Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

  • Cevaplar 96
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Bakınız Sayın Tengeriin,siz ne kadar üretken düşünmeye kalksanız da,herşeye çoktan cevap verilmiş bile.İsterseniz siz de bir yerlerden bazı yazılar kopyalayıp yapıştırın ve o yazıda herşeyin cevabının olduğunu iddia edin.Bu iş gittikçe daha kolay hale gelmeye başladı.

 

Eğer cevaplarınızı alamadığınızı hala iddia ederseniz de size gelebilecek muhtemel bir cevabı bazı forumdaşlarımız zahmet etmesinler diye ben yazayım: ''Sizin kalbiniz mühürlenmiş.''

 

Bakın,ben de az çok dini cevaplar vermeyi beceriyorum,hiç zor değil,

 

Birşeyi mi anlamadınız?Aman yahu,Allah kalbinizi mühürlemiş.Siz de kendinize şeyhler,evliyalar edinin ki o mühür açılsın.Anlayın anlayın,kabul edin canım,hepimiz oyuncağız,iradelerimiz de pillerimiz.Ben kendimin efendisiyim falan,yok yok,öyle olmuyor o işler,anladık artık sıkıntımızı.Siz de anlayıverin gaari.Birşeyi cevaplayamadınız mı,atıverin tılsımlı yolgöstericinizin üstüne,kurtulun...

Gönderi tarihi:
Bakınız Sayın Tengeriin,siz ne kadar üretken düşünmeye kalksanız da,herşeye çoktan cevap verilmiş bile.İsterseniz siz de bir yerlerden bazı yazılar kopyalayıp yapıştırın ve o yazıda herşeyin cevabının olduğunu iddia edin.Bu iş gittikçe daha kolay hale gelmeye başladı.

 

Eğer cevaplarınızı alamadığınızı hala iddia ederseniz de size gelebilecek muhtemel bir cevabı bazı forumdaşlarımız zahmet etmesinler diye ben yazayım: ''Sizin kalbiniz mühürlenmiş.''

 

Bakın,ben de az çok dini cevaplar vermeyi beceriyorum,hiç zor değil,

 

Birşeyi mi anlamadınız?Aman yahu,Allah kalbinizi mühürlemiş.Siz de kendinize şeyhler,evliyalar edinin ki o mühür açılsın.Anlayın anlayın,kabul edin canım,hepimiz oyuncağız,iradelerimiz de pillerimiz.Ben kendimin efendisiyim falan,yok yok,öyle olmuyor o işler,anladık artık sıkıntımızı.Siz de anlayıverin gaari.Birşeyi cevaplayamadınız mı,atıverin tılsımlı yolgöstericinizin üstüne,kurtulun...

Sayın Artropod...

Bak bu açıdan çok haklısın...

Çok güzel bir yazı, teşekkürler...

 

Ben konuyla ilgili birisi ve bir soru sormuş birisi olarak olumlu ya da olumsuz, benim görüşüme koşut ya da değil, nasıl bir cevap beklediğimin mutlaka farkındayımdır...

 

Mesela:

2+2=? diye sorduğumda aldığım cevap:

"2x2=4 eder" olursa, bu cevap değildir, ********...

 

Arkadaşımız güya önceki soruların içersinde bana cevap vermiş...

İlahi kudrete bakar mısınız?

Hz. Muhammed'in aynı vaaz içersinde binlerce kişiye hitap edebildiği söylenir hep...

Yani her dinleyen kendisine bir pay çıkarabilirmiş!

Arkadaş kendisini de öyle sanıyor galiba...

Ama acı gerçek:

Kopyalayıp yapıştırdı şeylerin hiçbirisinde, sorduğum soruyla zerre kadar alakalı cevaplar yok...

 

Sayın Muallim Ali...

Kopyala yapıştır yapmadan, bana çok açık ve net cevaplar vermenizi istiyorum...

Çünkü yazılarımda direkt size, sizinle alakalı sorular sordum...

Başkalarından yaptığınız alıntıları zerre kadar dikkate ve ciddiye almıyorum...

 

Şimdi:

Sayın Artropod...

Ben bu sayfalardada bir sessizlik hissediyorum, size de öyle gelmiyor mu?

Cevapsız kaldık sanki?

Cevaplayabiliyor musunuz?

Cevaplayamıyor musunuz?

Gönderi tarihi:

Cevaplayabiliyor musunuz?

Cevaplayamıyor musunuz?

 

 

 

Sizin inanç ve düşünce sisteminiz neyi cevaplıyor sayın Tengeriin boşig ?

 

-Soru: Evren nasıl var oldu?

-Cevap: O hep vardı

 

-Soru: Bu ahenk bu işleyiş bu sanat nasıl oldu

-Cevap: Devinim

 

-Soru: Madde nedir

-Cevap: Kafana şu taşı atarsam anlarsın

 

-Soru: ya ebediyyet ya sonsuzluk

-Cevap: Düşünmeyin ve yaşadığınız hayatı ıskalamayın

 

-Soru: Ama?

-Cevap: Aması maması yok siz bilmin ışığından gidin

 

Böyle de cevaplar olabilirmi, evet elbette olabilir, ama o yanıtlayanın cevabıdır, cevap olup olmadığını bilemeyiz, inanır akla yatkın buluruz, ya da inanmayız.

 

Bu kadar basit.

 

 

En iyisi sayın evaporit in sözlerini buraya asmak.

 

 

 

...

şunu unutma olur mu ; sen ancak cevabı bulmak isteyen insanlara yardımıcı olabilirsin... cevabını bulmak isteyen insanlar ne yapıp edip onu muhakkak bulurlar... hakikatin er geç ortaya çıkmak gibi bir özellii vardır... yeterki onu aramak niyetinde olsun insan...

 

...

her sorunun bir cevabı muhakkak vardır... ama o cevabı kabul edip etmemek, kalbin işidir...

akıl muhakkak sorusunu da, cevabını da bulacaktır...

Ama kalp kabul eder mi onu ''kalplerdekini en iyi bilen bilir...''

sen ancak kendi aklına söz geirebilirsin, kalbine geçirebilir misin bunu bilemem işte ..

 

 

Vesselam

Gönderi tarihi:
Sizin inanç ve düşünce sisteminiz neyi cevaplıyor sayın Tengeriin boşig ?

 

-Soru: Evren nasıl var oldu?

-Cevap: O hep vardı

Bilim: Hiç birşey yoktan var olamaz, vardan yok edilemez (En temel fizik yasasıdır.)

Siz: Ol deyinde yoktan var olur...

 

Bilim ile çeliştiniz mi?

Çeliştiniz...

-Soru: Bu ahenk bu işleyiş bu sanat nasıl oldu

-Cevap: Devinim

Mantık: Herşeyin bir nedeni vardır. Sonuç, kendi nedeninden önce olamaz... Her sonuç aynı zamanda kendinden sonraki ilgili bir olgunun nedenidirde... Varlık sebepler dairesi içersinde vardır... Ahenk bunun sonucudur. (Farabi İmani olarak olarak ilk yaratıcıyı Tanrı olarak tanıyordu ancak Felsefi ve Mantık olarak Maddenin aslında hep var olduğunu düşünüyordu. Varlık, ona göre Tanrı'nın hem haliydi...)

-Soru: Madde nedir

-Cevap: Kafana şu taşı atarsam anlarsın

Bilim: Gerçekten de anlarsın o taşı yersen...

Ben: Eğer Maddenin varlığna ve işlevselliğine inanmıyorsan, çoluk çocuğun hastalandığında doktora götürmezsin olur biter... Ne de olsa madde ve bilim son derece göreceli değil mi? Çünkü algılamamış sadece ve sadece hislermize dayanıyor!!!

