Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Reankarnasyon


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

:unsure: Bu konuyu ayrıntılı bir araştırma yapmadan tüm arkadaşların görüşlerine açmak istedim. Konu ile ilgili çok derin bir bilgim olmamasına karşın birinci ağızlardan (güvenilir) duyduklarım beni çok düşündürdü.

 

Öğrendiğim kadarıyla Hatay (Antakya) ilçesinde insanlar arasında çok normal karşılanan bir olaymış reankarnasyon. Bir kişinin ölümü sırasında başka bir doğum gerçekleşmekte ve ölen kişinin ruhu (yada bilinci) yeni doğan insana aktarılmakta... Bu yeni doğan kişi, ölenin akrabası da olabiliyor hiç tanımdadığı bir kimse de.

 

Benim çok güvendiğim bir insandan dinlediğim hikaye şöyle. Kendisi önceki yaşamında bir ayakabıcıymış. Büyüdükten sonra yaşadığı o eski yere gidip karısını ve çocuklarını bile tanımış. Hatta arada bir görüşürmüş bile onlarla. Dedim ya orada olağan karşılandığı için ne "eski" karısı ne de çocukları bu durumu yadırgamamış.

 

Ayrıca ailesinde de aynı vakalar meydana gelmiş. Örneğin, abisinin doğumuna yakın bir zamanda dedesi ölmekte, dedesinin ruhu abisine geçmekte... Abisi (yani dedesi) biraz büyüdüğünde, konuşmaya başladığında arada bir babasını azarlarmış; hatta tokat falan attığı olurmuş... İşin daha da ilginç yanı, dedesinin ölümüne sebep olan kurşun yarası abisinin vücudunda da aynen görünmekteymiş.

 

Buna benzer bir çok hikayeler de dinledim ancak bunları hatırlayabiliyorum.

 

Şimdi ben, bilime inanıp güvenen ve bu yola baş koymuş bir insan olarak ilk bakışta çok da yadırgamıştım bu olayları. Hatta hala yadırgamaktayım ve tamamen mantığıma ters düşmekte.

 

Çünkü böyle birşeyin gerçekleşmesi için insanın bir ruha sahip olması gerekiyor. İnsanın bir ruhu varsa dinler haklı olmuş oluyor ama öteki taraftan yeniden dirilme diye birşey varsa (özellile islam için konuşuyorum) din otomatikmen çökmüş oluyor ve başka metafizik olaylar devreye giriyor. Metafiziğe (ruhi olaylara) sıcak bakmadığım için hepsi birden çöküyor, ancak diğer taraftan dinlediğim insana duyduğum güven ve bir de onun da benimle aynı düşünceleri (maddecilik ve bilimsellik) paylaşıyor olması ortalığı iyice bulandırıyor...

 

Şimdi bu konuda neler düşünüyorsunuz öğrenmek isterim.

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

İnsanların yaşadığı metafiziksel onca olay varken.. hele dinlerde adı geçen varlıklar falan.. Bu zamana kadar bilimsel olarak kanıtlanamıyor ya bazı olaylar, siz boşverin.. O insanlar akıllarını yitirmişlerdir belki.. Bi de tutup o insanların güvenirliğini boşverin,arkadaşınızı bir psikoloğa yönlendirin.. Bilimsel olarak nasıl olsa yardımcı olurlar ona.. Kanıtsız şeylerle ne diye uğraşılır dimi..

yine de dinler gereği fikrimi söyleyim.. Böyle bir iddia karşısında dinlerin çökeceğini sanmıyorum. İncil de az çok vardır bu durum ..İslam ,İncil i de kapsamayı gerektirdiğine göre çöken yok demektir.. Gerçi dinimizde de ,ruhun ya da kişinin üzerine ölüm kaza olması ile ölüm kaza olmaması durumunda ,ruhun tutulması ya da salıverilmesi kavramları düşünüldüğünde de ,ortada benim gibi ilmi kısıtlı insanların zor kavrayacağı durumlar vardır.. Kısacası ruh ve beden kavramına inananlar olarak,bizler metafiziksel her olaya temkinli yaklaşmak durumundayız.. Doğrusunu her zaman için Bilen Bilir..

Saygılarımla..

