Φ muki Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2007 Allah, Peygamberler, Melekler, Cinler, Periler, Cennet, Cehennem vardır veya yoktur. Bu bir inanç meselesidir ve her konu gibi tartışmaya açıktır. Ancak benim gözlemlediğim, bazı inanan arkadaşlar, inanmayan arkadaşları bilgisizlikle, okumamışlıkla, dini doğru dürüst kavrayamamışlıkla suçlayıp duruyorlar. Bir dinde yanlış algılama, anlama diye bir şey yoktur. Okursun, okuduklarını mantıklı mı, değil mi diye değerlendirirsin ve ona göre karar verirsin. Fakat, çocukluğumuzda kulaktan dolma bilgiler (bizim toplumumuzda korkular desek daha yerinde olur, zira çocuklar hata yaptıklarında hep Allah'ın onları cezalandıracağı ile korkutulur. Gerçi bizim toplumda korku duyulan, korku duyulduğu kadar da sevilen iki şey vardır: Biri baba, ikincisi Allah) beynimize o kadar işlemiştir ki, okuduklarımız bize mantıksız geldiği halde 'vardır bir hikmeti', 'Allah en iyisini bilir' deyip inanmaya devam ederiz. Dindeki çelişkiler, tutarsızlıklar, haksızlıklar gözler önüne serilince de, soyut, metafizik değerler akla uygunlaştırma eylemine dönüşür. Bu akla uygunlaştırma eylemi sonuç vermeyince de yukarıda yazdığım gibi, karşı taraf okumuyorsun, okuduğunu anlamıyorsun diye suçlamalara başlar. Karşımızdaki kişiyi ne kadar tanıyoruz -ki böyle bir suçlamada bulunuyoruz? Karşı tez veya iddiaya göre biz kendi tez ve iddiamızı sunarız. Etik bunu gerektirir. Velev ki karşımızdaki kişi anlamadı, bunu suçlamadan da kendisine anlatabiliriz. Umuyorum ki, hiçbirimiz bundan sonra tepkilerimizi bu ucuz yoldan dile getirmeyiz. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2007 Ohhh size katiliyorum Sayin Muki, ama keşke o kadar kolay olsaydi... keşke! Ama Turkiyedeki Muslumanlara gore, gercek Kur’an “arapca” dilindedir ve arapca bilmiyorsan sen anlamazsin derler. Arapca cok anlamli bir dildir ve baska bir dile tercume edilemez derler. O yuzden baska dile tercume edilmis Kur’ani okuyanlar ne okuduklarini anlamazlar derler. Turk muslumanlarina gore, Kur’an o kadar derindir ki, Kurani okuyup anlayan anasindan dogmamistir derler. Seriat Kanunlarina gore yasayan araplarda Kur’ani anlayamamis derler. Iste boyle inanirlar, Turkiyede, şu ayetlerden haberdar degildirler veya bu ayetlerin bile baska manada olmasini zannederler. …Biz apaçık âyetler indirmişizdir… (58/5) / … Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın âyetleridir. (15/1) / Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. (36/69) Iste boyle devam eder, aklimiz yetmez bunlari anlamaya …. Iddialar devam eder…Kuran'ın her okur tarafından anlaşılamayacağını, Kuran'daki şu kelimenin anlamı aslında boyledir veya bu ayeti sen yanlis anliyorsun diyerek surer gider. Kur'ani her muslumanin okumasi lazimmis, ama akli yetmezmis! Sorulari Fethullah Gulen veya Cubbeli Ahmet Hoca gibilerine sormak lazim gerek. Ayni zamanda biz duyariz “Kur’an apaçık”dir. Soyleyis "Anlayan anlar" degilde, "Okuyan Anlar" olmasi gerek. çünkü Kur'ani okumuyanlar çok ! Yeterki oku ve aklina guven. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 "Iste boyle devam eder, aklimiz yetmez bunlari anlamaya …. Iddialar devam eder…Kuran'ın her okur tarafından anlaşılamayacağını, Kuran'daki şu kelimenin anlamı aslında boyledir veya bu ayeti sen yanlis anliyorsun diyerek surer gider. Kur'ani her muslumanin okumasi lazimmis, ama akli yetmezmis! Sorulari Fethullah Gulen veya Cubbeli Ahmet Hoca gibilerine sormak lazim gerek." -Süheyla- "Bu akla uygunlaştırma eylemi sonuç vermeyince de yukarıda yazdığım gibi, karşı taraf okumuyorsun, okuduğunu anlamıyorsun diye suçlamalara başlar." -Muki- Neden böyle olduğunu düşünelim arkadaşlar. Bence sebebi yine sömürü zihniyeti. Bazı kişilerinki de; bilinçli/bilinçsiz olarak ve o zihniyete yaranmak aslında. Kavramların anlaşılamayacağını/anlamadığını ima edecekleri garibim, sussun ve kendisinden şüphelensin. Yılgınlık gelsin. Sonuçta, sömürü de amaçlarını kullanmaya devam etsin. Misal: "Kadının erkeğe tabi olması, 1/2 miras alması, insanları hem farklı, hem zengin/fakir yarattık hükmü, kölecilik zihniyeti" hükümleri açıkça bir kesimin diğer kesimi sömürüsüdür. "Allah söylüyorsa vardır bir sebebi" diyip hükümlerin devamını sağlamak gerekir. Anlaşılamaz göstermek gerekir. Zaten anlaşıldığında da yok olacaklardır. Dinler, sömürüyü koruyan kalkanlardır. Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 sayın Süheyla, kuranın anlaşılması üzerine fikirlerinize katılıyor ve takdir ediyorum..Tanrı neden anlamayacağımız bir bilgiyi bize göndermiş olsun ki ? Başkalarının anlayabileceği ama benim anlayamayacağım br kitaptan neden sınava tabii tutulacağım ki ? ve benimle tanrı arasındaki irtibatı neden bir başkasının anlayışına -hoca efendiler- sığıntı edeceğim ? ve kuranın anlaşılamayacağı fikri, sizin de belirttiğiniz ayetler ışığında, direkt olarak tanrıya bir iftira olmuyor mu ? tanrı apaçık ve anlayasınız diye böyle yaptık derken, ''' yook hayır öyle değil, bunu sadece falancca zat-ı muhterem anlar ve ancak o bize anlatırsa anlayabiliriz'' iddiası elbette tanrıya karşı bir yalanlamadır diye düşünüyorum... Yurtdışında yaşayan bir yakınımıın bize bilmediğimiz bir dilde mektup yazması karşısında, takınacağımız