-Soru: ya ebediyyet ya sonsuzluk

-Cevap: Düşünmeyin ve yaşadığınız hayatı ıskalamayın

Mantık ve İnsanlık Tarihi: Soyut kavramlar insanların bilinçlenme süreçlerinde ortaya çıkmıştır. Ebediyyet denen şey mümkündür, zira Varlık için bir başlangıç ve son düşünülemez...

-Soru: Ama?

-Cevap: Aması maması yok siz bilmin ışığından gidin

Bilim yapamıyorsanız, en azından takip edin...

Böyle de cevaplar olabilirmi, evet elbette olabilir, ama o yanıtlayanın cevabıdır, cevap olup olmadığını bilemeyiz, inanır akla yatkın buluruz, ya da inanmayız.

 

Bu kadar basit.

Eğer birşeyler dileyebileceğim Soyut bir Tanrı'm olsaydı şunu dilerdim:

"Yarattın, bari takip et!!!"

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Bilim: Hiç birşey yoktan var olamaz, vardan yok edilemez (En temel fizik yasasıdır.)

Siz: Ol deyinde yoktan var olur...

Bilim ile çeliştiniz mi?

Çeliştiniz...

Iyide benim bizim bilimle çelişmediğimizi bilimsel olduğumuzu mu söyledim ben ? :)

Ben diyorum fizik ötesi alem, siz diyosunuz fizik kuralları...

 

Bilim: Gerçekten de anlarsın o taşı yersen...

Ben: Eğer Maddenin varlığna ve işlevselliğine inanmıyorsan, çoluk çocuğun hastalandığında doktora götürmezsin olur biter... Ne de olsa madde ve bilim son derece göreceli değil mi? Çünkü algılamamış sadece ve sadece hislermize dayanıyor!!!

Ne bu şimdi, maddeyi ispatladınmı şimdi bana :)

 

Bilim yapamıyorsanız, en azından takip edin...

 

Bilim yapmak da ne ? :)

 

Varsa bir fikir konuşacaksınız onu dile getireceksiniz, illaki insanların anlaşması için aynı fikirde olmaları gerekmez, mesela ben uslup ve konuları ele alış olarak sayın Artropod 'un bir cok yazısını beğenerek okuyorum..

Sizin yazılarınız ise fikirden çok bağırarak kendi kendinizi fikren tatmin etmeye çalıştığınız izlenimi uyandırıyor bende.

 

Cevaplayabiliyor musunuz?

Cevaplayamıyor musunuz?

 

Slogan atmayın, slogan atıyosunuz ondan sonra sorulara cevap yok diyerek prim yapıyosunuz!

 

Kızgınlıkta insani bir güdüdür, kızdırdınız beni, ama nasıl denir saygısızlık ettimse affola.

Gönderi tarihi:
Iyide benim bizim bilimle çelişmediğimizi bilimsel olduğumuzu mu söyledim ben ? :)

Ben diyorum fizik ötesi alem, siz diyosunuz fizik kuralları...

 

 

Ne bu şimdi, maddeyi ispatladınmı şimdi bana :)

Ben anlatamıyorum sanırım...

Maddenin var olduğunu kavrayamıyorsanız, bu benim sorunum değil...

Yani maddenin varlığını sana nasıl ispatlamamı istiyorsun ki?

Binlerce yıldır 5 duyumuzla ve deneyimlerle madde ile ilişki kuruyoruz...

Bu yüzden de var olduğundan eminiz...

Şimdi bana "Ama ya Matrix?" diyorsunuz...

 

Siz daha elinizle tutup, gözlerinizle görebildiğiniz, dokunup koklayabildiğiniz, deneyimleyebildiğiniz Maddenin varlığından emin değilken;

Tutamadığınız, göremediğiniz, dokunamadığınız, deneyimleyemediğiniz ve hatta kendinize bile ispat edemediğiniz Soyut bir dünyanın varlığından nasıl emin olabiliyorsunuz bunu çok merak ediyorum...

 

Ve bu soruyu sormak, kendi fikrimi tatmin etmek değildir...

Gayet açık ve net bir sorudur...

 

Evinizdeki klavyenin varlığını herkese ispat edebilirsiniz...

Fotoğrafını çeker gösterirsiniz mesela...

Hatta buraya birşeyler yazıyor olmanız bile o klavyenin, bilgisayarın, elektrik düzeneğinin, evinizdeki telefon hattının, bir internet bağlantınızın olduğunun, bilgisayarınızın bir prize takılı olduğunun ya da batarya ile çalıştığının, hatta o bilgisayarı kullanan birisinin olduğunun yani sizin var olduğunuzun kanıtıdır...

Peki siz bu maddi varlıktan emin değilsiniz...

Ama sadece yazı yazmanız bile bizde bir takım inanılabilir muhtemel düşünceler, imgeler uyandırıyor...

Peki o emin olduğunuz diğer soyut alem'i nasıl ispat edersiniz bize?

Öyle bir soyut kanıt gösterin ki bana, bende diyeyim ki:

"Aa evet bak bu diğer soyut varlıkların kanıtıdır..."

 

Ama bana kalkıpta:

"Ahanda bak işte bu kuşlar ağaçlar, binbir renkli çiçekler... Nasıl yakalamıştık saçlarından baharı... İşte bunlar Soyut Tanrı'nın kanıtıdır!"

demeyin...

Bunlar Maddenin var olduğunun kanıtıdır çünkü...

 

Anlatabildim sanırım!

 

Maddeyi benim ispatlamama gerek yok...

Sen klavyeye dokunduğunda, parmak uçlarındaki sinirler (ki onlarda maddedir), beynin elektrik sinyalleri (ki o da enerjidir) gönderir...

Yani elektrik sinyallerini göndermesi için bir kaynağa ihtiyaç vardır...

O kaynak (klavye), o kaynağa dokunan parmak, dokunan parmaktaki hücreler, beyne gönderdikleri sinyaller, beynin sinyali algılayıp ona göre oluşturduğu sinaps bağları hep maddeseldir...

 

Ya hu bu da yetmezse kendine bir çimdik at,

O zamanda anlarsın maddenin ne olduğunu...

 

Nedir bu Maddeye olan antipatiniz anlamıyorum.

Madde denilince hemen savunma mekanizması harekete geçiyor...

 

Bilim yapmak da ne ? :)

Senin hiç yapmadığın birşey olduğu kesin...

 

Varsa bir fikir konuşacaksınız onu dile getireceksiniz, illaki insanların anlaşması için aynı fikirde olmaları gerekmez, mesela ben uslup ve konuları ele alış olarak sayın Artropod 'un bir cok yazısını beğenerek okuyorum..

Sizin yazılarınız ise fikirden çok bağırarak kendi kendinizi fikren tatmin etmeye çalıştığınız izlenimi uyandırıyor bende.

 

Sayın Selenge, yazılarımı herkes severek okusun diye yazmıyorum. Ayrıca kendi fikirlerimi ispat edebildiğim şeyler üzerine kurmayı yeğliyorum... Ben size kendi fikrimi dayatmıyorum şu an, bazı gerçeklikleri dile getiriyorum. Benim Tanrı ile ilgili fikirlerimi henüz yansıtmadım ve "benimki doğrudur" demedim ki kendimi tatmin etmeye çalışayım!? Her neyse, bu konu kişiselleştirmeye girer böyle giderse...

 

Slogan atmayın, slogan atıyosunuz ondan sonra sorulara cevap yok diyerek prim yapıyosunuz!

 

Kızgınlıkta insani bir güdüdür, kızdırdınız beni, ama nasıl denir saygısızlık ettimse affola.

Merak etmeyin, kızgınlığınız halinde söylediğiniz sözlerden sizi sorumlu tutmuyorum zaten.

