Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Eğer; bahse konu açıklamaları ve çözümlemeleri belirtirsen memnun olurum. En azından içimize su serpmiş olursun. Selamlar... Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, 14 Ekimde bir gazetede yer alan görüntülerden birinin Bayraktepe'ye 125 kilometre uzaklıktaki Kandil Dağı bölgesine, Aktütün'ün 1 kilometre yakınında olduğu belirtilen diğer iki görüntünün ise bu bölgeye yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Keritepe'ye ait olduğunu bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'ndaki haftalık basın bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tuğgeneral Gürak, bir gazetede yer alan görüntülere ilişkin soru üzerine, Hava Kuvvetlerinin, Aktütün Jandarma Sınır Karakolu'na yönelik saldırının olduğu gün saat 16.58'den itibaren tespit edilen hedefleri tam isabetle vurduğuna ve 14.45'te de helikopterlerin, hedefi atış altına aldığına ilişkin görüntüleri basın mensuplarına gösterdi. Bir gazetede, 14 Ekimde yer alan görüntülerden birinin 125 kilometre uzaklıktaki Kandil Dağı bölgesine, Aktütün'ün 1 kilometre yakınında olduğu belirtilen diğer iki görüntünün ise bu bölgeye yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Keritepe'ye ait olduğunu belirterek, bunun, görüntüler üzerindeki koordinatlardan da çok kolay bir şekilde anlaşıldığını söyledi. Bu konunun bazı basın yayın organlarında teknik bir dille çok iyi bir şekilde açıklandığını ifade eden Tuğgeneral Gürak, konuyla ilgili ellerinde çok detaylı bilgiler bulunduğunu, inceleme tamamlandıktan sonra bunları açıklayacaklarını kaydetti. (*) Bitirirken; Hayat Cuma-Pazartesi arasında da devam eder. Sonrasında çıkıp vay ben duymadım, oy ben bilmedim demek abesle iştigaldir. Bekir.... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, 14 Ekimde bir gazetede yer alan görüntülerden birinin Bayraktepe'ye 125 kilometre uzaklıktaki Kandil Dağı bölgesine, Aktütün'ün 1 kilometre yakınında olduğu belirtilen diğer iki görüntünün ise bu bölgeye yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Keritepe'ye ait olduğunu bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'ndaki haftalık basın bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tuğgeneral Gürak, bir gazetede yer alan görüntülere ilişkin soru üzerine, Hava Kuvvetlerinin, Aktütün Jandarma Sınır Karakolu'na yönelik saldırının olduğu gün saat 16.58'den itibaren tespit edilen hedefleri tam isabetle vurduğuna ve 14.45'te de helikopterlerin, hedefi atış altına aldığına ilişkin görüntüleri basın mensuplarına gösterdi. Bir gazetede, 14 Ekimde yer alan görüntülerden birinin 125 kilometre uzaklıktaki Kandil Dağı bölgesine, Aktütün'ün 1 kilometre yakınında olduğu belirtilen diğer iki görüntünün ise bu bölgeye yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Keritepe'ye ait olduğunu belirterek, bunun, görüntüler üzerindeki koordinatlardan da çok kolay bir şekilde anlaşıldığını söyledi. Bu konunun bazı basın yayın organlarında teknik bir dille çok iyi bir şekilde açıklandığını ifade eden Tuğgeneral Gürak, konuyla ilgili ellerinde çok detaylı bilgiler bulunduğunu, inceleme tamamlandıktan sonra bunları açıklayacaklarını kaydetti. (*) Bitirirken; Hayat Cuma-Pazartesi arasında da devam eder. Sonrasında çıkıp vay ben duymadım, oy ben bilmedim demek abesle iştigaldir. Bekir.... Taylan..., vay ben duymadım ben bilmedim demiyoruz. O tarihte ve hatta her cumartesi-pazar internetten uzak kafamı dinliyorum. Cumartesi/Pazar olan çok önemli birşey varsa Pazartesi dönüp hepsini teferruatı ile inceliyorum. Pazartesi günü de sabah 8:00'de TSK'nın resmi internet sitesine girip açıklama yapılmış mı diye aradım ancak herhangi bir açıklamaya rastlamadım. Her türlü açıklamayı buradan yapan Genel Kurmay ilgili açıklamayı belirtmemişti. Zaten, konunun gidişatında bu görüntülerin Star ve Kanal1 tarafından başka yerlere ait olduğu belirtilmiştir ancak Tarafında hayır doğru yerlerdir dediği açıklamasını yaparak Genel Kurmay'ın açıklamasını beklemiştim. 17 Ekimde o, sert açıklama yapılınca ne oluyor yahu demiştim. 18 Ekimdeki açıklama 14-15-16-17 Ekimde yapılsa idi böyle demez ve Taraf'ın görüntülerini verdiği haberler çarpıtma imiş derdim. Ancak Açıklama Cuma günü yapılıyor ve gazeteler cumartesi günü haber veriyorlar. Pazartesi günü de sizin o meşum yazınızla karşılaşıyorum. Patinajdan bahsediyorum. Genel Kurmay şu tarihte açıklama yapmıştır dese idin iş biterdi. Mesele de kalmazdı. Bugüne kadar çıkıp da siz bir açıklama getirmediğiniz gibi kimse de belirtmiyordu. Neyse ki birileri çıkıp açıklama yapmış. Siz buraya ahanda açıklama burdadır deyip kestipir atabilir ve benim de gönlüme su serpebilirdiniz. 17 Ekimde açıklama yapılıyor, konu devam ediyor, ben 14 Ekimdeki açıklamadan haberdar değilim, konudan haberdar olan arkadaşlar alıp buraya taaa 24 Ekimde ekliyor. Ondan sonra da takip etmiyorsun. Arkadaşım, konuyu ne kadar takip edersem edeyim her ayrıntıyı göremem. Kaldı ki; bahse konu açıklama TSK'nın internet sitesinde yer almıyor ama Genel Kurmay Başkanının 15.10.2008 tarihindeki açıklaması yer alıyor. 14.10.2008 tarihinde Taraf ilgili haberi yapıyor. Aynı gün ve ertesi gün hemen bütün basın yayın organları açıklama yapılmadığından bahsediyorlar. Kaldı ki; 14 Ekimdeki Taraf'ın haberi akşam saatlerinde Star ve Kanal1 tarafından oraya ait değildir deniliyor. 17 Ekim'de açıklama yapılmış... Haberimin olmaması normal. Kaldı ki; Kalkıp size pazartesi günü ben açıklama varsa belirtin diyorum. Sonra da abesle iştigalden bahsediyorsun. Asıl bu yaptığın abesle iştigaldir. Konu hakkındaki her haberi bilmem/duymam mümkün olmadığı gibi cumartesi/pazarla ilgili durumu da ayrıca belirttim. Pazartesi günü de haber varmı diye araştırdım ancak yoktu. Ve dikkat ettiysen Pazartesi gününden sonraki yazılarıma (ki anlaşılan etmemişsin) konu değişti. Sana da aynı gün seslendim ve varsa belirt dedim. Cuma günü haberi belirtiyorsun zaten foruma yazı yazma konusunda sıkıntı yaşıyorum. Hasılı...Patinaj, abes...Uygun olmuyor. Açıklama yapılmıştır. Görüntülerin doğru olmadığı belirtilmiştir. Çok şükür. Şimdi Jandarmanın raporları kaldı geriye. Şu katır sayısı falan belirtilen rapor. 2 taneydi sanırım. Katır değil, rapor. Sanırım diyorum zira geri dönüp artık bakmak istemiyorum. Açıklamada olay önceki raporlara değinilmemiş raporların gereğinin yapıldığını başka bir yerdeki bir yazıdan okumuştun 5-6 gün önce. Ancak o da Genel Kurmay tarafından yapılan bir açıklama değildi de bir köşe yazarının açıklaması idi. Neyse; cumartesi/pazar her zamanki gibi olmayacağım, haberim olmayan birşey olursa ister özel mesajdan ister buradan belirtirseniz memnun olurum. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 24 Ekim , 2008 Vakit-Taraf Gazetesinin Haber7'den alınan sorularıKonunun girişi bu cümlelerdir. Bu aslında bir bildiridir ancak görüyorum ki anlaşılmamıştır. Bir gazetenin bir dosyasının okunması, takip edilmesi bütün yazıların ve bütün yazarların takip edildiği anlamına gelmez. Hatta öyle durumlar var ki; o gazetenin yazılarını takip etmediğiniz halde Etyen Mahçupyan (veya benzeri birini) okumaya çalışabilirsiniz. Ben, Mahçupyan okumuyorum ama bazıları adamın felsefi derinliğine kadar biliyor. Valla ben her şeyi okurum ama Etyen Mahçupyan’ın “Hegelyen devlet anlayışı” tabirini olur olmaz anlamadan kullanmam, bazıları gibi. Lüzumsuz alınganlık ve gazete makalesini anlayamamak…Öyleyse soruyorum. Hangi makale, neresini anlamamışız, alınganlık nedir, gerekli midir gereksiz midir? Burada tek tek buna cevap verin… Önce bir bakalım ben ne demişim: Taraf neden sanki bu kastı yapanları Genelkurmay önemsemiyormuş gibi yazıyor ? Taraf neden bazı uydurma görüntülerle Genelkurmayın sanki bir şeyleri sakladığı havasını yaratmak istiyor ? Soruşturma tamamlanmadan Askerin açıklama zorunluluğu olmadığı halde neden açıklama beklenmeden, Taraf, Genelkurmayın olayı örtbas etmeye kalktığını ima etmeye çalışıyor ? Jandarma raporlarını sızdıranların neden 'Bir kaç iyi adam' olduğu düşünülüyor ? Burada kastedilen kim ? Taraf gazetesi. Vatandaş, okuduğunu anlamayamadığı için kendi üstüne alınmış, neden acaba ? Birkaç iyi adam. Güzel filmdir ancak ordunun içerisinden haber sızdıranları birkaç iyi adam olarak asla telakki etmedim hatta ordunun içerisinde bir ikilik olduğunu belirterek çift başlılık var dedim. Yazılar dikkatli okunmayınca böyle oluyor. Kendinize bir tartışma noktası belirleyip; gerçekte onunla hiç alakası olmayan karşınızdakini oraya çekmeye çalışıyorsunuz ve bunu kaç defadır yapıyorsunuz. Kaldı ki, Ruşen Çakır imzalı, “Taraf Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar bir yazısında “Birkaç İyi Adam” adlı Amerikan filmine atıfta bulunarak bu bilgileri “ordu içindeki birkaç iyi kişi”nin sızdırdığını söylemişti ancak bu açıklamanın tam olarak tatminkâr olduğu söylenemez. Bu derece üst seviyede kritik bilgi ve belgelerin sistemli bir şekilde sızdırılması “birkaç kişi”den ziyade “birkaç odak”ın söz konusu olabileceğini düşündürtüyor.” 16-10-2008, 11:09 İleti No: 103’de Medya-TSK ilişkilerinde yeni bir dönem isimli yazısını foruma taşımak suretiyle, ve, Dikkate değer iki yazıyı buraya aldım. Benzerleri onlarca var. Mehmet Barlas; Sorun bilgi sızması değil çok başlılık var demiş. Orada garip birşeyler var. Ruşen Çakır'ın yazısı farklı vecheleri ile olayı değerlendirmeyi hakediyor. diyerek, Taraf’ın, yada en azından Yasemin Çongar’ın böyle düşündüğünü kendisi belgeliyor. Yani benim anlatmak istediğimi anlayamamış olması, herhalde ya ön bellek zayıflığı, yada aşırı alınganlık yada … Sonra, gelelim Bekir Çoşkun meselesine, tamam böyle adi hakaret içeren bir yazıyı foruma taşımam yanlış ama kapasitesi yetmeyip yazılanları anlayamayanlara da bazı şeyleri tek tek, açık açık anlatmak farz oldu, yoksa yine anlaşılmaz. Şimdi, o yazının ana fikri nedir ? Aktütün şehitlerinin, vatan için şehit olan o canların ölümünün dolaylı olarak sorumlusunun ABD olduğu. O malum cümlede de üslup hakaret içerse de, bizi yönetenlerin ABD’ye kul, köle olduğu anlatılmak isteniyor. Bu hakareti yapan kim ? Bekir.. Hangi Bekir ? BEKİR COŞKUN! Peki, hakaret ettiği kim ? BİZİ YÖNETENLER! Bu yazı cevaptır derken ne demek istiyorum ? Soru soranların cevabı buradadır, yani, bu Aktütün baskınının sebebini, sorumlusunu sorgulayıp duranlara SEBEBİ/ASIL SORUMLUYU gösteriyorum. Ön belleği zayıf olanlar tekrar bakabilir, tabii anlayabilirse… Hasılı...Patinaj, abes...Uygun olmuyor. Bakalım uygun oluyor mu ? Olmuyor mu ? Ne denilmiş daha önce: Kasıt mı var diye sorduğunuzda ben kasıtı açıkladım. Raporların sızdırılması kasıtsız mı? O halde raporlar ve görüntü nasıl/niye sızdırıldı. İçerde bir çekişme mi var diye sormadım mı? Yukardaki Bekir Çoşkun'un yazısının başlangıç kısmı gerçekten çok hoş. Ama orduya sataşmayla ne alakası var benim yazdıklarımın. Ordunun içerisinden birileri birşeyleri yanlış yapıyorlar bu orduya sataşmak değil yanlışı yapana sataşmaktır. Evet, böyle bir bilgi gizli tutulabiliyordu eskiden. Şimdi biraz daha zorlaştı ama tutulabiliyor. Eh, şimdi de yayın yasağı konulmuş iyice gizlenecek.Askeriye içerisinde "kol kırılır yen içinde kalır" mantığı hakim bir mantık. Ancak; son birkaç yıldır asker fazlaca açıklama yapma gereği hissetmeye başladı. Bu belki hemen her bilgiye bir şekilde ulaşılabileceğinden hareketle oldu belki de başkaca nedenlerle. Ama askeriyede olan birçok şey biliyoruz. JİT-JİTEM'in varlığından haberdar dahi olamıyorduk...Olamıyorduk derken etkili-yetkili kişiler dahi bilmiyordu. Hasılı; gizlenip gizlen/e/meyeceği bu zamana kadar sadece askerin istemesiyle alakalıydı. Ancak görünen o ki; şu anda asker içerisinde de bu konuda büyük (veya orta boy) bir bölünmüşlük var. Sabah Star Televizyonu görüntülerden ilk ikisinin kordinatları doğrultusunda bazı basın ve yayın kuruluşlarının gösterdiği görüntülerden ilk ikisinin Aktütün ve Bayraktepe değil de başka yerler olduğunu belirtiyordu. Taraf, daha önceki bir haberinde Dağlıca için haber yasağı koymasaydınız belki Aktütün/Bayraktepe gerçekleşmezdi imasında bulunan bir haber yapmıştı. Şimdi Aktütünle ilgili haber yapma yasağı konulmuş. Genel Kurmay Başkanlığı keşke çıkıp da ilk iki görüntünün Bayraktepe ile hiç alakasız koordinatlara sahip bir yerin olduğunu, Taraf Gazetesinin yayınlamış olduğu Raporların sahte olduğunu açıklasaydı da yüreklere su serpseydi. Bu kadar ihmal ancak kasıtla mümkündür. diyenler, şimdi artistik patinaja başlamışlar. Başından beridir buradaki ihmal kasta eşdeğerdir diyorum. İhmali olanların kasıt sorumluluğuna gidilmelidir diyorum. Ama mahsus özellikle kasıt nedir diyorsunuz. Bunu yaparak birilerine suç atmamı bekliyorsunuz. Soru bu: ihmalin nedeni ne olabilir. Cevap; bilmiyorum. Pekiyi ihmal var mı? Asıl soru budur ve cevabı beklenen soru da budur. Jandarma raporları doğru ise ortada bir ihmal var demektir. Yalan ise Genel Kurmay bunları ortaya koysun diyorum. Artistik patinaja