Φ UnHaPPY Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2006 yıllar önce bir kitap okumustum şeriat ve kadın inanamamıştım okuduklarıma ne yazık ki bunlar dogru bende bir inanan olarak şaşkınım ama genede inanmaktan kendimi alamıyorum Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 30 Ocak , 2006 Yam yam arkadaş iyi hadisleri kabul edip işimize gelmeyeni yalanladığımızı söylüyor galiba... Yam yam... Hadislerin doğruluğu ve bir müslümanın hadise güvenemediği durumlarda ne yapabileceği başka bir başlıkta yazıldı... Din konularını bir daha gözden geçirseniz iyi olur... Hala aynı geliyorsunuz... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Yam yam arkadaş iyi hadisleri kabul edip işimize gelmeyeni yalanladığımızı söylüyor galiba... Yam yam... Hadislerin doğruluğu ve bir müslümanın hadise güvenemediği durumlarda ne yapabileceği başka bir başlıkta yazıldı... Din konularını bir daha gözden geçirseniz iyi olur... Hala aynı geliyorsunuz... Bir önceki iletimde yığınla şey yazmışım, diğerlerine de yorum yapmanızı beklerdim... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Sanıyorum ki bir talihsizlik eseri "Kur'an ın günümüz koşullarına göre yeniden düzenlenmesi" demişsiniz. Bu cümleyi esefle karşılamayacak hiç bir müslüman yoktur sanırım. Kur'an da bir bozulma yoktur. Yorumlarda bozulma vardır. Yorumlar da yeniden düzenlenmez ancak ve ancak yenileriyle veya daha sağlam kaynaklara bakılarak çürütülebilinir. Kur'an da çelişki olmaz dedim ama siz çelişkiler vardır diyerek hadisleri belirtmişsiniz. Hadislerde çelişkiler olabilir, çünkü ortada birçok uydurma hadis mevcuttur. Ama ben yine de bu konudaki bütün hadisleri bir çırpıda sahih değildir diye çöpe atmaktan yana da değilim. Sahih olma ihtimali göze alınmalı. Ama bu ihtimal Hz. Peygamberin kadınlara verdiği önem dikkate alınarak ortaya konulmalı. Demem o ki; bir peygamber hem kadınlara çok büyük önem verecek ve hem de onları inanılmaz derece de aşağılayacak. Bu kadar saçmalığı Darwin bile yapmadıktan sonra Hz. Peygamberin yapmasını beklemek amalıktan başka birşey değildir. Sana verdiğim bu cevabın içerisinde yam_yam 'a da cevap vermem gerekiyor, bu sebeple senden özür diliyorum. yam_yam kardeş, evet bahsettiğin ayetlerde erkeklere seslenilmiştir. Bunda şüphe yok. Çünkü bahsettiğin ayetlerde erkeklere bir yükümlülük yüklenilmektedir. Sen Mümin kadınlara söyle... ayetini de erkeklere hitap olarak görmektesin ihtimal ki. Bu Hz. Peygambere sesleniştir ve onun uyarıcı olarak seçilmesinden kaynaklanmaktadır bu. Ve Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde Hz. Peygambere böyle yapması buyurulmuştur. Belirttiğiniz yerlerde hitap erkeklere değil Peygamberedir. Ve nereden çıkardınız ey iman edenler seslenişinin genel olarak erkeklere olduğunu. Üç boşamadaki bu yaptırımın da kadınlar açışından olduğunu sanıyorsunuz ya.. Ne diyeyim buna. Bu yaptırım erkekler açısındandır. Erkeğin karısını boşarken üç talak şartının getirilmesi iyice düşünmesini temin içindir bu bir.. İkincisi üç talakla karısını boşayan erkeğin onu tekrar eş yapabilmesinin tek yolunun eşinin başkasıyla evlendikten sonra anlaşmazlık neticesinde boşanmasıyla alabileceğidir ki böylesi bir durumun erkek açısından ne derece zor olduğunu bir düşünün. Buradaki korkunç durum kadın açısından değil erkek açısındandır. Bu da boşanmanın ve özellikle üç talakla boşanmanın en son yol olduğunu erkeğe göstermek açısındandır. İslam boşanmayı en son ve zor ihtimal olarak düzenlemiştir ki ailenin devamına verilen önemin bir göstergesidir bu da. Daha önce belirttim. Kur'an ın iman esasları değişmez kaidelere bağlanmıştır. Ancak toplum hayatına ilişkin kaideleri bu kadar sert değildir. Kur'an da dahi birbirini nesh eden ayetler vardır. Bir çok konuyu Kur'an düzenlememiştir. Zannımca, bugün bir çok yerde gördüğümüz yorumlar da bu yöndedir, tanıklık, miras gibi konularda o dönem içerisinde kadının ehliyet durumunun, bilgi seviyesinin erkeklere nispeten daha az olması sebebiyle bazı kısıtlayıcı hükümler indirilmiştir. Değişen sosyal koşullara göre icmaya başvurulabilir. (Hoş.. şu an bir icma heyeti yok ama..Diyanet'te sakıncalı bir kurum) O dönem öyleydi bugün böyle... Sorunsalına gelirsek... Tekrar belirtiyorum, hükümlerin birçoğu olaylara göre verilir. Kıtlık zamanında fahişelik yapan bir kadına recm cezasını Hz. Ömer uygulamamıştır. Bu durum dikkate alınmalıdır. Bu konudaki uygulama ve ayetler kesin olmasına rağmen Hz. Ömer niye bu cezayı uygulamamıştır. Bugün müslümanlar arasında birden fazla kadınla evlenen erkek sayısı yok denecek kadar azdır. Ayetler tartışılmaz ancak, yine de biz bir tartışma yapıyorsak, uygulaması kalmayan bir ayet üzerinden tartışmanın yürütülmeye çalışılması iç açıcı sonuçları doğurmaz. Ve zaten kadınlar arasında erkeklerin ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar adaletli davranamayacakları ayetle belirtilmiş olup, öyleyse onlardan bir tane alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu ayeti nasıl kötü yorumlayabilir bir kadın buna da bir anlam veremiyorum. Bu tek eşle evlilik de bir mihenk taşı olacak ayettir. Kur'an tüm dönemler için inmiştir... Bu bir iddia değildir. Gerçek budur. Ancak Kur'an daki bütün ayetler böyle değildir. (Eğer yanlış bir cümle etmişsem, Rabbim beni affetsin) En bariz örneklerden biri olması cihetiyle Tebbet süresine bakalım. Ebu leheb'in ellerinin kırılması tüm dönemleri kapsayabilir mi?veya Fil Suresindeki durumun? Bunlar olaylar, hükümlerden örnek vermiyorsun diyebilirsiniz. Hükümlerin (yanılmıyorsam) 5 yerde değiştiğini defaatle yazdım. Kur'an da dahi birbirini nesh eden ayetlerin bulunması; toplum hayatına dair düzenlemelerin değişen toplumsal koşullara göre yeni düzenlemeler yapılabileceğinin en önemli numuneleridir. Kur'an burada bir yol açmıştır. Toplumsal hayata dair düzenlemelerin değişen koşullar dikkate alınarak islam perspektifinden düzenlenmesi yolunu. Kur'an ın tüm zamanlara inmesi onun tüm insanlığa iman esasları boyutundan seslenmesi gereğincedir. Kur'anın tüm zamanlara inmesi artık başka bir ilahi kitabın inmeyeceğinin belirtilmesidir. Kur'anın tüm zamanlara ve tüm insanlara inmesi ise onun belirttiği iman esaslarının indiği tarihten itibaren ileriye yönelik olarak hakim olacağıdır. Selamlar ile... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 yam_yam kardeş, evet bahsettiğin ayetlerde erkeklere seslenilmiştir. Bunda şüphe yok. Çünkü bahsettiğin ayetlerde erkeklere bir yükümlülük yüklenilmektedir. Sen Mümin kadınlara söyle... ayetini de erkeklere hitap olarak görmektesin ihtimal ki. Bu Hz. Peygambere sesleniştir ve onun uyarıcı olarak seçilmesinden kaynaklanmaktadır bu. Ve Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde Hz. Peygambere böyle yapması buyurulmuştur. Belirttiğiniz yerlerde hitap erkeklere değil Peygamberedir. Ve nereden çıkardınız ey iman edenler seslenişinin genel olarak erkeklere olduğunu. Eğer iletimi dikkatle okusaydınız, bu ayetlerin fikrimi desteklemek için verilmiş örnekler olduğunu anlayabilirdiniz. İfade ettiğim fikir 2 ayete bakarak oluşmuş değildir. Eğer şüpheniz varsa belirtmeniz yeter, size bir çok ayet daha sıralayabilirim. Üç boşamadaki bu yaptırımın da kadınlar açışından olduğunu sanıyorsunuz ya.. Ne diyeyim buna. Bu yaptırım erkekler açısındandır. Erkeğin karısını boşarken üç talak şartının getirilmesi iyice düşünmesini temin içindir bu bir.. İkincisi üç talakla karısını boşayan erkeğin onu tekrar eş yapabilmesinin tek yolunun eşinin başkasıyla evlendikten sonra anlaşmazlık neticesinde boşanmasıyla alabileceğidir ki böylesi bir durumun erkek açısından ne derece zor olduğunu bir düşünün. Buradaki korkunç durum kadın açısından değil erkek açısındandır. Bu da boşanmanın ve özellikle üç talakla boşanmanın en son yol olduğunu erkeğe göstermek açısındandır. İslam boşanmayı en son ve zor ihtimal olarak düzenlemiştir ki ailenin devamına verilen önemin bir göstergesidir bu da. İslam'da boşanma hakkı kadına verilmemiştir. Boşanma hakkı yalnızca erkektedir. Sadece bu durum bile