Φ SaNTo Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Aydınlanmanın Neresindeyiz ? Medeniyet Tarihini okuduğunuzda aslında bir aydınlanma mücadelesi olduğunu görürsünüz. Oluşmuş, kurumsal yapılanmanın değişikliğe uğraması, evrimleşmesi sancılı olagelmiştir. Çünkü, mevcut “statükocu” güçlerle, gelişim yanlıları arasında hep bir mücadele yaşanmıştır. Gelişme hep ileriye doğru olmuştur. Aydınlanma nedir ? Aydınlanma, bilim ve insanlığın ortak değerlerinin vardığı “son noktayı” sosyal hayata geçirmektir. Bu akış hiç durmadan ilerler, gelişir evrilir.. Aydınlanma, bireyden başlar ve toplumlara yansır. Aydınlanma zordur. Aydınlanmanın ışığında yürümek ve mevcut statükoyu zedeleyecek tarzı sürdürmek hep mücadele işidir. Yorucudur, zahmetlidir, çilelidir. Ülkemiz, bu yolda mücadele veren çok sayıda aydınını, mevcut statükonun karanlık mekanizmalarındaki güçlerce, çileli hayatlar sürmüşler ve yok edilmeye çalışılmışlardır. Bilim, somut olarak koyar verilerini. Değişime ve gelişime açıktır. Dogmalarsa, “çelik bir zırh” gibi, içeriği belirsiz, değişime kapalı, milli veya dini duyguları okşayan zeminler sunar ve bunu “statüko”nun hizmetine verir. Bir şeylerin “aydınlanma çizgisinde” değişmesini istemek, bu değerlere saldırı ile eş tutulur. Toplumsal aydınlanmaya, yavaş ilerleyen bir toplumuz. Evrensel değerlerin ve bilimin toplumsal kabul görmesi için çok zaman ve çok emek gerekli.. Kaç kayıp nesil lazım kim bilir. Talihsiz bir coğrafyanın, şansız çocuklarıyız. Doğumdan, ölüme “aydınlıktan uzak” dogmalar denizinde –uzak hedeflere giden gemiler gibi- tüketiyoruz ömrümüzü. Bulunduğumuz coğrafyanın, rüzgarı sert, kışı yakıcı, yazı kavurucu.. Yüzlerimiz, bunların izlerinden oluşuyor. Sert ve umutsuz bakışlılar ülkesi. Tarih boyu, bu coğrafyada süre gelende bu olmuş. Ne yazık ki ulusal medyamızın büyük kesimi, reiting uğruna, daima aydınlığa ve gelişime karşı tavır sergilemiştir. “Halk aptal” deyince kızmış “ vatan haini” yazmıştır da, sokakta elinde mikrofonla, en basit soruları sorduğu vatandaşların “absürt” cevaplarını bir komedi programı gibi sunmuştur. Halkı aydınlatmak için, özel kanal ve gazeteler hiçbir çaba sarfetmemiştir. Çünkü bunların maliyeti, o reitingi tavana vurduran “Semra hanımlardan” çok daha pahalı olmaktadır. Ne gerek var, yüksek kalite program yaratmaya zihniyeti, aslında her alan ve sektörde hüküm sürmektedir. Aydınlanmanın sosyal olgusu çağımızda, şahsi özgürlükler, denetim, yaşam kalitesi ve tüketici haklarıdır. Bugün, dünyanın gelişmiş çoğrafyasının vardığı nokta, her bireye olabildiğince kaliteli hizmet götürmektir. Devlet, artık bir hizmet kurumudur. Eski “kutsi” kavramından sıyrılmıştır. Ne kadar kişi seçimle gelirse, o kadar şeffaflaşır ve hizmet kalitesi artar. Bugün, seçimle gelen belediyeler, eldeki mevcutlarla olabildiğince iyi hizmet sunmaya çalışırken, seçimsiz atamayla gelen valiler ve emniyet müdürlerinin ne yaptıkları, ne hizmet kaliteleri bilinmemektedir. Polis arazi olup görevini yapmıyormuş, rüşvet ve yolsuzluk