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye?de Kanser? başlıklı raporu

 

Radyasyon sunukluğuna atfedilmiş sağlık etkileri içinde, yalnızca çocukluk çağı tiroit kanserlerinde anlamlı bir artış gösterilmiştir. Çocuk ve erişkenler için lösemi ve solid tümörlü hastalıkların artışı yönünde, uluslararası kabul edilmiş kanıt bulunmamaktadır?.Türkiye?de radyasyon seviyesi yüksek çıkan kekik -600.000 Bq/kg?a kadar ulaşabiliyordu ve bu Avrupa Ekonomik Topluluğu?nun sınır değeriydi- ihraç edilemedi. Radyasyon düzeyinin yüksekliği nedeniyle ihraç edilemeyen kekiğimiz, ABD?nin Fransa?dan fazla miktarda kekik istemesi ve Fransa?nın bunu karşılayamaması üzerine Fransa?ya satıldı. Fransa ortalamada 300.000 Bq/kg?lık radyasyon seviyesine sahip kekiğimizi kendi ürünü olarak ABD?ye sattı. Fındık, o dönemde içerdiği radyasyon nedeniyle en fazla gündemde olan ürünlerden birisi oldu. Fındığın 1986 rekoltesi olan 140.000 tondan, 30.000 ton kadarı 600 Bq/kg?lık radyasyon seviyesi ile Ünye?nin batısında üretilmişti. Ünye?nin doğusunda ise 110.000 ton ve 600?4250 Bq/kg düzeyinde radyasyon içeren fındık üretilmişti. O yıllarda Türkiye 140.000, İtalya 40.000 ve İspanya 35.000 ton fındık üretiyordu. Avrupa Ekonomik Topluluğu Türkiye?den alacağı gıda maddeleri için, 600 Bq/kg radyasyon seviyesini sınır değer kabul ederken topluluk üyeleri arasındaki ithalatta bu değeri 1200 Bq/kg olarak belirlenmişti. TAEK tarafından ölçümleri sonucu 600 Bq/kg?ın altında olduğu belirtilen ve İngiltere?ye ihraç edilen fındık İngiltere tarafından geri gönderildi. Bunun ardından siyasi otoritenin Ünye?nin doğusunda üretilen ve radyasyon seviyesi yüksek kabul edilen 110.000 ton fındığın imha edilmesi şeklindeki kararı üzerine fındık borsasında fiyatlar arttı ve çikolata sektöründe şok yaşandı. Türkiye?nin kendi ürettiği, AET?nin yüksek radyasyon içerdiğini belirttiği fındıkların imha edilmesi uluslararası etki yaratacaktı. Sonuç olarak o yıl 135.000 ton fındık ihraç edildi?Kazadan en fazla etkilenen Rize bölgesinde tiroit nodül prevalansı artmasına karşın bu nodüllerin hiçbirinde sitolojik olarak malignensi saptanmamasının yanı sıra bölgede malign tiroit nodülü oluşumunda artış saptanmadığı belirtilmiştir?TBMM?nde 2005 yılında verilen yazılı soru önergesine Sağlık Bakanı Recep Akdağ?ın yanıtında; Çernobil Nükleer Santral kazası sonrası radyoaktif yüklü bulutların bıraktığı radyasyon miktarına göre 50 yıllık süreçte 100.000 nüfus için bir vaka beklendiği belirtilmektedir. Aynı yazıda; hangi vakanın Çernobil nükleer kazasına bağlı olmuş olacağının saptanamayacağı, verilere göre Karadeniz bölgesinde ülke genelinden farklı olarak kanser artışı gözlenmediği bildirilmiştir?Elde edilebilen veriler ışığında, Hopa bölgesinde, Çernobil nükleer kazası ile gerek kanser olgu sayıları, gerekse kanserden ölümlerle ilgili kanıta dayalı nedensel bir bağlantı kurmak olanaklı görünmemektedir.

 

6 Nisan 2006, Sabah gazetesinin haberi:

 

Türkiye'de ilk kanser haritası çıkarıldı. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeodezi ve Fotoğrametri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahsin Yomralıoğlu, Türkiye'de ilk defa Trabzon'un kanser yoğunluk haritasının hazırlandığını söyledi. Prof. Dr. Yomralıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölümde araştırma görevlisi olarak görev yapan Ebru Çolak ile Sağlık İl Müdürlüğü'ne bağlı Kanser Kayıt Merkezi'nden aldıkları 2004-2005 yıllarına ait 678'i erkek, 462'si kadın olmak üzere bin 160 kanserli hastanın verilerine bağlı olarak Trabzon'un kanser yoğunluk haritasınıhazırladıklarını belirtti.Yomralıoğlu, ''Elde edilen veriler bu nedenle nüfusla ilişkilendirilmelidir. Trabzon geneline baktığımızda il bazında herhangi bir sıkıntı olmadığını görüyoruz. Çalışmanın sonuçlarına göre, Trabzon genelinde kanserin riskli bir hastalık olmadığı, ancak bazı köylerde kanser sayısının sınır değerinin üzerinde olduğu gözlenmiştir. Yöremizde bu verilere göre, söylendiği gibi ürkütücü bir tablo oraya çıkmıyor'' dedi.

