Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Dünkü Hürriyet Gazetesinde, ana sayfada bir haber vardı ki aslında dehşet vericidir.

 

Rusya Devlet Başkanı Putin, Başbakanımız Tayyip Erdoğan'a, ABD'nin, İran'a yapacağı olası bir saldırı için üslerin kullandırılmamasını istemiş. Erdoğan'da kabul etmiş.

 

İşin dehşet verici yanı, böyle bir tehlikenin gerçekten olması. Hemde ciddi olarak. Putin, böyle bir tehlike uzak olsa, sanırım bu tip bir konuya girmezdi. Yani iş çok ciddi. Kapımızda gene savaş rüzgarları esiyor.

 

Amerika, petrol bölgelerinde, gücünü kullanmaktan kaçınmıyor artık. Tek kutuplu dünyanın bize armağanıda bu olsa gerek. Kontrolsüz bir güç yarattı.

 

Iran, uzun süredir, Rus teknolojisi kanalıyla oluşturuduğu, nükleer altyapısından dolayı suçlanıyordu ki

başına radikal bir cumhurbaşkanı seçilmesi ve bunun sert mesajları, Amerika'nın ekmeğine yağ sürmüş oldu.

 

Amerika, uzun yıllardır birşeylere karşı, gerek Orta Asya'da, gerek Orta Doğuda, yönetimlerle oynadı. Kimi grupları terörize eden politikalar güttü. Yöneticileri peykleştirdi. Ulusları kişiliksizleştirdi. Bir şekilde, bölgede istikrarı "sürekli olarak" bozacak, kutuplaşmalar yarattı. En eski politikadır " böl ve yönet".

 

Bunun kaçıncı sahnesini görüyoruz artık.

 

Gerçekten bugün, dündekinden daha fazla BM'in aktif rol oynama zamanıdır. Birleşmiş Milletler, yani dünya uluslarının ortak platformu, bu azgın güce, dur deme sürecine girmelidir. Dünya, böyle bir gücün başına geçecek kişinin oyuncağı olamayacak kadar değerli..

 

saNTo...

Gönderi tarihi:

bu konuyu paylaştığın için çok tşk ederim...

 

1 aydır böyle söylemler var zaten...ilk İsrail vuracam dedi şimdi Rusya ve ABD...

 

büyük ortadoğu yapacaklar bunu bi şekilde.ama Irakta olduğu gibi olmaz bu.Irak halkı amerikaya resmen gel dedi.saddam kafa tuttu sonra yerin dibine saklandı.halaylar çekildi abd conileri için.İrana girerlerse çıkamazlar.ayrıca abd ırağa girdi girmesine ama hala kontrolü ele almış değil.hergün kaç kişi ölüyor.abd halkı buna karşı çıkacaktır...avrupa zaten abd ile nasıl arayı bozmadan askerlerimi ıraktan çeksem diye hesaplar yapıyor...

 

Saldıramaz demiyorum ama hemen olmaz bu...Eğer olursa Iraktan çok farklı olacağı kesin...

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Sevgili marti_name,

 

Haklısın belki bir süreç daha geçecek ama genede ne büyük bir tehlike!

Belki tutunamayacak ama yakıp yıkacak.. Sonra sırada Suriye'mi olacak ?

Sonuçta şiddet şiddeti doğuracak.

Sadece daha güçlü kin ve nefret tohumları serpecek, düşen her bomba.

 

İletişimin bu kadar yoğun olduğu bir dünyada, bu kadar savaş ve düşmanlığı benim aklım almıyor.

Yeni dünya düzeninin, "tek dişi kalmış" medeniyet canavarı. Zavallı medeniyet !

 

Üstelik, iki büyük Dünya Savaşı dehşeti yaşamış -aynı yüzyılda- dünya. Daha dün yani..

İnsanlık ne zaman ders alacak ?

 

Hala hazin çağda yaşamaya devam ediyoruz..Einstein'in deyimiyle..

 

Önyargıları kırmak ne zaman atomu parçalamaktan kolay olacak ??

 

Selamlar,

 

SaNTo...

Gönderi tarihi:

birincisi Irak direnişi ABD'ye ortadoğuda girişeceği işgal maceralarının nasıl bir bedeli olduğunu göstermiştir.

 

İran Irak değildir. bir kere halkı mevcut yönetinme son derece bağlı, iktidar sivil örgütleri aracılığıyla halk üzerinde baya güç sahibi, besiç milisleri, devrim muhaffızları, ayetullahlar. İran tablosu bir işgale uğradığından Irak'tan farklı oalrak ülkenin tamamının direnişçi oalcağı yönünde. Politize olmuş ve devamlı ajite edilen bir halk.

 

Sonra mantıklı olalım Irak'ta idareyi hiç bir türlü elinde tutamayan seçtirdiği devlet başkanının bile sözünün başkentte dahi geçmediği ABD nasıl girişecek İran macerasına. ABD'nin Şiilerle karşı karşıya geldiği dönemde ABD nin ödün vermesiyle sonuçlandı El Sadr'ın hakimiyeti tanındı ve onun şehirlerindeki polis teşkilatları dağıtıldı. yani daha Irak'ta ABD şiilerle başedemedi. Bir de İran'a saldıracak he.

Gönderi tarihi:

---------

Bence tahran vurulabilr ve tamamiyle yazınızda belirtiğiniz gibi SaNTo;

Amerika, petrol bölgelerinde, gücünü kullanmaktan kaçınmıyor artık. Tek kutuplu dünyanın bize armağanıda bu olsa gerek. Kontrolsüz bir güç yarattı.... Iran, uzun süredir, Rus teknolojisi kanalıyla oluşturuduğu, nükleer altyapısından dolayı suçlanıyordu ki başına radikal bir cumhurbaşkanı seçilmesi ve bunun sert mesajları, Amerika'nın ekmeğine yağ sürmüş oldu.

 

En son gelişme ise 'Tahran nükleer silah peşinde' olduğu...

Batılı istihbarat servislerinin, İran'ın nükleer silah üretmeye çalıştığı yönünde bir rapor yazdığı ve bu raporun Avrupalı dışişleri bakanları tarafından bilindiği öne sürüldü. İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesi Avrupa istihbarat servislerinin İran konusunda bir rapor hazırladığını ve gazetenin muhabirlerinin bu raporu gördüğünü yazdı. Ian Cobain ve Ian Traynor 'un ''gizli servisler İran'ın bir nükleer silahı bitirmeye çalıştığını söylüyor'' başlıklı haberine konu olan raporun Avrupa dışişleri bakanlarına da gösterildiği kaydedildi.

 

1 Temmuz 2005 tarihli ve 55 sayfalık rapora göre, İranlı bilim adamları Avrupa'ya ulaşabilecek balistik bir füze üretebilmek için de malzeme arayışında. İstihbarat raporunun İngiliz, Fransız, Alman ve Belçika gizli servislerinin verdiği bilgilerle oluşturulduğu belirtildi. Haberde, söz konusu raporun Avrupalı dışişleri bakanlarına da gösterildiği ve ''haydut devletlere'' yaptıkları satışlara dikkat etmeleri uyarısı yapıldığı öne sürüldü.

Habere göre aynı raporda silahlanma yarışına katılan İran şirketlerinin de bir listesi var. Gazete ayrıca Avrupalı dışişleri bakanlarının da gördüğü ifade edilen raporda, Suriye ve Pakistan'ın da uranyum zenginleştirme ve füze programları oluşturmak amacıyla teknoloji ve kimyasal madde satın almaya çalıştığı uyarısının bulunduğunu aktardı.

Ahmedinecad: Geri adım atmayacağız

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad da İran'ın nükleer yakıt teknolojisi araştırmaları konusunda ''geri adım atmayacaklarını'' söyledi. Ahmedinecad, devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, İran'ın, ''sabır ve sağduyuyla bir takvime uygun olarak nükleer yakıt teknolojisi araştırmaları yolunda ilerleyeceğini'' belirtti. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkan Yardımcısı Muhammed Saidi 'nin, ''yakın bir gelecekte Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) denetimi altında nükleer yakıt teknolojisi konusundaki araştırmalarına yeniden başlayacaklarını'' söylemesi üzerine ABD İran'ı uyarmıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack , nükleer yakıt teknolojisi konusundaki araştırmaların, İran'ın nükleer silah geliştireceği yönündeki şüpheleri arttıracağını belirterek ''İran, uranyum zenginleştirmeyle ilgili herhangi bir adım daha atarsa uluslararası toplum İran'ın nükleer isteklerini dizginlemek için ilave tedbirler düşünmek zorunda kalacaktır'' demişti.

 

-

Gönderi tarihi:

Amerika'nın İran'a karşı kütlesel bir askeri operasyon başlatması düşük bir olasılık olarak görünüyor. Savaşlar genel olarak görülen sonuçlarından daha fazlası için planlanıp gerçekleştirilir. Vietnam savaşı Amerika için bir yenilgi değildi. Orada amaç Vietnam'ın Komünizm'in Pasifikteki güçlü bir peyki olmasını engellemekti. Nitekim, Vietnam savaş ile güçten düşürüldü ve, somut sınırlarla olmasa bile, ikiye bölündü. Bu şekilde Komünist Rusya güçlü bir müttefikten mahrum kaldı. Dünya daha kansız ama daha fonksiyonlu bir soğuk savaş sürecine girdi.

 

Irak savaşı da beklenen politika-üstü hedeflerine ulaşmış gibi görünüyor. Burada amaç bölgenin kontrol edilebilirliğini arttırmaktı; nitekim öyle oldu. Orta Doğu'nun en büyük büyükelçiliğinin inşası Amerika'nın bölgede kalmaya ne kadar istekli olduğunun kanıtı. Afganistan'ı da unutmamak gerek. Bu ülke daha çok konumu itibariyle önem arz ediyordu. İki büyük savaş zaten Amerika'yı Ortadoğu'nun büyük bir oyuncusu durumuna getirdi.

 

Irak savaşı İran'ın ekmeğine yağ sürmüş oldu. İran bölgede artık daha büyük bir oyuncu. Amerika neden kendini ayağından vursun? Genel olarak Amerika İran'la olan ilişkilerini Libya'yla olan ilişkileri seviyesine yükseltmek istiyor ancak İran'ın katı tutumu buna engel oluyor. En yakın çözüm bir savaş

değil, 2005'te şahit olduğumuz rejim değişikliklerine benzer bir değişiklik olurdu. İran'da artan büyük bir kesim artık büyük oranda geçmişte kalan katı idareden şikayetçi. Yumuşak bir değişim, dengeleri alt üst eden bir savaştan daha tercih edilebilir bir seçenek. Ve bu mümkün.

 

Kısa aralıklarla iki konvansiyonel savaş bölge için yeterince tahrip edici oldu zaten. Bir diğer savaşa kimsenin tahammülü yok. Amerika'nın da tahammülü yok. Amerika'nın askeri politikası da buna izin vermez. Normal olarak ABD halihazırda savaştığı bir ülkeden daha büyük ikinci bir ülkeyle savaşa girişmez.

 

Elbette ABD'yi İran'a karşı askeri müdaheleden caydıracak en etkin güç halkıdır. Yoksa ekonomik ya da askeri endişeler ABD'yi amaçladığı bir savaştan geri çeviremez. Artan sayıda Amerikalı artık daha kapsamlı bir izolasyon için tercih ortaya koyuyor. İmparatorluğun karakteri dengeleri yerinden oynatan güç olmak iddiasından, dengeleri koruyan devlet şekline bürünüyor. Amerika artık durup nefes almak ve kendi kabuğuna çekilerek baştan ortaya koyduğu özgürlük-eşitlik-adalet üçlüsünün son perdesini açmaya hazırlanıyor.

