Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2008 17 yıl TEKBİİİİİİİİİİİRRRRRCİ MHP... ULUSALCI sıfatını beğenmeyip milliyetçi sıfatını istimal eden Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) nümayiş mahallerinde haykırdığı "Tekbir" komutu konusunda ansiklopedik bilgi tazelemesi yapalım mı? Tekbir, "Tanrı uludur!" anlamına gelir. Yani "Allahü ekber!" Ezan, kamet ve bütün namazlarda söylenir. Ezan okumaya, kamet getirmeye ve namaza tekbir ile başlanır. Tekbir, her namazda, namaza başlarken, rükûa eğilirken, secdelere kapanırken, namaz aralarında rükûdan rükû(y)a geçerken söylenir. LİTERATÜRLÜK Ve lakin MHP’liler ve Ülkücüler nümayiş yaparken, birinden kaçarken ve birini kovalarken, bina taşlarken, çelenk parçalarken mutlaka ve mutlaka tekbir getirirler. Aralarından biri (belki de reis durumundadır) sağ elinin işaret parmağını havaya kaldırarak "Tekbiiiiiir" deyu haykırır. Ve cemaat ise cevaben inler: "Allahü Ekber! Ya Allah Bismillah Allahü Ekber!" Bu haykırmalar epeyce sürer, duruma göre! Ancak ezan, kamet ve namaz ile hiçbir ilişkisi yoktur bunların. Yeni bir durum! Bu durum belki de nümayiş tekbiri olarak literatüre geçecektir. "Tekbir çekme"yi ben daha çok Müslüman Kardeşler’de, Hizbullah’ta, Hamas’ta, El Kaide’de gördüm ve işittim. Bizdeki (ruhsatlı-ruhsatsız) patent MHP ülk-ücülerine ait! Darılmak, gücenmek yok: Tekbir çekme, İslamcı bir nümayiş tarzıdır. Milliyetçilik karşıtıdır. Türk-İslam sentezinde bile caiz olmaması gerekir: Çünkü "Tanrı Uludur!" haykırışına karşı olabilecek bir Türk milliyetçisi düşünemiyorum. 4 MİLLETVEKİLİ TRT-TV’den arkadaşım Melih Aşık’ın Açık Pencere’sinden (Milliyet, 07.02.08) aktarıyorum. Çağdaş Eğitim Vakfı; 4 MHP milletvekili, Prof. Dr. Mithat Melen, Gündüz Aktan, Ertuğrul Kumcuoğlu ve Deniz Bölükbaşı’na gönderdiği mektupta hayal kırıklıklarını dile getiriyor: "Partiniz MHP’nin AKP’nin Türkiye’yi İslam ülkesine dönüştürme girişimlerine verdiği koşulsuz destek hiç kuşkusuz hepiniz adına tarihe kara sayfa olarak geçecektir. Bizleri asıl şaşırtan husus; çağdaş uygarlığı görmüş, yaşamış ve değerini bilme durumunda olan sizlerin, partinizin bu eylemlerini açıkça benimsiyor ya da suskun ve sessiz izliyor olmanızdır." Adı geçen dört milletvekilini şahsen tanımam. Gündüz Aktan ile 5-6 yıl önce bir kez karşılaştık, el sıkıştık. O kadar! Çağdaş Eğitim Vakfı’nın, bu dört milletvekilinin Tekbirciler Partisi’nden aday olmalarıyla birlikte kuşku duymaya başlaması gerekmez miydi? Gerekirdi, gerekirdi!.. AYNI PARTİLER! Kıssadan Hisse: Politikada partilerin programları kadar partililerin kimlik ve kişilikleri de önemlidir. Ancak şu kesinlikle görülmüştür ki hiçbir birey, bir partiyi değiştiremez, tam tersine partinin kolektif ruhu bireyi kıyma makinesinden geçirir. Kendisine "Türk-İslam Ülküsü"nü şiar edinmiş MHP ile "Türk-İslam Sentezi"ci AKP aslında aynı partidir. Özdemir İNCE -Hürriyet
Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2008 17 yıl BUNE PERHİZ BUNE LAHANA TURŞUSU??? (Ey insanlar, sizi, bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah indinde en üstününüz, takvada en ileri olanınızdır.) [Hucurat 13] [Takva, Allahü teâlâya inanıp, Onun emir ve yasaklarına riayet etmektir. Kısaca haramlardan sakınmak demektir.] Bir önceki âyet-i kerimede, Ey iman edenler buyurulurken, bu âyet-i kerimede Ey insanlar şeklinde hitap edilmektedir. Hitap yalnız inananlara değil, bütün insanlaradır. Bütün insanlar, aynı ana-babadan, yani Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havva?dan meydana geldiler. Bu bakımdan bir ırkın diğerine üstünlük taslamaya hakkı yoktur.Müminler kardeştir Arapların veya başka bir ırkın değil, yalnız müminlerin kardeş olduğu açıkça bildirilmektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.) [İbni Neccar]
Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2008 17 yıl Seyyid Ahmet Arvasi (1932-1988) Seyyid Ahmet Arvasi, Van/Doğu Beyazıt’ta dünyaya gelmiştir.Ailesi Müküs(Bahçesaray) kasabasına bağlı Arvas(Doğanyayla) köyündendir. Soyadı kanunu ile köylerinin adı, soyadları olur. Arvasiler olarak bilinirler. ‘Dünyada iki Türk kalsa biri benim’ diyen babası Anadolu’da yetişen büyük velilerden Seyyid Abdülhakim Arvasi (Necip Fazıl Kısakürek’in şeyhidir. Necip Fazıl’ın tamamen İslam’a sarılmasında önemli bir role sahiptir.)’dir. Ahmet Arvasi, Seyyiddir. Seyyid, Hz. Muhammed(s.a.v)’in soyundan gelenlere denir. Seyyid Ahmet Arvasi, 1952’de Erzurum Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra, bir süre öğretmenlik görevinde bulundu. 1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü bitirmesiyle birlikte, Balıkesir, Bursa ve İstanbul’daki eğitim enstitülerinde hocalık yaptı. 1974 yılında emekli oldu. Bu yıllarda Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) Genel İdare Kurulu’na seçildi. 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar görevine devam etti. 12 Eylül darbesinden sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’ndan yargılandı. Mamak Cezaevi’nde işkence gördü. Seyyid Ahmet Arvasi, ülkücünün tarifini şöyle yapar; “Kendini Allah ve Resulü'nün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını ve mevkiini, din ve devleti, müllk ve milleti için fedaya hazır, şanlı, mukaddes, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde döğüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsüne fani olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı tarihimizin doğurduğu, Allah ve Resulü'nün hizmetine sunulmuş ve küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen kadrolardır. Bunlar Mümin'lere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu, Allah yolunda savaşanları kınayanların kınamasına aldırmayan yiğitlerdir. Bu nesil Allah’ın İslam alemine ihsanıdır.” Tahliye olduktan sonra çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. Çeşitli konferanslar verdi. Aydınlar Ocağı’ndaki konuşmasında şöyle der; “...ben Afrika’nın ortasında dünyaya gelmiş ve bu akla da sahip olsaydım Tereddütsüz Türk Milliyetçisi olurdum. Çünkü ben Türk Milletinin de , İslam Alemin de mazlum milletlerinin de kurtuluşunun Türk milliyetçilerinde , Türk - İslam Ülkücülerinde olduğuna ‘Amentüye iman ettiğim’ gibi inanıyorum.” ‘Türk-İslam Sentezi’ kavramının sıkça tartışıldığı yıllarda ‘Türk-İslam Ülküsü’ kavramının daha uygun olduğunu düşünerek bu kavramı kullandı. “Dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur” diyerek Türk-İslam gençliğinin yetişmesine katkılar sağladı. “Arvasi, ırk kavramını açıklarken, İslam’ın ırk gerçeğini inkar etmediğini ancak bu gerçeğin istismarına karşı olduğunu belirtir. İslamiyet ‘biyolojik ırk’ gerçeğini kabul ve fakat bir Batı- Hiristiyan ürünü olan ‘biyolojik ırkçılığı’ reddeder. İnsanlar farklı renk ve yapıda ve fakat bir tek köktendirler. Arvasi, biyolojik ırkçılığı reddederken Türk Milliyetçiliğinin ‘ictimai ırk’ gerçeğini inkar ve ihmal etmemelerini ister. Sosyolojinin ‘ictimai ırk’ olarak ele aldığı ve ‘biyolojik ırk’tan