Φ Ahmet Ünal ÇAM Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Annenin Gözyaşları Orta yaşlı kadın, evin içinde telaşlı bir haldeydi. Eşyaların yerini değiştiriyor, örtüleri düzeltiyor, arada bir mutfağa gidip pişmekte olan yemeğe bakıyor, tekrar salona dönüyordu. Sokaktan gelen her seste pencereye koşuyor, her duyduğu kapı zilinde de, başkasının zili olduğunu anlayıp üzülüyordu. Başka şehirde iş bulan oğlu, hem uzak yerde olduğundan hem de izin alamadığından 2 aydır gelememişti. Orta yaşlı kadın, büyük bir özlemle oğlunun gelmesini ümit ediyor, kulağı zil sesinde, ayak sesinde telaşla bekliyordu. Her anneler gününde, çocuğunun ona “Anneciğim, annler günün kutlu olsun” diyerek, boynuna sarılmasına öyle alışmıştı ki, sanki oğlu kapıdan giriverecek ve koşup boynuna sarılacaktı, sonra da onun için hazırladığı tatlılardan yiyecekti. Oysa oğlu geleceğini söylememişti ki. Kadın, boynu bükük düşündü, “-ya gelmezse, ya izin alamadıysa.” İçini özlem dolu bir alevin yalayıp geçtiğini hissetti. Kadın sabahtan hazırlığa başlamıştı.. Telaşlı halini gören eşi, sorup durmuştu;” Bu telaşın niye?” diye ama cevabını bir türlü alamamıştı. Sonunda da kadın; “-Bu gün evde işim çok, sen git-gez biraz” diye ısrar ederek, eşini rica-minnet dışarı çıkarmıştı. “Ya, telaşımın nedenini anlarsa, ya saatlerce beklediğim halde oğlum gelmezse” diye düşünmüştü. “Gelmezse” düşüncesiyle bir daha yüreği titremişti. Saatler geçip gidiyordu, öğlen olmak üzereydi; “-Gelemiyorsan, bir telefon et bari, ‘anneciğim’ de..” İçinde sıkıntı armaya başlamıştı; “-Anneler gününü kutlamak için bir telefon bile etmeyecek mi acaba? Ben böyle bekliyorum ama o belki hatırlamadı bile. ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur’ sözü anneler için de geçerli olur mu hiç. Olamaz canım, bir telefon eder en azından. Hoş telefon yetmez, özledim yavrumu, kara gözlerini, yaramaz gülüşünü. Hıh.. yaramaz, dediğimi duysa yine darılır, ‘Beni çocuk gibi sevme’ der. Sanki nasıl seveceksem…” Çocuğunu düşündükçe, onunla konuştuğunu düşündükçe yüzü gülüyor, farkında olmadan bir anda neşeleniyordu. Sonra duvardaki saate gözü takılıyor, yeniden durgunlaşıyordu. “-Gelmeyecek, telefon bari etse..” diye düşündü istemeye istemeye. “-Sesini bari duymuş olurum”. Tam böyle düşünürken, cep telefonunun sesiyle irkildi, omuzlarında bir yorgunluk, bakışlarında bir burukluk telefona uzandı., ekranına baktı, arayan oğluydu. Sevinmeli miydi? sevinemedi. …acaba …acaba gelemeyeceğini söylemek için mi aramıştı. Telefonda kutlayıp geçecek miydi anneler gününü, sarılamayacak mıydı yavrusuna? Açtı telefonu; -Alo.. -Alo, nasılsın anneciğim? -Sağol yavrum, sen nasılsın? -İyiyim anneciğim. -Ne yapıyorsun, işler nasıl? -Biraz zor oldu ama alıştım, hem bu şehre, hem de işe alıştım. -Öyle mi yavrucuğum. Söylemiyordu işte ne telefonda kutluyordu, ne de gelmiyeceğini söylüyordu. Sonunda dayanamayıp sordu; -İzin aldın mı yavrum? -Evet anneciğim, izin aldım. Sen nerden bildin. -Nerden mi, anneler günü için izin almadın mı? -Ha, anneler günü doğru ya. Anneler günün kutlu olsun anneciğim. -Sen sen.. bunun için izin almadın mı? -Ah anneciğim, çok sevdiğim, benim için çok önemli bir bayanı görmeye gideceğimi