Gönderi tarihi:

ramell vietnam savaştan önce ikiye bölünmüştü savaştan sonra tek vietnam oldu.

ayrıca savaştan önce sava sonrası durumuna göre çok daha güçsüz bir ülkeydi.Ho chi Minh'in iktidara gelmesiyle Vietnam sınırları ve çevresi ABD ye tamamen kapatıldı.

İkincisi Vietnam Sovyetler'in değil Çin'in olası ve gerçekleşen müttefikiydi, ünlü Şükran gecesinde gönüllüler adı altında 500,000 çin askeri vietnama girip amerikalıalra saldırdı ve kuzey vietnamdan güeny vietnam sınırına kadar sürdü. zaten Çin'le Sovyetlerin arasındada bir soğuk savaş vardı. hatta bu bir keresinde Çin sovyet sınırında sıcak çatışmaya dönüştü. yani biraz bilgi.

 

 

Irak savaşının amerika açısından başarılı olduğunu nereden çıakrdın. Irak savaşının sonuçları şunlardır:

 

Irak savaşıyla beraber Amerika'nın İran'a, Suriye'ye, Kuzey Kore'ye, Küba'ya önümüzdeki yirmi yıl için herhangi bir askeri operasyon yapma ihtimali ortadan kalkmıştır. Irak savaşının amerikan bütçesinde yarattığı tahribatın etkileri sokaktaki amerikalıalrın yaşamına şiddetle tesir etmeye başlamış ve amerika soğuk savaşta vermediği bütçe açığını vermiştir. Bölgede bu savaş ABD nin gücünü arttırmamış aksine suriye ve İran rejimlerini cesaretlendirmiştir. Suriye'nin ABD misyonunu temsil eden şahıslara açık açık düzenlediği suiaktler gibi.

 

İran'da senin iddia etiğin artan kesim mevcut rejimdne şikayetçi olmamış. Amerikan tehdidiyle beraber statükoya ve mevcut rejime bir sne öncesine göre çok daha destek verir hale gelmiştir. Seçimleri kimin kazandığını unutma. Ahmedi Necatı açık farkla seçen İran ABD karşısında rejimine sarılmıştır.

 

Amerika'nın Irak'taki başarısızlığı kendi kıtasındaki anti amerkancıları güçlendirmiş ve bir çok latin amerika ülkesinde radikal anti amerikancı liderler iktidara oturmuştur.

 

İstediği an bir ülkeyi tamamen ele geçirebilecek olarak sanılan ABD nin Irak gibi zayıf bir orduya sahip ülkede bile 2 yılda başkent haricinde hiç bir yeri (oda kısmen) idare edemediğinin görülmesi ABD'Nin bu imajını yıkmıştır.

 

Irka gibi halkın yüzde 80 inin rejiem muhalif olduğu bir ülkede ki bu zaaf. İran, suriye, küba, kuzey kore gibi halklarının radikal biçimde rejimlerine bağlı olduğu ülkelerde amerika'Nın gireceği hiç bir maceranın nihai zafer getirmiyeceği ortaya çıkmıştır.

Gönderi tarihi:

ramell vietnam savaştan önce ikiye bölünmüştü savaştan sonra tek vietnam oldu.

ayrıca savaştan önce sava sonrası durumuna göre çok daha güçsüz bir ülkeydi.Ho chi Minh'in iktidara gelmesiyle Vietnam sınırları ve çevresi ABD ye tamamen kapatıldı.

İkincisi Vietnam Sovyetler'in değil Çin'in olası ve gerçekleşen müttefikiydi, ünlü Şükran gecesinde gönüllüler adı altında 500,000 çin askeri vietnama girip amerikalıalra saldırdı ve kuzey vietnamdan güeny vietnam sınırına kadar sürdü. zaten Çin'le Sovyetlerin arasındada bir soğuk savaş vardı. hatta bu bir keresinde Çin sovyet sınırında sıcak çatışmaya dönüştü. yani biraz bilgi.

Irak savaşının amerika açısından başarılı olduğunu nereden çıakrdın. Irak savaşının sonuçları şunlardır:

 

Irak savaşıyla beraber Amerika'nın İran'a, Suriye'ye, Kuzey Kore'ye, Küba'ya önümüzdeki yirmi yıl için herhangi bir askeri operasyon yapma ihtimali ortadan kalkmıştır. Irak savaşının amerikan bütçesinde yarattığı tahribatın etkileri sokaktaki amerikalıalrın yaşamına şiddetle tesir etmeye başlamış ve amerika soğuk savaşta vermediği bütçe açığını vermiştir. Bölgede bu savaş ABD nin gücünü arttırmamış aksine suriye ve İran rejimlerini cesaretlendirmiştir. Suriye'nin ABD misyonunu temsil eden şahıslara açık açık düzenlediği suiaktler gibi.

 

İran'da senin iddia etiğin artan kesim mevcut rejimdne şikayetçi olmamış. Amerikan tehdidiyle beraber statükoya ve mevcut rejime bir sne öncesine göre çok daha destek verir hale gelmiştir. Seçimleri kimin kazandığını unutma. Ahmedi Necatı açık farkla seçen İran ABD karşısında rejimine sarılmıştır.

 

Amerika'nın Irak'taki başarısızlığı kendi kıtasındaki anti amerkancıları güçlendirmiş ve bir çok latin amerika ülkesinde radikal anti amerikancı liderler iktidara oturmuştur.

 

İstediği an bir ülkeyi tamamen ele geçirebilecek olarak sanılan ABD nin Irak gibi zayıf bir orduya sahip ülkede bile 2 yılda başkent haricinde hiç bir yeri (oda kısmen) idare edemediğinin görülmesi ABD'Nin bu imajını yıkmıştır.

 

Irka gibi halkın yüzde 80 inin rejiem muhalif olduğu bir ülkede ki bu zaaf. İran, suriye, küba, kuzey kore gibi halklarının radikal biçimde rejimlerine bağlı olduğu ülkelerde amerika'Nın gireceği hiç bir maceranın nihai zafer getirmiyeceği ortaya çıkmıştır.

 

Iran sanction larla yipratilacak. Daha

Epey muddet var. Tek basina giremez.

Avrupa girmez gibime geliyor.

 

Asil Hedef su yolu olan Suriye Lubnan

Ve tabii Turkiye. Turkiye bildigimiz gibi

Suriye Lubnan iliskileri bozuk, Tehlike

Suriyenin Iranla birlesmesi.

 

Maksar kuvvetli bir Kurt ordusuydu

O olmadi.

 

Amerikanin askere ihtiyaci var, afganistandan askeri cekecekler, fakat

Nato Afganistana gitmesse ne olacak.

 

O bolgede Irandan sonra en kuvvetli

Ordu kimde.

 

Bu sorular size son gunlerin gundeminden

Bir seyler soyluyormu.

 

Putin hicnbir zaman ABD'den resmen

Ayrilmassa Hic bir liderle Amerikayla

Bir olma diye pazarlik yapmaz yaparsa da

Sizmaz

 

Bakalim mesele tekrar Birlesmis Milletler

Security Council'de

 

AYRICA MOLLALARIN AMERIKA'DAN

SENELERCEDIR DESTEK ALDIKLARINI

BILIYORMUYDUNUZ? ONLARDA

ABD'Nin kontrolu altinda.

 

Su meselesi su anda Petrol den daha onemli

Gundemde hic yok. Buna hadiselerin

Analizini yaparken cok dikkat etmek lazim.

Gönderi tarihi:

CYRANO, ben Vietnam'ın savaş sonrası fiili olarak bölündüğünü söylemedim. Benim söylediğim, Kuzey ile Güney arasındaki uçurumun arttığı ve, senin de söylediğin gibi, Amerika'ya dolayısıyla bütün dünyaya kapalı bir Vietnam'ın eskisinden daha zayıf düştüğü. Ama silah yönünden değil tabii. Savaş sırasında Amerikan desteğini yanında bulan Güney ordusu bölgenin en büyük silah deposu haline getirilmişti. Kuzeylilerin 1975'te Güney'i ilhakı ile birlikte Vietnam Asya'nın silah bakımından en zengin ülkesi oldu.

 

Vietnam ekonomisi 1990'ların liberalizason hareketine kadar büyük ölçüde tarım ölçekli bir ekonomi olarak kaldı. yani savaş öncesi durumundan büyük bir farklılık gösteremedi. Savaş zirai üretim ve ihracatı büyük ölçüde engelledi; yani savaş sonrası savaş öncesi durumdan asla iyi olmadı. 90'lar boyunca süren %8.5'luk büyümeye rağmen kişi başına düşen milli gelir 350 dolarlar civarında seyretti. Bugün Viatnam Batı'ya, yani Amerikan ekonomik modelinin başını çektiği küresel sermayeye katılmadıkça üçüncü dünya ülkesi görünümünden kurtulamaz.

 

Vietnam neden bir yenilgiydi sizce? Amerikan büyükelçiliğinden tamamen sivil bir operasyon olarak adlandırılan helikopterlerle çatıdan elçilik görevililerinin alınması yüzünden mi?

 

Saygon düştü, çünkü Kuzey Vietnamlilar kasten ve soğukkanlılıkla, müttefik kuvvetlerin tamamen geri çekilmesini bekledikten sonra Paris Antlaşmasını hiçe saydılar. Komunistler Hitler'in Blitzkrieg'ini hatırlatan dört zırhlı birlikle saldırıya geçtikler. Bu yeni savaşta Kuzey ordusu kendisinden sayıca az olan güney ordusunu yendi- ama Amerikalılar orada değildi! Amerikan ordusu Vietnam'da yenilmedi. Amerikan ordusu herhangi bir çatışmada yenilerek geri çekilmedi. Askeri açıdan eşine rastlanmayan bir performans sergiledi.

 

K. Vietnam nasıl Çin'in "olası" müttefiğiydi? Ve Rusya'nın K. Vietnam'ı desteklemediğinden emin misiniz? Biraz araştırın lütfen. Kuzey Vietnam Güney'e karşı Rus tanklarını kullandı ve silahların üzerinde, Steinbeck'in de belirttiği gibi, Çince ve Rusça yazılar yazıyordu.

 

Irak savaşının bir yenilgi mi yoksa zafer mi olduğunu savaşın nasıl bittiği ya da neye mal olduğu değil, savaştan sonra olacaklar belirleyecek. Amerika'nın Bağdat dışında varlık gösteremediği iddiası komikten de öte. Varlık göstermiyor; çünkü bunu istemiyor. Fakat hangi güç Birleşik Devletlerin istediği herhangi bir yerde bir askeri operasyon ya da tutuklama yapmasına engel olabiliyor? Bu, Amerika'nın coğrafik değilse de siyasi bir zafer kazandığının açık bir göstergesi.

 

Irak savaşının sonu yok gibi görünüyor; çünkü, heryerde olduğu gibi ırak'ta da farklı çıkar çevreleri farklı amaçlar için masaya kart sürüyor. Yüzde seksenin rejim muhalifi olması gerçeği Irak savaşını kolay bir savaş yapmaz. Çünkü, savaşlar ulusları birleştirir. Ve eğer savunulacak bir amaç varsa son fert de ölünceye dek bu amaç savunulur. Irak savaşı şu anda düzensiz orduya karşı veriliyor. Askeri açıdan bu en zor savaş çeşidi. İran'a olası bir müdahelede ABD karşısında düzenli birlikleri bulacaktır. Ve muhtemelen savaş kentlere ve kasabalara yayılmadan, askerler arasında gerçekleşecektir. Bu bakımdan İran'ın konvansiyonel bir savaşta Amerika için Irak'tan daha kolay bir lokma olacağı açıktır. Elbette savaş sonuç olarak kaybettirdiklerinden daha fazlasını kazandırmaz. Yani bu iki taraf için de tehlikeli bir oyundur.

