Misafir yersoy Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2008 İki farklı düzlem düşününüz... birbirlerine parelel iki düzlem...her iki düzlemde birbirinden bağımsız olsun...bu iki düzlem arasında yapacağımız izdüşümlerin diğer düzlem üzerinde karşılık geleceği nokta, hiç bir zaman bir diğerinin aynısı olmayacaktır... çünkü burada iki nokta arasında Limit F fonksiyonu, x ten y'ye doğru belli bir denklem ile taşınacaktır... Verdiğiniz örnekte, birbirine paralel iki farklı düzlem arasındaki izdüşümler neye aittir? Bu izdüşümlerin birbirine benzerliği, izdüşümleri gerçekleştirdiğiniz cismin geometrik 3 boyutlu şekline ve özellikle de uzaydaki pozisyonuna bağlıdır. Bunun gibi bir durum da sizin bahsettiğiniz gibi basit bir limit yöntemi ile çözülemez. Hatta alakasızdır. Lütfen anlatmak istediğiniz şeyi, süslemek adına bu türlü yollara başvurup kafa karıştırmayalım... Şimdi sizin Fly Monastry dediğiniz şeyin Müslümanların kutsal düzleminde bir fonksiyon tanımlamadığını biliyorum... kendi determinist felsefeniz de adına ''Fly Monastry'' adını taktığınız şeyin bizim koordinat sistemimizde karşılığı maalesef yoktur... Sayın evaporit... Ne oluyor yahu??? Felsefeyi koordinat düzleminde mi tartışacağız? Hangisinin koordinat düzleminde bir karşılığı var? Hangisini formülize edebilirsiniz? Siz içinden çıkamadığınız bu ilksel duruma ''Fly Monastry'' deme hakkına sahipsiniz... Ama bu Müslümanların Tanrısına karşılık geliyor deme hakkına sahip olamazsınız... Müslümanların tanrısı gibi bu da yaratıcıdır demek haksızlık olur... Size anlatılanı anlayabilmek için kulağınızı uzak taraftan tutmak, hatta elinizle kafanızı bir kaç kez dolaştırmak zorunda değilsiniz. Sonuç: başarısız... İşte bu karşılıksız kalma durumu nedeniyle determinizm bocalamaktadır... Bakalım; nasıl bocalıyor? Tanrı evrenden bağımsızdır... evreni yaratmıştır ama mekansızdır... Şimdi bir saniye duralım. Bu söylem tam anlamıyla çok zayıf bir kabuldür. Başka hiç bir şey değildir. Aksini iddia eden ispatlar... İlksel halini düşünme tarzı benim çözümleme mantığımı oluşturuyor... Neden? Çünkü çıkış noktanız bu bilinmezlik... hep bir öncesini adım adım geri almak... Tam da işin püf noktasına gelmişsiniz... Size öncesinin de bir açıklamasının olabileceği, ancak bunun veri eksikliği nedeniyle ispatlamanın ne kadar güç olacağı anlatılmak isteniyor. İşte bu noktada kendinize başka bir kaçış, kolay bir yol, bir çözüm bulmaktasınız... Oysa bu kadar basit bir şey, kendinden daha karmaşık ve çözülemeyen bu şeyi nasıl meydana getirebilir ? İşin aksi bir de bilinç sorunu çıkacak ortaya... Burada bir duralım. Sayın evaporit, Lafı matematiksel ve felsefi yollar çizermiş gibi göstererek getirdiğiniz yere bakın... Bunu bütün forumlarda her inanan insan çok daha basit bir biçimde de dile getirebiliyor. Amacınız ne? Neden basit olan yolu seçmek yerine laf kalabalığına başvuruyorsunuz? Süslü yazılarla göz boyamak için mi? Bence hiç gerek yok. Anlatılmak istenen basit ve sade biçimde anlatılmalı. Bu anlattıklarınızı ilkokul mezunu bir insan aynen şöyle sorabilirdi (hem de içeriğinden hiç bir şey kaybetmeden): "Peki her şeyin ilki ne? Peki madde durup dururken nasıl bu kadar karmaşık şeyleri meydana getirebildi? Bunu birinin düzemlemesi lazım" Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır. Bu kadar basit bir şey bu bilinci nasıl kurdu ki, sınırsız ve sonsuz sayıdaki nedensellikler hep R(x,y,z) düzleminde olması gerektiği gibi ardarda geliyor.. ve bir düzen içinde tekrarlanıyor ? R(x,y,z) diye bir düzleme ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. Her şey ortada. Madde