ayrı bir gerçek olduğu ictimai ırkın, biyolojinin konusu olmadığını, sosyolojinin konusu olduğunu belirtir.” Seyyid Ahmet Arvasi, ayırıcı, ayrılıkçı, dar bölgeci milliyetçilik anlayışını reddeder. ‘Bu dava özüdür İslamiyet’in’ diyerek Türk Milliyetçiliği anlayışını, İslam’ın çevresinde, çerçevesinde, sınırları içerisinde yorumlamıştır. Milliyetçilik anlayışını şöyle tarif etmiştir; “Ben, İslâm imân ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslâm'ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.” Seyyid Ahmet Arvasi, Türkiye ve Hergün Gazetesi’nde makaleler yazdı. ‘Türk İslam Ülküsü’ başlığı ile yazdığı yazıları ileriki zamanlarda Türk İslam Ülküsü 1-2-3 olarak kitaplaştırdı. “Neden Türk-İslâm Ülküsü” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullanır; “Biz iddia ediyoruz ki, emperyalizm, Türk ve İslâm dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç bir tertibin içindedir. Bir taraftan kültür emperyalizmi ile vatan çocuklarını din ve milliyetine yabancılaştırarak kendi emellerine hizmet edecek kadrolar hazırlamakta, diğer taraftan din ve milliyet duygularını, her şeye rağmen terk etmeyen çocuklarımızı da bir birine düşürmeyi planlamaktadır. (...) ‘Düşman, karşısındaki güçleri parçalayarak, onları birbirine düşürerek, kolay yutulur lokmalar durumuna sokmak ister. Mesela, sanki bir insan, hem dindar, hem milliyetçi, hem medeniyetçi olamazmış gibi, bu değerleri birbirine zıt programlar durumuna sokarak, hiç yoktan çatışan güçler meydana getirir. Bu oyunlarını, o kadar ustaca plânlarlar ki, tertiplerini anlamak için bazen olayların üzerinden elli veya yüz yıl geçmesi gerekiyor.’ (...) ‘O halde, Türk milliyetçisine düşen iş, bütün varlığı ile bu oyunu bozmak olmalıdır. Bu ülkede, suni olarak güya Türkçü ve güya İslamcı cepheler meydana getirmek isteyen hain ve ***** oyunların karşısına, bir Müslüman Türk olarak ve tarihine yaraşır biçimde çıkmalıdır.” Konya Aydınlar Ocağı, ölümünün 16. yılında andığı Seyyid Ahmed Arvasi için şöyle demiştir; “Seyyid Ahmet Arvasi derdi ki, ‘Ben, İslam, iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, Türk Milleti’ni iki cihanda mesut görmek isteyen ve böylece İslamiyet’i gaye edinen Türk Milliyetçiliği şuuruna sahip birisiyim. Benim milliyetçilik anlayışımda, ırkçılığa, bölgeciliğe yer yoktur. İster azınlıktan, ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım. Bunun yanında Peygamberimizin, (Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz. Kavminin efendisi, kavmine hizmet edendir ve vatan sevgisi imandandır) prensiplerine mahir birisiyim’. Bu onun nasıl gerçek bir milliyetçi olduğunun göstergesidir. Yine derdi ki, ‘İnanıyorum ki hem Türk hem Müslüman olmak, hem de muasır medeniyetlere öncülük etmek mümkündür.’ Bu sözüyle anlamamız gereken, son zamanların en önemli konusu olan Avrupa Birliği’ne (AB) girerken kendi kimliğimizi de koruyabiliriz. Korumamız lazım...” Tarih 31 Aralık 1988'i gösteriyordu. Seyyid Ahmet Arvasi Erenköy’deki evindeydi. Saat 11.00’i gösterdiğinde daktilosunun başında ruhunu teslim etti. Eserleri: Türk-İslam Ülküsü (3 cilt), Kendini Arayan İnsan, İnsan ve İnsan Ötesi, Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz, Şiirlerim, Eğitim Sosyolojisi, Doğu Anadolu Gerçeği, İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri, Hasbihal (6 cilt) Hasbihal, daha sonra konularına göre şu isimlerde yayımlandı: Emperyalizmin Oyunları, Devletin Dini Olur mu, Kadın Erkek Üzerine, İnsanın Yalnızlığı.
Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2008 17 yıl umarım sorunu yeterince cevaplarr ülkücülüklee milliyetçilik kökler aynıda olsaa iki farklı daldır aslında bakmayın önüne gelenin ülkücüyüm dediğinee onlar sadece milliyetçidirr
Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2008 17 yıl umarım sorunu yeterince cevaplarr ülkücülüklee milliyetçilik kökler aynıda olsaa iki farklı daldır aslında bakmayın önüne gelenin ülkücüyüm dediğinee onlar sadece milliyetçidirr aslinda milliyetcilik sokak aralarinda dua ederek,, sokak aralarinda onu bunu kovalayarak milliyetci olunmuyor bugün ne ülkücüler milliyetcidir nede senin söylemek istediklerin... bugün dört bir tarafin sarilmisken bunu gören haykiran bugün kendi cabalarinla bayragini alip inen inme cesaretini gösteren bu ülkenin insanlari milliyetcidir... yemisim öyle bedava hokkabazlik milliyetciligini. Efendi Türkler
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Konunun başındaki tekbirle ilerleyen noktalardaki tekbirler arasında biraz farklılıklar var... Özdemir İnce, savaş esnasında tekbirlerle bağırılması hakkında ne diyor acaba...Yani düşman üzerine hücum ederken "Allah-u Ekber" diye bağırarak salınan korkunun Türkler veya Müslümanlar geliyor diye belli olan bir seslenişin ne olduğunu biliyor mu acaba... Eğer Milliyetçi Hareket Partisini, AKP ile özdeş göstermek istiyorsa başka bir mesele üzerinden gitsin veya tekbir'in ne olduğunu doğru tarif etsin. Bir de tekbir'in tevekkül anlamı olduğunu da bilsin. Allah'ın kaderine teslim olma anlamına geldiğini... Tanrı uludur değil Allah büyüktür olduğunu da bilmek gerekiyor. Milliyetçilik, ülkücülük, ulusalcılık, Türk-İslam sentezi, islamcılık, Lahana turşusu ve de Genkhi'nin neye yumruk salladığını iyi bilmek gerekiyor. Allah'u Ekber'i tanrı uludur'a getirip de ansiklopedik bilgi derseniz bir de, iş zıvanadan çıkar. Bilmeyenler bu cümlenin asıl anlamları için Elmalı'lının tefsirine baksalar kontrüpiyet'e kalıp ters köşeye yatmamak için iyi olur...
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Yazar Konunun başındaki tekbirle ilerleyen noktalardaki tekbirler arasında biraz farklılıklar var... Özdemir İnce, savaş esnasında tekbirlerle bağırılması hakkında ne diyor acaba...Yani düşman üzerine hücum ederken "Allah-u Ekber" diye bağırarak salınan korkunun Türkler veya Müslümanlar geliyor diye belli olan bir seslenişin ne olduğunu biliyor mu acaba... Eğer Milliyetçi Hareket Partisini, AKP ile özdeş göstermek istiyorsa başka bir mesele üzerinden gitsin veya tekbir'in ne olduğunu doğru tarif etsin. Bir de tekbir'in tevekkül anlamı olduğunu da bilsin. Allah'ın kaderine teslim olma anlamına geldiğini... Tanrı uludur değil Allah büyüktür olduğunu da bilmek gerekiyor. Milliyetçilik, ülkücülük, ulusalcılık, Türk-İslam sentezi, islamcılık, Lahana turşusu ve de Genkhi'nin neye yumruk salladığını iyi bilmek gerekiyor. Allah'u Ekber'i tanrı uludur'a getirip de ansiklopedik bilgi derseniz bir de, iş zıvanadan çıkar. Bilmeyenler bu cümlenin asıl anlamları için Elmalı'lının tefsirine baksalar kontrüpiyet'e kalıp ters köşeye yatmamak için iyi olur... TEKBİİİİİİİİİİİRRRRRCİ MHP........ LİTERATÜRLÜK Ve lakin MHP’liler ve Ülkücüler nümayiş yaparken, birinden kaçarken ve birini kovalarken, bina taşlarken, çelenk parçalarken mutlaka ve mutlaka tekbir getirirler. Aralarından biri (belki de reis durumundadır) sağ elinin işaret parmağını havaya kaldırarak "Tekbiiiiiir" deyu haykırır. Ve cemaat ise cevaben inler: "Allahü Ekber! Ya Allah Bismillah Allahü Ekber!" Bu haykırmalar epeyce sürer, duruma göre! Ancak ezan, kamet ve namaz ile hiçbir ilişkisi yoktur bunların. Yeni bir durum! Bu durum belki de nümayiş tekbiri olarak literatüre geçecektir. "Tekbir çekme"yi ben daha çok Müslüman Kardeşler’de, Hizbullah’ta, Hamas’ta, El Kaide’de gördüm ve işittim. Bizdeki (ruhsatlı-ruhsatsız) patent MHP ülk-ücülerine ait! Sayın karabekir... Atatürk Türkiyesinde Türk milliyetçiliğinin yeri ümmet milliyetçiliği olamaz... Ama ne zaman ki "Ümmet milliyetçi ideolojinin tıkandığı görüldüğünde ki bunu bugün AKP 'de yapıyor, Atatürk'ü kullanıp bunun sayesinde ayakları üzerinde durabileceklerini sanıyorlar... İşte sahtelik, sahtekarlık burada... Yukarıda yazarımız çok güzel belirtmiş... Tekbir çekmeyi kimler yapıyordu eskiden... Müslüman kardeşler, Hizbullah, Hamas ve el kaide... Yahu size ne oluyor... Önce neyin ve ne milliyetçisi olduğuna bir bakın.. Yoksa futbol tabiriyle; Topun direkten dönmesi de var...
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Sayın karabekir...Atatürk Türkiyesinde Türk milliyetçiliğinin yeri ümmet milliyetçiliği olamaz... Ama ne zaman ki "Ümmet milliyetçi ideolojinin tıkandığı görüldüğünde ki bunu bugün AKP 'de yapıyor, Atatürk'ü kullanıp bunun sayesinde ayakları üzerinde durabileceklerini sanıyorlar... İşte sahtelik, sahtekarlık burada... Yukarıda yazarımız çok güzel belirtmiş... Tekbir çekmeyi kimler yapıyordu eskiden... Müslüman kardeşler, Hizbullah, Hamas ve el kaide... Yahu size ne oluyor... Önce neyin ve ne milliyetçisi olduğuna bir bakın.. Yoksa futbol tabiriyle; Topun direkten dönmesi de var... Sayın Dipnot, ortada amma garip bir sorun var... Tekbir çekmeyi eskiden kimler yapıyordu derseniz; Ya onlar çıkarmıştı ya da şimdi vazgeçilmiş gibi bir anlam çıkar. Ben de o zaman şunu sorarım. Daha eskiden kimler yapıyordu. El Kaide'yi istisna tutarsak İhvan, Hizbullah veya Hamas kuruluşları olarak MHP'den çok daha eski tarihlere dayanmazlar. Çok daha diyorum tarihleri biraz daha eskidir ancak o kadar da fasıla yoktur. Osmanlı ordusu acaba savaş esnasında tekbir getiyor muydu veya Kurtuluş Savaşında savaşan 15-16 yaşlarındaki gençler düşmanla çarpışırken Allah-u Ekber diye bağırıyorlar mıydı? Ümmet Milliyetçiliği veya Türk Milliyetçiliği...Veya diyerek ikisini bir olarak telakki etmiyorum. Açıkçası Osmanlının son zamanlarındaki Panislamizm veya Pantürkizm...Yada Ümmetçilik veya Türkçülük...Veya İttihat Terakkinin savunduğu Türkçülükle MHP'nin savunduğu Milliyetçilik örtüşüyor mu bunları tartışmıyorum...Allah'u Ekber'in anlamını kavrayamayıp da buradan akıl yürütülmesine karşıyım... Saygılar...