 

Irak'ta olanlar Amerikan dış politikasının gelecek on yıllarını şekillendirecektir. Erken geri çekilme çağrılarına rağmen ABD aktif bir şekilde olayların içinde kalmalı ve anayasa üzerinde tüm tarafların konsensüsünü sağlamalı, Irak güvenlik güçlerini eğitmeli, ekonomik yapılanmayı desteklemelidir. Süper güçlerin işleri yarım bıraktıklarında neler olabileceğini Vietnam'da gördük zaten. Karar verici olarak Amerika'nın yanlış kararları bile küçük gruplar arasındaki olası ölümcül zıtlaşmalar ve pasta bölüşüm savaşlarından daha tercih edilebilirdir.

 

Erken bir geri çekilme,ayrıca, daha geniş bölgesel zıtlaşmalara yer verecek bir kıvılcımı ateşleyebilir. Amerika'nın yapılacaklar listesinde şunlar olmalıdır:

*Bütün Iraklı politik partiler arasındaki diyalogu tesis etmek ve korumak.

*Irak hükumetinin anayasa yapımı sürecine yardım etmek.

*BM'nin ulus inşa sürecine aktif katılmını sağlamak. (Japonya ve Almanya) Afrika yanlış bir deneyimdi ve orada Avrupa çizdiği yapay ve doğrusal sınırlar arasında bir ulus inşa edemedi. Avrupa'nın en başarılı ulus inşa modeli Amerika oldu. [burada da eyalet sınırlarının doğrusallığını hatırlayın]

 

Irak Orta Doğu'da umut kapılarını açabilir ve musluktan akan kan kısa zamanda kesilerek bölgenin doğal zenginliklerinin iyi bir şekilde kullanılmasına sebep olur. Amerika'nın ulus inşa modeli Orta Doğu gerçekleriyle bütünüyle uyuşmuyordu. Üstelik Amerika yakın zamana kadar Orta Doğu politkasının Avrupalı karar alıcılara bırakmıştı. ABD nisbeten yeni bir oyuncu ve bilmedikleri bildiklerinden fazla değil. Orta Doğu büyük ve kaynayan bir kazan. Amerikan süper gücü dışında Orta Doğu'ya barış getirebilecek başka bir irade mevcut değil. [bosna'yı hatırlayın] Ve ne yazık ki, politk arena da Medeniyet birliği geçerli bir ölçü değil. [İran'ın Azerbaycan-Ermenistan savaşında Ermenilerin yanında yer alması] Politik arena yeterince kirli. Amerikan vaad edilen toprak ve Kudüs Krallığı geleneği Irak'ta da gün yüzüne çıktı. Amerika söylemlerinde samimi idi. Eylemlerine gelince; sonuçlarına katlanmak zorunda. Burada bize düşen bu yeni durumdan mümkün olan maksimum iyiliği çıkarabilmek.

 

Amerikan ekonomisinden bahsetmişsin ama kanıt sunmamışsın. Benim iddiam: Amerika dünyanın en dinamik ve üretken ekonomisine sahip. Dış borçları çevrilebilir; üstelik Amerika'ya borçlu olan ülkelerin geri ödemeleri ikiz açıkları kapatabilecek büyüklükte. Büyük Britanya'nın dış borçu cari gelirinin yüzde yüz otuzu. Bu oran Amerika'da yüzde altmışlara tekabül ediyor. GSMH'ye oranla dünyanın en borçlu ülkesi Japonya; sizin eski mucizeniz.

Gönderi tarihi:

kısa net tek cvp

yiyosa vursun

Gönderi tarihi:

CYRANO, ben Vietnam'ın savaş sonrası fiili olarak bölündüğünü söylemedim. Benim söylediğim, Kuzey ile Güney arasındaki uçurumun arttığı ve, senin de söylediğin gibi, Amerika'ya dolayısıyla bütün dünyaya kapalı bir Vietnam'ın eskisinden daha zayıf düştüğü. Ama silah yönünden değil tabii. Savaş sırasında Amerikan desteğini yanında bulan Güney ordusu bölgenin en büyük silah deposu haline getirilmişti. Kuzeylilerin 1975'te Güney'i ilhakı ile birlikte Vietnam Asya'nın silah bakımından en zengin ülkesi oldu.

 

Vietnam ekonomisi 1990'ların liberalizason hareketine kadar büyük ölçüde tarım ölçekli bir ekonomi olarak kaldı. yani savaş öncesi durumundan büyük bir farklılık gösteremedi. Savaş zirai üretim ve ihracatı büyük ölçüde engelledi; yani savaş sonrası savaş öncesi durumdan asla iyi olmadı. 90'lar boyunca süren %8.5'luk büyümeye rağmen kişi başına düşen milli gelir 350 dolarlar civarında seyretti. Bugün Viatnam Batı'ya, yani Amerikan ekonomik modelinin başını çektiği küresel sermayeye katılmadıkça üçüncü dünya ülkesi görünümünden kurtulamaz.

 

Vietnam neden bir yenilgiydi sizce? Amerikan büyükelçiliğinden tamamen sivil bir operasyon olarak adlandırılan helikopterlerle çatıdan elçilik görevililerinin alınması yüzünden mi?

 

Saygon düştü, çünkü Kuzey Vietnamlilar kasten ve soğukkanlılıkla, müttefik kuvvetlerin tamamen geri çekilmesini bekledikten sonra Paris Antlaşmasını hiçe saydılar. Komunistler Hitler'in Blitzkrieg'ini hatırlatan dört zırhlı birlikle saldırıya geçtikler. Bu yeni savaşta Kuzey ordusu kendisinden sayıca az olan güney ordusunu yendi- ama Amerikalılar orada değildi! Amerikan ordusu Vietnam'da yenilmedi. Amerikan ordusu herhangi bir çatışmada yenilerek geri çekilmedi. Askeri açıdan eşine rastlanmayan bir performans sergiledi.

 

K. Vietnam nasıl Çin'in "olası" müttefiğiydi? Ve Rusya'nın K. Vietnam'ı desteklemediğinden emin misiniz? Biraz araştırın lütfen. Kuzey Vietnam Güney'e karşı Rus tanklarını kullandı ve silahların üzerinde, Steinbeck'in de belirttiği gibi, Çince ve Rusça yazılar yazıyordu.

 

Irak savaşının bir yenilgi mi yoksa zafer mi olduğunu savaşın nasıl bittiği ya da neye mal olduğu değil, savaştan sonra olacaklar belirleyecek. Amerika'nın Bağdat dışında varlık gösteremediği iddiası komikten de öte. Varlık göstermiyor; çünkü bunu istemiyor. Fakat hangi güç Birleşik Devletlerin istediği herhangi bir yerde bir askeri operasyon ya da tutuklama yapmasına engel olabiliyor? Bu, Amerika'nın coğrafik değilse de siyasi bir zafer kazandığının açık bir göstergesi.

 

Irak savaşının sonu yok gibi görünüyor; çünkü, heryerde olduğu gibi ırak'ta da farklı çıkar çevreleri farklı amaçlar için masaya kart sürüyor. Yüzde seksenin rejim muhalifi olması gerçeği Irak savaşını kolay bir savaş yapmaz. Çünkü, savaşlar ulusları birleştirir. Ve eğer savunulacak bir amaç varsa son fert de ölünceye dek bu amaç savunulur. Irak savaşı şu anda düzensiz orduya karşı veriliyor. Askeri açıdan bu en zor savaş çeşidi. İran'a olası bir müdahelede ABD karşısında düzenli birlikleri bulacaktır. Ve muhtemelen savaş kentlere ve kasabalara yayılmadan, askerler arasında gerçekleşecektir. Bu bakımdan İran'ın konvansiyonel bir savaşta Amerika için Irak'tan daha kolay bir lokma olacağı açıktır. Elbette savaş sonuç olarak kaybettirdiklerinden daha fazlasını kazandırmaz. Yani bu iki taraf için de tehlikeli bir oyundur.

 

Irak'ta olanlar Amerikan dış politikasının gelecek on yıllarını şekillendirecektir. Erken geri çekilme çağrılarına rağmen ABD aktif bir şekilde olayların içinde kalmalı ve anayasa üzerinde tüm tarafların konsensüsünü sağlamalı, Irak güvenlik güçlerini eğitmeli, ekonomik yapılanmayı desteklemelidir. Süper güçlerin işleri yarım bıraktıklarında neler olabileceğini Vietnam'da gördük zaten. Karar verici olarak Amerika'nın yanlış kararları bile küçük gruplar arasındaki olası ölümcül zıtlaşmalar ve pasta bölüşüm savaşlarından daha tercih edilebilirdir.

 

Erken bir geri çekilme,ayrıca, daha geniş bölgesel zıtlaşmalara yer verecek bir kıvılcımı ateşleyebilir. Amerika'nın yapılacaklar listesinde şunlar olmalıdır:

*Bütün Iraklı politik partiler arasındaki diyalogu tesis etmek ve korumak.

*Irak hükumetinin anayasa yapımı sürecine yardım etmek.

*BM'nin ulus inşa sürecine aktif katılmını sağlamak. (Japonya ve Almanya) Afrika yanlış bir deneyimdi ve orada Avrupa çizdiği yapay ve doğrusal sınırlar arasında bir ulus inşa edemedi. Avrupa'nın en başarılı ulus inşa modeli Amerika oldu. [burada da eyalet sınırlarının doğrusallığını hatırlayın]

 

Irak Orta Doğu'da umut kapılarını açabilir ve musluktan akan kan kısa zamanda kesilerek bölgenin doğal zenginliklerinin iyi bir şekilde kullanılmasına sebep olur. Amerika'nın ulus inşa modeli Orta Doğu gerçekleriyle bütünüyle uyuşmuyordu. Üstelik Amerika yakın zamana kadar Orta Doğu politkasının Avrupalı karar alıcılara bırakmıştı. ABD nisbeten yeni bir oyuncu ve bilmedikleri bildiklerinden fazla değil. Orta Doğu büyük ve kaynayan bir kazan. Amerikan süper gücü dışında Orta Doğu'ya barış getirebilecek başka bir irade mevcut değil. [bosna'yı hatırlayın] Ve ne yazık ki, politk arena da Medeniyet birliği geçerli bir ölçü değil. [İran'ın Azerbaycan-Ermenistan savaşında Ermenilerin yanında yer alması] Politik arena yeterince kirli. Amerikan vaad edilen toprak ve Kudüs Krallığı geleneği Irak'ta da gün yüzüne çıktı. Amerika söylemlerinde samimi idi. Eylemlerine gelince; sonuçlarına katlanmak zorunda. Burada bize düşen bu yeni durumdan mümkün olan maksimum iyiliği çıkarabilmek.

 

Amerikan ekonomisinden bahsetmişsin ama kanıt sunmamışsın. Benim iddiam: Amerika dünyanın en dinamik ve üretken ekonomisine sahip. Dış borçları çevrilebilir; üstelik Amerika'ya borçlu olan ülkelerin geri ödemeleri ikiz açıkları kapatabilecek büyüklükte. Büyük Britanya'nın dış borçu cari gelirinin yüzde yüz otuzu. Bu oran Amerika'da yüzde altmışlara tekabül ediyor. GSMH'ye oranla dünyanın en borçlu ülkesi Japonya; sizin eski mucizeniz.

 

"DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

 

ABD’nin açığı yeni bir rekor kırdı

Nick Beams

26 Temmuz 2005

İngilizce’den çeviri (21 Haziran 2005)

ABD’nin ödemeler dengesi açığı yılın ilk çeyreğinde, 2004’ün son üç ayında ulaştığı bir önceki 188,4 milyar dolar tutarındaki rekoru yüzde 3.6 oranında aşarak ve açığın 190 milyar dolar olacağına dair beklentilerin çok üzerine çıkarak tüm zamanlardaki en yüksek düzeyine, 195,1 milyar dolara ulaştı. Bu son rakam ABD’nin ödemeler açığının yıllık 780 milyar dolarda seyrettiği, bunun finanse edilmesinin dünyanın geri kalanından - asıl olarak Japonya, Çin ve diğer Asya ülkelerinden - her gün 2 milyar dolar gerektirdiği anlamına geliyor."