ve özellikleri hakkında birlşeyleri kabul etmenizin zamanı geldi bence. Kabul edin artık. Madde, madde, madde, ....... Tavuk canım sıkıldı artık yumurtlamayacağım, köpek ben de artık düşünüyorum ve varım diyebilir mi ? Yumurtadan civciv yerine neden balık yavrusu çıkmıyor ? Sanırım size göre bunun tek nedeni ilahi kudret... Yoksa maddeye kalsa tavuğun canı sıkılabilir ve yumurtlamaz, köpekler de düşünür falan da filan... nedensellik örgüsü içerisinde bir açıklama yapacağınız muhakkak... Ama bildiğimiz ve bilmediğimiz bu kadar nedeni bir düzlem üzerinde düzenli bir şekilde yerleştiren bilinç neden oluştu ? nasıl oluştu ? O basit olması gereken ilk şey bunu yapacak kadar bilince sahip olabilirmi ? Sayın evaporit, kısaca merak ettiğiniz şeyi sorun da kurtulun "Her şeyi anladık da bu bilinç nasıl oluştu, insan nasıl düşünüyor" deyin de olsun bitsin işte yahu Lafı neden dolandırıp duruyonuz o düzlemden bu düzleme??? önüne geçemediği bu kadar girift nedenselliklerin ardında kalacak, aciz basit bir şey mi idi ? Siz ona tanrı diyemiyorsunuz ?Tanrı demek zorunda kalırsanız da, eflatunun fiskeci tanrısı kadarcık olmalı ki; o size egemen olmadan siz onu parmağınızıda oynatabilesiniz... hayatınızda 10 YTL lik değeri geçmeyecek kadar küçük ve basit bir tanrıcık olsun... Sayın evaporit, kısaca deyin ki "biz bu evrenin ve bilincin oluşumunu merak ediyoruz, anlamıyoruz, açıklayamıyoruz ve kendimize bir tanrı yaratıyoruz" deyin ve kurtulun bu kadar çok yazı yazmaktan... Sayın Demirefe, Felsefe yapmak herkesin harcı değil haklısınız... Felsefe zaten bu şekilde yapılmaz... Feleswfe yapabilmek için önce önyargı ve ön kabullerinizden kurtulmalısınız. Yoksa yapacağınız felsefenin sonu zaten baştan bellidir: "Allah bilir"... Hele o koskoca evrende bilinci arayacaksınız... bütün evreni atomlara ayıracaksınız... sonra o atomların birbirleriyle çapraz ve düz nedensel örgülerini zorunluluk gereği bir araya getirip, o mükemmel sistemi kuracaksınız... Bence siz buna kafa yormayın efendim. Siz açıklamasını bulmuşsunuz: "yaratıcı el". Peki daha ne kurcalar durursunuz. Determinizm iradeyi asla dışlamaz diyip duruyorsunuz...bu ne demek ?size konu üzerinde devam edebilmek için 2 soru soruyorum sayın demirefe, ne Engelse ve ne de Marksa soruyorum... evren bir bilince sahip mi değil mi ? Evrenin iradesi var mı yok mu ? İnsan bir iradeye sahipmidir değil midir ? Bu sorulara vereceğiniz yanıtlara göre konuyu yeniden ele alalım...Hatırına yani.... başınız ağrımıyorsa... selam ile ... Sorularınızı demirefeye bırakıyorum. Bana da soracağınız olursa yanıtlarım... Saygılar... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 “Fly Monastry” söyleminin ortaya atılış nedenini yeterince açıkladığımı sanıyorum. O yüzden tekrar ele almayacağım. Yalnız sayın evaporit, iyi okumuyorsunuz gibi bir izlenim edindim. “evrenin dışındaki süreçler olarak kabul ediyor” cümlesi benim değil. Ben sadece tüm süreçleri bu evren içinde aramak zorunda olmadığımızı, evreni sonuç veren üst süreçleri determinizmin “dışlamadığını” söyledim. Yani böyle bir olasılık determinist açıdan reddedilebilir değildir. Bu soyuta atama anlamına gelmez. Soyuta atama demek, bu süreci hiçbir kanıt olmadan tanımlamaya çalışmak, işte ne bileyim sürecin merhametli, öfkeli, sabırlı olduğunu filan söylemektir. Tümdengelim ve tümevarım yöntemlerinin hangisinin daha iyi ve geçerli olduğu şeklinde bir tartışma olmaz, yerine göre ikisi de geçerlidir. Ben tümevarımı tercih ederim diye bir cümlem olmadı. Tümel gerçekleri görürsek de bunu parçalara uygularız, sakıncası yok bunun. Örneğin kütleçekimin evrensel