Misafir mtmtk5 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Bakara suresi 6. ayette okudum, sizlerle paylaşmak istedim. Sen onları uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır, iman etmezler. Kur'an bunu söylüyor. Alıntı
Φ ezber_bozan Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 şimdi birileri çıkar "ya madem benim kaderimde inanmayacağım varmış beni neden yaratmış" gibisinden bi laf savurur beklerim yani neden olmasın burdaki ateist grup Tanrı kavramının anlamını kavrayamamış kendisi gibi istekleri, düşünceleri eli/kolu var filan zannediyo bu sebebten dolayı inanmamayı seçmiş olamaz bole bi yaratan demiş iyi desin canı sağolsun dawkins okumaya devam edip kendinden geçsin ne diyim iyi okumalar Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Okuduk ,öğrendik,çelişkili ayetleri gösterdik.Göstersen de anlamıyorlar göstermesen de .Bende bunu paylaşmak istedim. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Okuduk ,öğrendik,çelişkili ayetleri gösterdik.Göstersen de anlamıyorlar göstermesen de .Bende bunu paylaşmak istedim. Bir çocuk, uçan bir Süperman'ın varlığına inanıyorsa, ne yaparsanız yapın, ister biyoloji ile, ister fizik kanunları ile, ister film teknolojileri ile, yani nasıl yaparsanız yapın, ona Süperman'ın olmadığını kabul ettiremezsiniz. Bir müslüman, Muhammed diye bir adamın allah diye bir ilahtan özel mesajlar aldığına inanıyorsa, ister o ilahtan alındığı iddia edilen mesajlardaki çarpıklıkları, çelişkileri, akla ve mantığa aykırılıkları gösterin, iister bilimsel kanıtlar sunun, yani ne yaparsanız yapın, o müslüman inanmaya devam edecektir. O müslüman'ı ne fizik kuralları ikna edebilir, ne bilim, ne akıl. O Muhammed'in katırla Allah adlı ilahın yanına seyahat ettiğine inanmaya devam edecektir. O müslüman'ı ne fizik kuralları ikna edebilir, ne bilim, ne akıl. O Muhammed'in dünyanın uygusu ayı eliyle yuardığına inanmaya devam edecektir. O müslüman'ı ne fizik kuralları ikna edebilir, ne bilim, ne akıl. O İslamiyet'in putperestliğin devamı olduğunu göremmeyecek, ilahi bir din olduğuna inanmaya devam edecektir. Ben de paylaşmak istedim. Saygılar. Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Bakara suresi 6. ayette okudum, sizlerle paylaşmak istedim. Sen onları uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır, iman etmezler. Kur'an bunu söylüyor. ben hz muhammede devrimci olarak her zaman saygı duyarım.. herkesin yanlışları olabilir....buna hz muhammette dahildi ve bunun için devamlı bende bir kulum derdi oda yanlışları olacağını kabul ediyordu ve bugun yasasaydı yanlışını gösterseydiler hiç bir egoya kapılmadan kesinlikle kabul ederdi... bende paylaşmak istedim saygılar... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 ben hz muhammede devrimci olarak her zaman saygı duyarım.. herkesin yanlışları olabilir....buna hz muhammette dahildi ve bunun için devamlı bende bir kulum derdi oda yanlışları olacağını kabul ediyordu ve bugun yasasaydı yanlışını gösterseydiler hiç bir egoya kapılmadan kesinlikle kabul ederdi... Ben sizden farklı düşünüyorum: Eğer Muhammed bugün yaşasaydı ve yanlış yaptığını anlasaydı, bu yanlışını bir vahiy uydurarak legalize eder, böylece son tahlilde yine hakklı olduğunu iddia ederdi. Mesela: Önce "eşitliği gözetemeyecekseniz birden fazla evlenmeyin ve köleleri, insan yerine koymadıklarınızı tepe tepe kullanın", diye bir ayet uydurdu diyelim. Ama gel gör ki, kendi tavsiyesine kendi bile uyamıyor. Yani kendi yazdığı ayete göre yanlış yapıyor. Zira canı orta yaşı geçmiş karılarını değil, körpecik vücutlu Ayşe'yi ve köle Maria'yı çekiyor. Ee kadınlar da, "nerde bu eşitlik, nerde hani senin ayetin" diye yaygarayı basıyolar. Muhammed, "yanıldım, affedin" mi diyecek? Ne olsa, olmayan ilaha hangi ayeti sipariş etse geliyor. Patlatıyor bi tane. "Ey Muhammed, sen karılarından istediğini öne alır, istediğini geri bırakırsın". Al sana örnek. Muhammed'in hatalarını/yanlışlarını kabul etmeyeceğine ve bir ayet patlatarak yanlışlarını yasallaştıracağına örnek. Saygılar. Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 şimdi birileri çıkar "ya madem benim kaderimde inanmayacağım varmış beni neden yaratmış" gibisinden bi laf savurur He vallaa Biz bu konuyu çok tartıştık nerelerdeydin sen ya? Belki anlayamayanlara bir katkıda bulunur bilgilendirirdin... Merak ettim şimdi bildiklerini Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Okuduk ,öğrendik,çelişkili ayetleri gösterdik.Göstersen de anlamıyorlar göstermesen de .Bende bunu paylaşmak istedim. Kur'an başlı başına bir bütün kitap olmakla beraber, her sûre de kendi başına ayrı bir bütündür... Kuran'ı sıradan bir kitabı analiz eder gibi edersek birbirine zıtmış gibi görünen ayetler göze çarpıyor. "Sıradan bir kitabı analiz eder gibi" tabirinden anlatılmak istenen açık sanırım; yani kitapta birbirine zıt düşen, çelişki meydana getiren cümleler ... Ama analiz edilen kitabın kur'an yani kutsal kitap olduğunu unutuyorsunuz... 