İçiniz rahat olabilir...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

tenqeriin boşiq alıntıdır...

Ben anlatamıyorum sanırım...

Maddenin var olduğunu kavrayamıyorsanız, bu benim sorunum değil...Yani maddenin varlığını sana nasıl ispatlamamı istiyorsun ki?

Binlerce yıldır 5 duyumuzla ve deneyimlerle madde ile ilişki kuruyoruz...

Bu yüzden de var olduğundan eminiz...

Şimdi bana "Ama ya Matrix?" diyorsunuz...

 

müslümanlar "kalbin mühürlenmiş deyince sorun oluyor ama......

 

Siz daha elinizle tutup, gözlerinizle görebildiğiniz, dokunup koklayabildiğiniz, deneyimleyebildiğiniz Maddenin varlığından emin değilken;Tutamadığınız, göremediğiniz, dokunamadığınız, deneyimleyemediğiniz ve hatta kendinize bile ispat edemediğiniz Soyut bir dünyanın varlığından nasıl emin olabiliyorsunuz bunu çok merak ediyorum...

 

biz zaten inandığımız hiçbir şeye madde demedik.... siz aklınızı ispat edin biz de ispat edelim... belki bu cevabı çok duydunuz ama cevaplayan birini görmedim....

 

Peki o emin olduğunuz diğer soyut alem'i nasıl ispat edersiniz bize?Öyle bir soyut kanıt gösterin ki bana, bende diyeyim ki:

"Aa evet bak bu diğer soyut varlıkların kanıtıdır..."

 

şu dünyaya bir baksanız... öylesine olmuş bir şeymiş gibi görünmez size....

sen içtiğin ilacın bağırsağına mı kalbine mi gittiğini nasıl anlıyorsun? ya da ağzından sonra ne etkin oluyor?

 

Nedir bu Maddeye olan antipatiniz anlamıyorum.

Madde denilince hemen savunma mekanizması harekete geçiyor...

 

bizim maddeyle sorunumuz yok.. sanırım sizin yaratıcınıza bir sorununuz var (!)

 

Senin hiç yapmadığın birşey olduğu kesin...

 

bunu demek size hiç yakışmıyor.....

 

saygılar..

Gönderi tarihi:
müslümanlar "kalbin mühürlenmiş deyince sorun oluyor ama......

 

Olur tabi :)

Bunu diyen bütün organları ile olduğu gibi mühürlenmiş ise sorun olur...

 

biz zaten inandığımız hiçbir şeye madde demedik....

 

Her ne dediyseniz dediniz. Varlık varlıktır. Var mıdır yok mudur? Mühim olan bu...

 

siz aklınızı ispat edin biz de ispat edelim...

 

:) Bunun ispatını neden istiyorsun ki? Yoksa insanların aklı konusunda, olup/olmadığı gibisinden (matrix gibi) şüphen mi var?

 

belki bu cevabı çok duydunuz ama cevaplayan birini görmedim....

 

Cevaplarız...

Şimdi sen önce sorunu netleştir, sonra cevaplayalım.

Birincisi, akıl ile neyi kastediyorsun? Akıl kavramının nesini ispatlayacağız (hangi yönü ile).

Ayrıca, biz bunu ispatladığımızda ödül olarak siz neyi ispatlayacaksınız? Cümlenizden anlayamadım...

 

sen içtiğin ilacın bağırsağına mı kalbine mi gittiğini nasıl anlıyorsun? ya da ağzından sonra ne etkin oluyor?

 

:unsure:

 

bizim maddeyle sorunumuz yok.. sanırım sizin yaratıcınıza bir sorununuz var (!)

 

Bu nedemek şimdi? Topu at ve kaç...

Yaratıcı var diye ortaya atan sizsiniz, biz inanmadığımız için ispat istiyoruz, ama olmadığından emin olduğumuz bir şeyle sorunu olan yine biz oluyoruz :)

 

Yahu bişeye inanmayan birisinin o bişeyle sorunu olur mu? Sorun varsa varsa ona inananlar için vardır...

 

Bizim sorunumuz, yaratıcı değil!

Bizim sorunumuz, insanların beyinlerini bu tür hayallerle korkutup ve üstüne üstlük öldükten sonra adalet vaadleriyle kandırıp sömürülmesi! Ve sizin de isteyerek/istemeden buna alet olmanız...

Gönderi tarihi:
Olur tabi

Bunu diyen bütün organları ile olduğu gibi mühürlenmiş ise sorun olur...

 

bu gayet kaçamak bir cevap...

ne demek yani..

e o zaman bu da benim sorunum değil..

kalbiniz mühürlenmişş onunla beraber aklınız..

bi de bunu bilimle bağdaştırıyorsunuz ya..

madem kendi kendine oldu..

bunu hangi teorie bağlıyorsunuz?

darwine mi?

 

Her ne dediyseniz dediniz. Varlık varlıktır. Var mıdır yok mudur? Mühim olan bu...

 

vardır...

bunun kanıtı da herşeyin düzenli muntazam olmasıdır...

bir bebeğin bir bacağı olmadan doğması bizim için ne büyük şok.. oysa herşey o kadar düzenli ki bu bizim umuruzda değil... (sanırım sizin)

 

Cevaplarız...

Şimdi sen önce sorunu netleştir, sonra cevaplayalım.

Birincisi, akıl ile neyi kastediyorsun? Akıl kavramının nesini ispatlayacağız (hangi yönü ile).

Ayrıca, biz bunu ispatladığımızda ödül olarak siz neyi ispatlayacaksınız? Cümlenizden anlayamadım...

 

soyut birşey nasıl kanıtlanır sizden öğrenelim..

çok mükemmelsiniz ya bu konuda (!)

 

 

Bu nedemek şimdi? Topu at ve kaç...

Yaratıcı var diye ortaya atan sizsiniz, biz inanmadığımız için ispat istiyoruz, ama olmadığından emin olduğumuz bir şeyle sorunu olan yine biz oluyoruz

 

var.. ve bunu sizde şu an anlayamamınzdan pişman olacaksınız ileride.................................................

 

saygılar..

Gönderi tarihi:
müslümanlar "kalbin mühürlenmiş deyince soru

"Kalbin Mühürlenmesi" düşüncesi ile "Tanrı Dilediğine Hidayet Verir, Dilediğine Vermez" düşüncesi destekleniyor değil mi?

Peki öyleyse insan inanmamasından niçin sorumlu tutulur?

Sonuçta benim kalbimi mühürleyen O...

Belli ki bana Hidayet vermek istemiyor...

Onun vermediğin bir şeye sahip olmadığım için yargılanabilir miyim?

 

Bir efendinin, kölesine "Niçin özgür değilsin?" deyip, dövmesi gibi birşey bu...

 

Aynı zamanda benim kalbim mühürlenmiş falan değil...

Tanımadığınız insanlar hakkında peşin hüküm vermeyin...

biz zaten inandığımız hiçbir şeye madde demedik.... siz aklınızı ispat edin biz de ispat edelim... belki bu cevabı çok duydunuz ama cevaplayan birini görmedim....

Ben "Akıl"ın ne olduğunu bu forumda onlarca kere ispat ettim...

İlgili konular geçmişte çok açıldı ve ispatlar karşısında kekeleyip cevap veremeyenler bile oldu...

O kadar merak ediyorsanız arayıp bulun o konuları...

Özellikle "Beyin" ve "Ruh" ile ilgili konularda yazdık...

Okuyup etmeden "İspat edinde görelim!" deyip çıkmayın...

şu dünyaya bir baksanız... öylesine olmuş bir şeymiş gibi görünmez size....

sen içtiğin ilacın bağırsağına mı kalbine mi gittiğini nasıl anlıyorsun? ya da ağzından sonra ne etkin oluyor?

