Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Mutlaka hafızanıza kazınmıştır.Yerli malı haftası kutlamaları.İlkokuldayken uygulanan bir metoddu.ve çok şirin bir uygulamaydı.neden bunu sadece ilkokullarla sınırlandıralım?ciddi ciddi gençleri teşfik etmek için klasiklikten uzaklaşarak onlara hitap edicek şekilde bir hafta düzenlenmesi güzel olmaz mı? elimden geldiğince TÜRK markaları kullanıyorum.umarım tamamen olur bir gün Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 benim hatırladığım kadarıyla ilk okulda hepimiz mandaline portakal götürür sınıfta yerdik onları.gerçi öğretmenimiz her sınıfta yapılmasına rağmen bizim yapmamıza pek müsade etmezdi ama yinede yapmışız işte... sonuç:şimdide iş yerlerimize götürüp yesek hiç fena olmaz şaka bir yana haklısın yabancı ülke sermayelerine katkıda bulunacağımıza ülkemizdeki firmaları kalkındırsak çok daha iyi olur.umarım herkes hemfikir olur bu konuda. sevgiler.... Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 aslında diğer benzer topicler var işte cola kullanmayın felen ama ben genel bütün markalara karşı dikkat diyim dedim.mutlaka arkadaşlar da duyarlıdır ama nedense içimden geldi karçiçeğim içtiğim sigara da bile türk marka içmeye başladım son 1 aydır.bana bi aşk geldi ya hadi bakalım hayırlısı Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 valla adaşım ben bu kampanyadan sonra brad pitti bırakıyorum.bizden birine takılmaya karar verdim Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 valla adaşım ben bu kampanyadan sonra brad pitti bırakıyorum.bizden birine takılmaya karar verdim bak bu iyiydi.burak yahu el o el sana yeni bir aktör buluruz hemen Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 valla adaşım ben bu kampanyadan sonra brad pitti bırakıyorum.bizden birine takılmaya karar verdim bak su Gümüs dizisindeki bas rol oyuncusu gösel bi turkish delight icimdekideniz.... ben cok begendim bu kampanyayi.... göl damlaya damlaya olurmsu degil mi.. bi bakmissin gida sekötüründe ithal mal gerilemis... insallah rahman ! Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 neden olmasın alaturkam. umut diye bir şey kalmamıştı içimde sanırken nedense yeni bir yıla umut dolu başladım evet neden olmasın.neden pes edelim.pes edilseydi kimler pes ederdi.neler yaşadı bu memlekette ki insanlar.pes etmediler hiç bir zaman.canlarını verdiler seve seve. şu an bir yandan da denizlerin türküsünü dinliyorum tüylerim ürperiyor.diğer bir topicten indirdim az önce.yok yok ben umudumu yitirmiycem ben bu vatanın evladıyım.Atatürkün kurdugu bu cumhuriyetteyim.BİZ BURDAYIZ. Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 duyarlı olalımda nereye kadar....hangi mağazaya girsek hepsi yabancı marka............zaten ülkede marka takılmazsan adam yerine konmuyorsun.yapılsın kaliteli türk ürünleri tercihlerimizi onlardan yana kullanırız. valla türk milletinin en iyi yaptığı şey taklit duyarlı olsan ne olmasan ne Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 bir ihracat çalışanı oalrak konuşucam dünyada türkiyenin kumaş ihraç etmediği ülke yokken nasıl oluyor bu tablo anlamıyorum ya. normalde türk şirketlerinin en azından iç pazarda tek olabilmesi lazımdı. altınyıldız ve sümerbank kumaşlar ingiltereye ihraqç ediliyor hafif rötuşlardan sonra ingiliz bandrası alıp geri ithal ediliyor ingiliz kumaşı adıyla satılıyor piyasada. ben bunu hiç anlıyamadım. Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2006 BENDE YERLİ MARKALARI KULLANMAYA ÇALIŞIYORUM KİM DEMİŞ YERLİ MALLAR KALİTESİZ DİYE MAVİ JEANS,LOFT,ALTINYILDIZ,BEYMEN,SARAR, VS.VS. GİBİ BİR SÜRÜ MARKALAR VAR AMAA ŞİMDİKİ GENÇLİK BİR BAŞKA TABİİ BİR HİPHOP MODASI TUTTURMUŞ GİDİYORLAR BAKALIM NEREYE VARACAKLAR... Alıntı