varmış kime ne. Ne isimleri, ne hizmetleri bilinmeden, büyük bütçeli ve yetkili kurumlardan emekli olurlar. Arada bir şansa iyileri çıkarsa ne ala. Ülkemiz insanı, aydınlanmadığı sürece, her alanda olduğu gibi, bilinçsiz araç kullanacak, şehir içinde ve otobanlarda trafik işaretlerine dikkat etmeyecek, trafik terörü sürecektir. Ne okul, ne hastane, ne yaya geçidi kavramı yoktur beyinlerde. Çünkü beyin düşünme, algılama ve yorumlama sürecinde değildir. İnsanların, saygılı ve kibar olması, aydınlanma ve kültürün paralelinde gelişir. Saygı duymanın güzelliğini, ancak saygı gördükçe anlarsınız. Traktörden, otomobile binmekle çağdaşlaşma olmamaktadır. Olan, sayısız kaza ve ölümlerdir. Aydınlanma olmayan uluslar çabuk “gaza” gelir. Toplumsal düşünce ve soğukkanlılık, bireysel eğitim ve şahsi dirayet gerektirir. Buna çok uzağız. Biri bayrak yırtıp,toplumu anında “provake” edebilir. Bir radyo kanalı, dün akşam bir adam şarkı istemek için yayına bağlandı “Orhan Pamuk gibi sahte aydınları istemiyoruz kitapları toplatılsın” dedi. Spikerin yorumu daha da ilginçti. Demokrasi yok diyorlar ama var ki bakın dinleyicilerimiz düşüncelerini dile getiriyor. Ermeni soykırımı hakkında Orhan Pamuk herkesin karşısında bir fikir söyledi. Orhan Pamuk, büyük bir yazarımızdır. Bir konu hakkındaki fikri, onun yazdıklarını arttırmaz veya azaltmaz. Dünya çapında bir değerimizdir. Aydınlanma, katılsak da, katılmasak da, Orhan Pamuğun fikirlerini söyleme hakkını savunmamızı gerektirir. Aydınlanma ve çağdaşlık, ezici çoğunluğun, devletin, askerin, polisin, herkesin karşısında bir kişi bile olsak, “doğru bildiğini” söylememizle veya fikrini söyleyeni, dinlemekle başlar. Sonra katılıp, katılmamak her insanın bileceği iştir. Bir kişi bile çok şeyi değiştirebilir. İnsan olmak istiyorsak, gerçekten insanca yaşamak istiyorsak, aydınlanmacı olmak gerekir. Bu ne din, ne millet, ne de dille ilgilidir. Herkes, çocukları için, gelecek kuşaklar için, daha aydın bir ülke bırakmak sorumluluğunu üstlenmelidir. Herkes yaşadığı toplum ve çevrede kusurlu gördüğünü söylemeli, düzeltmenin yollarını aramalı ve sivil toplum örgütlerine ve seçtiği politikacılarına destek vermelidir. Ben toplumla barışık, böyle yaşamaya razıyım, neden başımı ağritim diyenler, gün gelir hiç konuşamazlar, gün gelir, vergileri yağmalanır, gün gelir yöneticilerini seçemez, gün gelir zehirli gıdalar tüketmek zorunda kalır, gün gelir o savaştan o savaşa sürüklenen bir ülkenin bitik “kulları” olur, gün gelir çocuklarını kaybedip kanlı gözyaşları döker, gün gelir aç kalır, gün gelir tüm bunlar insanlığını, inancını yitirtir. Bunların öyle çok örneği var ki aydınlanmayan toplumların başına gelen.. Aydınlanma güçtür. Kuvvetli olmaktır. Bilgi en büyük kuvvettir. Aydınlanmayı ferdi olarak içimizde yaşayıp, topluma yansıtmalıyız. Her bina tuğlalardan oluşur. Tuğlaları taşıyın bu sizin çocuklarınıza karşı sorumluluğunuzdur. Selamlar, SaNTo... Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 tesekkürler SanTo umarim senin gibi duyarli olan ve bu ülke icin kafa yoran insanlari git gide artar... nice bilgili adam var TR de ama duyarsiz, ve nice duyarli insan var bilincsiz... her bir birey toplumsal sorumlulugunun bilincine varmali ve artik beni sokmayan yilan bin yasasin mantalitesinden siyrilmali... Saygilar Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 BAŞKALARINI ANLAMAK BİLGELİKTİR. KENDİNİ ANLAMAK AYDINLANMADIR Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Ne adamlar gördüm üzerinde elpise yok.. Ne elbiseler gördüm içinde adam yok.. (sanırım hz mevlana söylemişti) Aydınlanma önce kendini bilmektir.. Dünyada neden varsın ve misyonun nedir.. Daha sonra da sevgiyle ve objektiviteyle gerisini getirirsin.. Aydınlanmanın en kötüsü faydasız aydınlanmadır.. Faydasız ve boş ilimden Allaha sığınırım.. Saygılar.. Alıntı
Φ SaNTo Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Nehirlerde ve deniz kıyılarında, mükemmel taşlar olur yuvarlaktırlar.. Doğanın sanat eserleri gibi, alıp götürüp, evinizde saklamak isterseniz. Mevlana'nın bununla ilgili bir sözü vardır. " Taşa şekil veren, suyun şiddeti değildir ; sürekliliktir" Aydınlanma, bir anda "güçle" olmaz, zamana ve zemine yayılırsa olur. Aydınlanma, dayatmanın ötesindedir elbette.. Sevgili zeynoo, "kendini anlamak aydınlanmaktır". Doğrudur. İş bunun altyapısını kurabilmekte. Tabi, salt bireysel aydınlanmadan, bunu topluma yaymakta önemlidir kuşkusuz. Toplumsal aydınlanma olmazsa, bireysel aydınlanmalar, cılız bir mum ışığı gibi karanlıkta kaybolur gider.. Sevgili alaTurka, topraklarından uzakta olsanda (sanırım yurt dışında yaşıyorsun) toprakların içindesin gönlünle.. Benim ifadem sende ses bulmuş, mutlu oldum. İfadelerimin özü budur aslında. Kimse, yurdunu, topraklarını isteyerek bırakıp gitmez. Koşullar ve şartlar bunu zorunlu kılar. Ben, bu koşul ve şartların, ancak aydınlanma sürecinde düzeleceğine inanıyorum. Yalnız, bir gerçek daha var, bu süreç başlamış durumdadır. Belki, bir insan ömrü aslında kısa olduğundan, toplumsal değişimlerin daha hızlı olmasını istiyoruz. Selamlar, SaNTo... Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ocak , 2006 Asil ben mutlu oldum sevgili SanTo. Bende farkli kelimelerle de olsa ayni seyleri dile getirmeye calistigimda, uzakta oldugum öne sürüldü, fazla iyimser ve hayalperest oldugum söylendi. Ama dedigim gibi ben idealist olmaya devam edecegim... Türkiye cok farkli yerlerde olmayi hak edio.. Saygilar Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2006 (düzenlenmiş) Aydınlanma somutun üstündeki soyut gerçeklere ulaşma yolculuğudur... Bu yolculuğun ilk adımı Sokrat, Platon ya da Yunus Emre ye göre aşktır... Felsefi bir dürtü olan aşkla insan sorgular ve doğru düşünmeye başlar... Alınacak ilk sonuç insanın kendisine ulaşmasıdır;ruhunun derinliklerini iyisi ve kötüsüyle keşfetmesidir... Bu aşamadan sonra insan yavaş yavaş;aşama aşama somuttan soyuta yükselir... Aklı ve ruhuyla... Tarih: 3 Ocak , 2006 Düzenleyen: ali0_1 Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.