Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Sevgili Cyrano, Yazının hepsini ele alıp cevaplamaya gerek duymuyorum, çünkü söylediklerine katılıyorum... Hatta bunu konunun ilk yazılarından birisinde belirtmiştim ama bugünkü toplumsal yapıya hitap edip etmemesi konusunda bir tartışma yaşandı. Teşekkürler... Dostum, meselenin özü şudur. Var olan birşeyi yasaklamak için ya mantıklı bir gerekçen ya da alternatifin olur. braine yazarkende örnek verdim. Şimdi biz savaş sırasında kimsesiz kalmış ıraklı bir kadını ikinci eş olarak alan ıraklı erkeği yargılayabilir miyiz? Savaşta eşlerini, ailesini kaybeden onbinlerce ıraklı kadın ve genç kız fuhuş kölesi olarak çalıştırılırken. Ben çok açık söylüyorum yargılamam, t teşvikte ederim. Açlık ve yoksulluk içinde kıvranan bir ülkede savaşın ortasında kimsesiz kalan bir kadının başına neler geleceğini bilmek için alim olmaya gerek olmadığı için. İnsan tiksiniyor dostum. Herkesi bırak, kimsesiz çocukları gıda karşılığı cinsel olarak istismar eden BM gıda yardımı görevlilerinin haberini okuyunca. Dünya böyle biryer. İdeal olanla gerçek olan birbirini tutmuyor. Eğer 1500 yıl önceki arap toplumunun şartları yaşanıyorsa bir ülkede ve daha iyi bir çözüm yoksa, nesine itiraz edeyim ? Nasıl yasaklayayım ? nasıl kınayayım ? İster Irak olsun, ister Afrika, ister Yugoslavya. Ancak, böyle bir durumun olmadığı bir ülkede, hem metresim olsun, hem caiz olsun mantığıyla birden fazla eş alan adamla. Hem metres olayım, çalışmadan rahat rahat yaşıyayım, hemde adım .... olmasın diye düşünerek ikinci eş olarak giden kadının durumunu islamın çok eşliliğe izin vermiş olmasının arkasına saklamasının kabul edilecek bir yanı yoktur. Bunları birbirinden ayrımak zor değil ki. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Uzun uzadıya yazmayacağım. Benim sorum belli. İkinci iletimde de , bir bayan bakış açısı ile 4 üncü eş olma nasıl bir histir. Dedim. Ne var bunda. Bakın bir bayana fikrini soruyorum , neden bundan rahatsız oluyorsunuz. Siz bayanlara fikrini sormayın. Olsun bitsin. Saygılar. Çok güzel... Ben de ilk sorunuzun cevabını fazla ayrıntıya girmeden vermiş oldum o zaman; umarım yeterli olmuştur... Bayanların fikrini madem ayrıca soruyorsunuz; burada da bir sorun yok, hatta haklı olarak bu başlıkta onların yorumu beklenir; benim rahatsızlık duyduğum bilgi gerektiren meselede bayanları ayrı tutmanın "duygu sömürüsü" gibi gözükmesiydi madem ondan ayrıca yorum bekliyordunuz benim için de bir sorun yok demektir... Bakınız güzel güzel hallettik meseleyi... Bu arada Sayın Cyranoya da başlığa katkıları için teşekkür ederim... Kendilerinin belirttiği çağımızla ilgili hususlar kaç sene önceydi hatırlamıyorum ama bir dergide kapak olmuştu ve modern dünyamızın köleleri ayrıntılarıyla anlatılıyordu... Mesela özellikle Rusyadan zorla getirilen bayanların nasıl "terbiye" edildiği; manavlara dağıtım yapan haller gibi geniş kadın pazarlarının nasıl kurulduğu ve müşteriye pazarlayacak olanların buradan "mal" alırken "iyi" olanların hangi günlerde daha çok olduğunu nasıl bildiklerini meyve-sebze gibi insan satıldığını acı bir gerçek olarak ortaya koymaktaydı... Meselenin özü ise şudur: Kadın anadır, bacıdır, eştir; kadın insandır... Ancak kadının analığını da eşliğini de bacılığını da gayrımeşrulaştıran ve onu ya tamamıyla gömülecek ya da toprak üzerinde çıplak sergilenecek bir madde olarak gören zihniyet sorunları beraberinde getirecektir... Alıntı
Φ cumhuriyetçiçocuk Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 dünyada Taliban dışında, islamiyet 1500 yıl önceki haliyle yaşansın diyen yok. Bunu savunanda. taliban bunu savunuyorsa islamdan da önceye gider Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Dostum, meselenin özü şudur. Var olan birşeyi yasaklamak için ya mantıklı bir gerekçen ya da alternatifin olur. braine yazarkende örnek verdim. Şimdi biz savaş sırasında kimsesiz kalmış ıraklı bir kadını ikinci eş olarak alan ıraklı erkeği yargılayabilir miyiz? Savaşta eşlerini, ailesini kaybeden onbinlerce ıraklı kadın ve genç kız fuhuş kölesi olarak çalıştırılırken. Ben çok açık söylüyorum yargılamam, t teşvikte ederim. Açlık ve yoksulluk içinde kıvranan bir ülkede savaşın ortasında kimsesiz kalan bir kadının başına neler geleceğini bilmek için alim olmaya gerek olmadığı için. İnsan tiksiniyor dostum. Herkesi bırak, kimsesiz çocukları gıda karşılığı cinsel olarak istismar eden BM gıda yardımı görevlilerinin haberini okuyunca. Dünya böyle biryer. İdeal olanla gerçek olan birbirini tutmuyor. Eğer 1500 yıl önceki arap toplumunun şartları yaşanıyorsa bir ülkede ve daha iyi bir çözüm yoksa, nesine itiraz edeyim ? Nasıl yasaklayayım ? nasıl kınayayım ? İster Irak olsun, ister Afrika, ister Yugoslavya. Ancak, böyle bir durumun olmadığı bir ülkede, hem metresim olsun, hem caiz olsun mantığıyla birden fazla eş alan adamla. Hem metres olayım, çalışmadan rahat rahat yaşıyayım, hemde adım .... olmasın diye düşünerek ikinci eş olarak giden kadının durumunu islamın çok eşliliğe izin vermiş olmasının arkasına saklamasının kabul edilecek bir yanı yoktur. Bunları birbirinden ayrımak zor değil ki. Cyrano, Bu çerçevede söylediklerin tutarlılık arzediyor... Saygılarımla... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Dostum, meselenin özü şudur. Var olan birşeyi yasaklamak için ya mantıklı bir gerekçen ya da alternatifin olur. braine yazarkende örnek verdim. Sayın CYRANO, Şuradaki tespitlerinize katılmıyorum: dünyada Taliban dışında, islamiyet 1500 yıl önceki haliyle yaşansın diyen yok. Bunu savunanda. .... Hz Muhammed ve sonrasında gelen yöneticilerin çağın arap toplumunda yaptıkları sosyal düzenlemeler var olan sorunların çözümüdür. sorun ortadan kalkınca çözümü farz ilan edende yok. İslamiyet'in günlük hayata yansıyan yönü, sosyal düzenlemelerdir. Ve İslamiyet'in 1500 yıl önceki sosyal sorunlara sunduğu çözümler bugün de geçerli olsun diyen milyonlarca müslüman var. Zira müslümanın kafasında Muhammed "Allah'tan gelen evrensel ve tüm zamanları kapsayıcı doğruları hayata geçiren adamdır". Müslümana göre Muhammed'in çözümleri sadece o çağın sorunlarının çözümü değil, her çağın sorunlarının çözümüdür. Müslüman, Arabistan çöllerinde güneşten, kum fırtuınasından korunmak için, polis teşkilatının olmadığı bir zamanda erkeklerin sarkıntılığından korunmak için kadının başını gözünü kapatmasını, yöresel, iklime ve zamana uyguun çözüm olarak görmez. Muhammed'in yaşadığı çağda ve iklimde kadınlar nasıl giyiniyorsa, bu giyimin evrensel olduğunda ısrar eder. Evlilik sosyal bir düzenlemedir. Müslüman "o çağda savaşlar nedeniyle 4 eşe izin verilmiş, ama kadın erkek nüfusu eşitse, buna gerek yok" demez. Bunu kendinde hak görür. Muhammed 9 yaşında kızla evlenmişse, müslüman bunu, "o zamanki uygulamaymış, ama bugün için geçerli değildir" demez. İran'da olduğu gibi, gücü eline geçirince 9 yaşında çocukla evliliği bugün için de geçerli hukuk haline getirir. İran'da savaş nedeniyle o kadar erkek öldü, kadın erkek dengesizliği oluştu. Şartlar gereği çok kadınla evlilik yasallaştırılabilir. Bunu anlarız. Sizin de örneğinizde belirttiğiniz gibi. Zira sunabileceğimiz daha iyi bir çözüm yok. Ama, zaten kadın fazlalığı olan bir toplumda, kadınların evlenebilme yaşını 9'a indirip, evlenilebilecek kadın sayısını daha da arttırmak, günün sorunlarına çözüm bulmak değil, Muhammed'in kendi çağına ve zatına uygun olarak geliştirdiği çözümün evrensel olduğunda ısrar etmektir. Benim islam'da karşı çıktığım şey, "değişmez doğruluk, evrensel doğruluk, tüm zamanları kapsayıcı doğruluk" iddiasıdır. Bu sadece evlilik konusunda değil, her konuda. * Çokeşlilik konusundaki şahsi görüşüme gelince: Ben bu forumda veya başka forumda, İslam'daki çokeşliliği eleştirmedim hiçbirzaman. Reşit İnsanlar arasında, karşılıklı rızaya dayandığı takdirde, insanlar istedikleri şeyleri yapabilirler. Bizim dışarıdan müdahale etmemiz, ancak terbiyesizlik olur. Şu yazımın tarihi 2006'dır. Benim bu evliliklerle ilgili olarak takıldığım husuları söyleyeyim:Binim eleştidiğim takıldığım konu poligami/çok evlilik değil, başka hususlar. Yani, zaman ve şartlara göre değişmeyen hususlar. Daha önceki yazılarımda da özellikle vurguladığım nokta şudur: Reşit insanlar arasında karşılıklı rızaya dayandığı takdirde, toplumun bireylerin tercihlerini engelleme hakkı yoktur. İsteyen 4 alır, isteyen 8 alır. İsteyen solo takılır, isteyen grup taklılır. Bizi ilgilendirmez. Sinemaya gitmenin yasak olması ayrı bişeydir. Sinemanın bulunduğu binanın üst katındaki dairede otururken, hiç sinemaya gitmemek ayrı birşeydir. Biri zorlama, bir tercihtir. Zorlama ve dayatmalara karşı çıkarım. Tercihlere saygı duyarım. Ben şu hukuka karşı çıkarım: "Bir erkek 4 kadın alabilir". Ama şu hukuka karşı çıkmam: "Her reşit insan, istediği kadar kişi ile evlilik sözleşmesi yapabilir". Benim itirazım cinsiyet ayrımınadır. Yasa'ya koyarsın eşit hak ve hürriyetleti, isteyen kullanır, isteyen kullanmaz. Ben şu yasaya da karşı çıkarım: Muhammed 11 kadın alabilir, Abuzittin 4 kadın alabilir. Ama şu yasaya karşı çıkmam: Herkes, istediği kadar eş alabilir. Benim itirazım kimliklere göre hukuk yapılmasınadır. Saygılar, sevgiler. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2008 Biri zorlama, bir tercihtir.Zorlama ve dayatmalara karşı çıkarım. Tercihlere saygı duyarım.[/b] Ben şu hukuka karşı çıkarım: "Bir erkek 4 kadın alabilir". Ama şu hukuka karşı çıkmam: "Her reşit insan, istediği kadar kişi ile evlilik sözleşmesi yapabilir". Benim itirazım cinsiyet ayrımınadır. Yasa'ya koyarsın eşit hak ve hürriyetleti, isteyen kullanır, isteyen kullanmaz. Ben şu yasaya da karşı çıkarım: Muhammed 11 kadın alabilir, Abuzittin 4 kadın alabilir. Ama şu yasaya karşı çıkmam: Herkes, istediği kadar eş alabilir. Benim itirazım kimliklere göre hukuk yapılmasınadır. Saygılar, sevgiler. Sayin BrainSlapper Benim anlamadigim Herkes istedigi kadar eş alabilir. diyorsun.. böyle birsey olabilirmi, bunu isteyen istedigi kadar aşik olabilir deseydiniz daha uygun olurdu! hukuka vede mantiga,, sokaklarda bir esle flört olur da yada bir askinla bir sevginle..ama toplu flört olamaz öyle birsey olabilirmi... ister icerde olsun ister disarda bence bu erotik cagina girer. sayin CYRANO bahsetdigi savaslarda istedigin kadar bayana sahip cik mantigida anlasilir gibi degil.. savaslarin getirdigi yikimla canli canli yikimlara devam.. öyle korunmami olur.. koruyacak adam zaten cepheye gider! yada icerde korumak icin cephe acar.. ama yatak odasi cephesi biraz tuhaf... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Sayin BrainSlapper Benim anlamadigim Herkes istedigi kadar eş alabilir. diyorsun.. böyle birsey olabilirmi, bunu isteyen istedigi kadar aşik olabilir deseydiniz daha uygun olurdu! hukuka vede mantiga,, sokaklarda bir esle flört olur da yada bir askinla bir sevginle..ama toplu flört olamaz öyle birsey olabilirmi... ister icerde olsun ister disarda bence bu erotik cagina girer. Sayın Efendi Türkler, Ben, kişiye özel hukuka, ayrımcılğa ve dayatmacılığa karşıyım. Ama iki veya daha çok reşit insanın karşılıklı rıza ile aralarında bir bağ kurmalarına ne hakla engel olabilirim ki? Bu hakkı nerden alacağım? Evlilik, hukuki sonuçları olan, sosyal bir düzenlemedir. Bir çeşit ahlaki dayatmadr. Kimse kimseye, hukuk yoluyla, kendi ahlak anlayışını dayatma hakkına sahip değildir. Teş eşle evlilik kuralı, erkek-egemen toplumun alışkanlıklarını kırmak üzere getirilmiş bir pozitif dayatmadır. Erkek egemenliliğinin kırıldığı, her bireyin kendi hak ve sorumluluklarının bilincinde olduğu bir toplumda, bu pozitif dayatmaya gerek kalmaz. Bir sözleşmeye girerken hak ve sorumluluklarını bilen insanlar, karşılıklı rızaya dayanmak suretiyle, istedikleri kadar kişi ile, evlilik dahil, her türlü sözleşme yapabilmelidirler. Saygılar. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Uzun uzadıya yazmayacağım. Benim sorum belli. İkinci iletimde de , bir bayan bakış açısı ile 4 üncü eş olma nasıl bir histir. Dedim. Ne var bunda. Bakın bir bayana fikrini soruyorum , neden bundan rahatsız oluyorsunuz. Siz bayanlara fikrini sormayın. Olsun bitsin. Saygılar. Benim sorularım hala yerinde duruyor. Rusyadan getirilen bayanların manava dagıtılır gibi dagıtılması da sorumun cevabı degıl. Bu kişiler maddı yeterlılıgı yakalayınca , sorunları cozulecektır. Ama sizin Kuran hala değişmez kalacaktır. Hükümleri içinde.. Değiştirilemez. Evrensel doğrular iddiasında olan Kuran...!!!!!! Sorun burada. Saygılar. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Arkadaşım Kuran'da kadınlar bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmak zorundadır gibi bir ifade mi var? Mutlaka erkekler birden fazla evlilik yapmalıdır gibi bir ifade mi var? Sen öyle birşekilde çarpıtıyorsunki, müslüman kadınları dördüncü eş olmaya dünden razı insanlarmış gibi sorgulamaya kalkıyorsun. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Sayın CYRANO, Şuradaki tespitlerinize katılmıyorum: İslamiyet'in günlük hayata yansıyan yönü, sosyal düzenlemelerdir. Ve İslamiyet'in 1500 yıl önceki sosyal sorunlara sunduğu çözümler bugün de geçerli olsun diyen milyonlarca müslüman var. Zira müslümanın kafasında Muhammed "Allah'tan gelen evrensel ve tüm zamanları kapsayıcı doğruları hayata geçiren adamdır". Müslümana göre Muhammed'in çözümleri sadece o çağın sorunlarının çözümü değil, her çağın sorunlarının çözümüdür. Müslüman, Arabistan çöllerinde güneşten, kum fırtuınasından korunmak için, polis teşkilatının olmadığı bir zamanda erkeklerin sarkıntılığından korunmak için kadının başını gözünü kapatmasını, yöresel, iklime ve zamana uyguun çözüm olarak görmez. Muhammed'in yaşadığı çağda ve iklimde kadınlar nasıl giyiniyorsa, bu giyimin evrensel olduğunda ısrar eder. Hz Muhammed'in zamanında kara çarşaf yoktu. sarık ve cübbe yoktu. Zaman içinde tarikatlar içinde oluşan daha sonra sembolleşen kıyafetleri HzMuhammed zamanında getirilmiş sosyal çözüm olarak sunamayız. Evlilik sosyal bir düzenlemedir.Müslüman "o çağda savaşlar nedeniyle 4 eşe izin verilmiş, ama kadın erkek nüfusu eşitse, buna gerek yok" demez. Bunu kendinde hak görür. Türkiye'de çok eşlilik hangi bölgede görülmektedir? Türkiye'nin en yoksul bölgesinde. Türkiye insanların kaçta kaçı çok eşli evlilik yapmaktadır? %1 bile abartılı bir rakam olur. Muhammed 9 yaşında kızla evlenmişse, müslüman bunu, "o zamanki uygulamaymış, ama bugün için geçerli değildir" demez.İran'da olduğu gibi, gücü eline geçirince 9 yaşında çocukla evliliği bugün için de geçerli hukuk haline getirir. Kaç tane dokuz yaşında kızla imam nikahıyla evlenen adam tanıyorsun? Madem hukuk haline getirmişler yaygın örnekleri olması lazım değil mi? Ya olmuştur, ya olmamıştır. Olur, yaparlar, ederler değil mesele. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Şimdi biz savaş sırasında kimsesiz kalmış ıraklı bir kadını ikinci eş olarak alan ıraklı erkeği yargılayabilir miyiz? Savaşta eşlerini, ailesini kaybeden onbinlerce ıraklı kadın ve genç kız fuhuş kölesi olarak çalıştırılırken. Ben çok açık söylüyorum yargılamam, teşvik te ederim. Erkek bir insandır, bayan da bir insan. Günümüzde bir bayanın iki erkekle evliliğini sürdürmesi nasıl yanlış karşılanıyorsa, uygar yapıdaki insanların da, iki kadınla evlilik anlayışını aynı şekilde değerlendirdiklerini biliyoruz. Kaldıki bir erkeğin cinselliği düşünerek "bu kadın garip, kimsesiz kaldı" bahanesi ile onu yatağa atması tek koruma yolu değildir. Cinselliği sorun olan bir bayanın cinsel ihtiyacını karşılamak, ikinci bir bayanı küçümseme pahasına olamaz. Korunması gerekiyorsa iş verip çalıştırabilir de. Bunun aksini yapması, eşi olan kadının kişiliğini küçümsemesi demektir. Tıpkı iki erkekle evli olan kadının diğer erkeği küçümsemesi gibi. Hiç farkı yok. Savaş ve koruma kılıf olmasın. Bu bahane ile çıkartılmış yasa var ise eğer, uygar, bilimsel yasalara dayandırılarak çıkarılması mümkün olamaz. Zira medeni hukuk bir insanı küçümseme pahasına onun yatağına başka bir insanı sokamaya aracılık yapamaz, yapmamalı. Evrensel anlayış; "sana yapılmasını istemediğini sen başkasına yapma"dır. Medeni hukuk bu görüşten kaynaklı, bu anlayışın dışına asla çıkamaz. Bunu hiç unutmamak gerek. Not; küçümseme kelimesinin karşılığını yıldızlanır diye kullanamadım. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 (düzenlenmiş) Benim sorularım hala yerinde duruyor. Rusyadan getirilen bayanların manava dagıtılır gibi dagıtılması da sorumun cevabı degıl. Bu kişiler maddı yeterlılıgı yakalayınca , sorunları cozulecektır. Ama sizin Kuran hala değişmez kalacaktır. Hükümleri içinde.. Değiştirilemez. Evrensel doğrular iddiasında olan Kuran...!!!!!! Sorun burada. Saygılar. Israrla böyle ilgisiz şeyler söyleyip duruyorsunuz o alakasız dediklerinizi sayın Cyranoya ek olarak söyledim zaten belirtmişim de iletimde!!! İşte o ileti(hiç sıkılmadan her defasında bu çarpıtmalara cevap vermeye çalışacağım!!!): Çok güzel... Ben de ilk sorunuzun cevabını fazla ayrıntıya girmeden vermiş oldum o zaman; umarım yeterli olmuştur... Bayanların fikrini madem ayrıca soruyorsunuz; burada da bir sorun yok, hatta haklı olarak bu başlıkta onların yorumu beklenir; benim rahatsızlık duyduğum bilgi gerektiren meselede bayanları ayrı tutmanın "duygu sömürüsü" gibi gözükmesiydi madem ondan ayrıca yorum bekliyordunuz benim için de bir sorun yok demektir... Bakınız güzel güzel hallettik meseleyi... Bu arada Sayın Cyranoya da başlığa katkıları için teşekkür