Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Türkiye genelinde yaşanan kundaklama olaylarında gözaltına alınan 72 kişi arasında bir çok üniversite öğrencisinin de bulunduğu bildirildi.

İstanbul'da, araç yakma olaylarına karışan aralarında PKK'nın üniversiteleri de kapsayan gençlik yapılanması Yurtsever Özgür Gençlik Hareketi'ne üye 15 öğrencinin bulunduğu 28 kişi telsiz frekansları deşifre edilerek yakalandı. Yakalananlardan biri geçtiğimiz yıllarda ÖSS'de Diyarbakır birincisi olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi çıktı.

 

Üniversite öğrencileri 10 yıldır kullanılıyor

 

Üst düzey bir emniyet yetkilisi, örgütün üniversite öğrencilerini 1997 yılında eylem için kullanmaya başladığını belirterek, "1997'de yüzlerce öğrenci okullardan alınarak Yunanistan'da bulunan 3 kampta eğitildi. Eğitimlerinin ardından şehirler ve kırsal alanlara gönderildi. DTP mitinginin iptal edilmesiyle molotoflama eylemlerine karışan molotof timlerinin yakalanması nedeniyle üniversite yapılanmasına örgüt yönetimi talimat verdi." dedi.

 

Boğaziçi'li ÖSS birincisi de tutuklandı

 

Terör örgütü PKK'nın Demokratik Türkiye Partisi'nin (DTP) İstanbul'da iptal edilen mitinginin ardından molotoflama eylemi talimatı verdiği belirtiliyor. Eylemlere karışan, aralarında geçtiğimiz yıllarda Diyarbakır ÖSS birincisi olarak Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan bir öğrencinin de bulunduğu molotofçuların tutuklanmasından sonra örgüt yönetiminin gençlik yapılanması olan Yurtsever Gençlik Hareketi'ne kundaklama eylemleri için çağrıda bulunduğu, yapılan istihbari çalışma sonucu ortaya çıkarıldı. Gençlik Hareketi de 19 Aralık'tan itibaren eylemlere başladı.

alıntı Milliyet gazatesi

 

Şimdi bu yukardaki yazıyı okuyunca aklıma her zamanki soru takıldı neden bu saldırgan akıl fukaraları hep aynı siyasi görüşten çıkıyor?

İnsanların arabalarını kundaklamakla ellerine ne geçiyor yada atm leri kırarak yada parklardaki çiçekleri sopayla döverek?

Bu nasıl bir ideolojidirki temeli zarar ziyan öldürme dövme her türlü şiddet üzerine kurulu?

ÖSS birincisi olmuş bir üniversite öğrencisi genç bir insan nasıl oluyorda bu tip eylemlerde en önde yer alıyor?Huzur bozmakla neyin ıspatı yapılıyor?Ne mesajı vermeye çalışıyorlar?bu nasıl bir hezeyandırki her şeye herkese nefretle bakıyorlar?

Gönderi tarihi:
Türkiye genelinde yaşanan kundaklama olaylarında gözaltına alınan 72 kişi arasında bir çok üniversite öğrencisinin de bulunduğu bildirildi.

.

.

.

ÖSS birincisi olmuş bir üniversite öğrencisi genç bir insan nasıl oluyorda bu tip eylemlerde en önde yer alıyor?Huzur bozmakla neyin ıspatı yapılıyor?Ne mesajı vermeye çalışıyorlar?bu nasıl bir hezeyandırki her şeye herkese nefretle bakıyorlar?

 

Bu eylemler sözün bittiği yerdir;kalkıp da kendi halindeki vatandaşların mallarına olan bu tecavüzlerin hiçbir mazereti olmaz,olamaz!

Gönderi tarihi:
Türkiye genelinde yaşanan kundaklama olaylarında gözaltına alınan 72 kişi arasında bir çok üniversite öğrencisinin de bulunduğu bildirildi.

.

.

.

