Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Devrimkeşlik Üzerine


Misafir isimsizuye

Önerilen İletiler

İnsana âit en temel vâroluşsal özellikler şüphe yoktur ki ölüm korkusu, yalnızlık endişesi ve özgürlük duygusudur..

 

Bu özellikleri gözetmeyen hiçbir dilsel yapı (söz gelişi: edebiyat yapıtları, siyâsî söylemler, dînî dogmalar vb..) ayakta duramaz, insanlığın kalbine nüfuz edemez..

 

Ve dolayısıyla bir insana herhangi bir düşünceyi, görüşü veya fikri aşılamanın en kolay ve en etkili yolu bu özellikleri gözetmektir..

 

Misâlen hemen tüm ideolojiler insanları kendi yalnızlıklarından kurtarma, onları özgürleştirme ve ölümsüzleştirme iddiâsındadır..

 

Aynı yolda yürümeyen insanların bu özelliklerin altında ezilecekleri yönünde propaganda yaparlar ki propaganda sanatının özü de kullandığı enstrümanlar mârifetiyle bu üç sesten oluşan bir eser icrâ etmektir..

 

Ve bu üç vâroluşsal özellikle ilgili olarak söylenenler önünde sonunda gelir, insan bedeniyle ilgili bir anlatıya dayanır..

 

Misâlen kapitalizm kendini bu özelliklerde temellendirirken insana üretim yoluyla sonsuz bir özgürlük duygusu vaad eder, sistemin sigortası konumunda olan refah devleti anlayışıyla yalnızlık endişesini törpüler ve ölüm korkusunu unutturmaya çalışır ve bütün bunlar olurken insan bedenini makineleştirir, üretim mekanizmaları içinde bir çark hâline getirir..

 

Buna karşı çıkma ve karşıtını kendi içinden çıkartma iddiâsında olan Marksizm ise ölüm korkusunu yabancılaşmanın bir formu kabûl ederek yok sayar; yalnızlık endişesini totalitarizmle, özgürlük duygusunu ise metâlaştırılmış cinsellikle aşmaya çalışır ve bütün bunlar olurken o da insan bedenini makineleştirir; bedeni bir tür üretim aracı hâline getirerek kendi meşruiyetini sürüye katılacak yeni insanların sayısında arar..

 

Örnekleri arttırmak mümkün; fakat gerek yok..

 

İmdi bizim için fevkalâde önemli olan şu iki soruya cevap arayalım:

 

Bugün îtîbârîyle Kemalizm niçin fetret devrini yaşıyor?

 

Ve bugün îtîbârîyle Kemalizmin bir siyâsî partisinin olmayışı acabâ bir neden midir yoksa sonuç mu?

 

Uzunca bir süredir bu iki soru kafamı kurcalıyordu; fakat net bir cevap veremiyordum; ne var ki mütâreke yıllarında zararlı cemiyetlerle ilgili bir araştırma çerçevesinde Nutuk’u yenibaştan birkez daha okuyunca aslında başından beri bildiğim; fakat bir türlü fark edemediğim bir gerçeği sonunda anlayabildim:

 

Kemalizm tamâmiyle pragmatik bir ideoloji ve insanın vâroluşsal özelliklerini gözetmiyor..

 

Kemalizm millî devlet olmak ve bunu korumak için millî ekonomi ve millî kültür ilkelerine dayalı ve târihsel koşulları gözeten pragmatik bir ideoloji..

 

Gâzî, Nutuk’ta ne söylemişse bunların hemen hepsini birincil kaynaklarla temellendiriyor, içinde olduğu târihsel koşullarda ülkesi ve milleti için en doğru olduğuna inandığı yoldan gitmek için gösterdiği azim ve kararlılığı anlatıyor; fakat özgürlükle ilgili ve hepimizin kulağına bir şekilde yerleşmiş sözleri dışında insanın vâroluşsal özellikleri hakkında elle tutulur hiçbir şey söylemiyor; temellendirmelerini bu minvâlde oluşturmuyor..

 

İmdi bu, Kemalizmin bir eksikliği midir, diye soracak olursanız cevâbım kuşkusuz evet olacaktır; fakat bu eksikliğin kaynağını soracak olursanız şu tahmîni yapabilirim:

 

Gâzî’nin neredeyse tüm yaşamı savaş alanlarında geçti ve arkasına aldığı halk desteğiyle birlikte inşâ ettiği rejimi temellendirmeye çalışmaktan ziyâde bunu güçlü kılmaya uğraştı ve bu boşluğu tamamlaması için dönemin aydınlarını görevlendirdi..