Gönderi tarihi:
İnsanların yaşadığı metafiziksel onca olay varken.. hele dinlerde adı geçen varlıklar falan.. Bu zamana kadar bilimsel olarak kanıtlanamıyor ya bazı olaylar, siz boşverin.. O insanlar akıllarını yitirmişlerdir belki.. Bi de tutup o insanların güvenirliğini boşverin,arkadaşınızı bir psikoloğa yönlendirin.. Bilimsel olarak nasıl olsa yardımcı olurlar ona.. Kanıtsız şeylerle ne diye uğraşılır dimi..

 

*************

Açık açık yazdım. Bu iş sadece bir kişide değil... Bütün Hatay yöresinde yaygın bir olay... Bütün yöreyi mi tımarhanelik yaptınız?

 

Böyle bir iddia karşısında dinlerin çökeceğini sanmıyorum.

 

Peki bu adamlar tam anlamıyla ölüp yargılanacakken hangi yaşamlarından sorumlu tutulacaklar? Peki birde hatırlayamadıkları başka yaşamları varsa? Yapmayın lütfen! Bu durum doğruysa İslam dahil tüm dinler sarsılır bence...

Gönderi tarihi:

Reenkasnason...

 

Bence en güzel anlatan Şener Şen'in "Eşkıya" Filminde "Baran" rolü ile "CumaAli"ye söyledikleridir:

 

"Korkma, Sadece toprağa gideceksin. Sonra toprak olacaksın. Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin. Oradan özüne ulaşacaksın. Çiçeğin özüne bir arı konacak. Belki o arı ben olacağım..."

 

Hiç bir madde vardan yok olamaz ve bir dönüşüm içersindedir.

İnsan "Ben" olgusunu sadece ve sadece "Bilinç"e indirgemiştir ki bunun nedeni ölüm korkusudur.

Çünkü "Bilmek" yaşamayı bilmeyi getirmiştir ve bu da ölümden korkuya neden olmuştur.

İnsan bu korkuyu, bilincinin hiç ölmeyeceğine inanarak atlatmak istemiştir, oysa ki "Bilinç" evrim sürecinin en son aşamasıdır insan beyninde ve şu an için sonsuza kadar nasıl yaşar ya da yaşayabilir mi bu hiç bilinmiyor...

Öyle ise sadece söylediğim reenkarnasyondan bahsedebiliriz...

 

Ha ama anlatıldığı gibi reenkarnasyon olsa kötü mü olurdu?

Valla benim için herhalde çok eğlenceli olurdu...

Gönderi tarihi:

Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır. (Mü'minun Suresi, 99-100)

 

beden geride kalan ..dünyaya ait olan ne varsa dünyada bırakıp ta gidecek insan...dünyaya yapacağımız asgari katkı budur...bir reenkarnasyondan bahsedilecekse maddeye ait olan yanımızla ilgilidir...bedenimden bir parça koptuğunda ben eksilmiyorsam ben bedenden ayrı bir benim...''bir ben vardır bende benden içeru''....bedenden ayrı benimin dünyaya tekrar geleceğini düşünmüyorum...

Gönderi tarihi:

Gerci biraz bir kitap tanitimina girecek fakat baska nasil söz edeyim bilemedim..

 

yeni bir olay degil belki 10-15 sene öncesi, belki daha bile fazla, devamli kütüphaneye gidip geliyorum...belki de cocukluk

diyeceksiniz fakat ilgimi bu gibi olaylar cok ceker di, aslin da halen de cekmekte.

 

Sira sira siralanmis onca kitaplarin arasin da, gözüme bir kitap ilismis di..

 

Yeni bir kitap degildi, oldukca yipranmis, anlasiliyordu ki bircok kisi tarafindan okunulmus bir kitap.. zaten kitabin ilk

 

sayfasina bakinca onca damgalanmis tarihleri görünce de, bircok üyeler tarafin dan okunmus oldugu.

 

Eski olusu, yipranmis bir kitap olusumu ilgimi cekti bilmiyorum.. . alip okumaya basladim.

 

Kitabin ismi Musik aus dem Jenseits

 

Türkcesini bilemedim fakat diger taraftan musik anlamin da ve bu kitapta Rosemary Brown dan söz ediliyor du.

 

Ilk okuduklarim inanilacak gibi degildi hata sacmalik bunlar dedigim yerler oldu fakat kitabi elimden birakamiyordum ve

 

sonun da alip eve gittim.