ÖSS birincisi olmuş bir üniversite öğrencisi genç bir insan nasıl oluyorda bu tip eylemlerde en önde yer alıyor?Huzur bozmakla neyin ıspatı yapılıyor?Ne mesajı vermeye çalışıyorlar?bu nasıl bir hezeyandırki her şeye herkese nefretle bakıyorlar?

***********

Ne olacak sanki ...Yakalananlar 3-5 gün sonra serbest bırkılacak aynı kişiler bu sefer bu seferde 1 mayıslarda,nevruzlarda yine aynı olayları yapacak ortalığı yakıp yıkacak.

Bunun başka yolu varmı sizce....

Gönderi tarihi:

Bence cezayı ağırlaştırsınlar adamların tüm emeği gitti.Belki adam o arabayı almak için 10 yıl çalıştı emek döktü ama bir eylem için arabaı gitti devlet arabaları geri vercek mi kundakçılar serbest kalınca yine araba yakacaklar.

Gönderi tarihi:

okumakla adam olunmuyor önce bunu iyice anladık... eğitimin ne kadar rezalet durumda olduğunu da görmüş olduk... biz okullarımızda kimleri nasıl yetiştiriyoruz?

 

ve sanıyorum ki bu saldırılar ve hainlikler artacak... çünkü milletin büyük kısmı uyanıyor gerçekleri görmeye başlıyor hepsi uyanmadan işi bitirmek istiyecekler... yıldırmak, pes ettirmek, ver kurtul durumuna getirmek için, askerin ve milletin geri adım atması için, 80 yılın planında son aşama bunlar...

 

1919'un İstanbul'unda, ve Güneydoğusunda Kürt ayrılıkçılar kimlerle işbirliği ve ortaklık içindeyse bugünde aynı yerden destekleniyorlar... ancak bu işin okullara sıçraması çok vahim sonuçlar doğurur acil önlemler alınmalı...

Gönderi tarihi:
***********

Ne olacak sanki ...Yakalananlar 3-5 gün sonra serbest bırkılacak aynı kişiler bu sefer bu seferde 1 mayıslarda,nevruzlarda yine aynı olayları yapacak ortalığı yakıp yıkacak.

Bunun başka yolu varmı sizce....

 

 

Bence cezayı ağırlaştırsınlar adamların tüm emeği gitti.Belki adam o arabayı almak için 10 yıl çalıştı emek döktü ama bir eylem için arabaı gitti devlet arabaları geri vercek mi kundakçılar serbest kalınca yine araba yakacaklar.

 

Madde 152 -

 

MALA ZARAR VERME

 

Madde 151 - (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

 

(2) Mala zarar verme suçunun;

a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak,

İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza iki katına kadar artırılır.

 

Madde 220 - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

 

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

 

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

 

CMK:91 (3) Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir.

 

3-5 gün sonra serbest bırakma hadisesi budur. Suçlu yada suçsuz herkes gözaltına alınıyor ve suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırıkalıyor. Veya suçlu olduğuna dair delil bulunamadığında diyelim.

 

Yargılanma meselesine gelirsek; Mala zarar vermeden, örgüte üye olmadan ve örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlemekten yargılanacaklar. Nitelikli haller de gözönüne alındığında, her bir suç için ayrı ayrı olmak üzere cezaya hükmedildiğinde veya şartlarını taşımak kaydıyla zincirleme suça sokulursa bu kişiler çok uzun sayılacak sürelerde hapis cezası alırlar. Cezayı ağırlaştırmayı gerektirecek bir neden yoktur...Nihayetinde bu suç mala zarar vermedir. Yukardaki cezalar toplandığında 40-50 yıl hapis cezası ve belki daha fazla da olabilir.

 

Arabaların parasının ödenmesiyle ilgili kısma gelirsek; bugüne kadar devletimiz böyle bir düzenlemeye gitmemiştir. Haklılık payı da vardır. Zira çok da değerli olmayan arabalarını yakabilecek vatandaşlarımız dahi vardır devletin verecek olduğu parayı almaya çabalayan.