Merak etmeyin, dünya bana "Öylesine" imiş gibi gelmiyor...

Hatta varlığa sizden daha çok önem verdiğimi söyleyebilirim...

bizim maddeyle sorunumuz yok.. sanırım sizin yaratıcınıza bir sorununuz var (!)

Yok hayır, benim Tanrı ile hiçbir sorunum yok...

Benim Metafizik ve olmayan kavramlarla ilgili sorunlarım var...

Gönderi tarihi:

Öncelikle sayın Tengeriin boşig size aşağıdaki cümleyi yazmaniza sebep olduğum için tüm samimiyetimle özür diliyorum.

 

...Her neyse, bu konu kişiselleştirmeye girer böyle giderse

 

Sizi ikna edemeyebilirim ama şunu bilin ki, düşünen yorum yapan, asalak gibi olmayıp birşeyler üretme derdi olan insanlara saygıdan öte çokca da sevgi duyarım.

 

Konumuza dönersek,

 

 

Nedir bu Maddeye olan antipatiniz anlamıyorum.

 

Antipatiden öte inanç diyelim,

Şöyleki, Eğer maddenin muğlak olmayın kesin ve net bir olgu olduğunu düşünseydim inanın Tevhid inancına sahip olmazdım.

 

Kısaca maddeye inanmama denen kavramı, aslında maddenin bir algıdan ibaret olduğunu ifade etmek için kullanıyorum.

 

Maddeyi 5 duyumuzla kavrayabiliyoruz değilmi, ben diyorumki burda kastedilen kavrama aslında algıdır.Ama ya asıl madde?

 

Burda , bu işin bizcesini zikretmeye çalışıyorum;

Allah'dan (C.C.) başka her şey vehim ve hayaldir. İçinde bulunduğumuzu düşündüğümüz, duyularımızla etkileşim içerisinde bulunduğumuz bu evren ve evrenin mutlak var imiş gibi görünmesi, Yüce Allah'ın (C.C.) kudreti ile devamlıdır, devam ettirilmededir.

Evren bizlerin hayalinin dışında bir varlık değildir. Var gibi gösterilmektedir.

 

Bu satırlar bilimsel = fizik kanunları ile açıklanabilir olmadığı için adı ispat değildir.

 

Ama bizce bu böyledir ve nedenide bunun içindedir.

 

 

"Kalbin Mühürlenmesi" düşüncesi ile "Tanrı Dilediğine Hidayet Verir, Dilediğine Vermez" düşüncesi destekleniyor değil mi?

Peki öyleyse insan inanmamasından niçin sorumlu tutulur?

Sonuçta benim kalbimi mühürleyen O...

Belli ki bana Hidayet vermek istemiyor...

Onun vermediğin bir şeye sahip olmadığım için yargılanabilir miyim?

 

Hayır böyle değil, insanlar Allah'a olan sevgileri ölçüsünde kalp gözleri açılır, kalp gözleri açıldıkça da O'nu severler.

Kalbin tatmini liyakat iledir, bunun içinde çaba harcanmalıdır,kastedilen kalbin mühürlenmesi, donanımsal bir özellik olmayıp, kulu kendi kalbini kendi mühürler.

 

Benim Metafizik ve olmayan kavramlarla ilgili sorunlarım var...

 

Metafiziği red edemezsiniz sayın Tengeriin boşig , salt bilim argumanı ile yola devam edebilirsiniz ancak boşlukları, "bu insanlığın gelişimi ile ilerde bilinir olacaktır" diyebilirsiniz.

 

Ateizm

Panteizm

Vahdet-i Vucud

Tevhid

 

Bunlardan hiçbiri metafizikten soyutlanamaz.

 

Velhasılı kelam, ne size ne de bir başkasına bu anlattıklarımı ispatlayamam, daha doğrusu üzerinde bulunduğumuz konu hakkında kimse ispatlayacak bir sey getiremez.

 

Örneğin maddenin algıladığımız biçimiyle var olduğunu ve sonsuz olduğuna ispat yine maddenin kendisidir diyorsanız, bu tarafımdan tabiri caizse, kendi sahasında maç oynama avantajı gibidir okadar :)

 

Biz bu alemde bu boyuttayız diye kendi boyutumuza torpil geçecek halimiz yok.

 

Tekrar ediyorum bunlar, bu yazdıklarım, benim bencelerim.

 

Kendi fikirlerim.

 

Belki defalarca bu forumda konuşulmuştur bilemem, sadece ifade etmek kendimi anlaşılır kılmak istedim hepsi bu.

 

Saygılarımla.

Gönderi tarihi:
Kısaca maddeye inanmama denen kavramı, aslında maddenin bir algıdan ibaret olduğunu ifade etmek için kullanıyorum.

 

Maddeyi 5 duyumuzla kavrayabiliyoruz değilmi, ben diyorumki burda kastedilen kavrama aslında algıdır.Ama ya asıl madde?

 

Burda , bu işin bizcesini zikretmeye çalışıyorum;

Allah'dan (C.C.) başka her şey vehim ve hayaldir. İçinde bulunduğumuzu düşündüğümüz, duyularımızla etkileşim içerisinde bulunduğumuz bu evren ve evrenin mutlak var imiş gibi görünmesi, Yüce Allah'ın (C.C.) kudreti ile devamlıdır, devam ettirilmededir.

Evren bizlerin hayalinin dışında bir varlık değildir. Var gibi gösterilmektedir.

 

Bu satırlar bilimsel = fizik kanunları ile açıklanabilir olmadığı için adı ispat değildir.

.

.

Metafiziği red edemezsiniz sayın Tengeriin boşig , salt bilim argumanı ile yola devam edebilirsiniz ancak boşlukları, "bu insanlığın gelişimi ile ilerde bilinir olacaktır" diyebilirsiniz.

.

.

Velhasılı kelam, ne size ne de bir başkasına bu anlattıklarımı ispatlayamam, daha doğrusu üzerinde bulunduğumuz konu hakkında kimse ispatlayacak bir sey getiremez.

 

Çoğumuzun farkında olduğu birşey,din üzerine içinde ispat iddiası barındıran fikirlerle tartışılamayacağı.İnananlar ile inanmayanların en azından bir kısmının üzerinde uzlaşabileceği bir gerçek.''Allah ispatlanabilir.'' dendiği sürece tartışmalar çıkmaza girer.

 

Belli bir süredir,açılan başlıklardaki geçen iddialı 'ispat' sözcükleri zaten sürekli yeni tartışmaları ve yeni yeni iddiaları doğuruyor bir görüntüde.Şöyle herkes nasıl adlandırıyorsa,Allah veya Tanrı'nın ne varlığının ne de yokluğunun ispatlanamayacağını,bunun kısır bir inatlaşma olduğunu kendisinin de bildiğini bir itiraf etse de 'ispat' sözcüğünden azat edilsek sanırım daha duru bir tartışma ortamı çıkar ortaya.Bu,ispat iddialarını halen savunan başlıklar açıldığı sürece biliyoruz ki mümkün değil.Gerçi ''Allah'ın olduğunu ispatladım,buyrun formül.'' denileceğine ''Benim edindiğim birikimlerimden çıkardığım sonuç ve fikir yürütme şeklim budur ve ben bunun bir ispat olduğunu da savunmam.'' dendiğinde zaten aksi düşüncedekiler de bu görüşe saygı duyup üzerine eğilirler,buna şüphe yok.

