Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2008 Din üzerinden özgürlük yaratılamaz... Dinler; toplumsal hareketlerin zihne ve daha sonra da yaşama yansıtılmış biçimleridir. Tanrısal kavramlar; yeryüzünden gökyüzüne, oradan yeniden yeryüzüne aktarılırlar. Böylece topluma yeni bir şekil verilmek istenir. İslam dini ve Hıristiyanlık bu alanda başarılı olmuş akımlardır. Gel gör ki kaynağını Tanrısal düzene dayayan din sistemi; derhal değişmez kalıplar oluşturur. Bu katılaşmış ve şekli belirlenmiş kalıplar dışına çıkmak da dinin dışına çıkmak olarak algılanır ve çıkanlar da cezalandırılır. Önceleri akıldan yansımalar taşıyan dinler; kurumlaştıktan sonra aklı dışlar. Bunun yerine inancı oturtur... İnanç, akıl ile açıklanamaz. İnançlı olmak, toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir. Bu tercihte, insanoğlunun bilinmeze duyduğu ilgi ve bilinmezden korkması da etkili olmaktadır. ÖZGÜRLÜK NEDİR? Özgürlük; insanoğlunun doğaya egemen olmasıdır. Bunun için aklını ve deneylerini kullanıp dünyanın efendisi haline gelmek gerekir. Böyle olmasa idi; insanlık; hayvanlar aleminin içgüdüyle davranan bir parçası olarak kalırdı; belki de yok olurdu. İnsanoğlunun bilinçli biçimde doğayı değiştirme ve ona hükmetme eylemi; onun özgürleşmesi olmuştur. Gelişen toplumsal yapılar içinde; devletler ortaya çıkmış; yönetici tabaka ile yönetilen geniş yığınlar oluşmuştur. Toplumsallaşma ile birlikte özgürlük; toplumsal alana daha fazla yakınlaştırılmıştır. Bugün de özgürlüğü; kişinin ekonomik ve sosyal alanda kısıtlamalardan kurtularak yaşaması gibi tanımlamak mümkündür. Gel gör ki her toplumsal sistem; bir düzen üzerinde yükselir. Bu yüzden özgürlükler ile kurulu düzen arasında otomatik bir bağ da vardır. İnsanoğlu; kurulu düzene bağlılığını azaltan gelişmeleri de özgürlük mücadelesi gibi görmektedir. DİNLER ENGELDİR... Dinler; kurumlaştıktan sonra katı şekillerden ibaret değişmez yapılar haline gelirler. Bu yüzden de düzenin devam ettirilmesinde birinci derecede araç olarak kullanılırlar. İslam dünyasında din; şeriat adı altında formüle edilmiştir. Şeriat; feodal yaşam biçiminde konulmuş hukuk kurallarıdır. Bu kurallar; Kuran'a ve hadise dayandırılırlar. İşin içine ortaklaşa oluşturulmuş toplumsal değerler (icma-yı ümmet) ve alimlerin yorumları (kıyas-ı fukaha) da sokulur ve böylece bir hukuk sistemi oluşturulur. Bu hukuk sistemi, kendisinin Tanrısal olduğunu kabul ettirir. Örneğin; toplumun en baş yöneticisi olan padişah; 'zıllullah' yani 'Allah'ın yeryüzündeki gölgesi' olduğunu söyler ve şeriat sistemi de bunu onaylayıp korur. Böyle olunca da toplumdaki özgürlük istekleri; Allah'ın iradesine karşı gelmek gibi olur. Osmanlı Devleti'nde düzene karşı çıkanların genellikle mülhid ilan edilerek yok edilmelerinin gerekçesi budur. Batı dünyasında egemen olan Hıristiyanlık'ta da papalar ve krallar, kendi egemenliklerini Allah'ın isteği ve iradesi gibi göstermişler; toplumu böylece boğmuşlardır. *** Sosyal tarihe biraz ilgi gösterenlerin bildiği gibi; insanlık tarihi; bir yerde dinlere ve dinleri kullanan egemenlere karşı verilen mücadelelerin tarihidir. Bugün; Türkiye'de yaşanan mücadele; aslında bu eski çatışmanın yeniden canlanmasından başka şey değildir. Geçmişin padişahları ve halifeleri nasıl kendi despot yönetimillerini Allah'ın isteği olarak göstermişlerse; günümüzün tutucu siyasetçileri de kendi isteklerini Allah'ın birinci emri gibi sunmaktadırlar. Türban meselesi; özünde budur. Türban gibi katılaştırılan bir sembolü; özgürlüklerin 1. maddesi yapmak; özgürlük alanını açıkça çürütmektir. Bu sembol veya katı giysi üstünden özgürlük yoluna çıkmak mümkün olamaz. *** İşin kötü tarafı belli olmuştur: Türkiye'de gazeteleri ve televizynları kapatan aydınlar; dinsel talepleri özgürlük alanının bir parçası ve hatta temeli saymaya başladılar. Bu yönelim; gerçek özgürlük açılımlarını yok etmek üzere tasarlanmıştır. Türbanlı kadınların, çalışma alanlarında insafsızca sömürüldüğü bir gerçektir. Bu insanlar; emeklerinin değil türbanlarının mücadelesini yapar hale getirilerek sömürülmeleri yolunda pasifleştiriliyorlar. Türban; sömürüyü örterek; özgürlük alanının bir parçası ve hatta temeli saymaya başladılar. Bu yönelim; gerçek özgürlük açılımlarını yok etmek üzere tasarlanmıştır. Türbanlı kadınların, çalışma alanlarında insafsızca sömürüldüğü bir gerçektir. Bu insanlar; emeklerinin değil türbanlarının mücadelesini yapar hale getirilerek sömürülmeleri yolunda pasifleştiriliyorlar. Türban; sömürüyü örterek; özgürlük alanının önüne set çekiyor. Bir kez daha hem akademisyenleri hem de sivil aydınları uyarıyorum: Din üzerinden özgürlük alanı açmaya kalkışmak; dinsel dogmaları topluma giydirmek ve yedirmek demektir. Bırakın din kendi yerinde kalsın; toplumu da akıl yönetsin... 21.02.08 Rıza Zelyut Alıntı
