Φ bursercan Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 1.Ödüllü Siir Yarısması Aranızda şiire gönül vermiş ve şiir yazanlar varsa ve bu şiirlerini forumda paylaşıp yarışmaya katılmak isteyen arkadaşlar buyrun gelın Şiir yarışması hakkındaki kurallar aşağıda belirtilmiştir Lütfen kuralları okumadan şiir göndermeyiniz.Şıırlerınızı bu lınk uzerınden ekleyınız.Herkese bol şanslar Ödüllü Şiir Yarışması Kurallar 1-)Sıırler ıstedıgınız konudan secebılırsınız,serbesttır. 2-)Sıırınızın sıze aıt olma zorunlulugu yoktur.yalnız sıır kıme aıtse(alıntı alınmıs ıse) kesınlıkle (sıırın sonunda)belırtılmelıdır. 3-)Sıırınızde kesınlıkle argo kelıme veya küfür bulunmamalıdır.aksı halde o sıır dıskalıfıye olacaktır. 4-)Yalnızca ıkı adet sıırle katılabılırsınız. 5-)Yarısmacılar sıırlerını daha sonradan degıstıremez,kaldıramaz. 6-)Tum forum kuralları burada da gecerlıdır. yarısmaya katılabılmek ıcın en son tarıh ne zaman? yarısmada katılmak ıcın 30 Temmuz-6 Agustos tarıhlerı arasında eklıyebılırsınız. 1.nasıl secılecek? oylama usulu olacak.tum forum uyelerı oy kullanabılecek.bır kez oy verılecek.yarısma sonunda oylamaya bakılacak ve bırıncı acıklanacak. oduller neler? bırıncı olan kısıye kucucuk bır hedıyemız olacak. :)zaten amac eglenmek degıl mı ? not:oylama 31 Agustosta duyurulacak... kolay gelsın
Φ melonss Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 bir bulut sandım seni bu da yağar gider demiştim nerden bilecektim kirpiklerimden döküleceğini razıyım ya gözümün önünde gökyüzünde kal ya beni de götür bu özlemi uyutamıyorum yine gölgen üstüme yürüdü özlem dolu dolaşmalarım ondan ömrümden uzun olsa da bu aşk her gece sensiz gece aysız doğmazken bu sevginin işkencesine katlanarak yaşıyorum her gün çürürken özleminde ölüm bile hoş gelir sensizlik artık zehir gibi seni senden istiyorum bak kapadım gözlerimi düşlerime düşersin diye bir başka yaşamaktayım bir başka ölürken gel vefasız olma bu mahsun sevgime karşı istemem sen dışında kimse gelmesin yanıma görmek istemem kimseyi dalarken gözlerine İZMİR , 13 .08. 2004 saat 02 57 ve sen düştün karanlığıma...
Φ melonss Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Sevgi Nasıl Olmalı yağmur gibi yağmalı insanın üstüne,bedeninin her hücresine işlemeli. Bir kez geldiğinde kapına bir daha asla bırakmamalı.yüreğinin en kıymetli yerine kurulmalı ve bir ömür boyu saltanat kurmalı orda.. Baharda açan çiçekler gibi güzel ve büyüleyici olmalı..kar gibi beyaz,kardelen kadar yürekli olmalı Ve bir çocuk misali masum olmalı.içmeden sarhoş etmeli insanı,o sarhoşluktan hiç uyandırmamalı Yürekte hissedilmeli sevgi ve gözlerden okunmalı. Kollarının arasında ana sıcaklığını hissettirmeli zamansız gelen göz yaşları gibi cesaretli olmalı,her şeye göğüs gerecek kadar güçlü olmalı,her yıkıldığında ayağı kalkmalı ve kalktığı gibi savaşmalı Ne rüya ne de masal olmalı, Yaşanacak roman olmalı her haliyle saf ve doğal olmalı Ve sevgi öylece yürekte kalmalı melons...
