Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 İran’da gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Ahmedinejat’ın başa geçmesi bölgede muhtemelen en çok Suriye’ye yaramıştır. Birleşmiş Milletler Hariri Suikastını Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı “Mehlis Raporu” 15 Aralık tarihinde Güvenlik Konseyi’ne sunulmuştu. Raporla beraber Suriye konusunda gerginliğin tırmanması ve yaptırımların gündeme gelmesi tartışılıyordu. Tüm dünyanın dikkatinin bu ülkeye odaklandığı bir dönemde yeni İran cumhurbaşkanının yapmış olduğu açıklamalar okların bu ülkeye yönelmesine neden olmuştur. İran’ın belli bir stratejinin ürünü olduğu belli olan bu yeni açılımları Ahmedinejat’ın İsrail ve Yahudilerle ilgili yaptığı radikal açıklamalar ile gündeme gelmiştir. Bu açıklamalar, öncelikle tüm dikkatlerin bu ülkeye yönelmesine neden olarak Suriye üzerindeki baskının azalmasına neden olmuştur. Yeni durum aynı zamanda Suriye’nin öneminin artmasına da neden olmaktadır. Suriye konusunda baskı ve askerî müdahale seçeneklerinin gündemde olmasının bu ülkenin radikalleşmesine neden olması mümkündür. İran’ın radikalleştiği bu dönemde, Suriye’nin de bu çizgiye kaymasını engellemek ve bir istikrarsızlık unsuru olmasını önlemek için bu dönemde baskı politikaları gündeme gelmeyebilir. İran’ın yeni dış politik açılımları, bu ülkeye karşı izlenecek politika konusundaki farklılıkları azaltarak Avrupa Birliği’ni (AB) ABD eksenine itebilir. Tıpkı Hariri suikastının Suriye konusunda bir uzlaşı sağlaması ve tüm dikkatlerin bu ülke üzerinde yoğunlaşması gibi aynı süreç İran için de yaşanabilir. Bu da Suriye’ye zaman kazandıracaktır. BM Güvenlik Konseyi’nin Hariri soruşturmasıyla ilgili olarak altı aylık uzatma kararı alması da Suriye’yi rahatlamıştır. Suriye ABD’de başkanlık seçimlerini ve Bush yönetiminin değişmesini beklemektedir. Bu nedenle ABD ile “zamana karşı bir mücadele” yürütmektedir. Mevcut durumu bu tarihe kadar taşıyabilirse yeni yönetimle beraber ABD’nin Irak’taki durumunun belli olacağını ve dolayısıyla kendi konumunun rahatlayacağını düşünmektedir. Bu düşünce içinde son gelişmeler Suriye açısından olumlu olmuştur. Suriye’nin rahatlamak için yapması gerekenlerden biri de, kendi konusunda oluşan fikir birliğini kırmaktır. ABD’nin baskısı karşısında AB’nin müzakereye dayalı yumuşak yaklaşımları Suriye’ye bir çıkış sağlıyordu. Hariri suikastı nedeniyle ortadan kalkan bu durumun yeniden inşası için Suriye’nin AB’yi tatmin edecek bazı adımlar atması gerekmektedir. Böyle bir strateji, ABD ve AB arasında oluşan baskı ve izolasyona dayalı ortaklığı kıracaktır. Alıntı
Φ SaNTo Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Sevgili zeynoo, Tesbitlerin çok güzel gerçekten Ortadoğunun, "arapsaçı" politik durumuna, daha şeffaf bir yaklaşım getirmişsin. Ortadoğu denince yıllar yılı süre gelen dikta rejimleri, bu rejimlerden beslenen terör grupları, petrol ve ABD geliyor akla. Keşke Ortadoğu halklarıda gelse.. Onlar silkinip bu üzerlerindeki "çöl kumlu" ölütopraklarını serpip, kaderlerine sahip çıkacak, aydınlanma, güç ve dirayeti gösterebilseler.. Bir gün, birgün "inşallah ! " olur. SaNTo... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 ilginç bir kimsenin hem bu "dikta rejimleri" ni eleştirip hemde o dikta rejimlerinin kurulamsını sğaalyan ve o rejimleri silahlandıran ülkeler için "medeniyetler buluşması" demesi, gerçekten ilginç bir. ortadoğu arapsaçı haline gelmiştir, ama bu ortadoğuyu kuvvetler çatışması için saha halien getirenler sayesinde olmuştur. Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 cyrano söylediğini anlayamadım,açıklarmısın Alıntı