en acil durum; onu derhal birine tercüme ettirip bize ne demek istediğini, bizden bir talebi olup olmadığını anlamaya çalışmaktır, oturup o anlamadığımız dildeki mektubun harflerini ne anlama geldiğini bilmeksizin tekrarlayıp durmak, mektupta bizden para bekleyen yakınımıza para olarak geri dönmeyecektir... velev ki milyonlarca kere tekrarlasanız bile... Okumak kelimesi kuranda, farklı manalarda kullanılıyor.. ve çok geniş bir alanı ifade ediyor. bu yüzden Sayın Marabanın iddialarını farklı bir başlık altında ele almak gerekiyor... Ama şu kadarını ifade etmek gerekir ki, Tanrı bütün sömürüleri ortadan kaldırmayı ister... bu DİN dahi olsa böyledir.. bu yüzden ayette ''Din yalnız Allahın oluncaya kadar onlarla mücadele et....'' ifadesi yer almaktadır...yani din sömürüyü ortadan kaldırmak zorundadır, eğer kaldırmıyor ve sömürünün aracı haline gelmişse, o halde bu din tanrının gönderdiği din değil demektir, ya İnsanların dini anlayış şekilleri değişmiştir, ya da ona inananlar değişmiştir... Ortadaki çelişkiyi çözmek için kafa yormak gerekiyor sadece... dedim ya okumak sadece harfleri ard arda sıralamak demek değildir... Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 yanılıyorsun evaporit tanrının bize laf anlatabilecek kadar yeteneği yoktur çünkü bizim dilimizden anlamıyor oyüzden tercüman tutuyor muhammet gibi şıhlar gibi papazlar gibi tercümanlar daha ne yapsın Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 sevgili Abraham, eğer tanrı bile sana laf anlatamayacaksa, başkasının laf anlatma şansı olabilir mi ? senin laf anlamaz olduğunu sanmıyorum da üstelik... yeteneksiz bir tanrıya kimse inanmazdı öyle değil mi ? zaten tanrı seninle, benimle, hepimizle tek tek konuşmuş olsaydı, hayat daha farklı olacaktı öyle değil mi ? ne bunları tartışacaktık ne de konuşmak zorunda kalacaktık... o zaman iradeye de gerek kalmayacaktı... Herşey nedensellik çizgisinde, olaylar birbirini sürekli etkileyip-güdüleyip-sonuçlayıp, tekdüze devam edip duracaktı.. ''...gökten melekler inmeli değil mi ?....'' ya da tanrı bizimle konuşmalı değil mi ? bu durum için Tanrı, o zaman hayatın sonu çoktan gelmiş olurdu diyor... Hayat bu sayın Abraham... Kabul etsek de, zorumuza gitsede, ,nkar etsek de bu.... Tanrı varsa ve eğer bizi de yarattı ise ve ölüm de gerçekse, -''dönüş muhakkak onadır''- bir an evvel Tanrının ne dediğini anlamaya çalışıp ona göre bir hazırlık yapmak lazım... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Sayin evaporit, Bugunku ortamda ''İnsan aklı acizdir'', ''Din akılla yürümez'', ''Kuran'ı herkes anlayamaz'', gibi soyleyerek insanların kendilerine ve bilinçlerine olan güvenlerini yok etmedilermi? Muslumanlarin Kur’ani anlamaya çalışmalarını ortadan kaldırmadilarmi? Bu zihniyet binlerce camilerde, hergun besleniyor. Tekrar tekrar okudugumuz, gordugumuz vaazlerde, hocalarin Islam dinini ve Kur’ani nasil bir alet olarak kullandiklari belli olmuyormu? Eger, bu soruya “evet” diyebilirseniz, ayni şekilde asırlardır bu çeşit kendi menfaatlerini koruyan, one suren insanlarinda aynisini yaptiklarini kabul edemezmiyiz? Buna da “evet” derseniz; Bu sömürüler Muhammed ile baslamış olamazmi? Bu imkansızmı? Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 sizi doğru anladığımdan emin olmamakla birlikte, 1- kuranın anlaşılmazlığını öne sürerek insanı ona yaklaşırmayan geleneksel kültür, sadece insanlığa değil iman ettikleri iddiasında bulundukları kurana da ihanet etmişlerdir... bu konuda haklıısınız, kuranın esası Tanrı ile insanın yüz yüze gelmesidir... 2- Tanrı ile insan arasında ki bütün engellerin kaldırılması fikrine de saygı duyarım. 3- Kendi menfaatleri için din simsarlığı yapan herkesin kınanması gerektiğine de hak veriririm. 4- Ancak '' din nasihattir '' diye bir gelenek vardır. bu bazen hatırlatma, bazen de öğüt şeklindedir.. Biz insanlar çok zaman unuturuz, gözümüzün önünde bir takım olaylar cereyan etse de görmez olur, işitmez oluruz... kimi zaman bir dost sese ihtiyaç duyarız, bir el ararız ya... bütün Hocaları genelleme yapmak doğru olmayacaktır... Tanrının sözlerini bizlere hatırlatan, iyiliği öğütleyen, insan olduğumuzu hatırlatıp güzel işler yapmamız için bizi yüreklendiren hocalar da vardır... ve onlar Tanrının deyimiyle ''hiçbir ücret de talep etmezler'', onların ücretleri tanrının katındadır ve sizin teklif edeceğiniz bütün menfaatlerden de uzak kalmayı tercih ederler... bu ''hoca''ları tenzih etmek gerekir diye düşünürüm... aslında bu ''hoca'' tabiiri de bana çokça iğreti geliyor... sanki papaz, ya da rahip kelimelerinin karşılığı gibi kullanılıyor... halbuki böyle bir kurum olduğunu sanmıyorum dinde... 