Φ Yorgun_Demokrat Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2008 PİRAYE İÇİN Ne güzel şey hatırlamak seni; ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... NAZIM HİKMET
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2008 bir ayrılık anatomisi adam: yalnızlığın dibine vurmuş gibiydi ağlarken kimselere görünmeden sık sık kendi girdabında yol alıyor durum normale döndüğünde yaşıyor takliti yapıyordu. kadın: ne zaman susmak istese dilinden istemedikleri dökülüyor, şarkıların akıntısına kapılıp bir hayalin peşinden sürüklenip girdiği kalıbın şeklini alamıyordu ayrılık: ilizyondu belki iki tende beden buluyor gerçeğe dönüşüyordu. sardunyam
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2008 Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2008 huzur-u mahşer yeminliyim lugatımdan adını silmeye yazmadığım bir senaryoda bana rol biçenlerin tebdil-i suret ahret-i mekan lisan-ı münasip kıymet-i muhtelif bir zamanda? eriyor damla damla mumun feri sönüyor gürültüsünden göklerin sahile kıyamet iniyor yok-sul ruh kayıbını bende sanıyor! cehennemde odun olsan kibritini ben yakacağım seni yakan ateşte ben yok olacağım içerisinde düşlerden gelen korkulu hayaletler gece yarısı yatağının başucunda emanet gibi seni beklerler o soğuk rüzgar o ateşi söndürür mü? harlayıp durur küle döndükçe savrulur yüreğine saklanırsın... ne yanın ağrıyor? söyle o yandan öpeyim... sardunyam
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2008 YAŞAMAK Biliyorum, kolay değil yaşamak, Gönül verip türkü söylemek yar üstüne; Yıldız ışığında dolaşıp geceleri, Gündüzleri gün ışığında ısınmak; Şöyle bir fırsat bulup yarım gün, Yan gelebilmek Çamlıca tepesine... -Bin türlü mavi akar Boğaz'dan- Her şeyi unutabilmek maviler içinde. Biliyorum, kolay değil yaşamak; Ama işte Bir ölünün hala yatağı sıcak, Birinin saati işliyor kolunda. Yaşamak kolay değil ya kardeşler, Ölmek de değil; Kolay değil bu dünyadan ayrılmak. Orhan Veli Kanik
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 1 Ağustos , 2008 Öncelikle böyle bir heyecan verici iş için teşekkür ederim başlığı açan bursercan arkadaşa... Sunmakta olduğum iki yazı bence şiir olarak adlandırılmasa da bir şansımı deneyim diyerek bu yarışma için yazılmıştır... Not: Yazım hataları varsa düzeltilmesini rica ediyorum ve özür diliyorum... Cenaze marşı eşliğinde mezar seyri 1 Derinden Uzaktan Kalın sesli Ürpertici Haberci 2 Cenaze marşı Ağlayan insanlar Kazılmış toprak Gömülmeyi bekleyen Veda eden 3 Duygu patlaması Karşı konulamayan Soğukluk Karanlık Beklenti 4 Rüzgar Yaprak dökümü Yalnız mezartaşları Sıcak bir umut Işığın görüntüsü 5 Düşler Gerçekler Hayatın anlamı Emirler Yasaklar Haber verilen Ve gün Beklenen Ya da Beklenmeyen 6 Yüreğin mahkemesi Benlik sanık Gerçekler savcı Ufaklık avukat Gözler mezarda Gönüller düşünceli Hafiften duman Ölümün kokusu Ölümün sesi Ve korkusu Sorgulanan hayat 7 Aşılamayan Bir sonu getiren Haber verilen Kapıyı açan Ölüm Ve giden Ölü Ve kalan Ölümlü Toprak üzerinde dans 1 Sağ adım ileri Pembe bir düş Aşkın sesi Sevgi sıcaklığı 2 Sol adım ileri Büyük beklentiler Umudun kokusu Doğruluğun ışıltısı 3 İki adım geri İstenmeyen gerçekler Özlemin acısı Hüznün yakıcılığı 4 Ayaklar yerden kesilir Huzurlu sessizlik Soyutluğun tadı Dinlenmenin keyfi 5 İki adım içeri Yaklaşan son Hesabın kabarıklığı Gerçekliğin çağrısı 6 Ayaklar kaybolur Geri dönüş yok Tekrar yok Toprak örtülür ...