Φ ramell Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Sanırım burada sayabileceğiniz sadece birkaç yüz milyon dolarlık tekstil markaları. Ne yazık ki dünya tekstil ile zengin olmayı bırakalı yüz yıldan fazla oldu. Bu alanda en şanslı iki ülke ucuz iş gücüne sahip olan Hindistan ve Çin. Türkiye'de tekstilde gerçekten iyi. Elbette bunda en büyük pay tekstilin ucuz iş gücüne ve atelye tipi üretime dayanmasındadır. Yerli malı kullanmaya gelince. Okulda ya da iş yerinde portakal yemenin ne kadar faydası olur, bilmiyorum. Açıkcası ciddi kuşkularım var. Yani, sanırım, portakalın çoğu dışarıdan geliyor. En azından, pahalı olanları. Hatırlıyorumda, yerli malı haftasını kutladığımız gün ben okula Coca Cola götürmüştüm. Arkadaşlarıma baktım, hepsi Pepsi getirmişti. Bu bir tezat değilse nedir? Yani şimdi hangimiz daha yerliyiz? Bence yerliliğin ölçüsü değiştirilmeli. On iki yaşlarında bu nişan ayakkabılarının bağını en hızlı bağlayan öğrenciye verilmeli. Kırk yaşlarına gelince yerliliğin ölçüsü değiştirilmeli ve en yerli Türk Cola Turka'ya daha yerli bir isim bulan kişi seçilmeli. [benim önerim: Siyah Ayran] Küçüklüğümde yerli malı denince aklıma "tüy" ve bam bam bam yürüyen kızılderilinin oku gelirdi. Yani bir kızılderiliden daha yerli kim olabilir? Yerli malı kullanacağım diye bir haftayı buna ayırmak elbette yeterli değil. Bence 364 gün yerli malı günü olmalı. Kalan bir gün de "yersiz"lere ayrılmalı. "Yerli" "yersiz" konuşanlar bu gün içerisinde cezalandırılmalı. Ceza olarak: *Bütün Cola Turka kamyonlarının boya-bakım işleri bu kişilere gördürülmeli, *Bu adamların kanlarına mavi jeans'in mavisi zerk edilmeli, *Bütün gün bu adamlara yerli çığlığı attırılmalı. Yeterince yüksek sesle bağıramayanların kafa derileri yüzülmeli. *Son olarak, bu gibi "yersiz"leri Tanrı dağlarına hapsetmeli ve kurdu da salmalı. Uydu yayınıyla bu kişilere Bugs Bunny'nin türkçe şarkılar söyleyip Dark Wing Duck'a türkçe öğrettiği bölümler gösterilmeli. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 sabiti türk kelimesinin geçtiği her şey rahatsız etmektedir. bir şeyler yapmak o kelimeye karşı duyduğu tahammülsüzlüğü beyan etme isteği uyanmaktadır. sabit türk kelimesini duyunca öcü hayalleri görür. azcık sıksanız halkalrın kardeşliğinden bahseder ama daha türk kelimesine dahi tahammülü olmaz. içindme türk kelimesi geçen şey ne olursa olsun bir kulp bulup eleştirilmelidir sabite göre. ulusalcı olmak ona göre faşsitliktir, kafatasçılıktır. sonra sabitler saygı beklerle hemde adına tahammül edemedikleri bir miletten. Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 13 Ocak , 2006 sabiti türk kelimesinin geçtiği her şey rahatsız etmektedir. bir şeyler yapmak o kelimeye karşı duyduğu tahammülsüzlüğü beyan etme isteği uyanmaktadır. sabit türk kelimesini duyunca öcü hayalleri görür. azcık sıksanız halkalrın kardeşliğinden bahseder ama daha türk kelimesine dahi tahammülü olmaz. içindme türk kelimesi geçen şey ne olursa olsun bir kulp bulup eleştirilmelidir sabite göre. ulusalcı olmak ona göre faşsitliktir, kafatasçılıktır. sonra sabitler saygı beklerle hemde adına tahammül edemedikleri bir miletten. çok doğru Alıntı