 

ortalardan sayflar okumaya basladim hicbirsey anlayamiyorum tabi ki, bir yerde piyano caldigini yazarken, diger birkac

 

sayfa öncesi piyano calmasini hic bilmedigini yaziyordu... bir yerde Liszt ile konusurken olan yazilar yer aliyordu..oysa

 

Liszt yasamiyordu

 

Sonun da dedim ki bu böyle olmayacak, bastan oku...olur da elinize gecer ise bu kitap

 

inandirmak amaci ile degil suan benim yazmamda ki neden. Sadece okumunanizi tafiseye ediyorum.

 

Öyle yerler var ki süpe ile sorguladigin , imkansiz dedigin anlar. Az sonra ise bu süpen dagliyor..eger ki yalan yanlis

 

birsey bu diye düsünüyorsan.. az sonra konusdugu kisi ister Bach olsun ister Chopin olsun ister Schubert... bilmesi

 

imkansiz diyorsun.

 

Öyle yazilar yer aliyor ki saydigim kisilerden haric oncasi, gercekten tanimadan huylarini bilemesin, sinirli oluslarini ..

 

hata yaptignda ne

 

gibi bir tavirlari oldugunu...fakat en kücük ayrintisina kadar bunlar Rosemary Brown tarafindan anlatiliyor du.

 

Piyano calmasini bilmeyen onca zor olan eserler calmaya basliyor, onca notalari sayfalara aktariyor.. ve bunlar seneler

 

sonra dinleniliyor.

 

Kitabin son sayfalarinda bir adres vardi ilk kendisinin oturdugu evin adresi sandiydim.

 

Kisaca bir mektup yazmisdim adrese, bunlar gercekten dogru olaylarmi diye, ilgimi cektigi ve ögrenmek istedigimi.

 

Yazdim ve gönderdim..sonra da düsünmeye basladim..London a bir mektup yaziyorsun kim bilir okunacakmi

 

anlasilabilecekmisin.. cevap gelecekmi.

 

Cevap gelmisdi ve hic umadigim kisa bir zaman icersin de.

 

Rosemary Brown tarafindan degil fakat ismini hatirlayamadigim bir Bischof tarafindan.. kendisinin cok yasli oldugunu ve

 

artik odasina cekilmis oldugundan söz ediyordu.

 

Bilemedigimiz anlam veremedigimiz birseyler var, belki de o yüzden inanamiyoruz..

 

Saygilar

Gönderi tarihi:

dikkat ederseniz, bu olay (reankarnasyon) hep dilden dile dolaşıyor, yok benim akrabam vardı şöyleydi böyleydi, yok benim arkadaşım vardı şöyle olmuş böyle olmuş, bu hikayeleri hep duyuyorum ama hep birileri birinden duymuş, bunlar hep organize işler, dikkat edin. Anneme babama bile güvenmem bu tür hikayelerde. Olsa olsa bir benzerlik, bir aldatmaca yada bir organize iştir.

 

saygılar

Gönderi tarihi:
Ha ama anlatıldığı gibi reenkarnasyon olsa kötü mü olurdu?

Valla benim için herhalde çok eğlenceli olurdu...

 

Hepimiz için çok iyi olurdu sayın TangeriinBoşig :)

Düşünsene, hele birde edindiğin tecrübe ve bilgileri yine hatırlıyor ve üstüne kuruyorsun :)

Neler yapmazdım neler...

 

...bedenimden bir parça koptuğunda ben eksilmiyorsam ben bedenden ayrı bir benim...

 

Bedeninden hangi parçanın koptuğuna bağlıdır sayın 4mevsim... Kopan parçalar ölümünüze sebep verirse sizden ayrı siz diye bir şey de kalmayacaktır (gerçi parçalar halinde olabilirsiniz ama...).

Gönderi tarihi:
Olsa olsa bir benzerlik, bir aldatmaca yada bir organize iştir.

 

Sayın Tarafsız, benim de en azından şimdilik ihtimal vermeye çalıştığım tek açıklama bu...

