Misafir gelincik Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Bir gazetede okumuştum ,ideal evliliği şöyle tanımlıyordu: Gerçek aşklar her zaman evlilikle taçlandırılır; çünkü evlenme arzusuna sahip olmak karşınızdaki insanı gerçekten sevdiğinizden emin olmak demektir. Aşkınızın ve sevginizin hayatın karşınıza çıkaracağı bir takım olumsuzluklar karşısında yıkılmadan ayakta kalabileceğine canı gönülden inanmak demektir. O insanı şu anda ne kadar seviyorsanız bundan 10, 20, 30 sene sonra da aynı yoğunlukta seveceğinizi yüreğinizin derinliklerinde bilmek demektir. Hem kendinize hem karşınızdaki insana güvenmek, beraberliğinizi yürütmek adına ikinizin de bir takım fedakarlıklarda bulunacağınızdan şüphe duymamak demektir. Bundan sonraki her gününüzü, her gecenizi ve her anınınızı birlikte paylaşmayı arzulamak ve birbirinden bıkabileceğinizi aklınızın ucundan bile geçirmemek demektir. Açık kapılara ve yan yollara sapmaya ihtiyaç duymamak demektir. Kısacası evlilik cesaret işidir, inanç işidir. Oysa etrafımıza baktığımızda görünen nedir? Evlilik sanki bir ticarete dönmüştür.Uzun süre evli kalan çiftlerde artık ,iş ,para herşeyin önüne geçmiş.Konuşacak,paylaşacak tek şey de ortak çocukları olmuştur.Tabi bunun doğal sonucu da ,tarafların birbirinden kopması ve aldatmalar.Aldatılan eş ,bir biçimde buna katlanmak zorundadır.Ya maddi çıkarları bunu gerektiriyordur ya da çocuktur çoğu zaman neden.Zaten evlilik te kadına biçilen rol de ;" iyi eş", "iyi anne" rolüdür.İyi eş olabilmenin , anlamı da genelde ,hiç bir şeye itiraz etmemek, eşinin tüm haksızlıklarına ve yeri geldiğinde şiddet gösterilerine ,ses çıkarmamak olarak anlaşılır.Gerçi son zamanlarda, toplumda yükselen yeni trendleri de göz ardı etmemek gerekiyor.Nedir mi o, yeni trend? Kadın çalışsın eve baksın ,bu arada yukarda yazdığım olumsuzluklara da katlansın .Boşanma lafı etmeye başlayınca da , altın yumurtlayan tavuğu ,elden kaçırmamak adına her türlü rezillik sergilensin. Aslında yazılacak şey çok ama .Kısaca bağlamak gerekirse konuyu, şunları yazmak istiyorum son olarak; Hiç bir şeyin paylaşılmadığı bir çatı altında, ne sevginin ne de cinselliğin bir önemi vardır.Hoş erkek için cinselliğin ,kadında olduğu gibi sevgiyle yoğrulması gerekmiyor ama.Yine de bana göre; iyi anlaşan eşlerin ,sevgi paylaşımı ile yaşadıkları cinsellik , daha fazla fiziksel ve ruhsal doyumu da birlikte getirir.Ve sağlam temeller üzerinde kurulmayan tüm evlilikler, bitmeye mahkumdur.Resmi olarak olmasa bile, fiili olarak biter.Bunun , sağlıklı yürümesi için, ön şart; sevgi,samimiyet ve dürüstlüktür. Alıntı
Misafir semAzen Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Gönderi tarihi: 18 Şubat , 2008 Evlilik uzerine!... Can Dündar yine ustadligini konusturmus. Evlilik, inanmadigim halde içerisinde 17 seneyi bitirdigim bir kurum benim için.. 17 senede (abartmiyorum) 40 çift arkadasimin son verdigi kurum ayni zamanda da. Evliligimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliligi toplumun dayattigi sekilde yasamamaktan. Nedir bu dayatmalar? Erkegin muhakkak kadindan yasça büyük olmasi, egitim seviyesinin erkegin lehine yada en azindan esit olmasi bunlarin sadece ikisi. Olmaz, yürümez diyor toplum. Erkek yasça büyük olmali ki, kadina 'hot' dediginde oturmali kadin. Yada yumusatiyorlar; -Efendim kadin erkekten önce çöktügü için (hani dogum felan) küçük olmaliymis yasi. Egitimde de böyle.. Kadinin çok okumusu bilmis olurmus, evde kalmakmis layiki. ESiM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne 'hot' dememe gerek kaldi 17 sened e, ne de benden önce çöktü. Yillar içinde ben yaslandikça o geçlesti, -'Ooo Can bey kapmisiniz çitiri' esprilerine muhattap dahi oldum. ESiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim.. Ne o bana bilmislik tasladi, ne ben ona ezik baktim. Kulaga gelen müzik tekse de, onu olusturan notalar farklidir der Halil Cibran. Bunu unutmadik biz. Ben konusurken o dinledi,ben dinlerken o konustu 17 sene. O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o 'haklisin bitanem' dedik, Öfke bitip firtina duruldugunda 'ama bi de böyle düsün' de dedik fikrimizi savunurken. Farkli insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savasan neferlerdik bu hayatta. Asla bilmedik ne kadar para kazandigimizi, ortak cüzdanimizdan gerektigi kadar aldik.. Ne kadar çalarsa çalsin masanin üstünde telefon , kim bu saatte arayan karsi cins diye sorgulamadik da ama. Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven' ve güvenin ardina saklanmis bir 'saygi' vardi daima. Ne kavgalar, ne badireler atlattik 17 senede. Eee ülkeer neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yasayacaktik. Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamin disinda yattim bi gece, misafir odasinda. Gece yarisi kapi açildi esim; -'Ne yapiyosun burda?' diye sordu kapinin esiginden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bi sesle..Gitti, gelmesi 1 dakikasini almisti elinde yastikla 'kay yana' dedi daracik yatakta 'ne yapiyosun?' dedigimde 'benim yerim senin yanin, sen gelmezsen ben gelirim' dedi. Anladim ki o gece, en uzun kavgamiz yat saatine kadar sürecek. Ve bence dogrusu da bu. Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamiz haric.. Kirsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadik birbirimize. Toplum kurallariyla oynasaydik bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktik o listede. Ama oyunun kurallarini biz koyduk. Nede olsa bizim oyunumuzdu,oynanan. Evlilik; hesapsiz içine dalinmasi gereken bir oyun bence. Topluma kulaklarini tikayarak hemde. Ne benim,ne de bizim sözlerimizle. Sadece gönlünüzden geçtigince. Dedigi gibi Ataol Behramoglu'nun; Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var: Yasadin mi büyük yasayacaksin, irmaklara, göge, bütün evrene karisircasina.Çünkü ömür dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir. Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana. CAN DÜNDAR Hayat kisa gelen bir battaniye gibidir. Yukari cekersin ayak parmaklarin isyan eder. Asagi cekersin omuzlarin titrer . Ama yine de , neseli insanlar dizlerini karinlarina ceker, rahat bir uyku uyumayi basarir... Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 21 Ağustos , 2008 Ben de gelen bir mail ile katkıda bulunayım: çerez tabağı teorisi çerez tabağı 1 Henüz evlenmemiş bir insana 'Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol' dedim. Aşağıdaki teoriyi aktardı Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman sırasıyla antepfıstıklar , ardından bademler, sonra fındıklar gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır. Eğer belli bir yaşa kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve ay çekirdekleri ile idare edersin, ya da olur ya bir fıstık bulurum diye tabağı araştırır durursun.. çerez tabağı 2 Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadaşımın ileri yaşta evlenmekle, çerez tabağı arasındaki benzerliği anlatan görüşlerimi aktarmışdım. Bu yazı üzerine, bazı eklemeler geldi. Ben tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım. arkadaşım; ' aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu antep fıstıkları da kalır. Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri bırakır. Onlara ulaşmak cesaret ister. Dişine güveneceksin kıracaksın ki, içeride gizlediği lezzete ulaşabilesin. Ama risklidir, dişini kırabilirsin. ---------------- Ben ise tam tersi yaparım.İlk önce nerde beş para etmez çerezler var onları yerim sonra en baba çerezleri yerim ...Sırasıyla; Fındık, antep fıstık (o kapalı olan antep fıstıklarınıda kırarım hiç merak etmeyin benim tabakta hiç bişey kalmazzz valaaaa ) ve badem Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ağustos , 2008 Ben de gelen bir mail ile katkıda bulunayım: çerez tabağı teorisi çerez tabağı 1 Henüz evlenmemiş bir insana 'Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol' dedim. Aşağıdaki teoriyi aktardı Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman sırasıyla antepfıstıklar , ardından bademler, sonra fındıklar gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır. Eğer belli bir yaşa kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve ay çekirdekleri ile idare edersin, ya da olur ya bir fıstık bulurum diye tabağı araştırır durursun.. çerez tabağı 2 Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadaşımın ileri yaşta evlenmekle, çerez tabağı arasındaki benzerliği anlatan görüşlerimi aktarmışdım. Bu yazı üzerine, bazı eklemeler geldi. Ben tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım. arkadaşım; ' aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu antep fıstıkları da kalır. Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri bırakır. Onlara ulaşmak cesaret ister. Dişine güveneceksin kıracaksın ki, içeride gizlediği lezzete ulaşabilesin. Ama risklidir, dişini kırabilirsin. ---------------- Ben ise tam tersi yaparım.İlk önce nerde beş para etmez çerezler var onları yerim sonra en baba çerezleri yerim ...Sırasıyla; Fındık, antep fıstık (o kapalı olan antep fıstıklarınıda kırarım hiç merak etmeyin benim tabakta hiç bişey kalmazzz valaaaa ) ve badem Bendeee Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2008 evilik artık gerçekten kurum bağlamış ne acı Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.