Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

18 bin alem var bunu hepimiz biliyoruz,Fakat ben Gay-i resmi 4 den yukarıya çıkamıyorum

1-İnsanlar alemi

2-Hayvanlar alemi (ki biyolojiye göre İnsanlarda Hayvanlar alemindedir)

3-Bitkiler Alemi diyelim

4-Cİnler alemi olsun

 

peki geri kalan 17996 alem nerede ve kimler hiç düşündünüz mü?

 

Gönderi tarihi:

Şu saydığın alemleri anlayalım, nereden gelip nereye gittiğini çözelim de diğer 17996 aleme sonra yavaş yavaş geliriz :)

 

saygılar...

Gönderi tarihi:
18 bin alem var bunu hepimiz biliyoruz,Fakat ben Gay-i resmi 4 den yukarıya çıkamıyorum

1-İnsanlar alemi

2-Hayvanlar alemi (ki biyolojiye göre İnsanlarda Hayvanlar alemindedir)

3-Bitkiler Alemi diyelim

4-Cİnler alemi olsun

 

peki geri kalan 17996 alem nerede ve kimler hiç düşündünüz mü?

 

Bu 18 bin rakamindan kasit coklugu ifade etmek icin kullanilir. Hakiki bir rakam olarak degil. Ustelik alem manasinda yildizlar, galaksilerden, cennetten, cehennem den de kast olunur. Yani sayisiz derecede bir rakam kullanmak icin.

 

Bunun Kuran da gectigini zannetmiyorum... Islam kulturunde kullanilan bir soyleyis. Iste Turklerin, Arap kulturunu bilim kaynagi olarak kullanma sonuclarindan bir ornek...

Gönderi tarihi:

Cinlerle, bilmem kaç âlemlerle uğraşmak boş işlerdir. Biz bu cin min işlerini daha önce konuştuk, cinlere olan hakareti yaptık, hiç biri gelip filan çarpmadı. Hâla ağzımız yüzümüz düzgün. Bu işleri bırakın. Tüm medya elbirliği etmiş, cinlerle, büyülerle sizi uyutmak için gün boyu şarlatanın birini gönderip öbürünü konuşturuyorlar.

 

Bu kafayla daha çok şarlatanları daha dinleriz. Mehdi gelir, İsa gelir, Musa gelir, gelir oğlu gelir. Çok iddialıyım: Eğer bu halkı efsane ve hurafelerle uyutmak için özel ve büyük bir çaba yoksa, ben adinin adisiyim.

 

Komplo teorilerine en prim vermeyecek kişi bendim. Ama şimdi kesinkes düşünüyorum.

Gönderi tarihi:
18 bin alem var bunu hepimiz biliyoruz,Fakat ben Gay-i resmi 4 den yukarıya çıkamıyorum

 

 

Ya arkadaşım , bizi böyle saçma sapan şeylere cevap vermek zorunda bırakma lütfen.Madem biliyorsun da neden 4 ten yukarı çıkamıyorsun.Diğerlerini de say olsun bitsin.

Gönderi tarihi:
say olsun bitsin.
:)

 

Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: :unsure:

 

-"Gökte kaç yıldız vardır?" Hoca eşeğini göstermiş: -_-

 

-"Eşeğimin kılları kadar!" :P

 

-"Ya Hoca, olur mu öyle şey? Nerden çıkarıyorsun?" :(

 

-"İnanmıyorsanız sayın!" :D demiş. Yok şimdi saydık kafadan. Ya da ben diyeyim evrende dünya benzeri hayat barındıran gezegen sayısı...

 

Ne olacak? Faydası ne? İspatı var mı?

Gönderi tarihi:
18 bin alem var bunu hepimiz biliyoruz,Fakat ben Gay-i resmi 4 den yukarıya çıkamıyorum

1-İnsanlar alemi

2-Hayvanlar alemi (ki biyolojiye göre İnsanlarda Hayvanlar alemindedir)

3-Bitkiler Alemi diyelim

4-Cİnler alemi olsun

 

peki geri kalan 17996 alem nerede ve kimler hiç düşündünüz mü?