 

Madde ve algısal gerçeklik konusunda benim düşüncelerim yine enerji üzerinde yoğunlaşıyor.Biz bir anlamda,konuşan zihinler olduğumuza göre,algılarımız da inançlarımız da aynı kaynağın ürünleri demektir.Maddesel algı dediğimizde güvenebileceğimiz şey doğal olarak sinirlerimizdir.Benim fikrime göre,sinirler sürekli,her an enerjiye ve korunmaya,yani şiddet ve dirence dönük deney yaparken bir yandan da bu deneyimleri her yandan beyne ileterek zihni oluşturur.Bu anlamda,hisler bedenin neye ihtiyacı olduğunu tamamıyla bilinç ve zihindışı olarak,enerji ihtiyacının kılavuzluğunda anlamakta ve kodlamaktadır.

 

İnsan,güce ulaşma ve korunma araçlarını geliştirerek beynini güçlendirmiştir ve hafızasıyla başta kişisel bütünlükleri,sonra dış dünyayı,iletişimsel alanda kavramlarla anlamlandırmıştır.Bilinç,bedenle ifade edilen bir çeşit dili anlamlandıran bir kod oluşturur.Bir kez bu bilinç oluştuktan sonra insan artık herşeye anlam atama zorunluluğu hisseder.İşte metafizik de henüz anlaşılamayan ve tanımlanamayan,örneğin ''Ruh var mıdır?'' gibi ispat-dışı kavramlar üzerine gelişmiştir.Biz belli bir açıdan algılayabildiğimiz şeyleri yine ancak onları bizim gibi algılama özelliklerine sahip olanlara ispat edebiliriz.Bu anlamda bence,ancak ve ancak maddenin enerjinin bir şekli olduğu kabulünde metafiziğin de enerjinin,şu an itibarı ile algılayamadığımız başka bir şekli olduğu savunulabilir.Bizim için de algılanabilir hale gelirse zaten metafiziki olmaktan çıkıp algılanabilir bir fiziki olgu olur.

 

Umarım anlaşılabilmişimdir.Sonuçta tabi ki bunlar benim kişisel kanaatlerim,şu an için geçerli saydığım kişisel kanmışlıklarım.Ne bir ispat iddiası var,ne de bir şartlanmışlık.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

tenqeriin den

"Kalbin Mühürlenmesi" düşüncesi ile "Tanrı Dilediğine Hidayet Verir, Dilediğine Vermez" düşüncesi destekleniyor değil mi?

Peki öyleyse insan inanmamasından niçin sorumlu tutulur?

Sonuçta benim kalbimi mühürleyen O...

Belli ki bana Hidayet vermek istemiyor...

Onun vermediğin bir şeye sahip olmadığım için yargılanabilir miyim?

 

hidayeti istemeyene hidayet niye verilsin... isteyene verilir.....

 

Merak etmeyin, dünya bana "Öylesine" imiş gibi gelmiyor...

Hatta varlığa sizden daha çok önem verdiğimi söyleyebilirim...

 

ilaç örneğimin cevabını alamadım.....?

Gönderi tarihi:
"Kalbin Mühürlenmesi" düşüncesi ile "Tanrı Dilediğine Hidayet Verir, Dilediğine Vermez" düşüncesi destekleniyor değil mi?

.........

Bir efendinin, kölesine "Niçin özgür değilsin?" deyip, dövmesi gibi birşey bu...

 

:clover:

 

 

 

kalbiniz mühürlenmişş onunla beraber aklınız..

bi de bunu bilimle bağdaştırıyorsunuz ya..

 

Nasıl anlatsam daha başka? Bilemiyorum ki??

Bak arkadaşım, benim ne aklım ne de kalbim mühürlü... Tamam mı? Açık ve net söylüyorum... Haa, dini açıdan mühürlüsün diyor isen, bu senin dininin Tanrısı'nın sorunu. Benim suçum yok. Mühürlemiş ben ben ne yapayım? Bak yukarıda Tengeriin ne kadar da güzel ifade etmiş.

 

 

 

madem kendi kendine oldu..

bunu hangi teorie bağlıyorsunuz?

darwine mi?

 

 

 

Evet aynen öyle...

Darwin "ol" dedi, bir anda evrim gerçekleşti :)

Aksini düşünüyorsan ispat et de görelim ;)

 

 

bunun kanıtı da herşeyin düzenli muntazam olmasıdır...

 

 

 

 

 

Yahu böyle kanıt mı olur?

Ya düzen dediğin şey aslında düzensizlik ise??? Neyse zor sormayalım.

 

 

 

bir bebeğin bir bacağı olmadan doğması bizim için ne büyük şok.. oysa herşey o kadar düzenli ki bu bizim umuruzda değil... (sanırım sizin)

 

 

 

Bak şimdiiii....

Kolsuz bacaksız doğan çocuklar nedir peki? Tanrı'nın hataları mı? Kendi kendinize kendi savunduğunuz teorinizi yıkmayın

 

 

 

 

soyut birşey nasıl kanıtlanır sizden öğrenelim..

 

 

 

 

Gerçekten öğrenmek istiyor musun? (Tengeriin'in yazdıkarına da bak bu arada).

 

 

 

çok mükemmelsiniz ya bu konuda

 

Teşekkürler efendim... Yaratan böyle yaratmış

 

var.. ve bunu sizde şu an anlayamamınzdan pişman olacaksınız ileride.................................................

 

Nereden biliyorsun? Gidip gördün mü? Pişman olanlarla mı konuştun? Neye dayanarak söylüyorsun? diye sorarlar...

Gönderi tarihi:
hidayeti istemeyene hidayet niye verilsin... isteyene verilir.....

Sayın xprensesx...

Hidayet kime verilir falan bunları çok iyi biliyorum merak etmeyin...

Sizin bakış açınızın çelişkili olduğunu söylüyorum...

 

"Tanrı'nın dilediğine hidayet vermesi" düşüncesi,

"Tanrı'nın sadece isteyene hidayet vermesi" düşüncesine taban tabana zıttır...

Yani bunu öyle kılıflara falan bürümeyin...

 

Daha önceki düşünce de sergilenen tutum şu:

"Tanrı dilediğini hidayete erdirir, dilediğini erdirmez..."

 

Tamam, bu düşünceye birşey demiyorum...

 

Ama siz şimdi diyorsunuz ki:

"Tanrı, sadece hidayete ermek isteyeni hidayete erdirir..."

 

Bende soruyorum:

"Tanrı kendi dilediğine mi hidayet veriyor, yoksa sadece hidayete ermek isteyene mi?"

 

Gayet açık ve net değil mi?

 

Burada "Her ikisine de" diye bir cevap vermek mümkün değil ama siz işinize gelinde her iki düşünceyi de savunuyorsunuz...

 

Para dağıtan birisini düşünün.

Adamın açtığı kampanya broşüründe ayrı sayfalardan şu iki slogan olsun:

"Sadece istediğime para veriyorum..."

"Sadece benden para isteyene para veriyorum..."

Şimdi bu adama, para vermek istemediği birisi gelip para istese ne olacak durum?

"Sadece istediğime para veriyorum..." dediği için bu para vermek istemediği adama para vermemesi lazım...

Ama "Sadece benden para isteyene para veriyorum..." dediği için de vermesi lazım aynı zamanda!

 

Anladınız mı çelişkiyi?

 

Size olan tavsiyemi uygulayın bence...

Tartışacağınız insanları iyi tanıyın, verebilecekleri cevapları öngörebilirsiniz...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Sağlıklı bir insan olup "Tanrı seni ibret olsun diye yarattı diğerlerine, senin üzerinde hak sahibi O'dur, seni o yarattı çünkü!" demek çok kolay biliyor musun?

Sen hiç Sakat oldun mu Muallim Ali?

Hiç bir sakat ile aynı ortamda yaşadın mı?

