Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2008 17 yıl 12 Mart döneminin; “hızlı devrimci”lerin en sık anılan ve bıyık altı gülüşmelere konu olmuş “siyâsî çelişkiler”inden biridir: Vur emriyle aranan bir devrimci, resmî nikâh kıyamadığı sözlüsüyle “devrim nikâhı” kıyar; fakat içinde hep bir şüphe vardır: nikâh acabâ geçerli midir? Sonunda “bir bilen”e danışmaya karar verir, soluğu mahâlle imamının yanında alır: –Hocam, devrim nikâhı câiz midir? İmdi bu çok önemli bir çelişkidir: o güne kadar tasvip etmediği bir ilişki tarzını, imam nikâhı olgusunu bir anda “anlamlı” görür; zînâdan kaçınmak için sözlüsüyle nikâh yapmaya ihtiyaç duyar, resmî nikâh yapması o koşullarda mümkün değildir, ama imam nikâhı da yapmaz; sonra da gidip mahâlle imamından nikâhın câiz olup olmadığını öğrenmek ister.. Bir kimse hayâta, insanlara, dünyâya karşı açık, net, iyi özümsenmiş bir dünyâ görüşüne sâhipse eğer ve bunun doğruluğuna kesinkes inanıyorsa, niçin kendi eylemlerini inanmadığı, kabûl etmediği bir değer yargısı sistemine göre değerlendirmek ister? Bu sorunun cevâbını verebilirsek şâyet, bugünün Türkiyesinde karşı karşıya kaldığımız en temel çelişkileri anlayıp doğru bir biçimde değerlendirebiliriz.. Hangi çelişkiler mi? Meselâ: geçen yıl Cumhuriyet Devrimlerine sâhip çıkmak için sokaklara dökülen milyonlarca insandan hiçbirisi niçin bu hareketi siyâsî bir zemine taşı(ya)madı.. Niçin daha en başından îtîbâren bu mitingleri düzenleyenler kendilerini hiçbir siyâsî partiyle ilişkilendirmediler, ilişkilendirmeye çalışanları da şiddetle kınadılar.. Ne diyordu ADD Genel Başkan Yardımcısı Ali Ercan: “Bu mitingler AKP karşıtı değildir; isterlerse AKP’liler de katılabilir.” [1] Eğer mevcut siyâsî partilerden hiçbirinin Devrimlere sözde değil özde bağlı olduğuna inanmıyorsak ki bendeniz bu görüşteyim, o zaman bu insanları niçin bu tür bir siyâsî parti çatısı altında birleştirmek yönünde bir çabaya girişilmedi.. Ve hattâ niçin CHP Genel Başkanı bile(!?) mitinglere sivil bir vatandaş gibi katıldığını açıklama ihtiyâcı duydu.. Eğer Devrimlerin geleceğinden endişe ediyorsak, bu endişemizde haklıysak, bunu yüreğimizin en derinlerinde hissediyorsak niçin AKP karşıtı olduğumuzu söylemekten sakınıyor; gerici, yobaz, sözde milliyetçi; en genel anlamda: karşı-devrimci bu kitleye tavrımızı göstermekten çekiniyoruz? Niçin “eleştirilerimiz” sâdece, bu partiye destek veren komprador burjuva ve entel-dantel liboşlarla; bu işbirlikçilerle sınırlı; bir tek onlar mı karşı-devrimci? Ufak bir târih dersi: Mehmet Şevki Eygi isimli “İslâmcı” bir “yazar”(!?) 6. Filo gösterileri için şöyle demişti: “ABD bizim kâbemiz, cihada hazır olun!..” Sonuç: Kanlı Pazar.. [2] Sayın Ali Ercan, karşı-devrimcileri bu mitinglere çağırmanızın nedeni acabâ yeni kanlı pazarlar yaratmak mıdır? Niçin anlamıyorsunuz: bugün îtîbârîyle Türk demokrasisinin önündeki en büyük engel, “şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsî emelleriyle tevhîd eden iktidâr sâhipleri”dir; AKP iktidârı ve yandaşlarıdır!.. Madımakçılar içerde ama, fikirleri iktidârdadır!.. Hâl böyleyken Kemalistlerin hedefi tabiî ki AKP ve temsil ettiği karşı-devrimci zihniyet olmalıdır.. (Bu serzeniş, elbette