Φ i'tezele Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2008 Din üzerinden özgürlük yaratılamaz... ÖZGÜRLÜK NEDİR? Özgürlük; insanoğlunun doğaya egemen olmasıdır. Bunun için aklını ve deneylerini kullanıp dünyanın efendisi haline gelmek gerekir. Böyle olmasa idi; insanlık; hayvanlar aleminin içgüdüyle davranan bir parçası olarak kalırdı; belki de yok olurdu. İnsanoğlunun bilinçli biçimde doğayı değiştirme ve ona hükmetme eylemi; onun özgürleşmesi olmuştur. İnsanoğlu doğanın bir parçasıdır. Doğaya egemen olmak, doğayı sömürüp bu sömürüyü kapitalizme gidişte bir metod olarak kullanmaktır. İnsanoğlu doğayı değiştirdiği ve ondan uzaklaştığı ölçüde köleleşmiştir. Hatta insanlıktan çıkıp doğaya dolayısıyla kendisine zarar veren bir makineye dönmüştür. Özgürlük hükmetmek değildir..Özgürlük insanın kendi menşeini değiştirip, insiyetinden uzaklaşması hiç değildir. Bugün doğanın efendisi emperyalizmdir. Hammadde ihtiyacını karşıladığı gibi, yeni pazarları da doğadan çalar. Önce insanları doğadan uzaklaştırır ki savunmasız kalsınlar. Sonra hem doğaya hem de insana saldırır. Özgürlük hükmetmenin zıddıdır. Bir taraf hükmedilen olduğu sürece hiçbir zaman gerçek özgürlük yaşanamayacaktır. Çünkü özgürlük bütünselliği ile var olabilir. Saygılar Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2008 Özgürlük hükmetmenin zıddıdır. Bir taraf hükmedilen olduğu sürece hiçbir zaman gerçek özgürlük yaşanamayacaktır. Çünkü özgürlük bütünselliği ile var olabilir. Saygılar " Özgürlük ve kapitalizmi kabullenmek için kişinin mutlaka Tanrıya, bir dine veyahut aşkın mistisizme inanması gerekmez. Çünkü kapitalizm rasyonel bir zeminde savunmak mümkündür. Mantık ve akıl kapitalizmin tarafındadır, esir bir toplumla diktatörlükler rasyonel bir sistem olamaz ve insan mistik bir imanla özgürlüğe inanamaz . Kapitalizm mantıkla savunulup meşrulaştırılabilecek yegane sistemdir. Dünyada ve ülkemizde, yaşamakta olduğumuz sistem kapitalist bir ekonomi değildir. Çağımıza da damgasını vuran mevcut sistem karma ekonomidir. Özgürlük ve kısıtlamalarının bir karışımı olan ve diktatörlüğe doğru ilerleyen bir sistemdir bu." Ayn Rand.. Saygılar... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 ÖZGÜRLÜK VE LAİK EĞİTİM... Laik eğitim, demokratik olmalıdır... Demokratik olmak, saçmalama özgürlüğü değildir. Canım ne isterse onu düşünür onu yaparım diye ahkâm kesmek demek değildir... Demokratik olmak, ön koşulsuz olarak her düşünceyi selamlamak sonra da onu sosyal yaşamın kalitesini artıracak verilerle donatmak yani bilimselleştirmektir. Verilerle bilimselleştirilemeyen bir olgu, anlayış, düşünce laik eğitime zarar verir... Laik eğitime zarar veren, insana ve sosyal yaşamın çeşitliliğine zarar verir. Kuşkusuz burada bilimsel verinin ne olduğu önemlidir. Örneğin, evreni temsil etme özelliği olan 10 bin insana şu soruyu sorduğunuzu varsayınız; laik eğitim kaldırılmalı mıdır? Ve yine buna verilen yanıtın "10 bin evet" olduğunu kabul edin. Bu bilimsel veri mi olacaktır. Hayır, bu bilimsel veri olmaz. Gerekçeleri olmalı. Neden sonuç ilişkisi kurulmalıdır. İnsanın farklı olmaması gerektiğini, benzer olduğunu ve neye benzemesi gerektiğini açıklamalıdır. Peki bunu açıklayabilir mi? Fırlatılmışlığını keşfeden, farklı olduğunu ve değerli olduğunu algılayan hiçbir insan bu soruya, sanırım evet diyemez. O zaman laik eğitime inanmak ve savunmak zorundayız... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 DİN özgürlüğe etkenmi arkadaşlar? ÖZGÜRLÜKTEN kastımız nedir? saygılar.... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 ÖZGÜRLÜK NEDİR?Özgürlük; insanoğlunun doğaya egemen olmasıdır. Bunun için aklını ve deneylerini kullanıp dünyanın efendisi haline gelmek gerekir. bence bu bir özgürlüğün açıklaması olamaz!... bir egemenlik bir amaç söz konusu ise; kısıtlanmış, köleleşmiş, bir hayatın özgürlük adı altındaki mis kokusudur...bu bir özgürlük degil bir hedefe ve amaca baglanmaktır...bir ideoloji devamlı insanı belirli bir yönde köleleştirir sayın dipnot!.. bu yüzden dinlerin bu ideolojilerin insanı kısıtladıgını devamlı tenkit etmezmisiniz? Böyle olmasa idi; insanlık; hayvanlar aleminin içgüdüyle davranan bir parçası olarak kalırdı; belki de yok olurdu. bu yukarıda söylediklerimin yanında, su kırmızıyla işaretlediğim bölümün tam 180 derece zıttı gercek özgürlüktür!...tabi bu benim şahsi fikrim...bunu söylüyorum çünkü;(sizin akıllı diye tabir ettiğiniz) aklıyla giden toplumlar kendilerini nasıl yok ettikleri, endüstiri kurumlarının insanları nasıl yok ettikleri, nelere egemen oldukları, nasıl bir ideoloji içinde oldukları apaçık!...bence şu yazınızın tam tersi gerçek bir bireysellik ve gerçek bir özgürlük... saygılar... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 DİN özgürlüğe etkenmi arkadaşlar? kesinlikle öyle dine inanıp o kuralları ve ahlakı yaşamak zorundasınız ÖZGÜRLÜKTEN kastımız nedir? Gerçek anlamda özgürlük, aklımızdakileri eylemlere dönüştürmek, ama bunu yapabilmek için sahipsiz bir ortamda tek başımıza yaşamak gerekiyor eğer bir toplumda yaşıyorsak şöyle değişiyor aklımızı eyleme dönüştürürken kimseyi rahatsız etmeden ve kimseden rahatsız olmadan gerçekleştirmek saygılar Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 bence bu bir özgürlüğün açıklaması olamaz!... bir egemenlik bir amaç söz konusu ise; kısıtlanmış, köleleşmiş, bir hayatın özgürlük adı altındaki mis kokusudur...bu bir özgürlük degil bir hedefe ve amaca baglanmaktır...bir ideoloji devamlı insanı belirli bir yönde köleleştirir sayın dipnot!.. bu yüzden dinlerin bu ideolojilerin insanı kısıtladıgını devamlı tenkit etmezmisiniz? bu yukarıda söylediklerimin yanında, su kırmızıyla işaretlediğim bölümün tam 180 derece zıttı gercek özgürlüktür!...tabi bu benim şahsi fikrim...bunu söylüyorum çünkü;(sizin akıllı diye tabir ettiğiniz) aklıyla giden toplumlar kendilerini nasıl yok ettikleri, endüstiri kurumlarının insanları nasıl yok ettikleri, nelere egemen oldukları, nasıl bir ideoloji içinde oldukları apaçık!...bence şu yazınızın tam tersi gerçek bir bireysellik ve gerçek bir özgürlük... saygılar... ÖZGÜRLÜK NEDİR?