Hiç bir sakatın yüzüne "Tanrı seni, ben senden ibret alayım diye yaratmış!" denildiğinde, neler hissettiğini gördün mü Muallim Ali?

Acaba sen hiç Sakat kaldın mı?

Emin ol ki "Üzerinde tasarruf sahibi olan Allah'tır, istediğini yapar. Mutlaka mükafatı vardır!" düşüncesi, hiç bir sakat için teselli değildir...

Aksine bu düşünce, bence utanmazlığın daniskasıdır...

İnsanoğlunun varabileceği pişkinlik sınırının bile ötesindedir...

Sakatlar kendilerine acınmasını istemez, anlaşılmak isterler...

Sen hiç bir sakatı anladın mı Aliciğim?

....

 

Sen Tanrı'ya ne verdin de sağlıklısın Ali?

Ya da Tanrı seni niçin sağlıklı yarattı?

Ödemen gereken bir borç mu var?

Yoksa bu kadar pragmatik bir Tanrı'nın, bu kadar bencil bir Tanrı'nın alacağı olmadan, bir insanı sağlam yaratmasının imkanı yok...

Kaç kere sorguladın Tanrı'nı Muallim Ali?

 

....

 

Bunu yazmak icin belki biraz gec oldu ama demeden gecmek istemedim. Dini konularda su ana kadar yazilmis en guzel yazi olduguna eminim. Ellerine saglik kardesim.

Gönderi tarihi:

Hakaret olarak algılanacak veya yanlış anlaşılacak kelimeler varsa hepsini üzerime alınıyorum, siz de hakkınızı helal ediniz...

Öncelikle belirtmek isterim ki hiç kimseye kastım yoktur. Bilhassa Müslümanım diyenler için bilinçlendirme amaçlı yazılmış bir konudur.

 

Türkçe veya İngilizce veya Fransızca veya Arapça veya herhangi bir dil. Hiç farketmez.

 

Allah kelimesi evrenseldir. Kimin açısından evrenseldir. Tabi ki Allah'a inanan tüm insanlar ve cinler açısından evrenseldir.

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zâriyat Sûresi, 56. âyet)

 

Kişi hangi dili konuşursa konuşsun; O'na hitapta bile birliğin bulunması yani Allah denilmesi O'nun birliğindendir,

eşsiz olmasındandır! Oysa Tanrı kelimesi birliği ifade etmez. Çünkü Tanrılar kavramı da vardır. Birlik yoktur.(Gök Tanrısı,..)

 

Allah ve O'nun güzel isimleri(Esmaül Hüsna) yerine Tanrı yada God yada bilmem ne diye hitap edenler

ya kasıtlı olarak öyle hitap ediyor ya da tamamen bilgisizlikten...

 

Kuran-ı Kerimde Allah; kendisine nasıl dua etmemizi ve nasıl hitap etmemiz gerektiğini söylemiştir.

Bir Müslüman Allah'a nasıl hitap edeceğini yaratıcısından öğrenmeyecekte kimden öğrenecek ?

 

Müslümanlar açısından Arapça kutsal bir dil midir ? Hayır, değildir. Asıl kutsal olan yüce kitabımız Kuran-ı Kerimdir.

Kuran'ın kutsal olması ile Arapça dilinin (sözde)kutsal olması nasıl olur da bağdaştırılır...

 

Tanrı kelimesi Türkçe'dir, doğru...Fakat Allah'a söylenmiş bir kelime midir? Kökeni nereye dayanır ?

Kelimenin nereden geldiğine bakarsak iyice anlarız sanıyorum.

 

Tanrı kelimesinin kökenine bir bakalım:

 

http://tr.wikipedia.org/wiki/Tengri

 

Allah'a Tanrı diye hitap edenler Allah'a hitap ettiklerini zannediyorlar. Oysa Eski Türkler'in Tanrısına hitap ettiklerinin farkında değiller...

 

Gök Tanrısı veya bilmem ne Tanrısı deniliyor...Ama Gök Allah'ı, Yer Allah'ı deniliyor mu...Aradaki fark hâla görülemeyecek kadar çok mu ?

 

Allah ismi ile Esmaül Hüsna arasındaki farkı öğrenmek isteyen kardeşler aşağıdaki konuya bakabilir :

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=689537

 

Müslüman kişinin Allah'a hitap şeklinin nasıl olacağı âyetlerle sabitlenmiştir. Ötesini aramak Müslüman kişiye caiz olmaz:

 

En güzel isimler Allah'ındır. O'na o güzel isimleriyle dua edin ve O'nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.(A'râf Sûresi, 180. âyet)

 

Görüleceği üzere esmaül hüsna'dan bahsediyor:

De ki: "(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler

O'nundur." Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. (İsrâ Sûresi, 110. âyet)

Gönderi tarihi:
Allah kelimesi evrenseldir. Kimin açısından evrenseldir. Tabi ki Allah'a inanan tüm insanlar ve cinler açısından evrenseldir.

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zâriyat Sûresi, 56. âyet)

 

Kişi hangi dili konuşursa konuşsun; O'na hitapta bile birliğin bulunması yani Allah denilmesi O'nun birliğindendir,

eşsiz olmasındandır! Oysa Tanrı kelimesi birliği ifade etmez. Çünkü Tanrılar kavramı da vardır. Birlik yoktur.(Gök Tanrısı,..)

 

Allah'a Tanrı diye hitap edenler Allah'a hitap ettiklerini zannediyorlar. Oysa Eski Türkler'in Tanrısına hitap ettiklerinin farkında değiller...

 

Gök Tanrısı veya bilmem ne Tanrısı deniliyor...Ama Gök Allah'ı, Yer Allah'ı deniliyor mu...Aradaki fark hâla görülemeyecek kadar çok mu ?

 

Yeter artık...

Nedir bu sizdeki Arapçılık merakı?

Nedir arkadaşım bu yaa!

Bu kadar mı reddeder insan atalarının inançlarını!

Bu kadar mı küçük görür!

 

Ne demek "Eski Türklerin Tanrısı" demek yaa?

Araplara ve inançlarına gelince "Bizim Müslüman Araplar" oluyor,

Ama kendi atalarına ve inançlarına sıra gelince "Eski Türkler ve Tanrısı"na mı dönüyor iş?

 

"Allah" adı bal gibi de Arapçadır...

Evrensel değildir...

İster senin Allahın olsun, ister başkasının...

 

Mevlana, Ahmed Yesevi, Yunus Emre ve hatta Dede Korkut'ta bile "Allah" yerine "Tengri" ve "Çalap" adları kullanılmıştır...

Okumuş olsaydınız, kafanızı Nur Risalelerinden kaldırıp, bir kere okumuş olsaydınız bilirdiniz...

Belki bildiğinizi sanıyorsunuz ancak Osmanlılara kadar Müslüman Türkler "Allah" adını benimseyememişlerdir kesinlikle ve o döneme kadar ki hemen hemen tüm Türk İslam alimleri, Gök-Tengri'nin adı olan "Tengri" ve yine aynı şekilde "Çalap"ı Allah yerine kullanmışlardır...

Bugün bile "Allah" adına küfreden insanların hiçbirisi "Tanrını bilmemnedeyim" diye küfretmezler, edemezler...

 

Bir çok defa "Allah" adı yerine "Tanrı" adının kullanılır ve kullanılabilir olduğunu tartıştık ve açıkladım...

Forumda bununla ilgili bir çok yazım vardır...

 

"Tanrı"ya sadece "Allah" denilebileceğini iddia etmek "Arapçılık" ve "Vahhabicilik"ten başka birşey değildir...

 

Kendi aslını unutmaktır...

 

Nedemek ya hu "Gök Tanrısı veya bilmem ne Tanrısı deniliyor..." demek, ne demek?