1400 yıldır tazeliğini her 100 yılda müceddid-i din(din yenileyicisi, asrın en büyük âlimi) ile tazeliğini koruduğunu unutuyorsunuz... Bu tür basit çelişki soruların kafalardan nasıl silindiğini unutuyorsunuz (ehemmiyet vermiyorsunuz), halbuki sizin sorularınız bir müslüman açısından çok tehlikeli siz de bunun farkındasınız. Fakat ehl-i imanın (büyük kısmının) müceddid-i dinin eserinden faydalanalarak çok kolay bu sorulardan sıyrıldığını unutuyorsunuz(görmezden geliyorsunuz) 1400 yıldır milyonları peşinden sürükleyen bir kitap olduğunu unutuyorsunuz....Yine de sıradan analiz etmeye devam ediyorsunuz / edebiliyorsunuz. Topu topu 1 kişi ile başlayan bir din olduğunu unutuyorsunuz... Hem nebi(peygamber) hem resul olduğunu unutuyorsunuz...Her resul aynı zamanda peygamberdir fakat her peygamber resul değildir. Resullere kutsal kitap verilmiştir... Bir şey söylüyorsunuz uydurmadır diyorsunuz hem bilimle ilgileniyorum diyorsunuz hem ispat etmiyorsunuz bu uyduruktur diyip görmezden geliyorsunuz / gelebiliyorsunuz... Zira canı orta yaşı geçmiş karılarını değil, körpecik vücutlu Ayşe'yi ve köle Maria'yı çekiyor. Sıcak bölgelerde yaşayanların erken gelişiminden habersiz biçare.Bilimsel bir şeyler yazıverin daha inandırıcı olur belki... Kaldı ki o zaman ile bu zamanı karıştırıyor... "Onun ahlakı kuran idi" sözünü unutuyorsunuz; yani yaptığı tüm uygulamaların Allah'tan olduğunu unutuyorsunuz. Sonra sıradan bir insan gibi düşünüp hareket etmesini istiyor bazı bazı bazılarınız. Ve bu fikir çerçevesinde kurgular geliştiriyor. İşte kuran ahlakının ne demek olduğunu bilemeyince böyle oluyor. Saygılar Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Değerli Müslüman arkadaşlar: Dini konularda inanç söz konusu olduğu için burada tartışmalara girmek hem de tam bilgili olamadan ve karşıdaki de tam bilgili olmadan tartışmalara girmek pek de hoş olmaz diye düşünüyorum... Burada çeviriden okuyup çok da anladığını sanan ve hatta okuma zahmetinde bile bulunmayıp internetteki ateist ortamlardan kendilerince bir şeyle çıkarmaya çalışan insanlarla konuşulacak hiçbir şey yoktur... Hadi cemaatlere güvenmezler o zaman devletin Diyanet kurumuna başvursunlar; diyanetin sitesinde burada kendilerince bahsetmeye çalıştıkları pek çok husus açık ve net bir biçimde ortaya konmuş( mesela matematik hatası dedikleri durum açıklanmış), hiç bulamadılar iletişime geçsinler; ama ne asıl metinden anlar ne de tarihi süreci bilir insanların bir araya gelip de kendilerince "çelişki" araması öğrenme konusunda bir "çelişki" dir aslında... Mesela kadın-erkek eşitliği derler ama kimsenin aklına aynı dönemde etkin olan ve günümüze kadar gelen Romanın hukuk anlayışında kadının yeri olmadığını hesaba katmaz; o dönemde kadın "yok" tu, ha vardı ama sadece "erkeğin zevki"yle eşdeğerdi belki de... Kalkarlar evlilik sayısına takarlar ama hem evliliğin niteliğini hem de yine aynı şekilde yerleşik anlayışların kadına bakışını hiç hesaba katmazlar... Düşünebiliyor musunuz batıda bir dönem kadınların misafire ikram olarak sunulduğunu; günümüzde de kadın sektörü malum durumda hani!!! Yani diyeceğim o ki buraya gelip kendini ispatlamaya çalışmaktan öte gidecek olsalar önce sağlam kaynaklardan araştırma yaparlar ve ne cevaplar verildiğini görürler... Bugün İslam o kadar aydın batılıca ilgi görürken bizde bir de aydın gibi gözükmeye çalışanlar daha İslam'ı öğrenemeden kendilerince ortalıkta konuşurlar da ne kitabını asıl dilinden okuyup anlayabilirler ne de tarihsel süreç hakkında fikirleri vardır; öyle ki İslam'daki farklı yorumların burada kendilerince hata bulmaya çalışanlara ne kadar farklı pencereler sunabileceğini bile bilemezler, öyle ki ortaya bir laf atarlar ama bu laf kimi farklı yorumlarda farklıca da anlaşılabilir... Forum ortamlarında mevcut olan inanmayanların eksikçe ve karşıya kapalı olarak yaptıkları "anti-İslam"cı yorumlardır; bilgisine ve sabrına güvenen yazar onlara karşı yine de ama dikkat ediniz ki bilmedikleriniz üzerinden konuşmayınız lütfen... Tüm Müslüman arkadaşlara ve dini inancımız uyuşmasa da bilgisi üzerine konuşabilen olgun ruhlu her insana saygılar... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Değerli Müslüman arkadaşlar: Dini konularda inanç söz konusu olduğu için burada tartışmalara girmek hem de tam bilgili olamadan ve karşıdaki de tam bilgili olmadan tartışmalara girmek pek de hoş olmaz diye düşünüyorum... Burada çeviriden okuyup çok da anladığını sanan ve hatta okuma zahmetinde bile bulunmayıp internetteki ateist ortamlardan kendilerince bir şeyle çıkarmaya çalışan insanlarla konuşulacak hiçbir şey yoktur... Hadi cemaatlere güvenmezler o zaman devletin Diyanet kurumuna başvursunlar; diyanetin sitesinde burada kendilerince bahsetmeye çalıştıkları pek çok husus açık ve net bir biçimde ortaya konmuş( mesela matematik hatası dedikleri durum açıklanmış), hiç bulamadılar iletişime geçsinler; ama ne asıl metinden anlar ne de tarihi süreci bilir insanların bir araya gelip de kendilerince "çelişki" araması öğrenme konusunda bir "çelişki" dir aslında... Mesela kadın-erkek eşitliği derler ama kimsenin aklına aynı dönemde etkin olan ve günümüze kadar gelen Romanın hukuk anlayışında kadının yeri olmadığını hesaba katmaz; o dönemde kadın "yok" tu, ha vardı ama sadece "erkeğin zevki"yle eşdeğerdi belki de... Kalkarlar evlilik sayısına takarlar ama hem evliliğin niteliğini hem de yine aynı şekilde yerleşik anlayışların kadına bakışını hiç hesaba katmazlar... Düşünebiliyor musunuz batıda bir dönem kadınların misafire ikram olarak sunulduğunu; günümüzde de kadın sektörü malum durumda hani!!! Yani diyeceğim o ki buraya gelip kendini ispatlamaya çalışmaktan öte gidecek olsalar önce sağlam kaynaklardan araştırma yaparlar ve ne cevaplar verildiğini görürler... Bugün İslam o kadar aydın batılıca ilgi görürken bizde bir de aydın gibi gözükmeye çalışanlar daha İslam'ı öğrenemeden kendilerince ortalıkta konuşurlar da ne kitabını asıl dilinden okuyup anlayabilirler ne de tarihsel süreç hakkında fikirleri vardır; öyle ki İslam'daki farklı yorumların burada kendilerince hata bulmaya çalışanlara ne kadar farklı pencereler sunabileceğini bile bilemezler, öyle ki ortaya bir laf atarlar ama bu laf kimi farklı yorumlarda farklıca da anlaşılabilir... Forum ortamlarında mevcut olan inanmayanların eksikçe ve karşıya kapalı olarak yaptıkları "anti-İslam"cı yorumlardır; bilgisine ve sabrına güvenen yazar onlara karşı yine de ama dikkat ediniz ki bilmedikleriniz üzerinden konuşmayınız lütfen... Tüm Müslüman arkadaşlara ve dini inancımız uyuşmasa da bilgisi üzerine konuşabilen olgun ruhlu her insana saygılar... Değerli Müslüman arkadaşlar, aliO_1 arkadaş Roma'dan örnek vermiş. Bizim Roma ile bir alakamız yok. Olsa olsa eski Türk toplumlarıyla alakamız vardır. "Dünün , bugünün ve yarının en değerli varlıklarına" Eski Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında ve Türk felsefesinde öyle yüce bir mertebeye kurulmuştur ki kadını öylesine yüce bir varlık haline getiren töreye ve kültüre hayran olmamanın imkanı yoktur. Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk Milleti'nin tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı hanların, hakanların, cengaverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir. Türk destanlarında kadın ilahi bir varlık konumuna gelmiştir. Öyle ki erişilip dokunulması, koklanması, kısaca beş duyuyla algılanmasının imkanı yoktur. Yaratılış Destanı'nda, Allah'a insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham veren "Ak Ana" adında bir kadındır. Oğuz Kağan'ın ilk karısı, karanlığı yararak, gökten inen mavi bir ışıktan, ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insanüstü varlıklardır. Yakutlar'da "Ak Oğlan" ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan kitabesinde Kağan: "Sizler anam hatun, büyük annelerim, hala ve teyzelerim, prenseslerim..." hitabıyla söze başlar. En eski Türk inancına göre, "Han ile Hatun" gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada yedinci kat göktedir. Kadına, böylesine bir kutsallık veren törede kadının dövülmesinin, horlanmasının imkanı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve destanlarında böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlarında kadın erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır. Dede Korkut hikayelerinden olan "Deli Dumrul"da, Dumrul canının yerine can bulma çabasına girince bunu kadınından bulmuş, kadın ona hiç çekinmeden canını vereceğini söylemiştir. Yine Türk kültüründe destan kahramanları iyi ata binen, iyi kılıç kullanan, iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim, Dede Korkut'taki Bamsı Beyrek hikayesinde