 

"2004 yılı cari işlemler açığı, 2003 yılındaki bir önceki 519,7 milyar dolarlık rekorun yüzde 28.6 oranında üstüne çıkarak 668.1 milyar dolarla rekor kırmıştı. Ancak eğer mevcut eğilimler sürerse bu yılın açığı daha da büyük olacak."

 

 

 

sen ABD nin bütçesiyle ilgili idda ettiğim için kanıt istiyorsan zaten gündemi takip etmiyorsun demektir. Senato ABD başkanına bütçeyle ve cari açıkla ilgili her gün yeni savunma talepleri gönderiyor.

 

biz sana Rusya Vietnam'ı desteklemedi demedik. Vietnam olası sovyet değil çin müttefikiydi dedik. Sovyetler ABD ile bir anlaşma yapmış ve ABD nin Nasır iktidarına karşı, İsraili silah yönünden desteklememesi durumunda Vietnam'a askeri yardım yapmıyacağını taahüt etmiş. Fakat Nixon'un İsraile tank göndermesiyle anlaşma bozulmuş ve ancak o saatten sonra Sovyetler Vietnam'a yardıam başlamıştır. Vietnam'ın savaştan sonra kzueyi ve güenyi arasında açı olduğunu iddia etmek tamamen saçmalıktır. aksine savaştan önce olan bu açı kapatılmış ve Vietnam tek bir ülke haline gelmiş o tarihten sornada hiç bir iç kargaşa yaşamamıştır.

 

Aynen söylediğim gibi ABD nin Irak'ta bağdat dışına hiç bir zaman kontrolu ele alamamıştır. aynı şey Afgansitan içinde geçerli oradada Kabil dışıdna hiç bir bölgede ABD ya da Nato'nun kontrolu yoktur. başkent dışındaki şehirler ya taliban'ın yada diğer afgan gruplarının kontrolundedir.

 

Irka savaşından sonra olanalrı sıraladım. Dünya daki tüm anti amerikancı ülkeler cesaretlenmiş vek endi kıtasında bir bir radikal anti amerikancılar, iktidara gelmiştir. en son bolivyadaki morales gibi. latin amerika topiğimde göreceğin siyasi gözlemlerde kıtanın önümzüdeki yıl seçimlerinde kimlerin iktidarında oalcağıda açıktır. Ve hala söylüyorum İran'da halkın artan oranda rejimden soğuduğu tam bir saçmalık ve uydurmadır. Seçimleri İranda farkla en radikal aday kazanmıştır ve mevcut rejime en bağlı aday. Ve İran dış politikası sertleşmiştir.

 

ABD Irak'ta tam bir batağa oturmuştur. Bütçesinde yaşanan infial bir yana. tüm dünyada onun herşeye muktedir imajı yerle bir olmuş Irak gibi iç karışıklığı bol olan, ordusu güçsüz ve dünyadan tecrit olmuş bir ülkede saplandığı batak. onun İran gibi güçlü bir ordu ve partizan bir halka sahip bir ülkeye askeri mdüahelesinin önümüzdkei 20 yıl içinde ufukta bile görünmediğini göstermiştir. Ahmedinecad bunun farkındadır.

 

unutmadan ABD nin ikinci dünya savaşıdnan sonra ( gerçi ondada kara savaşında tam bir başarısızlık göstermiş ve japonalrın maden sıkıntısı yüzünden çekmilmesiyle) hiç bir kara savaşını kazanamamıştır. hangi ülkeye kara harekatı yapsa, bozgun ve başarısızlığa uğramıştır. aksi örneğini bilen söylesin.

Gönderi tarihi:

Savaş ve beklenmedik doğal felaketlerin sebep olduğu bütçe açıkları geleneksel olarak halka salınan geçici vergilerle finanse edilir. ABD yönetimi ise yaklaşık altı yıldır sürekli vergi kesintilerine gitmekte. Hatta, Başkan'ın son vergi planı, bu kesintileri sürekli hale getirmek üzerine kurulu. Fakat bundan daha da önemli olanı, vergide adaleti sağlamak endişesi; ki çoğu ülke böyle bir endişeye sahip değil. Başkan'ın planı yıllık gelirleri 35.000 dolara kadar olan ailelerin ödemek zorunda oldukları vergi oranını yüzde yüz kesmek. http://www.whitehouse.gov/news/reports/taxplan.html Bu adresteki tablo sana yardımcı olur sanırım. İşte, vergi kesintileri ve savaşın ekstra maliyeti, askeri ve uzay harcamalarıyla ve Medicaid, Medicare, No Child Left Behind gibi sosyal ağırlıklı programlarla birleşince bütçenin açık vermemesi imkansız gibi görünüyor. Normal olarak bu durumlarda en yakın ve kestirme çare vergi oranlarını artırarak fon ihtiyacını karşılamaktır. Ama halk ile birlikte ve halk tarafından kurulan bir cumhuriyet olan ABD, halkının refahını devlet gururuna tercih ediyor. 17 Ağustos depremi sonrasında salınan ve daha sonra birçoğu sürekli hale getirilen vergileri hatırlayın. Oysa ABD, Katrina ve Rita gibi, mali zararları 17 Ağustos'u yüze katlayan öngörülemez felaketlerin ardından bile vergi artırımına gitmedi. Bu size açık bir sinyal gönderebilmeli. Benim anladığım, ABD'nin halkıyla birlikte sorunların üstesinden geleceğine olan inancı acele kararlar ve halkı fakirleştirecek tedbirler almasına engel.

 

Amerikan ekonomisinin gücü bütçe açıklarının da ötesinde. Ama, eğer hala tatmin olamadıysanız, o cepheden de iyi haberler gelmeye başladı bile. Üstelik bu iyi haberler, sizinki gibi geçen yılın haziran ayına kadar da uzamıyor.

 

http://business.timesonline.co.uk/article/...1937107,00.html

 

"Amerikan geniş bütçe açığı üçüncü çeyrekte, beklenmedik bir şekilde, 197. 8 Mly. USD olarak tahmin edilen miktardan 195.8 Mly. USD'ye geriledi...Bu veriler Amerika'ya olan güçlü yatırım fonu akışının açığı kolaylıkla kapatacağının göstergesi."

 

*Ticaret açığı % 5.8 oranında daraldı.

*İhracat 1.8% arttı. Nisan 2005'ten beri en iyi artış ve yeni bir rekor.

*İthalat 1.1% düştü. Temmuz 2005'ten beri ilk düşüş.

*Güney/Merkezi Amerika'ya olan ihracatta Kasım ayında yeni bir rekor artış gerçekleşti [Demek Amerika Güney komşularını kaybediyor? NAFTA'dan haberiniz var mı? Üç beş küçük ülkenin gelecekleri belirsiz sosyalist ırkçılara üs olmuş olması Amerika için sinek ısırığı değerinde. Komunizm'in ömrü Güney Amerika'da Castro'nun ömründen daha uzun değil.] Ve AB'ye olan ihracat Nisan 2005'ten beri en yüksek noktaya ulaştı.

*Ticari açığı kapatan unsur artan ihracat ve düşen petrol fiyatları oldu.

*Son dört yılda eyaletler 264 Milyar USD olan açıklarını kapattılar.

*Kalifornia 5.2, New York 2 milyar, Connecticut ise 524 Milyon dolar bütçe fazlası bekliyor.

*Eyaletler tarafından salınan vergilerden elde edilen gelir 8.7% oranında arttı.

*Saatlik ücretler 3.1% oranında arttı; 2005'ten beri en hızlı seyir.

*Tüketici borcu Ekim 2005'te 0.4% oranında düştü. Bu son on beş yılın en büyük düşüşü idi ve iki ay devam eden tarihteki ikinci düşüş oldu.

*Tüketici borcunun iki ay üst üste düştüğü son tarih 1992 idi.

*Perakende satışlar aralık ayında 6.3% arttı.

*Mağazalar zinciri perakende satışlarında geçen hafta 3.7% oranında artış görüldü.

*CEO güven endeksi üçüncü çeyrekteki 50% oranından dördüncü çeyrekte 56%'ya yükseldi.

 

Bütçe açıklarına dönersek. Amerika iki önemli avantaja sahip. Birincisi bütün gelişmiş ülkelere özgü bir durum. İkincisi sadece Amerika'ya özgü.

 

İlk olarak, ABD ve diğer gelişmiş ülkeler dünya pazarlarında çok iyi bir imaja sahiptirler. Bu sebeple yaşadıkları krizler Asya'da ya da Meksika'da yaşandığı şekliyle bir buhranın habercisi olamaz.

İkincisi, ABD'nin ulusal bankalara ve uluslararası piyasalara olan borcu yine Amerikan doları üzerinden finanse edilir. Bu yüzden, başka ülkelerin aksine, doların değeri konusunda endişelenmezler çünkü dolar Amerikan para birimidir, yani dizginleri yine onların elindedir :P Bu bakımdan ABD son derece avantajlıdır. Bu düzen ikinci dünya savaşı sonrası Bretton Woods konferansında dünya ülkelerinin, güvenliklerinin garantisi karşılığında, ABD'ye teslim ettikleri bir avantajdır. Japonya ve Almanya bu düzene sıkı sıkıya bağlıdır. Çin ise, Nike üretmekten bıktığında, konu üzerinde düşünecek gibi görünüyor.

 

Geleneksel olarak Cumhuriyetçi iktidarlar bütçe açığını arttırıcı, Demokrat iktidarlar azaltıcı bir rol üstlenirler. Nitekim aşağıdaki veriler de bunu doğruluyor.

 

Jimmy Carter: D 33.3%

Ronald Reagan: R 52.6%

George H. W. Bush: R 65.9%

Bill Clinton: D 57.7%

George W. Bush: RRR :chris: 64.8%

 

Ulusal borç, ki ABD'de Federal borç olarak bilinir, ulusun en hararetli tartışma konularından biri olagelmiştir. Genelde rakamsal olarak ifade edilir, oransal olarak değil. Halk ulusal borcun ödenip bitirilmesinden yana olmuştur. Bazıları ise bunun ekonomik sonuçalrının ağır olacağını söyler. Senato borçlanma üst sınırlarının yükseltmek konusunda, savaş zamanlarında isteksiz davranmaz. Borcun saniye bazında artış oranının saate bağlanması ABD popüler kültürünün bir parçası olagelmiştir. Ulusal borcun büyüklüğü bakımından ABD birinci ülke ise de gerçek olan şey, bütün olarak ekonominin [buraya dikkat] her saniye, borçtan daha hızlı ve dinamik olarak büyüdüğüdür. Sonuç olarak, Safi milli hasılaya oranla ABD'nin borçlanma durumu Japonya ya da İngiltere'den çok daha iyidir. [1946'da ABD'nin Federal borcunun safi milli hasılaya oranı 121.2% idi.]

 

Şimdi hatırlamanı ve değinmeni istediğim birkaç önemli konu:

 

*ABD'nin Safi Milli Hasılaya oranla dış borcu Japonya ya da İngiltereninkinden büyük oranla daha iyi.

*Ekonominin büyüme hızı dış borcun büyüme hızından daha yüksek.

*Senin de görebildiğin gibi [1946 rakamlarını hatırla] savaş sonrası dönemde, vergi artışlarının seçenek olarak belirmemesi nedeniyle, Federal Borç oranı hızlı bir şekilde artmaktadır. Ama bu geçicidir ve ülkenin zayıflığını göstermez.