 

 

Tübitak?ın Bilim ve Teknik dergisinin Aralık 2005 sayısı

 

Bu sayıdaki, Hayriye Yeter Göksu?nun (şu anda Almanya?da Radyasyon?dan Korunma Enstitüsünde çalışıyor) ?Anılarla Çernobil Kazası Sonrası? başlıklı yazısından alıntılar:

 

1986 ürünü Türk çaylarındaki aktiviteyi, Almanya?da bu amaçla dünya standartlarına göre kalibre edilmiş olan laboratuvarımızda 1987 Temmuz ayında biz de ölçtük. Bize gönderilen kuru çaylardaki kilogram başına toplam aktivitenin 2.000 ile 10.000 Bq arasında değiştiğini saptadık. ?Türk halkının yılda bir kilogram çay tükettiği göz önüne alınarak yapılan hesap ve deneyler sonunda en yüksek etkin dozun 1 mSv?i geçmediği ve bunun uluslararası radyasyondan koruma komitesinin en son tavsiyelerine göre, halk için izin verilebilir radyasyon doz sınırları içinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Piyasaya sürülen çaylara konulan sınır, Almanya?da sütlere bile konulan sınır değerinin altındaydı. Almanya, Çernobil sonrası satılan sütlere çok tutucu bir yaklaşımla litre başına toplam sezyum aktivitesi için 600 Bq bir sınır koydu. Oysa piyasaya sürülen çaylardaki aktivite değeri, Türk usülü demlenmiş çaylara, aktivitenin %100 geçtiği kabul edilerek hesaplanmış ve litre başına 370 Bq altında bırakılmıştı?.Tüm dünyada gözlenen kanser vakalarının artışının tek nedeni radyasyon değildir. Bunun en bilinen örneği en az ölümle sonuçlanan kanser vakalarının gözlendiği ABD?deki Utah eyaletinde yaşayanlardır. Burada yaşayan halk, bölgenin doğal jeolojik yapısı ve denizden yüksekliği nedeniyle ABD ortalamasının üç buçuk misli daha daha yüksek bir radyasyona maruz kalırlar. ABD?de en az endüstri kirliliğine maruz kalmış olan bu bölgede genelde kahve, çay, sigara gibi zararlı alışkanlıkları olmayan Mormonlar yaşamaktadır.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Sayın Yakisikli

.

.

.

Saygılar...

 

 

Sayin Domuzbagi

 

Ben benim alintiladigim yazinin 100% dogrudur demedim.. ama bir gercek varki bugun ukrayna isvecten cok turkiyeye uzaklik bagimindan daha yakindir ve uzak ulkede yani isvecte radyasyonun etkilerinin goruldugunu soyleyen doktorlar varken nicin Ukraynaya yakin ulke olan turkiyede boyle birseyin olmadigi iddia edilsinki.. Hem size birsey hatirlatayim bir aralarda tavuklarda kus gribi yoktur diye kameralarin onune gecip halkin onunde tavuk yemedilermi :) eee simdi cayda radyason var deseler ne olacak cay satilmayacak yani zarar oyle degilmi :)

Saygilar

Gönderi tarihi:
Sayin Domuzbagi

 

Ben benim alintiladigim yazinin 100% dogrudur demedim.. ama bir gercek varki bugun ukrayna isvecten cok turkiyeye uzaklik bagimindan daha yakindir ve uzak ulkede yani isvecte radyasyonun etkilerinin goruldugunu soyleyen doktorlar varken nicin Ukraynaya yakin ulke olan turkiyede boyle birseyin olmadigi iddia edilsinki.. Hem size birsey hatirlatayim bir aralarda tavuklarda kus gribi yoktur diye kameralarin onune gecip halkin onunde tavuk yemedilermi :) eee simdi cayda radyason var deseler ne olacak cay satilmayacak yani zarar oyle degilmi :)

Saygilar

Sayın Yakisikli

 

Canım Cahit Aral'a bende çok gülmüştüm Çünkü sadece çayda radyasyon demekle kalmadı ki. Sonraki açıklaması daha da vahimdi. Adam "Bakın, bu çay kaynatıldığı için, içindeki radyasyon mikrobu ölüyor" dedi. :online2long:

 

Bu konudaki en yetkili bakanımız devletin resmi açıklamasıyla tıp dünyasına hem radyasyon adında bir mikrop kazandırdı (Acaba virüs mü, yoksa bakteri mi? :lol: ), hem de radyasyonu kaynama ile öldüren ilk Türk olarak tarihe geçti.