 

Terör olayları neticesinde zarara uğrayan kimseler dava açabilirler ve mallarına gelen zarar kadar devleti tazminata mahkum ettirebilirler. Devletin asli görevi halkın güvenliğini temin etmektir. Bu güvenliği yerine getiremediğinde ortaya çıkan zarardan sorumludur. Daha önce Doğuda PKK'nın yakmış olduğu köyler veya halktan bazılarına gelen zararlar neticesinde Devlete karşı davalar açılmış ve mağdurlar davaları kazanmışlardır. Bu sebeple arabaları yananlar Devletin görevini yerine getirmediğinden bahisle dava açmalı ve zarar kadar tazminat talep etmelidir.

 

Konuyu tam hukuk forumlarındaki hale çevirdim...Allah benim müstehakımı verecek...Bugünlerde hukuki meselelere kafayı bozdum ya ondan cevap verme gereği hissettim...Selam ve saygılarla...

Gönderi tarihi:
Madde 152 -

 

MALA ZARAR VERME

 

Madde 151 - (1) Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

 

(2) Mala zarar verme suçunun;

a) Yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak,

İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza iki katına kadar artırılır.

.

.

 

Arabaların parasının ödenmesiyle ilgili kısma gelirsek; bugüne kadar devletimiz böyle bir düzenlemeye gitmemiştir. Haklılık payı da vardır. Zira çok da değerli olmayan arabalarını yakabilecek vatandaşlarımız dahi vardır devletin verecek olduğu parayı almaya çabalayan.

 

Terör olayları neticesinde zarara uğrayan kimseler dava açabilirler ve mallarına gelen zarar kadar devleti tazminata mahkum ettirebilirler. Devletin asli görevi halkın güvenliğini temin etmektir. Bu güvenliği yerine getiremediğinde ortaya çıkan zarardan sorumludur. Daha önce Doğuda PKK'nın yakmış olduğu köyler veya halktan bazılarına gelen zararlar neticesinde Devlete karşı davalar açılmış ve mağdurlar davaları kazanmışlardır. Bu sebeple arabaları yananlar Devletin görevini yerine getirmediğinden bahisle dava açmalı ve zarar kadar tazminat talep etmelidir.

 

Konuyu tam hukuk forumlarındaki hale çevirdim...Allah benim müstehakımı verecek...Bugünlerde hukuki meselelere kafayı bozdum ya ondan cevap verme gereği hissettim...Selam ve saygılarla...

sevgili karabekir kardesim yazdiginiz kanunlarin hangisi uygulaniyor?

Uygulananan kanunlarda, Gelen aflarla önemini kayip rdiyor..

Gönderi tarihi:

Yukarıda Bekir'in yazdıklarını okuduktan sonra suç ceza kanunun derhal yeniden düzenlenmesinin talep edilmesi lazım diye düşündüm.

Bu tip eylemlere verilecek cezaların daha sert daha katı olması gerekiyor.Cezanın büyüklüğü suçun yaptırım gücünü azaltır.

Gönderi tarihi:

Selamlar...

 

Cezanın uygulanmadığı veya af sorunu; Son af tarihi hayli eskidir. Bu hükümetin böyle bir genel af tasarrufu yoktur olması da uzak ihtimal olarak görünmektedir.

 

Cezanın caydırıcılığı ceza hukukunda sürekli olarak tartışılmaktadır. Hatta eski TCK madde 450'de kan gütme saikiyle adam öldürme suçu düzenlenmiş ancak bu madda dahi kan davalarını istenilen şekilde azaltmamıştı. O maddede oysaki en önemli ceza olan idam hükmü yer alıyordu.

 

Bana kalırsa idamdan daha üstün bir ceza yoktur. Bu dahi suçu engellemiyorsa; ceza tek başına suçu engellemeye yetmez demektir. Bugün giderek ceza hukukunda yaygınlaşan görüş; suçlunun tekrar topluma kazandırılmasıdır. Bu yüzden idam cezasına dönüş mümkün görülmemektedir. (Ben olmasından ve uygulanmasından yanayım o ayrı hikaye)

 

 

Yukardaki maddelere göre 3 tane araç yakma suçunun cezasını hesaplayalım. Her defasında yüksek hadden ceza verileceğini belirteyim önce.