olduğuna karar verdikten sonra, tüm galaksilerde bizim galaksimiz gibi ve tüm galaksiler arasında da kütleçekimin geçerli olduğunu çıkarsarız. Basitten aşama aşama karmaşanın ortaya çıkması bence mantıklı, sizin mantık yürütme şeklinizi bilmiyorum. Evrende bir düzen olduğu kuşku götürmez. Ancak bu deterministik, nedenlerin başlangıçtaki kaostan aşamalı olarak düzene geçmeleriyle oluşmuş bir durumdur. Nedenler belli bir akış kazandıktan sonra, yeni kaotik durumlar olmadan kolaylıkla yön değiştirmezler. Buna statüko diyoruz. Statüko aykırılıkları dışlar. Bu da evrimdir. Ancak sizin sorunuzu biliyorum. Bu evrim nasıl oluyor da bilinci ortaya çıkarıncaya kadar hiç aksama olmadan hep doğru yönde işleyebildi sorusunu soruyorsunuz. Bilinç, bilim ve felsefenin önündeki en zorlu sorundur. Bunu kabul etmek gerek. Ancak “başlangıçta ezeli bir bilinç vardı, o evrene yansıdı” demek sorunu çözmüyor. Bu, en kolay ve bedava sıyrılma yöntemi. Biz bilincin evrimini araştırıyor ve ötesinde yapay bilinç yaratmaya çalışıyoruz. Bu çalışmalar mutlaka bir gün sonuç verecek. “Yapay Zeka” filmi bu alanda insan türünün en derin özlemlerini çok başarıyla yansıtmış mükemmel bir bilimkurgu. Bu alanda şu an bilimkurgu ile yetinmek zorundayız. Şu an “yapay yapay zeka” yapabiliyoruz. Yani yapabildiğimiz zekanın yapaylığı da yapay. Buna bilimcilerin bir kısmı “gömülü zeka” veya “saklı zeka” veya “belleklenmiş zeka” demeyi tercih ediyorlar. Akıllı silahlar, bilgisayar oyunlarındaki botlar, bu zekayı kullanıyor. Bir şeyi çözmek, onu deneyimlemekle mümkün olacağına göre, öncelikli hedef şu an bilinci yaratmak. İnsanlığın en büyük çabasının bu olduğuna emin olabilirsiniz. Tanrıcılık oynamak? Evet, bunu yapıyoruz. Tanrıcılık oynamak çok geliştirici bir şeydir. Çocuklar da önce evcilik, askercilik filan oynarlar. İnsanlık henüz çocukluktan kurtulmuş değil. Yeniyetme çağı bile değil. Daha oldukça çok zaman var. Bilinen en yakın tehdit, asteroidler. Şu anki teknoloji ise böyle bir sona razı olmayacağımızı açıkça gösteriyor. Olası bir asteroid tehdidini kesinlikle bertaraf edebilecek teknolojiye sahibiz. Denemesi bile yapıldı. Dünyamıza çarpacak bir göktaşını asla dinozorlar gibi boynumuzu büküp seyretmeyeceğiz. Onu bertaraf edecek teknolojimiz var. Ötesinde, evrendeki tek uygarlık olduğumuz da belli değil. Tüm sır, senin benim bizim öleceğimiz gerçeğinin önemli olmadığında… Evren de sonlu ve ölecek, bunun hiç önemi yok. Süreçler işleyecek. Kendi egomuzu, benliğimizi düşündüğümüz zaman sorun vardır. Ben, kendini demirefe olarak tanımlayan BEN ne olacağım? Bunun kaygısına düşersem insanlık ülküsünden uzak düşerim. Dünyadaki en derin fakat en saçma kaygı budur. En akıllı insanlar bile cesedimi böcekler kemirmesin diye yakılmak isterler. Bu kaygının saçmalığını anlamak inanın bana çok az kimseye nasip olur. Hepimiz yıldızların çocuklarıyız ve karıncaya varıncaya kadar hepimiz kardeşiz. Ben ölünce cesedimi sırtlanlar da kemirse, kemiklerimi bile parçalayıp da yutsalar, onlar da benim kardeşlerim. Hepimiz öleceğiz ve süreç devam edecek. Ne benim, ne beni yiyenlerin, ne dünyanın, ne evrenin sonu süreci durdurmaz. Yok yani, din de “elestü birabbiküm” savını koymuyor mu? Bilinçte kesiklik savlıyor. Biliyormuşuz ama unutmuşuz. Ee, sorun ne? Bilinç yok olacak, ama başka bilinçler devam edecek ve bilinç evrilecek. Bunun unutup yeniden, sıfırdan bilinç geliştirmekten farkı ne? Din benim önerdiği “elestü” sürecini hatırlamamı sağlasa tamam, o zaman durum farklı olur. Teknoloji de bilinci kesiksiz yapmanın yollarını arıyor. İki konu var: Genetik ve bilişim. İkisi de yaşamın