devam: Taraf, Genel Kurmay’ın olayı örtbas etmeye kalktığını ima ediyor. Evet; Eğer ortada böyle bir ihmal varsa 2. Gün yapılan açıklamalar ile Taraf’ın verdiği haberlerin hiç alakası yok. Hatta Taraf gönderilen helikopter sayısıyla Genel Kurmay’ın belirttiği sayının farklı olduğunu da söyledi. Mesele de. Taraf bir örtbas meselesi olduğunu düşünüyor ve başlangıç olarak da Dağlıca’yı gösterip o zaman yayın yasağı olmasaydı bugün bu olmazdı demişti hatırlarsanız. Demek Taraf tamamen iyi niyetle böyle ciddi bir suçlama yapıyor. Vatan kurtaran kahraman! Olayın, Genelkurmayca ihmal ve örtbas edildiğini söylüyor. Suçlanan kurum neresi ? Genelkurmay yani ülke dış güvenliğini sağlayan kurum, herhangi bir kurum değil. Kaldı ki bu suçlamayı yapmak suç olmasa dahi neye dayandırılıyor bu suçlama, kaynak ne ? Belirsiz, nereden alındığı belli olmayan uydurma bilgiler. Peki, kasıtlı olarak sızdırılan Jandarma raporlarını yayınlamakla sızdıranların suçuna ortak olunmuyor mu ? Peki, bu mudur VATANSEVERLİK ? Soruşturma tamamlanmadan askerin açıklama zorunluluğu yok mudur? Soruşturma açıklamaları yasaklamaz. Haddi zatında 2. Gün teferruatlı bir açıklama yapılmıştır. Pekiyi soruşturma tamamlanmamış henüz rapor yok; neye göre Taraf’ın haberlerinin yalan olduğunu söylüyorsunuz ve dahası herkes tarafını seçsin diyorsunuz. Bunu derken de bir gazeteyi teröre destek veren insanlar olarak konuşlandırıyorsunuz. Böyle bir şey söylediğinizde otomotik olarak o haberin doğru olma ihtimali olan insanları teröre destek verenler olarak konumlandırmıyor musunuz? Dahası böylesi bir cümleden sonra kim doğruları araştırabilir. 11 Eylülde aynısı olmadı mı: Ya bizdensizin ya da terörist. Bu yaklaşım doğru değildir. Soruşturmanın tamamlanması demek ne demektir ? Olayın tüm vecheleri ile ortaya konulması, sanıkların isim, isim belirlenmesi demektir. Soruşturma bitmeden örneğin suçluluğu konusunda kuvvetli karineler olmayan birisinin ismini açıkladığınızda, soruşturma bitiminde o asker hakkında dava açmaya gerek duyulmayıp takipsizlik kararı bile verilse, eğer o subay/astsubay gerçekten suçsuzsa kamuoyu önünde lekelenmiş olmayacak mı ? Bu durum, terörle mücadele yapan askeri personelin üzerinde moral bozukluğu yaratmaz mı ? Peki, bu mudur VATANSEVERLİK ? Eğer; belirtilen makaledeki yazıyı anlamayıp da foruma taşıyıp bana cevap verdiyseniz kastınız olmadığı için; sadece ihmaliniz olduğu için affedip, yazdıklarım için özür dileyebilirim. Ancak özellikle belirtilen bir konu hakkında hala makaleyi anlayamayanlar dediğiniz için; makalenin ilgili kısmının ne anlama geldiğini bilenlere sormanızı temenni ediyorum. Geldik özür meselesine, kimin kimden özür dileyeceği ortada herhalde. Özür dilenmezse de bir daha hangi yüzle bu forumda artistik patinaj yapılabileceği kişinin tiynetine kalmıştır. İstesek terbiyesizliğin alasını yaparız ama terbiyesizliğin üzerinde patinaj tehlikelidir, zira Allah muhafaza denge kaybedilip düşüldüğünde pek hoş olmaz. Nihayetinde;Yukardaki yazıları okuyunca ben sanki askere karşıymışım ve diğer arkadaşlar da askeri koruyormuş izlenimi uyanıyor. Yazdıklarım okunmayınca da bana cevap verenler beni asker karşıtı olarak görüp/konumlandırıp kafalarındaki imgeye göre cevap yazıyorlar. Eğer bir ihmal varsa, Taraf bunu ortaya koyuyorsa her ne saikle olursa olsun; Genel Kurmay’ın yapacağı o ihmali yapanları cezalandırıp içerisindeki çürük yumurtaları kırıp çöpe atmaktır. Tarafınızı seçin demek değil. Taraf’ın vatan hainliğini yukarıda ispatladığımıza göre, bilmeden de olsa Taraf'ı savunmak ne anlama gelir ? Genelkurmay, olayda kasıt da varsa, kasıt boyutunda ihmal de varsa, Askeri küçük düşürmeye çalışan vatan hainleri varsa da, her kim suçlu ise gereğini yapacaktır bundan emin olun. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2008 Lüzumsuz alınganlık meselesi; Bekir Coşkun'un yazısıyla alakalıdır. Birkaç iyi adamla alakası yoktur. Birkaç iyi adam yazınızdan dolayı alınacak herhangi bir şey yoktur. Bekir Çoşkun'un ilgili yazısının ilgili yerine okuyanlar alınganlık yapar mı yapmazlar mı bilemeyeceğim. Bana, benim yazdıklarım üzerinden mi cevap veriyorsunuz yoksa Taraf gazetesinde çıkanlar üzerinden mi? Birkaç iyi adam ve Etyen Mahçupyan?ın yazıları üzerinden cevap veriyorsunuz. Ben de; kendi yazılarımın hiçbir noktasında birkaç iyi adam veya Etyen Mahçupyan?dan alıntı olmadığı gibi bir etkileşim de yok diyorum. Birkaç iyi adamla ilgili olarak ben ne demişim. Ordunun içerisinden haber sızdıranları asla birkaç iyi adam olarak telakki etmedim demiş miyim. Yasemin Çongar demişse banane. Ben onun yazısını alıntılamış mıyım? Gelelim Yasemin Çongar'ın birkaç iyi adam meselesine...Ben Yasemin Çongar'ın birkaç iyi adam yazısını mı almışım yoksa Ruşen Çakır' yok öyle birşey buradaki birkaç iyi adam değildir dediği yazısı mı almışım. Ben Ruşen Çakır'ın yazısını alıp olayın farklı vecheleriyle değerlendirilmesi gerekir diyeyim ve hatta ortada bir ikilik olduğundan bahsedeyim siz birkaç iyi adamdan bahseden siz değil misiniz...Yasemin Çongar'ın birkaç iyi adam demesinden banane. Ben, burada ne Yasemin Çongar'ı savunuyorum ne de tarafı. Taraf, burada sadece yaptığı bazı haberlerin gerçek olup olmadığı bilgisiyle var. Siz, ise elinizden geldiğince Taraf'ı tartışmak istiyorsunuz. Ben, Salih Tuna'dan aldığım yazıyla Taraf'ın nerede durduğu hakkında bir malumat var dedim zaten. Dahası yine aynı minvalde ödenek iade edilmesi hadisesiyle ilgili bir yazı da yazdım. Daha o günlerde Üzüm yemek ve bağcı dövmek haa...Vakit'in ve Taraf'ın niyeti bu olabilir. Ancak; bu niyet şu an oluşmuş birşey de değildir. Vakitteki kuyruk acısı bilinmeyen birşey değildir. O halde, siz kurum olarak onlara bu imkanı verecek tüm yolları kapayacaksınız. Dağlıca baskınını yediğimizde yayın yasağı getirilmişti. Taraf birkaç gün önce o sorular içerisine bunu da sokuşturmuştu hatırlıyorsan. Üstünü örterseniz birgün gelir açılır Bir gazetenin nerede durduğu bilinse dahi her yazdığının yanlış olacağını söylemek mümkün değildir. Doğru olma ihtimali vardır. Bu ihtimali iddialı şekilde ortaya koyuyorsalar o zaman aksi ispatlanır. Ben, BekirCoşkun'un yazısına birşey demedim. Bekir Coşkun'un yazısını buraya taşıyıp da bana bu yazıyla cevap verip de yazının her noktasına katılana cevap verdim. Çok ivedi ve de gizli olan bu raporlar Taraf'ın eline nasıl geçti. Uçak görüntüleri ne geziyor. Birileri, bir şeylerin değişmesini mi istiyor. Tamam ortada büyük bir hata olabilir ama