Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Bunu forumda sıklıkla dile getiriyorum, pek bir yanıt alamıyorum. Bu konunun ana noktasını bir başlangıç olarak şu konu oluşturabilir: Örneğin Tevbe süresine göre müslümanlar eğer bu sure ebediyen geçerli ve evrensel ise, müşrikleri gördükleri yerde İslam olmaya davet etmek, kabul etmezse öldürmek ve tüm ehl-i kitabı cizyeye bağlamak zorundalar. Dünyada bir tek müşrik kaldıkça nefes alan ve bir tek ehl-i kitap kaldıkça müslümanlara cizye vermeyen, müslümanların görevi sona ermez. Yahudi ve Hristiyanlar ehli kitaptır, geri kalan herkes müşriktir. Ne diyorsunuz? Alıntı
Φ dumanlı Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Bunu forumda sıklıkla dile getiriyorum, pek bir yanıt alamıyorum. Bu konunun ana noktasını bir başlangıç olarak şu konu oluşturabilir: Örneğin Tevbe süresine göre müslümanlar eğer bu sure ebediyen geçerli ve evrensel ise, müşrikleri gördükleri yerde İslam olmaya davet etmek, kabul etmezse öldürmek ve tüm ehl-i kitabı cizyeye bağlamak zorundalar. Dünyada bir tek müşrik kaldıkça nefes alan ve bir tek ehl-i kitap kaldıkça müslümanlara cizye vermeyen, müslümanların görevi sona ermez. Yahudi ve Hristiyanlar ehli kitaptır, geri kalan herkes müşriktir. Ne diyorsunuz? ben,inananların bu konularda tartışmaya girmemesinden yanayım..kuran ı anlayarak okuyanlar bunun böyle olmadığını bilir..inkarcılar da islam dinin aşağılamak için,saptırarak orasından burasından çekerek,kötü emellerine alet etmek isterler.. bizler de bunlara cevap vererek dinimize hakaret ettirerek alet oluyoruz sanıyorum..istemeyerek te olsa büyük günaha giriyoruz.. öğrenmek isteyen bunları pekala öğrenebilir..biz ne yaparsak yapalım sizleri ikna etmemiz mümkün deyil..bunu sizde biliyorsunuz..aklınız sıra kendinizi zeki sanıyorsunuz..ben bu tür konuları okumamaya çalışıyorum..okuduğumda da cevap deyil konuyu kapattırmaya çalışıyorum.. sayın demirefe siz misyonermisiniz? misyonerseniz sizi tebrik etmemek mümkün değil..işinizi çok güzel yapıyorsunuz.. başka kapıya diyorum...... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 1. demirefe siz misyonermisiniz?2. başka kapıya diyorum...... 1. Hayır misyoner değilim. 2. Sizin kapınızı çaldığım da nerden çıktı? Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 1. Hayır misyoner değilim. 2. Sizin kapınızı çaldığım da nerden çıktı? Sayın DemirEfe... Sizde bir tarz değişikliği seziyorum... Artık genelde maddeleyerek yazıyorsunuz... Neyse, Konuyu özetlemek gerekirse: Belirttiğiniz ayetlerin bugüne hitap etmekten çok Ortaya çıktığı koşullara hitap ettiğini düşünüyorum... Örnek: Kurtuluş Mücadeleleri sırasında İzmir'in İşgal edilmesiyle birlikte şu yargı kullanılır: "Cephedeki gerçek düşmanın İngilizler değil Yunanlılar olduğu anlaşılmıştır." Şimdi bugün, Nutuk'ta bile geçen bu ifadeleri alıp "Yunanlılar bizin cephedeki düşmanlarımızdır hala" dememiz mantıklı mıdır? Saygılarımla... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Sayın boşig, sadece belirtilen ayet kendi zamanına, işte şu ayet yüz yıl sonrasına kadar, şu ayet mi, o en az beşyüz yıl gider, şu ayete gelirsek bin sene geçerliği var. Ama bak şu ayete geldik mi ebedi geçerli... Bütün bu ayrımları nasıl yapabileceğiz? İddia ne? Ebediyen bütün insanlar için geçerli, son kitap. E buyrun o zaman, işte müşrikler, işte ehli kitap! Ya da ebedi evrensel geçerlilik iddiası iptal... Bu iki yoldan başka yol varsa duymak isterim. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Sayın boşig, sadece belirtilen ayet kendi zamanına, işte şu ayet yüz yıl sonrasına kadar, şu ayet mi, o en az beşyüz yıl gider, şu ayete gelirsek bin sene geçerliği var. Ama bak şu ayete geldik mi ebedi geçerli... Bütün bu ayrımları nasıl yapabileceğiz? İddia ne? Ebediyen bütün insanlar için geçerli, son kitap. E buyrun o zaman, işte müşrikler, işte ehli kitap! Ya da ebedi evrensel geçerlilik iddiası iptal... Bu iki yoldan başka yol varsa duymak isterim. Sayın DemirEfe... 