 

Ben o gün bu gündür dünya için büyük sorun olan nükleer atıkların neden kaynatılıp öldürülmediğini ve öldükten sonra Fatiha okunmadığını merak eder dururum :D

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Sayin Domuzbagi

 

Bugun bu yazinizla beni cok guldurdunuz tesekkurler ...:) Radyasyon mikrobu :).. bu mikrop tam olarak neye benziyormus gorunce bir sorun kendisine :)) kac derece su ile kaynatilinca yok oluyormus peki bu mikroplarin cingozleri daha tilki familyalarindan olanlari yokmusmus.. :)

Arkadasim Dunyada kotu birsey oldugunda turkiyeye ugramaz yetkililerimiz giris vizesi vermezler siz gonlunuzu ferah tutun.. bakin tum dunya ekonomi krizden sallandi halen sallaniyor turkiyeye ugramadi bile basbakan oyle soyledi cunku :)) tum avrupa deli dana ile sallandi turkiyede yine yoktu.. kus gribi desen ayni sekilde ne hikmetse birtek turkiyeye bir tek keneler ugradi turkiyeye avrupada oyle bir sorun yokken :)) acaba kenelerde iki ayakli kenelere savasmi actida ondan ugradi turkiyeye...

Radyasyon nedirki :)) yeni bir tur icecekmi cayla kaynatilip icilen birsey sanirim caya tadlandirici olsa gerek degilmi :))

neyse bukadar dalga gecmek yeter burokratlara fazla bulasmamak gerek herhalde.. :)

saygilar

Gönderi tarihi:
Arkadasim Dunyada kotu birsey oldugunda turkiyeye ugramaz yetkililerimiz giris vizesi vermezler siz gonlunuzu ferah tutun..

Sayın Yakisikli

 

Zaten radyasyonun kendi de gelmez. Düşünün siz şimdi farz edelim radyasyon olsanız, hiç kaynatılıp öleceğinizi bile bile bizim ülkeye gelirmiydiniz. Korkar, size daha iyi davranan hatta davul zurnayla karşılayıp hergün radyasyon mamasıyla besleyeceğini taahüt eden bir yere giderdiniz. Üstelik radyasyon korkulacak bir mikrop ta değildir. Kendisi mülayim, alicenap, insan sevgisi ile dolu bir yaratılıştadır. Bugün röntgen makinalarının içinde yaşayan pek çok Radyasyon canlısı, insan bedeninde şöyle bir gezip, hiç bir zarar vermemekte, üstelik hafızalarındaki görüntüleri filme çizerek röntgeni oluşturmakta, insana olan sadakatini göstermektedir. :P

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

nuklleer enerjı ısteyenler hala kararlarında ısrarlımı acaba

nukleerın her turlusune karsıyım

ılk baslarda anlayamayız ama 50-100 yıl sonra bunun acısı mutlaka cıkacaktır

havaya karısacak suya karısacak topraga karısacak bır sekılde bızım yedıklerımıze bıze bulasacak

cernobıl gıbı facıaları da cabası..

Gönderi tarihi:

İyi çalıştırılırsa bir nükleer santral, çevresine en az zararı olan santral çeşididir. Hatta hiç zararı olmayan...

 

Nükleer santralin en büyük sorunu, atık sorunu. Çıkan nükleer atıkları ne yapacaksınız? Sorun bu. Çok iyi önlemler alınmış kuru çöl bölgelerindeki yeraltı depoları, en iyi çözüm. Maalesef kestirmeden denize atanlar olduğu söyleniyor, doğru ise vahim... Örneğin Rusların beton bloklara gömüp Karadeniz'in ortasındaki zehirli çanak bölgesine attıkları söyleniyor. Su içinde betonun sızdırmazlık garantisine güvenilir mi bilmiyorum, her şeyden önce bu iddia doğru mu bilmiyorum. Ama Rusya gibi toprakları "ıslak" olan bir ülke, toprağa gömme riskini göze alamaz diye düşünüyorum ve gerçekten de Karadeniz'e atıyor olabileceği ihtimalini düşünüyorum.

 

Yarın Akkuyu açılırsa Türkiye atıkları ne yapacak, onu da merak ediyorum doğrusu. ABD gibi çöl yok. Avrupa ne yapıyor, onu da merak ediyorum. Zaten küçük ve sıkışık olan kıtada gömdüklerini hiç sanmıyorum. Onlar da götürüp okyanus çukurlarına mı atıyorlar ne? Öyle ya, kimsenin inip bakamadığı çok derin okyanus çukurları var. Salla gitsin öyle değil mi?