5- Sayın Suheyla.. Muhammedle sömürü nasıl başlayabilir ki ? Sömürü-gasp-haksız kazanç-insan emeğini ve varlığını haksız yollarla elde etme Muhammed den önce vardı... Bunun tarihi bir gerçek olduğunda herkes hemfikir olmalı.... Muhammed e gelen vahy, o dönemin ve o coğrafyanın bütün efendilerini tedirgin etmiş, derhal Muhammede gelen vahyin etkisini kırmak, onu ortadan kaldırmak için harekete geçmişlerdir.. Bütün tarihi veriler bu söylediklerimizi kanıtlamaktadır... Muhammed ve ona inananlar yurtlarından sürülmüş, işkenceler görmüşler ve çok inanan katledilmişti... çünkü muhammede gelen vahy, insanın özgürlüğünü öngörüyor, adaletin egemen kılınmasını istiyordu... Hayatın paylaşma olduğuna inanan müslümanlar, bütün sömürü düzenlerini tehdit ediyordu... başkalarının yeryüzünde cennet kurabilmeleri için kendi cehennemlerini yaşamak zorunda bırakılan geniş halk yığınları Muhammedin çağrısında kendisini buldu... Muhammed ise öldüğünde geride hiç bir şey bırakmadı bile... O bütün ezilmiş yüreklerin efendisi oldu... sömürüye karşı savaştığı için insanların gönlünde hep yüceldi... İnsanlara tanrının sözlerinden başka hiçbir şey getirmedi, kendinden katmadı.... ölürken bile ''Ey kızım Fatıma, babam beygamber diye sakın güvenme... ben bile hesabımı nasıl vereceğimin korkusundayım'' diyen bir yüce insan... İstese kendisine yapılan ''Seni bütün arabistanın kralı yapalım'' teklifini kabul etmezmiydi sanıyorsunuz ? O ne dünyanın ihtişamına talip oldu, ne de efendiliğe... nasıl bir sömürü aracı olabilir ki ? Lutfen bunu bir daha düşünmenizi istirham ediyorum... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 sizi doğru anladığımdan emin olmamakla birlikte, 1- kuranın anlaşılmazlığını öne sürerek insanı ona yaklaşırmayan geleneksel kültür, sadece insanlığa değil iman ettikleri iddiasında bulundukları kurana da ihanet etmişlerdir... bu konuda haklıısınız, kuranın esası Tanrı ile insanın yüz yüze gelmesidir... 2- Tanrı ile insan arasında ki bütün engellerin kaldırılması fikrine de saygı duyarım. 3- Kendi menfaatleri için din simsarlığı yapan herkesin kınanması gerektiğine de hak veriririm. 4- Ancak '' din nasihattir '' diye bir gelenek vardır. bu bazen hatırlatma, bazen de öğüt şeklindedir.. Biz insanlar çok zaman unuturuz, gözümüzün önünde bir takım olaylar cereyan etse de görmez olur, işitmez oluruz... kimi zaman bir dost sese ihtiyaç duyarız, bir el ararız ya... bütün Hocaları genelleme yapmak doğru olmayacaktır... Tanrının sözlerini bizlere hatırlatan, iyiliği öğütleyen, insan olduğumuzu hatırlatıp güzel işler yapmamız için bizi yüreklendiren hocalar da vardır... ve onlar Tanrının deyimiyle ''hiçbir ücret de talep etmezler'', onların ücretleri tanrının katındadır ve sizin teklif edeceğiniz bütün menfaatlerden de uzak kalmayı tercih ederler... bu ''hoca''ları tenzih etmek gerekir diye düşünürüm... aslında bu ''hoca'' tabiiri de bana çokça iğreti geliyor... sanki papaz, ya da rahip kelimelerinin karşılığı gibi kullanılıyor... halbuki böyle bir kurum olduğunu sanmıyorum dinde... Sayin evaporit, beni anladiginizi zannediyorum, Yukardaki yazilariniza katilmamak yanliş olur. Hemfikirdeyim. 5- Sayın Suheyla.. Muhammedle sömürü nasıl başlayabilir ki ? Sömürü-gasp-haksız kazanç-insan emeğini ve varlığını haksız yollarla elde etme Muhammed den önce vardı... Bunun tarihi bir gerçek olduğunda herkes hemfikir olmalı.... Muhammed e gelen vahy, o dönemin ve o coğrafyanın bütün efendilerini tedirgin etmiş, derhal Muhammede gelen vahyin etkisini kırmak, onu ortadan kaldırmak için harekete geçmişlerdir.. Bütün tarihi veriler bu söylediklerimizi kanıtlamaktadır... Muhammed ve ona inananlar yurtlarından sürülmüş, işkenceler görmüşler ve çok inanan katledilmişti... çünkü muhammede gelen vahy, insanın özgürlüğünü öngörüyor, adaletin egemen kılınmasını istiyordu... Hayatın paylaşma olduğuna inanan müslümanlar, bütün sömürü düzenlerini tehdit ediyordu... başkalarının yeryüzünde cennet kurabilmeleri için kendi cehennemlerini yaşamak zorunda bırakılan geniş halk yığınları Muhammedin çağrısında kendisini buldu... Muhammed ise öldüğünde geride hiç bir şey bırakmadı bile... O bütün ezilmiş yüreklerin efendisi oldu... sömürüye karşı savaştığı için insanların gönlünde hep yüceldi... İnsanlara tanrının sözlerinden başka hiçbir şey getirmedi, kendinden katmadı.... ölürken bile ''Ey kızım Fatıma, babam beygamber diye sakın güvenme... ben bile hesabımı nasıl vereceğimin korkusundayım'' diyen bir yüce insan... İstese kendisine yapılan ''Seni bütün arabistanın kralı yapalım'' teklifini kabul etmezmiydi sanıyorsunuz ? O ne dünyanın ihtişamına talip oldu, ne de efendiliğe... nasıl bir sömürü aracı olabilir ki ? Lutfen bunu bir daha düşünmenizi istirham ediyorum... Iste mesele burada. Başlangıçta ve Muhammed ile başlıyor. Muhammed kendisini , kendi döneminde, peygamber olarak kabul ettirebilmiş. Bu tarihi bir gerçek. Fakat şunu çok rahatlıkla iddia edebiliriz ki: Bu peygamber ve onun kitabi günümüzde çikmis olsaydı, onun hikayelerini daha gelismis, bilimli bir şekilde eleştiri yapabilecek bir ortamda okumuş olsaydik, Muhammed başarili olabilirmiydi bugun? Simdi kabul edilen, sizin bahsettiginiz gercekler, Islam dini ve Allahin Sözu(Kur’an) olmasimi? Yoksa 1400 yillik kalınlaşmış bir gelenekmi? Bu Kurana olan “inanç”, benim kanaatimde gelenektir. Muslumanlar Kur’ani “Allahin Sözu” zannedip, ve saygi duyuyorlar. Aslinda, Kur’anin Allahin sozu olduguna inanmiyorum. çagımızda, kendini ilan eden sahte peygamberlere bakinca ve ornek verdigim bu iletide gorüldügu gibi, http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=634131 bu insanlarda ayni şeyleri iddia edip ve sonunda onlarin sahtekarliklari ortaya kolayca cikiyor. Eger bu gercekleri bu orneklerde gorebiliyorsak, niye ayni celiskileri Muhammed’in Kitabinda gormuyoruz? Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2007 hakikaten zor bir durum... çünkü inanmak da inanmamak da tamamen sizin elinizde ve sizin karar vereceğiniz bir husus... Eğer bu yazdıklarınıza kendiniz de gerçekten inanıyorsanız ve bu sizi mutlu kılıyorsa sorun yok demektir. kendinizle barışık olmanız daha önemlidir .. Ama lutfen bırakınız müslümanlar da o kitabın Tanrının sözü olduğuna ve Muhammedin Tanrının buyruklarını insanlara öğrettiğine inansınlar... onlar da belki bu sebeple mutlu oluyorlardır... önemli olan İnsanların kendileriyle barışık yaşamları değilmidir ? Muhammed bugün yaşasaydı, diye çok düşünmüşümdür.... hatta iyi bir müslüman Muhammedi bugün yaşatmak zorundadır da diyebilirim... onu anlamak ve bugün o sanki aramızda yaşıyormuş gibi hayal etmemiz gerektiğini düünürüm.. Muhammed peygamber olsaydı ne derdi ?, nasıl davranırdı ? toplum ona nasıl davranırdı ? İlişkileri nasıl kurardı ? Tanrı ona neyi nasıl anlatırdı ? Bugün çok müslümanın bu kurguyu yapması gerekir diye düşünüyorum... ''Başarılı olabilir miydi ?'' şeklindeki sorunuza geince, onun başarılı olma diye bir hesabı hiç olmadı ki... neyi başaracaktı ? o sadece tanrının buyruklarını insanlara öğretmekte idi... insanları inandırmakla görevli değildi ki... hatta insanların inanmayıp yüz çevirmelerine üzüldüğü zaman Tanrı onu uyarıyor ve onun insanları inandırmak gibi ne görevi ne de böyle bir şeye gücünün yetebileceği söyleniyordu... Ancak sayın Suheyla...maalesef Muhammede inanmanızı, onun peygamberliğini tastik etmenizi sağlayacak ne elimizde bir formül ve ne de belge var.... bu tamamen sizin kalbiniz ve şah damarınızdan size daha yakın olan Tanrının arasında bir ŞEY dir... Çok insan Muhammede benim gibi inanırken, çok insan da sizin gibi inanmıyor... bunun hiç bir nedeni yok... Tanrı da öyle diyor, ''Eskilerin hikayesi diyecekler....'' dedim ya bilemeyeceksiniz, hiç bir zaman... taaa kiii öldükten sonra tekrar dirilinceye kadar... Tanrı kime hidayeti ne zaman verir, bunu yine tanrı bilir... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 21 Aralık , 2007 hakikaten zor bir durum... çünkü inanmak da inanmamak da tamamen sizin elinizde ve sizin karar vereceğiniz bir husus... Eğer bu yazdıklarınıza kendiniz de gerçekten inanıyorsanız ve bu sizi mutlu kılıyorsa sorun yok demektir. kendinizle barışık olmanız daha önemlidir .. Ama lutfen bırakınız müslümanlar da o kitabın Tanrının sözü olduğuna ve Muhammedin Tanrının buyruklarını insanlara öğrettiğine inansınlar... onlar da belki bu sebeple mutlu oluyorlardır... önemli olan İnsanların kendileriyle barışık yaşamları değilmidir ? Sayin evaporit, baska bir ulkede(dini ozgurlugun oldugu bir ulkede), sizin dediklerinize katilirim. Mamafih, itiraf etmem gerekki ayni zamanda ekiniz bana çok supriz geldi! Dogrusunu soylemek gerekirse, samimi gelmedi. Izah edecegim ... Benim komşularim IRANdan geldiler 20 sene evvel, Turkce biliyorlar... onlarin anlattiklarini, bir forumda buldugum bir yazi ile anlatmak isterim: "9 Şubat 1979 günü tüm dünya ile arasına kapkara bir örtü çeken İran'ı şeriatın pençesine sürükleyen uzun yolun başında Şah Rıza Pehlevi'nin protokolünü delen "masum" bir türban vardı... Milli Görüş, Türk-İslam Ülküsü gibi adlar altında faaliyet gösteren bizdeki irticacıların da İran "İslam Devrimi"nden etkilenerek Türkiye'de bu sistemi tesis etme hayalleri kurdukları malum olduğuna göre, İran'da şeriat rejiminin nasıl oluşturulduğunu maddeler halinde kısaca anlatalım: 1- Önce küçücük bireysel özgürlükleri ayaklar altına aldılar. Günlük yaşantıda farkına bile varılmayan o küçücük özgürlükleri ciğnediler. "Mümin kadını başını örter" dediler, "birer eşarp örteriz" diye düşündü pek çok kişi. Ne çıkardı bundan? Eğreti birer eşarp örtüveriyorlardı sokağa çıkarken. 2- Üç-beş gün, belki birkaç hafta böyle geçti. Alışmıştı pek çok kişi. Ancak, unuttukları bir nokta vardı, vidayı yavaş yavaş, diş diş sıkarlar, çekiçle çakmazlar! Birkaç molla fetva verdi bir gün, "kısa kollu giysiler mümin kadınlar için uygun değildir!"... Dileyen uydu, dilemeyen kısa kollu giysilerini yine giymeyi sürdürdü.... Ancak, sadece birkaç gün. 3- Sokaklarda yüzlerine, kollarına kezzap atılınca, yüzlerini tükürülüp saçlarından yerlerde sürüklenince, onlar da fetvaya uymak zorunda kaldılar. 4- Gün geldi, 9 yaşını geçmis erişkin(!) tüm kadınlar(!) giysilerinin üzerine bir de manto giymekle yükümlü kılındı. Yine de bir seçenek daha tanınmıştı onlara: Kara çarşaf..... Doğaldır ki artık başörtüleri eğreti takılamazdı. Saçının bir tek teli bile görünmemeliydi. Hem, daha gecenlerde ruhani lider dememiş miydi "kadınların saçlarındaki ışıltı, insanda şehevi duygular uyandırır" diye. 5- Bundan böyle doğum günü partilerinde, düğünlerde kadın-erkek bir arada eğlenmek haram, böyle fesat yuvası haline gelen evleri basmak, caizdi. Ruhani lider de buna uygun olarak "ağlayınız, ağlayınız ki günahlarınızdan arınasınız. Ağlamak imanını tazeler" demişti bir gün. (Bir an Fethullah Hocaefendi Hazretleri(!)nin aynı cümleyi kullandığını anımsadım da .....). 6- Özgürlükleri küçücüktü, minicikti, güçsüz ve çelimsizdi. Bir gün avuçlarının içinden kayıp gidince farkına vardılar değerinin. 