kol kırılıp da yenin içerde kalmasını istemeyenler ile Taraf arasında büyük bir yakınlık mı var yoksa Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak isteyen içerde bir oluşum mu var. Çeşitli sorular: 1-Bu raporlar bir merkeze ulaştığı halde merkez hasır altı etmiş, gereğini yapmakla yükümlü olanlara iletmemiş olabilir mi? 2-Havadan teröristlerin yerini tespit eden aracın kayıt ettiği/ilettiği görüntüler gereğini yapmakla yükümlü olanlara iletmemiş olabilir mi? Ya da yukardakilerin hepsi yalan mı? Genel Kurmay Başkanlığı, içerisinde bulunan çürük yumurtaları temizlemek zorundadır. Yukardakiler doğru değilse Taraf Gazetesinin elindeki Jandarma raporları da gerçeği aksettirmiyorsa bu gazete aleyhine birşeyler yapmak zorundadır. Doğruysa da yumurtalar aleyhine birşey yapmak zorundadır. Bunun ön bellekle alakası yoktur. Bunun belleksiz harddisksiz olmakla alakası vardır. Ön belleği zayıf olanlar mış. *****. Bunun başkaca adları vardır. Gelelim "Bu kadar ihmal ancak kasıtla mümkündür". Bu kadar ihmal kasda eşdeğerdir. Bu kadar tedbirsizlik ancak kastla mümkündür diyecek kerteye geldim desem yeridir. Bu kadar garabet nedir anlaşılır gibi deği. Doğru okuduysamGiriş cümlelerim. Ben, tedbirsizliğin doruğa ulaştığı noktada kast fikrine inanırım. Bu olay, kastla mı yapıldı. Yukardaki denklemime göre evet. Bu kadar tedbirsizlik bana göre kastla mümkündür size göre ise taksir olabilir. Ancak; 15 kişiyi ölüme götüren bir yolda kimsenin taksire hakkı/yetkisi yoktur.Ben, bile isteye TSK'nın böyle bir eyleme izin vereceğini düşünmüyorum. Ancak; taksir dediğim şey burada önem arzediyor. Olayın olabileceğini görüp de gerekli tedbiri almamak. Burada bir tedbir eksikliği var bana kalırsa. Bunun üzerinin "Yok bölge dağlıkmış, yok heryeri görmemiz mümkün değilmiş, yok her gördüğümüz teröristin büyük eylem yapacağını düşünmek mümkün değilm" yaklaşımıyla değerlendirilmesine, örtülmeye çalışılmasına karşıyım Askerin hata yapması insan olması hasletiyle doğaldır ancak; askerin hatası can kaybına neden olabilecek bir hatadır. O sebeple asker birşey yaparken neredeyse mekanik bir düzen içerisinde hareket etme çabasını en üst motivasyonla yerine getirmeye çabalayan bir kurumdur. Tamam bir makina değilsin ama hatan varsa en azından ben nasıl taksirden sorumlu tutulabiliyorsam sen de tutulmalısın... Aklımın almadığı çok şey var. Ben, bir kasıt olduğunu düşünmüyorum ama bana ihmal var gibi geliyor Ama neyi sormuştuk. Taksir sorumluluğu dahi yok mudur birilerinin demiştik. Eğer, olay Tarafta yapılan haberdeki gibi gerçekleştiyse birilerinin görevi ihmal sorumluluğu vardır. Görevi ihmal neticesinde ölüme sebebiyet vermek suçunu işleyip işlemediğine bakmak gerekir. Birileri görevini yapmıyor ve bizim çocuklarımız ateşin içinde kalıyor. Bunun böyle olmasını Fetullahçılar da sağlamış olabilir (komplo teorisinin bu kadarı-varya işler iyice zıvanadan çıktı) veya inanılmaz bir ihmalkarlık vardır. Bu kadar ihmal ancak kasıtla mümkündür demiştim bir tarihte. Bu kadar ihmal ancak kasıtla mümkündür. Cümle bu kadar serttir. Eğer Taraf'ın yaptığı haberlerden Jandarma Raporları dahi gerçekse ortada inanılmaz bir garabet var demektir. Bu garabetin bir nedeni olmak zorundadır. Daha önce; bu bilgiyi ilgili yerlere ulaştırmayanlar mı var demiştim. Bu bilgi ilgili yerlere ulaştırılmadı ise ulaştırmayanın kastı vardır. Ulaştırıldı da gereği yerine getirilmedi ise bunun nedeni nedir? Kişi yapması gerektiği halde bir şeyi yapmıyor ve bu birilerinin hayatına mal oluyorsa "ihmal suretiyle ölüme sebebiyet vermek" suçunun oluşup oluşmadığına bakmak gerekir. Kasıt varma sorusunun cevabı olarak da bu kadar ihmal ancak kasıtla mümkündür dedik. Ki, bu bizim kitabımızda yazandır. Eğer o ihmaller gerçekse kasıt sorumluluğuna gidilmeledir diyeydi bu da. Soru nedir? Burada bir ihmal var mıdır? Eğer bir ihmal varsa; Bakın eğer diyoruz. Kasıt sorumluluğuna gidilmelidir. O alıntıladığınız kırmızılı yerin altında bir yazı daha vardı. Dikkatli okuyunuz. İhmal/kast ayrımında ?Eğer? denilen kelime önemlidir. Biri bir ihmalde bulunuyorsa raporlar doğruysa ortada kasıt vardır. Raporlar yanlışsa ihmal yoktur. İhmal yoksa kast yoktur. Kasıt yoksa suç yoktur. Ortada bir ihmal varsa kasıttan sorumlu tutmak zorundasınız. Şimdi dönülüp şu soruluyor. Nasıl bu kadar ihmal kasıtla mümkündür derken başka bir şey buradaki ihmal kasta eşdeğerdir diyorsun şimdi diye soruluyor. Yukardaki kasıt ve ihmalle ilgili tüm cümlelerimin bir başlangıç noktası var. Bu başlangıç noktası iki ana temel üzerine kurulu. 1-Haberlerden istihbari kayıtların doğru olma ihtimali 2-Bu bilgiler doğru olduğunda ihmalin ancak kasıttan doğabileceği Bunu atladığınızda armut gibi ortada kalırsınız. Pekiyi bunların atlanılması için mi uğraştım. Yukardaki yazıların hepsini tek tek belirttim ve özellikle atlanılmaması için bu kadar ihmal ancak kasıtla mümkündür demiştim bir tarihte demiştim. Bunu da CYRANO?nun hatırlayabileceğini umarak belirtmiştim zira bu cümleyi daha önce Sivas olayları ile ilgili olarak söylemiştim. Şimdi yukardan itibaren tek tek okuyun. Gelelim Taraf?ın iyi niyetiyle ilgili meseleye. Bunu diyen ben miyim? Ben Taraf niyetini belli etmiştir demişim hala ne iyi niyetinden bahsediyorsunuz. Salih Tuna?nın yazısının son kısmını taşıyıp da belirtiyorum ve yine bir gazetede belirtilen Genel Kurmay?ın harcamalarıyla ilgili cümlelerim var acaba o gazete hangisi. Gelelim soruşturma meselesine; ben ortaya subayların isimleri filan dökülsün dedim mi? İstihbarat bilgilerini sızdıranların isimleri verilsin dedim mi? Onlar dosya münderacatında bulunur burada Genel Kurmay?ın genel olarak belirttiği gibi şurada şu olmuş burada bu olmuş, Taraf?ın haberi yalandır/yanlıştır demesiydi. Nitekim soruşturma sonuçlanmadan da Taraf?ın haberi yalanlandı. En azından koordinatlar hakkındaki haberler yalanlandı. Bunun soruşturma evrakıyla ne alakası vardı. Özür dileme meselesi ise; Bekir Coşkun?un yazısının ilgili kısmıylaydı ve yazıyı yanlış anlamadığınızı belirtmediğiniz gibi yazıyı alıntılama nedeniniz olarak benim ancak böyle anlayacağımı belirterek konuyu tamamlamış oluyorsunuz. Bu durumda söylediklerimdeki haklılık devam ediyor. Yani ki; bırakın özür dilemeyi ne demişsem az demişim meselesine geliyor. Bilmeden de olsa Taraf?