300yıllık, 500yıllık diye bir ayrım yok... Tarih'e bakarsınız: hangi ayet, nerede, ne zaman, hangi koşulda, ne amaçla inmiş... İş o ayet, onun içindir... Ben şimdi şöyle bir şey desem: "Bugün kapitalistler mazlum toplumları eziyor, size saldırdığı zaman kendi varlığınız için mücadele edin." "İlla ki elinde gücü var diye, güçlünün güçsüzü yok etmesi meşru ve iyi değildir." Bakarsınız Abd. Irak'ı ezmiş geçmiş, ilk iletimi ileride insanlığın daha farklı bir anlayışa sahip olduğu ama bu sefer diyelim ki farklı anlayışa sahip bir devletin, mesela diyelim ki Komünist bir devletin güçlenipte insanları haksız yere öldürdüğü bir dönem için kullanamazsınız öyle değil mi? Ama ardındaki söylemimi kullanabilirsiniz... Varın "Evrenselliği" nedir, ne değildir onu siz anlayın... Saygılarımla... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Sayın boşig, bi dakka şimdi... Sizin sözünüz, benim sözüm, Atatürk'ün bir vecizesi... Bunların ne bir bağlayıcılığı var, ne kutsallığı. Ne de ebedi, tüm insanlar için geçerlilik iddiası... Ama Kur'an bunların hiç biri gibi değil. Her harfine kadar kutsal güvence altında. Bir tek ayetini değil, bir harfini inkar eden cehennemde yanma tehdidi ile karşı karşıya. Tüm bunları gözardı ettik. Tarihçilerin hangi ayetin hangi süreye kadar geçerli olduğuna dair görüşlerine kim itibar edecek? Tefsircilerin görüşüne göre mi belirleyeceğiz geçerlik sürelerini? Komisyon kurup tarihçi ve tefsirci, hoca ve allamelerden mürettep meclis mi toplayıp her ayet için geçerlik süresi kararlaştıracağız? Hiç mi işimiz gücümüz yok, evrensel normlar yok da bu abuk işle mi uğraşacağız? Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Sayın DemirEfe...Sizde bir tarz değişikliği seziyorum... Artık genelde maddeleyerek yazıyorsunuz... Neyse, Konuyu özetlemek gerekirse: Belirttiğiniz ayetlerin bugüne hitap etmekten çok Ortaya çıktığı koşullara hitap ettiğini düşünüyorum... Örnek: Kurtuluş Mücadeleleri sırasında İzmir'in İşgal edilmesiyle birlikte şu yargı kullanılır: "Cephedeki gerçek düşmanın İngilizler değil Yunanlılar olduğu anlaşılmıştır." Şimdi bugün, Nutuk'ta bile geçen bu ifadeleri alıp "Yunanlılar bizin cephedeki düşmanlarımızdır hala" dememiz mantıklı mıdır? Saygılarımla... sayın tengerinboşig..güzel açıklama... isminiz çok uzun..boşig demeyi tercih ediyordum ama geçende birini sirf bu yüzden payladınız cesaretim kırıldı... Sayın boşig, bi dakka şimdi... Sizin sözünüz, benim sözüm, Atatürk'ün bir vecizesi... Bunların ne bir bağlayıcılığı var, ne kutsallığı. Ne de ebedi, tüm insanlar için geçerlilik iddiası... Ama Kur'an bunların hiç biri gibi değil. Her harfine kadar kutsal güvence altında. Bir tek ayetini değil, bir harfini inkar eden cehennemde yanma tehdidi ile karşı karşıya. Tüm bunları gözardı ettik. Tarihçilerin hangi ayetin hangi süreye kadar geçerli olduğuna dair görüşlerine kim itibar edecek? Tefsircilerin görüşüne göre mi belirleyeceğiz geçerlik sürelerini? Komisyon kurup tarihçi ve tefsirci, hoca ve allamelerden mürettep meclis mi toplayıp her ayet için geçerlik süresi kararlaştıracağız? Hiç mi işimiz gücümüz yok, evrensel normlar yok da bu abuk işle mi uğraşacağız? sayın demirefe tevbe suresi son bir ultimatom niteliğindedir...arka planındaki yaşanmışları burada anlatabilmek için hz muhammedin tüm hayatını ve islam tarihini buraya aktarmak gerekir... işkence görmüş yaşam hakları ellerinden alınmış suikast girişimleri vs hicrete mecbur kalmış inananlar ve sürekli savaşmak zorunda bırakılmışlar... anlaşmalara bağlı kalmayan ve sürekli tehdit eden yahudi hristiyan küçük büyük herkesle müttefik olup saldırı planları yapan bir düşman var karşılarında.. aslında tüm bunları en az benim kadar iyi biliyorsunuz belki benden de iyi.... şimdi mekkenin fethine bakalım kabeye sığınan güvende ebu süfyanın evine sığınan güvende saldırıda bulunmayan evlerinde oturanlar güvende... kabenin anahtarı rasulullaha teslim ediliyor ve peygamberimiz anahtarı emanetler ehline erilmeli diyerek tekrar görevliye geri iade ediyor... bakalım bu dinin peygamberi sizin tevbe suresinden anladıklarınızın gereğini yapmıyor..o halde bu dini siz ondan daha iyi anlıyorsunuz mu diylim...yoksa allah rasulu gereğini yaptı...savaşmak kaçınılmazdı..artık müslümanları tehdit eden bıktırıcı saldırılarda bulunan düşmanın kökü kazınmalıdır...sonrasında artık emin bir belde emin bir toplum oluşmalıdır...amaç budur .....katliam yok peygamberin hayatında...bizim hayatımızda da olamaz... Alıntı