Φ ramell Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 CYRANO: sabiti türk kelimesinin geçtiği her şey rahatsız etmektedir. bir şeyler yapmak o kelimeye karşı duyduğu tahammülsüzlüğü beyan etme isteği uyanmaktadır. sabit türk kelimesini duyunca öcü hayalleri görür. azcık sıksanız halkalrın kardeşliğinden bahseder ama daha türk kelimesine dahi tahammülü olmaz. içindme türk kelimesi geçen şey ne olursa olsun bir kulp bulup eleştirilmelidir sabite göre. ulusalcı olmak ona göre faşsitliktir, kafatasçılıktır. sonra sabitler saygı beklerle hemde adına tahammül edemedikleri bir miletten. İsmim sabit değil, Ramell. Türk kelimesinin geçtiği hiçbir tanım beni rahatsız etmiyor. Bir şeyler yapmak ya da tahammülsüzlüğümü beyan etme isteği uyanmıyor içimde. Öcü hayalleri görmüyorum. Eleştirme hastalığım da yok. Faşist olabilirim; olmayabilirim de. Yani herşey mümkün ama hiçbir şey mümkün olmayabilir de. Yerli malı konusunda hissettiklerimi yazdım; orta okula ilk okuldan sonra geçen her öğrencinin alışkanlık haline getirdiği gibi, onlardan daha iyi ve tutarlı cümlelerle, düşündüklerimi dile getirdim. Bu sizi rahatsız etti ise sabit fikirlisiniz demektir. Yazdıklarınız beni hiç rahatsız etmedi. Kişiliğinize yönelik bir suçlamada da bulunmadım. Ama siz, yine, konuyu etnisite meselesine çekerek suyu bulandırmaya çalıştınız. Cephenizde bu kadar dalgalanma yarattığına göre ve siz de kendinizi ona karşı çıkmak zorunda hissettiğinize göre, yazdıklarımda gerçeklik payı olmalı. Yerli malı kullanmak gibi bir saplantım yok. Büyük ihtimalle birçok kişinin de böyle bir derdi yok. Yerli malına bu kadar düşkünsen herhalde Rize'den İstanbul'a yürüyerek gitmen gerekir. Yollar ABD-Alman yapımı Mercedeslerden geçilmiyor. Global dünyada hangi köyde yaşamak istersin? Sizin köy diye bir yer kalmadı. Orda, uzakta bir köy yok. O köyde bile insanlar Massey Ferguson kullanırken en yakın çobana Motorola telefonlarıyla ulaşıyorlar. Türkiye'nin tekstili boşuna İngiltere'de markalandırıldıktan sonra ithalat olarak ülkeye dönmüyor. Yerli malı bir efsane idi ve efsane dün sona erdi. Tania Hayde: çok doğru Teşekkür ederim bana katıldığınız için. Haydeeee!!! Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2006 sabit hem türk kelimesini duıyunca dalga geçme gayretine girer, tahammülsüzlük gösterir. azıcık tutup sallayınca, maratavallar okumaya başlar sabit ulusal kimlikle dalga geçmek ile eleştiri arasında farkı bilmek. zira zevzeklik uluslararası bir hastalıktır. Alıntı