kodları üzerine kurulu. Tüm amaç, genetik kodları alıp lojik kodlara dönüştürmek. Tanrıcılık oynamak? Evet. Tanrı kavramı zihnimize girmiş artık, onu oradan çıkaramıyoruz ve kendimizle, zihnimizdeki tanrıyla savaşıyoruz. Sakıncası var mı? Bence hayır. Eğer tanrı varsa bundan hoşlanmayacağını ve gazaplanacağını hiç sanmıyorum. Yeterince zeki bir öğretmen, bilgisini daha ileri götürüp kendisini geçmeye çalışan öğrencisini en çok sever. Onunla gurur duyar. Evet, her zaman öğretmediği bir püf noktası bırakır, ama onu da son nefesinde söylemek için can atar, buna inanın. Zaten onu da söylemese de önemi yok. Oraya kadar getirdikten sonra söylenmeyen püf noktasının keşfi fazla zor olmaz… Not: Başağrısından kastım kesinlikle kişiler değildi, bunu genel olarak söyledim. Felsefe ile uğraşmanın herkes için bir zorunluluk olmadığını anlatmak istedim. Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Verdiğiniz örnekte, birbirine paralel iki farklı düzlem arasındaki izdüşümler neye aittir? Bu izdüşümlerin birbirine benzerliği, izdüşümleri gerçekleştirdiğiniz cismin geometrik 3 boyutlu şekline ve özellikle de uzaydaki pozisyonuna bağlıdır. Bunun gibi bir durum da sizin bahsettiğiniz gibi basit bir limit yöntemi ile çözülemez. Hatta alakasızdır. Lütfen anlatmak istediğiniz şeyi, süslemek adına bu türlü yollara başvurup kafa karıştırmayalım... . . . Sorularınızı demirefeye bırakıyorum. Bana da soracağınız olursa yanıtlarım... Saygılar... Sevgili Yersoy, bütün forum başlıklarında aynı yöntemi kullanıp forum konularına büyük bir katkı sağladığını düşünüyorsan yanıldığını peşinen söyleyim... şimdi bilim yaptığını iddia eden birinden daha yaratıcı, daha içerik ve hacimli fikirler öne sümesini beklemek hakkımız değil mi ? yani bu kadar mı basit ? bütün başlıklarda yapacak bir şeyiniz yokmuş gibi, ''Bakalım ne çıkacak buradan'' türündeki yorumların konuya fikri ve bilimsel katkıdan çok, başka şeyler yaptığını anlamış olmalısınız... Bunu bilerek kasıtlı yaptığınızı düünüyorum..çünkü konu ile ilgili bazen çok zeki sorular sorduğunuzu da biliyorum.. Neden bu mantığı seçtiğinizi, ''Arkadaşları tarafından uyarılıp, gerekirse kaşınma'' durumunda kalmamak için şeklinde anlaşılıyor...Bu şekilde yapacağınız hiç bir yaklaşıma cevap vermeyeceğim ve dikkate almayacağım... fikirlerimize yapacağınız katkı lutfen sizden beklenen şekilde olsun, 1- bir konu hakkında fikriniz varsa önce bunu ortaya koyarsınız.. 2- sonra neden byle düşündüğünüzü açıklarsınız.. 3- bunun için, bu yargıya ve kanaate nasıl ulaştığınızı destekleyecek bilgileri ve kanıtları sıralarsınız... 4- bu kanıtların ve bilgilerin nasıl yorumlanması ve anlaşılması gerektiğine dair gerekirse, yöntemsel bir açılım yaparsınız.. 5- Eğer ortaya koyduğunuz fikirlere katkı bekliyor, açılım kazandırmak istiyorsanız bunu ''Acaba böyle olabilir mi ?'' şeklinde ortaya koyarsınız...Burada din konusunu tartışmak adına körler sağırlar diyalogundan da kurtulmuş oluruz...sizin dediğiniz gibi önemli olan öğrenmek ve anlamak sa eğer, ha ? ama siz şimdi kalkıp gene bu yazımdan, iki cümle alıp, altına ''dur bakalaım ne çıkacak?'' yazarsanız, ''bu kadar da olmaz Yahuu!'' diye yazarsanız... Başardınız demektir sevgili yersoy, pes edeceğim valla ... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 şimdi bilim yaptığını iddia eden birinden daha yaratıcı, daha içerik ve hacimli fikirler öne sümesini beklemek hakkımız değil mi ? yani bu kadar mı basit ? Hangi kounlarda nasıl katkılarda bulunduğum ortadadır sayın evaporit, açarsınız tüm iletilerimi gözden geçirirsiniz. Ayrıca bir yanlış anlamayı da ortadan kaldırayım ki ben her yazımın bilimsel olacağı iddiası ile yazmıyorum. Hangi amaçla yazılar yazdığımı daha önce de söylemiştirm. Şimdi isterseniz bir hatırlatma yapalım: Peki ben yardımcı olmuyormuyum? ve hangi konuda? Burada fikir tartışmalarını az çok izlediyseniz, polemikler dışında tüm arkadaşların gerçekten de çok güzel düşünceler ortaya koyduğunu göreceksiniz. İnanan da inanmayan da öyle, ve her ikisi de çok şeyler öğrenmiştir karşı taraftan. En başında fikir zenginliğini. Benim aslıl istediğim ise şu: kim neye inanırsa inansın ve savunsun, inandığı/i,nanmadığı şeyi önce sorgulasın. İnandığı şeyi öğrensin. Bunu yapmak için soru sorarım sorgularım, anlatılanları analiz ederim. Aynısını inananlar da yapar inanmayanlar da... Böylece fikirler gelişir. İnsanlar kafasında sorgulamadığı hiç düşünmediği şeyibir anda bulabilirler. Dini konularda çok yazı yaıyorum ama foruma girerken ki amacım bu değildi. Beni tetikleyen olay şu oldu: İnanan bazı arkadaşlarımız bazı sitelerden alıp yapıştırdığı yazıları görünce dehşete kapıldım. İnsanlarımız bilimden o kadar uzak ki, bilimden o kadar nefret ediyor ki. Kendi emelleri uğğruna bilimin bulgularını çarpıtarak dini inaçlarına yamayan insanları görünce ortadaki yanlışları anlatmaya başladım. Hiç de umurumda değildir kimin neye inandığı/inanmadığı. Ama ******** savaşılması gereken en önemli düşmanımızdır. Dini çevreler ise ********* çok güzel kullanır. İnsanları bilimsen soğutur. Bakın Yahya amcanın sitelerine... Bakın Kuran mucizelerini sayan sitelere. Onlarca yazının çoğu saptırılmış bilgilerle doludur. İşte ben bunlara karşı çıkarım. Bu nedenle imzamda bilim yapın yapamıyorsanız en azından takip edin derim. O yüzden bilim dünyasında yazmaya başladım ama, baktım ki insanlar bilimi bile burada tartışıyor. Olsun, yeter ki tartışsın. Yeter ki insanlarımız tartışsın... Bu kısa yazıdan amacım ve yöntemimin ne olduğunu öğrenebilir bunu da yazılarımla karşılaştırıp doğru mu yoksa yanlış mı söylediğimi çıkarsayabilirsiniz. Sizin yazılarınıza da aynı şekilde yaklaşıyorum farkındaysanız. Gelelim en son iletileimizdeki anlaşmazlığa... bütün başlıklarda yapacak bir şeyiniz yokmuş gibi, ''Bakalım ne çıkacak buradan'' türündeki yorumların konuya fikri ve bilimsel katkıdan çok, başka şeyler yaptığını anlamış olmalısınız... [/b] diyorsunuz. Sayın evaporit, düşüncelerinizi aktarırken yaptığınız süslemelerdeki yanlışlıkları ortaya koymak bir katkı mıdır değil midir? Hangi çevreden yazılırsa yazılsın, her hangi bir görüş, allana pullana sunulduğunda doğru sanılabilir ve desteklenebilir. Halbu ki içeriğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunuzda sıradan söylemlerle hiç de farklı olmadığı anlaşılır. Sizin yazılarınıza yönelttiğim eleştiriyi ben tüm yazılara da yöneltiyorum. Burada şahsınıza kasıtlı yapılan bir şey yoktur. Sayın evaporit, o uzun ve güzel cümleler ile yazılmış yazınızı okurken, konunun tam dakilit noktasına ulaştığımı hissettiğimde "işte şimdi olay çözülecek, bakalım nasıl bir alternatif nasıl bir görüş sunacak?" diyorum" Ama devamında hayal kırıklığına uğruyorum. Burada görüş bildiren sizsiniz. Eleştiri sunan benim. Yukarıdaki eleştirimi ttekrar okursanız, neden size "bakalım şimdi ne çıkacak burdan" diye sorduğumu anlarsınız. Buradaki amacım, işte o kilit noktya geldiğimiz ancak orada kaldığımızı göstemektir. Nitekim devamında konuyu yine olmayan yerlere çekip merkezinden sapan sizsiniz. Umarım anlamışsınızdır şimdi neden "bakalım ne çıkacak" diye hatırlatma anlamındaki sorumun amacını... Bunu bilerek kasıtlı yaptığınızı düünüyorum..