ederim... Kendilerinin belirttiği çağımızla ilgili hususlar kaç sene önceydi hatırlamıyorum ama bir dergide kapak olmuştu ve modern dünyamızın köleleri ayrıntılarıyla anlatılıyordu... Mesela özellikle Rusyadan zorla getirilen bayanların nasıl "terbiye" edildiği; manavlara dağıtım yapan haller gibi geniş kadın pazarlarının nasıl kurulduğu ve müşteriye pazarlayacak olanların buradan "mal" alırken "iyi" olanların hangi günlerde daha çok olduğunu nasıl bildiklerini meyve-sebze gibi insan satıldığını acı bir gerçek olarak ortaya koymaktaydı... Meselenin özü ise şudur: Kadın anadır, bacıdır, eştir; kadın insandır... Ancak kadının analığını da eşliğini de bacılığını da gayrımeşrulaştıran ve onu ya tamamıyla gömülecek ya da toprak üzerinde çıplak sergilenecek bir madde olarak gören zihniyet sorunları beraberinde getirecektir... İlk sorunun cevabı verildi; sizin yorumunuza katılmadığım söylendi; şimdi kimden yorum bekliyorsanız bir daha bana laf dokundurma çabasında olmadan onlara söyleyiniz!!! Ek(üzerine o kadar çarpıtma yapılmaya çalışılıp iyiden iyiye unutturulan cevabım): Zamanla ilgilidir... Bildiğim kadarıyla emir sonradan gelmiştir ancak İslam devleti ve toplumu açısından önemli olan Peygamberimizin eşleri istisna olarak nikahında kalmıştır çünkü onlar tüm İslam toplumu açısından önemli konumdadır hatta "ana" konumundadır; bildiğiniz üzere tarihin her döneminde ve mekanında "evlilik" kurumu bir bağ kurmaktadır bu bağ gerek hukuki gerekse de toplumsal bir değer taşımaktadır... Günümüz sisteminde de evlilik hukuki ve ekonomik bazı sonuçlar doğuran bir ilişkidir; duygusal edebiyat yaparak mantıki toplumsal çıkarımlarda bulunmak zor olsa gerektir... Ayrıca buna cevap verebilmek yorum değil bilgi işidir; yani bayan arkadaşları ayrı tutup yorum istemek ya "bilgiden bihaberlikten" ya da bayanları "bilgiden dışlamaktan" olabilir... Yorumlarınıza katılmıyorum ve genel anlamda bahsettiğim meselelerin ayrıntılarını öğrenmeye çalışmanızı tavsiye ediyorum; inanmıyor olmanız sizin de "bizim inandığımızın yokluğuna inanmanızdır"... Tarih: 6 Ağustos , 2008 Düzenleyen: ali0_1 Alıntı
Φ adısaklıadam12 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Hz Muhammed'in zamanında kara çarşaf yoktu. sarık ve cübbe yoktu. Zaman içinde tarikatlar içinde oluşan daha sonra sembolleşen kıyafetleri HzMuhammed zamanında getirilmiş sosyal çözüm olarak sunamayız. Türkiye'de çok eşlilik hangi bölgede görülmektedir? Türkiye'nin en yoksul bölgesinde. Türkiye insanların kaçta kaçı çok eşli evlilik yapmaktadır? %1 bile abartılı bir rakam olur. Kaç tane dokuz yaşında kızla imam nikahıyla evlenen adam tanıyorsun? Madem hukuk haline getirmişler yaygın örnekleri olması lazım değil mi? Ya olmuştur, ya olmamıştır. Olur, yaparlar, ederler değil mesele. Alıntı
Φ mimoza Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Arkadaşım Kuran'da kadınlar bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmak zorundadır gibi bir ifade mi var? Mutlaka erkekler birden fazla evlilik yapmalıdır gibi bir ifade mi var? Sen öyle birşekilde çarpıtıyorsunki, müslüman kadınları dördüncü eş olmaya dünden razı insanlarmış gibi sorgulamaya kalkıyorsun. daha güzel açıklanamazdı sayın CYRANO, anlatmak isteyip yazmışım yazmışım ama son cümlede herşeyi siz anlatmışsınız zaten... Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2008 Erkek bir insandır, bayan da bir insan. Günümüzde bir bayanın iki erkekle evliliğini sürdürmesi nasıl yanlış karşılanıyorsa, uygar yapıdaki insanların da, iki kadınla evlilik anlayışını aynı şekilde değerlendirdiklerini biliyoruz. Kaldıki bir erkeğin cinselliği düşünerek "bu kadın garip, kimsesiz kaldı" bahanesi ile onu yatağa atması tek koruma yolu değildir. Cinselliği sorun olan bir bayanın cinsel ihtiyacını karşılamak, ikinci bir bayanı küçümseme pahasına olamaz. Korunması gerekiyorsa iş verip çalıştırabilir de. Bunun aksini yapması, eşi olan kadının kişiliğini küçümsemesi demektir. Tıpkı iki erkekle evli olan kadının diğer erkeği küçümsemesi gibi. Hiç farkı yok. Savaş ve koruma kılıf olmasın. Bu bahane ile çıkartılmış yasa var ise eğer, uygar, bilimsel yasalara dayandırılarak çıkarılması mümkün olamaz. Zira medeni hukuk bir insanı küçümseme pahasına onun yatağına başka bir insanı sokamaya aracılık yapamaz, yapmamalı. Evrensel anlayış; "sana yapılmasını istemediğini sen başkasına yapma"dır. Medeni hukuk bu görüşten kaynaklı, bu anlayışın dışına asla çıkamaz. Bunu hiç unutmamak gerek. Not; küçümseme kelimesinin karşılığını yıldızlanır diye kullanamadım. Emeğine sağlık üstad..bu kadar güzel olurdu ancak.. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Erkek bir insandır, bayan da bir insan. Günümüzde bir bayanın iki erkekle evliliğini sürdürmesi nasıl yanlış karşılanıyorsa, uygar yapıdaki insanların da, iki kadınla evlilik anlayışını aynı şekilde değerlendirdiklerini biliyoruz. Kaldıki bir erkeğin cinselliği düşünerek "bu kadın garip, kimsesiz kaldı" bahanesi ile onu yatağa atması tek koruma yolu değildir. Cinselliği sorun olan bir bayanın cinsel ihtiyacını karşılamak, ikinci bir bayanı küçümseme pahasına olamaz. Korunması gerekiyorsa iş verip çalıştırabilir de. Bunun aksini yapması, eşi olan kadının kişiliğini küçümsemesi demektir. Tıpkı iki erkekle evli olan kadının diğer erkeği küçümsemesi gibi. Hiç farkı yok. Savaş ve koruma kılıf olmasın. Bu bahane ile çıkartılmış yasa var ise eğer, uygar, bilimsel yasalara dayandırılarak çıkarılması mümkün olamaz. Zira medeni hukuk bir insanı küçümseme pahasına onun yatağına başka bir insanı sokamaya aracılık yapamaz, yapmamalı. Evrensel anlayış; "sana yapılmasını istemediğini sen başkasına yapma"dır. Medeni hukuk bu görüşten kaynaklı, bu anlayışın dışına asla çıkamaz. Bunu hiç unutmamak gerek. Not; küçümseme kelimesinin karşılığını yıldızlanır diye