Φ hoppa Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Peygamberin hayatı katliamlarla doludur. Alıntı
Φ hoppa Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Her seferinde yerin dibine batırılan müşriklerden,müslümanlara ahlak dersi. Yazıyı islami bir siteden aldım.Parantezler bana aittir.Zira olayları nasıl kendi lehlerine manupile ettiklerini göstermek için ekliyorum. Uhud Savaşı Başlıyor (M. 625 - H.4)İslâmın 16'ncı, hicretin 3'üncü, miladın 625'inci yılının 25 Mart'ında, 11 Şevval Cumartesi günü Uhud gazası başlamış oldu. Mekkeli kadınların çalgıları arasında ortaya çıkan ve çarpışmak için adam isteyen kâfir askerleri Hazreti Hamza ve Hazreti Ali'nin kılıçları ile yere düştüler. Kureyşliler ölülerinin öcünü almak, putlarını korumak için var güçleriyle saldırıyor, onların üçte birinden daha az müminler ise Allah yolunda, O'nun hak dâvası uğrunda karşı koyuyorlardı. Savaş kısa zamanda kızışmış, imanlı İslâm askerleri düşmanın merkezine kadar ilerlemişti. Onların kılıç darbeleri altında hemen 20 kâfir ölmüş, düşen bayraklarını kaldıracak kimse bulunamaz olmuştu. Okçular Tembihe UymuyorÇok geçmeden Kureyş ordusu bozulmuş, kadınlar panik içerisinde dağa kaçışmaya, bağırışmaya başlamışlardı. Müminlerin bir kısmı kaçan düşmanı kovalamaya çalışırken, diğer bir kısmı ise savaş zaferimizle bitti, diyerek ganimet toplamaya başlamıştı. Ganimetler pek çok olduğundan ( eee hani siz kendinizi savunuyordunuz, bu ganimet hırsı nerden çıktı) düşmanı sonuna kadar kovalama işini bıraktılar, ele geçen büyük bir fırsatı tam değerlendiremediler. Ayneyn adındaki boğaza yerleştirilmiş bulunan okçular da savaşın, kendilerinin zaferiyle bittiğini söyleyerek ganimet toplamaya koştular. Kumandanları Hazreti Abdullah b. Cübeyr'in, hiç bir halde buradan ayrılmamakla emrolunduklarına dair gösterdiği çabalar bir sonuç vermedi. Boğazda kumandanla beraber sekiz okçu kalıverdi. Kureyş kumandanlarından Halid b. Velid, bu fırsatı çok kollamış fakat ele geçirememişti. Okçuların dağıldığını görünce, 250 kişilik süvari birliği ile boğaza daldı. Kalan okçuları şehîd ettikten sonra, ganimet toplamaya dalan mümin askerleri arkadan sardı. Diğer taraftan da dağılan Kureyş askerleri toplanıp saldırmaya başladı. Müslümanlar iki taraftan da kıskaca alınmıştı. Müminler aralarındaki parolayı bile unutmuşlar, birbirlerine girmişlerdi. Bu şaşkınlık içerisinde savaşı kazanmışken kaybeder hale düştüler. Dağlardan inen Kureyş kadınları tekrar kâfirleri çalgılar ve şarkılar ile coştumaya çalışıyorlardı. İslâm Ordusu pek sıkışık bir halde kaldı. Kendilerini toparlamaya çalıştılarsa da, Kureyşliler üstünlüğü ele geçirmişti. (ya lafı o kadar uzatmaya gerek yok,müslümanlar açıkça savaşı kaybetmişler işte)Bazı sahabîler Kureyş'in amansız saldırılarına, yer yer mukavamet gösteriyorlar ise de, umumî gidiş kâfirlerin lehine idi.Mübarek Dişi kırılıyorKureyş askerleri bu fırsattan faydalanarak Peygamberimiz Aleyhisselâmı öldürmeyi gözetliyordu. Sahabîlerden Hazreti Mus'ab'ı, Efendimiz (A.S) sanarak şehîd etmişler ve bunu bağırarak savaş meydanına duyurmuşlardı. Peygamberimiz Aleyhisselâmın öldürüldüğüne dair yayılan bu yanlış haber de, müslümanların moralini iyice bozdu. Halbuki, dağın tepesinde bir avuç müslüman Peygamberimiz Aleyhisselâmın etrafını sarmışlar, O'na bir zarar gelmemesi için canlarını veriyorlardı. Bu arada Peygamberimizin mübarek dişi kırılmış, yanağı yarılmış, bazı yaralar almıştı. Ebû Süfyan, Peygamberimiz Aleyhisselâmın bulunduğu tepenin altına gelerek oradakilere seslendi. Peygamberimiz Aleyhisselâmın, Hazreti Ebû Bekir ve Hazreti Ömer'in sağ olup olmadıklarım öğrenmek istedi. Fakat Peygamberimizin