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Konunun başındaki tekbirle ilerleyen noktalardaki tekbirler arasında biraz farklılıklar var... Özdemir İnce, savaş esnasında tekbirlerle bağırılması hakkında ne diyor acaba...Yani düşman üzerine hücum ederken "Allah-u Ekber" diye bağırarak salınan korkunun Türkler veya Müslümanlar geliyor diye belli olan bir seslenişin ne olduğunu biliyor mu acaba... Eğer Milliyetçi Hareket Partisini, AKP ile özdeş göstermek istiyorsa başka bir mesele üzerinden gitsin veya tekbir'in ne olduğunu doğru tarif etsin. Bir de tekbir'in tevekkül anlamı olduğunu da bilsin. Allah'ın kaderine teslim olma anlamına geldiğini... Tanrı uludur değil Allah büyüktür olduğunu da bilmek gerekiyor. Milliyetçilik, ülkücülük, ulusalcılık, Türk-İslam sentezi, islamcılık, Lahana turşusu ve de Genkhi'nin neye yumruk salladığını iyi bilmek gerekiyor. Allah'u Ekber'i tanrı uludur'a getirip de ansiklopedik bilgi derseniz bir de, iş zıvanadan çıkar. Bilmeyenler bu cümlenin asıl anlamları için Elmalı'lının tefsirine baksalar kontrüpiyet'e kalıp ters köşeye yatmamak için iyi olur... Tanri uludurla Tanri büyüktür arasindaki tek fark ulu sözcügünün büyük sözcügünden daha azametli olusundadir,büyük sinirlari konulmamis bir seyin bir digerinden boyca ence farkli olusudur,ama ulu sözcügü cok farkli bir anlami icerir.Bu konuda dikkatinizi cekmek istedim,sizin o cümleyi neyi ima ederek yazdiginizn farkindayim merak etmeyin.ama burasi o konuyu tartisma yeri degil. Tekbir,namazlarda,cenazelerde,Kurban kesilirken,mevlüd okunurken vede savasirken savasa giderken hücuma kalkildiginda kullanilan bir sözdür.Sokaklarda tekbir atanlar,cenaze olmadigina,namaz kilinmadigina,Kurban kesilmedigine göre neden tekbir almaktadirlar?Sormazlarmi insana arkadas kim öldüde tekbir getiriyorsun veya Kurbanmi kesiyorsunda tekbir getiriyorsun vs diye?sokaklarda tekbir atarak yürümek savasa gitmekle esanlamlidir,peki kime karsi savas veriliyor sokaklarda?PKK ve Öcalan posterleri acilirken tekbircilerden eseryok,mecliste bölücüler Türk ordusuna Türk devletine küfrederken tekbircilerden eser yok,peki nerde tekbirciler?Sehit cenazesinde sesleri duyulur,karsilarinda kimseyokken sesleri duyulur,hani derler ya 'Ati alan Üsküdar'i gecti'aynen öyle.Bu ülkeye sahip cikilacaksa bu tekbirle degil mücadele ile olur,tekbirde gerekirse atilir o mücadelede.301.degisiyor cit yok,Vakiflar yasasi degisiyor cit yok,PKK ile omuz omuza calisiliyor mecliste cit yok,Laiklik yok ediliyor cit yok,ve bir bakiyoruz ki alninda zülkfikarla birisi ates yagdiriyor birilerine,ve birileride tekbir atiyor. ***
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Sayın karabekir...Atatürk Türkiyesinde Türk milliyetçiliğinin yeri ümmet milliyetçiliği olamaz... Ama ne zaman ki "Ümmet milliyetçi ideolojinin tıkandığı görüldüğünde ki bunu bugün AKP 'de yapıyor, Atatürk'ü kullanıp bunun sayesinde ayakları üzerinde durabileceklerini sanıyorlar... İşte sahtelik, sahtekarlık burada... Yukarıda yazarımız çok güzel belirtmiş... Tekbir çekmeyi kimler yapıyordu eskiden... Müslüman kardeşler, Hamas ve el kaide... Yahu size ne oluyor... Önce neyin ve ne milliyetçisi olduğuna bir bakın.. Yoksa futbol tabiriyle; Topun direkten dönmesi de var... sayin 'DİPNOT' her seferinde söyleyipte bir türlü taraftarlarini sokaklara dökemeyen AKP nin basbakani!!!! cani gönülden istedigi halde ? dökemiyor çünkü basina geleceklerini biliyor onun taraftarlarının agızlarından çıkacak ilk şey "Allah-u Ekber" olacagını kendisi bilir???? degisemiyeceklerini bilir??? ne kadar "degiştigini" bildigi gibi bilir... "Allah-u Ekber" den baska birsey bulamiyacaklarini bilir 70.milyonu bu taraftarlariyla korkutacagini bilir!!! Avrupada bunun örnekleri yasanmistir "Allah-u Ekber" den sonra bulabildikleri kemalist düzen yikilacaktir.. bunlarin ezberi buraya kadar bundan fazlasini beklemek yanlis olur.