"Gök-Tanrısı" ya da "Bilmem ne Tanrısı" gibi bir ifade kullanılmıyor arkadaşım...

Bildiğinizi sanıyorsunuz ama bilmiyorsunuz...

"Kök-Tengri" diye bir özel isimdir bu...

Ona buna "Tanrı" demek ise bu arapçıların, "Tanrı" adının kullanılmasını engellemek için yaptıkları uydurma bir şeydir...

Bu arapçılar yüzünden bugün "Çalap" adını ve Tanrı'ya, Allah'a bir zamanlar "Çalap" diye seslenildiğini, hitap edildiğini, böyle anıldığını Türk Müslümanların hemen hiçbirisi bilmez...

Unutturuldu çünkü...

Ve bunu unutturan adamlar çıkıp, "Ben Türküm" diyebiliyorlar...

 

"Tanrı" adı hiçbir zaman "İlah" adı yerine kullanılamaz...

"İlah" adının kastettiği şeyi "Tanrı" adı karşılamaz...

 

"La ilahe illallah" cümlesi;

"İlah yoktur, Allah vardır." diye çevrilebilir.

"İlah yoktur, Tanrı vardır." diye çevrilebilir.

"İlah yoktur, Çalap vardır." diye çevrilebilir.

Ancak

"Tanrı yoktur, Allah vardır." şeklinde çevrilemez...

 

Kur'an "Allah olmayan tapınılara" "İlah" adını vermiştir...

Arapçaya sadık kalma hevesinde olan arapçılar "Allah"a "Allah"tan başka isim yakıştıramazken,

Kur'an-ın belirlediği "İlah" adını "Tanrı" adı ile değiştirebilmektedirler, ne garip!

Bunun nedeni de kendi geçmişlerini yadırgamalarından başka birşey değildir...

Utanç verici...

 

Yeter yani, anlatabiliyor muyum?

Bir insan kendi geçmişini ve atalarının inancını ancak bu kadar küçük düşürebilir...

Açıkça ifade etmem gerekirse;

Siz Müslümansanız, ben kesinlikle Müslüman değilim...

 

Benimsenecekse, Gök-Tanrı'yı benimsiyorum, Çalap'ı benimsiyorum...

Bende kabul etmiyorum artık "Allah" ile "Tanrı"nın aynı şeyi nitelediğine...

Nitekim Mevlana, Yunus Emre vs.'de "Çalap" ve "Tanrı" adını kullanıyorlardı nidalarında kimi zaman...

Onlarda demek ki Müslüman değildi...

 

Aradaki fark görülemeyecek kadar çok muymuş?

Soruya bak birde!

"Peeeh" diyorum ve külahımı koyuyorum önünüze...

Buyrun ne anlatacaksınız, ona anlatın...

 

İyiden iyiye arap olacağız yakında ya hu!

Gönderi tarihi:
"La ilahe illallah" cümlesi;

"İlah yoktur, Allah vardır." diye çevrilebilir.

"İlah yoktur, Tanrı vardır." diye çevrilebilir.

"İlah yoktur, Çalap vardır." diye çevrilebilir.

Ancak

"Tanrı yoktur, Allah vardır." şeklinde çevrilemez...

 

Kur'an "Allah olmayan tapınılara" "İlah" adını vermiştir...

 

Ve şunu sorgulamak lazım:

Niçin arapçılar "Allah" adını değiştirmezken, "İlah" adı yerine "Tanrı" adını kullanırlar?

 

Çünkü alıp veremedikleri şey "İlahlar" ile değildir aslında...

Alıp veremedikleri şey Türklerin "Tanrı" inancı iledir...

O yüzden "İlah" ile "Tanrı" adlarını aynı anlamda kullanıp, Türkleri bu kültürden soğutma niyetini güderler...

 

Yani yapılmak istenen:

"Gök-Tanrı bir İlahtır, oysa İlah yoktur Allah vardır."

 

Yani demek ki Yunus Emre falan müşrik'in önde gideniydiler...

Yunus bi çok şiirinde "Çalap" ve "Tengri" adını kullanır...

 

Ve bir iki şey bildiğini sanan adamlar da

Kimsenin bir şey bilmediğini sanıp, burada habire atıp tutarlar...

Sonra da "Benim özüm sözüm Türk" derler...

Arapların İslam referansı ile Türklere yaptıklarını kaçımız biliyor acaba?

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Siz neden bu kadar takılı kaldınız Arapçada, İngilizce Fransızca Almanca Çince hepsi birer dilde Arapçaya sıra gelince mi işler değişiyor, bir çok arkadaşımız yazmış anlatmış tanrı denildiğinde işin içine bir çok tanrı giriyor ve bu inanan insanlar tarafından benimsenen birşey değil,Allah kelimesi tek bir İlahı Rabbi yaradanı ifade ediyor. God kelimesi size neyi çağrıştırıyor duyduğunuzda bir çok tanrımı geliyor aklınıza yoksa sadece bir tane mi? Allah geliyor benim aklıma tanrı değil. İngilizce bir kitabı en iyi şekilde başkasının yorumuna bırakmadan anlamak için İngilizce öğrenmek gerek değil mi, peki o zaman inanan insanlar neye neden nasıl inandıklarını başkalrının yorumuna bırakmadan kendileri öğrenmek için, Arapça öğrenince neden iş değişiyor. Allah kelimesi sizi neden bu kadar korkutuyor ya da nefretle yaklşamnıza sebep oluyor. Ben madde denince ne korkuyorum ne de nefret ediyorum. O bu şu tanrı ilah Rab yaradan ne derseniz deyin tek bir yere varıyorsunuz sizi vareden ve sizden kat kat büyük olan o güce...

 

Alıntı yapmayı bilmiyorum o nedenle kopyala yapıştır yapacağım bunun için kusura bakmayın...

 

Tengeriin

"Tanrı'nın dilediğine hidayet vermesi" düşüncesi,

"Tanrı'nın sadece isteyene hidayet vermesi" düşüncesine taban tabana zıttır...

Yani bunu öyle kılıflara falan bürümeyin...

 

Siz inanmak istemediğiniz sürece size de inanma fırsatı verilmez ki, başka bir şeye inanıyor ve o şekilde ona göre yaşıyorsunuz, ve inanmak istemediğiniz sürece de bu şekilde devam edeceksiniz. Okudum biliyorum bana mantıklı gelmiyor dediğinizde zaten olay orada bitmiştir. Çünkü aynı şey benim içinde geçerli, sizin inandığınız savunduğunuz madde de bana mantıklı gelmiyor ( bu arada hangi madde yarattı sizi bir çok madde var da yoksa hepsi bir araya gelip tek bir maddeyi mi oluşturdu.. mesajların içinde aradım ama göremedim hiç bir yerde) . Allahın dilediğine hidayet vermesi sadece kişinin kendisi ile kendi istemi ile ilgilidir. Ben bu kuluma iyi şeyler vereyim bununda bana inanmamasını sağlıyım gibi bir düşünce yaratılış nedeninize aykırı herşeyden önce, çünkü sadece O'na inanmak ve O'nu bilmek için yaratıldık.. Kibirlenmek ve ben büyüğüm tavrına girmemek gerek.

 

Yarasaya

Evet aynen öyle...

Darwin "ol" dedi, bir anda evrim gerçekleşti

Aksini düşünüyorsan ispat et de görelim

 

Darwine kim ol dedi?

 

 

Yarasa

Bak şimdiiii....

Kolsuz bacaksız doğan çocuklar nedir peki? Tanrı'nın hataları mı? Kendi kendinize kendi savunduğunuz teorinizi yıkmayın

 

İnanmadan bunun sebebini anlamanız o kadar zor ki...Şükretmek ne demek biliyorsanız o zaman anlarsınız belki, ya da dünyaya o şekilde gelmiş insanların mükafatlarını başka şekilde alacağına inanmanız gerekli sadece inanç meselesi.