ki şiddet çağrısı değildir; burdan bunu çıkaran varsa, *** *****..) Bu çelişkilere daha çok sayıda örnek vermek mümkün, ama gerek yok; bunların ortaya çıkarttığı tablo çok açık: Karşı-devrimciler o kadar sağlam bir propaganda yapıyor ki en “Atatürkçülerimiz” bile(!?) Fethullahçıları açık bir biçimde karşılarına almaya çekiniyor; ne de olsa “inançlı”(!?), “namazında niyazında”(!?), “harama el sürmeyen”(!?), “çoluğunun çocuğunun rızkından başka derdi olmayan”(!?) insanlar ya bu Fethullahçılar; ya bunlara “bulaşıp” “Allah’ın gücüne gidecek”(!?) bir iş yaparsak, neme lâzım, değil mi; işin ucunda çarpılmak var(!?).. [3] Daha trajikomik bir örnek vereyim, bu da Ortadoğu’dan bir örnek ki bu daha da dudak uçuklatıcı: Yahudilerin “seçilmiş ırk” olduğu saplantısı Filistinliler arasında Yahudilerden daha etkin; o yüzden FKÖ’ye ve Müslüman Kardeşler’e uzun yıllar kayıtsız kaldılar.. Onlara göre “vaad edilmiş topraklar”(!?) gerçekten de Yahudilere(!?) Allah tarafından vaad edilmişti ve bu topraklar aslında Yahudilere âitti.. Hâlbuki gerçek bu değil; gerçek: Allah, İbrâhim Peygambere ve onun şahsında tüm Müslümanlara; altını çizerek söylüyorum: Müslümanlara, bir vaatte bulunmuştu; bu da Cennet’ti; Nil’den Fırat’a uzanan coğrafya değil; Aden değildi; Yahudiler bu “cennet”i Aden olarak algıladılar; bu vaadin de yalnızca kendi soylarını kapsadığına inandılar ve hemen tüm dünyâyı, bilhassa Müslümanları da bu ******* inandırdılar.. [4] Aradan yaklaşık dört bin yıl geçmiş olmasına rağmen, bugün bile çoğunluğu Müslüman olan toplumlarda Allah’ın Filistin topraklarını Yahudilere vaad ettiği yönünde saçma, boş ve son derece hastalıklı bir inanç var; en “bilgili” sözüm ona din âlimleri bile bunu böyle zanneder; Yahova tapu kadastro memuru ya, kimin nerede oturacağına, nereyi mülk edineceğine o karar vermiş(!?).. İmdi gerek Ecevit gerekse Çoban Sülo, Fethullah’ın elinden ödüller almadılar mı? Ecevit Fethullah’ın cemaat yapılanmasını, ışık evlerini “sivil toplum örgütleri”ne benzetmedi mi? Dünyânın dört bir tarafında açtıkları anti-Kemalist okulları övmedi mi? “İnançlara saygılı laiklik” gibi içi boş bir kavram geliştirip Fethullahçılara kur yapmadı mı? Neymiş Efendim, “Cumhuriyet elden gidiyor”muş, “Laiklik elden gidiyor”muş.. Hadi yâ.. Çoban Sülo: “Bana sağcılar cinâyet işliyor, dedirtemezsiniz” demişti; bu zihniyet anlaşılan Ecevitler’de: “Bana Fethullahçılar Devrimleri ortadan kaldırmak istiyor, dedirtemezsiniz” şekline dönüştü.. Neymiş Efendim, Ecevit’in son arzusuymuş: “Devrimlere sâhip çıkanları tek bir cephede birleştirmek”(!?); 22 Temmuz’da bu adres de CHP olmuş(!?).. Öyle mi, Rahşan Hanım!.. Pekî Devrimleri ortadan kaldırmak isteyenler kim!? [5] Ya da bu dediğinizi, son kullanma târihi çoktan geçmiş liboş-medyabaz şöhretleri CHP listelerinden Meclîs’e sokarak mı başardınız yoksa DSP’nin hiçbir birikimi olmayan, sırf “aileye” yakın olması nedeniyle “milletvekîli tâyin edilmesini uygun gördüğünüz” lûzumsuz şahsiyetleriyle mi.. Ey sözde “Atatürkçüler”, Ya kendi düşüncelerinizi, dünyâ görüşlerinizi “adam gibi” savunun ve Devrimleri korumak için gereğini yapacak bir siyâsî partide birleşin ya da oturun oturduğunuz yerde, öyle sokaklara