 

Sayın verdinaz, alemsiniz valla!

Gönderi tarihi:

Kelime karışıklığı var sanırım, şöyle ki :

 

Alem kelimesinden kastınız hangi kelime : ÂLEM - A'LEM - ALEM

 

Tabi 18 bin âlemdir bahsi geçen mevzu. 18 binden kasıt ise suheyla'nın dediği gibidir. Yani kesretten kinayedir bu sayı. Çokluğu belirtmek için kullanılır.

 

Kesret çokluktur.Kesretten kinaye, yüksek rakamsal değerlerle ifadeye güç kazandırmak için kullanılır.

 

Bir de âlemin sayısının 18 bin olduğunu söyleyenler olmuştur. Bu belli bir dönemde bazı kişilerin sayarak söylemiş oldukları bir şey olabilir. Hatta bundan daha öte sadece insanda 18 bin âlem olduğu söylenebilir. Esasen yorumların ne Kitap'ta ne de Sünnet'te yeri olmadığından bunların hepsine 'kesretten kinaye' denebilir.

 

--------------------------------------------

 

ÂLEM: Bütün cihan. Kâinat.

Dünya.

Her şey.

Cemaat.

Halk.

Cemiyet. Dehr.

Hususi hal ve keyfiyet.

Bir güneş ile ona tâbi olan ve etrafında devreden seyyarelerin teşkil ettiği dâire. (Cenab-ı Haktan gayrı mahlukata Âlem denmesi, mucidi olan Zât-ı Ecelle ve A'lâ Hazretlerini bilmeğe delâlette vesile olduğuna mebnidir. L.R.)(Semâvatta binler âlem var. Yıldızların bir kısmı her biri birer âlem olabilir. Yerde de her bir cins mahlukat, birer âlemdir. Hatta her bir insan dahi küçük bir âlemdir.( $) tâbiri ise, "Doğrudan doğruya, her âlem, Cenâb-ı Hakkın rububiyyeti ile idâre ve terbiye ve tedbir edilir" demektir. M.)

 

A'LEM: Daha iyi bilen. En iyi bilen.

Yarık dudaklı.

Alâmetli, belirtili.

 

ALEM: Bayrak.

Nişan, işâret.

Özel isim.

Mc:Yüksek dağ.

Büyük âlim.

Üst dudakta olan yarık.

 

--------------------------------------------

Yani insanlar - hayvanlar - bitkiler vs. şeklinde değil de , âlem kelimesini gruplandırabiliriz şöyle ki :

 

ÂLEM-İ ASGAR: Daha küçük âlem. En küçük âlem. * İnsan. (Nasıl ki insanın anasırları, Kâinatın unsurlarından; ve kemikleri; taş ve kayalarından; ve saçları nebat ve eşcarından, ve bedeninde cereyan eden kan ve gözünden, kulağından, burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları, Arz'ın çeşmelerinden ve mâdeni sularından haber veriyorlar, delâlet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen öyle de, insanın ruhu, âlem-i ervahtan; ve hafızaları, levh-i mahfuzdan; ve kuvve-i hayaliyeleri, âlem-i misalden.. ve hakeza.. her bir cihazı bir âlemden haber veriyorlar. Ve onların vücudlarına kat'i şehadet ederler. L.)

 