Ben de anneme babama bile güvenmem :) güvenseydim farklı düşünürdüm :)

Ama dediğim gibi bazı insanlar vardır ki düşünce yapısı ve samimiyetiyle güveninizi kazanır. İşte kafamı karıştıran tarafı da bu. Hatta, kaç yılındaydı hatırlayamadım, bu konuyu yerinde incelemek için yurtdığından gelen kıdemli insanlar olmuş Hatay'a. Nedir ne değildir bilemem. Gerçekmi uydurmamı bilemem. Ne buldular bilmiyorum...

 

 

Aslında bu konuyu şu şekilde de düşünebiliriz:

 

İnsan beynini ve yapısını henüz tam olarak çözmüş değiliz. Bilimsel yaklaşmak istiyorsak, bu gerçeği unutmayıp kendi önyargılarımızı da bir kenara bırakmalı ve hep şüpheci olmalıyız. Benim bu olaya, gerçek olduğunu kabul edip getireceğim yorum, insan vücudundaki enerji ile ilgili. Belki de bilimin henüz çözemediği yanlarından birisi de budur beynin.

 

Gelelim o yöreye... Özellikle Hatay bölgesinde görülmesi ve olağan karşılanması aslında benim açıklamamı biraz destekler gibi. Orada, henüz bilemediğimiz birşey (atıyorum, manyetik alan :) ) insanlar arasında ölüm ve doğum anında böyle bir şeyi tetikler mi acaba?

Gönderi tarihi:

yanlış hatırlamıyorsam Malezya'da bir söylenti başlamış. Şu şu tarihte bütün erkeklerin cinsel organları düşecek diye. Öyle böyle bir söylenti değil. Üroloğundan astronomuna kadar inanmayan kalmamış. O tarih geldiğinde işte bantlayanlar olmuş, parmağına bağlayanlar olmuş.

 

Bunu yıllar önce beyaz show'da bir profesör anlatmıştı. Ya da Zaga'da.

 

:)

Gönderi tarihi:

İnsanoğlunun ölümsüzlük isteğinin bir başka yansımasıdır reenkarnasyon...

 

Benim açımdan Dünya'ya daha önceki bir kimlik ile yeniden geldiğini söyleyen birinin, uzaylılar tarafından kaçırılıp tecavüze uğradığını iddia eden birinden farkı yoktur.

Gönderi tarihi:
yanlış hatırlamıyorsam Malezya'da bir söylenti başlamış. Şu şu tarihte bütün erkeklerin cinsel organları düşecek diye. Öyle böyle bir söylenti değil. Üroloğundan astronomuna kadar inanmayan kalmamış. O tarih geldiğinde işte bantlayanlar olmuş, parmağına bağlayanlar olmuş.

 

Bunu yıllar önce beyaz show'da bir profesör anlatmıştı. Ya da Zaga'da.

 

:)

 

:) beni çok güldürdün yahu :)

 

Şimdi cyrano, eğer bu durum söylentiyse zaten konuşmaya gerek yok. Ama ben söylenti olduğuna şüphe duymasaydım buraya taşıyıp vakit kaybına neden olmak istemezdim. Benim şüphem anlatılan ve asla açıklanamayan birinci ağızdan dinlediğim olaylar. Eğer o kişi yalnızca oradaki olayları anlatsaydı söylenti der geçerdim. Ancak başından geçen olaylari benim gibi madddecilik konusunda çok katı bir insanı bile uzun süre düşündürdü. Yoksa, basit söylenti ve hurafelere kafa yoracak değilim ;) Eğer ortada böyle birşey varsa, ve söylenti dahi olsa açıklığa kavuşturulmalı diye düşünürüm. Benim o kişiyle sohbetlerimde hiç bir görüşüm olayı çözemedi. Çünkü o insan da en az benim kadar katı bir maddecidir ve kendisi de bir açıklama getiremiyor. Ayrıca olayda samimiyet de olduğu için yalan yanlış olma ihtimallerini düşünemiyorum...

Gönderi tarihi:

Daha sağlam kanıtlar gerekli. Ruh yara izini nasıl ve niye taşısın? Yaralanan ruh değil beden.

 

Ancak bir gün yapay bilinç yapılırsa, elektronik bellek (aslında bu o zaman belki spintronik, fotonik veya başka bir tür kuantum bellek olacaktır) devraldığı biyolojik belleğin bazı anılarını (yorgunluk, karamsarlık... gibi) hatırlayabilecek fakat bu anılara fazla bir anlam veremeyecektir.