Φ SaNTo Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 zeynoo senle alakası yok CYRANO bana diyor. Evet haklısın CYRANO ama bu bir zincirin halkalarıdır. Haksızlıkla mücadele edebilmek için, güçlü olmak, güçlü olmak için bilimsel altyapı ve teknoloji üretebilmek gerekmektedir. Ağlayıp kızmakla olmaz. "Allah bizi muzaffer kılarla"da olmaz. Çalışmayana, mücadele etmeyen, kültür ve eğitim altyapısına kurmayana Allah ne yapsın. Aydınlanmanın yolu aynı, ortak ve evrenseldir. Japonya apayrı bir kültürdür. Bak bugün ekonomik gelişmesi ve rekabetine rağmen aydınlanma yolunda, batı medeniyetiyle aynı paydada buluşmuştur. Başına yediği "atom bombasına" rağmen, düşmanlık ve kin uğruna, medeniyet meşalesini elinden bırakmamıştır. ABD ile ticari partner olmuştur. Bugün güçlü bir "dünya devletidir." Atom Bombası saldırılarına maruz kaldıktan sonra, o bakışla çok haklı görülecek "batı düşmanı muhafazakar" kesime rağmen, o kesimi yönetimden hızla tasviye edip, batıyla bütünleşen, ilerlemeci, aydınlanmacı yönetimi sayesinde ileri gitmiştir. Bugün, Hiroşima ve Nagazaki şehitlerini "vakur" bir şekilde anmaktadır. Ne Amerikan bayrağı yakılır ne havaya silah sıkılır ne intikam yeminleri edilir. Pireye kızıp yorgan yakmak olmaz. Atatürk'ün dediği gibi "medeniyet öyle bir ateştir ki ona uzak olanları yakar" Haklılıktan yana, halkçılıktan yana ilerlemek için, evrensel değerlerden kopmamak gerekir. Bugün ırkçı, tutucu Bush dünyayı kana buluyor doğrudur. Orada dün Clinton vardı. Depremde bölgeye, bizim politikacılardan önce gidecek kadar dost, askerden kaçacak kadar hümanistti. Sistem olsun. Yeterki özgür sistem olsun. Her karanlık aşılır. Bush'da tarihe karanlık bir kaza olarak geçer. selamlar, SaNTo... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 şimdi tabi bilmek lazım. eğitim denen şeyin ülkenin ekonomik şartlarıyla doğru orantılı bir denkleme sahip olduğunu, Diğer bir deyişle bir ülkenin bütçesinden eğitime ayrılan kaynak ne kadarsa o ülkenin genel eğitim seviyeside o kadar yüksek olur. Doğal kaynakları, yeraltı zenginlikleri madenleri yüzyılalrca avrupalı devletler tarafından gasp edilmiş, sömürülmüş afrika, kuzey afrika ve asya uluslarını "kültür ve eğitim " altyapısını kuramamakla itham etmek nedir? ortadoğulular, asyalılar neden eğitim alanında avrupanın gerisinde kalmışalrdır beceriksiz oldukları için mi. yoksa yüzyıllarca sömürge hayatı yaşayıp bırak eğitimi, milyonalrcasının üstünde oturdukları elmas, petrol yatakları londra, paris, amsterdam, lizbon, berlin de ki çocukların eğitimine kaynak olurken açlıktan öldükleri için olmasın. istersen bir cezayirliye, kardeşim bak fransızlara ne kadar ileriler eğitim alanında siz niye gerisiniz de bakalım ne cevap verecek sana. Bush kötü pis adam ama Clionton iyiydi öylemi. hımm Afganistan 'da sivillerin üzerine halı bombardıman uçaklarını yollayan, uçaklardan toz halinde sivilelrin üzerine kimyasallar atılmasını emreden Bill Clinton değilmi. Deprem için gelmiş te dostluk göstermiş. o ziyaret sırasında yapılan anlaşmalar falan önemli değil adam deprem acımızı paylaşmak için gelmiş. O yüzden ABD nin yaptığı deprem yardımı paksitan'ın yaptığının yarısı kadar Bush ırkçı tutucuydu Ama Clinton humanistti öylemi, buna ancak saflar inanabilir. Zira ABD nin devlet politikalarını ve uluslarası siyasetini ne Bush Ne Clinton belirler. bush Clinton'a oranla beceriksiz acemi bir siyasetçidir. onun dışıdna Clinton'la Bush arasında hiç bir fark yoktur. ABD Clinton döneminde de aynı oranda saldırgan ve ırkçı Bush döneminde de. uluslarası siyaset, medeniyet veya kültür işi değildir karşılıklı çıkarlar işidir. diplomaside tek kural vardır "çıkar". Alıntı