emriyle cevap verilmedi. Ebû Süfyan'ın "Demek ki, bunların hepsi ölmüş!" demesine dayanamayan Hazreti Ömer, "Hayır! Sorduklarının hepsi de sağ!" cevabını verdi. Ebû Süfyan: "Savaş nöbetledir. Bugün biz Bedir'in öcünü aldık!" diye övünmek istedi. Hazreti Ömer de "Fakat bizim ölülerimiz Cennette, sizinkiler Cehennemde!" diye haykırdı. Müşrikler, müminlere karşı sağladıkları üstünlükten faydalanıp savunmasız kalan Medine'ye giremediler (.Dilin sürçtü galiba ne demek giremediler,girmemişler işte neden girmediklerini biraz sonra açıklayacağım) Çünkü Allahü Teâlâ'nın onlara verdiği korkuyla, müminlerden tek bir esir bile alamadan Mekke'nin yolunu tuttular.(Baksen,şu yazdıklarına kendin inanıyormusun?? Adamlar korksalardı taaa mekkeden ne diye oralara kadar gelip savaşsınlar ki,üstelik galip durumda iken medineye girmekten korksunlar?) Yolda akılları başlarına geldi ve tekrar saldırmayı düşündüler.( İşte zurnanın zırt dediği yer burası. Öyle düşüündüklerini nerden bliyorsun)) Fakat Peygamberimiz Aleyhisselâm da böyle bir tehlikeyi düşündü. Sahabîlerden bir birlik meydana getirdi. Başlarına geçerek düşmanı takibe çıktı. Medine'den sekiz kilometrelik mesafedeki Hamrâulesed denilen yere kadar gidildi. Üç gece hiç sönmeyen kalabalık ateş yaktırdı. Müslümanlara kuvvet geldiğini sanan kâfirler korktular. Tekrar saldırmaya cesaret edemeden yollarına devam ettiler. Halbuki müminlerin sayısı 75 kişilik bir kuvvetti. -http://mitglied.lycos.de/muslimmm/tuerkce/siyerinebi/00000092390063731.htm- Sonuç Mekkelil müşrikler savaşı kazanmalarına rağmen medineye girip talan yağma yapmıyorlar.Böyle bir amaçları yok.Hiç bir müslümanı köle ve cariye olarak almıyorlar isteselerdi yapabilirlerdi. Onların tek derdi muhammedi ortadan kaldırmak.Muhammedn öldüğü haberi yayılınca tekrar geri dönüyorlar. Birde Muhammedin kazandığı savaşlara bakın yığınlarca ganimet ve o kadar savaş esirleri cariyeler,köleler Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Ben artık uzun süredir tartıştığımız forumdaşlara senli benli hitap ediyorum, umarım kimse için sakıncası yoktur. boşig'e de böyle hitap ediyorum, kızacağını sanmıyorum. Tengeriin boşig tanrının takdiri... Biz kısaca takdir demiş oluyoruz. Sanıyorum kendisi din anlayışını en eski din olan Şamanizm'den tasavvuf aracılığı ile taşıyıp panteizme bağladığı için bu adı tercih ediyor. Bu görüşte olan ünlü bir tanıdığım daha var. Adını burada deşifre etmeyeyim. O yüzden boşig'i anlamakta zorluk çekmedim. Sinema zevkimiz de paraleldir, bana kızmaz boşig be! Kısaca Brain de diyoruz, o da kızmaz. Bana da efe diyorlar ben de kızmıyorum. Efelikle hiç alakam yoktur aslında. İsimler kökenler bence önemsiz. Böyle bağlamlara hiç kıymet vermem. Hemşerilerimle kırk kat gurbette karşılaşsam kendimi açık etmem. Benim bağlamım TC vatandaşlığıdır. Sonra öğrenince niye söylemedin diye darılırlar. Bir insan bana hemşeriyiz diye kolaylık yapacaksa bu bana ters gelir. Neyse sohbeti uzattım. Şimdi 4mevsim, anlatımından en azından Tevbe suresinin günümüz için geçerli olmadığı savına katıldığını çıkarsıyorum. Fakat Kur'an bir bütündür, ayrımsanamaz değil mi? O halde bütünü için de aynı sonucu çıkarabiliriz. Zaten peygamberin kişisel yaşamı ile ilgili ayetler de var. Yok hanımları konusunda sıraya riayet etmesi zorunlu değilmiş, yok Aişe zina etmemiş... Bunlar bugün bizi ilgilendirir şeyler değil. Öte yandan el kesilirmiş, ayak kesilirmiş, celde vurulurmuş, iki kadın şahitliği, çok kadın, (hoppa'nın katkısından sonra artık dört demiyorum) kıza üçte bir miras, köle, cariye hukuku... Bunların hepsinin de geçerliği kalkmış. Bütün hakkındaki hükmüme rahatlıkla ulaşırız sanıyorum. Bunu belirttikten sonra, inanın bana ben Kur'an dinlerim. Her sûrenin bir atmosferi vardır. Biraz gizem solumak için o atmosfere girmekten kaçınmam. İşte batılıların Mevlana'ya, Budist tapınaklara gelmesi gibidir bu. Bu benim kültürüm, ben onunla büyümüşüm. Niye reddedeyim? Bak mesela seninle Kehf suresini tartıştık. Yaptığım eleştirileri biliyorsun. Ama ünlü Mısırlı hafız merhum