 

Bu tür efsanelere takılmanın hiç bir yararı yoktur. Gerçeği bulandırmaktan ve belirsizleştirmekten başka işlev görmezler.

 

Yarar olarak sadece bazı uyanıkların safları sömürmesi yoluyla onların çıkarlarına hizmet ederler, o kadar...

 

Son popüler din olan Scientology'yi incelemenizi salık veririm. Reenkarnasyon teması üzerine kurgulanmıştır. Bu tür yapılanmalar tamamen çıkar ilişkileri üzerine kuruludur. Ha amacınız çıkar da olabilir canım, yani yeni insanlarla tanışmak, masum çıkar ilişkileri ve yardımlaşma birlikleri kurmak isteyebilirsiniz. İş bulmakta, iş kurmakta yardımlaşabilirsiniz, lonca benzeri yapılar oluşturabilirsiniz. Adına efsaneler düzülen mason teşkilatı da sadece böyle bir çıkar örgütlenmesidir.

Gönderi tarihi:

sene 1996 yaşımız 18. Ben ve yanımda maddeciliği geçtim kendi tabiriyle hafız-ı kapital komünist bir arkadaşımla, Merkezefendi'den Yedikule'ye eve geliyoruz. Saat gece 2,30 falan kış zifiri karanlık. Merkezefendi ile Yedikule arasında iki tane büyük mezarlık var. Kozlu ve Silivrikapı mezarlıkları. Yani ikisininin büyüklüğünü toplasanbir yedikule eder. O derece. Tam ikisinin ortasındada beter bir yol var. İki yanı üçer metre yüksekliğinde mezarlık duvarı, aydınlatma lambası olmayan zifiri karanlık yaklaşık bir kilometre bir yol. Merkezefendi'den Yedikule'ye Belgrad kapıya kadar inmeden gidilecek tek kestirme yol. Oraları bilenler o bela yoluda bilir.

 

Neyse biz bu yoldan sohbet ede ede gidiyoruz. Daha doğrusu tartışa tartışa. baktık Yedikule hayvan barınağının köpeklerini yine salmışlar. İleride yolu kapatmış bir sürü köpek. O arada yine kuduz salgını hikayeleri var. Duvardaki gediklerden birinden girelimde Kozlu mezarlığının kapısından çıkalım dedik. Gedikten girdik bir on metre gittik bu arkasını döndü bana baksana baksana dedi.

 

Görüntü şu biz mezarlığın içindeyiz. Mezarlık duvarnın bu tarafında yani. Duvarın öbür tarafında öyle bir şey yürüyorki. Boyu üç metrelik duvardan bir metre daha uzun, yani üst tarafı mezarlık duvarını bir metre geçmiş, her adımda yarım metre aşağı yukarı yaylanarak ilerliyor. Gitgide bizim mezarlığa girdiğimiz gediğe doğru geliyor. O demin benle hareretli bir şekilde materyalizmi tartışan arkadaş arkadamda küçülüp kalmış. Ne materyalizm kalmış, ne bilim. "O ne lan, O ne lan" ın yanında envai çeşit yakaran küfürle tepkisini veriyor. Benim ondan farkım varmı yok. Ama ben o tür durumlarda sesim çıkmadığı için sessizim. Yani bizde resmen, akıl, mantık, izan, fikir kalmadı kilitlendik kaldık.

 

Neyse o "şey" mezarlık duvarında gediğe geldi bizim aklımız tam uçtu. Bir baktık. Garibanın biri 4 metrelik bir kalası dikine almış kucağına taşıyor :) Adam bize yiğenim naıyonuz burada dedi geçti yanımızdan gitti.

 

Şimdi biz olayın sonunu görmesek, ve o anda kaçıp gitmiş olsak. Ömür boyu bunu anlatırdık ve yakınlarımızıda eminim ikna ederdik. Düşününce efsanelerde böyle doğmuştur, tevatürlerde.

 

:)

Gönderi tarihi:

Sayın Cyrano, sanırım arada biraz fark var ha? Ne dersin?

Tamam çok güzel bir örnek anlamsız söylentilerin çıkış kaynağı için ama...