yer alan "Banu Çiçek" bunun en güzel misalidir. Kırgızların Manas Destanı'nda kadın, evin namusunun koruyucusudur. Kazaklar'da kadına verilen değer şu atasözüyle ne güzel anlatılmıştır: "Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik ise kadındır." Tüm Türk destanlarında sarsılmaz bir saygı, sevgi ve sadakat vardır. Gerdeğe girdiği gün murad alıp vermeden yalnız kalan kadın kocası ölünceye kadar onu bekleyeceğine ve üzerine bir erkek sinek bile kondurmayacağına and içerdi. Kadınların savaşta düşmanın eline geçmesi büyük bir zillet sayılırdı. Oğuz Kağan Destanı'nda ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilmektedir. İranlı bir tarihçi olan Gerdizi de "Malumdur ki Türk kadınları çok iffetlidirler." derken Türk kadınının ahlaki temizliğini övmektedir. Bu övgü boşuna değildir. Nitekim kadın adları arasında temiz, faziletli manasına gelen "Hun, Sabir, Arig, Arık, Uygur Silink, Kazan Silu" gibi adların bulunması sebepsiz değildir. Aynı şekilde İbni Batuta Şehnamesi'nde Kırım'daki hatıralarını anlatırken söyle demektedir. "Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türkler'in kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür." İslamiyet öncesi Türk toplumlarında kadınsız bir iş görülmezdi. Kadın erkeğin tamamlayıcısıydı. O sürekli erkeğin yanındaydı. Hakanın buyrukları yalnız "Hakan buyuruyor ki" ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han'ın hatunu imzalamıştır. Ebul Gazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime'de, Oğuz ilinde, yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmakta ve bu kızların isimlerini şöyle sıralamaktadır: "Boyu Uzun Burla, Barçın, Salur, Şabatı Hatun, Künin Körkli, Kerçe Buladı, Kuğatlı Hanım." Türk kadını, diğer toplumlarda olduğu gibi baskı altında tutulmuyor, aşağılanmıyordu. Kadının yüceliği Altay Dağları'nın en yüksek tepesine "Kadınbaşı" ismi verilerek, sanki çağlar sonrasına bir mesaj gibidir. İslam öncesi Türk topluluklarında kadına böyle bir bakış açısı var iken, Türk toplumu dışında kalan milletlerde kadının durumu acınacak bir haldedir. Cahiliye devri Araplarında, kadının kocası yanındaki değeri, alınıp satılan bir maldan farksızdır. Arap erkeği adet zamanında kadınla bir arada oturmaz, onunla yiyip içmezdi. Aynı dönemde yine burada kadının miras hakkı yoktu. Oysa, Türk kadını miras hakkına sahiptir. Mesela; Yakutlar'da kadının kendine ait mülkü mevcuttur. Buna "and" veya "nemse" adı verilir. Kadının bunu istediği gibi kullanma hakkı vardır. Ölen bir kocanın karısı var ise; bunun mirastan iki hali olur. 1. Kocanın oğlu veya kızı, oğlunun oğlu veya kızı ile beraber bulunuyorsa sekizde bir, 2. Bunlardan hiç biri kadının yanında değilse dörtte bir miras alırdı. Aynı dönemlerde kadınların diğer toplumlardaki durumunu incelemeye devam edelim. İngiltere'de XI. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi. Hıristiyanlar ise; kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. Yine İngiltere'de kadın "murdar" bir varlık sayıldığı için İncil'e el süremiyordu. Kadınlar İncil'i okuma hakkına Hanry devrinde (1509-1547) sahip olmuşlardır. İngiliz piskoposu Dour'un 1888 yılında Westminster Kilise'sinde vaaz verirken söyledikleri tüyler ürperticidir.. "Bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. Kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi. Erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi." Çin'de ise, boşanma hakkı sadece erkeğe mahsustu. Kadının böyle bir hakkı yoktu. Oysa Türk kadını tüm bu haklara sahipti. "Koca karısını, kadında kocasını boşayabilirdi. Koca karısının getirdiği çeyizinin bedelini verirken, kadın para vermek veya mihrinden vazgeçmek suretiyle kocasından boşanabilirdi." Budizm'in kurucusu Buda ise; ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir. Eski Türk kadını, Roma kadınından da fazla haklara sahipti. Roma hukukunda kadın, kendi malına hükmedemezdi, vasiyet yapamazdı. Roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. Onu noksan akıllı sayıyordu. Romalı kadın Jüstinyen devrine kadar tam bir esir hayatı yaşamıştır. Roma'da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu. Yine Çin'de yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarına sarılırdı. İran'da kendilerine eş olan kızlar günahkar sayılmışlardır. İran'da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. Bu sebepten anaları ve kızkardeşleriyle evlenenler ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde Cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri acı bir gerçektir. Kız çocuğa sahip olmak şerefsizlik sayılmıştır. İşte bu dönemlerde, Türk kızları ve kadınları, toplumun şerefli bir ferdi olarak itibar görmüşlerdir. Türk kadınının böyle ihtişam içinde ve saygı görerek yaşaması Türk karakter ve kültürünün yüksek değerini ifade eder. Alıntıdır Evet görülüyor ki Atatürk sayesinde kadın bu saygıya bir nebze olsun gene kavuşmuştur. Ancak gidişat hiç de iyi değil. Kadınlarımıza bunu anlatmak gerekir. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Bir " TÜRK" olarak soruyorum eski Türklerin dini inancı ne idi ve siz " DİN'E" inanırmısınız yoksa konu "MÜSLÜMAN" olduğu zaman eleştirde nasıl olursa olsunmu dersiniz. Türk destanlarında kadın ilahi bir varlık konumuna gelmiştir. Öyle ki erişilip dokunulması, koklanması, kısaca beş duyuyla algılanmasının imkanı yoktur. Yaratılış Destanı'nda, Allah'a insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham veren "Ak Ana" adında bir kadındır. Oğuz Kağan'ın ilk karısı, karanlığı yararak, gökten inen mavi bir ışıktan, ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insanüstü varlıklardır. Yakutlar'da "Ak Oğlan" ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir Bu yazılanlara inanıyormusunuz... Sormaktaki maksat; ayağımızın yere basması içindir... Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Bazı arkadaşlar şöyle yazmış: " düz kitap gibi okumak veya çevirilerden okumak gibi" Bende şunu sormak istiyorum.Bu işin ilmini yapmış profesörler ne anlam ifade ediyor sizin için , onların yazdıklarına ve tefsirlerine itibar etmeyeceğiz de ,sait nursi gibi bir ruh hastasının risalelerine mi itibar edeceğiz? Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Bende şunu sormak istiyorum.Bu işin ilmini yapmış profesörler ne anlam ifade ediyor sizin için , onların yazdıklarına ve tefsirlerine itibar etmeyeceğiz de ,sait nursi gibi bir ruh hastasının risalelerine mi itibar edeceğiz? Ruh hastası olduğunu nerden anladın ? Doktorun bu sözünden mi : “Eğer bu adam deliyse dünyada tek bir akıllı kalmamıştır.” Demek ki sonuca bakılmıyor nazarınızda... Sonuca baksaydınız her akıl hastanesine gönderilene deli demek yerine gittikten sonra ne olmuş ona bakardınız... Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Ruh hastası olduğunu nerden anladın ? Doktorun bu sözünden mi : “Eğer bu adam deliyse dünyada tek bir akıllı kalmamıştır.” Demek ki sonuca bakılmıyor nazarınızda... Sonuca baksaydınız her akıl hastanesine gönderilene deli demek yerine gittikten sonra ne olmuş ona bakardınız... Aşağıda alıntıladığım yazılarımı bu konu ile ilgili bir başka konuda yazmıştım.Nasılmış bakalım akıllı adam görelim: İslam tarihçisi Prof.Neşet Çağatay, "Türkiye de gerici eylemler" adlı kitabında nurcular için şunları anlatır: "1875 doğan said nursi kendine bediiüzzaman lakabını vermiş doğduğu köyün adından dolayı NURSİ soyadını almasına rağmen,sonradan bunu, müritlerine ,kuranda geçen Nur suresi nedeniyle olduğunu anlatır.Nurslu sait 31 vakası kahramanlarındandır.Kışkırtmaları ile 31 mart olayının çıkmasına neden olmuş.Asıl amacı da Türk milliyetçiliğini yok etmek, Atatürk düşmanlığını körükleyip, Kürt milliyetçiliği yaratıp ,ilerde şeriata dayalı bir Kürt devleti kurmaktır. Nurculuk hareketinin elebaşısıdır.Kendini peygamber taklitçisi görür,kuşlarla konuştuğunu ve gaipten sesler geldiğini ve Kuranın kendisinden haberler verdiğini ,söyleyecek kadar sapık fikirlidir.Ne dediğini bilmeyen bir akıl hastasının ,söz boğuntularından oluşan anlamsız şeylerle dolu bir keç eseri vardır. Müritleri tarafından bu acayip kitapların orasından burasından alınan pasajlarla kitap sayısı çoğaltılmıştır. DP zamanında halkın dini duyguları sömürme siyaseti yüzünden , geniş bir hoşgörü atmosferi içinde ,serbestçe gelişip yayılmıştır. Bunlara göre TC ,bir askeri istibdat ve sapıklıktır.TC hükümeti nasıl kuruldu sorusuna verdikleri cevap şudur: "Kuranla müslümanlığı hiçe sayar bir şekilde savaşarak bize saldırmak için girişilmiş bir zındık hilesidir.Mutlak istibdata cumhuriyet ,mutlak din sapıklığına rejim,mutlak sefahate medeniyet,keyfi cebre kanun adı verilerek kurulmuştur." Sait nursi yarı cahil ,okuma yazma bilmez bir adamdır.Tiryak adlı risalenin 68. sayfasında kendiside bu hususu itiraf eder ve risaleleri yardımcılarına yazdırdığını belirtir. Büyük din alimi?????!!!!!! Son olarak radyonun işleyişi ile ilgili anlatımını kendi ifadeleri ile aşağıya aktarıyorum. RADYO BİLBEDAHE KUDRET-İ İLHİYENİN BİR CİLVESİDİR.VE O CİLVENİN KÜRRE-İ HAVAYA UMUMEN TEMSİL EDEN,BU GELEN HADİSİ ŞERİFİN MEALİ GÖSTERİYOR ŞÖYLE Kİ; BİR MELAİKE VAR.KIRK BİN BAŞI VAR:HER BAŞINDA KIRK BİN DİLİ VAR.HER DİLDE KIRK BİN TESBİHAT YAPIYOR.64 TRİLYON TESBİHAT AYNI ANDA SÖYLÜYOR.DEMEK Kİ KÜRRE-İ HAVA BU MELAİKE GİBİDİR.YANİ BU MELAİKENİN TESBİHATI ADEDİNCE HER KELİME-İ TAYYİBE HAVA SAYFASINDA YAZIYOR. Büyük din alimi diye peşinden gidilen adam . Artık peşinden gidenleri de nasıl değerlendirirsiniz bilemem. Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Hukukunuzun temeli Roma'da; bugün devlet dediğimiz yapının kökeni Roma'da; kim demiş ilgimiz yok??? Burada bilgi alıntılanacaksa alıntı kaynağı açıkça belirtilmelidir, ayrıca kadına önem veren insan başkadır toplumda kadının yeri başkadır; her türlü mitte kadın vardır unutmayınız, üst sınıflardan olanların da kendilerince bir rahatlığı, değeri olabilir ama kimse çıkıp da diyemez ki toplumda aynı değer vardır ya da olsa da bu hukuki olarak da bir anlam ifade eder... Sonuçta bu alıntılanandan fazlasını da alıyoruz her geçen gün, özellikle önemli konumu olan erkeklerin kadınla olan ilişkileri malum... Tarih sadece efsanelerden ve hatta efsanelerde ifade edilmiş değerden çıkarılamaz tabi ama mesela günümüzde de rastlayacağımız bir anlayışa rastladım alıntıda: Kırgızların Manas Destanı'nda kadın, evin namusunun koruyucusudur Evet, burada kadının konumu açıkça bellidir "ev" ifadesinden ve ben bunu kötülemiyorum çünkü bir değer veriliyor; işte İslam'da da kadına değer açıkça verilmiş hem de bildiğiniz üzere kızlarını diri diri gömen zihniyetin olduğu toplumda, bakınız toplumca "kadın" olan bize göre sadece İslami değeri ve Peygambere'e karşı durumundan dolayı çok yüksek bir değer haline gelir, bu yine toplumca "köle" olarak bilinmiş bir insan için de geçerlidir; ne kadar yüksek bir olgudur ki biz Onlar kadar değerli olamayacağız; madem öyle o zaman kim çıkabilir de diyebilir ki "İslam kadına değer vermez"???Kimse, diyorsa da bilmediğindendir... Bugün kadınlar siyasi olarak ve aile konusunda bir çok hak kazanmış gibi gözükse de bu haklardan faydalanan yine gelişmiş ülkelerin üst sınıf insanları ve hatta bunlardan da aklını kullanmasını bilen bir kısımıdır... Yeterince açık olmuştur umarım; uzun lafın kısası kadınlarımızla bir alıp veremediğimiz yok burada, Müslüman bayanlar zaten bunu çok iyi biliyor ve anlıyorlar... Tekrarlayacak olursak: Tüm Müslüman arkadaşlara ve dini inancımız uyuşmasa da bilgisi üzerine konuşabilen olgun ruhlu her insana saygılar... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 madem öyle o zaman kim çıkabilir de diyebilir ki "İslam kadına değer vermez"???Kimse, diyorsa da bilmediğindendir... İslam'ın kadına ne kadar değer verdiğini Kuran'ı alıcı gözle okuyanlar bilir. Neyi bilmediğindendir sayın ali0_1? Kadın bir tarafa, kız çocuklarına dahi değer verilmiyor. Bunu da reşit olmayan bir çocukla gerdeğe girenden biliyoruz. Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 ...İslam tarihçisi Prof.Neşet Çağatay... ...Nurslu sait 31 vakası kahramanlarındandır.Kışkırtmaları ile 31 mart olayının çıkmasına neden olmuş ... Uzun uzadıya cevap yazardık lakin böyle bilgisiz bir prof. un yazısına da cevap yazılmaz doğrusu... Şey Said ile Said Nursi'yi karıştıracak kadar bilgisiz bir adam prof. olmuş. Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Sait nursi yarı ***** ,okuma yazma bilmez bir adamdır.Tiryak adlı risalenin 68. sayfasında kendiside bu hususu itiraf eder ve risaleleri yardımcılarına yazdırdığını belirtir. Daha savunduğunuz adamın seceresinden bile bihabersiniz. Doğrudur tabi verecek cevap bulamayınca yarı ***** bir adamın müritlerinden de bu beklenir.Dedik ya kıvırma iyi bir sanattır diye. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Bugün kadınlar siyasi olarak ve aile konusunda bir çok hak kazanmış gibi gözükse de bu haklardan faydalanan yine gelişmiş ülkelerin üst sınıf insanları ve hatta bunlardan da aklını kullanmasını bilen bir kısımıdır... Yeterince açık olmuştur umarım; uzun lafın kısası kadınlarımızla bir alıp veremediğimiz yok burada, Müslüman bayanlar zaten bunu çok iyi biliyor ve anlıyorlar... Müslüman bayanlar elbette bunu çok iyi biliyorlar, anlıyorlar. Kuran'a göre erkeğin dayatmalarını kabullenmek zorundalar. Cennetini ancak bu yolla kazanacağını sanmaktalar garipler. Tabi olacaklar erkeğine, din sömürüsüne. Kadınlar, kapitalizmin sınıf sömürüsüne rağmen hiç olmazsa aydın erkeklerle birlikte mücadeleleri ile, mirastaki hak aşağılamasını, evlilikte ikinci, üçüncü hatta dördüncü cinsel eşya aşağılamasını, yine ortaçağdaki anlayışla hem köle hem cinsel eşya aşağılamasını göğüs gererek modern hukuka sokmuşlardır. Yine ortaçağ anlayışındaki erkeğin her dediğini itirazsız yerine getiren ikinci sınıf insan olma anlayışına karşı mücadele vermiş, kılık kıyafet ve hür olabilme konusunda yeteri kadar çaba sarf etmişlerdir. Demokratik ve aydın insanlar, bayanların erkek egemenliğine karşı bu haklı mücadelelerini kesintisiz sürdürmelerine destek olmaları gerekmektedir. Zira ortaçağ zihniyeti kazanılmış kadın haklarını geriye götürme çabasındadır. Kadına için kullandıkları günah ve namus soyut silah çok başarılı olmaktadır. Alıntı