Özgürlük; insanoğlunun doğaya egemen olmasıdır. Bunun için aklını ve deneylerini kullanıp dünyanın efendisi haline gelmek gerekir. Böyle olmasa idi; insanlık; hayvanlar aleminin içgüdüyle davranan bir parçası olarak kalırdı; belki de yok olurdu. İnsanoğlunun bilinçli biçimde doğayı değiştirme ve ona hükmetme eylemi; onun özgürleşmesi olmuştur. Gelişen toplumsal yapılar içinde; devletler ortaya çıkmış; yönetici tabaka ile yönetilen geniş yığınlar oluşmuştur. Toplumsallaşma ile birlikte özgürlük; toplumsal alana daha fazla yakınlaştırılmıştır. Bugün de özgürlüğü; kişinin ekonomik ve sosyal alanda kısıtlamalardan kurtularak yaşaması gibi tanımlamak mümkündür. Gel gör ki her toplumsal sistem; bir düzen üzerinde yükselir. Bu yüzden özgürlükler ile kurulu düzen arasında otomatik bir bağ da vardır. İnsanoğlu; kurulu düzene bağlılığını azaltan gelişmeleri de özgürlük mücadelesi gibi görmektedir. Sayın hayhak... Sizi 180 derecelik bir düşünce paradoksuna iten şeyi tam olarak anlamış değilim... Düşüncenizi biraz daha açarsanız sevinirim... Şimdi burada belkide şu soruyu sormak doğru olur... Kuşkusuz burada bilimsel verinin ne olacağıda çok önemlidir. Şimdi burada Evreni temsil etme özelliği olan 10 bin insana şu soruyu sorduğunuzu varsayınız; -İnaç özgürlüğe engel değildir desek... Ve buna verilen yanıtın "10 bin evet" olduğunu kabul edelim. -Bu bilimsel bir veri mi olacaktır... Tabiki Hayır, Çünkü bu bilimsel veri olmaz. -Neden... Çünkü bunun Gerekçeleri olmalı. Neden sonuç ilişkisi kurulmalıdır. İnsanın farklı olmaması gerektiğini, benzer olduğunu ve neye benzemesi gerektiğini açıklamalıdır... (Burda anlaşabileceğimizi düşünüyorum...) -Peki bunu açıklayabilme yeterliliği tamamıyle olgunlaşmışmıdır? Hayır tabiki... Tüm bunların nedeni çok açık sayın hayhak... Farklı olduğunu ve değerli olduğunu algılayan hiçbir insan bu soruya, sanırım evet diyemez ve o zaman da inanç özgürlüğü köreltiri savunmak zorundayızdır. Umarım anlaşılmıştır... Dost sevgiler... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Sayın hayhak...Sizi 180 derecelik bir düşünce paradoksuna iten şeyi tam olarak anlamış değilim... Düşüncenizi biraz daha açarsanız sevinirim... zaten biraz deginmiştim yanlış anlamazsanız kelimelerinizi tam tersine çeviriyorum... ÖZGÜRLÜK NEDİR? Böyle olmasa idi; insanlık; hayvanlar aleminin içgüdüyle davranan bir parçası olarak kalırdı; belki de yok olurdu. kelimenin koptugu yer bence kırmızı ile işaretlediğim nokta.. böyle olsa idi; insanlık;hayvanlar aleminin içgüsüyle davranan bir parçası olarak kalsaydı;belkide üretim için yok etmez ve yok olmaya yüz tutmazdı..bugünün varolus tekniğiyle insan eger yok olacağı varsa bile sadece bunu geciktirmiştir...apaçık bir şekilde görünen o ki varoluş, yani ewrim, sen ne diyorsan ona, kendini sürekli yeniler ve bir amacı kesinlikle yoktur.. umarım bu acıklama yeterlidir!.. Özgürlük; insanoğlunun doğaya egemen olmasıdır. bunu maddeler halinde acmak gerekir. ama ;insan kendi dogasına hükmederse bu apaçık megolamanlık olur!..yani akıntaya karşı yüzmeye çalışmak gibi!...benim kendi fikrimse; insan dogasının ellerine kendini bırakmalıdır. bunun sonucu iyi veya kötü olabilir..ama kendisini kesinlikle kendi dogasına yani varoluşuna bırakmalıdır...bu gerçek bir teslimiyetten öte gerçek bir özgürlüktür!..kendini şartlamadan, bir amacı olmadan, doganın bir parçası oldugunu anlayarak ve ona karşı gelmeden, kabullenerek...yaşamak özgürlüktür...bir hayvan din nedir bilmez ve dinden korkmaz, ölümü düşünmez, yarın ne olacagını bilmez, geçmişini anımsamaz sadece şimdide dogasında varolusunda vardır..bir kaplumbağaya hızlı yasa öleceksin desek, hergün sadece öleceğini hatırlatsak bundan korkmaz!.. ve yasamına varoldugu sekliyle devam eder çünkü o yavaştır ve hiçbir egosu yoktur kendisini hızlı olan birşeyle kıyaslamaz!...bir fil allahtan veya kapitalizmden korkmaz veya baska bir ideoloji onu etkilemez çünkü umrunda bile degildir.. o dogasını özgür bir sekilde yasar..onlar varoluşuna karşı gelmez..siz hiç birbirinden asırı derecede kilo farkı olan aslan gördünüzmü?onların cok yemek yemek veya cok spor yapmak veya baska bir dişi aslana kendilerini daha lüks ve zengin gösterme cabaları yoktur aynı sekilde dişi aslanlarda daha yakışıklı aslanı aramazlar ve rahatlık içinde yaşamak gibi bir egoları yoktur..kısacası egolardan arınmış her insan özgürdür!... Bunun için aklını ve deneylerini kullanıp dünyanın efendisi haline gelmek gerekir. bu bana göre cok egolu bir düsünce sistemi ben birşeyin sahibi olmak için ugrasamam!.. benim hayatta bir amacım olmamalı.. zaten bu hayallerimi ve geçmişimi kesinlikle etkilemezdi...insan şimdide varolmalı özgürlük için...ben insanlık için kiminle savasmalıyım:tanrıylamı?yoksa dogada beslenmek zorunda olan bir sincapla mı?bilmiyorum hepimiz aynı yerde yasıyoruz... neden dogaya hükmedeyim?veya birilerinden daha üstün oldugumu daha cok iktidar sahibi olmayı isteyeyim? bunun bana bir yararı olmaz!... bu yıkımdır, bu vahsettir, bu insanın bütün egolarını ayagı kaldırır...egoları ve savunacak bir şeyleri olan bir insan kesinlikle tutsaktır.... İnsanoğlunun bilinçli biçimde doğayı değiştirme ve ona hükmetme eylemi; onun özgürleşmesi olmuştur. geçtiğimiz yıllarda birsey okumustum(dogrulugunu bilmiyorum ama) ''sinekler bir saat eylem yaparsa,insanlık cok büyük bir risk altına girer, hatta