Bir araç yakmadan dolayı önce 3 yıl ve ardından iki katına kadar artırılarak 6 yıl hapis verilecek. Örgüt üyeliği nedeniyle erilecek ceza da 4,5 yıl yapacak. 3x6=18 yıl ve 4,5 yıl da örgüt nedeniyle 22,5 yıl hapis cezası verilecek. İçerde yatmayı gerektiren süre 3/4...(22,5/4)X3=207 ay hapis...17,25 yıl hapis...Üç tane araç yakmaktan dolayı 17,25 yıl hapis yatması gerekiyor 2 tane için 4,5 yıl çıkartın. diğeri için de 4,5 yıl çıkartın. Yani örgüt faaliyeti kapsamında bir araba yakmaktan dolayı

8,25 yıl bilfiil içerde kalınması gerekir.

 

Bu süre ise hiç de azımsanmayacak bir süredir...

 

 

Koşullu salıverilme

MADDE 107.- (1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.

(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.

 

(4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler

 

(13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün;

a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezasının aynen,

 

Suçluya verilen cezanın infazı için uygulanacak madde budur. Araç yakanlara verilen cezanın 3/4 çektirilmeden hükümlü şartla salıverilemez. Sanırım 2 gün önce birkaç kişi ellerinde yanıcı madde taşırken yakalandılar. Bu kişiler hakkında 7-11 yıl hapis isteneceği belirtildi. İsteyeni kim tutar. :devil: Başka bir suç işleyip işlemedikleri belli değil. Ama her hal-u karda bu kişiler önemli denecek hapis cezaları alacaklar. Bir de suçu işledikleri sabit olanlara bakalım.

 

Hikayeyi kesip gerçeğe dönersem;

 

Adalet teşkilatına olan güven fena halde sarsılmış haldedir. Bu sorun sadece kanundan kaynaklanmamaktadır. Zira;

 

Güvenin sarsılmasıyla ilgili hadiselerden bir tanesine değineyim. Cumhuriyet Savcıları önüne gelen dosyalarda sürekli ve fazladan istemlerde bulunmaktadır. Savcıya iste demişler...Arkasından hakim suçlamaların birçoğunun havadan civadan şeyler olduğuna hükmedecek amiyane tabirle...Adama 30 yıl istenecek hakim 5 yıl verecek...Ondan sonra da adalete olan güven yerinde duracak...Bu mümkün değil. Sadece bu değil adalete olan güveni sarsan da konumuz tam olarak bunlar değil.

 

Şu anki gerek ceza kanunu ve gerekse cezaların infazı hakkında kanun (ki bu kanunla suçlunun çekeceği ceza ağırlaşmıştır) caydırıcılık bakımından yeterlidir. Ama şu anda mesela orman yakmayla ilgili bir düzenleme mecliste bulunmaktadır. Ceza kanunu çıkan her hadisede tekrar tekrar değiştirilemez. Bu onun niteliğine aykırıdır. Bugün araç yakmayla ilgili bir madde istersek yarın iki tane otobüs kaçırılır onun için ayrı bir madde ertesi hafta üst üste 24356 tane balıkçı ağı çalınır ona ayrı madde vs. vs...Kanunlar yeterli, yeter ki cezayı alanlar hapishane yerine gece kulüplerinde cezayı çekmesinler...

 

Son söz olarak içimdeki caniliği biraz ortaya koyarsam eğer; Bu araç yakanların ele başlarından bir iki tanesinin üzerine benzin döküp ibret-i alem için yakacaksanız; hem araçları yananların gönlü ferahlayacak hem de gerçek bir ceza nasıl olurmuş terörist olduğunu sanan ah.maklar (asıl terörist öyle olmaz ellerini başkasının yanan bedeninde ısıtandan olur; şakaaaa) görecek...Ben de bu soğukta yanan ateşte uzatıp ellerimi ısıtacağım... :devil::devil::devil:

 

Saygılarla...