Mustafa İsmail'in Kehf suresi okuyuşunu severim. Ağır ağır, gizemli bir havada okur. Adeta gizem yayınlar çevreye. Hayatta hiç bir şeyi ıskalamayacaksın. Ben bunu ıskalamam. O gizemi solurum ve ürperirim. Daha, ağır bir tonla "Nahnu nekussu aleyke..." diye okumaya başladığı anda etkisine girerim. Dünyanın bir daha göremeyeceği bir hafızdır Mustafa İsmail. Öyle inanıyorum. Anlamını hissederek okur. Sonra Nuh suresini okuyuşu. Nuh gemiye binmesi için oğlunu çağırırken üstad ağlamaklı olur, yalvarır. "Oğlum, bugün başka kurtuluş yoktur, gemiye bin..." diye adeta feryat eder gibi okur. Ben bunu ıskalamam. Hiç bir kutsallık saygım yoktur, ama bu duyguyu ıskalamam. Bu insani bir duygu. Geçmişin bir izi, bir kültür... Hatta öyle ki üstad Yusuf suresini okurken Züleyha Yusuf'u çağırırken sesini biraz inceltir, zarif bir hava verir. Beni binlerce yıl geçmişe uçuran derinden gelen bir kültür. Niye ıskalayayım da bu atmosferi solumayayım? Ama filan ayette şöyle emrediyor, böyle yapman gerekiyor... Hiç kusura bakmayın. O işlerle işim yok. Şimdi madem Kur'an zamanı içindir dedik, sen de zamanını ele aldın. Mekke'nin fethinden bahsettin. O halde şimdi de o zamana gelelim: Mekke kutsal bir şehirdi. Müslümanlar için ruhun sılası, özlemiyle yanılan duygusal bir ikon, bir merkezdi. Alınışının katliamla hatırlanması büyük bir hata olurdu. Sonuçta bu bir din. Bir gönül işi. Tabii ki dinin merkezine barış, esenlik vaadi ve affedicilikle girecekti. Fakat her fetih böyle olmadı hoppa'nın dediği gibi. Anlaşmayı bozan kabilelerin erkekleri, etekleri açılıp bakılarak ergen olanlar kılıçla kafaları kesilerek çukurlara doldurulmuştur. O çağda kabile liderinin aldığı bir karar yüzünden, o iklimde onüç ondört yaşında ergenliğe ulaşabilen çocukları düşünün. Ergen olmayan erkek çocuklar köle, kadınlar cariye yapılmıştır. Veda hutbesi açık: "Insanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar." (alıntı) Bazıları bu cümlenin anlamını kavradıkları için metinden bunu çıkarmaya başladılar son zamanlarda. Tevbe suresinin en açık tefsiri budur. Biz yine de o çağ herkes savaşla yayılıyordu, o çağın özelliği ve gereği öyleydi diyelim hadi. Ama günümüzde Kur'an ile hüküm vermek gerektiğini lütfen hiç kimse dayatmasın. Hiç bir geçerliliği yoktur... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Haftada 5 - 10 gencin Müslüman olduğu Danimarka'da, son birkaç yılda İslamiyete geçenlerin sayısının da 5 bini bulduğu açıklandı.İRFAN KURTULMUŞ Kopenhag Yükselen trend İSLAMİYETİN, Danimarka'da yükselen trend olduğu ortaya çıktı. Kopenhag Üniversitesi'nden Tina G. Jensen ve Kate Östergaard, İslamiyet'i kabul eden 300 genç arasında bir araştırma yaptı. Araştırma sonucu, ülkede, haftada 5 - 10 gencin Müslüman olduğu, son birkaç yılda Müslüman olan Danimarkalı sayısının da 5 bini bulduğu anlaşıldı. Gençlik protestosu JENSEN, gençlerin ortak yanının, 'Müslüman göçmenlerle küçük yaştan beri iç içe olmaları, İslami düşünce ve yaşam tarzından etkilenmeleri' olduğunu belirtti. Buluğ çağındaki gençlerin tercihinin altında 'gençlik protestosunun' yattığını vurgulayan Östergaard da, "20 yıl önce, solculuk nasıl bir gençlik başkaldırmasıysa, şimdi de gençlerin Müslüman olmaları aynı şey" dedi. (Milliyet :16 Ağustos 2005 ) Der Spiegel İslam'ın Yükselişini Kapak Konusu Yaptı.'Muhammed Peygamber Kimdi' başlığı ile haberleştirilen konuya dergide 20 sayfa yer ayrıldı.Dünyada hiçbir dinin İslamiyet kadar hızlı yayılmadığının belirtildiği haberde, ünlü İngiliz filozof Ernest Gellner'in, "İslamiyet Allah'ın dünya için öngördüğü bir toplum düzeni" sözlerine yer verildi. Yukarıda görülen kısa alıntıdan belli oluyorki "İSLAM" Dünyada yükselen bir değer (alıntı belgeleri çoğaltabilirim) Şimdi öğrenmek istediğim bu site ve forumlarındaki inançsız ve yandaşlarının İslami değerleri ve kurallarını istedikleri gibi eleştirdikleri (özgürce bilip,bilmeden) bende derimki bu eleştiriyi yapan zevat'ın inandığı nedir ileri sürdükleri fikirler nedir her konuda açıklasalarda bilsek işleri,güçleri yok şu şöyle bu böyle eleştiri yapmak dünyada en kolay olan bir şey peki siz kimsiniz değer yargılarınız nedir dünyaya neyi vaad ediyorsunuz ve çoğalıyormusunuz yoksa azalıyormusunuz yani açıkçası sizi ve sizin gibilerin kalibresi (fikri) yaşamı (medeni) sosyal ilişkileri nasıldır ne yersiniz ne içersiniz malum Müslüman domuz yemez içkj içmez bize veya Dünyaya sunduğunuz "ALTERNATİF" nedir çapınız ne merak ediyorum. Alıntı