yok olur'' ama sinekler bunu nedense yapmıyor!... onlar bir bütün içinde mutlu insanlık ise herseyi bilincli birsekilde degiştirmek emacı güdüyor!... çünkü dogadan uzaklastı ve artık dogaya dönerse kesinlikle yok olacak!...bundan kurtulusu bile yok acaba bizi onlardan ayıran ilk ego neydi? bunu cok merak ediyorum... sanırım hükmetmek veya beka....veya onlardan farklı olma isteği..kim bilir... Gelişen toplumsal yapılar içinde; devletler ortaya çıkmış; yönetici tabaka ile yönetilen geniş yığınlar oluşmuştur. işte bu yüzden özgürlük yoktur..aynı bu sebeple özgürlüğün kuramı devamlı yenilenmiştir...neden özgür olan birey özgürlüğü arasın ve açıklamasını yapsın ki? Toplumsallaşma ile birlikte özgürlük; toplumsal alana daha fazla yakınlaştırılmıştır. bizi şartlayan kurallar altında nasıl özgür olabiliriz? eger bir özgürlük ve dindarlık söz konusu olsaydı dünyada, ben bugun en özgür ve en müslüman insan olarak ADOLF HİTLERİ söylerdim... saygılar..... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Şimdi burada belkide şu soruyu sormak doğru olur...Kuşkusuz burada bilimsel verinin ne olacağıda çok önemlidir. Şimdi burada Evreni temsil etme özelliği olan 10 bin insana şu soruyu sorduğunuzu varsayınız; -İnaç özgürlüğe engel değildir desek... Ve buna verilen yanıtın "10 bin evet" olduğunu kabul edelim. -Bu bilimsel bir veri mi olacaktır... Tabiki Hayır, Çünkü bu bilimsel veri olmaz. toplumların genel yasama nitelikleri bilimsel olarak tümevarım ve tümdengelim içinde var olur!... ve sizin sayın dipnot bu söylediğiniz aşama kesinlikle bir bilimsel yöntem olur.... ama bu bilimsel yöntem sadece kuralları etkileye bilir, insan yaşamını etkilemesi acısından o anlık için birsey söylenemez ama ilerisi için net sonuclar gene bu bilimsel aşama için bilimsel bir deyişle %51 in üstünde tahmin edilebilir...bu yüzden bu aşama gercekten bilimsel bir olgudur ve ilerisini kesinlikle etkiler...insan bilindigi gibi içinde yaşadığı şartlara uyum gösteren bir varlıktır, tabiki tersini gösterende olur ama bu sonucu ve alınmak istenen etkiyi kesinlikle etkilemez..buna örnek olarak ekonomiyi ele alabilirsiniz!... -Neden...Çünkü bunun Gerekçeleri olmalı. Neden sonuç ilişkisi kurulmalıdır. dünyadaki herşey bir geçmişin revize olmus halidir!...yani biraz daha açarsak; nedenlerde, sonuçlarda insan işidir.. önce bir neden yaratıp sonra bir sonuca varmak bana göre hastalıklı insanların işidir.. eger birseyin neden ve sonuçlarını irdelersek bu sonsuza kadar bitmeyecek bir süreçtir...nedenler ve sonuçlar içinde yaşadığımız anlık neticelere göre sürekli degişir..daha bir kac gün önce forumda bir tartışma vardı! mutlak dogru hakkında. ve bir sonuca kesinlikle baglanamıyordu yani mutlak bir dogruyu nasıl kabul edecegiz?neyin üzerinden sonuca gidecegiz?bunlar cok önemli ama mutlak bir dogru kesinlikle su an için mevcut degil!.. ama mutlak dogru devletin laik kalması ise veya 4 mevsime göre yargılanacaksa bu tamamiyle degişir. ve özgürlük kısıtlanmış olur! ve neden-sonuç aramaya gerek kalmaz!..cünkü dogru ortadadır ve tektir... bir sonuca baglanması ise ona herhangi bir etkide bulunmaz çünkü mutlaktırve nihaidir degismez ayını kalır!....bunu bir sonuca baglamak ise açıkça bir egodur!.... İnsanın farklı olmaması gerektiğini, benzer olduğunu ve neye benzemesi gerektiğini açıklamalıdır...(Burda anlaşabileceğimizi düşünüyorum...) buna kesinlikle katılıyorum, ama nihai dogrunuzu acıklamak sartıyla!... farklı oldugunu kabullenip ama insanın özgürlük için birşeylerde ortak sonuç araması, bu tıpkı yazıdaki egemenlik deyimi gibi farklı noktalardan aynı olan bir uca çekilmesi, gene bu söylediğiniz cok mantıklı olan (bana göre) yazınızı ,cok uçluluktan tek uçluluğa getirir.peki tek uca geldikten sonra sayın dipnot gerisi ne olcak? yani son noktaya gelen inasnlık egemen olmuş olan insanlık, tekrar bir ayrımdan baslayıp gene bir uçta birleşmeyemi dönecek?.....yoksa yokmu olacak? -Peki bunu açıklayabilme yeterliliği tamamıyle olgunlaşmışmıdır? Hayır tabiki... Tüm bunların nedeni çok açık sayın hayhak... Farklı olduğunu ve değerli olduğunu algılayan hiçbir insan bu soruya, sanırım evet diyemez ve o zaman da inanç özgürlüğü köreltiri savunmak zorundayızdır. Umarım anlaşılmıştır... deyimlerinizi cok iyi anladım paylaşımınıza yürekten teşekkür ederim inanınki cok farklı noktalardan olayı farkettim.. bu anlattığınız neden acısından kesinlikle dogrudur...peki sayın dipnot sonuç acısından nasıl haklı cıkacagız?sonuc olarak egemenlıkmı ınsana özgürlüğü verecek? saygılar.... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Geçmişin padişahları ve halifeleri nasıl kendi despot yönetimillerini Allah'ın isteği olarak göstermişlerse[/b]; günümüzün tutucu siyasetçileri de kendi isteklerini Allah'ın birinci emri gibi sunmaktadırlar. Türban meselesi; özünde budur. Türban gibi katılaştırılan bir sembolü; özgürlüklerin 1. maddesi yapmak; özgürlük alanını açıkça çürütmektir. Bu sembol veya katı giysi üstünden özgürlük yoluna çıkmak mümkün olamaz. *** [/font]21.02.08 [/size]Rıza Zelyut İslam adına hiçbir yönetici Osmanlı'da daha önceki devletlerde Bir Lenin'in,Stalin'in,Hitler'in yaptığını yapmamıştır. İslam hiçbir zaman despotluğu,tahakkümü yol olarak göstermemiştir.Bu tarz anlayış, davranış İslam'ın özüne aykırıdır... Fatih Sultan İstanbul'a girdiğinde:''Hiç kimsenin yaşamına dokunulmayacaktır.Şu ana kadar nasıl yaşıyorsanız bundan sonrada öyla yaşayacaksınız,ibadetlerinizi özgürce yapabilirsiniz.''demiştir... 