 

sen ABD nin bütçesiyle ilgili idda ettiğim için kanıt istiyorsan zaten gündemi takip etmiyorsun demektir. Senato ABD başkanına bütçeyle ve cari açıkla ilgili her gün yeni savunma talepleri gönderiyor.

 

Gündemi takip ediyorum. O kadar iyi takip ediyorum ki, ideolojimi onun içine katmıyorum. Senin sosyalist kokan paranoyan ABD'yle ilgili tüm masum gerçekleri abartmak konusunda son derece yaratıcı. [75 milyonun karton evlerde yaşadığı miti]

 

Aynen söylediğim gibi ABD nin Irak'ta bağdat dışına hiç bir zaman kontrolu ele alamamıştır. aynı şey Afgansitan içinde geçerli oradada Kabil dışıdna hiç bir bölgede ABD ya da Nato'nun kontrolu yoktur. başkent dışındaki şehirler ya taliban'ın yada diğer afgan gruplarının kontrolundedir.

 

Amerika'nın Irak ve Afganistan'da kontrolü ele almadığını söylemişsin. Bu nasıl olur? Irak ve Afgan ordusunu yendikten, liderlerini ele geçirdikten veya kovduktan sonra başka ne isteyebilir? Ben olsam istemezdim. Bu ülkedeki insanların yarısından çoğunu yok etmedikten, sindirip korkutmadıktan sonra söylediğin manada egemenlik kuramaz. Yoksa sen, seninkine benzer bir süper egonun peşine takılıp bu şekilde davranmasını mı isterdin? Ama eğer isterse, dediğimi yapabileceğini senin veya başka kimin ne dediğini umursamayacağını biliyorsun. Amerika dürüst bir savaş veriyor. Belki bu güne kadar yapılmış en kansız savaş. Elbette bu olayların ahlaki yönüdür. Ve kişiseldir. Biz burada bunu tartışmıyoruz.

 

Dünya daki tüm anti amerikancı ülkeler cesaretlenmiş vek endi kıtasında bir bir radikal anti amerikancılar, iktidara gelmiştir. en son bolivyadaki morales gibi. latin amerika topiğimde göreceğin siyasi gözlemlerde kıtanın önümzüdeki yıl seçimlerinde kimlerin iktidarında oalcağıda açıktır. Ve hala söylüyorum İran'da halkın artan oranda rejimden soğuduğu tam bir saçmalık ve uydurmadır. Seçimleri İranda farkla en radikal aday kazanmıştır ve mevcut rejime en bağlı aday. Ve İran dış politikası sertleşmiştir.

 

ABD Irak'ta tam bir batağa oturmuştur. Bütçesinde yaşanan infial bir yana. tüm dünyada onun herşeye muktedir imajı yerle bir olmuş Irak gibi iç karışıklığı bol olan, ordusu güçsüz ve dünyadan tecrit olmuş bir ülkede saplandığı batak. onun İran gibi güçlü bir ordu ve partizan bir halka sahip bir ülkeye askeri mdüahelesinin önümüzdkei 20 yıl içinde ufukta bile görünmediğini göstermiştir. Ahmedinecad bunun farkındadır.

 

unutmadan ABD nin ikinci dünya savaşıdnan sonra ( gerçi ondada kara savaşında tam bir başarısızlık göstermiş ve japonalrın maden sıkıntısı yüzünden çekmilmesiyle) hiç bir kara savaşını kazanamamıştır. hangi ülkeye kara harekatı yapsa, bozgun ve başarısızlığa uğramıştır. aksi örneğini bilen söylesin.

 

Maalesef senin "topiğini" okuma şansı elde edemedim. Birçok topic gördüm ama seninkine bakma fırsatım olmadı. Dünyadaki tüm anti-Amerikancı ülkelerden kastın Komunist kalıntılar olsa gerek. Bana Orta Asya'da Küba benzeri aşırı ABD düşmanı bir rejim göster. Avrupa'da, Afrika'da ya da Uzak Doğunun geniş coğrafyasında ABD düşmanı bir rejim göster. Halkın bakış açıları olumsuz olabilir. Ama bu ABD'yi neredeyse hiç rahatsız etmez. Halkla ilişkiler ancak Bush zamanında dikkate alınır bir konu oldu. Oysa ABD Carter zamanında da en az bugünkü kadar sevilmiyordu. Halklar unutur. Bir jest yüzde on puan kazandırabilir. Meseleyi sosyalist abartmacılığıyla devleştirmek ancak konunun savunucularını tatmin eder.

 

ABD herşeye muktedirdir. Muktedir olmasaydı Rusya'yı kuşatamazdı. Çin'i DTÖ'ye sokup ehlileştiremezdi. NATO'yu genişletemezdi. Irak anayasasını yazdıramazdı. Afganistan tarihinde görülmemiş bir altyapı atılımını başlatamazdı. Endonezyalı halkın kalbini kazanamazdı. Pakistan'ın en dağlık bölgesinde, ülkenin en yükseğe konuşlanmış sahra hastanesinde hassas operasyonlar gerçekleştiremezdi. Afrika'ya yaptığı dış yardımı yüzde doksan artıramazdı. Boeing siparişlerde Airbus'ı ikiye katlayamazdı. Starbucks 19.000. restaurant açamazdı. Nike, Adidası ikiye katlayamazdı. GM Çin'de yüzde otuz büyüyerek pazar lideri olamazdı. Chevrolet Turkiye'ye gelemezdi. Çakmaklar Zippo tırnak makasları TRIM olamazdı. Selpak Georgia Pacific tarafından satın alınamazdı. Coca Cola dünya insanlarının %99'u tarafından bilinemezdi. Ülker'e nişastayı Cargill satmazdı. Wal Mart 300 milyar dolar hasıla elde ederek dünyanın otuzuncu en büyük "ülkesi" olamazdı. Elvis hala yaşamazdı. Harry Potter'ı İngilizler beyaz perdeye aktarırdı. Kullandığın bilgisayarın işlemcisini İntel/AMD, yazıcını ve kağıdını Xerox, fotoğraf makineni Kodak, Jeans'ını Levi's, ampulünü Edison, metro treninin motorunu GE üretemezdi. HP, Çin'li Compaq'ı 17 milyar dolara satın alamazdı. Dünyanın en cömert yedi insanı Amerikalı olmazdı. Software üreticin Microsoft, sigara üreticin Phillip Morris, yara merhem üreticin Pfizer/Merk/Abbot, kremin Johnson Johnson, deterjanın PG (Alo, Ariel, Pantene), traktörün Massey Ferguson, greyderin Cat, lastiğin Good Year olamazdı. Belki sen de olmazdın. Ne kadar güçlü bir ülkeyle aşık attığını anlayabiliyor musun? Bu buz dağının görünen yüzü. Eğer gerçeğe bir kaç santim daha yakın olsan sosyalist fantazilerin güneş altındaki kardan adamdan daha hızlı erir, atmosfere karışırdı.

 

Amerika tüm savaşlarını toprakları dışında yaptı. Ve her yeni savaş eskisinden daha az hayata mal olarak daha çabuk sonuçlandı. Yani savaştığı orduyu her zaman alt etti. Günümüzdeki savaşlar, göğüs göğüse gerçekleşen ve yenen ve yenilenin açıkça belli olduğu savaşlardan değildir. Bu bakımdan, kar-zarar oranına bakılarak galip belirlenmek zorundadır.

 

Nicomedias:

kısa net tek cvp

yiyosa vursun

 

Gerçekten kısa bir cvp. Bnm cvbm: sn br hmksn. Kbdylğ brk.

Gönderi tarihi:
Amerika'nın Irak ve Afganistan'da kontrolü ele almadığını söylemişsin. Bu nasıl olur? Irak ve Afgan ordusunu yendikten, liderlerini ele geçirdikten veya kovduktan sonra başka ne isteyebilir? Ben olsam istemezdim. Bu ülkedeki insanların yarısından çoğunu yok etmedikten, sindirip korkutmadıktan sonra söylediğin manada egemenlik kuramaz. Yoksa sen, seninkine benzer bir süper egonun peşine takılıp bu şekilde davranmasını mı isterdin? Ama eğer isterse, dediğimi yapabileceğini senin veya başka kimin ne dediğini umursamayacağını biliyorsun. Amerika dürüst bir savaş veriyor. Belki bu güne kadar yapılmış en kansız savaş. Elbette bu olayların ahlaki yönüdür. Ve kişiseldir. Biz burada bunu tartışmıyoruz.

 

sana nasıl kontrolun ele alınamadığını anlatayım. Irak'ın türkiye ve iranla sınırında bulunan bir kaç kürt şehri dışında hiç bir sınırında, ne amerikan askerlerinin ne de hükümet güçlerinin bir etkisi kontrolu yoktur. Direnişçiler, Irakın tüm kentelrinde istedikleri noktaya saldırı düzeleyebilmekte, maerikan devriyelerine pusu kurabilmektedir. her gün Irakta kanlı eylemler y apılmakta. amerikan askerleri buna ancak seyirci kalıp zar zor rutin devriyelerini yapabilmektedir. Hüküemt binalarında amerikalılar ve ırak hükümetinin sokaklarda ise sayıalrı yüzlerle ifade edilen direnişçi grupların hakimiyeti vardır. Irak ta iş yapmak isteyen şirketler Irak hükümetinden önce direnişçi örgütlerden icazet almakta ve haraç ödemektedirler. ödemeyenlerin ise çalışanalrı yada yöneticileri kaçırılmaktadır.

 

Irak ordusunun dağılması ve liderlerinin ya teslim olup ya kaçmasından itibaren amerikalıların askeri kayıpları iki katı artmış, ve Irak savaşın sürdüğü günlerden çok daha fazla direnişçi saldırıları ve eylemelrine sahne olmuştur. Irak hükümeti başkent harici ve kürt şehirleri dışıdna kalan hiç bir şehirde faaliyet göstrememekte temsilcilerinin ise can güvenliği sağlanamamaktadır.

 

Şii kentlerinde idare tamamen şii din adamları ve direnişçi grup liderlerine bırakılmış. onların şehirlerindeki Irak polis örgütü karakolların çevresinde dahi kontrol yapmamakta. bu kentelrde vergi toplanmamakta halk güvenliği sadr ve sistaniye bağlı milis örgütlerince sağlanmaktadır.

 

Amerikanın ebn ufak bir memuru dahi Irak'ta hüküemt üyeleri seviyesinde koruma olmadan dolaşamamakta, herhangi bir faaliyette bulunamamaktadır.

 

senin gibilerin kafalarının basamadığı nokta bir ülkede kontrolu ele almak demek o ülke ordusunu bozguna uğratıp liderlerini tutuklamak değildir, bu tarihte binelrce işgalde yapılmış ve yine binelrce işgalde başarısızlığa uğrayıp geri çekilemyle sonuçlanmıştır. Kontrolu ele almak, halka mevcut idarenin mutlakiyetini kabul ettirip, o idareye karşı olan hareketleri tecrit etmektir. oysa Irak'ta bunun tam aksi yaşanmaktadır.

 

"Amerika dürüst bir savaş vermektedir" demişsin.

 

felluce katliamı, camileride infaz edilen yaralı dirneişçiler. hapishanelerde ki işkence tecavüz katliam görüntüleri, sivilelre karşı yapılan bombardımanlar, ev baskınları. senin dürüst savaş anlayışın.

 

ABD yi herşeye muktedir görüyorsun he. senin gibiler hep vardı ABD nin kuzey kore harekatından öncede. Ama ABD koreden çekilirken sustular. ABD Vietnam'ı işgal ettiğindede vardı. ama ABD Vietnam'dan vietnam hapsihaneleridne kendi esirlerinin iadesini bile isteyemeden kaçtığı zamanda sustular. ABD nin somali müdahelesindede senin gibi zevzekler şakıyordu. ama somali sokaklarında şişip davul gibi olmuş ABD askerlerinin cesetleri jiplerin arkasında gezdirilirken ABD iel birlikte seyrettiler.