ı savunduğumuzu sanmak da akla zul bir yaklaşımdır. Neyse ki; biz yazdıklarımızı hatırladığımız gibi söylediklerimizin bağlamını da hatırlıyoruz. Sözümüzün altında açıklama olan kısmı mahsus alıntılamayanların da çabalarını herkes görür umarım? Hasılı; ehemmiyet kesbetmiyor yazdıklarınız da kimse yazdıklarımın hepsini okumamış olabilir diye cevap veriyorum. Verdiğiniz cevapları okuyanlar onları yazdığım intibaına kapılabilir diye. Size her şeyi iyi okumalar diliyorum. Ben her şeyi okumam. *************** Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2008 ...Neyse; cumartesi/pazar her zamanki gibi olmayacağım, haberim olmayan birşey olursa ister özel mesajdan ister buradan belirtirseniz memnun olurum. 2'nci Ordu Komutanlığı'nın yaptığı soruşturmanın tamamlandığını açıkladı DHA "KARA Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, 3 Ekim Cuma günü 17 askerin şehit olduğu Bayraktepe'ye yapılan saldırıyla ilgili 2'nci Ordu Komutanlığı'nın yaptığı soruşturmanın tamamlandığını açıkladı. Orgeneral Koşaner, olayda herhangi bir istihbarat zaafiyetinin bulunmadığını, bazı basın ve yayın organlarında yayımlanan İnsansız Hava Aracı görüntülerinin o olayla ilgili olmadığının belirlendiğini söyledi. Kara Kuvvetvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, bugün gazetecilere açıklama yaptı. Orgeneral Işık Koşaner, "Bayraktepe güvenlik güçlerimizce kahramanca korundu. Aktütün Köyü ve karakola yapılacak büyük bir saldırının önüne geçildi. Yürütülen soruşturma kapsamında bir eksiklik tespit edilmedi" dedi. Orgeneral Koşaner, Bayratepe'deki saldırıda yaralanan askerlerin tedavisinin tamamlanmasının ardından oradaki tüm personelin ödüllendirileceğini söyledi. Org. Işık Koşaner şunları söyledi: Aktütün saldırılarında her safha askeri harekata uygundur. Aktütün saldırıya uğramadı, Bayraktepe saldırının hedefiydi. Bayraktepe yaz başından beri tutuluyordu. Personel sayısı yeterli sayıdaydı. Daha fazla kuvvet daha fazla güç değildir. Personel yeterliydi. Bayraktepe’de gerekli gece görüş ekipmanları vardı. 3 Eylül'de çekilen görüntüler gerçekleri yansıtmıyor. 2 Ekim'deki görüntüler teröristlere ait değildir. TSK Aktütün'deki görevini tamamen yerine getirdi. Çatışma 13.04'de başladı, 20.19'da sona erdi. İnsansız hava aracı 13.58'de Aktütün üzerine ulaştı. Bölgeye ulaşan araç, ABD ordusuna aitti. Görüntüler MİT ve Emniyet ile paylaşılıyor. İnsansız hava aracı görüntüleri ABD'den Ankara'ya iletiliyor. Bayraktepe kesinlikle teröristlerin eline geçmedi. Yürütülen soruşturma kapsamında eksiklik tespit edilmedi. 3 Ekim sabahı JÖH birlikleri takviye edildi. Olası bir saldırı için. Jandarma Özel Harekat timi de bayraktepe’de hazırdı. Bayraktepe’de lider konumundaki 6 kişiden 1’inin şehit olması ve 4’ünün de yaralanmasına rağmen Bayraktepe savunuldu. Bayraktepe saldırısı PKK için bir intihar saldırısıdır." Denildi. Bundan sonrası için sanırım daha farklı yorumlar olacaktır. Hala birşeylerden şüphe edenler olacaksa, bu şüphenin sebebini başka fikirlerin temelinde aramalıyız diye düşünüyorum. Alıntı
Φ By_Demokrat Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Kara Kuvvetleri Komutanı Taraf’ın Aktütün haberlerini ayrıntılara boğup yalanlarken bile neler itiraf etti ama, şu soruların cevabını yine vermedi. Ağır silahlı 150 PKK’lıyı nasıl tespit edemediniz? Keritepe’deki hareket sizi neden uyarmadı? Hani Taraf’ın görüntüsü Aktütün’den değildi? Ve asıl soru: O 17 çocuğun ölmesini niye önlemediniz? • Ağır silahlı 150 PKK’lıyı nasıl tespit edemediniz? Cevabı Koşaner’in dünkü açıklamasında itiraf olarak var aslında: İlk çatışma geceyarısı oldu. 03.10’a kadar sürdü, başka görüntü almadık. 12’de keşfe çıkıldı. 10 saat sonra iyi gizlenmiş 150 teröristin yoğun ateşi altında kaldık. • Keritepe’deki hareket sizi neden uyarmadı? Koşaner, o gün İHA görüntüleriyle Keritepe’de 07.54’te hareketlilik saptandığını ilk kez dün açıkladı. Ama şunun cevabı yok: Bu sizi uyarmadı mı? Bu hareketliliğin baskınla ilişkisi yoksa neden tam dokuz saat sonra orayı vurdunuz? • Hani Taraf’ın görüntüsü Aktütün’den değildi? Koşaner Taraf’ın yayınını ilk kez doğruladı: “İHA 13.58’de Aktütün’ü izlemeye başladı ve iki saat görüntü aldık.” Taraf da bunu yazmıştı: Aktütün baskını, İHA görüntüleri aracılığıyla öncesinde ve baskın sırasında naklen izlendi. • Ve asıl soru: O 17 çocuğun ölmesini niye önlemediniz? Aktütün o güne kadar tam dört kez basılmıştı. Jandarma raporları, İHA görüntüleri bölgede yeni bir baskını haber veriyordu. Korunamadığını Koşaner’in de itiraf ettiği karakolu neden orada tuttunuz, 17 çocuk kimin kurbanı oldu? Orgeneral Koşaner, Genelkurmay Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında, Aktütün olayının nasıl meydana geldiğine ilişkin bilgiler verdi. Koşaner, Aktütün olayına ilişkin Bayraktepe ve diğer bölgelere kuvvet tahsisi, ateş planları, sevk ve idarenin askeri esaslara uygun şekilde yapıldığını, İkinci Ordu Komutanlığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında herhangi bir eksiklik saptanmadığını bildirdi. Orgeneral Koşaner, basında yer alan ‘’insansız hava aracı’’ görüntülerinin hiçbirinin Aktütün olayına ilişkin emare teşkil etmediğini ifade etti. GÖRÜNTÜLER HER ZAMAN ALINIYOR • Taraf’ta yayımlanan İHA görüntülerinin Aktütün karakoluna yönelik bir eylemin emareleri olamayacağını belirten Orgeneral Koşaner, bu İHA görüntülerini tek tek ele alarak, nereye ait olduklarını ve ne ifade ettiklerini açıkladı. Orgeneral Koşaner, 5 Eylül 2008 tarihli görüntüde, “Kandil’de tespit edilen 80 kişinin Hakkari Şemdinli bölgesine hareket ettiğinin’’ iddia edildiğini anımsatarak, Kandil bölgesine devamlı hareket olduğunu, İHA’ların bölgeye her gidişinde benzer görüntülerin alındığını anlattı. GÖRDÜK AMA BEKLEDİK • Orgeneral Koşaner, 3 ekim tarihli saat 08.35’e ait görüntüye dayanılarak Aktütün’e 25 kilometre mesafedeki bölgenin teröristlerce mayınlandığının öne sürüldüğünü belirterek, Irak’ın kuzeyindeki Keritepe’nin karakol emniyet mevzilerine kuş uçuşu mesafesinin 17.5 kilometre olduğunu, şu anda en etkili havanın mesafesinin 8.5 kilometre olduğunu söyledi. Orgeneral Koşaner, ‘’Bununla beraber bu görüntü sürekli takip edilmiş, terörist miktarının artması beklenmiş, 3 Ekim saat 16.58’de, iki F-16 uçağımız tarafından isabetli olarak vurulmuştur. İHA’YI BİZ ÇAĞIRDIK • Koşaner, 3 Ekim günü saat 13.00’den sonra Aktütün Karakolu üzerinden alınan görüntünün doğru olduğunu ifade ederek, saat 13.04’te eylemin başladığını, teröristlerin yerlerinin tespit etmek için İHA’nın eylem bölgesine kendileri tarafından getirildiğini bildirdi. KÖYLÜLER EKİN EKİYOR • Orgeneral Koşaner, 2 Ekim, 09.00-09.30 saatleri arasında alınan görüntülerin Şemdinli-Umurlu köyü, sınırın hemen Irak tarafındaki Ziki köyünün güneyine ait olduğunu söyledi. Bölgenin Aktütün’e kuş uçuşu 23.5 kilometre mesafede olduğunu ifade eden Orgeneral Koşaner, boş olan Ziki köyünün bahçelerinin daha güneydeki köylerden gelen köylüler tarafından sınır birliklerinin bilgisi dahilinde ekilip biçildiğini anlattı. DAĞLICA UZAK • Koşaner, Taraf’ın haberinde geçen Mezi deresinde 25-30 katırın bekletildiği yerin, belirtilen koordinata göre Aktütün’e 125 km mesafede, ismi Mezi olan başka bir dereye ait olduğunu söyledi. Koşanar, Aktütün ile Dağlıca arasında coğrafi bir bağlantı bulunmadığını da bildirdi. EYLEM EMARESİ YOK • “35 teröristin altı katırla Çukurca’ya geldiği ve diğer gruplarla birleşerek bölgedeki askeri birliklere eylem kararı aldıkları’’ duyumu için Koşaner, Aktütün ile ilişkilendirilmesini yanlış bulduğunu söyledi. 