İslam'ın kadına bakış açısını anlamak için yeterlidir. Neden durumu hep erkek açısından ele alıyorsunuz? Kadının bu durumdaki halini düşünebiliyor musunuz? Koca hiddetine yenik düşmüş ve karısını üç talak ile boşamış. Karısının suçu nedir? Basit olarak Tanrınız şöyle de diyebilirdi; "Bu tür boşamalarda yeniden evlenmek için üç köle azad edin-3 deve kesin fakirlere yedirin-90 gün oruç tutun" vs.vs. Amaç caydırıcılık ise ve erkeği hedef alıyor ise kadının suçu nedir? Bunlar durumu kurtarma çabalarından başka bir şey değildir. Daha önce belirttim. Kur'an ın iman esasları değişmez kaidelere bağlanmıştır. Ancak toplum hayatına ilişkin kaideleri bu kadar sert değildir. Kur'an da dahi birbirini nesh eden ayetler vardır. Bir çok konuyu Kur'an düzenlememiştir. Zannımca, bugün bir çok yerde gördüğümüz yorumlar da bu yöndedir, tanıklık, miras gibi konularda o dönem içerisinde kadının ehliyet durumunun, bilgi seviyesinin erkeklere nispeten daha az olması sebebiyle bazı kısıtlayıcı hükümler indirilmiştir. Değişen sosyal koşullara göre icmaya başvurulabilir. (Hoş.. şu an bir icma heyeti yok ama..Diyanet'te sakıncalı bir kurum) O dönem öyleydi bugün böyle... Sorunsalına gelirsek... Tekrar belirtiyorum, hükümlerin birçoğu olaylara göre verilir. Kıtlık zamanında fahişelik yapan bir kadına recm cezasını Hz. Ömer uygulamamıştır. Bu durum dikkate alınmalıdır. Bu konudaki uygulama ve ayetler kesin olmasına rağmen Hz. Ömer niye bu cezayı uygulamamıştır. Bugün müslümanlar arasında birden fazla kadınla evlenen erkek sayısı yok denecek kadar azdır. Ayetler tartışılmaz ancak, yine de biz bir tartışma yapıyorsak, uygulaması kalmayan bir ayet üzerinden tartışmanın yürütülmeye çalışılması iç açıcı sonuçları doğurmaz. Bir öyle diyorsunuz, bir böyle... O zaman Kur'an hükümlerinin tüm zamanlar için olduğunu iddia etmeyin.. Kutsal bir kitaptan bahsediyorsanız ve tüm zamanler ve tüm insanlar için geçerlidir diyorsanız, içeriği de tüm zamanlara ve tüm insanlara uygun olmalıdır. "Kur'an bilim kitabı değildir" ya da "Kur'an her şeyi kapsamaz" diyemezsiniz. Eğer tanrı kelamıysa elbet uygun bir yolunu bulurdu. Hükümlerin hiçbirinde gelecek zamanı içerecek imalar yoktur. Hep o dönem baz alınmıştır. Bu da tanrı kelamı olamayacağının en açık göstergelerinden biridir. Ve zaten kadınlar arasında erkeklerin ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar adaletli davranamayacakları ayetle belirtilmiş olup, öyleyse onlardan bir tane alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu ayeti nasıl kötü yorumlayabilir bir kadın buna da bir anlam veremiyorum. Bu tek eşle evlilik de bir mihenk taşı olacak ayettir. Eğer bunu iddia ediyorsan (ki Tanrı herşeyi bilmelidir), o zaman "ikişer,üçer,dörder" alın demiyeceksin. Bu kendi içinde bir çelişki oluşturur. "Adaleti sağlayamazsınız. O zaman tek eş ile evleneceksiniz" demelidir. Kur'an tüm dönemler için inmiştir... Bu bir iddia değildir. Gerçek budur. Ancak Kur'an daki bütün ayetler böyle değildir. (Eğer yanlış bir cümle etmişsem, Rabbim beni affetsin) En bariz örneklerden biri olması cihetiyle Tebbet süresine bakalım. Ebu leheb'in ellerinin kırılması tüm dönemleri kapsayabilir mi?veya Fil Suresindeki durumun? Bunlar olaylar, hükümlerden örnek vermiyorsun diyebilirsiniz. Hükümlerin (yanılmıyorsam) 5 yerde değiştiğini defaatle yazdım. Kur'an da dahi birbirini nesh eden ayetlerin bulunması; toplum hayatına dair düzenlemelerin değişen toplumsal koşullara göre yeni düzenlemeler yapılabileceğinin en önemli numuneleridir. Kur'an burada bir yol açmıştır. Toplumsal hayata dair düzenlemelerin değişen koşullar dikkate alınarak islam perspektifinden düzenlenmesi yolunu. Kur'an ın tüm zamanlara inmesi onun tüm insanlığa iman esasları boyutundan seslenmesi gereğincedir. Kur'anın tüm zamanlara inmesi artık başka bir ilahi kitabın inmeyeceğinin belirtilmesidir. Kur'anın tüm zamanlara ve tüm insanlara inmesi ise onun belirttiği iman esaslarının indiği tarihten itibaren ileriye yönelik olarak hakim olacağıdır. Selamlar ile... "Gerçeğin" ne ifade ettiği hakkında bir fikir sahibi olduğunuzu sanmıyorum. Değişen toplumsal koşullar karşısında insanlar, tavırlarını dine uydurabilmek için çeşitli arayışa girmektedirler. Cevabını Kur'an'da bulamayınca, kerameti kendinden menkul şahıslardan icazet almak zorunluluğu hissetmekteler. Bu da dinin yozlaşmasındaki en büyük etkenlerden biri olarak karşımıza dikilmektedir. Tüm dönemler için indiği iddia edilen bir kitabın, bunlara zemin hazırlaması düşünülemez... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 İslam gerçekçidir... Eski kölelik anlayışını modern dünyaya batının yaptığı gibi gizliden gizliye uyarlamaz... Dünya nın neresine giderseniz gidin(İslam ülkeleri de dahil) eline yüklü miktarda para geçen herkes bir şekilde para karşılığı yoksul ülkelerden getirilmiş kadınlarla birlikte olur... Hani kadın hakkı??? İslam zinayı haram kılarak zaten bunları hoş görmemiştir... Tabi zevklerinden ödün vermeyen bazı "cennetlikler" kendilerine göre çeşitli uygulamalar getirmiş olabilir... Bildiklerimden size dürüstçe şunu söyleyebilirim ki Osmanlı nın en zengin dönemlerinde ileri gelenlerin en büyük yatırım kaynağı kölecilikti... National Geographic in günümüz için yaptığı araştırmaya göre kadın uyuşturucudan daha karlı... Sizce hangi anlayış kadına daha fazla değer veriyor... Yapmayın diyen İslam mı; İslam aslında şu şekilde olur diyen saptırıcı mı;her şeyin özgürce olmasını kendi zevki için isteyen sapık mı??? Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 İslam gerçekçidir... Eski kölelik anlayışını modern dünyaya batının yaptığı gibi gizliden gizliye uyarlamaz... Dünya nın neresine giderseniz gidin(İslam ülkeleri de dahil) eline yüklü miktarda para geçen herkes bir şekilde para karşılığı yoksul ülkelerden getirilmiş kadınlarla birlikte olur... Hani kadın hakkı??? İslam zinayı haram kılarak zaten bunları hoş görmemiştir... Tabi zevklerinden ödün vermeyen bazı "cennetlikler" kendilerine göre çeşitli uygulamalar getirmiş olabilir... Bildiklerimden size dürüstçe şunu söyleyebilirim ki Osmanlı nın en zengin dönemlerinde ileri gelenlerin en büyük yatırım kaynağı kölecilikti... National Geographic in günümüz için yaptığı araştırmaya göre kadın uyuşturucudan daha karlı... Sizce hangi anlayış kadına daha fazla değer veriyor... Yapmayın diyen İslam mı; İslam aslında şu şekilde olur diyen saptırıcı mı;her şeyin özgürce olmasını kendi zevki için isteyen sapık mı??? Arkadaşım İslam zaten 4 kadına müsade etmiş (boşayıp yenilerini alabilirsiniz), istediğiniz kadar cariyeye de müsade etmiş.. Sen daha hangi zinadan bahsesiyorsun. Bunca kadından sonra zinaya fırsat mı kalır zaten. Neden bunları da dile getirmiyor sunuz? Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Arkadaşım İslam zaten 4 kadına müsade etmiş (boşayıp yenilerini alabilirsiniz), istediğiniz kadar cariyeye de müsade etmiş.. Sen daha hangi zinadan bahsesiyorsun. Bunca kadından sonra zinaya fırsat mı kalır zaten. Neden bunları da dile getirmiyor sunuz? Ayrıca İslam da kul hakkı denen bir şey var... Başkalarını mağdur bırakmak yok İslam da... Olaya kendi istediğinizi şekilde bakmayın... Bir şeyi kalıp gibi alıp onun üzerinden değerlendirmeyin her şeyi... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Ayrıca İslam da kul hakkı denen bir şey var... Başkalarını mağdur bırakmak yok İslam da... Olaya kendi istediğinizi şekilde bakmayın... Bir şeyi kalıp gibi alıp onun üzerinden değerlendirmeyin her şeyi... Kadınları mal gibi alıp satmak (Cariyelik) normaldir. O kul hakkından sayılmaz çünkü. Kölelik de normaldir. Söylesenize kuzum, bunları sizin gibi normal olarak mı değerlendirelim? Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Kadınları mal gibi alıp satmak (Cariyelik) normaldir. O kul hakkından sayılmaz çünkü. Kölelik de normaldir. Söylesenize kuzum, bunları sizin gibi normal olarak mı değerlendirelim? Yahu alınıp satılan insan hakkını helal eder mi??? Sadece Allah a değil hakkını yediklerimize de borcumuz var... Anlamak istemiyorsunuz sanırım... Kölelik normal değildir... Ama yaşadığımız dünyanın bir gerçeği olmuştur... İslam bunu hoş görmemiştir... Ama doğal olarak önüne geçmek de mümkün olmamıştır... Günümüzün değerlerinin de bunu başaramamasını niye hiç dile getirmiyorsunuz... Yasaların alım-satımı normal görmesi;medeni batının zevk sokakları aşağılayıcı değil mi sizce??? Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 İslam'da boşanma hakkı kadına verilmemiştir. Boşanma hakkı yalnızca erkektedir. Sadece bu durum bile İslam'ın kadına bakış açısını anlamak için yeterlidir. Neden durumu hep erkek açısından ele alıyorsunuz? Kadının bu durumdaki halini düşünebiliyor musunuz? Koca hiddetine yenik düşmüş ve karısını üç talak ile boşamış. Karısının suçu nedir? Basit olarak Tanrınız şöyle de diyebilirdi; "Bu tür boşamalarda yeniden evlenmek için üç köle azad edin-3 deve kesin fakirlere yedirin-90 gün oruç tutun" vs.vs. Amaç caydırıcılık ise ve erkeği hedef alıyor ise kadının suçu nedir? Bunlar durumu kurtarma çabalarından başka bir şey değildir. -Boşanma hakkı kadına verilmemiştir demişsiniz. Hangi hükümden hareketle bunu söylüyorsunuz. Hasan Tahsin FENDOĞLU Hocanın Türk Hukuk Tarihi adlı kitabında kadının hanefi ve şafii mezheplerinde ki boşanma hakkı ayrıntısıyla anlatılmıştır. İlgini çekerse bir ara bak. Kadının boşanma hakkı mevcuttur. Bu bir... İkincisi, belirtiğin boşanma durumunda kadının suçlu olmasını gerektirecek ne kötülük var. Erkeğin başkasıyla birlikte olmasını şart koşmuyor. Kadınınkini şart koşuyor. Koca başka bir erkekle birlikte olan kadını nasıl kabul eder. Bunun koca açışından ağırlığını düşünsenize. Hem kadın başkasıyla birlikte olmadan evlenemez diye bahsettiğiniz durumu bir mute nikahı sanıyorsunuz galiba. Kadın başka bir evlilik yapacak ve bu evlilik sadece eski kocayla tekrar birlikte olmak için yapılmayacak, böyle bir evlilik geçerli de değildir. Madem kadının boşanma hak, yeni kocasından nasıl ayrılıp eski kocasıyla evlenebilecek. Anlaşma böyle yapılmış değil mi? İkinci bir evlilik yapıldığında bu evlilik ancak diğer boşanmalardaki gibi bir durumda yapılabilir. İslamda dalga geçer gibi nikah kıyılmasına ve dalga geçer gibi boşanmaya cevaz verilmemiştir. Boşanma Allah'ın en sevmediği helallerden biridir. Tekrar ediyorum, belirttiğiniz durumda kadının kendisini suçlu hissetmesini gerektirecek herhangi bir ceza yoktur. Ceza tamamen kocayadır. Tersini düşünün: Koca ikinci bir evlilik yapmadan eski karısıyla evlenemez denildiğinde bu koca için bir ceza mı olurdu? Bir öyle diyorsunuz, bir böyle... O zaman Kur'an hükümlerinin tüm zamanlar için olduğunu iddia etmeyin.. Kutsal bir kitaptan bahsediyorsanız ve tüm zamanler ve tüm insanlar için geçerlidir diyorsanız, içeriği de tüm zamanlara ve tüm insanlara uygun olmalıdır. "Kur'an bilim kitabı değildir" ya da "Kur'an her şeyi kapsamaz" diyemezsiniz. Eğer tanrı kelamıysa elbet uygun bir yolunu bulurdu. Hükümlerin hiçbirinde gelecek zamanı içerecek imalar yoktur. Hep o dönem baz alınmıştır. Bu da tanrı kelamı olamayacağının en açık göstergelerinden biridir. Hükümler dediğimi hatırlamıyor... İman esasları dedim sanırım. Yazdıklarıma dikkat etmeyen sizsiniz. Hükümlerin Kur'an'ın indiği dönemde dahi -ki bu 23 yıllık dönemdir- bazı hükümlerinin nesh edildiğini belirttim. Sanırım nesh'in anlamını bilmiyorsunuz. Yanılmıyorsam 5 hükmünün daha sonraki hükümlerle değiştiğini söyledim. Bahsettiğiniz şeyleri diyebilirim. Bunu birçok islam alimi de daha önce söylemiş zaten. Kur'an bir fen kitabı değildir. Kur'an her şeyi teferruatıyla anlatmaz. Allah birdir dediğimizde bütün zamanlar altüst olur zaten. İnna lillahi ve inne ileyhi raciun dediğimizde artık hiçbir zamanın hükmü kalmaz. Elbette bu belirttiklerim inananlar için geçerlidir. Tabiki o dönem baz alıcaktı. ilk önce o insanların islamla müşerref olmaları gerekiyordu. O dönemin yani saadet asrının bize örnek olduğunu biliyoruz. Şüphesiz onda sizin için güzel bir örnek vardır denilmiştir Kur'an da Peygamber için. Sizin açınızdan Allah kelamı nasıl olmalıdır bir ara onları da anlatsanız bari. Hatta bana Allah kelamı olabilecek bir ayet yazsanız diyorum. Kusura bakmayın, Kur'an'ın, Allah kelamı olmadığını söyleyerek şirke yöneliyorsunuz ve ben size cevap veriyorum. Elbetteki çağdaşlığın ölçülerinden birisi de(arkadaşlardan biri çıplaklık olarak belirtiyor diğerini) birbirimizi kırmadan tartışmaktır. Rabbim böylesi bir durumda ve bu konuda tartışmamı ister mi şu an bunun derdindeyim. Eğer bunu iddia ediyorsan (ki Tanrı herşeyi bilmelidir), o zaman "ikişer,üçer,dörder" alın demiyeceksin. Bu kendi içinde bir çelişki oluşturur. "Adaleti sağlayamazsınız. O zaman tek eş ile evleneceksiniz" demelidir. "Gerçeğin" ne ifade ettiği hakkında bir fikir sahibi olduğunuzu sanmıyorum. Değişen toplumsal koşullar karşısında insanlar, tavırlarını dine uydurabilmek için çeşitli arayışa girmektedirler. Cevabını Kur'an'da bulamayınca, kerameti kendinden menkul şahıslardan icazet almak zorunluluğu hissetmekteler. Bu da dinin yozlaşmasındaki en büyük etkenlerden biri olarak karşımıza dikilmektedir. Tüm dönemler için indiği iddia edilen bir kitabın, bunlara zemin hazırlaması düşünülemez... Kur'an bütün sorulara cevap vermiş değildir. Peygamberin sünneti Kur'an'la bütünleşerek sorulara cevap vermektedir. Bütün bunların arasında J.Locke'un belirttiği evrensel bir hukuksal değere o dönemde vurgu yapan Hz. Peygamber kişilerin islam mantığını almış kişilerin Kur'an'ı anlama ve anlamlandırma da kalblerine müracaat etmelerini tavsiye buyurmuştur. Medeni hukukta hüküm bulunmayan durumlarda hakime bir yetki verilmiştir. Eğer hüküm yoksa, hakim kanun koyucu olsaydı nasıl hüküm koyacak idiyse ona göre hüküm verir. Değişen toplumsal koşullar da Kur'an da hüküm bulunmayan durumlarda kur'an mantığına, sünnete, ve özünde islamı uygun bir arayışa girmekle yükümlüdür insanlar. Ama özü islama uymayan ve sadece islami olarak addedilen durumları kerameti kendinden menkul kişilerin fetvalarıyla gerçekleştiren insanlar islama en büyük zararı vermişlerdir. Bir örnek vermek gerekirse: Zekat konusunda 80 gramlık nisap miktarı vardır. Bazı müslümanlar (veya geçinenler) 79 gram altın barındırıp gerisiyle ev alabilmekteler ve bu davranışın islama uygunluğundan dev vurabilmektedirlir. Bu konuda Kur'an da hüküm yoktur. Ama değerler vardır. Bir anayasa düşünelim. Genel çerçeve çizilmiştir. Sünnet ve hadislerle kanunlar konulmuştur. Kimisi kanuna karşı hileye sapar ve davranışının kanuni olduğunu söyler, kimisi kanuna tamamen uygun yaşar. Kimisi de tamamen kanuna aykırı yaşar. Yüreğimize danışmadan verdiğimiz kararların, aldığımız fetvaların doğruluğundan şüphe etmeliyiz. Kusura bakma anlatım bozuklukları veya yazım yanlışları yapmışsam. İşlerim aşırı yoğundu ve bu mesajı da o arada yazmak zorunda kaldım. Selamlar... Fırsat bulduğum bir zaman diliminde bahsettiğim kitabtan boşanma hakkının kullanılma yerlerini de yazacağım... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Yahu alınıp satılan insan hakkını helal eder mi??? Sadece Allah a değil hakkını yediklerimize de borcumuz var... Anlamak istemiyorsunuz sanırım... Kölelik normal değildir... Ama yaşadığımız dünyanın bir gerçeği olmuştur... İslam bunu hoş görmemiştir... Ama doğal olarak önüne geçmek de mümkün olmamıştır... Günümüzün değerlerinin de bunu başaramamasını niye hiç dile getirmiyorsunuz... Yasaların alım-satımı normal görmesi;medeni batının zevk sokakları aşağılayıcı değil mi sizce??? Muhammed'in de kölesi (Evet daha sonra azad etmiştir) ve sayıca fazla cariyesi olduğunu da unutuyorsunuz sanırım... Ayrıca Kur'an'da da köleliği yasaklayan kesin bir hüküm bulunmadığını da hatırlatmak isterim size... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 -Boşanma hakkı kadına verilmemiştir demişsiniz. Hangi hükümden hareketle bunu söylüyorsunuz. Boşanma ile ilgili ayetleri sıralayalım bakalım.... 2/227- Eger (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadinlarini) boşamaya karar verirlerse (ayrilirlar). Biliniz ki, Allah hakkiyla işitendir, hakkiyla bilendir. 