Φ xprensesx Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 arkadaşım ayetlerden herkes istediğini anlıyor. islama inanmayanı öldürmekten çok onu silama ısındırmak daha çok bahsedilmiş. zaten asrın hastalığı düşündüğünü sanıp düşünmemek.. ayrıca bilim bu sebepten günümüzde savaşlar ökılıçla olmuyor. öldürmeler bedeni öldürme olmuyor. burdan düşüncenin öldürülmesi mantığını da çıkarabiliriz. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 arkadaşım ayetlerden herkes istediğini anlıyor. islama inanmayanı öldürmekten çok onu silama ısındırmak daha çok bahsedilmiş. zaten asrın hastalığı düşündüğünü sanıp düşünmemek.. ayrıca bilim bu sebepten günümüzde savaşlar ökılıçla olmuyor. öldürmeler bedeni öldürme olmuyor. burdan düşüncenin öldürülmesi mantığını da çıkarabiliriz. xprensesx Yazdığım iletinin yanıtı bu değil galiba anlamadın yanıtı "MUHATAPLARI" versin ve sana iyi günler... Alıntı
Φ xprensesx Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 üzgünüm sana değildi bu zaten kusura bakma başlığı açanaydı sana da iyi günler Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 sayın demirefe tevbe suresinde verilen emirler o dönemde geçerliydi şimdi şartları oluşmamış bir emrin şuan için uygulanması gerekirliliğinden bahsedemeyiz...ancak bunu söylediğimizde kuranın hükmü kalmamıştır kuran da evrensel değildir demek değildir... her sistemin bir hedefi vardır...dinin getirdiği hükümlerdeki hedefi islam hukukunda makasidü şeria olarak adlandırılır....canın muhafazası (yaşam hakkı) aklın muhafazası malın muhafazası dinin muhafazası ve neslin muhafazası olarak sayılır...bunların tesisi içindir hükümler...sınır bellidir adalet..amaç bellidir adalet.. kuranın ayetleri harfine kadar bizim için değişmezdir...ancak ayetlerin taşıdıkları anlam aitlikleri vardır elbette...imanla ilgili olanlar hz ademden itibaren değişmezdir...din tektir....ibadet konularında da değişmezik devam eder...beli boşluklar ve çözümsüzlükler oduğunda içtihatlar devreye girer.. ahlakla ilgili temel değerler de dinin maksatları doğrultusunda değişmez tabii hukuk normlarıdır...geriye kalıyor muamelatla ilgili hükümler...bunların değiştiğini görmemek için kör olmak gerek... bu konuda hz ömerin algıları güzel bir örnek teşkiil eder...hırsıza el kesme cezasından bahsedilir kuranda... fakat hz ömer halifeliği döneminde kıtlık yıllarında bu hükmü uygulamamıştır...çünkü kimin gerçekten ihtiyaçtan açlıktan kimin de maksatl çaldığının tespiti zor olduğundan el kesme cezasının adaleti sağlayamayacağından dolayı bunu yapmıştır...ve dine muhalif değil tam aksine dinin asıl amacı doğrultusında hareket etmiştir... selamlar.. isim konusunda ben de bir jest yapayım o zaman...zor oluyorsa bana da kısaca mevsim diyebilirsiniz... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Ben artık uzun süredir tartıştığımız forumdaşlara senli benli hitap ediyorum, umarım kimse için sakıncası yoktur. boşig'e de böyle hitap ediyorum, kızacağını sanmıyorum. Tengeriin boşig tanrının takdiri... Biz kısaca takdir demiş oluyoruz. Sanıyorum kendisi din anlayışını en eski din olan Şamanizm'den tasavvuf aracılığı ile taşıyıp panteizme bağladığı için bu adı tercih ediyor. Bu görüşte olan ünlü bir tanıdığım daha var. Adını burada deşifre etmeyeyim. O yüzden boşig'i anlamakta zorluk çekmedim. Sinema zevkimiz de paraleldir, bana kızmaz boşig be! Yok, artık alışmam lazım sanıyorum sadece Boşig denmesine Sayın DemirEfe... Size de kızmadım Sayın 4Mevsim, merak etmeyin... Ayrıca bu nitelemeniz aslına bakarsanız cuk diye oturdu sanıyorum, itiraf etmeliyim ki... Ama Şamanizm yerine "GökTanrı - Kam" inancı