Misafir Zıplayan Dana Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Hakikaten necip milletiz çok enterasan işler yapıyor...Burada yazanların çoğuda biliyorki Sermayenin dini-imanı-ırkı-milliyeti olmaz,bunu bildiğiniz halde unutuyorsunuz arkadaşlar...Yada unutmak hoşunuza gidiyor,MİLLİYETÇİ laflar etmek hoşunuza gidiyor bence daha doğrusu...Kendinizi daha iyi hissediyorsunuz galiba. Yurt dışında yaşayan biri için kendi ülkesinin mamüllerini yemek anlaşılır birşey ama kendi ülkesinde yaşayanların böyle tuhaf bir mantıkla hareket etmesi ve yemek dışında da hep "MİLLİ" markaları kullanması çok saçma bence...Gidecekleri yer yine aynı,yani "para" dönüp dolaşıp aynı yere gidiyor ve aynı yere gidecektir,İktisadi ve çok basit bir kuraldır bu... Bu ülkede yaşayanların nedense böyle tuhaf takıntıları var... Takıntının nedeni bilgisizlik değil,sadece ve sadece kendini dışlanmış hisetmemek için bazı şeyleri unutmak hoşlarına gidiyor ve bazı şeylerden kaçıyorlar...Burada da bu yapılıyor...Kaçmak ama nereye kadar? Ermeni sorunundan kaçılıyor.... Kürt sorunundan kaçılıyor... Siyasi işlerinden kaçıyorlar... Ve çoğunluklada kendi duygularından bile kaçıyorlar... Kaçmak iliklerimize işlemiş... Erkekliğin yüzde doksanı kaçamaktır diyen bir toplumdan başka ne beklenir ki zaten? Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 ne kadar haklıyım tezimde birilerinde nasıl TÜRK kelimesi geçen herşeyi bir asabiyet yaratıyor ne bu rahatsızlığın sebebi ya Türk kavramıyla ilgili şeyler neden bu akdar rahatsız ediyor. hangi iktisat kuralı böyle diyormuş ulusal sanayisi güçlü olan ülkeler her alanda güçlü olurlar. Yerli malı tüketiminin artması Bir ülke ekonomisinin en büyük düşmanı olan aşırı ithalatı düşürür. Alıntı
Φ içimdeki deniz Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 15 Ocak , 2006 teşekkürler yazdıklarınızdan dolayı. zıplayan dana ve ramell ikinizinde birbirinden farklı değişik uslüplarınız var. zıplayan dana başka topiclerde yeterli bulmamış bahsettiği sorunların konuşulmasını buraya da taşımak istemiş ramell ise amannn boşverr öleecez nasıl olsa bigün mantığıyla yaşıyor.yaşamaya devam Alıntı
Φ elma_ Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 16 Ocak , 2006 3Senedir yabancı sermayeli yerlere gitmiyorum. Bu markalar da olan şeyleri almıyorum. Belki geç oldu ama bu kadar olması bile benim için güzel! Alıntı
Φ ramell Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 2005-2006 Dünya Rekabet Endeksi 1. Finland 2. USA 3. Sweden 4. Denmark 5. Taiwan 6. Singapore 7. Iceland 8. Switzerland 9.Norway 10.Australia 11.Netherlands 12.Japan 13.United Kingdom 14.Canada 15.Germany 16. New Zealand 40.Tunus 45.Ürdün 64.Costa Rica 66.Turkey Yani 3 senedir yabancı sermayeden bir elma almamak da yetmiyor. Yabancı sermaye bir yolunu buluyor. Herkesin eşit koşullarda yarıştığı bir kulvarda bu denli geride kalmak utanç verici olmalı. Bu utanç bazılarını hamasete diğerlerini de "ben onu yemem şunu yerim" diyerek kebapçıların önünde uzun kuyruklar oluşturmaya itiyor. Yerli ineğin eti yabancı McDonald's'tan daha lezzetli değil. CYRANO'nun her konu başlığında bir yer kapmaya çalışmasından anladığım kadarıyla o, herşeyden biraz bilen, yani fikir kırıntılarıyla beslenerek gerçeklerden ziyade felsefi olmayan duygusal yorumlara tenezzül eden bir katılımcı. Her konuda bir şeyler söyleyen bir insanın sözlerine güven olmaz. Mantık ancak bilgi ile beslendiğinde işlerlik kazanır. Aksi takdirde insanı karşısındakine hakaret etmeye götürecek kadar dibe çeker. Yerlicilik bir ideoloji ise onun taraftarları bataklık içinde yolunu arayan cennet hayalcileridir. İlerlediklerine inandıkları yön ile ilgili bir fikirleri yoktur ama gürültüleri insanı düşünce alanından kavga meydanlarına çekecek kadar yüksektir. Bize düşen onların yaygaralarına kapılmamak, sağduyuyu elden bırakmamak ve gerçeklere sarılmaktır. Alıntı