2 Ekim tarihinde 32 PKK’lının füze ve havanlarla Hakkari’nin Karanlıkdağ bölgesinde mevzi hazırlığında olduğuna ilişkin ise Koşanar, 88 km mesafe uzaklıktaki bu hareketliliğin Aktütün saldırısına emare kabul edilemeyeceğini söyledi. ASKERİ TAKTİĞE UYGUN • Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Bayraktepe’de meydana gelen olayın her safhası incelendiğinde, tertiplenme ve uygulamanın askeri teknik ve taktiğe uygun olduğunun görüldüğünü bildirdi. SALDIRI ÖNCESİ GÖRÜNTÜ ALDIK • 2-3 ekim gecesi PKK’lılara ait ilk görüntüleri, tam gece yarısında, Bayraktepe’nin batısında üçer kişilik iki grup olarak alındığını söyleyen Koşanar, bunların üzerlerine topçu ve havanlarla atış yapıldığını, bu görüntülerin daha sonra gözden kaybolduğunu söyledi. 07.54’TE TAKİP, 13.04’TE ÇATIŞMA • Orgeneral Koşaner, İnsansız Hava Aracı’nın (İHA) da sabah saat 07.54’ten itibaren Irak topraklarında ve Keritepe’de PKK’lıların ilk görüntülerini tespit ettiğini ve izlenmeye alındığını bildirdi. Görüntülerin alındığı bölgelere saat 12.00’da keşif timi sevk edildiğini ve çatışmanın 13.04’ten itibaren başladığını kaydetti. İHA’YI AKTÜTÜN’E YÖNLENDİRDİK • Bu arada Irak topraklarında 17,5 kilometre mesafedeki Keritepe’deki teröristleri izlemekte olan İHA’nın, Aktütün bölgesine yönlendirildiğini, ayrıca silahlı helikopter desteği için talepte bulunulduğunu ifade eden Orgeneral Koşaner, İHA’nın saat 13.58’de çatışma bölgesine geldiğini, görüntü aktarmaya başladığını ve saat 16.10’a kadar bölgeyi izlediğini belirtti. İlk taarruz helikopter grubunun saat 14.35’te bölgeye ulaştığını ve ateş desteği sağlamaya başladığını vurgulayan Orgeneral Koşaner, Bayraktepe’de sağlanan ateş desteğiyle mevzilerin savunulmaya devam edildiğini, teröristlerin yoğun roket atışları nedeniyle zayiat verildiğini, bazı mevzilerin hasar gördüğünü anlattı. 16.58’DE F-16’LILAR VURDU • Orgeneral Koşaner, ateş desteği altında ilerleyen teröristlerin Bayraktepe’nin kuzey tepeciğindeki bazı mevzilere ulaştığını, buralarda şiddetli çatışmalar meydana geldiğini, ancak bölgedeki piyade ve JÖH timi unsurlarınca bulundukları yerlerde etkisiz hale getirildiklerini belirtti. Orgeneral Koşaner, Irak’ın kuzeyindeki Keritepe’deki teröristlerin ise saat 16.58’de iki F-16 tarafından etkisiz hale getirildiğini bildirdi. KONTROL 20.19’DA SAĞLANDI • Koşaner, takviye için JÖH bölüğünün harekete getirildiğini ve ateş altında ilerleyerek 19. 58’de Bayraktepe’ye ulaştığını, diğer JÖH bölüğünün de meteakip Berçartepe’ye indirildiğini, 20. 19’da PKK’lıların aralıklarla ateşi sürdürdüğünü, kaçış yollarının topçu ateşine tutulduğunu söyledi. BAYRAKTEPE TERKEDİLMEDİ • Orgeneral Koşaner, şöyle konuştu: “Sonuç olarak, Bayraktepe teröristlere terk edilmemiştir. Eylem öncesinde Bayraktepe ve diğer bölgelere kuvvet tahsisi, mevzilenme, mevzilerin hazırlanması, engellerin tesisi, ateş planları, sevk ve idare askeri esas ve tekniklere uygun şekilde yapılmıştır. Çatışmalar esnasında Bayraktepe’de bulunan altı lider konumundaki personelin biri şehit olmuş, dördü yaralanmıştır. Bu elbette önemli bir durumdur. Buna rağmen görevi devralan diğer personel sayesinde önemli bir aksaklık yaşanmamıştır.’’ GÖZETLEME SINIRLI • Orgeneral Koşaner, en çok “Bayraktepe’de bir istihbarat zafiyeti var mı?’’ sorusunun kendilerine yöneltildiğini belirterek, şöyle konuştu: “Bu bölgede devamlı duyum alınıyor, halen de alınıyor. İHA, alınan duyumların genel istikametine göre bölgede kullanılır. Göremediğimiz yerdeki istihbaratı, bilgileri almamız o şekilde sağlanmaya çalışılır. Bu olaydan önce de Aktütün’den Dağlıca’ya, güneye Yeşilova karakoluna kadar bölgelerde İHA önceki günlerde dolaştırılmış, ancak herhangi bir görüntü alınmamıştır. Bu bölgeye sızan teröristlerin muhtemelen böyle örtülü gizlilik sağlayan istikametlerden gelmiş olduklarını değerlendiriyoruz.’’ İSTİHBARAT DAĞITILIYOR • İstihbarat bilgilerinin nerelere dağıtıldığı sorusunu Orgeneral Koşaner, “Bizim istihbarat raporlarımız pek çok adrese dağıtılmaktadır. Pek çok adresten hangisinden sızdığı hakkında araştırmamız devam etmektedir. Raporda yazılı bilginin ilgilendirdiği her makama yayımlanır. Emniyete mahalli olarak verilir. O da bize verir. İstihbarat tabi paylaşılacaktır, bunda bir şey yok, normaldir’’ diye yanıtladı.” Taraf - Istanbul - 27.10.2008 http://www.taraf.com.tr/haber/20097.htm[/b] Alıntı
Φ By_Demokrat Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Böyle olmaz... Kara Kuvvetleri Komutanlığı düzeyine ulaşmış bir general, halkına karşı dürüst olmak zorunda. Söylediği her cümle doğru olmak zorunda. Hiçbir çarpıtma yapmamak zorunda. Gerçekleri olduğu gibi söylemek zorunda. Hata varsa hatayı, ihmal varsa ihmali, başka bir şey varsa o başka bir şeyi açıklamak zorunda. Ya da gerçekleri söyleyemeyecek durumdaysa susmak zorunda. Ben size 17 genç askerin hayatını kaybettiği Aktütün baskınındaki askerî faciayı anlatacağım ama önce bir gerçeği söyleyeyim. Amacımız sorun çıkarmak değil de gerçekleri bulmak olduğu için, Basın Yasası’na göre hiçbir mecburiyetimiz olmadığı halde, Genelkurmay Mahkemesi’nin talebi üzerine elimizdeki bütün belgeleri Genelkurmay’a gönderdik. O belgelerin neler olduğunu, hangi kaynaktan çıktığını hiç kimse bilmiyorsa Kara Kuvvetleri Komutanı biliyor. Bizim elimizdeki belgelerle, kendi ellerindeki belgelerin birebir örtüştüğünü bizzat gördü çünkü. Biz general değiliz. Biz “onların alıştığı” gazetecilerden de değiliz. Biz gerçekleri saklamayız. Biz gerçekleri açıklarız. Bu ülkenin insanlarının bütün gerçekleri bilmeye hakkı olduğuna