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Yazar sayin 'DİPNOT' her seferinde söyleyipte bir türlü taraftarlarini sokaklara dökemeyen AKP nin basbakani!!!! cani gönülden istedigi halde ? dökemiyor çünkü basina geleceklerini biliyor onun taraftarlarının agızlarından çıkacak ilk şey "Allah-u Ekber" olacagını kendisi bilir???? degisemiyeceklerini bilir??? ne kadar "degiştigini" bildigi gibi bilir... "Allah-u Ekber" den baska birsey bulamiyacaklarini bilir 70.milyonu bu taraftarlariyla korkutacagini bilir!!! Avrupada bunun örnekleri yasanmistir "Allah-u Ekber" den sonra bulabildikleri kemalist düzen yikilacaktir.. bunlarin ezberi buraya kadar bundan fazlasini beklemek yanlis olur.
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Tanri uludurla Tanri büyüktür arasindaki tek fark ulu sözcügünün büyük sözcügünden daha azametli olusundadir,büyük sinirlari konulmamis bir seyin bir digerinden boyca ence farkli olusudur,ama ulu sözcügü cok farkli bir anlami icerir.Bu konuda dikkatinizi cekmek istedim,sizin o cümleyi neyi ima ederek yazdiginizn farkindayim merak etmeyin.ama burasi o konuyu tartisma yeri degil.Tekbir,namazlarda,cenazelerde,Kurban kesilirken,mevlüd okunurken vede savasirken savasa giderken hücuma kalkildiginda kullanilan bir sözdür.Sokaklarda tekbir atanlar,cenaze olmadigina,namaz kilinmadigina,Kurban kesilmedigine göre neden tekbir almaktadirlar?Sormazlarmi insana arkadas kim öldüde tekbir getiriyorsun veya Kurbanmi kesiyorsunda tekbir getiriyorsun vs diye?sokaklarda tekbir atarak yürümek savasa gitmekle esanlamlidir,peki kime karsi savas veriliyor sokaklarda?PKK ve Öcalan posterleri acilirken tekbircilerden eseryok,mecliste bölücüler Türk ordusuna Türk devletine küfrederken tekbircilerden eser yok,peki nerde tekbirciler?Sehit cenazesinde sesleri duyulur,karsilarinda kimseyokken sesleri duyulur,hani derler ya 'Ati alan Üsküdar'i gecti'aynen öyle.Bu ülkeye sahip cikilacaksa bu tekbirle degil mücadele ile olur,tekbirde gerekirse atilir o mücadelede.301.degisiyor cit yok,Vakiflar yasasi degisiyor cit yok,PKK ile omuz omuza calisiliyor mecliste cit yok,Laiklik yok ediliyor cit yok,ve bir bakiyoruz ki alninda zülkfikarla birisi ates yagdiriyor birilerine,ve birileride tekbir atiyor. *** Neyi ima ettiğimi hiç anlamamışsınız...Zaten anlayıp da bu metni yazsaydınız o zaman afallardım...Tanrı uludurla Allah büyüktür arasında tevekkülü de ıskalamak vardır. Tanrı Uludur'la Allah Büyüktür arasındaki farkı Türkçe ezana filan bağlamanızın bir anlamı yok ben onları kastetmedim...Dikkatim bende kalırsa memnun olurum...Savaşa tanrı uludur diye bağırarak giden bir adamla Allah-u Ekber diye giden adam arasında fark vardır. Allah büyüktür diyen adamla tanrı uludur diyen adam arasında da fark vardır...Ancak yukarda ben özellikle tevekkülle ilgili bir cümlede kurdum...Tekbir'in çok çeşitli anlamları vardır. Burasının hangi konuyu tartışma yeri olduğu hakkında yakinen bilgim mevcuttur belirtmenize gerek yoktur... Ayrıca, beni MHP'lilerin veya bahse konu kişilerin nerede, neye karşı bağırmaları veya bağırmamaları hiç mi hiç ilgilendirmiyor... Bana, ulu ile büyük arasında farkı anlatmaya çalışmanıza da ayrıca bayıldım...Selamlar...
Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 17 yıl Savasa giden asker nasil bagiracagini cok iyi bilir,onu onlara birakalim.Savasa giden asker Allah büyüktür diyede bagirmaz,bildigimiz kadariyla ALLAH ALLAH diyerek askerimiz savasmistir hep. saygilarla
Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2008 17 yıl Yazar Tekbiiiiiiiiir: Kadınlar Podyuma! (1) AKP elitinin kılık kıyafet sorununu kökünden çözen Tekbir Giyim firmasının İstanbul'da düzenlediği defile sadece kadınların değil, pek çok gerçeğin podyuma çıkmasını sağladı. Yeni Türkiye'nin yüzü! Podyumdaki mankenlerin sunumundan onları izlemeye gelenlerin görünümüne kadar her şey buram buram AKP kokuyor! AKP'lilerin sık sık dile getirdiği sözlerden biri şu: Laik elit! Anlaşılan kendi çevrelerini gizlemek için bu söylemi yeğliyorlar. Defile AKP'nin yayın organlarında ilk gün "özgürlük" başlığı altında verildi. Ertesi gün, Tekbir Giyim'in sahibi, medyanın haber yapış biçimine giydirdi: "Biz o peçeli kadınları çıkartırken, Osmanlı'daki bir geleneği anlatmak istemiştik." O zaman oldu olacak, manken kızlarımızın eline bir ibrikle maşrapa da verseydiniz! Tekbir dünyasını yakından tanıyan ama bugün o dünyaya "dün ya" diyen Ahmet Hakan ortaya bir soru attı: "Tekbir Giyim'in sahibi Mustafa Karaduman'ın 4 eşi var mı yok mu, kendisine sorulsun." Karaduman hemen tekbir getirip yanıtladı: "Haber asparagas... 4 değil, 3 karım var..." Ardından ekledi: "Kime ne?" Anlaşılan, Mustafa Karaduman kardeşimiz, tek bir eş olmaz deyip, tekbir getirip, Tekbir Giyim'in gücünü de kullanıp bakabileceği kadar eş almış! Biz, "Bakabileceğin kadar çocuk yap" diye bir söz biliyorduk, demek ki o âlemde "Bakabileceğin kadar eş al" sözü de geçerli! Kim bilir belki de arkadaşımız, Başbakan'ın "en az üç" sözünü yanlış anladı! Bunlar bizim işimiz değil, geçelim... Kara mizahı bir yana bırakalım; kadının vahşi liberalizmdeki kullanımı ile siyasal İslamdaki kul-lanımı arasındaki dengeye bakalım... Liberalizm, kadını bir "cinsel obje" olarak kullandı. Bir tüketim unsuru... İslamı siyasete bulaştıran kesimler de kadını bir "dinsel obje" olarak kullandı. Kadını çarşafa ve eve kapatarak güç gösterme unsuru... AKP ile birlikte her iki bakışın deyim yerindeyse vahşi yanının birleştiğini ve ortaya şöyle bir tablonun çıktığını görüyoruz: Dinsel ve cinsel bir obje olarak kadının kullanımı! Li-boşizmin ipek çarşaflara sarılıp İslamlaştırılması böyle bir şey olsa gerek! Her şeyi yeniden tarif etmeye alışanlar, yaşam biçimlerini de tahrip edip Türkiye'yi tarifi olanaksız bir karmaşaya sürüklüyorlar. Şu söz eskidendi: Altı kaval üstü şişhane! Yenisi şu: Altı fileli çorap, üstü peçeli eşarp! (1)http://www.cumhuriyet.com.tr/?xl=empopup&em=cumhuriyet/w/c0121.html
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.