kullanamadım. Dünyada işler, ideal hukuk dersleri vermekle halledilmiyor. İnsanların sorunları çözülmüyor. Şöyle şöyle yapsaymış, şöyle olsaymış şeklindeki akıl yürütmeler işe yaramıyor. Şöyleki, kadın nüfusundaki aşırı artışa çözüm olarak çağın dünyasında, kadınların köle olarak satılması, kız çocuklarının toprağa gömülmesi, kanalizasyona atılması gibi uygulamalar varken. Bunlar arasında erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesi en insancıl ve bulunabilecek en iyi çözüm olduğu için yasaklanmamıştır. Günümüzde uzaktan akıl yürütmelerlede hiçbir sorun çözülmemektedir. Örneğimiz olan Irak'ta savaş mağduru kimsesiz kadınların, organ tüccarlarından, uluslararası fuhuş çetelerinin eline düşeceği müneccim olmaya gerek bırakmayan bir akıbetse. yaşamlarını bir erkeğin ikinci, üçüncü eşi olarak sürdürmeleri, var olan konjonktüre göre değerlendirilmesi gereken bir olaydır. Israrla şartlara ve konjonktüre göre değerlendirmeyi reddedip. Sanki en ideal, normal bir çözüm gibi sanılıyormuşçasına yorumlar yapmak. sadece çarpıtmaktır. Bilimselci arkadaşımızın söz konusu örneğimizdeki kadınların durumuna daha evla bir çözümü var mıdır? "çalışsınlar", kadınların ekonomik hayatta varlığının azami %10 bile olmadığı bir ülkede. Erkeklerin %60'ı işsizken ülke savaş, açlıkla boğuşurken kimsesiz kalan kadınların önünde çalışarak tek başlarına hayatlarını idame ettirebilmeleri gibi bir imkan varda. o kadınlar keyiften fuhuş çetelerinin eline düşüyor. Bu kadınlara akrabaları bile sahip çıkamamaktadır, açlık yüzünden. "Gerçek" bu kavram sanırım yabancı gelmiyordur. Irak'ta eşlerini, ailelerini kaybeden kadınlar, organ mafyasının, fuhuş çetelerinin eline düşüyor. Bu konjonktürde, erkeklerin kimsesiz kalan kadınları ikinci üçüncü eş olarak almalarını biz sanki normal bir ülkede yaşanan çok eşlilik gibi değerlendirip mi yargılayacağız? Ben evimde oturuyorum, rahatım, aç değilim, çok güzel akıl yürütürüm. Çok güzel insanlara akıl veririm. Ondan kolay ne varki? Savaş normal birşey mi ki? Savaş yıkım döneminde olanları normal şartlarda gerçekleşen olaylar gibi değerlendirelim? İkinci dünya savaşından sonra Almanya, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmelerini sağlayan yasayı, kadınları aşağılamak için mi çıkardı? Yoksa, milyonlarca askerin öldüğü bir savaştan sonra, kadın erkek nüfusundaki aşırı ortansızlığın olduğu Alman toplumunda başlayan çok eşliliği daha iyi bir çözüm olmadığı için yasaklamak yerine, ikinci, üçüncü eş olan kadınların haklarını korumak için mi? Sosyal sorunlara daha iyi bir çözüm yoksa, var olan çözümlerden en insancıl olanını yasaklamak sorunu ortadan kaldırı mı? Hayır kaldırmaz. aksine yasaklayarak mağdurları daha korkunç akıbete sevk etmiş olursunuz. Bir erkeğin başka kadınla para karşılığı ilişkiye geçmesi dünyada kadını aşağılayan en büyük olgudur. Ancak bu vardır, bu yaygındır. Modern devletler bunu yasaklamak yerine, belli şartlara bağlayarak izin vermektedir değil mi? Ülkemizde dahil. Şimdi bu devletler kadınları aşağılamak için mi bunu yapmaktadır? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 sayin CYRANO bahsetdigi savaslarda istedigin kadar bayana sahip cik mantigida anlasilir gibi degil.. savaslarin getirdigi yikimla canli canli yikimlara devam.. öyle korunmami olur.. koruyacak adam zaten cepheye gider!yada icerde korumak icin cephe acar.. ama yatak odasi cephesi biraz tuhaf... Sevgili Brain, yanlış hatırlamıyorsam sen Almanya'da yaşıyordun. Almanya'nın ikinci dünya savaşından sonra, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmelerini sağlayan yasayı neden çıkarttığını bir araştır. Nedemek istediğimi daha iyi anlarsın. Biz ideal çözümden, normal şartlarda iyi bir şey olduğundan bahsetmiyoruz. Bir ülkenin mevcut halinde kimsesiz kalan kadınları bekleyen akıbet, ölüm, fuhuş mafyası tarafından , seks kölesi olarak çalıştırılmaksa. Çok eşliliğini normal bir ülkenin şartalarına göre değerlendirip yasaklamanın mantığını sorguluyoruz. Çok eşlilik, benzer durumlarda, toplumda kendiliğinden ortaya çıkan bir olaydır. Devletin bunu yasaklaması daha vahim durumlara yol açacaksa, "kadınların iyiliği için çok eşliliği yasaklamak" o konjonktürde geçerli değildir. Kısaca bilimselci arkadaşımızın "şöyle olabilir, böyle olabilir" lerinin aksine net konuşuyorum. Bir ülkede kimsesiz kadınların, fuhuş mafyalarının elinde seks kölesi olarak çalıştırılması, organ mafyasının eline düşmesinin tek alternatifi çok eşlilikse o ülkede, o şartlarda bunu yasaklamak akılcı birşey mi olur? İyilik mi yapılmış olur kimsesiz kadınlara. Şöyle bir örnek vereyim. İkinci dünya savaşında polonya'da, yahudiler alman fabrikalarında, karın tokluğuna çalıştırılıyordu. Ama tüm yahudiler için en büyük umut, bu fabrikalardan birisine girebilmekti. Savaşın sonunda sağ kalan yahudilerin çoğu bu fabrikalarda çalışan yahudilerdi. Yahudiler sakladıkları mücevherlerini, bu alman fabrikalarına işçi olarak kaydedilmeleri için alman subaylarına ve yahudi polislerine rüşvet olarak veriyorlardı. Evet bir insanı karın tokluğuna köle gibi çalıştırmak korkunç bir şeydir. İnsanlık dışıdır. Normal bir ülkede, normal şartlarda böyle bir uygulama kabul edilemez. Ama gerçek ; polonya'da bu fabrikalar yahudilerin hayatını kurtarmıştır. Ben böyle söyleyince, "karın tokluğuna çalışmak" iyi bir şeydiri iddia ettiğimi sanan varsa, zaten boşuna tartışmayalım. Ki benim bu konuda tartıştığımız tengeriin ve brain arkadaşın ne dediğimi anladıklarından şüphem yok. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Sevgili Brain, ... Sayın CYRANO, Karşıt görüş belirteceğin her yazı benim değil. Cevap verdiğin yazı benim değil. * Çokeşlilik konusundaki benim görüşüm şudur: Bir sözleşmeye girerken hak ve sorumluluklarının farkında olan insanlar, karşılıklı rızaya dayanmak suretiyle, istedikleri kadar kişi ile, evlilik dahil, her türlü sözleşme yapabilmelidirler. Bu görüşümden yola çıkarak, şu konuda senle hemfikir olduğumdan emin olabilirsin: Çok eşlilik, benzer durumlarda, toplumda kendiliğinden ortaya çıkan bir olaydır. Devletin bunu yasaklaması daha vahim durumlara yol açacaksa, "kadınların iyiliği için çok eşliliği yasaklamak" o konjonktürde geçerli değildir. Devlet veya toplum, hiçkimseye kendi ahlak anlayışını dayatamaz. Karşılıklı rıza olduktan sonra, isteyen erkek de istediği kadar kadınla evlenebilmeli, isteyen kadın da istediği kadar koca alabilmeli. Reşit insanlar "kendileri için neyin iyi olduğunu" anlayabilecek kapasitededirler veya öyle kabul edilirler. Onlara devletin bir dayatmada bulunma hakkı yoktur. Ben, İslam'ın çokeşliliğe izin vermesine karşı değilim. Ben, İslam'ın evlilik hukuku alanında, bu çokeşlilik kuralını koyarken cinsiyet ayrımı yapmasına, evlilik ile evcilik arasındaki farkı anlayamayacak yaştaki kızlarla evliliği yasallaştırmasına, kişiye özel hukuk yapmasına karşıyım. Saygılar. Alıntı
Φ TAKLAMAKAN Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Arkadaşım Kuran'da kadınlar bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmak zorundadır gibi bir ifade mi var? Mutlaka erkekler birden fazla evlilik yapmalıdır gibi bir ifade mi var? Sen öyle birşekilde çarpıtıyorsunki, müslüman kadınları dördüncü eş olmaya dünden razı insanlarmış gibi sorgulamaya kalkıyorsun. Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. Ayet bu. Siz bunu çarpıtmadan okuyun. Anlayın. Ve uygulayın. size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. ...o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu ifadelerin çarpıtılacak bir yanı yok. Kendisi çarpık zaten. Saygılar. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Sayın CYRANO, Karşıt görüş belirteceğin her yazı benim değil. Cevap verdiğin yazı benim değil. nickler karışmış pardon. Efendi Türkler yazacağıma brain yazmışım. * Çokeşlilik konusundaki benim görüşüm şudur: Bir sözleşmeye girerken hak ve sorumluluklarının farkında olan insanlar, karşılıklı rızaya dayanmak suretiyle, istedikleri kadar kişi ile, evlilik dahil, her türlü sözleşme yapabilmelidirler. Bu görüşümden yola çıkarak, şu konuda senle hemfikir olduğumdan emin olabilirsin: Devlet veya toplum, hiçkimseye kendi ahlak anlayışını dayatamaz. Karşılıklı rıza olduktan sonra, isteyen erkek de istediği kadar kadınla evlenebilmeli, isteyen kadın da istediği kadar koca alabilmeli. Reşit insanlar "kendileri için neyin iyi olduğunu" anlayabilecek kapasitededirler veya öyle kabul edilirler. Onlara devletin bir dayatmada bulunma hakkı yoktur. Şimdi bu farklı bir konu. Modern toplumlarda devlet yatak odalarına girmez. Yasalarının reşit sınırı olarak belirlediği yaşın üstündeki insanların cinsel hayatlarına karışmaz. Zaten herkesin istediği kadar kadınla veya erkekle birlikte yaşamasının, dini evlilik yapmasının önünde hiçbir gelişmiş ülkede yasal engel yoktur. Türkiye de dahil olmak üzere. Ancak resmi evlilik hukuki bir işlemdir. Devleti ilgilendiren çok yanı vardır. Evlilik akdini imzalayan insanlar arasındaki hukuku devlet sağlar. Tarafların bu akde uygun davranmadıkları durumda birinin isteğiyle müdahil olur. Dolayısıyla iki kişi kendi arasında sadece güvene dayalı bir birliktelik değilde. Resmi nikah da yapmak istiyorlarsa, devletin yaptığı dayatma olmaz. Zira birlikte olmak için, beraber yaşamak için devlet resmi nikah yapılmasını zorunlu kılmamaktadır. Bu gönüllü bir şeydir. Yani medeni kanun gönüllü olarak resmi nikah akdini imzalayan insanları bağlar. Buda devletin zorunlu kıldığı birşey değildir. Bırakalım evliliği en basit sözleşmelerde bile kanunun belirlediği şartlar , sınırlar vardır. Nasılki söze dayalı, karşılıklı güvene dayalı olarak. İstediğin kadar insanla istediğin şartlarla ortak iş yapabilirken. ben bunu resmiyete dökerim hukuk güvencesi altında yaparım desiğinde kanunda belirtilen esaslar ve şartlara göre yapabilirsin sözleşmeyi. Ben, İslam'ın çokeşliliğe izin vermesine karşı değilim.Ben, İslam'ın evlilik hukuku alanında, bu çokeşlilik kuralını koyarken cinsiyet ayrımı yapmasına, evlilik ile evcilik arasındaki farkı anlayamayacak yaştaki kızlarla evliliği yasallaştırmasına, kişiye özel hukuk yapmasına karşıyım. İslam çokeşlilik kuralı koymamıştır. Var olan bir uygulamaya düzenleme getirmiştir. Ve bu düzenlemeyi kadınların lehine yapmıştır. Çok eşli evliliklerde, kadınların durumuna hukuki kimlik kazandırmıştır. Çok eşli evlilik yapan erkeğe bir takım yükümlülükler getirmiştir. Kadınların her birine mirastan pay alma hakkı vermiştir. Ve çokeşliliği zorlaştırmıştır. Yani durup duruken, erkekler istediği kadar kadınla evlenebilir diye bir kural icat etmemiştirki, niye kadınlarda istediği kadar erkekle evlenebilir dememiş diye soralım. Bir durum yaratan kanunlar ile, düzenleme getiren kanunların farkı gibi yani. Teknik örnek daha önce vermiştim. Devletin insanlık tarihi kadar eski olan fuhuşa düzenleme getirmesi gibi yani. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Sevgili Efendi Türkler, yanlış hatırlamıyorsam sen Almanya'da yaşıyordun. Almanya'nın ikinci dünya savaşından sonra, erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmelerini sağlayan yasayı neden çıkarttığını bir araştır. Nedemek istediğimi daha iyi anlarsın. Biz ideal çözümden, normal şartlarda iyi bir şey olduğundan bahsetmiyoruz. Bir ülkenin mevcut halinde kimsesiz kalan kadınları bekleyen akıbet, ölüm, fuhuş mafyası tarafından , seks kölesi olarak çalıştırılmaksa. Çok eşliliğini normal bir ülkenin şartalarına göre değerlendirip yasaklamanın mantığını sorguluyoruz. Çok eşlilik, benzer durumlarda, toplumda kendiliğinden ortaya çıkan bir olaydır. Devletin bunu yasaklaması daha vahim durumlara yol açacaksa, "kadınların iyiliği için çok eşliliği yasaklamak" o konjonktürde geçerli değildir. Kısaca bilimselci arkadaşımızın "şöyle olabilir, böyle olabilir" lerinin aksine net konuşuyorum. Bir ülkede kimsesiz kadınların, fuhuş mafyalarının elinde seks kölesi olarak çalıştırılması, organ mafyasının eline düşmesinin tek alternatifi çok eşlilikse o ülkede, o şartlarda bunu yasaklamak akılcı birşey mi olur? İyilik mi yapılmış olur kimsesiz kadınlara. Şöyle bir örnek vereyim. İkinci dünya savaşında polonya'da, yahudiler alman fabrikalarında, karın tokluğuna çalıştırılıyordu. Ama tüm yahudiler için en büyük umut, bu fabrikalardan birisine girebilmekti. Savaşın sonunda sağ kalan yahudilerin çoğu bu fabrikalarda çalışan yahudilerdi. Yahudiler sakladıkları mücevherlerini, bu alman fabrikalarına işçi olarak kaydedilmeleri için alman subaylarına ve yahudi polislerine rüşvet olarak veriyorlardı. Evet bir insanı karın tokluğuna köle gibi çalıştırmak korkunç bir şeydir. İnsanlık dışıdır. Normal bir ülkede, normal şartlarda böyle bir uygulama kabul edilemez. Ama gerçek ; polonya'da bu fabrikalar yahudilerin hayatını kurtarmıştır. Ben böyle söyleyince, "karın tokluğuna çalışmak" iyi bir şeydiri iddia ettiğimi sanan varsa, zaten boşuna tartışmayalım. Ki benim bu konuda tartıştığımız tengeriin ve brain arkadaşın ne dediğimi anladıklarından şüphem yok. Sayin CYRANO' Almanya´da o dönemde savasin hemen arkasindan cikan yasayi neden cikarmis onu bilemem ama,, savasin hemen arkasindan kurulan Birlesmis Milletler vede cikan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini biliyorum... uzun yillar burdada yasadigimi göz önüne alirsak cikan o sizin dediginiz yasanin bir izini bile göremiyoruz! sizinde belirtiginiz gibi Türkiyede cok esliligi isteyen ama öyle ama böyle uygulayan yüzde 2.cikmaz hesabi.. tabii bizlerde burda sifirini bile göremiyoruz? tabii fikirlerde gerileyen toplumda bunu iz olarak kullanilirmi o ayri mesele.. zaten benim konuya dahil olmam bu cagda bu zamanda böyle seyin savunulmasi..gecerli bir mantik gibi savunulmasi.. ve izinin sürülmesi sunu unutmayalim cinsellik yönden kadini erkek gibi almayalim,, kadınlar icin cinsel yönden sadece agir basan neslinin devamidir? sonra bir savasin yikiklari arasinda,, Irak örneginide vermissiniz bir iletinizdede,, hangi kadin cinselligi düsünür? bu savasin icinde veya sonunda anasini, babasini, ablasini, kardesini, cocuklarini yakinlarini kaybetmis.. ülke isgal icinde veyahutda isgalden yeni kurtulmus o kadar kayiplar vede öksüzün icinde??? vallahi unu bilmemde dün gazteyi takip etdiyseniz Irak kadinlarin neyin mücadelesini yaptigini görürsünüz bir önceki gün yazdigim yazinin hakliligini ortaya koyar! önümüzde birinci dünya savasindaki kadinlar yok daha gercekci yazmakda yarar var? polanyadaki birkac konuyu daha deginecektim fakat devamli forum disi kaliyor tekrar giris yapmak zorunda kaliyorum buda beni yildiriyor...zaten o aciklamanizda konun disina tasmis... saygilarimla Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Şimdi cinsellikten bahseden kim ? Efendi dostum benim neden bahsettiğimi anlıyamamışsın sanırım. bir kere daha okumanı rica ediyorum o yüzden. Zira benim erkeğin çok eşli evlilik yapmasını savunduğum sonucuna nasıl vardığını anlamadım. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Biyolojik olarak çok eşliliğin önünde bir engel yoktur. Yine biyolojik olarak çok kadınlılık çok daha kolay düzenlenebilir bir yapıdır. Bir kere cinsiyet ayrımından hiç söz edilemeyeceğini söyleyemeyiz. Bunu bir akıl cebine koymak gerek. Ne zaman insan kuluçkalıkları (silikondan yapay rahim içinde embriyo geliştirilmesi) yapılır, kadın erkek o zaman eşit olabilir. Yine tam eşitlik olmaz, erkek milyonlarca sperm verebilirken, kadın ayda bir yumurta verebilir kuluçka şirketine... Erkek üreme üstünlüğünü daima elinde tutar. Bu üstünlükse tabii. Belki de yumurta hücresi gibi nadir bir değeri üretmek üstünlüktür. Eşitlik ancak hukuk karşısındadır. Hukuk alanına herhangi bir eşitsizlik taşımaktan çağdaş hukukta söz bile edilemez. Biyoloji her şey değildir. Fizyolojik olarak baktığımızda ise, uzun süren yorucu araştırmalar, insan türünün bir anda sadece bir tek eşe aşık olabildiğini gösterdi. Yüzlerce gönüllü denek üzerinde uzun süren araştırmalar yapılarak, hormon düzeyleri sürekli izlenerek bu sonuca ulaşıldı. Bir insanın hormon düzeyini ancak bir tek kişi zıplatabilmektedir. Hiç bir deneğin hormon düzeyini birbirine eşit miktarda zıplatan iki kişiye rastlanmamıştır. Hormon derken belli bir tip hormondan değil, bir kokteylden söz ettiğimi belirtmek isterim. Örneğin sadece testesteron ya da östrojenden, yani cinsellik hormonlarından söz etmiyorum. Serotonin, dopamin...vs... Aşkın kimyasını bunların ve başka bir çok hormonun kokteyli oluşturuyor. Her birinin ayrı etkileri var. Kimi olumsuzlukları gözardı ettiriyor, körleştiriyor, kimi aktivite artırıyor, ayrıntısına girmek için araştırmayı olduğu gibi aktarmak gerek, bu da sıkıcı olacağı için özetliyorum. Geçenlerde çok ilginç bir hormonun keşfi duyuruldu: Bu hormon olumsuz deneyimleri silip, yok ediyormuş. Bu hormonu salgılayamamak, ciddi bir sorunmuş. İkinci bir belirleme bu araştırmada, bir aşk insanın hormonlarına tavan yaptırdıktan sonra bu düzeyi bir daha elde etmek çok ama çok zayıf bir olasılık. Araştırmacılar bunun olanaksız olduğunu söylemekten çekinmişler, ama bu neredeyse olanaksız. Söylemekte zorlanmalarının nedeni, elde edilen tavan değerlerin gerçekten o kişinin maksimum kapasitesi mi olduğunu bilmenin olası olmayışı. Yani onun aşkı gerçekten hayatının aşkı mı? Belki henüz değil. Belki henüz tavanı yakalayamadı. Araştırmanın en önemli sorusunu es geçmeyelim: Aşk diye bir şey var mı? Araştırmaya göre var. İnsanların belli bir partnerle karşılaşma anında olağandışı bir hormonal aktivite