7- Hıncahınç dolu bir stadyumda kaybolan minik çocuklar gibi ayaklar altında ezilip, yobazlığın pençesinde can vermeye başladılar. 8- Tek tek, sessizce yok edildiler. Sabah işyerine gidip, bir daha evlerine dönemediler. 9- Vedalaşma şansları bile olmamıştı sevdikleriyle, kardeşleri, anaları, babaları, ya da eşleriyle. Yarının koynundan koparıldı yine pek çoğu, bir gece vakti. Onlar bir daha asla evlerini göremediler. 10- Yüzler, binler, onbinler bir sabah ezanında kurşuna dizildiler. Evin zindanlarından çıkan kamyonların kasalarına üst-üste yığıldılar. En altta kalın süngerler döşeliydi, kanlar yollara sızmasın, yolları kirletmesin diye. Hepsi birbirinin sevgilisiydiler, kimi ana-babasının, kimi yavrusunun, kimi yavuklusunun..... 11- Bir sabah "Lanetabad"a sessizce gömüldüler... "Türkiye'de iktidara kanlı mı geleceğiz, yoksa kansız mı?" diyenler ve onların talebeleri bunları çok iyi bilirler, hesapları bunun üzerinedir. 12- Bağımsızlık-özgürlük söylemleri ile yürüdüler, demokrasi istiyoruz diyerek geldiler. 13- Fars milliyetçilerinden ve solcularından bu söylemlerle geniş bir destek aldılar. Ancak, Şah devrildikten sonra, demokrasinin üzerine yürüdüler. Milliyetçileri ve solcuları ezip yok ettiler. 14- Öyle ya, demokrasiye ve farklı ideolojik kesimlerin desteğine iktidara gelinceye kadar gereksinmeleri vardı. İktidara gelince tüm bunlar ayak bağı olacaktı. 15- Düne kadar, yanlışlıkla ayaklarına bassanız, demokrasi diye feryat eden mollalar, iktidara gelince demokrasinin ne kadar gereksiz olduğunu, din devletinde yeri olmadığını şıp diye kavradılar. 16- "Düşünce ayrılığı olamaz, biz hepimiz Hizbullah (Allahın partisi) üyesiyiz" diyerek konuyu netleştirdiler. Sanki ana babasına sırtını dönen bir arsız evlat gibi, bir kaşık suda değil, demokrasiyi kanlı gözyaşlarında boğdular. 17- Bitmedi, bir gün geldi rejim aleyhinde konuşan kişilerin ihbar edilmesi istendi Radyo-TV'lerden. Sizlerin de henüz belleklerinde olan "sayın muhbir vatandaşlar" türü bildirilerle. 18- Baktılar yine de bitiremiyorlar, özgürlük isteyen sesleri çabucak boğamıyorlar, bir fetva patladı kulaklarda. Atom bombası gibi bir yıkıcı güçle: "Küfr içinde olanın katli -kaçarken, sırtı dönükte olsa, yaralı, hasta döşeğinde de olsa, hatta aman bile dilese- vaciptir." (Sivas'ta bir otelde yakılan insanları ve sonrasında gelişen olayları anımsadığınızdan eminim)." İran'a şeriat işte böyle geldi.Türkiye'yi de aynı çizgiye getirmeye çalisanlar yokmu? Bu yuzden "Eğer bu yazdıklarınıza kendiniz de gerçekten inanıyorsanız ve bu sizi mutlu kılıyorsa sorun yok demektir." bana samimi gelmedi. Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2007 korku filmi gibi olmuş... ''bana samimi gelmedi..'' cümleniz ise hayli dokunaklı... yazdıklarımın size samimi gelmesi için ne yapabilirim bilmiyorum ama, ne yapsam mümkün olmayacak, bunu da biliyorum... çünkü, yılanla adamın dostluğunun hikayesi gibi... hani adam yılanla dost olmuş da, yıllarca süren o güzel dostluk vardı ya... hatırladınız mı ?? adam oğluna tembihlemiş, ''ben şehre gidiyorum.. aman sakın yılanın sütünü sıcak verme, soğuk da sevmez, ılık olsun, unutma sakın'' demişmiş... adamın oğlu da unutmuş ve sıcak sütü yılanın önüne koyunca, yılanın ağzı yanıvermiş, yılan can havliyle çocuğu sokup öldürmüş...adam geri döndüğünde oğlunu yerde görünce, elindeki sopayla yılanın kafasına vurmuş... Yılanın kafası yarılmış ve oradan kaçıp gitmiş... adam oğlunu gömmüş evinin karşısına... gel zaman git zaman.. Adam o eski güzel günleri arar olmuş...Derken bir gün yılanla karşılaşmış ve dayanamamış..Gene eski günlerde olduğu gibi dost olalım mı diye sormuş...yılanın cevabı tam bizlik; ''Benim kafamdaki bu yarık, Senin de kapının önündeki şu mezar durdukça, hiç bir şey eskisi gibi olmayacak..'' Sayın suheyla, Yukarda yazdığınız korku filmininin sadece iranda yaşandığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz... bu tarihin her döneminde, yeryüzünde çok farklı coğrafyalarda, çok farklı İZM ler tarafından sıkça tekrarlandığını biliyoruz... bu yazdığınız filmi, yıllarca bu ülkede müslümanlara yaşatmadılar mı ? şimdi aynı şeyleri müslümanların iktidar olurlarsa kendilerine yaşatmasından endişe duymaktalar... İnsanlara yıllarca nefreti öğretmediler mi ? başları örtülü olduğu için horlanan aşağılanan bir nesil, kendilerinden nefret edilmesi için her türlü ötekileştirmeye bırakılan bir topluluk, şimdi adım adım iktidara yürüyor... Toplum değişiyor.. onları bugüne kadar kara böcek gibi görenler ise, endişe duyuyorlar... Tanrı kuranda öyle diyor '' biz günleri insanlar arasında çevirip dururuz...'' Dün sizin gününüz idi... yarın da bunların günü olursa diye şimdi endişe ediyorsunuz... siz nasıl davrandı iseniz, size da öyle davranılmasından endişe duyuyor olmalısınız... Peki böyle mi olmalı ? hayır, binlerce kere Hayır... bu topraklarda binlerce yıllık bir gelenek var... O kadim komşuluk geleneğini nasıl edip yeniden diriltebiliriz ? nasıl bir medeniyet projesi kurabiliriz ? Avrupanın tarihine baktığınızda on milyonlarca insanın mezhep savaşlarında katledildiğini görürsünüz... Bizim tarihimiz de ise, hep birlikte yaşama ve birarada yaşama, bilikte sahiplenme vardır... yoksa bugün Mardinde Diyarbakırda hala Hristiyyanların Süryanilerin nasıl olupta var olduklarını açıklayamazdınız... Avrupada ise 400 yıl boyunca bir islam devleti olduğunu biliyormuydunuz ?? İspanya da.... bugün özür dileyecek kadar bile müslüman bırakılmadığını, eserlerinin bile imha edildiğini.... Peki nasıl oluyor da bugün biz yukardaki Korku senaryosunu yaşıyoruz ? Bunun sorumlusu kimler ? ve Biz ne yapabiliriz ? Asıl korkulacak ise yılan hikayesini bizden çook önceden bilenlerin, kapımıza mezar koymaları gibime geliyor... Orda sivas, burda başbağlar, şurda Tecrit odaları, burda İkna odaları... Sonuç : bırakın birbirine güvenmeyi, ya da inanmayı... kamplara ayrılmış, brbirine düşman edilmiş kitleler... Korkudan Medeniyet doğmaz... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Korkudan Medeniyet doğmaz... Islam Dünyasında ki , gelişme ve kalkınma eksiklik nedenini görebildinize sevindim! Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Islam Dünyasında ki , gelişme ve kalkınma eksiklik nedenini görebildinize sevindim! Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Islam Dünyasında ki , gelişme ve kalkınma eksiklik nedenini görebildinize sevindim! sayın Suheyla bütün yazdıklarımdan eğer bu cümleyi çıkarsama başarısını gösterdi iseniz, bu sadece son cümleleri okuduğunuzu gösterir... Bu ekonomik davranma içgüdüsünden mi kaynaklanıyor bilemiyorum.. ama şu bir gerçek ki, bazen bir yazı içerisinden seçtiğiniz bir cümlecik bazen o yazıyı tanımlamaya yetmez.. bu yöntemi çoklukla bazı gazeteciler kullanır... Sayın mukinin de çok hoşuna gitmiş olmalı... O daha da ekonomik ve hatta cimrilik bile sayıılabilecek bir davranmış sergilemiş ... Yadıklarımdan kastettiğim korku dünyasını sizce İslam mı oluşturuyor ? bu ülkede ki parçalanmışlıları, cinayetleri, kavgaları, düşmanlıkları, islam mı üretiyor ? ülkemiz insanlarını kamplara bölen, onları birbirlerine karşı kışkırtıp, düşman kılan İslam mı ? bu korku ve gerilimden İslamın nasıl bir çıkarı olabilir ki ? Ve Siz bütün bu yazdıklarımdan kalkıp, islam dünyasının gelişme ve kalkınmasındaki eksikliği çıkaracaksınız ve bunu benim ifadem olarak ''İslamın korku üzerine medeniyet kurma çabasının bir ifadesi '' imiş gibi sunacaksınız .. Anlamadı iseniz tekrar sorabilirsiniz... değil mi ? bu size yakışmamış sayın Suheyla... Muki yapabilir, çünkü takip edebildiğim kadarıyla bu onun tarzı .... çiçekçilik yani... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 sayın Suheyla bütün yazdıklarımdan eğer bu cümleyi çıkarsama başarısını gösterdi iseniz, bu sadece son cümleleri okuduğunuzu gösterir... Bu ekonomik davranma içgüdüsünden mi kaynaklanıyor bilemiyorum.. ama şu bir gerçek ki, bazen bir yazı içerisinden seçtiğiniz bir cümlecik bazen o yazıyı tanımlamaya yetmez.. bu yöntemi çoklukla bazı gazeteciler kullanır... Sayın mukinin de çok hoşuna gitmiş olmalı... O daha da ekonomik ve hatta cimrilik bile sayıılabilecek bir davranmış sergilemiş ... Yadıklarımdan kastettiğim korku dünyasını sizce İslam mı oluşturuyor ? bu ülkede ki parçalanmışlıları, cinayetleri, kavgaları, düşmanlıkları, islam mı üretiyor ? ülkemiz insanlarını kamplara bölen, onları birbirlerine karşı kışkırtıp, düşman kılan İslam mı ? bu korku ve gerilimden İslamın nasıl bir çıkarı olabilir ki ? Ve Siz bütün bu yazdıklarımdan kalkıp, islam dünyasının gelişme ve kalkınmasındaki eksikliği çıkaracaksınız ve bunu benim ifadem olarak ''İslamın korku üzerine medeniyet kurma çabasının bir ifadesi '' imiş gibi sunacaksınız .. Anlamadı iseniz tekrar sorabilirsiniz... değil mi ? bu size yakışmamış sayın Suheyla... Muki yapabilir, çünkü takip edebildiğim kadarıyla bu onun tarzı .... çiçekçilik yani... Valla bravo iyi takip ediyormuşsun... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Korkudan Medeniyet doğmaz... Cumleyi bile kalinlastirmissiniz. Kacirmiyalim diye. Tamam basardiniz. Gorduk. Sizi tebrik ettik. Bu sekilde… Islam Dünyasında ki , gelişme ve kalkınma eksiklik nedenini görebildinize sevindim! Ama aynayi size tutunca (yani yazdiginizi okumaniz icin) ve ifade edince. sayın Suheyla bütün yazdıklarımdan eğer bu cümleyi çıkarsama başarısını gösterdi iseniz, bu sadece son cümleleri okuduğunuzu gösterir... Bu ekonomik davranma içgüdüsünden mi kaynaklanıyor bilemiyorum.. ama şu bir gerçek ki, bazen bir yazı içerisinden seçtiğiniz bir cümlecik bazen o yazıyı tanımlamaya yetmez.. bu yöntemi çoklukla bazı gazeteciler kullanır... Sayın mukinin de çok hoşuna gitmiş olmalı... O daha da ekonomik ve hatta cimrilik bile sayıılabilecek bir davranmış sergilemiş ... Yadıklarımdan kastettiğim korku dünyasını sizce İslam mı oluşturuyor ? bu ülkede ki parçalanmışlıları, cinayetleri, kavgaları, düşmanlıkları, islam mı üretiyor ? ülkemiz insanlarını kamplara bölen, onları birbirlerine karşı kışkırtıp, düşman kılan İslam mı ? bu korku ve gerilimden İslamın nasıl bir çıkarı olabilir ki ? Ve Siz bütün bu yazdıklarımdan kalkıp, islam dünyasının gelişme ve kalkınmasındaki eksikliği çıkaracaksınız ve bunu benim ifadem olarak ''İslamın korku üzerine medeniyet kurma çabasının bir ifadesi '' imiş gibi sunacaksınız .. Anlamadı iseniz tekrar sorabilirsiniz... değil mi ? bu size yakışmamış sayın Suheyla... Muki yapabilir, çünkü takip edebildiğim kadarıyla bu onun tarzı .... çiçekçilik yani... Kalin yazinizi okumam sizin Hosunuza gitmedi. O cumlenin tek basina bir manasiz oldugunu demek istediginizi anlamamistim... Celiskinin nerde oldugunu bile de tartismak manasiz sizinle artik... Iyi gunler. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 aynayı önce kendinize takıntılı islam düşmanlığı yorumlarınıza tutmanız daha faydalı olacaktır...siz de aslında eleştirdiğiniz islama her yamamaya çalıştığınz eleştirinizin boşa çıkmasından hoşlanmamış gibisiniz... ...söylenmeye çalışılanı görmezden gelme ve istediğini görme alışkanlığı... Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 aynayı önce kendinize takıntılı islam düşmanlığı yorumlarınıza tutmanız daha faydalı olacaktır...siz de aslında eleştirdiğiniz islama her yamamaya çalıştığınz eleştirinizin boşa çıkmasından hoşlanmamış gibisiniz... ...söylenmeye çalışılanı görmezden gelme ve istediğini görme alışkanlığı... Sayin 4mevsim, elestirdigim Islam apacik sekilde Kur'anda, Hadislerde ... ve Turan Dursun'un Din Bu adlı kitabında su sekilde ifade edilmis: "Kafirler, nerede bulunsa yakalanmalı, öldürülmeliydi. Bozguncular ya boyunlarından vurularak öldürülmeli, ya asılmalı, ya ellerinden ayaklarından çapraz kesilmeli, ya da sürülmeliydiler. Hristiyan ve Yahudiler ile dost olunmamalıydı. Şeyhülislam fetvalarına göre, Alevilerin kanları helaldi. Peygamberin dört halifesinden üçü, Müslümanların bıçakları ile can vermişti. Şeriatın insanlara vaat ettiği barış buydu." Ben sizin gibi dusunurdum bir zamanlar. Ama cevaplari kendim okuyarak buldum. Gozlerimizi acalim. Gorduklerimiz ile bu Turan Dursun'un ozet ifadesi ile bir farki varmi? Benim sucum okudugumu anlamak ve gozlerimi acmak. Siz ikna etmeye devam edin. Ben "Insanlik" dinine katildim bir zaman evvel. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2007 aynayı önce kendinize takıntılı islam düşmanlığı yorumlarınıza tutmanız daha faydalı olacaktır...siz de aslında eleştirdiğiniz islama her yamamaya çalıştığınz eleştirinizin boşa çıkmasından hoşlanmamış gibisiniz... ...söylenmeye çalışılanı görmezden gelme ve istediğini görme alışkanlığı... Sayın 4mevsim, bildiğiniz üzere burada din tartışılıyor ama, sizler İslam'ı haklı yere eleştiren insanlara kulplar takmaya devam ediyorsunuz. Endişeniz nedir? Ayrıca dindeki çelişkileri görmezden gelme ve kalıplar dışına çıkamama alışkanlığı olsa olsa sizlerde olur. Kutsal olduğunu düşündükleri dine sıkı sıkıya bağlı insanlardan başka türlü beklemek de hata olur gibime geliyor. Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Sizin din konusunda ''Turan Dursun''dan başka referansınız yoksa biz ne yapabiliriz bilemiyorum... Dinin kitabı Kurandır, Tanrının sözleridir... Alevi de olsanız, sünni de olsanız, bu değişmez gerçektir... Eğer din konusunda bilgi oluşturacaksanız, lütfen turan dursunları, şunları bunları aşın artık.... İnsanlık dini islamdır... Sayın Muki, inanın hiç bir endişemiz yok... bunu samimiyetimle itiraf ediyorum ki yok... çünkü sizin fikirlerinizden istifade ediyorum ve inanın çok faydalanıyorum.. sizi ve fikirlerinizi önemsiyorum... Bilgi ve hikmet müslümanın yitik malıdır, çinde dahi olsa gidip almasını biliriz... kaldı ki neden sizden istifade etmeyelim... Kutsalı koruma diye bir derdimiz yok çünkü, onun korunmaya ihtiyacı olmaz zaten, o kendini korur... Oysa korumamız gereken, birbirimizi anlama ve birbirimize hoşgörülü olma çabaları... Müsümanlar kalıplara girmez, siz endişe etmeyin.. bunu isteseler de yapamazlar... ama siz de artık dini bilgilerinizi yenileyin, yeni kaynaklar okuyun... Turan dursun gibi yazarların modası çooktaan geçti... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Bu "korku" edebiyatı artık bıktırıcı oldu. Sürekli olarak "İslam'dan niye korkuyorsunuz? Korkmanıza hiç gerek yok" propagandası pompalanmaya çalışılıyor. Bir kere korku diye bir şey yok. ben şahsen hiç bir şeyden korkmam. Hemen yarın ülkem için derhal ölmeye hazırım. Biz korkudan filan dinin egemen kılınmaya çalışılmasına karşı çıkmıyoruz. Tam tersine korksaydık o zaman sesimizi keser, öbür dünyada yanarız diye boyun bükerdik. Kimse insanları saf yerine koymasın. Korku imparatorluklarına ancak aciz ve cahillerin boyun eğdiğini hepimiz biliyoruz. Filmi tersinden izletmeye çalışmayın lütfen... Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 korku filmi gibi olmuş...''bana samimi gelmedi..'' cümleniz ise hayli dokunaklı... yazdıklarımın size samimi gelmesi için ne yapabilirim bilmiyorum ama, ne yapsam mümkün olmayacak, bunu da biliyorum... çünkü, yılanla adamın dostluğunun hikayesi gibi... hani adam yılanla dost olmuş da, yıllarca süren o güzel dostluk vardı ya... hatırladınız mı ?? adam oğluna tembihlemiş, ''ben şehre gidiyorum.. aman sakın yılanın sütünü sıcak verme, soğuk da sevmez, ılık olsun, unutma sakın'' demişmiş... adamın oğlu da unutmuş ve sıcak sütü yılanın önüne koyunca, yılanın ağzı yanıvermiş, yılan can havliyle çocuğu sokup öldürmüş...adam geri döndüğünde oğlunu yerde görünce, elindeki sopayla yılanın kafasına vurmuş... Yılanın kafası yarılmış ve oradan kaçıp gitmiş... adam oğlunu gömmüş evinin karşısına... gel zaman git zaman.. Adam o eski güzel günleri