ÂLEM-İ BERZAH: Berzah âlemi. Kabir âlemi. (Bak: Kabr)(Âlem-i ziyâ, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehriba, âlem-i elektrik, âlem-i cezb, âlem-i esir, âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzahame ve yer darlığı yoktur. Bu âlemler, hepsi de, ihtilâlsiz, müsâdemesiz küçük bir yerde içtimâ ederler. M.N.)(Nass-ı Kur'anla, şühedânın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet şüheda, hayat-ı dünyevilerini tarik-ı hakta feda ettikleri için, Cenâb-ı Hak kemâl-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı Âlem-i Berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar... Yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar... Kemâl-i saâdetle mütelezziz oluyorlar.. Ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir, fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saâdet, şühedanın lezzetine yetişmez. Nasılki, iki adam bir rü'yada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rü'yada olduğunu bilir. Aldığı keyf ve lezzet pek noksandır. "Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür. Diğeri rü'yada olduğunu bilmiyor, hakiki lezzet ile hakiki saâdete mazhar olur.İşte Âlem-i Berzahtaki emvât ve şühedanın hayat-ı berzahiyyeden istifadeleri, öye farklıdır. Hadsiz vâkıatla ve rivâyatla şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sâbit ve kat'îdir. Hatta Seyyidüşşüheda olan Hazret-i Hamza (R.A.), mükerrer vâkıatla kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi.. ve dünyevi işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vâkıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve isbat edilmiş. M.)

 

ÂLEM-İ CEBERUT: Âlem-i azamet ve kudret. (Bununla âlem-i esmâ ve sıfât kasdolunur. Muhakkıkların ekserisine göre bu, âlem-i evsattır. Yâni üstte olan Lâhut âlemi ile altta bulunan melekut âlemi arasındaki âlem. Amiriyyet-i umumiyyeyi muhit olan berzahtır. Ceberut, ibranice "kudret" mânasındadır).

 

ÂLEM-İ EKBER: En büyük âlem. Kâinat.(Şu kâinat denilen âlem-i ekber ve insan denilen onun misâl-i musağğarı olan âlem-i asgar, kudret ve kader kalemiyle yazılan âfâkî ve enfüsî vahdaniyet delâilini gösteriyorlar. Evet, kâinattaki san'at-ı muntazamanın küçük bir mikyasta, nümunesi insanda vardır. O daire-i kübrâdaki san'at, Sâni-i Vâhid'e şehadet ettiği gibi, şu insanda olan küçük mikyastaki hurdebini san'at dahi, yine O Sâni'a işaret eder, vahdetini gösterir. M.)

 

ÂLEM-İ EMİR: Sâdece bir emr-i İlâhî ile işlerin hemen olduğu âlem. Yaradılışa ait kanunlar âlemi.(Ruha bir derece müşabih ve ikisi de âlem-i emirden ve iradeden geldiklerinden masdar itibariyle ruha bir derece muvafık, fakat yalnız vücud-u hissi olmayan nevilerde hükümran olan kavânine dikkat edilse ve o namuslara bakılsa görünür ki: Eğer o kanun-u emri, vücud-u harici giyse idi o nevilerin birer ruhu olurdu. Halbuki o kanun daima bakîdir. Daima müstemir, sabittir. Hiçbir tagayyürat ve inkılâbat, o kanunların vahdetine te'sir etmez, bozmaz. Meselâ: Bir incir ağacı ölse, dağılsa; onun ruhu hükmünde olan kanun-u teşekkülâtı zerre gibi bir çekirdeğinde ölmiyerek baki kalır. İşte madem en âdi ve zaif emri kanunlar dahi böyle beka ile, devam ile alâkadardır. Elbette ruh-u insani, değil yalnız bekâ ile, belki ebed-ül âbâd ile alâkadar olmak lâzım gelir. Çünki: Ruh dahi Kur'anın nassıyla $ ferman-ı celili ile âlem-i emirden gelmiş bir kanun-u zişuur ve bir namus-u zihayattır ki; kudret-i ezeliyye, ona vücud-u harici giydirmiş. Demek, nasıl ki, sıfat-ı irâdeden ve âlem-i emirden gelen şuursuz kavanin daima veya ağleben bâki kalıyor. Aynen onların bir nevi kardeşi ve onlar gibi sıfat-ı iradenin tecellisi ve âlem-i emirden gelen ruh, bekâya mazhar olmak daha ziyade kat'idir, lâyıktır. Çünki zivücuttur, hakikat-ı hariciye sahibidir. Hem onlardan daha ulvidir. Çünki zişuurdur. Hem onlardan daha daimidir, daha kıymettardır. Çünki zihayattır. S.)(Maddiyattan olmayan, bilhassa mahiyetleri mütebayin olan bir çoklukta tasarruf eden bir zatın, o çokluğun herbirisiyle bizzat mübaşeret ve mualecesi lâzım değildir. Evet asker neferatı arasında bir kumandanın tasarrufatı, tanzimatı, ancak emir ve iradesiyle husule gelir. Eğer o kumandanlık vazifeleri ve işleri, neferata havale edilirse, her bir neferin bizzat mübaşeret ve hizmetiyle veya herbir neferin bir kumandan kesilmesiyle vücud bulacaktır. Binâenaleyh, Cenab-ı Hakk'ın mahlukatındaki tasarrufu, yalnız bir emir ve irade ile olur. Bizzat mübaşereti yoktur. Şemsin kâinatı tenvir ettiği gibi. M.N.)