 

Bu sanırım isâbetli bir tahmin olacaktır; fakat o zaman da şu açmazlarla karşı karşıya geliyoruz:

 

Cumhuriyet aydınları kendilerine yüklenen bu görev ve sorumluluğu a) idrâk edebilecek felsefî olgunluk düzeyine erişmişler miydi, cool.gif ellerinde bunları sağlayacak enstrümanlar var mıydı, c) okuma-yazma oranının yerlerde süründüğü bir devirde bu hareket amacına ulaşabilir miydi..

 

Yâkup Kadri, Ömer Seyfettin, Hâlide Hanım, Memduh Şevket, Ziyâ Osman, Cevdet Kudret..

 

Bu isimlerden hiçbiri Kemalizmin eksik bıraktığı unsurları tamamlayamıyor ve aslına bakarsanız Gâzî’nin Nutuk’ta bir devlet adamı kimliğiyle yaptığını edebiyatta yapmaya çalışıyorlar..

 

Pekî bu boşluk ilk defâ ne zaman fark edildi ve giderilmeye çalışıldı diye düşünecek olduğumuzda ise târih bizi 12 Mart dönemine götürüyor..

 

68 kuşağının öğrenci hareketiyle çaktığı kıvılcım ve sonrasında geliştirilen millî demokratik devrim hareketi ve bu hareketin aydın çevresi Kemalizmi anlama ve insanın vâroluşsal özellikleriyle bağını kurma konusunda Cumhuriyet aydınlarından çok daha ilerideydi..

 

Ne var ki “sosyâl gelişmenin ekonomik gelişmeden çok daha hızlı geliştiği” gerekçesiyle bu sürece müdahâle etme ihtiyâcı duyan bâzı çevreler Kemalizmin yeniden egemen olmasının önüne geçtiler..

 

12 Eylül’e gelindiğinde ise bu çabalar doruk noktasına ulaşmıştı; bu amaca hizmet eden kitaplar yakılmış, plâklar toplatılmış, filimler yasaklanmıştı..

 

Pekî ya bugün?

 

Görebildiğim kadarıyla bugün îtîbârîyle Kemalistler arasında müthiş bir devrimkeşlik hâkim!..

 

İmdi müsaade ederseniz önce ‘devrimkeş’ kelimesinden bahsedeyim:

 

Bilindiği gibi ‘keş’ kelimesi Farsça bir kelime ve anlamı: ayyaş; yâni “içkiye düşkün”, eski dille: “bekrî”. Ama aynı zamanda da Türkçemize yerleşmiş önemli bir ek; sonuna eklendiği kavramın istem dışılığına, bu kavramın karşılığı olan eyleme duyulan bilinçsiz açlığa gönderme yapıyor; misâl: ‘esrarkeş’..

 

Dolayısıyla pek çok kavrama ‘keş’ ekini ekleyerek dilimizi zenginleştirebiliriz; bundan da öte: olgu ve olayları isimlendirmede en doğru ve en etkili yollar bulabiliriz; tıpkı bendenize âit ‘devrimkeş’ kelimesinde olduğu gibi..

 

Devrimkeşlik de aslına bakarsanız esrarkeşlik gibi birşey; her ikisi de vücutta kısa bir süreliğine yüksek bir tatmin sağlasa da uzun vâdede beyin hücrelerinin ölümüne, zihin faaliyetlerinin ve düşünme süreçlerinin tahrîbine neden oluyor..

 

Ne kadar acıdır ki başta birtakım internet siteleri olmak üzere belirli birtakım ortamlarda teknolojinin avantajlarından da yararlanan kimi sözde Kemalistler devrimkeşliğin âlâsını yapıyor..

 

Şu tartışma programlarına/forumlarına bir bakın: bu sözde Kemalistler fikir üretme, karşı tarafın fikirlerini çürütme; daha da önemlisi: insanın vâroluşsal özelliklerini gözetmede ne kadar da büyük bir acziyetin içindeler böyle..

 

İşleri güçleri türbanla ilgili hamâsî bir yığın lâf salatası..

 

Orta malı olmuş idik bidik deyimlere medâr bir yığın sâf-i zırva!..

 

Düşünmüyorlar; çağrışım kuruyorlar!..

 

Oysa millî demokratik devrim hareketi böyle miydi!?