Gönderi tarihi:
Yüce Divan'ın (Anayasa Mahkemesi) Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın hakkında beraat kararı verdiğini biliyorsunuz. Karara tabii ki bir şey dediğimiz yok. Ancak Koray Aydın için düzenlenen iddianamenin "216 yıl hapis cezası" istemiş olduğunu hatırlayınca, Yargı'nın arzettiği manzaraya bakıp şaşkınlığa düşmemek de imkansız doğrusu. Sanık hakkında (hem de Yüce Divan'ın huzurunda) 216 yıl hapis cezası iste, ama dava beraat ile sonuçlansın... Bu kadarı da biraz fazla olmuyor mu?

 

Kürşat Bumin...

 

Demek istediğim işte böylesi hadiselerdi...

Gönderi tarihi:

Öncelike Bekir hoşgeldin. Sevindim seni gördüğüme.

 

Ülkemizde son dönemde en çok duyduğumuz şeyler bunlar. 1, Cezayı ağırlaştırsınlar, 2, İdam yeniden yasalaşsın.

 

Şimdi bir adam örgütsel eylem olarak bir aracı yakıyorsa, o adamın alacağı ceza zaten örgüt üyeliği, eylem, mülke zarar vermek, huzur bozmak vs ağır bir cezadır. İdam konusuna sonra değinirim.

 

Ama biz dünyayı belli bir süre gerisinden takip etmek konusunda iyi olduğumuz için. İşin öbür boyutu yani asli boyutunu atlıyoruz. "Suçun engellenmesi" boyutunu. Huzur ve asayişi sağlamanın iki unsuru vardır. Birisi suç teşkil eden fiillere öngörülen cezalar. Öbürü devletin kolluk kuvvetlerinin suç işlenmesinin önüne geçmesi. Yani kolluk kuvvetlerinin görevi suç işlendikten sonra suçluyu bulup adalete teslim etmek değildir sadece. Asli görevi suçun işlenmesini engellemektir. Dünya cezaları ağırlaştırarak tatmin sağlamak yerine, suçun önlenmesine yönelik çalışmalara ağırlık veriyorlar.

 

Bunda ütopya Azınlık Raporu filmindeki gibi suçlu suçu işlemeye beynen karar verdiği anda müdahele etmektir. Gerçekte ise istihbarati olarak agah olmak. Ve engelleyici tedbirleri almaktır.

 

Arabaları yakan teröristler Bekir'in yaptığı gibi matematik hesabı yapıp "şimdi şöyle olsa şu kadar yıl yatarım, üyelik+eylemden şu kadar alırım, iyi halden şu tarihte çıkarım" diye düşünüp evde ona göre mi karar veriyordur bu eylemi yapmaya ? Yoksa "yakalanır mıyım, yakalanmaz mıyım" ı mı düşünüyordur.

 

Arkadaşlar çok açık konuşacağım. Saat gece 12'ye gelince bir semtteki ekip otoları bölgelere ayrılıp kahvehaneler, açık bakkallar, tekel bayiileri, internet kafeleri dolaşıp "sakal" dediğimiz haracını alıyorsa o sırada çok suç işlenir. Ben kendi semtimden örnek vereyim mesela. Saat 12 olur ekip otoları Yedikule'den, Samatya, Cerrahpaşa, Küçük Langa, Aksaray'a kadar olan caddede bulunan yüzlerce, bakkal, tekel bayii, kahvehane, internet kafeleri tek tek dolaşıp "sakal" larını almaya başlar. 2-3 saat sürer bu tabi kolay değil o kadar dükkan :) O saatlerde sahil kordon boyu ise, gaspçılar, tinercilerin rahat çalışabildikleri saatlerdir.