Φ SaNTo Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Sevgili CYRANO, Yazdığımla alakasız yazmışsın dostum anlamadım aksine ben sana bir uzakdoğu ülkesi Japonya'yı örnek vermiştim gelişmişlikte. Geri kalmışlık bir süreçtir. Gelişmişlik gibi. Faktörleri ayrı ayrı incelenebilir. Taaaaa işin başından. O neden ilerledi bu neden geri kaldı. Sömürü mü yaptı ? O halde o neden sömürü kaynaklarını eline geçirdi öteki geçiremedi. Falan..Neyse.. Bu uzun mevzu. Daldan dala sıçramak konuyu dahada çıkılmaz noktalara getirir. Eleştirel gözle elbette bakmalıyız ama o zaman "peygamberler" bile yaranamaz insanoğluna. Nitekim çoğuda yaranamamış Değil mi ki politikacılar yaranacak. Bu arada takdir ettiğin politikacı var mı merak ettim senin gözünden. Neyse, Afganistan bombaları yediğinde sütten çıkmış ak kaşık değildi. Başında Taliban rejimi, kolunda Bin Ladin ve yeşermekte olan El Kaide terörü vardı. Bak onun saldırıları Istanbul'a kadar uzandı.. + New Yorkta, gökdelende, bombalı araba eylemi yapmıştı. Neysem.. Bunlarda ayrı ayrı uzuuuun konular. Sende şimdi bana, Bin Ladin zaten Amerika'nın adamı diyeceksin. Bunda haklılık payında olacak. Girift politikalar ve politik ilişkiler şekillendirmiş bir dünyada yaşıyoruz. Bir yanda gelişmişlik ve sömürü, öte yanda geri kalmışlığın ve fakirliğin şekillendirdiği dikta rejimler.. Bakış açılarımız farklı olunca, aynı apartmanda yaşayan insanlar gibi sen deniz gören katından denizi anlatıyosun ben karşımdaki caddeyi ve insanları. İkisinde de haklılık payı vardır. Zaten öyle olmasa çok görüş olmazdı insanlar prottip olurdu. Ben diyorum ki tercih hakkım olsa, doğmak için Afganistan ve Amerika arasında net olarak Amerika'yı tercih ederdim. Bunun yanında bir yurttaşı olarak barış için çalışırdım. Hayatın gerçeği benim katımdan böyle gözüküyor. Barış ve gelişme yolu insanlığın ortak hedefidir veya olmalıdır. Kimi bombalı arabayla bunu patlatıyor, kimi bombalı uçakla. Kimi sömürerek, kimi kafa keserek barışa engel oluyor. SaNTo... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 tabiki sana öyle derim. Taliban'ı afgansitanda iktidara getiren Clinton değil midir ?. afgan halkının suçu ne. Clinton Taliban'ı afgansitanda iktidara getiriyor. sonra Aynı Clinton, Taliban'ı düşman belliyor afgansitanı bombalıyor. Şimdi burada kalkıp afganlara yüklenecek bir suç var mı. gelişmemişliğin tarihi derindir ama sonsuz değil sınırlı ve nettir "sömürgecilik" gayet açıktır. dünya tarihinde Sömürgeci devletler gelişmiş, sömürge olmuş devletler ise gelişmemiştir. Japonları bu konuya nasıl bir örnek verdiğindie anlamadım ki. sanki Japonlar sonradan gelişmiş bir devlet. Japonlar Hiroşimadan öncede gelişmiş bir sömürgeci devletti hiroşimadan sonra da gelişmiş bir devlet oldu. Hiroşima marduk gezegeninin dünyaya çarpması değilki, Japonyayı yıakcak bir şeyde değil, bir insanlık suçu, japonların direnişini kırmak için ve silahı denemek için atılmış bir bomba. bomba japonyanın sanayisini mi yoketti, madenlerinimi eritti. sonra senin medeniyet, uygarlık eşittir. avrupayla entegre olma mantığınıda anlamadım. AB neticede bir uluslararası ittifaktır. o ittifak ulusunun çıkarınaysa, katılrısın değilse katılmazsın bunun dışında bir kıstas yoktur. Alıntı
Φ SaNTo Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2005 İnan konuyu öyle dağıttın ki AB'lere geldik gene. Aslında temelde bizim ilk geri kalmışlığın nedenlerinden başlamamız lazım konuşmaya.. Sömürgeciliğin başlaması. Ekonominin şekillenmesi ve tarihsel materyalizme bakışlarımızı konuşmamız gerekiyor. Sanırım.. Çünkü ülkeden ülkeye,konudan konuya, bölgeden bölgeye atladıkça, bende demansa geçiyorum. Bu ara yoğun bir iş tempomda var laf aramızda. Şimdi abuk bir şey yazmayıp yarın yazim. Zaten baya geçde oldu daha soft şeyler takılalım birazda.. Selamlar, SaNTo... Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2005 HAYDAA BİZ NE KONUŞUYODUK BURDA NOLMUŞŞŞ Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 alt üst olan dengeler; 19.yy da ingiliz emperyalizmi ile yeni bir boyut kazanan ortadoğu, özellikle ekonomik ve jeo-stratejik gerekçelerle tarihin her döneminde ilgi alanı olmuştur.II.dünya savaşı sonrası ve 1948 tarihi ise ortadoğu için günümüze kadar uzanan sorunların başlangıcı ve huzursuzluğun temelidir.avrupa ve abd emperyalizminin ortadoğu da emellerini gerçekleştirmek amacıyla bölgeye tepeden indirdiği israil devleti ortadoğu sorununda büyük pay sahibidir. avrupa ve abd soğuk savaşın sona ermesiyle bölgedeki etkinliklerini arttırmaya başlamışlardır.gerek devletarası problem yaratma gerekse direkt saldırı abd nin stratejisi haline gelmiştir. ABD emperyalizmi “Büyük Ortadoğu Projesi” kapsamında başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere her yere müdahale etmekte ve buralardaki ülkeleri ehlileştirmeye çalışmaktadır. Irak’ın işgalinden sonra Suriye ve İran’ının sıkıştırılması karşılığını bulmuş gözüküyor. Suriye egemen sınıfları ve İran burjuvazisinin bir kesimi ABD ile uzlaşmak peşindedir. Ortadoğu’da Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün gibi ülkelerin başında bulunan ve çıkarlarını mevcut düzenin devamında bulan egemenler ABD’nin müdahalelerine karşı durmaya çalışıyorlar. İçeride gelişebilecek hareketlere karşı duran bu yönetimler muhaliflerini bastırmaktan da geri durmuyorlar. şimdi karşılaştığımız bu karikatür krizi işte bütün bu sayılan gelişmelerin ve olası bir savaşın avrupa ve abd kamuoyu nezdinde meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır. dini inançlar ile inatlaşarak ve çeşitli provakasyonlar yaratarak, ortadoğu etkinliğini arttırmak ve savaş zemini oluşturmak çabasındalar. Alıntı
Φ Ulyanov Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 Gönderi tarihi: 13 Şubat , 2006 Suriye icin iran gerilimi zaman kazanma acısından degerli olsa bile savasın kacınılmazlıgına dair bazı ipucları vardır. Bunlardan ilki irak savasında cıkan abd- ab ikililiginin(kısmen) yerini bir medeniyetler bulusmasına :(ehehehe) bıraktıgı ve bu medeni ülkelerin yasadıkları kimi sıkısmıslıkları aşmak icin bu ülkelere özgürlük (savas) getirmesi fikrende mutabakata varıldıgının görülmesidir. Karikatur meselesi tamda zeyno nun bahsettigi baglamda ele alınmalıdır. Bu acıdan baktıgımızda suriyenin ilimlilasması emperyalizm acısında pek kıymetli bir arguman degildir. Yeni bir hariri suikasti yaratmak vs de o kadar zor diil biliyoruz. Ortadogu halklarının kendi kaderlerini tayin etme meselesi de cok kritik olmakla birlikte bu ancak abd ve ab emperyalizmine karsı yurutulecek yurtsever bir kavgadan gececektir ve orta doguda bu kavganın tohumları mevcuttur. Hatta bu tohumlar bazı orneklerde filizlenmistir demek sakıncalı olmasa gerekir. Ancak kritik olan bir baska baslık emperyalizmin daha guclu oldugu bolgelerde de artık yenilgi alma olasılıgıdır. Bu gun latin amerikada yasanan surec ciddi anlamda iran yada suriye saldırıları onunde bir engel olusturmaya adaydır. Takip eden dostlarımız hatırlayacaktır kuba ve venezuella hukumetleri iran ve suriye ile iliskilerini guclendirmek yonunde bazı adımları atmaya basladılar bile. Önümüzdeki dönemin anti emperyalist mücadelerin dönemi olacagı ortak bir temenni olmanın yanında nesnel zemini giderek olgunlaşmaktadır. Mesele bu cografyaların dısına bu meselenin sıcrayıp sıcramayacagıdır. Ve türkiyeli yurtseverler ülkelerinde anti emperyalizmi yukseltmek icin daha cok caba harcamalıdır. Türkiyede kurulacak anti emperyalist nitelikli bir iktidar bölgede ki dengeleri alt ust etmek icin gerekli ve korkunc derecede önemlidir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.