Neyse ben bu konuyu daha fazla uzatmayım. Sonra bir de reenkarnasyona inandığım filan söylenir, dayanamam kendimi vururum :)

Gönderi tarihi:

hiçbir fark yok yersoy. Her malezyada bilimadamlarını dahi kaplayan söylenti. Ha bizim yaşadığımız. Söylentilerin ikna gücü inanılmaz boyutlarda.

 

Her köyün ormanında bir tane efsanevi yaratık vardır. Her civarda bir tane, süper güçlere sahip insan yaşamıştır. Her köyde herkes hayatında bir kere cin görmüştür.

 

Tabi biz henüz uzaylılarla iletişme geçecek kadar gelişemediğimiz için bizim heyhulalarımız cinler, ruhlarla sınırlı :)

 

Altınız çizdiğim söylentiler ve tevatürlerin sadece eğitimsiz insanlar üzerinde etkili olacağını sanmamak gerekir.

Gönderi tarihi:
Ha amacınız çıkar da olabilir canım, yani yeni insanlarla tanışmak, masum çıkar ilişkileri ve yardımlaşma birlikleri kurmak isteyebilirsiniz. İş bulmakta, iş kurmakta yardımlaşabilirsiniz, lonca benzeri yapılar oluşturabilirsiniz. Adına efsaneler düzülen mason teşkilatı da sadece böyle bir çıkar örgütlenmesidir.

 

Sayın demirefe, işte şimdi kendimi vurmalıyım :)

Gönderi tarihi:

Korkaklık kadar büyük bela bilmiyorum. Mezarlık korkusu lise yıllarıma kadar bende de vardı. Sık görüştüğümüz bir arkadaşımın eviyle aramızda mezarlık vardı ve yolu kısaltmaya yarayabiliyordu. Fakat tercih edilen bir yol değildi elbette. Arkadaşa bazen yolu kısaltmayı teklif ederim, "manyak mısın oğlum, ne işimiz var" diye korkar, beni de korkuturdu.

 

Bir gün tepem attı. Bu korkunun bir temeli var mı? Yok. Bir gece vakti kalktım, akşam geçmeye çekindiğim mezarlığa kendime kızarak daldım. Hafif ay ışığı vardı ve saat en az on onbir civarıydı. Tam orta yerinde durup etrafıma bakındım. "Hadi ulan, gelsin ne gelecekse, aptal seni, neden korkuyorsun?" diye kendime kızıyorum. Etrafta en anlamlı görünen şey bir mezarın kenarına ilişmiş oturuyor gibi görünen bir karaltıydı. O kızgınlıkla tereddüt etmeden o tarafa yürüdüm. Biraz ürpermedim ve geri kaçmaya hazırlanmadım desem yalan olur. Bir ağaçtı. Ben de yanına oturdum. Mezarın taşını okudum, acaba nasıl bir hayatı olmuştu diye biraz hayal kurdum ve kalkıp çıktım gittim. Bir daha o korku kalmadı, uçtu gitti. Bir iki kez daha deneyip korkmadığımdan emin oldum. O arkadaş ise hayatta denemeyi kabul etmedi. Başına bir iş gelmesindense korkak olduğunu kabul etmeyi yeğliyordu.

 

Fakat şimdi aslında korkmam gerektiğini düşünüyorum. Tekinsiz kişiler mezarlıkları ıssız olduğu için mesken tutabiliyorlar. Yine de güvenli yerler değiller. Bence gelecekte mezarlıklar kaldırılır. Cesetler kimyasal yöntemlerle yok edilir...

Gönderi tarihi:
Fakat şimdi aslında korkmam gerektiğini düşünüyorum. Tekinsiz kişiler mezarlıkları ıssız olduğu için mesken tutabiliyorlar. Yine de güvenli yerler değiller. Bence gelecekte mezarlıklar kaldırılır. Cesetler kimyasal yöntemlerle yok edilir...

Ben cesetlerin yakılmasını ya da bu şekilde yok edilmesini doğru bulmuyorum.

Bunun dinle ya da inançla bir alakası ama...

Bence insan bedeni canlılığı ile doğaya aittir ve öldüğünde yine dönüşümün bir parçası olmak için toprağa gömülmelidir.

Dünyada günde milyonlarca insanın toprağa karıştığını düşünsenize?

Nasıl bir besindir canlılar için değil mi?