 

ÂLEM-İ ERVAH: Ruhlar âlemi. Ruhların ve ruhanîlerin bulunduğu âlem. (Bak: Ruhaniyat)

ÂLEM-İ ESBAB: Sebepler âlemi. Her şeyin bir sebebe dayanarak olduğu âlem. Bu dünya.

ÂLEM-İ FÂNİ: Gelip geçici âlem, dünya.

 

ÂLEM-İ GAYB: Zâhir duygularımızla bilinemeyen ve ervah ve meleklere, cinlere mahsus olan âlem. Mâzi ve müstakbeldeki mahlukatın mânevi hayatlarının âlemi.(Her şeyin bâtını zâhirinden daha âli, daha kâmil, daha lâtif, daha güzel, daha müzeyyen olduğu gibi; hayatça daha kavi, şuurca daha tamdır. Ve zâhirde görünen hayat, şuur, kemâl vesaire ancak bâtından zâhire süzülen zaif bir tereşşuhdur. Yoksa bâtın câmid, meyyit olup da ilim ve hayatı dışarıya vermiş olduğuna zehaba ihtimâl yoktur. Evet karnın "miden", evinden; cildin, gömleğinden; ve kuvve-i hâfızan, senin kitabından nakş ve intizamca daha yüksek ve daha gariptir. Binâenaleyh, âlem-i melekut, âlem-i şehâdetten; âlem-i gayb, dünya ve âhiretten daha âli ve daha yüksektir. Maalesef nefs-i emmare, hevâ-i nefs ile baktığı için zâhiri hayatlı, ünsiyetli bir perde gibi meyyit ve zulmetli ve vahşetli zannettiği bâtın üstüne serilmiş olduğunu görüyor. M.N.)

 

ÂLEM-İ HÂB: Uyku ve rüyâ âlemi. Bazan âlem-i mâna, âlem-i misal, âlem-i nevm gibi tâbirler de kullanılır.

 

ÂLEM-İ İSLÂM: İslâm dünyası. İslâm milletleri. (Ey âlem-i İslâm, uyan! Kur'ana sarıl! İslâmiyete maddi ve manevi bütün varlığınla müteveccih ol! Ve ey Kur'ana bin yıllık tarihinin şehadetiyle hâdim olan ve İslâmiyet nurunun zemin yüzünde naşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı! Kur'ana yönel ve onu anlamaya, okumaya ve onu anlatacak, onun bu zamanda bir mu'cize-i manevîsi olan Nur Risalelerini mütalaa etmeğe çalış. Lisanın, Kur'anın âyetlerini âleme duyururken, hâl ve etvar ve ahlâkın da onun manasını neşretsin; lisan-ı hâlin ile de Kur'anı oku. O zaman sen dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun! Ey asırlardan beri Kur'anın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan ecdadın evlâdı ve torunları! Uyanınız, âlem-i İslâmın fecr-i sadıkında gaflette bulunmak, kat'iyyen akıl kârı değil! Yine âlem-i İslâmın intibahında rehber olmak, arkadaş kardeş olmak için Kur'anın ve İmanın nuruyla münevver olarak İslâmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip hakiki medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslâmiyyeye sarılmak ve onu, hâl ve harekâtında kendine rehber eylemek lâzımdır. T.H.)