çünkü konu ile ilgili bazen çok zeki sorular sorduğunuzu da biliyorum.. Kastımın artık ne olduğunu anlamışsınızdır diye düşünüyorum... Neden bu mantığı seçtiğinizi, ''Arkadaşları tarafından uyarılıp, gerekirse kaşınma'' durumunda kalmamak için şeklinde anlaşılıyor... Sayın evaporit, ben şunu açıkça söyleyeyim. Haklıya haklı demekten hiç bir zaman çekinmem. Kimsenin uyarısız umrumda değildir. Nitekim arkadaşımızın da yaptığı benim yazdıklarıma dair bir katkı ve eleştiriydi ve onunlda ortak yolu bulduk. İnsanların görüşleri ortadadır. Karşıt görüşte olduğum insanların tüm görüşlerini çöpe atacak birisi değilim. Bence bunu o duruma düşmemek için değil demokratik bir bakışa sahip olmak şeklinde yorumlayın. Gidip bakabilirsiniz politika forumlarında farklı görüşlere sahip olduğum arkadaşlarla aynı görüşü paylaştığımda onları kutlamışımdır, teşekkürlerimi iletmişimdir, vs.vs.vs. O yüzden fazla takılmayın sizi haklı bulduğumnoktada arkadaşlarımdan gelen eleştiriye. Ben Süheyla hanımı da eleştirmişimdir, ama aynı şekilde ortak görüşlerimizi de desteklemişimdir. Bu sizin içinde geçerlidir. Sağcısı solcusu için de geçerlidir. Ben burada yazı yazarken tek bir kimliğim var: yersoy... Umarım bu tahrik edici söyleminizden artık vazgeçersiniz! 1- bir konu hakkında fikriniz varsa önce bunu ortaya koyarsınız.. Eleştiri sunmak sizce bir fikir değil midir? Soru sormak mesela? Neden bu kadar rahatsız oldunuz ki her cümlenize değer verip de ince ince irdelediğim için? Bu bence gurur verici bir şey olsa gerek... Ayrıca sayın evaporit. Bu forum için konuşursak, görüşünüzü bildiren sizsiniz. Görüşünüzü yazarken kullandığınız aralar ortadadır. Ben eleştirel bakar soru sorararım. Gerektiği noktada da görüşümü bildiririrm. Boşuna mı yukarı da size Sorularınızı demirefeye bırakıyorum. Bana da soracağınız olursa yanıtlarım... dedim acaba??? 3- bunun için, bu yargıya ve kanaate nasıl ulaştığınızı destekleyecek bilgileri ve kanıtları sıralarsınız... Benim de size yaptığım eleştiri bu değil mi zaten? Kanıt ve veri sormak? ama siz şimdi kalkıp gene bu yazımdan, iki cümle alıp, altına ''dur bakalaım ne çıkacak?'' yazarsanız, ''bu kadar da olmaz Yahuu!'' diye yazarsanız... Sayın evaporit, yazınızdan iki cümle mi aldım? yoksa irdelemek adına her cümlenizi ayrı ayrı mı değerlendirdim? Lütfen eleştirilerinizde gerçekçi olun... Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 ...evrenin dışındaki süreçler olarak kabul ediyor? cümlesi benim değil. Ben sadece tüm süreçleri bu evren içinde aramak zorunda olmadığımızı, evreni sonuç veren üst süreçleri determinizmin ?dışlamadığını? söyledim. Yani böyle bir olasılık determinist açıdan reddedilebilir değildir. Bu soyuta atama anlamına gelmez. Soyuta atama demek, bu süreci hiçbir kanıt olmadan tanımlamaya çalışmak, işte ne bileyim sürecin merhametli, öfkeli, sabırlı olduğunu filan söylemektir. Ben tümevarımı tercih ederim diye bir cümlem olmadı. Tümel gerçekleri görürsek de bunu parçalara uygularız, sakıncası yok bunun. Örneğin kütleçekimin evrensel olduğuna karar verdikten sonra, tüm galaksilerde bizim galaksimiz gibi ve tüm galaksiler arasında da kütleçekimin geçerli olduğunu çıkarsarız. Basitten aşama aşama karmaşanın ortaya çıkması bence mantıklı,...... . Bu da evrimdir. Ancak sizin sorunuzu biliyorum. Bu evrim nasıl oluyor da bilinci ortaya çıkarıncaya kadar hiç aksama olmadan hep doğru yönde işleyebildi sorusunu soruyorsunuz. .... Biz bilincin evrimini araştırıyor ve ötesinde yapay bilinç yaratmaya çalışıyoruz. Bu çalışmalar mutlaka bir gün sonuç verecek. ?Yapay Zeka? filmi bu alanda insan türünün en derin özlemlerini çok başarıyla yansıtmış mükemmel