 

Bu işin klasik küçük örneği. Fakat gerçekten biz suçun önlenmesi konusunda ne aşamadayız ?

 

Suç oranlarının bize göre katbekat düşük olduğu ve her geçengün düşen ülkeler, meydanlarda ibreti alem için benzin döküp adam mı yakıyor ? hergün cezaları mı arttırıyorlar ? Yoksa idamları mı infaz ediyorlar ?

 

En basiti idam cezasını yasalarında barındıran ve infaz eden bir ülke gösterebilir misiniz suç oranları bizden düşük olan ? (demokratik ülkeleri kastediyorumda demokratik olmayanlarda olur) Çin mi ? ABD mi ? İran mı ?

 

Her seferinde "cezalar ağırlaştırılsın, idam geri gelsin" teraneleri yerine. Cezaların uygulanmasını, suçu önleme görevi olanların bunu hakkıyla yapmalarını, yargılama sisteminin elden geçirilmesini. Yani egomuzu tatmin etmek yerine gerçekçi çözümleri düşünmeyecek miyiz ?

 

Bekir örnek vermiş. Bende farklı bir örnek vereyim. Yahu siz nerede gördünüz. Bir çete davası bilmem kaç yüzküsür yılla sanıklar yargılanıyor. Ama hiç tutuklu sanık yok. Kardeşim sen bu adamları çete diye yargılıyorsun, şunları şunları yapmış diyorsun, o zaman niye salıyorsun tekrar toplumun içine. Zaten bak şu çete sanıkları, ya kimi aranıyordur, ya kimi başka bir davadan yargılanıyordur. Ne bu git mahkeme bitene kadar işine devam et mi ?

 

Ya da şöyle düşünelim. Şimdi kim gidip mahkemede bu adamlar aleyhine tanıklık yapar ? Adamlar ellerini kollarını sallıya sallıya dolaşırken ortalıkta?

 

Birde şöyle bir şey var. Bizim Valilerimizin, emniyet sözcülerimizin halka şikayette bulunma gibi bir durumları var. Ramazan Er basına haftalık açıklama yaparken bu kap-kaç terörüyle ilgili "Emniyet birimlerimiz gerekeni yapıyor, ama arkalarında çeteler var" diyor sorulara böyle yanıtlar veriyordu. İyide kardeşim arkasında çeteler var diyorsun. Madem biliyorsun git yakala bana niye dert yanıyorsun. Git arkasındaki çeteyide yakala.

 

Dünyada polisin bir suçluyu yakalıyamamasının mazereti yoktur. Polis dünyadaki en muteber güce sahiptir. Devletin yaptırım gücüne.

 

O yüzden biz hep o soruyu atlıyoruz.

 

bkz "Polis'in büyük başarısı şu şu suçları işleyen (suçlarda yüzlerce ) çeteyi yaptığı operasyonla çökertti" Gerçekten bravo ve teşekkürler. Peki o çete şu şu suçlar dediğiniz yüzlerce suçu işlerken polis neredeydi ?

 

Elli yıllık "asacaksın üç tanesini taksim meydanında" yada "cezalar ağırlaştırılsın" geyikleri yerine. Emniyetin suçu önleme işlevi, suçluların doğru dürüst yargılanmaları ve aldıkları cezaları gerektiği kadar çekmeleri konularında yol katetmemiz gerekiyor.

 

Ha tabi birde. Artık her çetenin içinden polis ve subay çıkmasının önünede geçmek gerekiyor. Bunuda bu iki meslek grubuna mensup olanlar suç işlediğinde iltimas geçerek, kıytırık cezalar vererek yapamayız.

Gönderi tarihi:
Selamlar...

 

Cezanın uygulanmadığı veya af sorunu; Son af tarihi hayli eskidir. Bu hükümetin böyle bir genel af tasarrufu yoktur olması da uzak ihtimal olarak görünmektedir.