 

ÂLEM-İ KEVN: Varlık âlemi. Kâinat.

ÂLEM-İ KEVN Ü FESAD: Cismani âlem. Bir taraftan vücuda gelip, diğer taraftan da harab olan fâni âlem.

ÂLEM-İ MA'NA: Mâna âlemi, bazı ehline münkeşif olan âlem, mânen anlaşılan ve bilinen âlem. ÂLEM-İ MELEKUT: Melekut âlemi. (Bak: Melekût)

ÂLEM-İ MENÂM: Uyku âlemi, rüya âlemi.

 

ÂLEM-İ MİSÂL: Rüyâda görülen âlem. Dünyada mevcud bulunan bütün eşya ve zuhura gelen bütün ef'âlin aynısı ile müretteb ve mütekevvin olan bir tarzı veya âlem-i ruhâninin bir nev'i. (L.R.)(Gördüm ki: Âlem-i misâl, nihâyetsiz fotoğraflar ve her bir fotoğraf, hadsiz hâdisât-ı dünyeviyeyi aynı zamanda hiç karıştırmıyarak alıyor. Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviyye ve fâniyatın fâni ve zâil hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının meyvelerini sermedi temâşâgâhlarda ve Cennette Saadet-i ebediyye ashâblarına dünya macerâlarını ve eski hâtıralarını levhaları ile gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoğraf makinesi olarak bildim. S.) (Bak: Âlem-i hâb )

 

ÂLEM-İ NÂSUT: İnsanlar âlemi ve dünya hayatı. Mahlukiyet. Âlem-i Lâhut'un zıddı.

ÂLEM-İ SABAVET: Çocukluk dünyası.

ÂLEM-İ SİYASET: Siyâset dünyası, siyaset âlemi.

 

ÂLEM-İ SÜFLÎ: Süflilerin âlemi. Dünyâ âlemi. Âlem-i şehadet, âlem-i nâsut. (Bak: Nâsut)(Şu kâinata nazar-ı hikmetle bakıldığı vakit, azim bir şecere mânasında görünür. Ve şecerenin nasıl dalları, yaprakları, çiçekleri, meyveleri vardır. Şu şecere-i hilkatin de bir şıkkı olan âlem-i süflinin: Anasır, dalları; nebatat ve eşcar, yaprakları; hayvanat, çiçekleri; insan, meyveleri hükmünde görünür. Sâni-i zülcelâl'in, ağaçlar hakkında câri olan bir kanunu, elbette şu şecere-i âzamda da câri olmak, mukteza-yı ism-i Hakîm'dir. S.)

 

ÂLEM-İ ŞAHADET: Şahâdet âlemi. Bu dünya. Cenâb-ı Hakkın âyetlerine ve emirlerine imân edenlerin, hakka, hakikate şahadette bulundukları ve Allah'a itaat ve ibadetle mükellef oldukları dünya âlemi.(Âlem-i şahadet, avâlim-i guyub üstünde tenteneli bir perdedir. M.)

 

ÂLEM-İ ŞUHUD: Bilip keşfedilen, görür gibi bilinen âlem. Görünen âlem. Dünya. Kâinat.

ÂLEM-İ TEKVİN: Devamlı değişen. Vücud ve hudus âlemi.

ÂLEM-İ ULVÎ: Ulvi âlem, ruhlar âlemi.

ÂLEM-İ ZUHUR: Görünen âlem, şahâdet âlemi, şu anda içinde yaşadığımız âlem.

 

ALEM-İ ZÂTÎ: Zata âit isim, zatına âit işâret, zâtına mahsus alâmet, delil.(Evet, Zât-ı Akdes'in alem-i zâtîsi ve en âzamî ismi olan Lafzullahtan sonra en âzam ismi olan Rahman, rızka bakar. Ve rızıktaki şükür ile ona yetişilir. Hem Rahman'ın en zâhir mânası, Rezzak'tır. M.)