Φ i'tezele Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Bakara suresi 6. ayette okudum, sizlerle paylaşmak istedim. Sen onları uyarsan da uyarmasan da onlar için aynıdır, iman etmezler. Kur'an bunu söylüyor. E yalan mı sn. matematik? ilahi bilgiyi ampirik bilgiye çevirelim hadi; ''Sizi uyarıyorum, Bir yaratıcı vardır..'' Değişim oldu mu? Hayır mı? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Ama analiz edilen kitabın kur'an yani kutsal kitap olduğunu unutuyorsunuz... Kutsal kitap olduğu senin iddian, senin kabulün, benim değil. 1400 yıldır tazeliğini her 100 yılda müceddid-i din(din yenileyicisi, asrın en büyük âlimi) ile tazeliğini koruduğunu unutuyorsunuz... Tazeliğini korumuyor. Müslümanlar sürekli yeni bilimsel buluşlara göre kitaplarını çarpıtıp, bilime uydurmaya çalışıyorlar. Bu tür basit çelişki soruların kafalardan nasıl silindiğini unutuyorsunuz (ehemmiyet vermiyorsunuz), 1500 yıl önceki kafirlerin ortaya koydukları çelişkiler ile, bizim koyduklarımız aynı. Değişen bişey yok. Giderilen bir soru yok. Fakat ehl-i imanın (büyük kısmının) müceddid-i dinin eserinden faydalanalarak çok kolay bu sorulardan sıyrıldığını unutuyorsunuz(görmezden geliyorsunuz) O sorulardan kolayca sıyrılmış olsalardı, o sorular bir daha gündeme gelmeyecek şekilde tarihin çöplüğüne giderdi. Ama sorular 1500 yoıl nceki gibi duruyor. 1400 yıldır milyonları peşinden sürükleyen bir kitap olduğunu unutuyorsunuz....Yine de sıradan analiz etmeye devam ediyorsunuz / edebiliyorsunuz.Topu topu 1 kişi ile başlayan bir din olduğunu unutuyorsunuz... Okunmadığı için, harikulade sanılan bir kitap. (erkek iseniz) Hiç görmediğiniz, bilmediğiniz, sürekli inanılmaz güzellikte olduğunu sandığınız bir kıza, o kızın hayaline aşık olmak gibi birşey. Kıza ulaşınca anlıyorsunuz ki hiç anlatıldığı gibi değil. (kadın iseniz) Hiç görmediğiniz, bilmediğiniz, sürekli inanılmaz yakışıklılıkta olduğunu sandığınız bir erkeğe, o erkeğin hayaline aşık olmak gibi birşey. KErkeğe ulaşınca anlıyorsunuz ki hiç anlatıldığı gibi değil.[/b] Hem nebi(peygamber) hem resul olduğunu unutuyorsunuz...Her resul aynı zamanda peygamberdir fakat her peygamber resul değildir. Resullere kutsal kitap verilmiştir... Bu ayrım bizim için bişey ifade etmiyor. Zaten kitap falan da verilmiyor kimseye. Her kitap bir insan tarafından yazılır. Ama muhammed'le ilgili çok şeyi unutmuyoruz. 6 yaşında bir kızla nişanlanıp kız 9 yaşına basar basmaz evlendiğini. Kocasını öldürdüğü bir kadını aldığını. "Hiç özgür adamla, köle bir olabilir mi dediğini." "Bir kısım insanları" insan statüsünde görmeyip "elin altında bulunan kullanılabilecek eşya" sınıfına koyduğunu. Öldükten sonra karılarını dulluğa mahkum ettiğini, Ayşe'ye anne olabilme şansını vermediğini. "Kafirleri dost edinmeyin" dediğini. "Din allah'ın oluncaya kadar kafirlerle savaşın" dediğini. Medine Yahudilerini, tam "dağdan geliğ bağdankini kovmak" atasözündeki gibi, yerlerinden yurtlarından edip, mallarını yağmalamasını. Bir kısım medine yahudilerinin bütün erkeklerini öldürüp, kadınlarını ve çocuklarını pazarda satışa çıkarmasını. Mekkedeki hiçbir insanın kutsalına inancına saygı göstermeyip, başkalarının inancını sembolize eden kutsal eşyalarını paramparça edişini. Ayı yarmak, katırla ilaha çıkmak gibi halüsinasyonlarını. vs. vs. Unutmadık yani. Saygılar Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Sıcak bölgelerde yaşayanların erken gelişiminden habersiz biçare. Bilimsel bir şeyler yazıverin daha inandırıcı olur belki...Kaldı ki o zaman ile bu zamanı karıştırıyor... Herşeye çareyi Kuran'da arayan Büyük Öğretmen (!) arkadaşım, Sıcak bölgelerde yaşayanların erken geliştiğini savunup, sonra Muhammed'in de aynı yerde "erken" geliştiği halde, neden erken evlenmediğini sorgulayamayan, ben "Muhammed'i sara hastası, asosyal ve çoban olduğu için beğenip alan olmamış, kendinden 15 yaş büyük dul bir kadın almış" deyince yaygarayı basan arkadaşım, Konuyu değiştirme! Sıcak