Φ nicomedias Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 aslında sen insanlara karşı duyarlı olsan fikirlerine saygı duysan ahmak demesenn adam olursundaa bırak bu işleriiii ramell Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Herkesin eşit koşullarda yarıştığı bir kulvarda bu denli geride kalmak utanç verici olmalı. Eşitlik, hele de rekabet eşitliği ne kadar da anlamlı değil mi? Hani dünyayı kurtaracak olan "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler"in eşitliği ve rekabet anlayışından bahsediyoruz değil mi? Bu açıdan bakınca örneğin Irak rekabet gücünü kaybetmiş olabilir mi? Bir ülke, bir siyasi duruş, bir ekonomik devinim, varlık ve yokluk arasında çelişkiler içinde debelenen bir halk; bir ahtapotun isterik enerji ihtiyacı için feda edilip, sessizce bir kenara fırlatılmışsa, şüphesiz ahtapot için adil de diyebiliriz. Ya da dünyanın pek çok yerinde olmazsa olmaz diye dayatılan burjuva demokrasi ve özgürlük anlayışı ile piyasa ekonomisi, neden bazı yerlerde ikili ticaret anlaşmaları ya da kotalarla sınırlandırılmaya çalışılır sorusu bu adalet ve rekabet eşitliği olgusunu rahatsız etmez belki de. Doğrusu, bırakırsam yaparsın, bırakırsam geçersin (ya da sıkıyorsa) olan bir yetmişlik nineyi allayıp pullayıp gelinlik kız edasıyla serbest piyasa diye sunarlar bize. Ve rekabetten, rekabet eşitliğinden bahsediyorlar, mal ve hizmetlerin hareketi sözkonusu olduğunda globalleşmeden bahsedenler, kuzeydeki safahat ile güneydeki açlık arasında ilişki kurmak sözkonusu olduğunda yan çiziyorlar. Sanki insanlar Etiyopya'da aç kalmayı, ya da Ruanda'da katledilmeyi tercih etmişler gibi. Ya da dünyanın herhangi bir yerinde emek, sermaye ve doğal kaynak üçlüsünün özgürce bir araya gelmesi son derece olağan ve mümkünmüş gibi. Çok açık söyleyeyim, bunun adı mafya düzenidir. Ne istatistikler, ne rakamlar, ne yaldızlı kelimeler bu gerçeği değiştirmez. Ve burdan da insanlık adına doğru birşey çıkmaz. Yerli malları ile ilgili ortaya konan argümanlardan bir tanesi de şöyle; beğenmediğimiz bu kapitalist düzenin ürettiği Mercedesler ile bir yerden bir yere varabiliyoruz. Yani Mercedes'e şükranlarımızı sunmalıyız. İnsanlarımızın, hayvanlarımızın, eşyalarımızın aynı yollarda birlikte taşınıyor olması ve her yıl yollarda binlerce insanımızı kaybediyor olmamızın karayolu taşımacılığı konusundaki bu tercihin Mercedes'lerin ciro ve karlılığı üzerinde ne gibi bir etki yaptığını düşünmeyelim örneğin. Yerli malları etkinlikleri belki çocukça karşılanabilir ama bu bir simgedir. Kendi dünyasını, kendi ekonomisini, kendi önceliklerini, sana dayatılanın önüne geçirebilmenin simgesidir. Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 hiç unutmam ilkokuldayken yerli malı haftasını yaptığımız zamanları.Her öğrenci portakal, incir, fındık, elma, üzüm, mandalina, kayısı, şeftali gibi ülkede yetişen ürünleri getirir, sınıflarda kurulan ortak sofralarda yenilir içilirdi. Türkiye’nin dünyada kendine yeten yedi ülkeden biri olması, herkesin göğsünü kabartırdı o zamanlar.duvarları bir çok yazı süslerdi.