bir bilimkurgu. Bu alanda şu an bilimkurgu ile yetinmek zorundayız. Şu an ?yapay yapay zeka? yapabiliyoruz. Yani yapabildiğimiz zekanın yapaylığı da yapay. Buna bilimcilerin bir kısmı ?gömülü zeka? veya ?saklı zeka? veya ?belleklenmiş zeka? demeyi tercih ediyorlar. Akıllı silahlar, bilgisayar oyunlarındaki botlar, bu zekayı kullanıyor. Bir şeyi çözmek, onu deneyimlemekle mümkün olacağına göre, öncelikli hedef şu an bilinci yaratmak. İnsanlığın en büyük çabasının bu olduğuna emin olabilirsiniz. Tanrıcılık oynamak? Evet, bunu yapıyoruz. Tanrıcılık oynamak çok geliştirici bir şeydir. Çocuklar da önce evcilik, askercilik filan oynarlar. İnsanlık henüz çocukluktan kurtulmuş değil. Yeniyetme çağı bile değil. Daha oldukça çok zaman var. Bilinen en yakın tehdit, asteroidler. Şu anki teknoloji ise böyle bir sona razı olmayacağımızı açıkça gösteriyor. Olası bir asteroid tehdidini kesinlikle bertaraf edebilecek teknolojiye sahibiz. Denemesi bile yapıldı. Dünyamıza çarpacak bir göktaşını asla dinozorlar gibi boynumuzu büküp seyretmeyeceğiz. Onu bertaraf edecek teknolojimiz var. ....sevgili Demirefe, sanırım bu ''olasılık'' determinizmin önce altını oydu, sonra içine girdi, şimdi ise elegeçirmek üzere... determinzm diye bir şey kalmayacak herhalde, diyeceğim ama ''determinizm bunu da dışlamıyor'' diyeceksiniz... Evrenin dışındaki bir sürecten bahsederseniz, bunun soyut olacağını düşünürüm... evren somuttur çünkü... somut olanın dışında bir başka somut evren olamaz... somut olursa, evrenin sınırını yanlış koymuşsunuz demektir... evrenin dışında başka bir evren ayıramazsınız... bu yüzden eğer determinizm evrenin dışında bir süreç eğilimine giriyorsa, bu töz kavramına ihtiyacı olmasından kaynaklanıyor demektir... bu yüzden soyuta atamak şeklinde eleştirip durduğunuz konumdasınız ve bu insan zihninin gelebildiği şu an için son nokta diyelim... ve bu son noktadan sonrası, Atom altı parçalardaki hareket, atomun özgürlüğü başlangıç noktası ile birleştiği yer... Şimdi sayın Demirefe, yapay zeka çalışmalarımızı ele alalım... yarattık bir yapay zeka... tezinize göre, bizden daha karmaşık olması gereken bir zeka... biz onun yanında daha basit kalmalıyız... Bu yapay zeka da kendinden daha karmaşık ve mükemmel bir diğerine evrilebilirse eğer, yakın bir zaman sonra, yukarda kaldığımız evrenin dışındaki süreçleri çözüp, ve hatta mudahele etme şansına bile kavuşabiliriz.. öyle değil mi ? Gerçi bütün bu gelişmeler daha basit bir insan zihni tarafından kurgulanmış olsa da sonuçta, bekleyip göreceğimiz süreci bu yapay zekalardan beklemek gibi de anlamlı bir bekleyiş olacak bu ! ''Başlangıçtaki ezeli bir bilincin evrene yansıması '' görüşü tasavvuf eksenli bir düşünce... Her şey de tanrının yansımasının olduğunu varsayan bir düşünce... İslam felsefecileri arasında da bu konu çok geniş tartışma alanları bulmuştur.. belki bu konuları da inceleme fırsatı bulabileceğiz burada... Ama buna Tanrıcılık oynama demeyelim de, evreni anlama çabası diyelim... çünkü bu kelime ilk görüldüğü kadar masum anlamlar içermeyebiliyor... bazen oyun diyebaşladığınız şeyler, insanı elegeçirebiliyor.. sonra da kalkıp tanrı rolüne soyunan insanlar ortalıkta dolaşıp dururyorlar... Bu arada dinozorların yok olmasına ilişkin ''göktaşı çarpması'' teorisi ortadan kalktı, bunu hatırlatayım... Sayın Demirefe, evrene ve insana ilişkin sorularıma (bilinç-irade) henüz açık bir cevap bulamadığınız anlaşılıyor ve bu sorularımın süreç içerisinde cevap bulacağını düşünüyor olmalısınız... Felsefe de burada ortaya çıkıyor... geçmişte yapılan düşünüşlerin (felsefe) hiçbiri beni tatmin edecek bir