söyledim. Şefim de izin verdi. Şimdi onun yanına gidiyorum. Orta yaşlı kadın durakladı, sesine hakim olmaya çalıştı. -Öyle mi, nasıl biriymiş bu? -Anneciğim, emin ol bana, senin daha önce yaptığın yemeklerden daha lezzetlisini, daha önce yaptığın tatlılardan daha tatlısını yapmıştır, beni bekliyor şimdi. -Ben… şey… tamam yavrucuğum. Şey, umarım o da seni seviyordur. -Sevdiğine eminim anne, zaten bu ilk iznimi sırf onu görmek için aldım. Babam nerde anne? -Dışardaydı yavrum. Hah.. kapı çalıyor, sanırım baban geldi. -Tamam anne selam söyle, ben de mis gibi kokuların geldiği, dünya da en çok değer verdiğim bir dünya güzüelinin kapısındayım. -Tamam yavrum, söylerim. Sonra yine ara yavrum. Allah’a emanet ol. Telefonu kapattı. Oysa ne kadar özlemişti oğlunu, ne kadar görmek istiyordu. Kapıya eli uzanırken, gözünden süzülen yaşlara engel olamıyordu. Kapıyı açtığında, boynuna atılan oğlunun “-Canım anneciğim, anneler günün kutlu olsun!” diye bağırması sanki bir rüya sahnesiymiş gibi geldi. Oğlu; “-Anneciğim, seni sevindirecek bir sürpriz yapayım dedim, lütfen ağlama” dese de, annesi sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yazan : Ahmet Ünal ÇAM Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Annenin Gözyaşları Orta yaşlı kadın, evin içinde telaşlı bir haldeydi. Eşyaların yerini değiştiriyor, örtüleri düzeltiyor, arada bir mutfağa gidip pişmekte olan yemeğe bakıyor, tekrar salona dönüyordu. Sokaktan gelen her seste pencereye koşuyor, her duyduğu kapı zilinde de, başkasının zili olduğunu anlayıp üzülüyordu. Başka şehirde iş bulan oğlu, hem uzak yerde olduğundan hem de izin alamadığından 2 aydır gelememişti. Orta yaşlı kadın, büyük bir özlemle oğlunun gelmesini ümit ediyor, kulağı zil sesinde, ayak sesinde telaşla bekliyordu. Her anneler gününde, çocuğunun ona “Anneciğim, annler günün kutlu olsun” diyerek, boynuna sarılmasına öyle alışmıştı ki, sanki oğlu kapıdan giriverecek ve koşup boynuna sarılacaktı, sonra da onun için hazırladığı tatlılardan yiyecekti. Oysa oğlu geleceğini söylememişti ki. Kadın, boynu bükük düşündü, “-ya gelmezse, ya izin alamadıysa.” İçini özlem dolu bir alevin yalayıp geçtiğini hissetti. Kadın sabahtan hazırlığa başlamıştı.. Telaşlı halini gören eşi, sorup durmuştu;” Bu telaşın niye?” diye ama cevabını bir türlü alamamıştı. Sonunda da kadın; “-Bu gün evde işim çok, sen git-gez biraz” diye ısrar ederek, eşini rica-minnet dışarı çıkarmıştı. “Ya, telaşımın nedenini anlarsa, ya saatlerce beklediğim halde oğlum gelmezse” diye düşünmüştü. “Gelmezse” düşüncesiyle bir daha yüreği titremişti. Saatler geçip gidiyordu, öğlen olmak üzereydi; “-Gelemiyorsan, bir telefon et bari, ‘anneciğim’ de..” İçinde sıkıntı armaya başlamıştı; “-Anneler gününü kutlamak için bir telefon bile etmeyecek mi acaba? Ben böyle bekliyorum ama o belki hatırlamadı bile. ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur’ sözü anneler için de geçerli olur mu hiç. Olamaz canım, bir telefon eder en azından. Hoş telefon yetmez, özledim yavrumu, kara gözlerini, yaramaz gülüşünü. Hıh.. yaramaz, dediğimi duysa yine darılır, ‘Beni çocuk gibi sevme’ der. Sanki nasıl seveceksem…” Çocuğunu düşündükçe, onunla konuştuğunu düşündükçe yüzü gülüyor, farkında olmadan bir anda neşeleniyordu. Sonra duvardaki saate gözü takılıyor, yeniden durgunlaşıyordu. “-Gelmeyecek, telefon bari etse..” diye düşündü istemeye istemeye. “-Sesini bari duymuş olurum”. Tam böyle düşünürken, cep telefonunun sesiyle irkildi, omuzlarında bir yorgunluk, bakışlarında bir burukluk telefona uzandı., ekranına baktı, arayan oğluydu. Sevinmeli miydi? sevinemedi. …acaba …acaba gelemeyeceğini söylemek için mi aramıştı. Telefonda kutlayıp geçecek miydi anneler gününü, sarılamayacak mıydı yavrusuna? Açtı telefonu; -Alo.. -Alo, nasılsın anneciğim? -Sağol yavrum, sen nasılsın? -İyiyim anneciğim. -Ne yapıyorsun, işler nasıl? -Biraz zor oldu ama alıştım, hem bu şehre, hem de işe alıştım. -Öyle mi yavrucuğum. Söylemiyordu işte ne telefonda kutluyordu, ne de gelmiyeceğini söylüyordu. Sonunda dayanamayıp sordu; -İzin aldın mı yavrum? -Evet anneciğim, izin aldım. Sen nerden bildin. -Nerden mi, anneler günü için izin almadın mı? -Ha, anneler günü doğru ya. Anneler günün kutlu olsun anneciğim. -Sen sen.. bunun için izin almadın mı? -Ah anneciğim, çok sevdiğim, benim için çok önemli bir bayanı görmeye gideceğimi söyledim. Şefim de izin verdi. Şimdi onun yanına gidiyorum. Orta yaşlı kadın durakladı, sesine hakim olmaya çalıştı. -Öyle mi, nasıl biriymiş bu? -Anneciğim, emin ol bana, senin daha önce yaptığın yemeklerden daha lezzetlisini, daha önce yaptığın tatlılardan daha tatlısını yapmıştır, beni bekliyor şimdi. -Ben… şey… tamam yavrucuğum. Şey, umarım o da seni seviyordur. -Sevdiğine eminim anne, zaten bu ilk iznimi sırf onu görmek için aldım. Babam nerde anne? -Dışardaydı yavrum. Hah.. kapı çalıyor, sanırım baban geldi. -Tamam anne selam söyle, ben de mis gibi kokuların geldiği, dünya da en çok değer verdiğim bir dünya güzüelinin kapısındayım. -Tamam yavrum, söylerim. Sonra yine ara yavrum. Allah’a emanet ol. Telefonu kapattı. Oysa ne kadar özlemişti oğlunu, ne kadar görmek istiyordu. Kapıya eli uzanırken, gözünden süzülen yaşlara engel olamıyordu. Kapıyı açtığında, boynuna atılan oğlunun “-Canım anneciğim, anneler günün kutlu olsun!” diye bağırması sanki bir rüya sahnesiymiş gibi geldi. Oğlu; “-Anneciğim, seni sevindirecek bir sürpriz yapayım dedim, lütfen ağlama” dese de, annesi sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yazan : Ahmet Ünal ÇAM Agziniza saglik cok guzel bir yazit, ama malesef sadece anneler gununde hatirlanan anneler, Bas taci olmasi gerekirken, huzur evlerine reva gorulen anneler, Giderek degerlerimizi yitirmekteyiz, Anneler gunu, Batidan gelme bir olgu, senede bir gunde olsa annelerini hatirliyorlar, sirf ogun icin annelerine hediye aliyorlar, Bzim kulturumuz farkli, anne her zaman bas kosede olmasi gerekir oylede olmustur, taaki, bati kulturu,bizim kulturumuzu icerisinde eritinceye kadar, Bizlerde huzur evleri yoktu, Ama simdi sehirler huzur evleriyle dolu, o kulturumuz bile yok olmaya yuz tuttu,her seyin maddiyatla olculdugu,bir topluma donduk. Tum bunlara ragmen, Yazitin yinede guzeldi, birazda bu kulturumuzun yabancilasmasina deginmis olsaydiniz dahada guzel olacakti. Tebrik ederim,yazitinizi bizlerle paylastiginiz icin. Saygilarimla. Furkan Evren