 

Ve ne kadar acıdır ki insan ruhunu derinden etkileyen, gerçeği kendi sıradanlığı içinde göstermekle yetinmeyip geniş halk kitlelerini peşinden sürüklemeyi başaran fikirler üreten gerçek Kemalistler bugünlerde Hatırla Sevgili isimli o ucuz aşk romanı dizisi başta olmak üzere “kapitalizmin ideolojik aygıtlarında” harcanıyor ve daha da kötüsü: bu sözde Kemalistler ağızlarının suyunu akıta akıta bu saçmalıkları izliyor, tatmin oluyor..

 

Kendilerine yarattıkları bu sanal panayırda orgazm üstüne orgazm!..

 

İmdi popüler kültür kocaman bir hapishâne, bu devrimkeşler de kapitalizmin kucağına müebbet!..

 

Efendim daha önce bir yazımda “Kemalizmin en önemli sorunu Kemalistlerdir!..” demiştim; hâlâ aynı görüşteyim..

 

Ve bu sözüme şunu eklemek isterim: Kemalistlerin en önemli sorunu devrimkeşliktir!..

 

İnan olsun, zamânı geldiğinde sinekler gibi düşüp ölecekler; onlar için üzülürsem nâmerdim; ama bu arada Kemalizm yara alıyor ve az önce bahsettiğim bu boşluk bir türlü doldurulamıyor ki benim üzüntüm buna!..

 

*

 

Ek: iyisi mi sözlerime geçen gün bu konularla ilgili yazdığım bir şiirle son vereyim:

 

 

Çabuk gel devrim

 

 

Rüzgar çekildi, hava çoktan karardı;

 

denizin dibinde batık bir sancı..

 

balıkların ağzında plâstik şişleler..

 

yosunlar bile artık yosun gibi kokmuyor;

 

herşey sentetik..

 

bu kayıklar,

 

kim bilir kaç deniz gezmiş bu sandallar, bu tekneler, bu gemiler

 

niçin bu pis kokuyu duymuyorlar!..

 

Anadolu’nun bağrından süzülüp gelen;

 

öylesine saf ve öylesine temiz,

 

öylesine duru ve öylesine berrak bu çaylar, bu dereler, bu ırmaklar

 

hangi denize varıp karışıyorlar!?

 

be hey ala yiğit,

 

be hey yiğidim;

 

keşke sana düşmeseydi dünyâyı kurtarmak!..

 

 

Bak, duyuyor musun, şavk-ı bedir sofrayı kurmuş,

 

gizli gizli kederler yüklenir..

 

gözünü şu zavallı insancıklara dikmiş,

 

bakar Allah bakar, dirlik dilenir..

 

duyuyor musun, nasıl da vuruyor tellere;

 

lâkin hüner telde değil, mızrap tutan eldedir..

 

Ey bu kederime ortak olan şavk-ı bedir,

 

devrimin adı umutmuş meğer!..

 

bilirsin, görürsün, anlarsın hâlimi;

 

öyleyse dem tut söyleyeceklerime:

 

 

Avucumdaki avazı yalan mı sanırsın

 

Kadim yoldaşını susuz mu bırakırsın

 

Yoluna adanmış bu gönlü hakir mi görürsün

 

Çabuk gel devrim, gayrı derman kalmadı dizimde

 

 

Alkım Saygın

 

05.01.08

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazıda büyük bir "Atatürk sevgisizligi" var!!!

 

1.si, adam Kemaliz min temelini zaten bilmediği için, bu temelin varoluşla ilgisi olmadığını düşünüyor. Oysa Kemalist devrim temelleri 7000 yıl öncesine dayanır. Merak eden araştırır! Türk tanımı nereden gelir, Türklük nedir, yada taaa o dönemde Atatürk ün nasıl bir irade ile başa geldiğinin tanımının nasıl yapıldığı falan filan ayan beyan ortaya çıkar...

 

2.si, adam zaten Atatürk Devrimleri nin karşısında. Bunu direk yazmadan, güya Kemaliz içindeki yarayı (ki yok böyle birşey) işaret ederek, oluşan zeminin suçunu da onca Kemalist düşmanı vatan hainlerinin yediği haltlara değilde, Kemalistlere yamamaya çalışıyor...

 

3.sü, bu sahislar hayatında "Gençliğe Hitabe" yi okumamış, yada okumaktan haz etmemiş ki bu keliemeleri sarfetmiş.

 

 

4.sü, Bunca yazdıkları yetmez gibi yeni devrimler peşinde koşmayı da "hadi be oradan" diyerek aşağılamıştır...

 

Hülasa, tamda AKP nin istekleriyle Kemalizm eleştirisi yapma cüretini gösteren birinin yazısını okumuş bulunuyoruz hissini veriyor!!! buda ayri bir basari

 

 

:shuriken:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.