gerçekliğe götürmedi.... Ne eski yunan, ne rönesans ve ne de yakınçağ felsefecileri... islam felsefecileri de aynı mantığı kullandılar yıllarca... Hep zaman içerisinde çözülmesini beklenen yığınlar dolusu sorular vardı, ve bu sorular zamanla çözüleceğine daha da arttı.. çünkü bilinenlerin çoğalmasıyla bilinmeyenlerin daha da arttığı görüldü... gelinen noktada bin küsür yıl geçse de alınan yol insanı tatmin edecek bir yer değildi... bugün yaptığımız bir uzaktan kumanda aleti ya da bilgisayar, yüzyıl öncesine geri götürülebilse idi, insanların davranışlarının ne yapacaklarını ve ne düşüneceklerini hayal ediyorum... Çok kimse tanrısal bir gelişme sanmış olsalar da gerçeği biz biliyor olmalıydık... onların zihinlerindeki soruların, hala bizim zihnimizi meşgul etmeye devam ettiğini itiraf etmeliyiz... Tıpkı bin yıl öncesinde olduğu gibi... Tanrı elbette zihnimizdeki sorgulamalarımızı ve düşüncelerimizi yadırgayıp sorgulamayacaktır... çünkü bu zihni yaratan odur... iradeyi ve bilinci yaratan odur... bu kadar basit mi ? bu kadar basit... ama konu bununla bitmiyor ki, Nedenini ve nasılını sorgulamak, öğrenmek, araştırmak, tartışmak, bilgi elde etmek, sırlara vakıf olmak... bu da Tümden Gelim işte... Tüme varmaya kalkınca, nereye varacağını bilemezsin, ihtimaller arasında koşturup durursun, hiç bir ihtimal diğerini işaret etme bilincinde değildir... öyle bir kıskançlıkları da yoktur... ihtimaller, nedensellikler örgüsünde bilinemezlikler ve belirlenemezliklerle zihnimizi karmakarışık edip duruyor....haksız mıyım ? Not başağrısı latife idi.... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Evren dediğimizde, big-bang ile başlayan ve genişleme süreci ile termodinamik ısıl denge durumu ve entropinin hakim olması ile sona ulaşacak yapıdan bahsediyoruz. Son düşünümde, evrenlerin gazoz içindeki kabarcıklar gibi oluşup, genişleyip yok oldukları ve yenilerinin oluştuğu düşünülüyor. Evrenin ötesinde ilk düşünüm "pulsatif evren" yani açılıp kapanan evren modeli idi. Bu yanlışlandı. Sonra paralel evrenler modeli ortaya atıldı. Bu çok karmaşık olduğu için relativitenin kanıtlanmasını bekliyor. Paralel evrenler modelinin cazibesi, evrenler arası geçişi mümkün kılması. Bunlar kanıtlanabilir şeyler değil, spekülatiftirler. Dinozorların 65 milyon yıl önce Meksika'nın Yucatan yarımadası yakınlarında okyanusa çarpan birkaç kilometre çapında kent büyüklüğünde bir göktaşı nedeniyle yok oldukları kuramının yanlışlandığını ben duymadım. Çarpma krateri belirlenmiş ve hatta çarpma açısı bile hesaplanmış, 65 milyon yıllık kayaçlardaki iridyum bolluğu belirlenmiş. (İridyum asteroid kaynaklı bir metal) Yalnız 200 milyon yıl önceki başka bir büyük yokoluş için soru işaretleri var. Bu yokoluşta asteroidi işaret eden bulgu bulunamadı. Soyuta atamanın ne olduğunu belirttim, tekrar tartışmayı anlamlı bulmuyorum. Olasılıklar determinizmi niye zedelesin anlamadım. Bence tüm soruların bir anda yanıtlanmasını ummayın. Yanıtlar bulunsa evren sıkıcı bir yer olurdu. Araştırmaya, düşünmeye devam. Okunacak tek bir kitap olsa onu da okuyup bitirseniz ne yapardınız? Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 Yazar Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2008 meteor fikri çok yersel ve küçük bir alana hapsediyor konuyu... bunu daha da büyütürsek ortada dünya kalmayacak, bütün sistem bilardo masasına dönecek... bu yüzden yeni çalışmalarda bir geniş bir volkanik dönem ve yalnızca dev cüsseli yaratıklara etkiyen bir gaz salınımı modeli kanıtlanıyordu... Natıonal Geographic de bulabilirsiniz ... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.