iklimde erken olgunlaşma işini tartışmak istersen yine tartışalım. Burada benim cevap yazdığım konu, "muhammed hatalarını kabul eden bir insan mıydı, değilmiydi" sorusudur. ben sana Muhammed'in hatasını kabul etmeyen, hata yaptığında hatasına yaşallaştıran bir adam olduğunu, ilk söylediği ayete aykırı bir eylem yaptığında bu eylemini yeni bir ayetle nasıl yasallaştırıp hatasını kabul etmediğini ben sana ispatladım. Sen de aksini ipatla. Başarabiliyorsan! * Kaldı ki o zamanla bu zamanı karıştırıp, 6 yüzyıldaki ilkel kuralları ve yasaları bugünün toplumuna kimlerin uygulamaya çalıştığı da belli! "Onun ahlakı kuran idi" sözünü unutuyorsunuz; yani yaptığı tüm uygulamaların Allah'tan olduğunu unutuyorsunuz. Sonra sıradan bir insan gibi düşünüp hareket etmesini istiyor bazı bazı bazılarınız. Ve bu fikir çerçevesinde kurgular geliştiriyor. Kendin pişir kendin ye! Bir kitap yaz, bu kitap allah'tandır de, sonra ben kitaba göre yaşıyorum, benim ahlakım o kitaba dayalı de. İşte kuran ahlakının ne demek olduğunu bilemeyince böyle oluyor. Kuran ahlakının ne demek olduğunu biliyoruz. Kuran ahlakı, 9 yaşındaki bir kızı cinsel obje olarak görebilmenizi sağlar. İlkokula giden kız çocukları arasında karı seçmenizi sağlar. Kuran ahlakı, sırf müslüman değiller diye başka insanları hakir görmenizi sağlar. Kuran ahlakı, müslüman olmayanların mallarını "ganimet" adı vererek yağmalayabilmeniz sağlar. Kuran ahlakı, savaş zamanında kafir memleketlerdeki insanların kadınlarına, kızlarına "cariye" adı verip cinsel obje olarak kullanma özgürlüğü verir. Kuran ahlakı, en garantili cennete gitme yolunun, bir kafiri öldürmek olduğunu söyler ve sizi katil olmaya özendirir. vs. vs. Saygılar Alıntı
Φ i'tezele Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Hem nebi(peygamber) hem resul olduğunu unutuyorsunuz...Her resul aynı zamanda peygamberdir fakat her peygamber resul değildir. Resullere kutsal kitap verilmiştir... Evet Hz. muhammed hem nebi (önder) hem de resul (elçidir) ve bu tüm peyagamber için aynıdır. Kutsal kitap dediğiniz şey aldıkları vahydir. Adem'den Muhammed'e kadar tüm önderlere vahy gelmiştir. Zaten peygamberlerin vasfı vahy alıyor olmaladır, dolayısı ile önder olurlar. Ezcümle kutsal kitap dediğiniz vahyi almayan önderlere filozof ya da düşünür denilir. Son olarak peygamberlere kutsal kitap verilmemiştir, zira kutsal kitap olmaz. Vahy de bizler gibi bir mahluktur. Bunun dışında yazılarınızı keyifle takip ediyıorum sn. Muallim-i Ali. Sevgiler Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 24 Şubat , 2008 Evet Hz. muhammed hem nebi (önder) hem de resul (elçidir) ve bu tüm peyagamber için aynıdır. Kutsal kitap dediğiniz şey aldıkları vahydir. Adem'den Muhammed'e kadar tüm önderlere vahy gelmiştir.Zaten peygamberlerin vasfı vahy alıyor olmaladır, dolayısı ile önder olurlar. Ezcümle kutsal kitap dediğiniz vahyi almayan önderlere filozof ya da düşünür denilir. Son olarak peygamberlere kutsal kitap verilmemiştir, zira kutsal kitap olmaz. Vahy de bizler gibi bir mahluktur. Kabuller, kabuller, kabuller.... Ama muhammed'le ilgili çok şeyi unutmuyoruz. 6 yaşında bir kızla nişanlanıp kız 9 yaşına basar basmaz evlendiğini. Kocasını öldürdüğü bir kadını aldığını. "Hiç özgür adamla, köle bir olabilir mi dediğini." "Bir kısım insanları" insan statüsünde görmeyip "elin altında bulunan kullanılabilecek eşya" sınıfına koyduğunu. Öldükten sonra karılarını dulluğa mahkum ettiğini, Ayşe'ye anne olabilme şansını vermediğini. "Kafirleri dost edinmeyin" dediğini. "Din allah'ın oluncaya kadar kafirlerle savaşın" dediğini. Medine Yahudilerini, tam "dağdan geliğ bağdankini kovmak" atasözündeki gibi, yerlerinden yurtlarından edip, mallarını yağmalamasını. Bir kısım medine yahudilerinin bütün erkeklerini öldürüp, kadınlarını ve çocuklarını pazarda satışa çıkarmasını. Mekkedeki hiçbir insanın kutsalına inancına saygı göstermeyip, başkalarının inancını sembolize eden kutsal eşyalarını paramparça edişini. Ayı yarmak, katırla ilaha çıkmak gibi halüsinasyonlarını. vs. vs. Gerçekler,i gerçekler, gerçekler... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 25 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 25 Şubat , 2008 Evet Hz. muhammed hem nebi (önder) hem de resul (elçidir) ve bu tüm peyagamber için aynıdır. Kutsal kitap dediğiniz şey aldıkları vahydir. Adem'den Muhammed'e kadar tüm önderlere vahy gelmiştir. Vahiy dedidiğimiz şey, peygamberlerin düşünceleridir ! bunu nasıl yanlışlayalım ? saygılar Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.