desek belki daha iyi olur... Sayın boşig, bi dakka şimdi... Sizin sözünüz, benim sözüm, Atatürk'ün bir vecizesi... Bunların ne bir bağlayıcılığı var, ne kutsallığı. Ne de ebedi, tüm insanlar için geçerlilik iddiası... Ama Kur'an bunların hiç biri gibi değil. Her harfine kadar kutsal güvence altında. Bir tek ayetini değil, bir harfini inkar eden cehennemde yanma tehdidi ile karşı karşıya. Tüm bunları gözardı ettik. Tarihçilerin hangi ayetin hangi süreye kadar geçerli olduğuna dair görüşlerine kim itibar edecek? Tefsircilerin görüşüne göre mi belirleyeceğiz geçerlik sürelerini? Komisyon kurup tarihçi ve tefsirci, hoca ve allamelerden mürettep meclis mi toplayıp her ayet için geçerlik süresi kararlaştıracağız? Hiç mi işimiz gücümüz yok, evrensel normlar yok da bu abuk işle mi uğraşacağız? Sayın DemirEfe... Söylediğimi Müslümanlar da böyle anlıyorlar hep. Oysa benim söylediğimde ayeti reddetme gibi bir durum yok diye düşünüyorum. Kur'an-da "Tanrı Sözü" olduğu (ki bendan farklı bir anlam çıkarıyorum aslında) olduğu söyleniyor, tamam... Ama ben öyle olmadığını değil, sadece bugüne hitap eder olmadığını söylüyorum. Kur'an-da da "Alın bunu 1400yıl sonrasında da kullanın" dediğini de sanmıyorum. Bu reddetmek değil, bence "neliğini" bilmektir. Yukarıdaki örneğimdeki ifadeler "ait olduğu döneme hitap eden doğru bir yargı"dır... Bu açıdan ele almak lazım bence... Ayrıca şu var ki: Herkesin kabul etmediği bir yargı nasıl evrensel olabilir? En çok bunu merak ediyorum... İdeolojiler ve İnançlar kendi pencerelerinden elbette ki kendilerini Evrensel olarak öne koşarlar... Ancak Bilim onları değil, ispatlanabilen gerçekleri ve genel-geçer doğruları evrensel olarak nitelendirir. Ki bende buna inanırım... Saygılarımla... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 üzgünüm sana değildi bu zatenkusura bakma başlığı açanaydı sana da iyi günler Ben bir kusur göremiyorum ki yok! Bence yazman en doğal hakkındı ve onu kullandın. İyi de ettin yani... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Ben bir kusur göremiyorum ki yok!Bence yazman en doğal hakkındı ve onu kullandın. İyi de ettin yani... Yazdığım iletiye karşı cevabın ne yoksa,yokmu. Haftada 5 - 10 gencin Müslüman olduğu Danimarka'da, son birkaç yılda İslamiyete geçenlerin sayısının da 5 bini bulduğu açıklandı.İRFAN KURTULMUŞ Kopenhag Yükselen trend İSLAMİYETİN, Danimarka'da yükselen trend olduğu ortaya çıktı. Kopenhag Üniversitesi'nden Tina G. Jensen ve Kate Östergaard, İslamiyet'i kabul eden 300 genç arasında bir araştırma yaptı. Araştırma sonucu, ülkede, haftada 5 - 10 gencin Müslüman olduğu, son birkaç yılda Müslüman olan Danimarkalı sayısının da 5 bini bulduğu anlaşıldı. Gençlik protestosu JENSEN, gençlerin ortak yanının, 'Müslüman göçmenlerle küçük yaştan beri iç içe olmaları, İslami düşünce ve yaşam tarzından etkilenmeleri' olduğunu belirtti. Buluğ çağındaki gençlerin tercihinin altında 'gençlik protestosunun' yattığını vurgulayan Östergaard da, "20 yıl önce, solculuk nasıl bir gençlik başkaldırmasıysa, şimdi de gençlerin Müslüman olmaları aynı şey" dedi. (Milliyet :16 Ağustos 2005 ) Der Spiegel İslam'ın Yükselişini Kapak Konusu Yaptı.'Muhammed Peygamber Kimdi' başlığı ile haberleştirilen konuya dergide 20 sayfa yer ayrıldı.Dünyada hiçbir dinin İslamiyet kadar hızlı yayılmadığının belirtildiği haberde, ünlü İngiliz filozof Ernest Gellner'in, "İslamiyet Allah'ın dünya için öngördüğü bir toplum düzeni" sözlerine yer verildi. Yukarıda görülen kısa alıntıdan belli oluyorki "İSLAM" Dünyada yükselen bir değer (alıntı belgeleri çoğaltabilirim) Şimdi öğrenmek istediğim bu site ve forumlarındaki inançsız ve yandaşlarının İslami değerleri ve kurallarını istedikleri gibi eleştirdikleri (özgürce bilip,bilmeden) bende derimki bu eleştiriyi yapan zevat'ın inandığı nedir ileri sürdükleri fikirler nedir her konuda açıklasalarda bilsek işleri,güçleri yok şu şöyle bu böyle eleştiri yapmak dünyada en kolay olan bir şey peki siz kimsiniz değer yargılarınız nedir dünyaya neyi vaad ediyorsunuz ve çoğalıyormusunuz yoksa azalıyormusunuz yani açıkçası sizi ve sizin gibilerin kalibresi (fikri) yaşamı (medeni) sosyal ilişkileri nasıldır ne yersiniz ne içersiniz malum Müslüman domuz yemez içkj içmez bize veya Dünyaya sunduğunuz "ALTERNATİF" nedir çapınız ne merak ediyorum. Ne dersin. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Yazdığım iletiye karşı cevabın ne yoksa,yokmu. Ne dersin. Ben domuzu da yerim (sen balık yermisin) içkimi de içerim (ilaç alırmısın) ... Ben günümün çoğunu çalışarak da geçiririm... Ben öğrenirim öğretirim... Ben sorgularım sorgulatırım... Ben eğlenirim eğlendiririm... Ben cenneti ölünce değil yaşarken ararım ve yaşarım... Ben severim de sevilirim de... Ben öldükten sonra ardımda ne bırakabilirim diye kaygı da duyarım bencil olmadan... Ben uykumu kısarım insanlığıma ve insanlığa hainlik etmemek için... Ben yazarım ve okurum öğrenmek ve daha çok şey paylaşmak için... Ben tüketirim ve daha fazlasını nasıl üretirim diye uğraşırım... Ben yaşarım, ve yaşamışçasına ölürüm. Ölümden korkmam ben, yaptıklarımla huzur içinde toprağa kavuşurum; ki böyle kavuşmak için uğraşırım... Ben insan olarak her nimeti tatmak yaşamak isterim... Ben insan olarak insanca yaşamak için yaşarım... Değil insanı, karıncayı incitmem, kendimden bilirim çünkü; rengi, dili dini ırkı ne olursa olsun... Ben kayayı incelerken ağacı seyreder zarar vermemek için uğraşırım... İşim gücüm kayadır ama kaya gibi bir yüreğim yoktur... Ben insan doğdum insan ölürüm... Saygılar efendim... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Ben domuzu da yerim (sen balık yermisin) içkimi de içerim (ilaç alırmısın) ... Ben günümün çoğunu çalışarak da geçiririm... Ben öğrenirim öğretirim... Ben sorgularım sorgulatırım... Ben eğlenirim eğlendiririm... Ben cenneti ölünce değil yaşarken ararım ve yaşarım... Ben severim de sevilirim de... Ben öldükten sonra ardımda ne bırakabilirim diye kaygı da duyarım bencil olmadan... Ben uykumu kısarım insanlığıma ve insanlığa hainlik etmemek için... Ben yazarım ve okurum öğrenmek ve daha çok şey paylaşmak için... Ben tüketirim ve daha fazlasını nasıl üretirim diye uğraşırım... Ben yaşarım, ve yaşamışçasına ölürüm. Ölümden korkmam ben, yaptıklarımla huzur içinde toprağa kavuşurum; ki böyle kavuşmak için uğraşırım... Ben insan olarak her nimeti tatmak yaşamak isterim... Ben insan olarak insanca yaşamak için yaşarım... Değil insanı, karıncayı incitmem, kendimden bilirim çünkü; rengi, dili dini ırkı ne olursa olsun... Ben kayayı incelerken ağacı seyreder zarar vermemek için uğraşırım... İşim gücüm kayadır ama kaya gibi bir yüreğim yoktur... Ben insan doğdum insan ölürüm... Saygılar efendim... Teşekkürler sayın yersoy... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Bu kadar şey yaptıktan sonra'ki illaki İnsan ve Kainat hakkındada bir bilgin vardır yani inançsız biri insanın oluşumunu nasıl açıklar ve İnsan "AKLI" nedir baksana yazdıkların bayağı bir yekün tutmuş bayağı bir bilgin ve uğraşın var... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Teşekkürler sayın yersoy... Bu biziz sayınmuki, haykırmak gerekir tanımayanlara... Bu kadar şey yaptıktan sonra'ki illaki İnsan ve Kainat hakkındada bir bilgin vardır yani inançsız biri insanın oluşumunu nasıl açıklar ve İnsan "AKLI" nedir baksana yazdıkların bayağı bir yekün tutmuş bayağı bir bilgin ve uğraşın var... Evet var ama yetmez. Yetmeyecek de... Bir kitaba sarılıp kalmaksa hiç ama hiç yetmez... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Bu kadar şey yaptıktan sonra'ki illaki İnsan ve Kainat hakkındada bir bilgin vardır yani inançsız biri insanın oluşumunu nasıl açıklar ve İnsan "AKLI" nedir baksana yazdıkların bayağı bir yekün tutmuş bayağı bir bilgin ve uğraşın var... Sizin uğraşınız nedir sayın sarıgöl? Bir kitaba tutunup öbür dünya hayalleri kurmaktan başka? Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2007 Sizin uğraşınız nedir sayın sarıgöl? Bir kitaba tutunup öbür dünya hayalleri kurmaktan başka? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.