öğretmenimiz sümerbanktan bahsederdi.hani don gömlek satıyor diye küçümsenen sümerbanktan.hani özelleştirilmeden önce üretimin devlet eliyle yapıldığı sümerbanktan.tutumlı olmaktan israftan kaçınmaktan bahsederdi.atma.onar.tamir et,kullan.kalkınan ülkenin dış borcu olmaz,bağımlı olmaz,ülke özgür olur derdi. ama şimdi nerde öğrencilerine bunu anlatan öğretmenler.üzerinden çok uzun yıllar da geçmedi aslında.seksenli yıllarda ne güzel de kutlanırdı.herşeyde olduğu gibi o da çıkartıldı hayatımızdan sessiz sedasız.şimdilerde yeme içme haftası olarak kutlanıyor.ithal pazarlar ortaya çıkınca hani dediler ya daha kaiteli daha ucuz.bi de saygınlık ölçüsü olarak kullanılmaya başlanınca ithal ürünler onlar ithal biz pazar oluverdik.bi de denirdi yaa dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyiz biz tarım politikası da değişti.işbirlikçi sermayeye yönelik.ülkede patatesin bolluğunun krize dönüştüğü bi zamanda bizim o kocaman gross larda, hiperlerde raflarda tonlarca ithal cips satıldı.bizim amasyanın elması varken bilmem nerelerden elmalar ithal edildi.tanesi bilmem ne kadar.çelik fabrikalarını özelleştirme kıskacına alıp avrupadan çelik ithal etmek...anlaşılır gibi değil. ''Kalkınan ülkenin dış borcu olmaz ve böylece bağımlı olmaz. Ülke özgür olur, daha özgür hareket ederiz''sözleri doğruysa eğer, ülkenin bugünü nasıl anlatılır ki, bugünün öğrencilerine? IMF karşısında süklüm püklüm yöneticiler borç para sözü aldık diye sevinç çığlıkları atıyorken. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Yani 3 senedir yabancı sermayeden bir elma almamak da yetmiyor. Yabancı sermaye bir yolunu buluyor. Herkesin eşit koşullarda yarıştığı bir kulvarda bu denli geride kalmak utanç verici olmalı. Bu utanç bazılarını hamasete diğerlerini de "ben onu yemem şunu yerim" diyerek kebapçıların önünde uzun kuyruklar oluşturmaya itiyor. Yerli ineğin eti yabancı McDonald's'tan daha lezzetli değil. "herkesin eşit koşullarda yarıştığı bir kulvar" neresiymiş burası dünya piyasaları mı?. herkes eşit koşullarda yarışıyor yani, sabitten ekonomi literatürünü sildirip yeni baştan yazdıracak bir teşhis daha. Türkiye'ye konulan haşhaş ekim yasağı, Irak ve Suriye ile yapacağı ticarete konulan yasaklar. İran'la yaptığı doğalgaz anlaşmaları konusunda aldığı tehditler, Bor madenlerinin işletilmemesi, Türk mallarına uygulanan çifte gümrük, aksine türkiyeye giren mallara gümrük indirimi, Tütün şeker kotaları. tabi canım finans kapitalde şartlar eşit. İngiltere'nin, Fransa'nın, Amerika'nın, Almanya'nın , Japonya'nın, ekonomik güçleri sömürgecilik mirasından, Afrika kıtasında gasp ettikleri madenlerden, elmas yataklarından, arap ülkelerindeki sömürgelerinden gasp etikleri petrol yataklarından gelmiyor da bize oranla kafaları daha çok çalıştığı için geliyor dimi ? zaten Fransız sömürgesi cezayirle Fransa dünya piyasalarında eşit yarışıyorlardı da. bak sen şu kafasız cezayirlilere fransanın gerisinde kaldılar . Madenleri petrol yatakları İngiltere tarafından gfasp edilen güeny afrikalılar tembelliklerinden dolayı açlık çekiyorlar zaten. sağol be ramel aydınlattın bizi. neredne bualcaz senin gibisini Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.