gösterdiği çok kesin biçimde belirlenmiş. Bu herkes için mutlaka geçerli mi? Tabii ki hayır. Bunu herkesin mutlaka yaşayacağına dair bir garanti yok. Yalnız düzeyler farklı olsa da, her insanın hormonlarına kendi tavanını yaptıran bir insanla hayatında mutlaka karşılaştığı sanılıyor. Bu tavanın düzeyi çok düşükse, o insan hayatının aşkını bulamadığından yakınıyor. Tavanın hangi artış olduğunu belirlemek ise güç. Çünkü tavanı oluşturan bir karışım ve karışımın oranları değişebiliyor. Tavan sanılan, bir hormonun baskısının fazla olduğu bir karışım olabilir. Örneğin testosteronun baskın olduğu bir karışım, kolaylıkla aşk sanılabilir, ama değildir. Bir hormonal kokteylden bahsediyoruz madem, aşkın ne olduğu karışım oranlarına bağlı ve herkese göre değişen bir şey demek ki... Sonuç olarak aşkın hayatta tek kişi ile ve sadece bir kez yaşanan bir şey olduğu sonucu çıkıyor. Aynı kişi ile bile aşkı sürekli yaşamak olası değil. Araştırmacılar hormonal düzeyin maksimum altı ay anlamlı olacak düzeyde korunabildiğini saptamışlar. Diğer o olağanüstü duygular yaşatan hormonlar azalıp gidiyor ve geriye sadece cinsellik hormonları kalıyor. Onlar ise gerçekten aşk açısından önemsiz, çünkü siz uyurken bile artış gösterebilirler. Duygusallıkla hiç bağlantıları yok! Acı bir durum ama gerçek bu... Aşk tek atımlık bir tabanca ve bu yüzden yanlış hedefe yöneltildiğinde sonuçları yıkıcı oluyor. Aşk acısı ile hayatı bir daha hiç eskisi gibi olamayan çok insan vardır. Arabesk kültürden nefret etsem de, her şeyde bir gerçek payı vardır. Tüm bunların evlilikle bir ilişkisi var mı... Evlilik=aşk mıdır? Hayır değildir. İlişkisi var yok, o kişiye göre değişir. Kimsenin işine karışmam ve dışardan hüküm kesmem. Ancak evlilik kurumu yapay, insan kültürünün yarattığı bir kurumdur. Doğada yoktur. Geleceğinin olmadığını düşünüyorum. O yüzden dini açıdan evliliği tartışmam, üzerinde düşünmem bile. İslamın en son tartışılacak yanı evlilik kurumudur. Evliliğin geleceğine kadınlar karar verecekler. Diğer deyişle kadınlar söz sahibi olduğunda evlilik kurumunun kaderi belli olacak. İnsan kulıuçkalıkları olmadan kadının eşitliği yakalayabileceğini sanmıyorum. Kuşlara bakın: Eşitliğin ve tek eşe ölesiye sadakatin en göz yaşartıcı örnekleri ile doludur. Neden? Dişi yavrusunu karnında taşımadığı için. Kuşlar dünyası bir efsanedir, kuşlara özel ve yakıcı bir hayranlık beslerim. Ne yazık evrim acımasızdır. Uyum yeteneği yüksek bir metabolizma için memeli evrimi kaçınılmazdı ve öyle oldu. Felsefede yeni bir ilke: Olası olan kaçınılmazdır. Söylenecek son şey: Aşkın kimyası belirlenmiş fizyolojik bir olay olsa da, onun da insanlık kültürünün şekillendirdiği bir oluşum olduğu. Yani doğamızda aşkın hamuru var. Ama bu hamuru biçimlendirip bir heykel yapan, hatta ona tapınan bizim kültürümüz. En şaşırtıcı tespit: Bilimcilerin aşkı bir duygu olarak bile kabul etmemeleri. Nedeni de söylediğim gibi doğal, içten gelen bir dürtü olmayışı, kültür ile formatlanmış olması. İçten, doğamızdan gelenler duygulardır, ama o duyguların kombinasyonunu kültürümüz belirleyerek aşkı yaratıyor... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Şimdi cinsellikten bahseden kim ? Efendi dostum benim neden bahsettiğimi anlıyamamışsın sanırım. bir kere daha okumanı rica ediyorum o yüzden. Zira benim erkeğin çok eşli evlilik yapmasını savunduğum sonucuna nasıl vardığını anlamadım. tamam degerli Arkadasim bastan asagiya tekrar okuyacagim varsa yanlisim düzeltirim...sunuda belirteyim ben senin cok esliligi savunmadigini zaten biliyorum bize örnek olan bir arkadisimizin böyle birseyi savunmasi zaten imkansiz! sadece ortada olan büyük celiski imkan dahilinde birden fazla bayanin himaye altina alina bilecegi,, olabilirligi.. bu cagda böyle birseyi düsünmenin getirecegi acilim.. dedigim gibi bastan asagiya tekrar okumak zorundayim yanlis anlama bu tür hatalar bende mevcut.. saygilarimla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2008 Bahsettiğim yeni araştırılan hormondan, bana ilginç geldiği için yeniden bahsetmek istiyorum. Daily News'in 21 Mayıs 2008 sayısında ScienceNow sayfasından duyurulan araştırma, Bilim ve Teknik dergisine "Affedişin, Unutuşun ve Güvenin Hormonu: Oksitosin" başlığıyla taşınmış. Bu hormon ihaneti unutturabiliyor, paramızı batırana yeniden para yatırmamızı, hatta hayatımıza kastedene bile yeniden güven duymamızı sağlayabiliyormuş! Bu hormon yeterince salgılandığında bir kişiye karşı duyulan korkuyu baskılayabiliyor ve ona güven duymayı sağlayabiliyormuş. Aslında bu hormonun varlığı yeni bir keşif değilmiş fakat son teknik beyin görüntüleme teknikleri kullanılarak etkilediği beyin bölgelerinin ayrıntılı araştırılması yeniymiş. Burun spreyi olarak oksitosin verilen insanlara bir tür güvene dayalı oyun oynatılmış ve ihanetin bile affedildiği gözlemlenmiş. Bu insanların beyin taramasında korkudan sorumlu amigdala bölgesinin etkinliğinde büyük düşüş gözlenmiş. Yine, "dorsal stiriatum" adı verilen ve hatalardan ders almayı sağlayan bir başka beyin bölgesinin de çalışmasının baskılandığı belirlenmiş. En ilginç bulgu, bu hormonun bilgisayar oyunlarında etki göstermemesi! Bu bence en çarpıcı bulgu ve milyonlarca yıldır hayatı deneyimleyen insan türü için, bilgisayarın hayatın dışında, sanal bir deneyim olarak algılandığını ve ciddiye alınmadığını gösteriyor. Tam da bu yüzden bilgisayar sanal alemi, gerçeklikten bir kaçış alanı oluşturabilir! Ve tam da bu yüzden laçka, gayriciddi ve dejenere bir bilgisayar lisanı oluşmuş olabilir! Benim kişisel birkaç yorumum: Ne dersiniz; 1. Türk insanı fazlaca oksitosin salgılayan bir ırk olabilir mi? 2. Politikacılar gizlice kentlerin üzerine helikopterlerle havadan oksitosin püskürttürüyor olabilirler mi? En azından seçim günü!!! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.