 

Ne o ne de bu dünya varolduğundan beri tartışılan konuları bizden sonra gelenlerde tartışmaya devam edecekler, ve onlardan sonra gelenlerde... Ölüm gelip bulunca hepimizi kim haklı herkes kendi başına deneyimleyecek, ne burada Allah vardır diyenler birbirine yardım edebilecek ne de yoktur diyenler birleşip tek olabilecek. Öldükten sonra geri gelip anlatmış birileri olmadığına göre varsın herkes bildiği yoldan yürüsün -...

Gönderi tarihi:
Mevlana, Ahmed Yesevi, Yunus Emre ve hatta Dede Korkut'ta bile "Allah" yerine "Tengri" ve "Çalap" adları kullanılmıştır...

 

Okumadığımı kim söylemiş. Evet Türkçeye çeviri yaparken Allah diye (veya Esmaül Hüsna ile) çevirmesi gerekirken Tanrı diye çevirmiş editörün

kullandığı dil o editörü ilgilendirir, yoksa Mevlana yada başka Allah dostu Allah'a o âyetleri bile bile, idrak ettiği hâlde Tanrı demez eserin her yerinde!

Besbelli ki editörün işi.

 

Allah nasıl isterse öyle yaparız. Ona inanmayanların Tanrı demesi (sorumluluk açısından) o kişileri ilgilendirir bizi değil. Biz Elhamdulillah müslümanız.

 

Rabbimiz kuranda bu isimlerle hitap edin diyorsa öyle hitap ederiz.

 

De ki: "(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın.

Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O'nundur." (İsra Suresi, 110)

 

Aksini aramak kişinin dinine ne ölçüde sadık olduğunu gösterir.

 

"Biz sadece O'na teslim olmuş kimseleriz." (Ankebut Suresi, 46)

 

------------

 

Arapçılık diye tutturmanızın nedeni de kutsal kitap olan kuran-ı kerimi (haşa) Arapların yaptığı bir eser olarak görmenizden kaynaklanıyor !

 

İşin özeti; kullanıcı hataları kişileri ilgilendirir, garanti kapsamında değildir, ücrete tabiidir. -_-

Gönderi tarihi:
Arapçılık diye tutturmanızın nedeni de kutsal kitap olan kuran-ı kerimi (haşa) Arapların yaptığı bir eser olarak görmenizden kaynaklanıyor !

 

İşin özeti; kullanıcı hataları kişileri ilgilendirir, garanti kapsamında değildir, ücrete tabiidir.

Bu güzel esprinize, şurada gerekli cevabı verdim...

Zahmet edip okuyunuz Sayın Muallim Ali...

Gönderi tarihi:

.

.

.

"Sakat" kelimesini çok kullandığım için üzgünüm ve önlerinde saygıyla eğiliyorum...

Zira aslında onların doğal varlıklarının bir sonucu bu, kesinlikle kimsenin bir diğerinden yok farkı...

Kimse hiç kimseye ibretlik değildir...

 

Kişilerin sakat yaratılmalarını kendileri için bir felaketmiş.

 

Böyle olmalarını sağlayan Allah olduğu için Allah haşa adaletsizmiş.. deniliyor.

 

Sakatlıkları yaratanın Allah olduğunu kabul ederek mi söylüyorsunuz ? Yoksa kabul etmeden mi söylüyorsunuz? Bu sakatlıkların neden bilimsel izahına gitmiyorsunuz? Acaba size bu yakışmaz mı? Allah yarattı deyip kestirip atıyorsunuz?.

 

Cevap: sakatlıkları yaratanın Allah olduğunu kabul ediyorsanız, sağlamları yaratanın da Allah olduğunu kabul edeceksiniz.

 

Sakatlar konusunda neden sebebleri görmezden geliyorsunuz? Akraba evlilikleri,kan uyuşmazlıkları, atalardan gelen irsi hastalıklar ya da hamilelik sırasında anne babaların yaptığı hatalar. Demek istediğim insanların hataları sakat doğumlara ya da hastalıklara sebeb olamaz mı?

 

Dinde önemli olan fiziki varlığımız değildir. Kişinin yaratılması ve ona varlık verilmesi tamamen nimettir. Bizler bu nimetin şükrünü yerine getirmeliyiz. Örneğin elleri ayakları olan bu nimetlerin şükrünü yerine getirmelidir aksi halde yanlış yapar. Elleri olmayanın böyle bir şükrü yerine getirmesine imkan yoktur. Ki bu da kendisinden istenemez.

 

Şimdi imtihandan filan bahsediliyor: öğretmen imtihanda haksızlık yapmazken Allah ın yaptığını söylüyorsunuz.burada herkesin aynı imtihana sokulduğunu mu sanıyorsunuz? Sakatların sağlamdan zenginin fakirden farklılıkları olması onların sorumluluklarını da yapıldıkları imtihanı da değiştirmekte.

 

Dinin iki yönü vardır: birincisi iman ikincisi ibadet? ibadetin de temelde ikiye ayırılan yönü vardır: şükr ve sabr

 

Sakatta sağlam da zengin de fakir de iman etmek zorunda bu imtihanda değişiklik olamaz?

 

Ancak ibadetler sahasında sakattan istenen ibadet sağlamdan farklıdır. Aynı şekilde zenginden istenen ibadet fakirden farklı olduğu gibi.. Allah C.C. kimseye taşıyamıyacağı yük yüklemez ve onları donanımlarına göre yani verdiklerine göre sınav eder. Kimseden elinde olmayanın şükrünü yerine getirmesi istenmiyor ki Allah adaletsiz olsunn ?

 

Sonuç: Varsa şükredersin yoksa sabredersin bu ikisinin birbirine üstünlüğü yoktur. Zengin şükrüyle sınavı kazanacakken fakir de sabrıyla sınavı kazanacaktır sakat ve sağlam açısından da bu böyledir.görüldüğü gibi fark sadece ibadet kısmında sonuç her ikisinde de aynıdır. Yani Allah?ın C.C. rızasıdır..

 

Siz sakatlıkların ibretlik olduğundan bahsetmişsiniz bu nasıl tanrı demişsiniz adaletsizlik demişsiniz:

 

Hiç alakası yok adaletsizlikle?.

 

Adaletsizlik bu farklıkların olmasında değildir. Varlık tamamen bize bağıştır. Bu vucudumuz bize emanettir. Onu emanetin sahibi Allah için kullanıcaz nefsimiz için değil.. şayet nefsimiz için kullanırsak sizin dediğiniz gibi adaletsizlik belki o zaman ortaya çıkar.

 

Şimdi vucudunda eksiklikler olan sadece imanı sayesinde cennetliktir. İman için el ayak gerekli değil ki?

 

Asıl önemli olan ise olayın ahret boyutunu unutmamak lazımdır: hayat dünya ile sınırlı olsa o zaman adaletsizlik olur?

 

Sonuç Allah hakkında konuşurken ahreti işin içine katmamız gerektiğidir. Aksi halde şu kısa dünya hayatı bizi yanlış sonuçlara götürür..

 

Çünkü eller kalecilik için ayaklar da dans için yaratılmadı. O uzuvlar Allah için kullanalım diye yaratıldı. Yoksa Kalecilik dans için yani nefsimiz için kullanmak adına olsaydı adaletsizlik olacağı çok açık..sakatlardan daha çok zevk içinde olabileceğimiz düşünülerek Allah?a C.C. adaletsizlikle iş yapıyo demek çok yanlış olurrr.

 

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.