arar olmuş...Derken bir gün yılanla karşılaşmış ve dayanamamış..Gene eski günlerde olduğu gibi dost olalım mı diye sormuş...yılanın cevabı tam bizlik; ''Benim kafamdaki bu yarık, Senin de kapının önündeki şu mezar durdukça, hiç bir şey eskisi gibi olmayacak..'' Sayın suheyla, Yukarda yazdığınız korku filmininin sadece iranda yaşandığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz... bu tarihin her döneminde, yeryüzünde çok farklı coğrafyalarda, çok farklı İZM ler tarafından sıkça tekrarlandığını biliyoruz... bu yazdığınız filmi, yıllarca bu ülkede müslümanlara yaşatmadılar mı ? şimdi aynı şeyleri müslümanların iktidar olurlarsa kendilerine yaşatmasından endişe duymaktalar... İnsanlara yıllarca nefreti öğretmediler mi ? başları örtülü olduğu için horlanan aşağılanan bir nesil, kendilerinden nefret edilmesi için her türlü ötekileştirmeye bırakılan bir topluluk, şimdi adım adım iktidara yürüyor... Toplum değişiyor.. onları bugüne kadar kara böcek gibi görenler ise, endişe duyuyorlar... Tanrı kuranda öyle diyor '' biz günleri insanlar arasında çevirip dururuz...'' Dün sizin gününüz idi... yarın da bunların günü olursa diye şimdi endişe ediyorsunuz... siz nasıl davrandı iseniz, size da öyle davranılmasından endişe duyuyor olmalısınız... Peki böyle mi olmalı ? hayır, binlerce kere Hayır... bu topraklarda binlerce yıllık bir gelenek var... O kadim komşuluk geleneğini nasıl edip yeniden diriltebiliriz ? nasıl bir medeniyet projesi kurabiliriz ? Avrupanın tarihine baktığınızda on milyonlarca insanın mezhep savaşlarında katledildiğini görürsünüz... Bizim tarihimiz de ise, hep birlikte yaşama ve birarada yaşama, bilikte sahiplenme vardır... yoksa bugün Mardinde Diyarbakırda hala Hristiyyanların Süryanilerin nasıl olupta var olduklarını açıklayamazdınız... Avrupada ise 400 yıl boyunca bir islam devleti olduğunu biliyormuydunuz ?? İspanya da.... bugün özür dileyecek kadar bile müslüman bırakılmadığını, eserlerinin bile imha edildiğini.... Peki nasıl oluyor da bugün biz yukardaki Korku senaryosunu yaşıyoruz ? Bunun sorumlusu kimler ? ve Biz ne yapabiliriz ? Asıl korkulacak ise yılan hikayesini bizden çook önceden bilenlerin, kapımıza mezar koymaları gibime geliyor... Orda sivas, burda başbağlar, şurda Tecrit odaları, burda İkna odaları... Sonuç : bırakın birbirine güvenmeyi, ya da inanmayı... kamplara ayrılmış, brbirine düşman edilmiş kitleler... Korkudan Medeniyet doğmaz... Konuya sebep olan yazımı tekrar alıntılayıp bir kez daha denemek istiyorum şansımı ; Yukarıdaki yazımdan eğer hala daha bahsettiğiniz şeyleri çıkarabiliyorsanız, bir şey demeyeceğim ve sakin sakin bir izah daha yapacağım... Arkadaşlar.... Bu topraklarda, ortaçağ avrupasına örnek olarak gösterilebilecek bir ''birarada yaşama geleneği'' bulunduğunu ifade etmeye çalışıyorum... bu bizim ortak kültürümüz... ortak Anadolu değerimiz ... Tamam ? devam edelim.... Oysa bazı mihrakların bizim bu ortak değerlerimizde var olan ''komşuluk ve barış'' gibi değerlerimizi ortadan kaldırmak için, bizleri bir diğerimize karşı düşman kılıp, ötekileştirmeye çalışıyor... provoke ediyorlar... Sivas, Malatya, Maraş, Başbağlar, gibi.....Tamam ? devam edelim... Biz şimdi yeniden insan merkezli bir medeniyet projesi sunacaksak Anadoludan bütün dünyaya ki ; bu anadoluya ait bir gelenektir, şuna buna ait değildir... Bu toplumumuzu oluşturan bütün sosyal blokların emekleriyle inşaa edilebilecek bir medeniyet projesidir..Bu yüzden Toplumu oluşturan sosyal bloklar arasında bir korku ve bir güvensizlik ortamı yaratmaya çalışıyorlar diyorum...Tamam ? Şimdi son söz olarak ; Hala daha bu yazımdan yukarıdaki zor anlaşılır-acaip şeyleri çıkarmakta ısrarcı olursanız, daha ne yapabilirim ? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 İnsanlık dini islamdır... Sayın evaporit, bu sizin cümleniz... Ben yumuşakça değilsem, "insan" tanımı içine giriyorsam, (sanırım giriyorum. Dur bakayım... Öyle ya, oturmuş düşünüyor ve yazıyorum. Sanırım bu insanlara özgü bir davranış. Şempanzeler filan böyle şeyler yapabiliyor muydu? Yoo, ne gezer? Tamam tamam, öyle ya... İnsanımdır artık...) Niye bana bir şey dayatılıyor ve vicdanım baskı altına alınmak isteniyor gibi bir hisse kapıldım? Yok canım, ya uykusuzumdur, ya yorgun... Bu çağda dayatma... Olur mu öyle şey? Alıntı
Φ evaporit Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2007 Çıplaklar kampında elbiseli dolaşmak ordaki insanların kendilerini baskı altında hissetmelerine neden olduğuna ilişkin bir makale okumuştum... bu yüzden elbiseli olmayı yasaklamışlarmış... Sizin nasıl bir dayatma hissine kapıldığınızı anlamış değilim... bu insanın doğasına aykırı bir şey... İslam da dayatmaz, dayatmalara karşı çıkar..bu yüzden Tanrı bu din fıtrata uygundur der... yni insanlığınıza en uygun din islamdır der... islam bütün dayatmalara karşı çıkarken siz nasıl böyle bir dayatmayı islama iddia edeceksiniz ki ? Hangi şeyi dayattı size, neyi ? Eğer rahatsızlığınız tanrıya inanan insanların da ''VAR'' olması ise o başka... buna tahammülsüzlük denir... bu ayrı konu... Bir de hakikaten yukardaki yazımda dayatma hissine kapılmanızı gerektirecek bir husus mu var ? uyku sorunu mu ? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.