inanıyoruz. Biz bu ülkede Türk ya da Kürt hiçbir gencin, “yaşlıların” çıkar hesapları ve yalanları yüzünden ölmesini istemiyoruz. Biz, “yaşasın ölüm” diye haykıran faşistlerin karşısına “yaşasın hayat” diye bağırarak çıkanların gazetesiyiz. Ve, hayatı ancak gerçekleri açıklayarak savunabileceğimizi biliyoruz. Onun için gerçeklerin peşine böyle tutkuyla düşüyoruz. Kara Kuvvetleri Komutanı, Aktütün’de olanları dürüstçe ve açıkça anlatmıyor. O yüzden bütün konuşması çelişkilerle dolu. Zaten açıklaması temel bir çelişkiyle başlıyor: “Hiçbir istihbarat zaafımız yoktur,” diyor... Sonra da, “Aktütün’e baskın yapılacağını bilmiyorduk” diyor. Hangisi doğru? İstihbarat zaafınız yoksa baskın yapılacağını biliyordunuz, baskın yapılacağını bilmiyorsanız istihbarat zaafınız vardı. Siz bir savunmanın temelini çelişkiler üzerine oturttuğunuzda artık o savunma tümüyle bir çelişkiler abidesine döner. Ardından, “biz baskına karşı zaten oraya takviye gönderdik” diyor. Baskın olacağını biliyor muydunuz, bilmiyor muydunuz? Biliyorsanız niye önlem almadınız, bilmiyorsanız, “olacağını bilmediğiniz bir baskına karşı takviye göndermek” ne anlama geliyor? General, “bölgede birkaç yerden alınan görüntülerden şüphelenilmiş ve 3 Ekim sabahı Bayraktepe Emniyet mevzileri, merkezde bulunan Jandarma Özel Harekât Timi ile takviye edilerek, görüntü alınan bir bölgenin aranmasına karar verilmiştir. Gece 03.10’da alınan görüntüden itibaren bölge dikkatle gözetlenmesine rağmen başka görüntü alınamamıştır,” diyor. Birinci soru şu. “Şüphelenmenizi sağlayan görüntüler hangileriydi? Şu bizim yayınladığımız görüntüler mi? O görüntülerin hangi görüntüler olduğunu neden açıklamıyorsunuz?” İkinci soru ise çok daha korkunç bir gerçekle ilgili: “Görüntülerden şüphelenerek bir baskın yapılabileceğini düşünüyor ve bölgede arama yapıyorsunuz. Siz o aramada 150 PKK’lıyı, katırlarını, ağır silahlarını nasıl bulamıyor ve göremiyorsunuz? Sizin arama yaptığınızı söylediğiniz sırada onlar Aktütün’e yaklaşıyorlardı. Bölge saklanmaya ne kadar müsait olursa olsun, daha önce beş defa basılmış bir karakolun bir defa daha basılacağından şüpheleniyorsanız, açıkça belli bir hedefe yaklaşan 150 kişilik bir gücü fark etmemenizi nasıl açıklayacaksınız?” Aktütün baskınından saatlerce evvel PKK’lılar karakola yakın Keri Tepesi’ne mayın döşüyorlar... Genelkurmay bunu sabah 7’de insansız uçaktan gelen görüntülerle fark ediyor. Biz de o görüntüleri yayınladık. Siz geceleyin bir baskından şüpheleniyorsunuz, baskının hedefinin Aktütün olabileceğini düşünüp takviye gönderiyorsunuz ama sonra işin ucunu bırakıyorsunuz. Peki, Keri Tepesi’ne neden mayın döşendiğini düşünüyorsunuz? O görüntüler sizi alarma geçirmiyor mu? Ortada öyle bir şüphe varken yakındaki bir tepenin mayınlandığını görmek, tedbirleri artırmayı gerektirmiyor mu? Bu kadar basit bir soru, asker olmayanların bile aklına gelirken neden sizin aklınıza gelmiyor? Biz, Genelkurmay’ın Aktütün baskınını uçaklardan gelen görüntülerle “naklen izlediğini” yazdık. General de aynı şeyi söylüyor. “Baskını iki saat görüntülerden izledik” diyor. Orada da işte baştan beri sorduğumuz şu dehşet verici soru çıkıyor karşımıza. “Baskını naklen izliyorsunuz da o 17 çocuk nasıl ve neden ölüyor?” Bir general dürüst olmalı. Bir açıklama yapıyorsa, halkına bütün gerçekleri açıklamalı. Gerçekler, bizim sorduğumuz soruların cevaplarında yatıyor. O cevaplar nerede? Ahmet Altan - 28.10.2008 Alıntı
Φ By_Demokrat Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Belgelerin TSK’dan çıktığını bile bile adres saptırıyorlar Genelkurmay, Taraf’ın Aktütün haberinin kaynağının kendisi olduğunu biliyor ama Koşaner ABD’yi, MİT’i, polisi işaret etti. 14 ekimdeki Aktütün haberimizle ilgili Genelkurmay Askeri Savcılığı soruşturma açtı. Belgeleri de gönderdik. Dolayısıyla onların içeriden çıktığını en iyi Genelkurmay biliyor. Ama Kara Kuvvetleri Komutanı Koşaner dün açıklaması sırasında İHA kayıtlarının nereden çıktığını bilmediğini söyledi, hatta ABD’den alınmış olabileceğini ima etti. Jandarma raporunun da kaynağı yine TSK. Ama Koşaner bu raporları tüm istihbarat birimleriyle paylaştıklarını söyledi. “Taraf onlardan almış olabilir” demeye getirdi • Havan atıyor musunuz niye atmıyorsunuz. • Bir dakika atıyoruz. • Mahir Mahir, Rubar Rubar siz de destek verin. • Kemal o bir yere gidiyor. Boşa gidiyor aşağı düzelt. • Azat azat arkasına atın. • O söylediğim istikamete atın, Cia kısa düşürdün. • Doğrudur Heval yeniden atıyoruz. • Çalışın uygun uygun atın senin yerin uygundur vur ordan vur işte. • Boş kalmasın uygun bir şekilde hem orayı hem karakolu vursunlar. • Tamam Heval vuruyoruz her iki tepeyi de takip et. Bu telsiz konuşmaları 3 Ekim 2008 cuma günü 17 askerin şehit olduğu Aktütün saldırısı sırasında baskını düzenleyen PKK’lı grubun arasında gerçekleşti. Telsiz konuşmalarını canlı olarak dinleyenler arasında Aktütün Karakolu’nun da bağlı olduğu Van’daki Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’na bağlı birimler de bulunuyordu. Beklenen Aktütün saldırısı başlamıştı... BİR AYDIR İZLENİYORDU • Beklenen bir saldırıydı bu. Çünkü ABD ile yapılan anlık istihbarat paylaşımı işbirliği uyarınca bölge üzerinde keşif uçuşları yapan İnsansız Hava Araçları (İHA), bundan bir ay önce, 5 Eylül 2008’de Kuzey Irak’ın İran sınırına yakın bölgelerinden, Hakkâri-Şemdinli bölgesine doğru harekete geçmiş 80 kişilik bir PKK’lı grubun koordinatları ile net görüntülerini geçmişti. Bu hareketlilikle ilgili olarak GES (Genelkurmay Elektronik Sistemler) Komutanlığı, bölgedeki dinleme ve istihbarat birimlerinden gelen günlük raporlarla Genelkurmay’ı ve komutanlıkları sürekli uyardı. KARE KARE GELEN BASKIN • Saldırının yapıldığı 3 Ekim 2008 cuma günü erken saatlerden itibaren ise bu kez ABD’nin anlık istihbarat desteği kapsamında İnsansız Hava Araçları (İHA), Aktütün’ün hemen karşısında, 10 km Irak sınırları içinde kalan tepelerde bazı PKK’lı grupların saldırı hazırlıklarını görüntüleyip askeri yetkililere ulaştırdı. Genelkurmay’ın ve ilgili birimlerin anında canlı olarak izlediği bu görüntülerde sayıları hızla artan PKK’lılar tepelere mevzileniyor, ağır silahlarını konuşlandırıyor, araziyi mayınlıyor. Ama sabah saatlerinden itibaren başlayan bu hazırlıkları, saniye saniye canlı yayında izleyen askeri yetkililer, koordinatları açıkça belli olan bu hedeflere üç buçuk saat sonra müdahale ediyor. Bu da zaten Aktütün’de çatışmanın yoğunlaştığı öğleden sonraki saatlere denk geliyor. Anlık istihbarat görüntüleri içinde belki en önemli ve en dikkat çekici olanı PKK’lı grupları gösteren görüntüler sürerken bir anda İnsansız Hava Aracının yer değiştirerek Aktütün’ü göstermeye başlaması oluyor. İnsansız Hava Aracı’ndan gelen görüntülerin sağ üst köşesinde araca önceden yüklenmiş koordinatlar belirtiliyor. 