2/229- (Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah'ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz. 2/230- Eger erkek karisini (üçüncü defa) boşarsa, kadin, onun dişinda bir başka kocayla nikahlanmadikça ona helal olmaz. 2/231- Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman,..... 2/236- Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız ..... 33/49- Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, ..... 65/1- Ey peygamber! Kadinlari boşamak istediginizde .... Evet ayetler yukarıda... Boşanma ile ilgili hükümler hep erkeklere verilmiş. Bana Kur'an'da, kadının da kocasını boşayabileceğini gösteren bir tane ayet bulup çıkarabilir misiniz? Hükümler dediğimi hatırlamıyor... İman esasları dedim sanırım. Yazdıklarıma dikkat etmeyen sizsiniz. Hükümlerin Kur'an'ın indiği dönemde dahi -ki bu 23 yıllık dönemdir- bazı hükümlerinin nesh edildiğini belirttim. Sanırım nesh'in anlamını bilmiyorsunuz. Yanılmıyorsam 5 hükmünün daha sonraki hükümlerle değiştiğini söyledim. Bahsettiğiniz şeyleri diyebilirim. Bunu birçok islam alimi de daha önce söylemiş zaten. Kur'an bir fen kitabı değildir. Kur'an her şeyi teferruatıyla anlatmaz. Allah birdir dediğimizde bütün zamanlar altüst olur zaten. İnna lillahi ve inne ileyhi raciun dediğimizde artık hiçbir zamanın hükmü kalmaz. Elbette bu belirttiklerim inananlar için geçerlidir. Tabiki o dönem baz alıcaktı. ilk önce o insanların islamla müşerref olmaları gerekiyordu. O dönemin yani saadet asrının bize örnek olduğunu biliyoruz. Şüphesiz onda sizin için güzel bir örnek vardır denilmiştir Kur'an da Peygamber için. Sizin açınızdan Allah kelamı nasıl olmalıdır bir ara onları da anlatsanız bari. Hatta bana Allah kelamı olabilecek bir ayet yazsanız diyorum. Kusura bakmayın, Kur'an'ın, Allah kelamı olmadığını söyleyerek şirke yöneliyorsunuz ve ben size cevap veriyorum. Elbetteki çağdaşlığın ölçülerinden birisi de(arkadaşlardan biri çıplaklık olarak belirtiyor diğerini) birbirimizi kırmadan tartışmaktır. Rabbim böylesi bir durumda ve bu konuda tartışmamı ister mi şu an bunun derdindeyim. Siz Kur'an'daki hükümlerin tüm zamanlar için olduğunu iddia etmiyorsanız sizi tenzih ederim. (Genelde bunu söyleyebilen bir müslüman pek bulunmaz da...) Ancak bu bir şeyi değiştirmiyor. Değişen toplumsal koşullar karşısında neyi kriter alacaksınız? Nesh hakkında daha öncede bazı başlıklarda görüşlerimi sunmuştum. Açıkçası nesh olayı da tanrı sıfatlarına uygun bir durum değildir. Herşeyi bilen bir tanrı değişecek durumları da bilip hükmünü ona göre vermesi gerekirdi. Bir ayette "biriniz şu kadar kişiye bedelsiniz" deyip, diğer ayette "hayır şimdi bu kadar kişiye bedelsiniz" demek (hele ki melekleri de savaşa dahil ediyorsanız) pek doğru değildir. "Allah birdir" gibi ifadeler biz ateistler için pek bir şey ifade etmiyor. Bu tamamen sizin manevi duygularınız ile ilgili bir durumdur. Hiç bir şeyi de kanıtlamaz Kur'an bütün sorulara cevap vermiş değildir. Peygamberin sünneti Kur'an'la bütünleşerek sorulara cevap vermektedir. Bütün bunların arasında J.Locke'un belirttiği evrensel bir hukuksal değere o dönemde vurgu yapan Hz. Peygamber kişilerin islam mantığını almış kişilerin Kur'an'ı anlama ve anlamlandırma da kalblerine müracaat etmelerini tavsiye buyurmuştur. Medeni hukukta hüküm bulunmayan durumlarda hakime bir yetki verilmiştir. Eğer hüküm yoksa, hakim kanun koyucu olsaydı nasıl hüküm koyacak idiyse ona göre hüküm verir. Değişen toplumsal koşullar da Kur'an da hüküm bulunmayan durumlarda kur'an mantığına, sünnete, ve özünde islamı uygun bir arayışa girmekle yükümlüdür insanlar. Ama özü islama uymayan ve sadece islami olarak addedilen durumları kerameti kendinden menkul kişilerin fetvalarıyla gerçekleştiren insanlar islama en büyük zararı vermişlerdir. Bir örnek vermek gerekirse: Zekat konusunda 80 gramlık nisap miktarı vardır. Bazı müslümanlar (veya geçinenler) 79 gram altın barındırıp gerisiyle ev alabilmekteler ve bu davranışın islama uygunluğundan dev vurabilmektedirlir. Bu konuda Kur'an da hüküm yoktur. Ama değerler vardır. Bir anayasa düşünelim. Genel çerçeve çizilmiştir. Sünnet ve hadislerle kanunlar konulmuştur. Kimisi kanuna karşı hileye sapar ve davranışının kanuni olduğunu söyler, kimisi kanuna tamamen uygun yaşar. Kimisi de tamamen kanuna aykırı yaşar. Yüreğimize danışmadan verdiğimiz kararların, aldığımız fetvaların doğruluğundan şüphe etmeliyiz. Hakim, kanundan aldığı yetkiye dayanarak hüküm verir. Ulemalar bu yetkiyi kimden alıyorlar? Tanrıdan mı? Peki ulemalar Kur'an da bulunmayan bir durum için hükmünü neye dayanarak verecekler. "Sünnet'e göre" diyecekseniz uydurma ile sahih hadisleri neye göre ayıracaksınız? Hadi sahihleri ayırdınız diyelim... Sahih hadislerin içinde bile, akla mantığa ters düşen çokca hadis mevcut değil mi? "Akla-mantığa ters düşenleri de ayıralım" derseniz, dine gerek kalmaz zaten. Kulunu bu durumlara düşürmemek için , ya her coğrafyaya ve her döneme bir peygamber göndereceksiniz, ya da öyle bir kitap göndereceksiniz ki, her toplumu ve her dönemi kapsasın. Şu an için Kur'an'ın böyle bir özelliği yoktur. Öyleyse, "Kur'an her dönem için geçerlidir. Bu değişmez bir gerçektir" gibi iddialarda bulunmak abesle iştigaldir. İçinde bulunulan duruma bir hüküm vermek için, 1400 yıl önceki koşullar ve belli bir coğrafya için getirilen hükümleri(ya da peygamberin o durum için davranışını) kaale almak, hep aynı yerde saymak anlamına gelir ki, Bknz : İslami Devletler.... Saygılarımla.... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Muhammed'in de kölesi (Evet daha sonra azad etmiştir) ve sayıca fazla cariyesi olduğunu da unutuyorsunuz sanırım... Ayrıca Kur'an'da da köleliği yasaklayan kesin bir hüküm bulunmadığını da hatırlatmak isterim size... Kul hakkı... Daha da diyecek bir şey yok... Allah a karşı tövbe etsen de herkese borcunu ödemek zorundasın... Bu anlayış hangi "modern" sistemde var... Biz ceza affına gittik ama mağdura da borçlusun diyebiliyorlar mı??? Sadece kul hakkı bile tüm kötülükleri kısıtlamaya yeterlidir... Dünyalık yaşamayan herkes kul hakkından bir şeyler anlar... Şimdi siz cevap verirseniz çok mutlu olacağım... Niye günümüzde Kadın uyuşturcudan daha fazla kazandırıyor??? Zevk sokakları ne kadar normal ki hiç bir " medeni" insan buna karşı çıkmıyor??? Pornografik yayınların bu kadar yaygın olması kadına verilen değerden midir??? Erkeklerin çoğunluğunun kızların ardından onların fiziki görünüşüyle ilgili muhabbetleri çok mu insancıl??? Niye önce günümüzde yaşananı eleştirmiyorsunuz??? Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 31 Ocak , 2006 Kul hakkı... Daha da diyecek bir şey yok... Allah a karşı tövbe etsen de herkese borcunu ödemek zorundasın... Bu anlayış hangi "modern" sistemde var... Biz ceza affına gittik ama mağdura da borçlusun diyebiliyorlar mı??? Sadece kul hakkı bile tüm kötülükleri kısıtlamaya yeterlidir... Dünyalık yaşamayan herkes kul hakkından bir şeyler anlar... Şimdi siz cevap verirseniz çok mutlu olacağım... Niye günümüzde Kadın uyuşturcudan daha fazla kazandırıyor??? Zevk sokakları ne kadar normal ki hiç bir " medeni" insan buna karşı çıkmıyor??? Pornografik yayınların bu kadar yaygın olması kadına verilen değerden midir??? Erkeklerin çoğunluğunun kızların ardından onların fiziki görünüşüyle ilgili muhabbetleri çok mu insancıl??? Niye önce günümüzde yaşananı eleştirmiyorsunuz??? Zevk sokaklari en az cariye pazarlari kadar normaldir (!)... Daha önceki yazilarimda da belirtmistim. Fahiselik dünyanin en eski meslegidir. Çözüm ise bunu yasaklamak degil, kontrol altinda tutmaktir. Yoksa erkege 4 kadin ve yiginla cariye izni vererek, bosanmayi erkegin tekeline birakarak kadina verilen degerin yükselecegini mi saniyorsunuz? Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Hakim, kanundan aldığı yetkiye dayanarak hüküm verir. Bu kanunlar kimlerce yapılmıştır, kanunu yapan adamların yetkinlikleri nedir? Mecliste oy veren bu adamların seçilme şartları nelerdir? Neyse... Ulemalar demişsiniz. İhtimal ki ulemanın anlamının bilmiyorsunuz. Ulema ilim adamı demektir. İslamda ulema olarak kötülediğimiz (ilim adamına da güvenemiyoruz ) ilim adamlarının yetkisi içtihad alanında yoktur. Müçtehidlerin vardır. Müçtehid; içtihad eden demektir. Her müçtehidin fetvası ona inananları bağlar. Ama bu noktada ben icmadan bahsettim sanırım. Müçtehidlerden oluşan icma heyetince Kur"an ve sünnette olmayan ve yeni bir düzenlemeyi gerektiren konular sarahate kavuşturulacaktır. Ben Allah birdir dedikten sonra zaten bunun inananlar için böyle olduğunu belirttim, ayrıca sizin tekrarlamanıza gerek yoktu. Aklı ve mantığı herşeyin üzerinde gözen bizlerin yaptığı kanunlardaki bazı saçmalıklara anlam yüklemeye çalışıyoruz. İnanılmaz zorlu bir eğitimden geçip de yetişen/yetişmesi gereken müçtehide itibar etmeyip; 550 milletvekilinin salt çoğunluğuyla (seçilme şartlarını hatırlamam gerekir mi-bunların içerisinden hırsızların da çıktığını hatırlatayım bari) yapılan kanuna itibar ediyoruz. Bence, müçtehidlerin hükmü (icma) bu noktada daha üstün bir değeri hakediyor. Eğitimi kim veriyor diye sormayın lütfen, zira şu an böyle bir heyeti oluşturacak bir okulumuz, fakültemiz yok. Zaten onun yetişme yeri de orası olmamıştır. Bunlar bahsi diğer.. Ama 30-40 yıl islam eğitimi alan bu kişilerin Kur'an ve sünnet mantığına uygun olarak ettikleri icmaın, bir kısmı ilkokul mezunu olan milletvekillerince çıkartılan kanunlardan daha aşağı bir değere sahip olması ne kötü... Sahih hadislerin içerisinde akla-mantığa ter düşen vardır dersem ben Peygamberi kabul etmemiş olurum. Sizin de böyle bir yargıda bulunabilmeniz için sahih olan hadisle olmayan hadisleri tam olarak ayırmış bulunmanız gerekir. Peki müçtehidlerin bile yapamadığı bir ayrımı siz nasıl yaptınız da akla-mantığa ter düşen sahih hadislerin olduğunu söylüyorsunuz. Boşanmayla ilgili kısma da değineyim. Zaten tartışmanın başından beridir konumuzun can alıcı noktası buradır. Bana bu hakkın verildiğine dair bir ayet göster demişsiniz. Siz Bu hakkın verilmediğine dair bir ayet gösterebiliyor musunuz? Siz İslam denilince sadece Kur'an ı anlıyorsunuz. Biz Allah'a götüren bir yol anlıyoruz. Ve bu yolda; Yasaklanmayan şeyde serbestlik olduğunu biliyoruz. Allah'ın kesin olarak yasaklamadığı şeyler helaldir. Kadının boşanmasına mani bir ayet yoktur. Dolaylı bir yorum oldu galiba bu.. Kadının boşanma hakkı icma ile sabittir. Yani üçüncü sıradaki delille. Sünnette var mıdır bu incelemem lazım. Ama siz zaten sünneti kabul etmiyorsunuz. Kur'an ı da kabul ettiğiniz söylenemez ya... Uzatmaya hacet yok... İslam da kadınlar boşanma haklarını kullanmışlardır. Ki bu da islamın yeniliklere açık yüzünü ortaya koymaktadır. Şunu da hatırlatmadan geçmeyeyim bu noktada: Kur'an ve sünnette hüküm bulunmayan durumlarda hüküm verilemez demek, hem sahabenin sünnetine aykırıdır ve hem de islamın yerleşik tavrına aykırıdır. İslamın ilk yıllarında verilmeyen bazı hak ve yükümlülüklerin daha sonra insanlara verildiğini aklımızdan çıkartmayalım. Ben olması gerekeni daha önceki yazımda belirttim. Cevap verdiğim soruyu tekrar sormanızın bir anlamı yok. Eğer varsa bu sadece inatçılık sayılır. Neyin kriter alınacağı, uygulamanın nasıl yapılacağı belli. Eğer bugün islam ülkelerinde (tartışmanın başından beridir şu anda böyle bir ülkenin bulunmadığını belirttim ama sizin vehmettiğiniz yerler için böyle diyelim) salakça durumların yaşanması, oralarda islamın uygulanmasından değil uygulanmamasından, islamı yakınlaşılmasından değil, islama uzaklaşılmasından kaynaklanır. Bedevi bir topluluktan koca bir devlet kuran islami kimliğin kendisidir. İslam devleti ve islami uygulamalarda asr-ı saadet örnek alınarak çözüm aranmalıdır. Postmodernizmin tasallutu altındaki bireyler olarak, doruklarında süzüldüğümüz aklın ve bilimin, bizi çok daha iyiye götürdüğünü söyleyebili miyiz? Peygamber efendimizin peygamberliğinin son yıllarındaki o eski bilimle dahi bu kadar insan ser sefil bırakılmamıştı. Komşusu aç iken tok yatan insanların müslüman olamayacağı o dönem söylenmişti. Bugün birbirimize ne kadar uzağız. Bizi bir araya ataeizm mi getirecek, postmodernizm mi. Bunlarda ayrı tartışma mevzuları, kusura bakma... İnsanlar adına dertleniyorum. Açlar, sokakta evsiz barksız dolaşanlar adına dertleniyorum. Akıl ve bilimin 21 yüzyılda bu kadar ilerlemeye rağmen bu konulara bir çözüm bulmamış olmasına da fena halde içerliyorum. Bu mevzuları tartışmak değil derdim... Bizi tarih boyunca bir arada tutmuş, bizi bir ülkü etrafında birleştirmiş islamın bu topraklardan uzaklaşmasıyla bugünkü köhne, pis, zelil duruma düştüğümüzü de idrak etmemiz lazım. Aslımızdan, bizi biz yapan değerlerden uzaklaştıkça daha da kötü bir duruma düşeceğiz. İslam insanların ayrım noktası değil birleşme noktasıdır. Evet, hepimiz yapıyoruz, benim düşüncemin karşısındaki her düşünceyi ilk önce eleştiri amacıyla inceliyorum. Ama yapılması gereken bu değil. Bu yanlış. Yapılması gereken, acaba insanlığa sunduğu iyilik var mıdır bu düşüncenin demek. Evet, bana kalırsa islami bir düşünce vardır ancak islam düşüncedir demek yanlıştır. Biz inananlar bazı şeyleri düşünmeden kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sizin açınızdan durum hiç şüphesiz böyle değildir ama, eleştiri yapmadan önce bu mantığı anlamaya bir niyetlenseniz. Bu herşeyi daha güzel kılacaktır. Uzun bir yazı yazdığım için vaktim fazla sanmayın lütfen. Hiçbir hazırlık yapmadan yazdım bu yazıyı. Ve şüphesiz eksiklikler, yanlışlıklar var...Şu an memur olmam cihetiyle çalışıyorum. Aslında bu işten kaytardığım bir andır ve islam ahlakına da aykırı. Daha sonra görüşmek üzere... vesselamü aleyk... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Zevk sokaklari en az cariye pazarlari kadar normaldir (!)... Daha önceki yazilarimda da belirtmistim. Fahiselik dünyanin en eski meslegidir. Çözüm ise bunu yasaklamak degil, kontrol altinda tutmaktir. Yoksa erkege 4 kadin ve yiginla cariye izni vererek, bosanmayi erkegin tekeline birakarak kadina verilen degerin yükselecegini mi saniyorsunuz? Takmışsın dört kadına;cariyeye... Diğerlerine de cevap ver... Dediğim gibi bu sorunları çözmeye çalış önce... Madem kadın hakları diyorsun... Var olan sorunla uğraş önce... Milletin inancyla değil... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Aklı ve mantığı herşeyin üzerinde gözen bizlerin yaptığı kanunlardaki bazı saçmalıklara anlam yüklemeye çalışıyoruz. İnanılmaz zorlu bir eğitimden geçip de yetişen/yetişmesi gereken müçtehide itibar etmeyip; 550 milletvekilinin salt çoğunluğuyla (seçilme şartlarını hatırlamam gerekir mi-bunların içerisinden hırsızların da çıktığını hatırlatayım bari) yapılan kanuna itibar ediyoruz. Bak işte burada beni çok kızdırdınız. İnanılmaz zorlu eğitimden geçen müçtehidlermiş... Kanunları müçtehidler çıkaracak öyle mi? Memleketim boş yere hukukçular ve toplumbilimciler yetiştiriyor zaten. Ne gereği var ki.... Kapatın hukuk fakültelerini, sıralayın ilahiyat fakültelerini... Beyefendiler açsınlar 1400 yıl önce yazılan bir kitaba baksınlar, bulamazlarsa sünnet'e baksınlar, yine bulamazlarsa Allah rızasını gözetip kanun çıkarsınlar. YOK ÖYLE YAĞMA... Bence, müçtehidlerin hükmü (icma) bu noktada daha üstün bir değeri hakediyor. Eğitimi kim veriyor diye sormayın lütfen, zira şu an böyle bir heyeti oluşturacak bir okulumuz, fakültemiz yok. Zaten onun yetişme yeri de orası olmamıştır. Bunlar bahsi diğer.. Ama 30-40 yıl islam eğitimi alan bu kişilerin Kur'an ve sünnet mantığına uygun olarak ettikleri icmaın, bir kısmı ilkokul mezunu olan milletvekillerince çıkartılan kanunlardan daha aşağı bir değere sahip olması ne kötü... Müçtehidlerin hükmü, zerre kadar değeri haketmiyor... Kanun Allah rızası için çıkarılamaz. Toplumsal koşullar, İnsan hakları ve Genel Hukuk doktrinleri gözönüne alınarak çıkarılır. Bunu da 550 milletvekili değil, konunun uzmanlarının oluşturduğu bir kurul hazırlar. Önce nasıl yasa çıkarılır onu öğrenin. Konunun uzmanları tarafından hazırlanan yasa tasarısı meclise sevkedilir. 