 

nico ya ah mak demişsin. sen aşağılık kompleksine sahip bir ABD şakşakçısından başka bir şey değilsin. tahminim kendinden utanan ve ABD şakşakçılığıyla medet uman kimlik bulmaya çalışan bir kürt şovenistisin. Bu forudma senin cinsinden olanalrı bir iki kere daha gördük.

 

o sabit beynine birk ez daha yazıyorum. ABD ikinci dünya savaşından sonra giriştiği hiç bir kara savaşında başarılşı olamamış ve püskürtülmüştür. onun şakşakçılığını yaparak medet umanalrın sonuda hep belli olmuştur. güney vietnamlılar, güneylübnanlılar, tibetliler gibi. Irak savaşında işlenen büyük insanlık suçlarına "dürüst savaş" adını takan sen unutma bir gün sen bu muammeleye maruz kaldığında birileride buna "dürüst savaş" der.

Gönderi tarihi:

arkadaşlar bende kısa bir yanıtla katılmak isterim tartışmaya............

 

ortadoğuda sınırları cetvelle çizilmemiş bir tek ülke vardır oda

 

iran..vede iranında bizler gibi ikibin yıllık bir devlet geleneği vardır ki

 

buda hiçte yabana atılacak birşey değildir....bazen rakamlar çok şey

 

ifade edebilir ama ikibin yıllık bir devlet geleneğinin olduğu bir ülkeye

 

girmek ve o ülkeyi bölmek herkesin harcı değildir....lütfen bunu

 

gözardı etmeyin..

Gönderi tarihi:

kısa net tek cvp

yiyosa vursun

 

Yiyebilir ve vurabilir...

 

ABD'nin planları çerçevesinde Irak, Suriye ve İran'ı bekleyen olası gelişmeler...

 

ABD'nin Ortadoğu'daki harekatı yayılıyor

 

Irak'a yönelik harekatı ile Ortadoğu'da küresel bir mevzi oluşturan ABD, içinde bulunduğumuz 2006 ve gelecek yıl yeni bir aşamaya geçmeye hazırlanıyor. ABD'nin Irak'ta artan kayıpları da yeni harekat tarzını zorunlu kılıyor. Irak'ın toprak bütünlüğü için verilen sözler ise çöl sıcağında buharlaşmış durumda.

 

Osmanlı döneminde Irak'ta coğrafi anlamda oluşturulan Musul, Bağdat ve Basra yönetim yapılanması, günümüzde etnik temele oturtulmuş olarak karşımıza çıkıyor. Önümüzdeki süreçte; ABD'nin bölgesel hedefleri açısından daha güvenli kuzey bölgesindeki üslere çekilmesi, Suriye'nin Washington doğrultusuna oturtulması ve İran'ın uysallaştırılması yönünde politikalar gündeme gelebilir. Bölgedeki benzer her yönelim Türkiye'yi doğrudan ilgilendiriyor.

 

Ercan ÇİTLİOĞLU / Bahçeşehir Üniversitesi / SAM Müdürü

 

Irak'taki kitle imha silahlarının Saddam Hüseyin gibi bölge ülkelerine karşı düşmanca ve yayılmacı siyaset izleyen, bu siyasetini İran'la 8 yıl savaşıp sonrasında Kuveyt'i işgal ederek eyleme dönüştüren bir liderin elinde bulunmasının yarattığı varsayılan küresel tehditin yok edilmesi için 'stars and stripe'ın Bağdat'ta dalgalanmaya başlamasının üzerinden üç yıl geçmiş bulunuyor.

 

Son perde

 

Irak'ın işgalini gerekçelendirerek başlangıçta ABD'ye haklılık kazandıran kitle imha silahlarının varlığının CIA patentli ve İngiliz Gizli Servisi'nin de katkıları ile hazırlanan fabrikasyon bir aldatmaca olduğu ve bu 'ısmarlama elbisenin' defoları saklanamaz biçimde ortaya çıktığında sahnelenen 'Irak halkına demokrasi getirme' oyunu da son perdesine ulaşmış görünüyor.

 

Irak'ın toprak bütünlüğü ve üniter yapısının bozulmasına asla izin verilmeyeceği, Iraklıların kendi kaderlerini tayin haklarına sahip kılınacakları gibi Andersen'den masallarla süslenen işgal senaryosu, sonuçları açısından 21. Yüzyılın 'Dezenformasyon Anıtı' olarak Babil Kulesinin yerinde yükselmekte ve yalnızca kültür hazineleri değil onurları da yağmalanmış Iraklılar, sanal bir özgürlük adına getirildikleri iç savaşın eşiğinde terörist ve direnişçi karmaşasının salınımlarına terk edilmiş bulunmaktadırlar.

 

Görünürde hür ve demokratik genel seçimlerin(!) gerçekleştirilmesinden sonra seçilmiş bir meclis, meclisin onayladığı bir hükümet ve cumhurbaşkanına sahip olan, işgal altında bulunmasına karşın bağımsızlık ve hukuk devletinin yalnızca güvencesi değil temelini de oluşturan Anayasasına(!) işlerlik kazandıran Irak'ın tıpkı ay gibi görünmeyen yüzüne bakıldığında ortaya çıkan gerçekler Andersen yerine bu defa Hofmann'ın masallarına dönüşmektedir.

 

Parçalı yapı

 

Amerikalıların Irak'lı gazetecilere para karşılığı 'her şeyin güllük gülistanlık olduğu' masalları yazdırdığının ortaya çıkması ve bu utanç verici uygulamanın ABD yönetimi tarafından kabul edilmesinden sonra Hofmann ve Andersen'in masalları büyüsünü kaybetmeye başlamış olsa da şimdi merak konusu olan Irak'ta daha kimlere neler karşılığı para verildiğidir.

 

Bağdat'taki merkezi hükümetin otoritesini Tıkrit, Felluce, Samara gibi Sünni bölgelere yayamadığı, Ayetullahların yönetimindeki Basra merkezli Şiilerin ABD güdümlü Bağdat'ın otoritesini dışladığı, kuzeydeki Kürtlerin ise bağımsızlık yapılanmalarını tamamlayarak merkezi hükümetle bağlarını sembolik bir düzeye indirgediği düşünüldüğünde; Irak'ın üniter yapı ve toprak bütünlüğünü koruma üzerine verilen sözler çöl sıcağında buz üzerine yazıldığı için çoktan buharlaşmış bulunmaktadır.

 

Irak'ın, Osmanlı egemenliğinde coğrafi temelde uygulanan Musul, Bağdat ve Basra'dan oluşan eyalet sistemine günümüzde etnik bir kimlik kazandırıldığı ve Kürtler, Sünni Araplarla Şii Araplardan oluşan önce gevşek federasyon, sonrasında bölünmüş üç parçalı bir devlet yapısının ortaya çıkmak üzere olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır.

 

Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün arabuluculuğunda İstanbul'da bir araya gelen ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad ve Sünni kökenli Irak İslam Partisi Genel Sekreteri Tarık El Haşimi'nin, Sünni grupların 15 Aralık'ta yapılacak seçimlere katılmaları konusunda bir anlayış birliğine vardıkları yazılı ve görsel basın organlarına yansıdı ve Sünniler seçimlere katıldılarsa da bunun Irak'taki barışa ne ölçüde hizmet edeceği hala bilinmezliklerle doludur.

 

Kaldı ki aynı toplantı sonrası Halilzad'ın Irak'ta; Şii Araplar, Sünni Araplar ve Kürtler olarak üç ana etnik gruptan söz etmesi Türkiye'nin Türkmen politikasının iflas ettiğinin üstelik İstanbul'da ve Dışişleri Bakanı Sayın Gül'ün huzurunda ilanı anlamındadır.

 

Sünni Araplarla Kürtler ve Şii Araplar arasında Saddam dönemine dayalı acılardan kaynaklanan ve yaşanmakta olan şiddet olayları ile güncellenip nefretle beslenerek kine dönüşen ayrılıkları içinde Sünnilerin de yer alacağı Bağdat merkezli bir hükümetin sağaltacağını ummak, sayıları onbinlerle anlatılan kayıpların birlikte barış içinde yaşama istek ve istencine engel değil yardımcı olacağını beklemek; Arap ve Kürt ırklarının farklı genetik kodları ile Şia'lığın inananlarına dayattığı radikalizmi hiç bilmemekle eşdeğer olmalıdır.

 

Irak'taki olasılıklar

 

Şii Araplarla Kürtler arasında şimdilik bir ayrılık ve çatışma görülmemekle birlikte Irak'taki bölünmüşlüğün artışına koşut olarak bu iki etnik grubun bir süre sonra özellikle petrol ve su gibi doğal kaynakların paylaşımı, denize açılım konularında karşı karşıya gelmeleri ve gelecekte mezhep farklılıklarını geride bırakarak (Sünni-Şii) Arap kimliği altında Kürtlere karşı birleşmeleri güçlü bir olasılık olarak görünmektedir.

 

Çünkü ABD'nin Irak'taki konumu ve Kürtlerle ittifakı devam ettiği sürece, Sünni ve Şii Arapların, mezhep farklılıkları

 

temelindeki ayrılıklarından arınarak Arap Milliyetçiliği temelinde ortak bir düşmana karşı birleşmeleri, bu birleşmeyi özendirip destekleyecek dış güçlerin varlığı da düşünüldüğünde uzak bir olasılık olmasa gerektir.

 

Unutulmamalıdır ki ABD'yi haksız ve temelsiz bir işgalin faili görerek direnişlerini sertleştiren Sünni Arapların yanısıra Şii Araplar da ABD'yi işgalci bir güç olarak nitelemekte ve bu nitelemelerini henüz eylemsel boyuta taşımamakla birlikte ABD ve koalisyon güçlerinin Irak'ı olabildiğince kısa bir sürede terk etmelerini istemektedirler. Nitekim İstanbul'da düzenlenen toplantıda Sünni lider Tarık el Haşimi de tıpkı Şii önder Ayetullah Sistani gibi ABD'den bir çekilme takvimi hazırlayarak bunu açıklamasını talep etmiş bulunmaktadır.

 

ABD'nin Irak'taki varlığını sürdürmesini seslendirerek bunu açıkça talep eden ve zamansız bir çekilmenin ülkede kaosa neden olacağını ileri süren tek grup ise Kürtlerdir. Mesud Barzani ve Celal Talebani'nin, ABD güçlerinin Irak'tan çekilmesi halinde komşu devletlerin -bunlar Türkiye, İran ve Suriye'dir- müdahalesine maruz kalacağını, böyle bir durumda ise bağımsızlıklarını ilandan başka seçeneklerinin kalmayacağını sık sık seslendirmelerinin temelinde Irak içselinden kaynaklanan korkularının yattığını ancak güçsüz görünmeme adına bunu telaffuz etmekten kaçındıklarını algılamak bir uzmanlık gerektirmemektedir.

 

ABD yaklaşımı

 

Irak'ın içsel dinamiklerinden ABD'nin bu ülkedeki varlığına dayalı amaçlarına gelindiğinde ortaya daha farklı bir fotoğraf çıkmamaktadır. ABD gerek GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) bağlamında gerçekleştirmek istediği siyasal ve coğrafi değişikliklere ulaşabilmek gerek Çin'in, Batıya ve Ortadoğu enerji kaynaklarına yayılmasını denetim altına almak için Orta Asya'da Afganistan'dan sonra Ortadoğu'da Irak'ta da stratejik bir köprübaşı elde etmiş ve etki alanı içindeki Körfez ülkeleri portföyüne Irak'ı da ekleyerek küresel kimliğinin yanısıra bölgenin denetleyici, yönlendirici ve kalıcı gücüne dönüşmüştür.