2.Mahmut:''Ben Müslüman'ımı camide,Hıristiyan'ımıkilisede,Musevi'mi Havra'da görmek isterim.''demiştir... Osmanlı İslam'ı bu hoşgörü anlayışıyla algılamış,bu anlayış temelinde halka yaklaşmıştır... Peki niye din adına sürekli bir yerlere girmiştir,diyebilirsiniz.Bu anlayış da Türklerin İslam öncesindeki cihan devleti anlayışının İslam'la bütünleştirilmiş bir tezahürüdür. Bu hoşgörü gayrı müslümlerin oluşturduğu kültürel değerlere hiç dokunmamıştır ki yabancıların tarihi mirasları günümüze kadar gelmiştir... Osmanlı İslam'ı dört dörtlük mü yaşamıştır?Hayır birçok yanlışı vardır,tartışılır...Ki 600 yıl her devlete nasip olmaz... Oluşturduğu medeniyet ortadadır,yanlışıyla doğrusuyla... Osmanlı da miadını doldurmuş ve tarih sahnesinde yerini almıştır... Türban meselesi hangi zeminde tartışılmalıdır burası önemli!Bu ülke Müslüman bir ülkedir bu bir kere bir olgu... Dini talepler özgürlük kavramının ne kadar içindedir ve devlet buna nasıl yaklaşmalıdır konusu bence tartışmanın zeminini oluşturmaktadır... Türkiye'mizde her konuyu kendi zemininin dışına ideolojik bakışla çıkardığımız için tartışmalarımız,çekişmelerimiz,hesaplaşmalarımız,ayrışmalarımız sürekli devam etmekte bir türlü akl-ı selim orta yol bulunamamaktadır... Türban dini devlet kurma ideolojisinin göstergesi olarak algılanmakta diğer cenah tarafından bu bağlamda irdelenmektedir... Türbanı savunanlar ise karşı cenahı inandığı dinin düşmanı olarak görmekte mücadelesini bu bağlamda yapmaktadır... Her iki algılamaya sebep olacak birçok örneğe,uygulamaya ülkemizde şahit olunmuştur... Burda sanki İslami düzeni savunanlarla,laik(!) düzeni savunanların mücadelesi vardır... Tartışmamız güven,samimiyet zemininin dışında yapılmaktadır maalesef... Bir grup bu ülkede dinin her şeyine gerçekten de karşıdır... Bir grup da bu ülkede mevcut yönetim şekline tamamen karşıdır... Biz hala nasıl yaşamak istediğimizi,ne şekilde yönetilmek istediğimizi halk olarak açıkca ortaya koymuş değiliz... Aslında ideoloji bağlamında halkın tartışmanın bu boyutuyla pek de fazla bağlantısı yoktur... İdeoloji devlette sert bir şekilde tartışılmaktadır... Türkiye bu anlayışla ancak kendine zarar verir,veriyorda... Peki sorumlusu kimdir bu durumun? El cevap:BİZİZ... Daha birçok konuda, daha çok ayrılığa düşeriz bu eğitimle,bu yaklaşımla, aydın olmayan aydınlarımızla... İLİM İLİM BİLMEKTİR. İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR. SEN KENDİNİ BİLMEZSEN, NİCE OKUMAKTIR? YUNUS EMRE MUHABBETLE... Alıntı
Misafir hayhak Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Türban meselesi hangi zeminde tartışılmalıdır burası önemli!Bu ülke Müslüman bir ülkedir bu bir kere bir olgu... hadi ya bi esap yapın derim... yada bi kaynak araştırmadan yararlanın bakalım türkiye ne ülkesiymiş kendi acımızdan yorumlamayalım.... saygılar..... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Türkiye'mizde her konuyu kendi zemininin dışına ideolojik bakışla çıkardığımız için tartışmalarımız,çekişmelerimiz,hesaplaşmalarımız,ayrışmalarımız sürekli devam etmekte bir türlü akl-ı selim orta yol bulunamamaktadır... Bakalım bu tespitinizin sebebi neymiş... Türban dini devlet kurma ideolojisinin göstergesi olarak algılanmakta diğer cenah tarafından bu bağlamda irdelenmektedir... (Şimdi konumuz bu değil ama) Evet aynen böyledir. Çünkü; 1. Türbanın serbest olmasını gündeme getiren topluluk, öncelikle rejim karşıtı bir topluluktur. Aksini iddia edip güldürmeyiniz beni. Bunun özgürlüğünü birazdan irdeleyeceğiz. 2. Türbanın serbest kalmasını isteyen halk kesimi ikiye ayrılmaktadır. Birincisi, rejim karşıtı inançlı insanlar; ikincisi rejim taraftarı olup bunun "özgürlük" olduğunu savunan insanlar. Maalesef, bunu özgürlük adına savunan insanlarımız, olayın iç yüzünü görememekte, görmemek için de elinden geleni yapmaktadır. Türbanın serbest olmasını isteyen bir parti, Cumhuriyet rejimi ve Atatürk ilkeleri ile barışık olan bir parti olasydı, bu istemin özgürlükçü bir istem olduğuna inanırdık. Ancak birkaç yıl önce "Atatürk Cumhuriyeti yıkılmalıdır" diyen insanlar bugün devletin başında olup bu işi özgürlük adına yapıyorsa ve üstüne bir de "biz laikliğin garantisiyiz" diyorsa, kusura bakmayın, diğer arkadaşların dediği gibi YEMEZLER! Haa, bunu bana savunanın da ya aklından şüphe ederim ya da samimiyetinden. Darılmaca yok... Türban bugün özgürlüğün değil, rejim karşıtlığının simgesidir! Kişisel fikrimi soracak olursanız, kim nasıl isterse öyle giyinsin derim. Özgürlük budur. Ancak bu işin arkasında bir art niyet varsa ve bu art niyetin de adı "özgürlük" diye yutturulmaya çalışıyorsa durup düşünürüm. Düşünmeyenleri de uyarırım. Bizim ülkemiz, henüz her türlü özgürlüğü kaldıracak kapasitede değildir. Bunun en güzel ispatı, daha düşünce özgürlüğünün bile oturmamış olmasıdır. Bunun diğer en güzel ispatı da, insanların çok basit nedenlerden ötürü çok çabuk provakasyona gelmesidir. Türbanı savunanlar ise karşı cenahı inandığı dinin düşmanı olarak görmekte mücadelesini bu bağlamda yapmaktadır... Evet aynen öyledir. Türbana karşı çıkmayı din düşmanlığı olarak görmektedirler. Sen gel de bu insanlara özgürlük sun... Sun da gör bak neler yaparlar neler?... Burda sanki İslami düzeni savunanlarla,laik(!) düzeni savunanların mücadelesi vardır... İşte burada duralım... Ufak bir mola verelim Bu cümledeki "sanki" kelimesi bir kere fazlalık olarak