Nezir Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 -Nerden mi, anneler günü için izin almadın mı? -Ha, anneler günü doğru ya. Anneler günün kutlu olsun anneciğim. -Sen sen.. bunun için izin almadın mı? -Ah anneciğim, çok sevdiğim, benim için çok önemli bir bayanı görmeye gideceğimi söyledim. Şefim de izin verdi. Şimdi onun yanına gidiyorum. Orta yaşlı kadın durakladı, sesine hakim olmaya çalıştı. Okurken tam buralarin i insanin ici burkuluyor, hem okuyorsun hem de, sanki..." yok hayir var birsey, düsündügün gibi degil olamaz diye icinden geciriyorsun " en azindan bende öyle oldu.. akitigin göz yasin var ise... -Öyle mi, nasıl biriymiş bu? -Anneciğim, emin ol bana, senin daha önce yaptığın yemeklerden daha lezzetlisini, daha önce yaptığın tatlılardan daha tatlısını yapmıştır, beni bekliyor şimdi. -Ben… şey… tamam yavrucuğum. Şey, umarım o da seni seviyordur. -Sevdiğine eminim anne, zaten bu ilk iznimi sırf onu görmek için aldım. Babam nerde anne? Babasin i sordugu an O burukluk birden kayboluyor Nedenine gelince: gercekten önemsemeyen birisi olsa....neden babasini sorsun ? Hikayenin buralarini okurken ise... -Dışardaydı yavrum. Hah.. kapı çalıyor, sanırım baban geldi. -Tamam anne selam söyle, ben de mis gibi kokuların geldiği, dünya da en çok değer verdiğim bir dünya güzüelinin kapısındayım. -Tamam yavrum, söylerim. Sonra yine ara yavrum. Allah’a emanet ol. Telefonu kapattı. Oysa ne kadar özlemişti oğlunu, ne kadar görmek istiyordu. Kapıya eli uzanırken, gözünden süzülen yaşlara engel olamıyordu. Kapıyı açtığında, boynuna atılan oğlunun "-Canım anneciğim, anneler günün kutlu olsun!" diye bağırması sanki bir rüya sahnesiymiş gibi geldi. Oğlu; "-Anneciğim, seni sevindirecek bir sürpriz yapayım dedim, lütfen ağlama" dese de, annesi sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ilk kitalar i okurken olusan burukluk, sevince dönüyor annesi sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. ve bir kez daha görebiliyorum ki ayni anda hem hüzünü yasayabiliyor bir insan hemde sevinci... hem de göz yaslarinin, sevinceten de olabilecegini.... Hikayeniz ile her ikisini de, cok güzel dile getirmissiniz, yasatmis gösterebilmissiniz sayin Ahmet... bundan dolayi Tesekkürler. Saygilar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2008 Okumaya başaldıgımda diger yazılarıda okudugumdan kendimi duygusal olarak hazırlamıştım sanki.......sonuna dogru annesinin yıkılması ,üzülmesi beni lanet olmasın v.s ifadeleri yüksek sesle ifade etmeme neden oldu...ama son ifadeler sulu gözlü oldugumu ortaya koydu........yüreginize,emeginize saglık Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Ahmet Ünal ÇAM Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2009 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 12 Haziran , 2009 Okumaya başaldıgımda diger yazılarıda okudugumdan kendimi duygusal olarak hazırlamıştım sanki.......sonuna dogru annesinin yıkılması ,üzülmesi beni lanet olmasın v.s ifadeleri yüksek sesle ifade etmeme neden oldu...ama son ifadeler sulu gözlü oldugumu ortaya koydu........yüreginize,emeginize saglık Neyseki lanet okumadınız Yorum için sağolunuz Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.