dökülüp bağırıp çağırarak, insanları gereksiz yere meşgûl ederek kendinizi tatmin etmeyin.. Bir insan ya devrimci olur ya da karşı-devrimci; bunun ortası yok.. “Nötr kalmak” diye birşey yok; doğada yok, insan toplumlarında yok, bilimde bile yok; Türkiye gibi metrekareye on komplo teorisi ve siyâsî kumpas düşen bir coğrafyada “nötr kalmaya çalışmak” karşı-devrimcilere dolaylı destek vermek demektir.. Ve günümüzde Kemalizmi iktidâra taşımanın, Devrimleri korumanın ve güçlendirmenin olanaklı tek yolu demokratik ve meşru mekanizmalardır; siyâsî örgütlenmedir; hem Devrimlere sâhip çıktığınızı söyleyip hem de Cumhuriyet mitinglerini tek bir siyâsî parti çatısı altında sevk ve idâre etmek istememenin kabûl edilebilir hiçbir tarafı yoktur.. Eğer böyle yapacaksanız -ki görünen de bu zâten, yaklaşan seçimler öncesinde milyonları yeniden sokaklara dökmeye; ama boş sözler, boş umutlar vaad ederek bunu yapmaya çalışıyorsunuz, o hâlde ABD’de oturma izni alamayan o sümüklü imamı da mitinglerinize dâvet edin de “tüm toplum kesimlerini kucaklama” iddiânız gerçekleşsin(!?).. Hem fenâ mı olur, o sümüklü imam bir güzel okuyup üfler sizi, belki bu yolla hidâyete de erersiniz.. Mustafa Kemâl de öyle yapmıştı, değil mi(!?); Vahdettin’in Şeyhülislamından fetvâ istemişti(!?).. Bakınız ne diyor Mustafa Kemâl, bakınız nedir gerçek Kemalist tavır; okuyorum, iyi dinleyin: “Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı Türkiye Cumhuriyeti halkını tam çağdaş ve tüm anlamı ve görünümüyle uygar bir toplum hâline getirmektir. Devrimlerimizin temel ilkesi budur. Bu gerçeği kabûl etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. Şimdiye değin ulusun beynini paslandıran, uyuşturan bir anlayışta bulunanlar olmuştur. Zihinlerde olan bütün hurâfeler bütünüyle çıkartılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyinlere gerçek bilgileri taşımak olanaksızdır.” [6] İşte, anladınız mı şimdi gerçek Kemalist tavır neymiş.. Yok eğer anlamadıysanız o sümüklü imamız gelince bir sorun bakalım: Cumhuriyet mitingleri de câiz midir? Bundan gayrı söylen dilim hak ola!.. Alkım Saygın 19.07.08 Dipnotlar: [1] Cumhuriyet mitinglerindeki milyonlar nerede?; Özgür Erdem, www.turksolu.org/195/erdem195.htm [2] Bugün’ün Dervişi Mehmet Şevki Eygi Kimdir?; M. Şahap Tan, Garanti Yayınları, İstanbul, 1970 [3] Seçim Sonuçlarının Değerlendirilmesi; Ali Külebi, Cumhuriyet Strateji, 6 Ağustos 2007, Yıl: 4, Sayı: 162, syf: 6-7 [4] Siyâsî Efsâneler ve Dünyâ Barışı Üzerine; Alkım Saygın, www.platforum.org/forum/viewtopic.php?t=6606 [5] İkinci Cumhuriyetçiler ve Dogma Yaklaşımı; Prof. Dr. Sînâ Akşin, Cumhuriyet Strateji, 15 Ekim 2007, Yıl: 4, Sayı: 172, syf: 12-3 [6] Mustafa Kemâl’den Düşünceler; Enver Ziyâ Karal, MEGSB Yayınları, İstanbul, 1986, syf: 149
Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2008 17 yıl Askerler... DOKTORUNA "doktor", mühendisine "mühendis", polise "memur bey", müdüre "sayın müdür", öğretmene "hoca" der halkımız. Ama asker gördü mü... Tüm rütbelilere "komutanım" derler Anadolu’da. Çünkü Türkler askerlerini severler. * Ama yobaz sevmez... İslam ülkeleri arasında, Batı uygarlığına yakın tek devlet asker eliyle kurulduğu için... Ve yobazın karanlık-ilkel dünyası o devrim yasaları ile engellendiği için... Şimdi dahi; devrim yasalarını silip yerine getirmek istedikleri "dinci devlet"e en büyük engeldir askerler. Bu yüzden hedeflerinde askerler var. Kravatlı mollalar, askerleri ürkütüp sindirebilirlerse, kendi özlemlerindeki rejimlerini kurabilecekler. Yoksa, yok... * Ve bunu yapıyorlar şimdi... Üç yöntemleri var: Birincisi; iktidara yalakalık yapıp bir avanta peşinde olan ikiyüzlü "aydın"ları... Ya da dinciden demokrasi bekleyecek kadar cehalet olan "demokrat"ları bulup bulup Allah’ın günü askerlere saldırtmak... İkincisi; suça karışmış kimi eski-yeni, rütbeli-rütbesiz askerleri cımbızla seçip tüm askerleri karalamak... Üçüncüsü; cumhuriyetin başına gelenleri görüp sessiz kalmayan yürekli askerlerden emekli olanları yargının karşısına çıkartarak tüm askerleri korkutmak... (........) İşte: Bizler askerlerin darbe yapmasını ya da kendi yapılarında olmayan demokrasiyi ikide birde "rayına oturtmaya" kalkmasını istemeyiz. Ama, Türk ordusu, her zaman varlığımızın ve bağımsızlığımızın güvencesidir. O bizim ordumuz... Bu linçler, bu hakaretler, bu saldırılar haksızlık. Günah... Türkiye geceleri derin uykudayken, uzaktaki dağlarda ulusuna o huzurlu uykuyu vermek için ölenlere haksızlık... Ve siz o ordunun, ömrü boyunca terörle savaşmış generalini "terörist" diye, bir hırsızmış gibi içeri attınız... Öyle mi?.. câiz midir? orduya saldirmak bekir c. ..................................... Cumhuriyet mitingleri câiz midir? ya bütün Türkiye Vatanini candan seven bütün Halkimiz sagcisiyla solcusuyla Meydanlardaydi bunun artik bu saatden sonra câiz´imi kalmis... daha Arap anlayışında medet umar gibi taktik peşinde olanlara burdan selam.. bu mitinlerin gücü hergecen gün ortaya cikiyor bu mitinlerin devami evet korku burdandir?
Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2008 17 yıl 12 Mart döneminin; “hızlı devrimci”lerin en sık anılan ve bıyık altı gülüşmelere konu olmuş “siyâsî çelişkiler”inden biridir: Vur emriyle aranan bir devrimci, resmî nikâh kıyamadığı sözlüsüyle “devrim nikâhı” kıyar; fakat içinde hep bir şüphe vardır: nikâh acabâ geçerli midir? . . Oldukça ilginç tespitler.Siyasi bir örgütleme bence de durumu ve yaşanaları daha açık seçik anlatmaya yeterdi.Bakın o mitinglerde yer alanlar her ne kadar bunu net olarak ifade etmeselerde ben o mitinglertin CHP olan kanadını düşünmüşümdür.Ama ne CHP ne de orda bulunanlar bunu kabullenmedi.İlginç olan ise o meydanlarda sivil bir vatandaş gibi boy gösteren siyasilerimizin siyasi olan rantlarıydı. O mitinglerde yer alanların benim gibi düşünüp düşünmemesi de çok önemli değil,eğer varsa kaygılar herkes alanlarda olma hakkına sahiptir.Kendi sesini duyurma hakkı demokrasinin bana sunduğu en güzel olan ayrıcakıltır.Caiz midir?Her ne kadar siyasi olan örgütlenememesi ile eleştirilibilinirse de bence caizdir!
Gönderi tarihi: 20 Temmuz , 2008 17 yıl Kutluyorum arkadasim,bundan daha güzel ifade edilemezdi,Kemalizmin kökü kazinacaktir diyor marksist bir dönek,cünkü kuyruk acisi var onda Marksizmin kökü kurumaya baslayinca onlarda Fetullah yandasi oldular. saygilarla
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.