duruyor. Onu ordan kaldıralım lütfen... Şimdi size, yukarda yazdıklarımı anladığınızı düşünerek soruyorum: Bu kavga neyin kavgasıdır? a. Bu kavga özgürlük kavgasıdır derseniz, başa dönüp yazımı yeniden okuyunuz! b. Bu kavga rejim kavgasıdır derseniz aşağıya geçiniz... Tartışmamız güven,samimiyet zemininin dışında yapılmaktadır maalesef... Şayet, yukarıdaki cümlede b seçeneğini seçtiyseniz, bu yazdığınız cümlenin sebebini de kavramışsınız demektir. Bu güvensizliğin nedeni ortadadır! Bir grup bu ülkede dinin her şeyine gerçekten de karşıdır... Bu grubun konuyla ne ilgisi vardır? Bir grup da bu ülkede mevcut yönetim şekline tamamen karşıdır... Hah! Şimdi oldu, işte söylediniz güvensizliğin nedenini... Peki sorumlusu kimdir bu durumun? El cevap:BİZİZ... Tebrik ediyorum... Teşekkürler... saygılarımla... ÖZGÜRLÜK NEDİR?Özgürlük; insanoğlunun doğaya egemen olmasıdır. Bunun için aklını ve deneylerini kullanıp dünyanın efendisi haline gelmek gerekir. Böyle olmasa idi; insanlık; hayvanlar aleminin içgüdüyle davranan bir parçası olarak kalırdı; belki de yok olurdu. İnsanoğlunun bilinçli biçimde doğayı değiştirme ve ona hükmetme eylemi; onun özgürleşmesi olmuştur. Özgürlük konusunda bu tespite ben de katılmıyorum. Sayın İtezele ve hayhak, benim açımdan doğru konulara değinmişler. Geçmişin padişahları ve halifeleri nasıl kendi despot yönetimillerini Allah'ın isteği olarak göstermişlerse; günümüzün tutucu siyasetçileri de kendi isteklerini Allah'ın birinci emri gibi sunmaktadırlar. Türban meselesi; özünde budur. Evet, aynen öyle. Din özgürlük getirmez. Adı üstünde: Türban! Saçını bile gösterme özgürlüğün yok! Ancak, gerçek özgürlükten bahsediyorsak, herkes aynı fikirde olmayacağı ve inancı paylaşmayacağı için farklı görüşlerin olması ve türban takma isteklerinin çıkması da doğaldır ve doğal karşılanmalıdır. Özgür bir ülkede, isteyen herkes istediği gibi giyinmeli, ibadetini edebilmelidir. Ancak bu bizim ülkemiz için geçerlki olabilir mi? Hayır. Yukarıda da söylediğim gibi, biz türbanı, gerçek anlamda "özgürlük" şeklinde anlayana kadar türban özgürlük değil rejim simgesi olacaktır. Bu nendenle de şu an için kısıtlanması gerken bir giyim özgürlüğüdür. Ne zaman ki halkımız demokrasi ve özgürlüğü tam anlamıyla anlar ve yaşar, işte o zaman ne türban takmak ne de başka bir şey sorun olmaktan çıkar. Saygılarımla... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2008 deyimlerinizi cok iyi anladım paylaşımınıza yürekten teşekkür ederim inanınki cok farklı noktalardan olayı farkettim..bu anlattığınız neden acısından kesinlikle dogrudur...peki sayın dipnot sonuç acısından nasıl haklı cıkacagız?sonuc olarak egemenlıkmı ınsana özgürlüğü verecek? saygılar.... Sevgili hayhak... Düzeyli ve güzel paylaşım ve azgari noklatalarda birleşmek gerçekten beni çok mutlu etti. İşlerim şu ara biraz yoğunluk yaşıyor ve cevaplarım konusundan gecikmeler yaşayabilirim... Bu nedenle beni anlayacağınıza şimdiden teşekkür ediyorum.. Yukarıda sormuş olduğunuz çok güzel ve konuyu bam telinden yakalamaya katkı sunacak sorunuzu en kısa zamanda nacizhane düşüncelerimle aktarmaya çalışacağım ama konuyu birlikte çözme ümidiyle... Fakat sorunuzun cevabı konusunda çıkış noktam şu olabilirmi... Düşünsel Egemenliğin olmadığı bir yerde bireysel özgürlükten bahsedilebilirmi.. (y) Görüşmek üzre.. Sevgi ve saygılar.. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 " Özgürlük ve kapitalizmi kabullenmek için kişinin mutlaka Tanrıya, bir dine veyahut aşkın mistisizme inanması gerekmez.Çünkü kapitalizm rasyonel bir zeminde savunmak mümkündür. Mantık ve akıl kapitalizmin tarafındadır, esir bir toplumla diktatörlükler rasyonel bir sistem olamaz ve insan mistik bir imanla özgürlüğe inanamaz . Kapitalizm mantıkla savunulup meşrulaştırılabilecek yegane sistemdir. Dünyada ve ülkemizde, yaşamakta olduğumuz sistem kapitalist bir ekonomi değildir. Çağımıza da damgasını vuran mevcut sistem karma ekonomidir. Özgürlük ve kısıtlamalarının bir karışımı olan ve diktatörlüğe doğru ilerleyen bir sistemdir bu." Ayn Rand.. Saygılar... Sayın 'DİPNOT' sizin yazılarınızdan ve (imza'larınızdan) anladığım kadarı ile Atatürk'çü vede Kemalist'siniz "KAPİTALİZM VE ATATÜRK" acaba bağdaşırmı? Cumhuriyetimizin kurucusu neden 6 okun birini "DEVLETÇİLİK" yapmış sonra öğrenmek ve bilginizden istifade etmek için soruyorum "KAPİTALİZM İLE LİBERALİZM" aynımıdır birde "LİBERAL" sistem kendi içinde ayrılırmı ha sonra vahşi kapitalizm nedir,karma ekonomi nedir teşekkür eder saygılar sunarım... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 hadi ya bi esap yapın derim... yada bi kaynak araştırmadan yararlanın bakalım türkiye ne ülkesiymiş kendi acımızdan yorumlamayalım.... saygılar..... Takıldığın nokta Müslümanlık mı, Türkiye'ye Müslüman ülke demem mi?Avrupa için nasıl Hıristiyan terimi kullanılıyorsa ve bu kimseye komik gelmiyorsa Türkiye'ye de Müslüman ülke demem ne kadar yanlış ve komik bir zahmet açıklarsan memnun olurum...Madem bu düşünce kendi yorumum sen de genel kabul gören düşünceyi söylede doğruysa o temelde tartışalım mevzuyu güzel kardeşim...Başörtüsünü, bu bağlamda özgürlüğü tartışıyorsak tartışdığımız ülkenin genel kabul dinini de söylemek zorundayız herhalde...Yoksa Türkiye bu mevzuyu Hıristiyanlık temelinde mi tartışıyor? Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Şu yaklaşım tarzı her zaman beni düşündürmüştür:Ben de buna evet diyorum:ama bu olmaz. Ben de başörtüsüne karşı değilim;ama başörtü meselesi başka mesele arkasında başka şeyler var. Ben de Atatürkçü'yüm;ama senin gibi Atatürkçü değilim, oldu mu? AKP'de Atatürkçüve de laik;ama diğer lerinin savunduğu gibi değil. O diğerleri de Müslüman;ama Akp'ninki gibi değil, modern Müslüman. Kim Müslüman ,kim Atatürkçü,kim özgürlükçü, kim samimi,kim kötü niyetli diye bir soru sorsam: Siz hakiki Müslüman,daha doğrusu akılcı,modern Müslüman.Siz hakiki Atatürkçü,hem en doğru en iyi bileninden.Siz bu ülkenin en çok sahibi,savunucusu en kralından. Siz Çağdaş düşüncenin,laikliğin timsali,heykeli mdikilecek savunucuları... Ha diğer basit cevaba gelelim:Sizin gibi düşünmeyenlerin hepsi,yukarda söylediklerimin tersi...değil mi? Özgürlük kapasitesini kim kısıtladıysa bu ülkede,kapasitesini niye artırmadıysanız siz... Mantık aynı:Bu halkla bu demokrasi yürümez.Halk demokrasinin zararlı yanlarını bilmiyor. Bu ülkede demokrasi adına yapılanları bir zamanlar krallar kendi adına yapmış... Padihşahlığa,krala,despotluğa karşı çıkanlar bugün kendi demokratik krallığının despotluğunu yapıyorlar... Saygılarla... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 AKP'de Atatürkçüve de laik;ama diğer lerinin savunduğu gibi değil. Bence bunu dememiş ol Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Bence bunu dememiş ol Kusura bakma ağzımdam kaçtı!Senin buna sinirleneceğini bilmiyordum...Ne söylememi istersin?... İstersen rumuzumu da değiştireyim... Sence ben Atatürkçü müyüm? Sizin makineye bir sor bakalım!%'de kaç çıkacak? '' İNSAN BAŞAĞA BENZER.BAŞAĞIN İÇİ BOŞKEN KAFASI YUKARDADIR.İÇİ DOLDUKÇA AŞAĞI EĞİLİR.'' Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Atatürk'ten Son Mektup Siz beni halâ anlayamadınız. Ve anlamayacaksınız çağlarca da... Hep tutturmuş 'Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u' diyorsunuz. Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz. Mustafa Kemâl'i anlamak bu değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil. Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin anılarda şehitler. Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin. Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin? Mustafa Kemâl'i anlamak yerinde saymak değil. Mustafa Kemâl'in ülküsü, sadece söz değil. Bana, muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan.. Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı? Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı? Mustafa Kemâl'i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil. Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz. Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın! Uluslar, feşine çıkıyor, uzak dünyaların.. Mustafa Kemâl'i anlamak gözboyamak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.. Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız; Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar.. Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar... Mustafa Kemâl'i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil. Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü.. Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş, Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken. Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen? Mustafa Kemâl'i anlamak itişmek değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil. Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla. Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla. Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister, Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter! Mustafa Kemâl'i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil... Halim Yağcıoğlu Sizce bunu yazan ne kadar Atatürkçü? MUHABBETLE! Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Kusura bakma ağzımdam kaçtı!Senin buna sinirleneceğini bilmiyordum... Sinirlensem gülücük koymazdım. Gülücük koyduğuma göre komik bir cümle olmuş. Madem yazdığının arkasındasın, polemiğe girmeden yazını savunabilirsin değil mi? Merak ediyorum bu "hükümet de" nasıl hem Atatürk'çü hem de laik? Açıklar mısın? Ne söylememi istersin?... Yazdığının altını doldurmanı isterim. Aksi taktirde boş bir yazı olacaktır ve : '' İNSAN BAŞAĞA BENZER.BAŞAĞIN İÇİ BOŞKEN KAFASI YUKARDADIR.İÇİ DOLDUKÇA AŞAĞI EĞİLİR.'' bu lafını doğrulamış olacaktır. Haksızmıyım? Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız; Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar.. Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar... Mustafa Kemâl'i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil. Eline sağlık bu şiiri koydun buraya. Ne zamandır düşünüyordum koymayı. Çok anlamlı ve önemli bir yazı bence. Biz de aksini savunbmuyoruz bilim yapın derken ha? Kişisel olarak neler yaptığımı soruyorsan kişsel muhabbet edelim. Burada değil... Saygılar... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Birincisi o özdeyişin anlamı mesnetsiz yorum yapmak,bilmeden konuşmakla alakalı değil... İlimli,kültürlü olmakla bunun davranışa yansımasıyla ilgili...Bilen insan,karşısındaki insanın düşüncesine saygı gösteren insandır... Düşünceler eleştirilir,eleştirilmelidir amenna...İnsan bilgi sahibi oldukça kendini üstün görmesi bir o kadar artıyorsa,diğer düşüncelere kendi anlayışıyla tamamen yanlış yaftası yapıştırıyorsa bu da ilimin kuru tarafıdır. Bir konuda gülmek küçümsemek anlamına da gelir ... ''Bunu söylememiş ol!''hangi ruh halinin,hangi bakış felsefesinin göstergesidir bunun yorumunu da sana bırakıyorum... Ben sana gülerek bunu söylememiş ol,şunu söylememiş ol desem ne algılarsın...