5C ve 6C hedeflerinin koordinatları incelendiğinde iki nokta arasında yaklaşık 25 km’lik bir mesafe olduğu görülüyor. Bu noktaların İHA’nın uçuşu esnasında rastgele görüntülenmiş noktalar olmadığı anlaşılıyor. Bu noktalar sistem hafızasına girilmiş noktalar. Bu ise Aktütün ve çevresinde saldırı öncesinde bir olay beklentisi istihbaratı olduğuna açık bir kanıt. Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2008 01 Kasım 2008 - Hüseyin MÜMTAZ [Arşivi] Aktütün olayının Okyanus ötesi ilişkisini zaten ilk saniyeden itibaren merak ediyordum ki Kara Kuvvetleri Komutanının ’’nihayet’’ yaptığı açıklama da onunla beraber birçok soruya daha cevap oldu. Kara Kuvvetleri Komutanı sekiz son derece önemli şey söyledi. 1. Bayraktepe ve diğer bölgelere kuvvet tahsisi, ateş planları, sevk ve idarenin askeri esaslara uygun şekilde yapıldığını, 2.Ordu Komutanlığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında herhangi bir eksiklik saptanmadığını bildirdi. 2. Basında yer alan İHA görüntülerinin hiçbirinin Aktütün olayına ilişkin emare teşkil etmediğini ifade etti. ''Basına sızan görüntüler Şemdinli'de çekilmiştir ve Aktütün saldırısıyla bir ilgisi yoktur. 2 Ekim'deki görüntüler teröristlere ait değil, TSK'nın bilgisi dahilinde tarlada çalışan çiftçilerdir. TSK Aktütün'deki görevini tamamen yerine getirdi" dedi. 3. Bayraktepe’ye yapılan saldırının terör örgütü açısından bir intihar saldırısı olduğunun altını çizerek, görevli birliklerin vazifelerini üstün bir cesaretle yerine getirdiğini söyledi, görevlilerin canları pahasına mevzilerini savunduklarını hatırlatarak, "Bayraktepe teröristlere terk edilmemiştir" dedi. 4. En doğru olarak da; "Bayraktepe olayı gibi taktik seviyede meydana gelen olayların değerlendirilmesi ancak görev başındaki askerlerce doğru şekilde yapılabilir" diye konuştu. Doğrudur; masa başında her konuda ahkâm kesen ''uzman''lar bir yana o an cereyan eden o konuyu; o an Edirne yahut İzmir'de bulunan asker bile değil, ancak ''oradaki'' asker değerlendirebilir. Asıl önemli ve merak edilen konulara gelince de; 5. ''Bu görüntüleri ABD’nin başkalarına verip vermediğini bilemeyiz'' dedi. 6. ''Sızan istihbarat raporlarıyla ilgili nereden sızdığını araştırıyoruz. İstihbarat raporları sadece TSK içinde değerlendirilmiyor'' dedi. 7. ''-Duyum- ile -istihbarat- farklıdır. Ancak teyit edilen duyumlar istihbarat olur'' dedi. 8. ''Görüntüler hemen yansıtılmadı. Görüntüler öncelikle ABD kaynakları tarafından elde ediliyor. Süzgeçten geçirildikten sonra Genelkurmay Karargahı’na iletiliyor. Genelkurmay’da bunu gerekli askeri birimlere aktarıyor'' dedi. Bence söylenilenlerin en önemlileri 3 ve 8'inci maddelerde ifade edilenlerdir. Ne deniyordu orada? ''Görüntüler önce ABD kaynakları tarafından elde ediliyor, süzgeçten geçiriliyor sonra bize veriliyor. Biz de ilgili ast birliklere aktarıyoruz. Bu arada ABD'nin bu görüntülerini başkalarına verip vermediğini bilemeyiz.'' Bu kadar ''yol''u, bu kadar ''süzgeçten'' geçtikten sonra kateden ''bilgi''nin sizce ne kadarı Türk Genelkurmayı'nın eline ulaşabilir ey okur? Ve bunun neresi ''ânında istihbarat''tır, bu nasıl ''ânında istihbarat''tır? El kesesinden hovardalık böyle oluyor anlaşılan. Amerika ''bilgi''yi bize ancak ''kendi istediği'' ve yine ancak ''bilmemizi istediği'' kadar vermektedir. ''Bu arada'' eli değmişken başka ''kimlerle'' de paylaştığını elbette bilemiyoruz. ''Kimlerle'' parantezinin içini, mevcut coğrafyayı gözönünde tutarak dilediğin gibi doldurabilirsin kıymetli okuyucu. Hangi devletler, hangi örgütler? Ve bu kadar ''kanıt''tan sonra Ali Er'in ''ABD'nin, Ortadoğu'da Türkiye'nin psikolojik üstünlüğünü istemediği'' tezi bir kere daha doğrulanmış olmuyor mu? Kuvvet Komutanının bu açıklamasından sonra; a) ''Çuvalcı'' Odierno'nun Ankara'ya gelişine de, ABD Kongre Araştırma Merkezi'nin çizdiği, ''küçültülmüş'' yeni Türkiye haritasına da... Pek fazla şaşırmamamız gerektiğini düşünüyoruz. Söz ''harita''dan açılmışken İncirlik'e bir daha baktım. Hem Ralph Peters'inkine, hem Kongre'ninkine… Ne mutlu ki her ikisinde de henüz Türkiye sınırları içinde gösteriliyor. Peki, öyleyse, Türkiye'nin ''henüz doğrudan'' ilişki kurmadığı; ama elbirliği ile görüştürülmeye çalışılan peşmerge başı Barzani'nin Amerika'ya gidişi nasıl İncirlik üzerinden gerçekleşiyor? ANADOLU AJANSI'nın 27 Ekim 2008 saat 15'de internet sitesine düşen haberi şöyle: ''ERBİL -AA- Kuzey Irak’taki Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, ABD Başkanı George W.Bush’un davetlisi olarak -resmi bir ziyaret- için Washington’a gitti. Barzani, Bush’un yanısıra, Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile de görüşecek. Edinilen bilgiye göre, ABD'de temaslarda bulunacak olan Barzani, Amerikan ordusuna ait askeri uçakla Erbil Havaalanı'ndan ayrıldı. Barzani'yi taşıyan uçağın Adana'daki İncirlik Üssü'ne ineceği, Barzani ve beraberindekilerin buradan Beyaz Saray'a ait bir uçakla Washington'a gideceği öğrenildi''. Meğer Prof. Ahmet Davutoğlu da Amerika yolcusuymuş, bir ''buluşma'' planlanmış. Kulağı ters yönden göstermeye, bu kadar zahmete ne hâcet ! ''Muhterem'' hazır İncirlik'e kadar gelmişken, Ankara'ya da uğrasaydı; Davutoğlu da zaten orada, bir güzel buluşup, konuşup anlaşsalardı. Neden ille ''elde ettiği -ânında- istihbaratı süzgeçten geçirdikten sonra bize -ânında- veren Amerika'da ve gözlerden uzak gerçekleşiyor bu görüşme? Peki, İncirlik isteyenin inip isteyenin kalktığı, sorgusuz sualsiz kullandığı bir Amerikan üssü müdür, bir ''tesis'' midir? İncirlik'e daha başka hangi amaçla hangi uçaklar inip kalkıyor? Barzani'nin İncirlik'i kullanacağını, 85'inci yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti makamları biliyor muydu? Barzani daha başka hangi amaçlarla İncirlik'i kullanmış(mı)dır acaba? İncirlik başka hangi amaçlarla kimler tarafından kullanılmıştır? İncirlik'te neler olup bittiğini biliyor muyuz? Sonuçta kıymetli okuyucu, Aktütün olayında asıl ''karakoyun''ların kimler olduğu açığa çıkmış gibi görünüyor. Mu acaba? 57'NCİ ALAY HER YERDE HEPİMİZ 57'NCİ ALAY'IN NEFERLERİYİZ Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.