 

ABD'nin Irak'ı işgale başladığından günümüze verdiği kayıpların, Pentagon'un harekat öncesi tölare edilebilir rakam ya da psikolojik sınır olarak belirlediği 1000'in iki katını aşmış bulunması (açıklamalara göre 2100), yaralanarak savaş dışı kalanların sayısının 16.000'e yaklaşmış oluşunun Amerikan kamuoyunda yaratmaya başladığı sendromun olası siyasal sonuçlarını engelleme adına Washington'un 2006 sonlarına doğru Irak'tan görece bir çekilme kararı alması sürpriz sayılmamalıdır.

 

Irak'ın Sünni ve İngiltere'ye devrettiği Şii bölgelerini boşaltarak buralarda otoritenin sağlanmasını Irak ordusu ve polisine ihale edip Kürt bölgesinde şu anda inşasına başlanmış bulunan askeri üslere çekilmesi halinde ABD'nin, özelde Irak genelde bölgeyi denetim altında bulundurmayı sürdürmesi bir zafiyete uğramayacağı gibi gerek kayıplar gerek aktif savaş harcamalarının büyük bir bölümünden de kurtulmuş olacaktır.

 

Adı ister ABD'nin hegemonik gücünden kaynaklanan ekspansiyonist politikalarına karşı terörizmle beslenen anonim bir tepki, ister Irak'lıların işgale karşı haklı reflekslerden kaynaklanan bir direniş hareketi ya da üçüncü güçlerin Irak coğrafyasını emperyalizme karşı kendi savaşlarının antrenman alanına çevirmesi olsun var olan durum Washington yönetimi için yeni parametreler dayatmaktadır.

 

İşgalin birinci yılında Irak genelindeki direniş eylemleri günlük ortalama 3-5 iken yaşanılan günlerde bu ortalama günde 85-90'a yükselmiş, ABD ordusu hemen her gün artan sayılarda kayıp vermeye başlamış, eylemlerde ölen Irak'lı asker, polis ve sivil sayısı günlük ortalama 40'a (bilinen) ulaşmıştır.Gerek eylemlerin gerek eylemlerde yaşamlarını yitirenlerin sayılarındaki artış Irak'ın durağanlıktan henüz çok uzakta olduğunu kanıtlamakta ve direnişin giderek Arap Milliyetçiliği çizgisine kaymaya başladığını göstermektedir.

 

Sıradaki Suriye mi?

 

Irak'ın Ortadoğu petrol rezervleri (dünya rezervlerinin yüzde 65.8'i) içindeki yüzde 11'lik 31 milyar varil rezervinin yoğunlaştığı Musul, Kerkük, Basra yörelerindeki kuyuları ve bugünkü ham petrol varil fiyatları ile yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğü ifade eden mali kaynağı denetimi altına alan ABD'nin, OPEC'in petrol fiyatlarını belirlemedeki tekelini kırdıktan başka Kuzey Irak'ta edindiği üsler ve Kürtlerle ittifakının sağladığı kalıcılık Washington'u Irak bağlamında hedeflerine ulaştırmış olmalıdır.

 

ABD'nin GOP'u büyük bir ustalıkla adım adım gerçekleştirme yolunda kaydettiği gelişmelerin Irak bölümü öyle görünmektedir ki 2006 yılında son aşamasına ulaşacak ve sıra Arap Milliyetçiliğinin merkezi misyonunu üstlenmiş olan Suriye'de Baas etkisinin nötralize edilerek ABD'ye yakın bir hükümetin yönetime gelmesi ve hemen ardından İran'ın uysallaştırılmasına gelecektir. Nitekim Washington'un, Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad'a İran yönetimi ile temaslarda bulunma yetkisi vermiş oluşu Beyaz Saray'ın İran üzerinde şimdilik 'iyi polis' rolüne soyunacağı ancak Ahmedinecad'ın amacını aşan söylemlerini temel alarak bir süre sonra aşırı sertleşebileceğinin belirtisi olarak değerlendirilmelidir.

 

2006'nın Irak, İran ve Suriye'de önemli gelişmelere eşlik etmesi, bu gelişmelerin yansımalarının Türkiye'de çeşitli olumsuzluklara neden olması galip bir olasılık olarak belirirken Irak Kürtlerinin beklendiği gibi erken bir bağımsızlık ilanından koşullar daha da olgunlaşıncaya kadar uzak duracaklarını varsaymak gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.

 

Irak'ın Kuzeyinde üslenen PKK'nın ise, bu örgüte özellikle Türkiye ve İran bağlamında yüklenen yeni misyonlar henüz tamamlanmadığı için Irak güvenlik güçleri ya da ABD'nin askeri bir operasyonuna hedef olması şimdilik ufukta görünmemektedir.

 

2006 Irak'ının 2005 yılından daha farklı olacağını ummak için gerekli koşulların henüz oluşmadığı günümüzde Irak ve Ortadoğu bağlamında görünen tek gerçek bölgeye egemen olan alçak basıncın daha güçlü türbülanslar yaratacağı ve ortaya çıkacak şok dalgalarının Türkiye'ye ulaşabileceğidir.

 

Nitekim Irakta gerçekleşen seçimlerin henüz kesinlik kazanmayan sonuçları radikal Şiilerin kesin zaferini işaret etmektedir. Allavi başkanlığındaki ılımlı ve batı yanlısı Şiilerin seçimlerde ağır bir yenilgiye uğradığının anlaşıldığı ilk sonuçlar ve Sünni grupların tüm hilelere karşın meclise ikinci güç olarak girecek oluşları Irak'a beklenen durağanlığı getirmekten uzak görünmektedir.

 

Kurulacak yeni meclis ve hükümette daha önceki etkinliklerini sürdüremeyecekleri açığa çıkan Kürtlerin, Kerkük'e yönelik planları yeni güç dengesi içinde zayıflama trendine girmiş görünmekte ve bu olgu yeni çatışmaları körükleyebilecek bir nitelik kazanmaktadır. Seçimlerden başat güç olarak çıkan radikal Şiilerin, bu güçlerini Sünni Araplar ve özellikle Kürtlerle paylaşmaya ne ölçüde hazır oldukları bilinmezliğini korurken, Irak'ta görünen demokrasinin henüz çok uzakta olduğudur.

 

Esasen 3000 aşiretten oluşan feodaliteye dayalı sosyal ve siyasi yapısı dikkate alındığında Irak'ta bilinen anlamda bir demokrasinin işlerlik kazanması boş bir hayal olmalıdır.

 

Görünen, Irak'ta son perdenin henüz açılmadığı ancak 2006 ve 2007'nin bir kader yılı olarak ortaya çıkmakta olduğudur.

Gönderi tarihi:

sadece iran mı

suriye

ve final türkiye

 

az kaldı şöle on seneye kalmaz bizi vuracak bi bahane üretirler..

Gönderi tarihi:

öyle kolay değillllllllll objektivist bence çok dalmışsın bir kaldır bak abd ekonomisine ve abd nin arka tarafına

Gönderi tarihi:
kafalarının basamadığı... senin gibi zevzekler şakıyordu... aşağılık kompleksine sahip bir ABD şakşakçısından başka bir şey değilsin... kimlik bulmaya çalışan bir kürt şovenistisin... senin cinsinden olan... sabit beynin...

 

CYRANO, bu forumda kafa yapılarımız, kapasitemiz ya da etnik orijinimizi tartışmıyoruz; ya da ben öyle sanıyordum. Ama sen doğrudan kişiliğimi hedef alan sözlerinle tartışmayı akademik bir seviyeden kişiselliğe çekmeye çalışmışsın. Bunun sebebi ya köşeye sıkışmışlık psikolojisi ya da bilgi kaynaklarının kurumuş olmasıdır. Benim senin etnik yapınla bir sorunum yok. Senin kim olduğunu bilmiyorum ve merak da etmiyorum. Sen de benim kim olduğumu bilmiyorsun. Ve merak da etmemelisin. Tartışmayı etnik kökene çekerek kavga mı çıkarmaya çalışıyorsun? Bir kapitalist, sosyalist ya da faşist olduğumu iddia edebilirsin; bu hakaret sayılmaz, kışkırtıcılık da olmaz. Ama meseleyi Türklük-Kürtlük-Çerkeslik boyutuna kaydırmaya çalışırsan, bu çok büyük bir ahlaki bozukluk göstergesi olur. Sanırım burada sadece fikirlerimiz çatışmalı; etnisitemiz değil. Bu sebeple, yukarıya alıntıladığım hakaretlere cevap hakkımı saklı tutarak, konuya dönmek istiyorum.

 

Son yazından anladığım kadarıyla sen Amerika'nın Irak'ta çıkmaza girdiği konusuna takılıp kalmışsın. Halbuki ondan önceki yazında ufkun daha genişti. Ekonomiden de bahsetmiş ve işlerin Amerika cephesinin ne kadar fena olduğunu ispat etmeye çalışmıştın. İddianı dikkate alarak, onları yalanlayan kanıtlar sunmaya çalıştım. Ne yazık ki tarafından bir cevap çıkmamış. Bu, iddialarımı kabul ettiğin anlamına mı geliyor? Bunu anlarım; zira rakamlar yalanlanamaz. Ekonomi cephesinde işlerin Irak'tan iyi gittiğine dair olan paragrafta üç temel gerçek dile getirilmişti:

 

*ABD'nin Safi Milli Hasılaya oranla dış borcu Japonya ya da İngiltereninkinden büyük oranla daha iyi.

*Ekonominin büyüme hızı dış borcun büyüme hızından daha yüksek.

*Senin de görebildiğin gibi [1946 rakamlarını hatırla] savaş sonrası dönemde, vergi artışlarının seçenek olarak belirmemesi nedeniyle, Federal Borç oranı hızlı bir şekilde artmaktadır. Ama bu geçicidir ve ülkenin zayıflığını göstermez.

 

öyle kolay değillllllllll objektivist bence çok dalmışsın bir kaldır bak abd ekonomisine ve abd nin arka tarafına

 

Korkarım nicomedias da konuyu etraflıca incelemeden hamasete tenezzül etmiş ve tuhaf bir ağızla aslında olmayan bir fikir ortaya koymaya çalışmış. Oysa ben sözlerini kanıtlara dayandırmış olmasını ne kadar isterdim! Rakamlar yalan söyleyemez ama yalan söylemeye tenezzül edenleri açığa çıkarır. Nicomedias'a tavsiyem bir önceki yazıyı dikkatle okuması ve eğer karşı çıktığı bir nokta varsa, kanıtlarıyla birlikte, onu yalanlaması. Şimdi ben yukarıdaki sözlerine nasıl cevap verebilirim? Fikrisabit ne kadar da sabit! Ve bir ilaç yok. Başka platformlarda sabitliğimden dem vuran CYRANO, biraz da kendinden yana olanların sabitlerine takılmalı. Ve gündeme getirdiği konuyu inatla takip edip, karşı iddiaları cevaplamalı. Suskunluk çoğunlukla karşı iddianın kabulü anlamına gelir.

 

nico ya ah mak demişsin. sen aşağılık kompleksine sahip bir ABD şakşakçısından başka bir şey değilsin. tahminim kendinden utanan ve ABD şakşakçılığıyla medet uman kimlik bulmaya çalışan bir kürt şovenistisin. Bu forudma senin cinsinden olanalrı bir iki kere daha gördük.

 

Nicomedia'ya ahmak dedim ama bu bile zor bir karardı. Mesele kişisel hakaret meselesi olsaydı elbette sabrımın sınırı daha yüksek olurdu. Ama, cevap hakkı olmayan üçüncü kişiler hakkında aşağılayıcı ifadeler kullanmak ahlak kurallarına ve medeni hukuka aykırıdır. Üstelik bu beni deli eder. Hem, eğer savunulmaya

ihtiyacı olduğunu düşünseydi Nicomedia kendini savunurdu. Bence CYRANO taraftar toplamak için daha ince ayarlar yapmalı.