Öyle düşünme, düşünemezsin demenin başka bir üslupla ifadesidir... Şimdi size Onların Atatürkçü olduğunu,laik olduğunu anlatmam için Atatürkçülük hususunda bir temel belirlememiz lazım gelir ki ölçütlerden hareketle bu irdelemeyi yapabilelim... Baştada dediğim gibi onlar başka Atatürkçü...Şu bağlamda refarans aldıkları noktalar var,kabul etmedikleri noktalar var... Bir kere laikler,lakin İslami çerçevede.Atatürk'ü de bu bağlamda algılıyorlar... Devlet dine karışamaz,bütün dinlerin yaşaması için ortam hazırlar...Al sana laiklik....Onlar Atatürk'ün laikliğini böyle anlamışlar,başörtüsüne de bu bağlamda bakıyorlar... Kesinlikle sizin dediğiniz düzeni şu an savunmuyorlar...Sizin algıladığınız Şeriat düzenini...Bir zamanlar savunmuşlardı... Şimdi yöntem değiştirdiler içleri yine aynı diyeceksiniz...Müslümanlık ve yönetim anlamında çok büyük bir değişim geçirdiler...Bazen bunların yaptığına Müslümanlık adına şaşıyorum...Muhafazakarlığın ötesine geçiyorlar... Demokrasi yandaşılar Atatürk'e atıfta bulunuyorlar bu hususta ama mevcut düzene demokrasi bağlamında karşılar,demokratik bir düzen olmadığı için... Cumhuriyet rejimini savunuyorlar temelinde,bu noktada Atatürkçüler lakin bugünkü Cumhuriyet düzeninin dışında başka bir Cumhuriyet...(Hemen İslam Cumhuriyet'i der gibisiniz!) Aslında şu çok önemli:Bugün içnde yaşadığımız düzen,bize dayatılan düzen ne kadar Atatürkçü,Ne kadar Cumhuriyet'le örtüşüyor, ne kadar demokratik iyice irdelenmesi lazım... Ben de laikliği savunuyorum,Atatürk'ü seviyorum ama CHP veya bir başkasının Atatürkçülüyle,laiklik anlayışıyla benimki arasında dağlar kadar fark var... Şimdi bugün gerçek Atatürkçülüğü savunan kim?CHP'mi, ona çoğu zaman karşı çıkan Cumhuriyet gazetesi mi,bir başka duruş sergileyen Sarıgül'mü, Atatürk'ü yeniden yorumlayan Tuncay Özkan mı,bir başka açıdan bakan liberaller mi, saf Atatürkçü olduğunu ifade eden dinsizliği savunan, buna Atatürkçülük diyen ateistler mi? Sen bunların cevabını ver kim Atatürkçüymüş öğrenelim! KİM OKURDU,KİM YAZARDI, BU DÜĞÜMÜ KİM ÇÖZERDİ, KOYUN KURT İLE GEZERDİ, FİKİR BAŞKA BAŞKA OLMASA. AŞIK VEYSEL MUHABBETLE.... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Baştada dediğim gibi onlar başka Atatürkçü... Nasıl Atatürkçüler? Şu bağlamda refarans aldıkları noktalar var,kabul etmedikleri noktalar var... Kabul etmedikleri nokta, Atatürk Cumhuriyeti mi? Atatürk Cumhuriyeti yıkılmalıdır diyen Atatürkçüler ha? Şimdi bir gülücük işareti daha koyacağım ama yine kızacaksın... Bir kere laikler,lakin İslami çerçevede.Atatürk'ü de bu bağlamda algılıyorlar... Bir insan hem müslüman hem de laik olamaz diyerek laikliğe bakış açılarını ortaya koyanlar kimlerdi? Atatürk'ü de bu bağlamda algılıyorlar ha? Şimdi bir gülücük işareti daha koyacağım ama yine kızacaksın... Kesinlikle sizin dediğiniz düzeni şu an savunmuyorlar...Sizin algıladığınız Şeriat düzenini...Bir zamanlar savunmuşlardı... Baktılar böyle olmuyor, kaleyi içtenm feth etmek lazım ha? Yani: Şimdi yöntem değiştirdiler içleri yine aynı diyeceksiniz... Aynen öyle... Müslümanlık ve yönetim anlamında çok büyük bir değişim geçirdiler... Bu değişimin sebebi neydi acaba? Demokrasi yandaşılar Atatürk'e atıfta bulunuyorlar bu hususta ama mevcut düzene demokrasi bağlamında karşılar,demokratik bir düzen olmadığı için... Mevcut düzene bu bağlamda bir çok grup karşı. Ha şimdi onlar da mı Atatürkçü aslında? Cumhuriyet rejimini savunuyorlar temelinde,bu noktada Atatürkçüler lakin bugünkü Cumhuriyet düzeninin dışında başka bir Cumhuriyet...(Hemen İslam Cumhuriyet'i der gibisiniz!) :) E madem biliyorsun, ne diye savunuyorsun diye sorarlar ama Aslında şu çok önemli:Bugün içnde yaşadığımız düzen,bize dayatılan düzen ne kadar Atatürkçü,Ne kadar Cumhuriyet'le örtüşüyor, ne kadar demokratik iyice irdelenmesi lazım... Ah keşke herkes bunu tartışsa ve birşeyler yapsa değil mi? Ben de laikliği savunuyorum,Atatürk'ü seviyorum ama CHP veya bir başkasının Atatürkçülüyle,laiklik anlayışıyla benimki arasında dağlar kadar fark var... CHP ile benim de aramda dağlar var. Neden Atatürk deyince akla o geliyor anlamam... Şimdi bugün gerçek Atatürkçülüğü savunan kim? Şu yukarda bir şiiri kopyalamıştın ya, işte o şiirdeki sözlere laik olmaya çalışanlar Atatürkçüdür! Türban gibi anlamsız bir sorunu ülke gündemine oturtmakla olmuyor! Ekonomiyi berbat edip yalancı medya yaratıp herşeyi iyi göstermekle de olmuyor! Daha çok şey yazacağım ama şimdilik vaktim buna müsade ediyor. Daha nelerle olmayacağını siz de eminim biliyorsunuzdur da, dile getirmek mi istemezsiniz orasını bilmiyorum işte... Saygılarımla... Alıntı
Φ ezber_bozan Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 23 Şubat , 2008 İnançlı olmak toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir.. İNANÇ AKIL İLE AÇIKLANAMAZ..., Bırakın din kendi yerinde kalsın; "TOPLUMU AKIL YÖNETSİN" madem ki inanç zoraki bir tercih yani bir dayatma bu senin yaptığın ne ? akıl dayatması mı ? dini olanın aklı olmaz din, aklın afyonudur demeye getirmişin bende diyorum ki aklı az biraz çalışan insan mutlaka İslamiyeti seçer ayrıca ben, laikim diyeninde dinsiz olanında açık sözlüsünü severim en azından başkaları gibi takiye yapmazlar ne varsa koyarlar ortaya çizgini kaybetme devam Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.