 

İnsan... Bilmiyorum...

Gönderi tarihi:
Üzerleri betonlandıysa, bu insanlar tek kurtuluşlarının reaktörü durdurmak olduğunu düşünerek ellerinden geleni yapmışlardır. Fedakarlığa zorlamaktan bahsetmedim.

 

Gerçi o radyasyonu yedikten sonra reaktörü durdursan ne fayda ama, insan bir sene fazladan yaşamak için çok şey verebilir. Ama yine de işin ayrıntısını o günün yetkilileri bilir ancak. Onlar da bugün açıklanır mı, bilemiyorum.

 

Fakat böyle bir kazanın olmaması gerekiyordu. Ağır bir olay. Dünyada onca santral var, böylesi vahim kaza olmadı hiç... Sorumluları çok ağır vebal altında...

 

Bu bir yana, Ermenistan toplam 5 büyük ve 150 den fazla da küçük kazanın yaşandığı Metsamor nükleer santralini çalıştırmakta ısrar etmektedir. Kazalardan birinde tüm güvenlik sistemi felç olan bu hurda yığını, 2003 yılı başlarında ve 2004 yılı yaz ayında defaatle kapatılıp yeniden açılan bu ölüm santralini Ermenistan en az 2016 yılına kadar çalıştıracaklarını ifade etmektedir.

 

Kimbilir belki de...tek çıkış yolu olarak bu görülmüş olabilir.

 

Böylesine bir kazanın vebalını kimler öder bilmiyorum ama kurbanlarına hergün birilerinin daha eklendiğini çok iyi biliyorum.

 

Ermenistan dediniz de,bakınız ben aslen Iğdır'lıyım...hemen Ermenistan'ın yanıbaşında.Benim memlektimde kanser o kadar sıradanlaştı ki,insanların bakışını görseniz şaşırırsınız.

 

Ben Çernobil'i bir gazeteci ile duymuştum...ilk ses çıkaran kurban o olmuştu...Sonra Koyuncu,herkes Çernobil dedi o aralar ve yine suskunluk.

 

Diğer kurbanlar,olması gerekene dönüştürülen ölümle aramızdan sessizce çekildiler.

 

Diğer iletilerinzi okudum da,N Santraal en sağlam olandır demişsiniz.

 

İşin aslı,devletler çıkarına en uygun olan budur.

 

Çıkarlara verilen bedellere alışkınım,ama yine de "kazalar" ile verilen bedeller bana "keşke" dedirtiyor...

 

keşke bu kaza(lar) olmasaydı :(

Gönderi tarihi:

Nukler santrallerdeki atik copler avrupada genelde gemilerler ucuncu dunya ulkelerine ve cine gonderilmektedir.. Iste bu sebeptendirki hemen hemen herzaman bu gemiler ve avrupadaki bazi aktivistler gosteriler yapmaktalar ve cogu zamanda medyaya konu olmustur bu olaylar.. Nukler santralleri kuruyoruz ama coplerini halen ne yapacagimizi bilmiyoruz bilgili bilincsizleriz bilincsiziz diyorum cunku kendimizi zehirlememek icin ucuncu dunya ulkelerindeki insanlarin hayatlarini riske atiyoruz.. 21 birinci yuzyilada artik cozum nukler santraller degil aksine cevreyi koruyan alternatifler olmali bunlarin basindada Ruzgarla calisan enerji degirmenleridir..

saygilar

Gönderi tarihi:
memlektimde kanser o kadar sıradanlaştı ki

Bir yanlış anlama olmasın, Ermenistan'daki santral çevresine radyasyon ve ölüm saçıyor diye bir şey söylemedim.

 

Söylediğim, bu hurda yığınının çalıştırılmakta ısrar edilmesi de yeni bir Çernobil faciasına neden olabilir. Henüz olmuş bir şey yok. Nükleer santraller çalışırken çevrelerine radyasyon yaymaz...

Gönderi tarihi:
Bir yanlış anlama olmasın, Ermenistan'daki santral çevresine radyasyon ve ölüm saçıyor diye bir şey söylemedim.

 

Söylediğim, bu hurda yığınının çalıştırılmakta ısrar edilmesi de yeni bir Çernobil faciasına neden olabilir. Henüz olmuş bir şey yok. Nükleer santraller çalışırken çevrelerine radyasyon yaymaz...

 

Söylemek istediğim,Ermenistan sınırında ki Metsamor Nükleer Santraliydi,bildiğim kadarıtla soğutmalı su basınçı ile çalıştırılıyordu,özellikle bundan dolayı tehlike arzediyordu.Dünyada kullanıldığı başka bir yer yok,Rusya tarafından yerine başka bir nükller sanral kurulacaktı.Kuruldu mu,bilmiyorum.

 

Saygılar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.