Gönderi tarihi:
Kelime karışıklığı var sanırım, şöyle ki :

 

Alem kelimesinden kastınız hangi kelime : ÂLEM - A'LEM - ALEM

 

Tabi 18 bin âlemdir bahsi geçen mevzu. 18 binden kasıt ise suheyla'nın dediği gibidir. Yani kesretten kinayedir bu sayı. Çokluğu belirtmek için kullanılır.

 

Kesret çokluktur.Kesretten kinaye, yüksek rakamsal değerlerle ifadeye güç kazandırmak için kullanılır.

 

 

İyi tamamda kardeşim ama bu kadarda abartılmazki yani.18 de, hadi az geldi 180 de.Ama 18 bin baya desteksiz olmuyormu?

 

1 ÂLEM-İ ASGAR:

 

2 ÂLEM-İ BERZAH:

 

3 ÂLEM-İ CEBERUT:

 

4 ÂLEM-İ EKBER:

 

5 ÂLEM-İ EMİR

 

6 ÂLEM-İ ERVAH

 

7 ÂLEM-İ ESBAB:

 

8 ÂLEM-İ FÂNİ:

 

9 ÂLEM-İ GAYB:

 

10 ÂLEM-İ HÂB

 

 

11 ÂLEM-İ KEVN:

 

12 ÂLEM-İ KEVN Ü FESAD:

 

13 ÂLEM-İ MA'NA:

 

14 ÂLEM-İ MENÂM:

 

15ÂLEM-İ MİSÂL:

 

16 ÂLEM-İ NÂSUT:

 

17ÂLEM-İ SABAVET:

 

18 ÂLEM-İ SİYASET:

 

 

19 ÂLEM-İ SÜFLÎ:

 

20 ÂLEM-İ ŞAHADET:

 

21 ÂLEM-İ ŞUHUD:

 

.

22 ÂLEM-İ TEKVİN:

 

23 ÂLEM-İ ULVÎ:

 

24 ÂLEM-İ ZUHUR:

 

25ALEM-İ ZÂTÎ:

 

 

Bak sen bile en fazla 25 tane sayabilmişsin. Yapmayın kardeşim abartmayın bu kadar :)

Gönderi tarihi:
İyi tamamda kardeşim ama bu kadarda abartılmazki yani.18 de, hadi az geldi 180 de.Ama 18 bin baya desteksiz olmuyormu?

....

 

 

Bak sen bile en fazla 25 tane sayabilmişsin. Yapmayın kardeşim abartmayın bu kadar :)

 

Sayın hoppa mesajımda kesretten kinaye diye bir ifade geçti gördüğünüz üzere..

 

Yani düz mantıkla 18 bin anlamıycaksınız.Arap kültüründe kesretten kinaye meselesi çok yapılır :) ...Bazı alimler her insanın bir âlem olduğunu söylemiş , eee ne oldu şimdi 6 milyar âlem :) Âlem diyince siz sadece görünenleri sayabilirsiniz, bakın yukardaki âlem kelimelerine bütünü ifade eder çoğu...Genelleme yapar.

18 bin Âlem diyince yukarıdaki âlem gruplamasındaki tüm hepsine girenler kabul edilir.

Gönderi tarihi:

onsekizbin alemin olduğuna inanıyorum.fakat bunu insan beyninin çözebileceğini sanmıyorum.

verdinaz a teşekkür.muallim ali nin açıklamalarını zevkle okuyor,herkes gibi bende çok istifade ediyorum.teşekkürler hocam......

  • 3 yıl sonra...
Gönderi tarihi:

Alem derken sadece bizim bildiğimiz, gördüğümüz alemmidir ? yoksa evrende bilmediğimiz Alemlerde varmıdır ? Allah sadece Dünya damı alemleri yarattı, yoksa bize sadece bilmemiz gereken kadarmı soyledi ?

Gönderi tarihi:

 

Her kafada milyon alem, altı milyar(şu anda altı milyar,daha önce gelmiş gitmiş daha gelmek için sıra bekleyenler hariç.. :D )kafada kaç milyar alem..ne 18 bini.. :D

ve bu alemler sürekli değişiyor.. :D

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.