550 milletvekili hazırlanan yasa tasarısının kabulüne ya da reddine karar verir. Kabul edilirse Cumhurbaşkanının onayına sunulur... "ANAYASA" diye bir tabir var (memursanız duymuşsunuzdur). Cumhurbaşkanı meclisten gelen yasa için, anayasaya uygunluğunu da gözeterek karar verir. Uygunsa onaylar. Resmi gazetede yayımlanır ve yürürlüğe girer. Beğenmediğiniz yasama sistemi böyle işler. Yoksa ömrünü cinlerle, meleklerle, şeytanlarla ve bilimum fizikötesi varlıkları incelemeye çalışmakla geçirmiş bir yığının, 1400 yıl öncesinin toplumsal ve coğrafi şartlarına bakarak hazırladığı yasa Ç-I-K-A-R-I-L-A-M-A-Z... Sahih hadislerin içerisinde akla-mantığa ter düşen vardır dersem ben Peygamberi kabul etmemiş olurum. Sizin de böyle bir yargıda bulunabilmeniz için sahih olan hadisle olmayan hadisleri tam olarak ayırmış bulunmanız gerekir. Peki müçtehidlerin bile yapamadığı bir ayrımı siz nasıl yaptınız da akla-mantığa ter düşen sahih hadislerin olduğunu söylüyorsunuz. Çok değer verdiğiniz müçtehidler neden karar verememişler acaba? Bu kadar kararsız kalıyorlar da, neden onların yaptığı yasaların en doğru olacağını düşünüyorsunuz? Hüküm için referans alınan hadisin doğruluk derecesinden nasıl emin olabileceksiniz? Yoksa "onlar söylemişse doğrudur" mu diyeceksiniz? Bu bağnazlığın ulaşabileceği son nokta değil midir? Boşanmayla ilgili kısma da değineyim. Zaten tartışmanın başından beridir konumuzun can alıcı noktası buradır. Bana bu hakkın verildiğine dair bir ayet göster demişsiniz. Siz Bu hakkın verilmediğine dair bir ayet gösterebiliyor musunuz? Siz İslam denilince sadece Kur'an ı anlıyorsunuz. Biz Allah'a götüren bir yol anlıyoruz. Ve bu yolda; Yasaklanmayan şeyde serbestlik olduğunu biliyoruz. Allah'ın kesin olarak yasaklamadığı şeyler helaldir. Kadının boşanmasına mani bir ayet yoktur. Dolaylı bir yorum oldu galiba bu.. Kadının boşanma hakkı icma ile sabittir. Yani üçüncü sıradaki delille. Sünnette var mıdır bu incelemem lazım. Ama siz zaten sünneti kabul etmiyorsunuz. Kur'an ı da kabul ettiğiniz söylenemez ya... Boşanmayla ilgili söyledikleriniz çok saçma... Kur'an'da erkeklerin eşlerini boşayabilecekleri hakkında yığınla ayet varken, neden kadınlar için 1 (Yazı ile "Bir") tane bile ayet yok. Yaptığınız çok saçma ve zorlama bir yorumdan başka bir şey değildir. Uzatmaya hacet yok... İslam da kadınlar boşanma haklarını kullanmışlardır. Ki bu da islamın yeniliklere açık yüzünü ortaya koymaktadır. Lütfen kayda değer örnekler veriniz... Şunu da hatırlatmadan geçmeyeyim bu noktada: Kur'an ve sünnette hüküm bulunmayan durumlarda hüküm verilemez demek, hem sahabenin sünnetine aykırıdır ve hem de islamın yerleşik tavrına aykırıdır. İslamın ilk yıllarında verilmeyen bazı hak ve yükümlülüklerin daha sonra insanlara verildiğini aklımızdan çıkartmayalım. Bu hak neye göre verilmiş peki? Tanrı bu hakkı vermemiş de, sen neye göre veriyorsun? Kur'an'da yoksa, sünnette de yoksa neyii referans alıyorsun? Ben olması gerekeni daha önceki yazımda belirttim. Cevap verdiğim soruyu tekrar sormanızın bir anlamı yok. Eğer varsa bu sadece inatçılık sayılır. Neyin kriter alınacağı, uygulamanın nasıl yapılacağı belli. Eğer bugün islam ülkelerinde (tartışmanın başından beridir şu anda böyle bir ülkenin bulunmadığını belirttim ama sizin vehmettiğiniz yerler için böyle diyelim) salakça durumların yaşanması, oralarda islamın uygulanmasından değil uygulanmamasından, islamı yakınlaşılmasından değil, islama uzaklaşılmasından kaynaklanır. Bedevi bir topluluktan koca bir devlet kuran islami kimliğin kendisidir. İslam devleti ve islami uygulamalarda asr-ı saadet örnek alınarak çözüm aranmalıdır. O zaman sizin bahsettiğiniz İslam, bir ütopyadan başka bir şey değil. Nedense hiç bir İslam Ülkesi İslam'ı anlayamamış(!). Ne anlaşılmaz bir dinmiş bu böyle yahu... Hangi teist arkadaşla fikir teatisi yapsak aynı şey : "İslam tam anlaşılamamış" - "İslam tam olarak uygulanamıyor" - "İslam tam anlamıyla yaşansaydı böyle olmazdı" Postmodernizmin tasallutu altındaki bireyler olarak, doruklarında süzüldüğümüz aklın ve bilimin, bizi çok daha iyiye götürdüğünü söyleyebili miyiz? Peygamber efendimizin peygamberliğinin son yıllarındaki o eski bilimle dahi bu kadar insan ser sefil bırakılmamıştı. Komşusu aç iken tok yatan insanların müslüman olamayacağı o dönem söylenmişti. Bugün birbirimize ne kadar uzağız. Bizi bir araya ataeizm mi getirecek, postmodernizm mi. Bunlarda ayrı tartışma mevzuları, kusura bakma... İnsanlar adına dertleniyorum. Açlar, sokakta evsiz barksız dolaşanlar adına dertleniyorum. Akıl ve bilimin 21 yüzyılda bu kadar ilerlemeye rağmen bu konulara bir çözüm bulmamış olmasına da fena halde içerliyorum. Bu mevzuları tartışmak değil derdim... Bizi tarih boyunca bir arada tutmuş, bizi bir ülkü etrafında birleştirmiş islamın bu topraklardan uzaklaşmasıyla bugünkü köhne, pis, zelil duruma düştüğümüzü de idrak etmemiz lazım. Aslımızdan, bizi biz yapan değerlerden uzaklaştıkça daha da kötü bir duruma düşeceğiz. Ateizm bir ideoloji ya da bir yaşam biçimi değildir. İnsanlarla olan ilişkileri ateizm belirlemez. Ateizm tanrı iddiasının reddidir. Genel olarak teist arkadaşların düşündüğü gibi "Ateistelerin bir ahlak anlayışı yoktur" iddiası da gerçek değildir. Din dışında sizlerle herhangi bir konuda ortak noktada buluşmamız olasıdır. Örneğin "hırsızlık" konusunda.... Siz "günah" dersiniz, ben "insan hakkının gaspı" derim. Sonuç olarak ikimiz de hırsızlığa karşıyızdır. İnsanların aç kalması konusunda siz dini açıdan değerlendirirsiniz, ben "insanlık adına utanç" olarak değerlendiririm. Konuyu bu açıdan değerlendirirseniz daha doğru olur. %98'i müslüman denilen Türkiye'de bunlar yaşanabiliyorsa, bunu dinsizliğin sonucu olarak değerlendiremezsiniz. Madem dünyada 1-1,5 Milyar müslüman vardı da, hemen hepsi müslüman olan Nijer'de ne diye 10 Milyon insan açlıkla boğuşuyor ? Üstelik sizin dininizde bakın ne diyor : Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71 Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58 (Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. Tirmizî, Birr, 58. (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. Tirmizî, Birr, 36 (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144 Kalın yazılmış kelimelere dikkat edin. Hep müslümanlardan bahsediyor. Halbuki biz din ayrımı yapmadan insanı insan olarak değerlendirelim diyoruz. Hangimizin düşüncesi daha ulvi? İslam insanların ayrım noktası değil birleşme noktasıdır. Evet, hepimiz yapıyoruz, benim düşüncemin karşısındaki her düşünceyi ilk önce eleştiri amacıyla inceliyorum. Ama yapılması gereken bu değil. Bu yanlış. Yapılması gereken, acaba insanlığa sunduğu iyilik var mıdır bu düşüncenin demek. Evet, bana kalırsa islami bir düşünce vardır ancak islam düşüncedir demek yanlıştır. Biz inananlar bazı şeyleri düşünmeden kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sizin açınızdan durum hiç şüphesiz böyle değildir ama, eleştiri yapmadan önce bu mantığı anlamaya bir niyetlenseniz. Bu herşeyi daha güzel kılacaktır. Eleştirdiğimiz konu zaten sizin dogmalarınız. Yani bir ifadeyi sırf dini inanç gereği, aklının doğru-yanlış ayrımı yetisini kullanmadan, olduğu gibi kabul etmek. İslam insanların birleşme noktası değildir. Ümmet zihniyetinin birleşme noktasıdır. Bünyesinde diğer insanları barındırmaz. Ne ulvi bir zihniyet (!).... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Takmışsın dört kadına;cariyeye... Diğerlerine de cevap ver... Dediğim gibi bu sorunları çözmeye çalış önce... Madem kadın hakları diyorsun... Var olan sorunla uğraş önce... Milletin inancyla değil... Sorunlar herkesin bilgisinde arkadaşım. Ancak bölye olmakla birlikte şu anki düzen, kadına İslam'ın vereceğinden çok fazlasını vermektedir. Mevzut sorunların çözümünü İslam verememektedir. Size sabırla bunu anlatmaya çalışıyoruz... Dogmatik düşüncelerin, sahibi tarafından objektif bir gözle bakılmasını sağlamaya çalışmanın ne kadar zor olduğunu anlatamam sana... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Sorunlar herkesin bilgisinde arkadaşım. Ancak bölye olmakla birlikte şu anki düzen, kadına İslam'ın vereceğinden çok fazlasını vermektedir. Mevzut sorunların çözümünü İslam verememektedir. Size sabırla bunu anlatmaya çalışıyoruz... Dogmatik düşüncelerin, sahibi tarafından objektif bir gözle bakılmasını sağlamaya çalışmanın ne kadar zor olduğunu anlatamam sana... Ben her şey eski hamam eski tas diyorum sen şimdiki düzen diyorsun... İslam en azından kadını kolluyor... Fizyolojik olarak bile daha narin ve kırılgan olan kadınları olduğu gibi kabul ediyor... Onlara size her türlü hak vereceğiz deyip daha sonra mal yerine koymuyor... İslam dan daha gerçekçi olamıyorsunuz... Her şeyi toz pembe göstermekten ileri gidemiyorsunuz... Sizin bakışınız objektif değil... Üzerinizde size ne demek istiyorsun diyecek insanların baskısı var... Kadın fizyolojisi ve psikolojine biraz daha dikkatle yaklaşırsanız daha iyi anlarsınız umarım... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Ben her şey eski hamam eski tas diyorum sen şimdiki düzen diyorsun... İslam en azından kadını kolluyor... Fizyolojik olarak bile daha narin ve kırılgan olan kadınları olduğu gibi kabul ediyor... Onlara size her türlü hak vereceğiz deyip daha sonra mal yerine koymuyor... İslam dan daha gerçekçi olamıyorsunuz... Her şeyi toz pembe göstermekten ileri gidemiyorsunuz... Sizin bakışınız objektif değil... Üzerinizde size ne demek istiyorsun diyecek insanların baskısı var... Kadın fizyolojisi ve psikolojine biraz daha dikkatle yaklaşırsanız daha iyi anlarsınız umarım... Saçmalayıp durma arkadaşım... "Cariye" kavramının ne olduğunu zannediyorsun sen? Bir de sana cevap vermek için zaman harcıyorum... 3/14- Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bak bakalım kadını "mal" olarak gören kimmiş? Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Kardeş, işlerim gerçekten yoğun. Cevapların, yorumlarımın bir kısmına olmuş, bir kısmını es geçmişsin. Ben ise bütün tezlerine cevap vermek istiyorum. Cevabım gecikebilir bu sebeple... Bu arada hukuk fakültesi mezunu bir adama kanunun yapılma yollarını anlattığın için ayrıca teşekkür ediyorum. Lakin bir kanunun çıkartılmasındaki asıl sebebin gerçekten toplum yararı olduğunu düşünmek biraz zorlama bir düşünce olur. Bugüne kadar bir çok garip kanun metnini incelemek zorunda kaldım ve birçok kanunun kime hizmet ettiğini anlayamadım. ve lütfen kızmayın.. Kızgınlıkla tartışma, teati değil kavga olur... Demokrasiyi, halkın oyunu, seçime verdiğim anlam inanılmaz derecede yüksek. Ama bu demek değildir ki, kanunlara çok büyük bir anlam yüklüyorum. eğer sözlerime itibar etmiyorsanız, politika başlıklı tartışma alanındaki AKP iktidarı, hukuk devletini savunmak bana mı düştü, gibi başlıklardaki yazılarıma bakabilirsiniz. Kanunu yapanların tamamı hukuk fakültesi mezunu değildir, bunu da hatırlatayım. Konunun uzmanları tarafından çıkartılan yasa tasarısı demişsiniz... Yazık olmuş... Anayasa madde 88- Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekileri yetkilidir. Konunun uzmanları değil. Eğer bütün milletvekilleri konunun uzmanıdır diyorsanız, Sedat BUCAK'ın dahi bir dönem milletvekili olduğunu hatırlatayım.. Milletvekili seçilme yeterliliği nedir. Sanırım siz müçtehidlerin karar veremediğinden sonraki surat ifadesinin kaale almadınız. bu bir kinayeydi bence.. ama anlatamadıysam özür dilerim. Müçtehidliğin en önemli vasıflarından biri de sahih hadisle sahih olmayanı ayırmasıdır. Boşanmayla ilgili yaptığım saçma bir yorum öyle mi? Bana hukuku adres gösteren arkadaşım, soruyorum. Ceza kanununda tanımlanmamış bir eylem suç oluşturur mu? Açıklayayım: Eylemlerimiz yasak konulmayan yerde serbestlik vardır ilkesine uyar. Açıklayayım: Eğer sınırlandırma yoksa serbestlik vardır. Bu zorlama bir yorum değildir. Boşanmayla ilgili ... Çok fazla üstünde durduğunuz islam devletleri... Osmanlı bir islam devletiydi. Yoska islami bir devlet miydi!? Şeriyye sicillerini incelediniz mi hiç. Kadınların açtığı boşanma davalarına rast gelmeniz pek hayrete düşürecek bir durum değildir. Ve bu ne perhiz ne lahana turşusu denir ya hani... Sizinkisi o cinsten olmuş... Bir sürü hadis sıralamışsınız. Hem itibar etmiyorsunuz hadise ve hem de düşüncelerinizi desteklemek için hadisleri bana numune gösteriyorsunuz. Kendisi aç iken tok yatan bizden değildir'i yazmamışsınız. Biz tabirinin müslümanlar olduğunu sanırım hatırlayamadınız. Yani komşusu aç iken tok yatan müslüman değildir... şimdilik bu kadar, gerisine sonra cevap vereceğim. selamlar ile... kızmayın... yavaş yavaş... her nefis ölümü tadacaktır... Allahtan geldik ve yine ona döneceğiz. Bu bizim inancımız... Ben 30 defa Ebu Cehil'in kapısını tebliğ için çalan peygamberin ümmetiyim...Yazdıklarınıza sonuna kadar cevap vermeye çalışacağım. Selamlar ile... Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 1 Şubat , 2006 Saçmalayıp durma arkadaşım... "Cariye" kavramının ne olduğunu zannediyorsun sen? Bir de sana cevap vermek için zaman harcıyorum... 3/14- Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bak bakalım kadını "mal" olarak gören kimmiş? Her erkek kadından hoşlanmaz mı??? "Mal" lıkla ne alaka... Zamanın yoksa yapabilecek bir şeyim yok... Mantıklı bir cevap bile veremiyorsunuz sayın yam_yam... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2006 Kardeş, işlerim gerçekten yoğun. Cevapların, yorumlarımın bir kısmına olmuş, bir kısmını es geçmişsin. Ben ise bütün tezlerine cevap vermek istiyorum. Cevabım gecikebilir bu sebeple... Bu arada hukuk fakültesi mezunu bir adama kanunun yapılma yollarını anlattığın için ayrıca teşekkür ediyorum. Lakin bir kanunun çıkartılmasındaki asıl sebebin gerçekten toplum yararı olduğunu düşünmek biraz zorlama bir düşünce olur. Bugüne kadar bir çok garip kanun metnini incelemek zorunda kaldım ve birçok kanunun kime hizmet ettiğini anlayamadım. ve lütfen kızmayın.. Kızgınlıkla tartışma, teati değil kavga olur... Demokrasiyi, halkın oyunu, seçime verdiğim anlam inanılmaz derecede yüksek. Ama bu demek değildir ki, kanunlara çok büyük bir anlam yüklüyorum. eğer sözlerime itibar etmiyorsanız, politika başlıklı tartışma alanındaki AKP iktidarı, hukuk devletini savunmak bana mı düştü, gibi başlıklardaki yazılarıma bakabilirsiniz. Kanunu yapanların tamamı hukuk fakültesi mezunu değildir, bunu da hatırlatayım. Konunun uzmanları tarafından çıkartılan yasa tasarısı demişsiniz... Yazık olmuş... Anayasa madde 88- Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekileri yetkilidir. Konunun uzmanları değil. Eğer bütün milletvekilleri konunun uzmanıdır diyorsanız, Sedat BUCAK'ın dahi bir dönem milletvekili olduğunu hatırlatayım.. Milletvekili seçilme yeterliliği nedir. Sanırım siz müçtehidlerin karar veremediğinden sonraki surat ifadesinin kaale almadınız. bu bir kinayeydi bence.. ama anlatamadıysam özür dilerim. Müçtehidliğin en önemli vasıflarından biri de sahih hadisle sahih olmayanı ayırmasıdır. Boşanmayla ilgili yaptığım saçma bir yorum öyle mi? Bana hukuku adres gösteren arkadaşım, soruyorum. Ceza kanununda tanımlanmamış bir eylem suç oluşturur mu? Açıklayayım: Eylemlerimiz yasak konulmayan yerde serbestlik vardır ilkesine uyar. Açıklayayım: Eğer sınırlandırma yoksa serbestlik vardır. Bu zorlama bir yorum değildir. Boşanmayla ilgili ... Çok fazla üstünde durduğunuz islam devletleri... Osmanlı bir islam devletiydi. Yoska islami bir devlet miydi!? Şeriyye sicillerini incelediniz mi hiç. Kadınların açtığı boşanma davalarına rast gelmeniz pek hayrete düşürecek bir durum değildir. Ve bu ne perhiz ne lahana turşusu denir ya hani... Sizinkisi o cinsten olmuş... Bir sürü hadis sıralamışsınız. Hem itibar etmiyorsunuz hadise ve hem de düşüncelerinizi desteklemek için hadisleri bana numune gösteriyorsunuz. Kendisi aç iken tok yatan bizden değildir'i yazmamışsınız. Biz tabirinin müslümanlar olduğunu sanırım hatırlayamadınız. Yani komşusu aç iken tok yatan müslüman değildir... şimdilik bu kadar, gerisine sonra cevap vereceğim. selamlar ile... kızmayın... yavaş yavaş... her nefis ölümü tadacaktır... Allahtan geldik ve yine ona döneceğiz. Bu bizim inancımız... Ben 30 defa Ebu Cehil'in kapısını tebliğ için çalan peygamberin ümmetiyim...Yazdıklarınıza sonuna kadar cevap vermeye çalışacağım. Selamlar ile... Kusura bakmayın ama yorumlarınız hep kaçamak olmuş. Bir hukukçu olduğunuzu, çıkarılan bazı yasaların kime hizmet ettiğini anlayamadığınızı, müçtehidlerin ortaya koyacağı hükümlerin daha muteber olduğunu iddia ettiniz. Elbette kanunu yapanların hepsi hukukçu olmayacaktır. Tarımsal bir konuda yasa çıkartacaksanız, ilgili tarafın görüşlerini de almadan bunu yapamazsınız. Çıkarılan yasa Anayasaya uygun olmak zorundadır. Kişisel, yasa çıkarılamaz. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Çıkarılan yasanın anayasaya uygun olmadığını düşünüyorsanız açarsınız bir dava, iptalini istersiniz. Bu ayrı bir konudur. Sırf bu yüzden yasama yetkisini TBMM'den alıp müçtehidlere mi vereceğiz ? Bu nasıl bir mantıktır böyle ? Sanırım Kur'an'ı bir ceza kanunu kitabı olarak görüyorsunuz ki, tanımlanmayan bir durumun yasak olamayacağını söylemişsiniz. Ancak hala bana, Kur'an'da erkeğe karısını boşayabileceği hakkında yığınla ayet varken kadına da bu hakkın tanındığına dair bir tek ayet bile gösteremediniz. Dahası bununla ilgili net bir yorum yapmaktan da kaçındınız. Kara çarşafa kapanan, erkeklerle aynı ortamda bulunmaları yasaklanan, sokakta bir erkek gördüğünde sırtını dönen Osmanlı kadınlarının, boşanma konusunda sıkıntılarının olmadığını söylemek hukukçu kimliği olduğunu öne süren birine yakışabilecek sözler değildir. Şeriyye sicillerinde kadının açtığı boşanma davalarına rastlamamızın şaşırtıcı olmadığını söylediniz. Bunlardan örnekler sunmak sizin için pek zor olmasa gerek. Yoksa sadece kocanın iktidarsız olması gibi belli bazı şartlara bağlanan davalara mı rastlayacağız ? "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" diye başladığınız yorumunuz da çok kaçamak olmuş. Vermiş olduğum hadisler ve yorumuma cevap vermek yerine hadisleri kabul etmediğimden bahsetmişsiniz. Sahih hadislere itirazınız olamayacağını söylediniz. Kaldı ki bu noktada benim görüşüm önemli değildir. Ben Kur'an'ın Tanrı kelamı olduğuna da inanmam ama sık sık ayetlerden örnekler verdiğimi görebilirsiniz. Kaldı ki verdiğim hadisler Diyanet Bakanlığından alınmış hadislerdir. Eğer içerik olarak bir itirazınız var ise bu itirazınızı kabul edebilirim. Aksi takdirde bu konu hakkında yapabileceğiniz bir yorum olmadığına kani olacağım. Tüm o hadislerden sonra verdiğiniz "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisinin benim iddiamı çürüttüğünü düşünmeniz, konuyu çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Zira "müslümanlardan başka dost edinmeyin" diyen bir dinin komşudan kastının tüm insanlar olduğunu düşünmek saflıktan öte bir şey olmasa gerek... Not : "Cevapların, yorumlarımın bir kısmına olmuş, bir kısmını es geçmişsin. " demişsiniz.. Es geçtiğim kısımları hatırlatırsanız onlara da bir cevap vereceğimden emin olabilirsiniz. Her erkek kadından hoşlanmaz mı??? "Mal" lıkla ne alaka... Zamanın yoksa yapabilecek bir şeyim yok... Mantıklı bir cevap bile veremiyorsunuz sayın yam_yam... Al-i İmran Suresi : 12. İnkar edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!” 13. Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır. 14. Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır. Hitap hep erkeklere diyorum ya, buyrun işte.. "İnsan" dan kasıt bile yine erkek...Hitap tüm insanlara ise, "kadın" kadınlara da mı süslü gösterildi. Kadın ne için süslü gösterildi dersin ? Tabii ki cinsellik açısından... Peki cinsellik yalnızca erkeğe mi özgü? Kadınlar cariye pazarlarında mal gibi alınıp satılıyorlardı. Muhammed'in de sayıca fazla cariyeleri vardı. Kadının "mal" olarak görüldüğünü sana anlatabilmek için daha ne yapmak gerekir ? Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 2 Şubat , 2006 Çıkarılan yasa Anayasaya uygun olmak zorundadır. Kişisel, yasa çıkarılamaz. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Çıkarılan yasanın anayasaya uygun olmadığını düşünüyorsanız açarsınız bir dava, iptalini istersiniz. Böyle bir hakkınız var mı gerçekten? Kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine dava açma hakkı.. YOK... Peki 1982 anayasası demokratik midir? Hayır. Anayasayı yapanlar demokrasiyle oraya gelmediler. 1300 yıldır bir icma heyeti yok.. Tabi, daha fazla değilse.. Ama 100 yıldır Bizde Meclis var... daha uzun... Anayasaya aykılığı iddia edilmeden yürürlükte kendini bulan af kanınlarını bir inceleyelim isterseniz. Adamın biri kardeşinizi öldürüyor ve devlet af ediyor. Pardon Meclis.. Yani 550... 32 yerinizden biri sizi bıçaklıyor ve şans eseri ölmüyorsunuz, adamın meclisin çıkardığı bir kanunla salıverildiğini görebiliyorsunuz.. Hakkınız ihlale uğradı, hadi kanunun anayasaya aykırılığını iddia ederek anayasa mahkemesine dava açın bakalım. Mümkün mü? HAYIR...Kusura bakmayın bunlar konudan bizi uzaklaştırıyor... Sanırım Kur'an'ı bir ceza kanunu kitabı olarak görüyorsunuz ki, tanımlanmayan bir durumun yasak olamayacağını söylemişsiniz. Bu yazdıklarımla ulaşılabilecek bir sonuç değildir. İslam dininin temel prensiblerinden biri budur. Allah'ın yasakladıklarından uzak durmak yasaklamadıklarını ise yapabilmek..Bu net bir yorumdur... Dolayısıyla elde edilen değil. İllaki Kur'an da kadına bu hakkın verildiğine dair bir ayet istemişsiniz. Kur'an da örümcek adam diye süper bir kahraman da yoktur. Ne yapacağız şimdi. Ayetlerde yoktur örümcek adam yok mu (Tabi ki yok demeyin lütfen benimkisi sadece kinaye...) Kara çarşafa kapanan, erkeklerle aynı ortamda bulunmaları yasaklanan, sokakta bir erkek gördüğünde sırtını dönen Osmanlı kadınlarının, boşanma konusunda sıkıntılarının olmadığını söylemek hukukçu kimliği olduğunu öne süren birine yakışabilecek sözler değildir. Şeriyye sicillerinde kadının açtığı boşanma davalarına rastlamamızın şaşırtıcı olmadığını söylediniz. Bunlardan örnekler sunmak sizin için pek zor olmasa gerek. Yoksa sadece kocanın iktidarsız olması gibi belli bazı şartlara bağlanan davalara mı rastlayacağız ? Kadın bugün dahi boşanma konusunda sıkıntılara sahiptir. Ataerkil bir toplum yapısına sahip Osmanlı da bu sıkıntılara gark olmasını düşünmek izan dışı bir düşüncedir. Boşanma hakkı islamda yok diyen siz neden iktidarsızlık gibi bir nedeni yazdınız ona bir cevap verin. Bu hak acaba burada kullanılmış olabilir mi? Büyük islam ilmihali mi var elinizde yoksa Tüm o hadislerden sonra verdiğiniz "komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisinin benim iddiamı çürüttüğünü düşünmeniz, konuyu çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Zira "müslümanlardan başka dost edinmeyin" diyen bir dinin komşudan kastının tüm insanlar olduğunu düşünmek saflıktan öte bir şey olmasa gerek... Ben size bu hadiste düşüncelerinizi destekliyor, onu niye yazmadınız diyorum. Siz sırf muhalif olduğunuz için (kusura bakmayın sizi böyle adlandırmak istemezdim) düşüncelerinizi bu hadisle çürütmeye kalktığımı yazmışsınız. Bu hadis düşüncelerinizi destekliyor halbuki... Hadi bakalım siz yerimde olun da, artık, yazdıklarımın acaba gerçek mi, böyle mi gibi bir düşünceyle incelenmeyip de, sadece eleştirmek için incelendiği sonucuna varmayın... Evet müslümanlardan başkasını dost edinmeyin denmiştir. Siz onlardan olmadıkça onlar sizden olmaz denilmiştir. Dost... İslamda dost tabiri kardeşlik mesabesindedir. Bir insana yardım etmek için onun kardeşimiz olması gerekmez.. Onun dostumuz olması gerekmez. "Yaradılanı severim yaradandan ötürü" sözü, itikadımızın numunesidir. Bundan daha kapsayıcı bir buluşma alanı olur mu? Şeriye siciline gelince; Bu biraz zor olacak. 4 yıl evvel elimde fotokopiler vardı. Şimdi nasıl bulacağım ben de merak ediyorum.. Başbakanlık Osmanlı Arşivine uğramak lazım... Sicilleri tekrar gözden geçirmek... Çok zor olacak çok zor.. Hele de Adana daysanız daha bir zor olacak... Belki sonra... selamlar ile.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.