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2008 DERSIM UZAK ,KÜRTCEM YARIM YAMALAK Sizin oralarda çocuklar ne renk doğardı bilmem. Esmer diye duymuştum Tıpkı doğdukları toprağa benzermiş Kaşları, gözleri. Tenleri yanık kokarmış her biri mabed ağacı. Sizin oralarda babalar dokuz değil Onsekiz doğururmuş, gözleri dağda çığlık çığlığa. Analar bir gün siyaha,bir gün inadına Beyaza boyarmış saçlarını . Sevgi akarmış kurumuş memelerinden. Çocukları doysun diye Sadece memelerini taşırlarmış dağlara. Annenin memesinden içmemişsen sevdayı Babanın kirpiklerinden düşürmemişsen dağları Düz ovada bile çöker umudum. Kayıp bir köy ararım kendime Hiç bir ulusu olmayan. Omuzlarımda sen Üstelik otuz altı numara ayakkabım. Resimlerinde ki gülüşe benzemiyor Yokluğunda duvarlara çizdiğim . Orada kuzeye dönüyor kalbimin odaları .. Ve zaman ölüm gibi uzanıyor koynuma. Bütün sevgilerim oyuncak Şımarık bir çocuğun ellerinde Sen zaman olma Midemde, başak bu günlerde umut. Gece ekip, gündüz biçiyorum. Soframıza aşk dolsun istiyorum. Öyle özlüyorum ki Uzak bir gölge şimdi avuçlarımda sıcak. Üstelik güneş bile değilsin ekvatorda. Her anahtar sesinde yokluğunun sesi çarpıyor yüzüme. Oysa hiç anahtar vermedim sana Ne perdemin rengini bilirsin Ne sana sakladığım fincandaki çiçeklerin Nasıl bir ustalıkla çizildiğini. Dersim uzak bana. Kürtçem yarım yamalak Dağlarında yanan ormana benziyor konuştuğum. Bir avuç sıcak taşımak isterdim Özlemden erisin munzurun karı. Bensiz içtiğin çay Sensiz içtiğim sigara gibi olsun dudaklarında. Paramparça Türkçem, dilimle elim arasında. Güler Ataş
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2008 Gidersen yarım kalır devrimim.. Gidersen, Başlar içimdeki ülkede ayaklanmalar Yüreğim Özledikçe büyüyen aşkına örgütlenir Her şehrimde seni yaşar kurtarılmış bölgem Sokaklarıma taşır her gün adaletsiz bir düzene karşı yapılan eylemler Meydanlarım, anıtlarım zamana haykırır Kederim grev çadırları kurar Sana akmak isteyen sesim ölüm orucunda Şekerli suya konuşur sustuklarını yalnızca Gidersen Sana hediye ettiğim türküler izinsiz yürüyüşe geçer Şiirim her dizesine pankart açar Sazım tellerini boykot eder Savunmam yapılır konuşmalarda Dağıtılan bildirilerde Gizli adreslerde Bodrum katlarında yapılan toplantılarda Eleştiri üzerine eleştiri alır Özeleştirimi bir tek sana yaparım Gidersen Yaz, kış her mevsim sonbahar olur Hani hangi yaprak düşse içinin titrediği Hani dallar kırgın Gökyüzü içli mi içli Dokunsan ağlayacak Aylardan Eylül ya hani... Hüzün bulutları gözlerimde Sonra yağmurlar yağar yetim yüreğime Bir sabah Mitinglerde buluşur içimdeki binler Binler bir olur Bir ben, Ben sen Ansızın Gaz bombaları atılır içime Genzim yanar, kirpiklerimi yakar Avuçlarımdan nefes diye içime çekerim seni Çatışmalar başlar alanlarda Sol yanım çaresizce vuruşur sağımla Mantığım ruhumla Taşlar sopalar fırlar her yana... Saçından sürüklenir sevdam Dizleri kanar Kaşı patlar Sert yumruklar oturur yüzüne, Acımasız coplar kırılır belinde... Göğsüme Tam da senin olduğun yere Tazyikli suyu yerim olanca hızıyla Yığılır kalırım öylesine bir duvar kenarına Dilimde çiğliğini beklemekte olan sloganımla... Anlayacağın sevgili Gidersen içimdeki ülke olağanüstü hal durumda O gün Bir ilkbahar sabahı gibi önce ortalık sanki Sonra kus seslerinin, yaprak salınışlarının, güneş parıltısının Üzerinde ağır ve yorgun panzerler... Tanklar arka sokaklarımdan geçer Baslar akşamüstü caddelerde jandarmaların gece devriyesi... Bir cinayet olurum "faili meçhul" denilen Örtmeye çalışır koca bir kaldırım taşına tutuşturulan eski bir gazete sayfası Tenimdeki yalnızlığın kurşun izlerini Parçalanmış, delik deşik hayallerimi Kaskatı kesilirim gecenin ayazında Ay ışığında Gazete altında sıcacık kanım çekilir buz gibi asfalta Teşhis ettiklerinde cesedimi "Dudakları ve elleri morardı önce" diye geçer otopsi raporunda Şafağın ilk ışığıyla İlk olarak ulusal televizyonlardan bildirir Üç cuntacı donuk bir ifadeyle haberi Ya da radyodan çıkan o ürkütücü sesleri... Gidersen İçimdeki bu karanlık ülkeden Sana, sesine doğru uçarım usulca rengarenk kelebekler gibi... Sokağa çıkma yasağını delerim uğruna sevgili alışırım narin kanatlarıma taktiğim özlemimi Özledikçe büyüyen sevgimi Nerde olursan ol Ben yine de bulurum seni... Bir günlük ömrüm sana yetişmez Issiz caddelerde İki kırık kelebek kanadı olursa eğer Bil ki benim Kelebekler uzun yaşayamaz ki... Unutma Gidersen bir "Eylül" sabahıymış gibi darbe iner yüreğime Ve yarım kalır devrimim sevgili... Leyla Kaygun
Önerilen İletiler