 

İnsan zaten doğal varlıkları, doğaya geri dönemeyecekleri yani toprağa girip döngüyü sağlayamayacakları şekilde katlediyor. Populasyonun hangi hayvanını ele alırsanız alın, insanla tanışmış hayvanların hemen hepsi öldüktn sonra toprağa dönmüyor. Kürk oluyor, besin oluyor, süs eşyası oluyor ya da ev hayvanları için yem oluyor ama toprağa gitmiyor. Toprağı tek besleyen şey bitkiler oluyor artık. Bence insan en azından kendi bedeniyle hayatında tek bir defa doğanın hayrına bir şey yapmalı.

Açıkçası ben toprağa gömülmeyi tercih ederim. Mezarımın bilinmesinin hiç önemi yok ve ileride üzerine bir yol bile atılabilir...

 

Ama birde düşünsenize, bütün insanları kimyasal yollarla yok ediyorsunuz...

İleride, o kadar uzak bir çağ gelince... Geçmişi araştıran insanlar bir kopukluk ile karşılaşacaklar:

"Anaaaa... HomoSapians ile Yüksekİnsan arasındaki o formu bulamıyoruz..."

 

Niye?

Çünkü tek bir örneğine rastlayamıyoruz :D

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Ama birde düşünsenize, bütün insanları kimyasal yollarla yok ediyorsunuz...

İleride, o kadar uzak bir çağ gelince... Geçmişi araştıran insanlar bir kopukluk ile karşılaşacaklar:

"Anaaaa... HomoSapians ile Yüksekİnsan arasındaki o formu bulamıyoruz..."

 

Niye?

Çünkü tek bir örneğine rastlayamıyoruz :D

 

:D:clover::)

Gönderi tarihi:
Dünyada günde milyonlarca insanın toprağa karıştığını düşünsenize?

Nasıl bir besindir canlılar için değil mi?

 

Saygılarımla...[/b][/size][/font]

 

canlılar için öyle olabilir ama bitkiler için değil

 

ayrıca, insan nasıl yok olursa olsun, tabiatın içinde yok oluyor, yani dönüşüm hertürlü gerçekleşiyor ve tabiattan ayrı olmuyor, canlılara yem olmaz atmosfere yem olur, atmosfere yem olmaz toprağa yem olur.

 

saygılar

Gönderi tarihi:

Peki İslam ne diyor bu konuya?

Benim asıl merak ettiğim konu bu. O nedenle Dini Konular ana başlığı altında yazdım.

Her ne kadar şüphem olsa da, bilimsel açıdan şu an için açıklanmış kabul edelim: çıkar amaçlı safsatalardan ibaret.

Bazı inançlı arkadaşlar yanlış hatırlamıyorsam bu olaya sıcak bakmaktalar. Ama henüz inançlı arkadaşların kendilerinden tam bir açıklama alamadık... Bekliyoruz...

Gönderi tarihi:
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır. (Mü'minun Suresi, 99-100)

 

beden geride kalan ..dünyaya ait olan ne varsa dünyada bırakıp ta gidecek insan...dünyaya yapacağımız asgari katkı budur...bir reenkarnasyondan bahsedilecekse maddeye ait olan yanımızla ilgilidir...bedenimden bir parça koptuğunda ben eksilmiyorsam ben bedenden ayrı bir benim...''bir ben vardır bende benden içeru''....bedenden ayrı benimin dünyaya tekrar geleceğini düşünmüyorum...

 

 

;):D

Gönderi tarihi:
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır. (Mü'minun Suresi, 99-100)

 

beden geride kalan ..dünyaya ait olan ne varsa dünyada bırakıp ta gidecek insan...dünyaya yapacağımız asgari katkı budur...bir reenkarnasyondan bahsedilecekse maddeye ait olan yanımızla ilgilidir...bedenimden bir parça koptuğunda ben eksilmiyorsam ben bedenden ayrı bir benim...''bir ben vardır bende benden içeru''....bedenden ayrı benimin dünyaya tekrar geleceğini düşünmüyorum...

 

:clover:-_-

 

(Adiyat Suresi, 9,10,11.)

 

Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman,

işte o gün onların Rabbi kendilerinin her halinden mutlaka haberdardır.

 

 

Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi? (Yasin Suresi, 31. ayet)

 

Ve sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: ?Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.? (İsra Suresi, 85. ayet)

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.