 

"Amerika dürüst bir savaş vermektedir" demişsin.

 

felluce katliamı, camileride infaz edilen yaralı dirneişçiler. hapishanelerde ki işkence tecavüz katliam görüntüleri, sivilelre karşı yapılan bombardımanlar, ev baskınları. senin dürüst savaş anlayışın.

 

Herşeye rağmen dürüst bir savaş. Tarihi bir gerçeklik olarak savaşın kendisi zaten kötüdür. Ama bu kötülüğü hafifletici sebepler olabilir; ben de onların peşindeyim. Dünyanın idaresine soyunan bir ülke olarak Amerika'nın kendinden uzak bölgelerde yasa ve düzen kurmak için kendini zorunlu hissetmesi doğal bir dürtüdür. Yani Amerikan askeri sadece ülke savunması için eğitilemez. Bu, dünyanın genel dengesi için bir felaket olur. Hiçbir siyaset bilimci Amerika'nın dünyadan bir çırpıda soyutlanmasını istemiyor; bu kıyametin başlangıcı olabilir. Çünkü ABD bir denge unsurudur. Kapsamlı antlaşmalar ve ikinci dünya savaşı sonrasında çizilen sınırlar hep ABD üstünlüğü ve gözetimi varsayımı üzerine inşa edilmiştir. ABD'nin dünyanın sevk edici güç iddiasından soyutlanması, yeni dengelerin kanlı savaşlarla bir kez daha tesis edilmesi zorunluluğunu doğurur. Ve kimse bundan çıkacak nihai sonucun daha iyi olacağını garanti edemez.

 

Irak Iraklılarındır. Amerikalı karar vericiler de bunu farkındadır. Beyaz Saray brifinglerini takip eden bir kişi olarak, bugüne kadar hiçbir Amerikalı yetkilinin Irak'ta mutlak bir idari/siyasi ve askeri hakimiyet kurma iddiasında bulunmadığını biliyorum. Yani onlar sokakları ve arka mahalleleri ele geçirmek istemiyorlar. Asıl plan Amerikan birliklerinin belirli üslere konuşlandırılması ve Irak'ın güvenliğinin Iraklılara teslim edilmesi. Nitekim bu yönde ciddi adımlar atılıyor. Varsın Sadr'ın askerleri [ki aslında Sadr da ABD ile uzlaştı] bütün arka mahalleleri kontrol etsin. Irak'ın kontrolu ne yazık kı arka mahallelerden idare edilmiyor. Irak'ın sevk ve idaresi Dışişleri ve Başbakanlık makamlarınca yürütülüyor. Ve ABD bu makamlarda tam bir hakimiyete sahip. Benim galibiyet anlayışım bu. Size göre Irak, bütün Irak topraklarında ABD bayrağı dalgalana ve her bir Amerikan askeri pusatsız ve miğfersiz kahvehanelerde çay içebilene dek gerçekten ele geçirilmemiştir. Elbette, sizin imparatorluk gelenekleriniz galibiyeti toprağı toprağa katmak olarak anlamak konusunda çok inatçı. Bu bakımdan size katılıyorum: ABD Irak'ı feth edemez. ABD Irak'ı alıp ismini değiştiremez. ABD Irak'ı ele geçirip halkını İngilizce konuşmaya ikna edemez. Ama ABD yönetebilir. Bunu farklı kanallar aracılığıyla yapar ve çoğunlukla dışarıdan görülemez bu.

 

ABD gerek GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) bağlamında gerçekleştirmek istediği siyasal ve coğrafi değişikliklere ulaşabilmek gerek Çin'in, Batıya ve Ortadoğu enerji kaynaklarına yayılmasını denetim altına almak için Orta Asya'da Afganistan'dan sonra Ortadoğu'da Irak'ta da stratejik bir köprübaşı elde etmiş ve etki alanı içindeki Körfez ülkeleri portföyüne Irak'ı da ekleyerek küresel kimliğinin yanısıra bölgenin denetleyici, yönlendirici ve kalıcı gücüne dönüşmüştür.

 

sadece iran mı

suriye

ve final türkiye

 

az kaldı şöle on seneye kalmaz bizi vuracak bi bahane üretirler..

 

Türkiye'nin bekleme odasında olduğunu sanmıyorum. Bölgede istikrar derinleştikçe kavga ihtimalleri de azalacaktır. Ufukta bir su savaşı var ise, bu sorun, ABD hakemliğinde, belki biraz acı bir reçete ile, kalıcı bir şekilde çözümlenecektir.

 

Son olarak, merakımdan soruyorum; bilgisayarının işlemcisi nedir, CYRANO, Nicomedias? Intel Pentium vs. ya da AMD Sempron vs?

Gönderi tarihi:

hımm sabit bana akademik seviyeden bahsediyor. şakşakçılıkla akademik polemik anlamdaş kavramlar ne zamandan beri oldu.

 

tek soru sorarız cevap yok, Amerika hangi hak ve hangi mantıkla Irak'ı işgal etmiştir. zevzekler amerikan şakşakçılığı yaparken onların yarın bu ülke bir işgale uğradığında. kişiliksizlikleriyle işgalciler için çalışacağına ve korkaklıklarıyla ve güçklüye yamanma gayretiyle bu ulusun karşısında olacağına adım gibi eminim.

 

bu ulusa çeşitli şekilde nefret besleyen kürt şovenistleri. kendilerine umut oalrak ABD yi görür olmuşlardır. Halepçe'ye düşen bombayı satan ülke ABD olduğu halde zavallılık vbe aşağılşık kompleksi bu gün onları bu sabit gibi bir mantığa sokmuştur.

 

ama bilmezlerki yarın bir halepçe daha olduğunda, bu sefer kimse yardım etmez zira. efendisi tarafından dövülen köpeğe kisme acımaz. Irak halkı bu kadar vahşete, katliama maruz kalırken, ABD şakşakçılığı yapanalrın, yarın yine ABD tarafından halepçede olduğu gibi katledilmelerine sebep olununca dertlerini artık kismeye anlatamazlar.

tarih affetmez. ve kimse hainlere acımaz.

Gönderi tarihi:

Çorbaya dönmüş yazışmalar sebeb neydi ırakın işgağli nüklüğer dimi iran içinde aynı suriye için terör hep sebeb var, neden sudi arap kuveyt deyili kendilerinin verdiği nüklüğer türkiyedede var pakistan hindistan çin lapon vs, neden ille mezopotomya sebeb nüklüğer kendilerindede var iyi düşünün.

Gönderi tarihi:

bence iranı vurmaz çünkü irandakı yönetim amerikaile altdan iş birliği yapıyor ve görünen şeyler daha farklı bir tablodur ama iran içeriden çökmüş bir durumu var ve bazi arkadaşların söylediğinin aksine (CYRANO) iranda hükumetin millet dayanağı yok ve ülkeyi zor ve baskıyla ve dışarıda gösterileri hepsi sahte ve yalandır ve milletin yüzde 90 ı islam devriminin aradan gitmesini istiyor ve bir başka problemde iranin türk ve kürt problemidi ki iranda 35 milyona yakın türk yaşıyor ve şimdide yavaş yavaş istiklal istiyorlar ve yakın gelecekte çatışmalar ola bilir.

Gönderi tarihi:

gencaslan nereden biliyorsun bunu. İran üzerine yapılan bir araştırmayı anketi okudunmu hiç.

Ahmedinecatı faslılar mı seçti.

Gönderi tarihi:

öyle kolay değillllllllll objektivist bence çok dalmışsın bir kaldır bak abd ekonomisine ve abd nin arka tarafına

 

 

Sayın nicomedias, küresellesme dünyaya baris degil, savas getirdi. ABD ve Ingiltere'nin Ortadogu'yu isgal planlari "BOP" dünya barisini ve insanligin gelecegini tehdit eden en büyük tehlike ve Savas karsitlarinin sesi başta ABD olmak üzere tüm dünyada bogğlmaya çalişiliyor. Noam Chomsky sadece kaygilarini dile getirmiyor, insanlari geleceklerine sahip cikmalari icin uyariyor. Sovyetler birligi yıkıldı dünyada silahlanma durmadi tam aksine daha da artti. Emperyalist sömürgeci gücler "terörü" bahane ederek bir yandan ülkelerinde baskilari arttiriyor, diger yandan baska ülkeleri isgal ediyorlar. Bu ikiyüzlülüge dur demek en insani hak ve görev.. Ama ne yazıkkı şimdilik buna dur diyebilecek hiçbir güç yok... Varsa lütfen söyleyin bizde bilelim...

Gönderi tarihi:

bir kaç gün önce biyerde okumuştum

 

türkiye okyanus ötesi isevilerin kabesi haline geldi diyodu.

 

ne kadar da doğru

 

hani yıllarca hep dendi yaa bizlere nükleer santraller olmazsa yok karanlıkta kalırız yok şu olur yok bu olur.

hani bide milenyum paniği vardı.bilgisayarlar kafayı yiyecek,bankalar altüst olacak, uçaklar düşecek filan.tahminler hiç gerçekleşmedi.kömürlü santrallerimizde devre dışı bırakıldı.

 

Irak saldırısında ABD Türkiye’den destek istedi. Bizim meclis, bakmayın şimdi övünmesine, oturuma katılanların çoğunluğu ile bu desteği verdi. Bakanlar, AKP milletvekilleri çoğunlukla, “Evet, ABD askerleri Mardin’e, İskenderun’a, Nusaybin’e yerleşsin, sonra, Başkan’ın deyişi ile, Haçlı orduları Müslüman Irak halkının üstüne kuzeyden aksın ve daha kısa sürede daha çok Müslüman kanı aksın ve Irak teslim alınsın” planına destek verdi. Ama neyse ki hesap hatası yaptılar da çoğu evet diyen katılanların katılımı yetmedi. Türkiye kirli bir maceranın eşiğinden döndü.

 

şimdi yine kirli planlar başladı.hani kabe yiz ya.biri gidiyo biri geliyo.Hşöyle bi incelendiğinde petrol boru hatlarına şöyle bir göz atıldığında, hemen anlaşılıyoki, Suriye yolu kesiyor, büküyor. Kerkük-Hayfa arasındaki en kısa doğru Suriye’nin tam göbeğinden geçiyor. Eh, Iran da, emperyalistlerin mazlum halklardan beklemediği ölçüde kabadayı. Ortam uygun olduğunda bu iki ülkenin tepesine inmeyi ABD çok istiyor. Ama İran için Türkiye yedekte olmalı. Bizim devletliler ne der bilinmez ama korkarım kamuoyunun hazırlanması, yumuşatılması, kafasının karıştırılması için yakında ülke içerisinde İslamcı terör başlarsa şaşmayın. Bir de bu saldırıların adresi olarak İran gösterilirse hiç şaşmayın. Henüz kokuları çıkmadı ama, küçük alamet, satılık kalemlerin Şah İsmail’den başlayarak aslında bizim İranlılarla hiç anlaşamadığımız türden yazılar yazmaya başlamaları olmalı. İran rejiminin kötülüklerinden bahsetmekte iyi bir başlangıç olabilir bunlar için.

Gönderi tarihi:

bir kere İran'ın bağımsız bir devlet olduğunu, ülkesinin içindeki rejimin ve iktidardakilerin yalnızca o ülkenin halkını ilgilendirdiğini, kendi halkı dışında hiç bir halkın yada ülkenin yada kurumun, İran veya Suriye'nin rejimi hakkında söz sahibi olamıyacağını. kabul etmeyenler. Yarın birisinin çıkıp ben Türkiyedeki rejimi beğenmiyorum müdahele ederim demesinede karşı çıkamazlar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.