 

Cezanın caydırıcılığı ceza hukukunda sürekli olarak tartışılmaktadır. Hatta eski TCK madde 450'de kan gütme saikiyle adam öldürme suçu düzenlenmiş ancak bu madda dahi kan davalarını istenilen şekilde azaltmamıştı. O maddede oysaki en önemli ceza olan idam hükmü yer alıyordu.

 

Bana kalırsa idamdan daha üstün bir ceza yoktur. Bu dahi suçu engellemiyorsa; ceza tek başına suçu engellemeye yetmez demektir. Bugün giderek ceza hukukunda yaygınlaşan görüş; suçlunun tekrar topluma kazandırılmasıdır. Bu yüzden idam cezasına dönüş mümkün görülmemektedir. (Ben olmasından ve uygulanmasından yanayım o ayrı hikaye)

 

Bana kalırsada idamdan daha üstün bir ceza yoktur.

Şahıs suçu işler bir sürü indirimden yararlanır kısacık bir ceza ile kurtulur serbest kalıp aynı fiillere devam eder...

 

bknz:

Hasan Danışmaz yargılanmıştı

08 Ocak 2008 Salı 09:55

Trabzon'un Sürmene ilçesinde dün akşam geçirdiği cinnet sonrası eşi ve 6 çocuğunu silahla öldürerek kayıplara karışan Hasan Danışmaz'ın 7 yıl önce de bir akrabasını öldürdüğü iddiasıyla tutuklu yargılandığı ve daha sonra da tahliye olduğu ortaya çıktı.

 

TRABZON (İHA) - Trabzon'un Sürmene ilçesinde dün akşam geçirdiği cinnet sonrası eşi ve 6 çocuğunu silahla öldürerek kayıplara karışan Hasan Danışmaz'ın 7 yıl önce de bir akrabasını öldürdüğü iddiasıyla tutuklu yargılandığı ve daha sonra da tahliye olduğu ortaya çıktı.

Olay, Sürmene ilçesi Soğuksu Mahallesi'nde dün gece saat 22:00 sıralarında meydana geldi. Hasan Danışmaz (42) isimli şahıs, geçirdiği cinnet sonrası eşi ve yaşları 3 ile 18 arasında değişen 6 çocuğunu silahla vurarak öldürdü. Olayın ardından firar eden zanlı Hasan Danışmaz'ın yakalanmasına çalışılıyor. Evde yapılan ilk incelemede 21 adet boş ve 8 adet deforme olmuş mermi çekirdeği bulundu. Cinayetlerin evin 3 ayrı odasında işlendiği belirlenirken, anne ile bir çocuğunun kapıdan dışarı kaçmak istediği

sırada vurulduğu belirtildi.

 

 

AKRABASINI ÖLDÜRDÜĞÜ İDDİASIYLA TUTUKLU YARGILANDI

Olayı gerçekleştiren Hasan Danışmaz'ın 17 Ağustos 2001 tarihinde Trabzon'un Araklı ilçesinde akrabası olduğu belirtilen Ali D.'yi bıçakla öldürdüğü iddiasıyla Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu yargılandığı ortaya çıktı. Hasan Danışmaz, 25 Eylül 2002 tarihindeki son karar duruşmasında ifadesini verirken sürekli ağlamış ve cinayeti kendisinin işlemediğini anlatarak mahkeme heyetinden tahliyesini istemişti. Ancak mahkeme heyeti, Hasan Danışmaz'ı TCK'nın 448. maddesi uyarınca "Kasten adam öldürmek"

suçundan önce 24 yıl ağır hapisle yargılarken, bu cezasını daha sonra maktul ve yakınlarının olay sırasında sopalı saldırısına maruz kalarak ağır tahrik altında kaldığı, sanığın kendiliğinden teslim olmasını göz önüne alarak cezasını 6 yıl 8 ay ağır hapis olarak belirlemişti. Mahkeme heyeti daha sonra sanığın çekeceği cezanın 7 yıldan az olması, tutuklamanın tedbir olması nedeniyle hükümle birlikte tahliyesine karar vermişti.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.