Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE DİN EĞİTİMİ

VE TÜRKİYE İLE KARŞILAŞTIRIlMASI.....

 

 

 

 

 

 

 

Bu tebliğde, önce Avrupa Birliği ülkelerindeki din öğretimi uygulamaları hakkında bilgi verilecek ve ardından Türkiye’deki din öğretimi uygulaması ile karşılaştırılacaktır.

 

Problem

Çeşitli ülkelerdeki din eğitimi uygulamalarının bilinmesi ve Türkiye ile karşılaştırılmasının önemi konusu iki noktadan ele alınabilir. Bunlardan birisi Mukayeseli Eğitim Bilimi diğeri de Türkiye’deki din eğitimi tartışmaları açısındandır.

 

Türkiye’de din eğitimi sorunu, yaygın olarak tartışılmakta ve sürekli güncelliğini korumaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, bu tartışmalar daha uzun süre devam edecektir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine aday olması, tartışmalara ayrı bir boyut daha kazandırmaktadır.

 

Bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da tartışmaların çoğu zaman bilimsellikten uzak olduğu gözlenmektedir. Bu nedenle konunun bilimsel çerçevede ele alınmasında yarar vardır. Bunun için Avrupa ülkelerinde din eğitimi uygulamalarını bilmemiz ve bu tecrübelerden yararlanılarak kendi sistemimizi kurmamız gerekmektedir.

 

din öğretiminde yaklaşımlar

Din öğretimi ile ilgili dünyada yaygın olarak uygulanan iki yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar, mezhebe/dine dayalı (confessional) ve mezhepler üstü (non confessional) din öğretimi yaklaşımlarıdır.

 

Mezhebe/dine dayalı öğretme yaklaşımında, dersin konularını belli bir din ya da mezhep oluşturmakta ve söz konusu dinin sevdirilmesi, benimsetilmesi amacı taşınmaktadır. Zaten böyle din dersinin ismi de ilgili dinin ya da mezhebin adı ile anılmaktadır. Örneğin, Katolik din dersi, Protestan din dersi, İslâm din dersi denildiği zaman bu derslerin belli bir mezhebe ya da dine dayalı olarak işlendiğini anlıyoruz. Mezhebe/dine dayalı din dersinin programları, ya ilgili dinin temsilcilerinin bizzat kendileri tarafından yapılır ya da onaylanır. Örneğin, Belçika ve Avusturya’da din derslerinin programları ilgili dinin temsilcileri tarafından yapılır. Bu çerçevede, Katolik din dersinin programı Katolik Kilisesi tarafından, Protestan din dersinin programı, Protestan Kilisesi tarafından yapılır. Aynı şekilde resmî dinler arasında yer aldığı için Avusturya’da İslâm din derslerinin programlarını “Avusturya Diyanet Teşkilatı” yapmaktadır. Belçika’da ise İslâm’ı temsil eden kurum tam oluşup faaliyete geçmediği için bugüne kadar İslâm din dersinin programı yapılamamıştır. Almanya’da Katolik ve Protestan din derslerinin programları, ilgili dinin temsilcisi kurumun onayı ve devletin pedagojik denetimi ile yapılmaktadır. Aynı şekilde bu tür din dersi öğretmenleri ile ilgili son kararı ilgili dinin temsilcisi kurum verir.

 

Mezhepler üstü ya da mezhebe dayalı olmayan din öğretimi yaklaşımında ise, derslerde herhangi bir din esas alınmamakta yani, o dini benimsetmek, sevdirmek amacı değil sadece bilgilendirme amacı taşınmaktadır. Bu yaklaşımla yapılan din derslerinin programlarını, genelde devlet yapmaktadır. Ancak bu çeşit din dersleri, genellikle ilgili ülke ya da bölgenin çoğunluğunun mensup olduğu dine göre, o dinin öğretiminin ağırlıklı olarak öğretildiği bir ders şeklinde uygulanmaktadır. Bu tür eğitime Yunanistan ve Danimarka’daki din dersleri örnek verilebilir. Yunanistan’da din dersleri mezhepler üstüdür ancak Hristiyan Ortodoks mezhebi ağırlıklı olarak okutulmaktadır.

 

Din öğretimi ile ilgili mezhebe dayalı ve mezhepler üstü yaklaşımların dışında özellikle Avrupa ülkelerinde bazı yeni arayışlar da bulunmaktadır. İngiltere, Almanya, Norveç’te geliştirilmeye çalışılan yeni yaklaşımlara “mezhepler üstü model”, “mezheplere bağlı olmayan model”, “birleştirici model”, çoğulcu model”, “fenomenolojik yaklaşım” vb. denilmektedir. Ancak bu iki yaklaşım dışındaki yaklaşımlar, resmî bir statüye kavuşmamış üzerinde çalışmaların sürdürüldüğü yaklaşımlardır.

 

Avrupa birliği ve din eğitimi uygulamaları

Avrupa Birliği, temel yasalarında din ve Kiliseler yer almamıştır. Kilise ve devlet arasındaki ilişkiler ve din eğitim ve öğretimi ile ilgili uygulamalar, üye ülkelerin kendi yasa ve mevzuatlarına göre yapılmaktadır. Burada, Avrupa Birliği ülkelerinden din öğretimi açısından özellik arz eden uygulamalar verilecektir.

 

Almanya:

 

Anayasaya göre din dersi, kamu okullarında okutulan zorunlu derslerdendir ve sınıf geçmeye etkisi vardır. Devlet, ilgili personel vb. giderleri karşılamak durumundadır. Öğrenciler din dersine katılıp katılmama konusunda serbesttir. Hiçbir öğretmen kendi isteği dışında din dersi vermeye zorlanamaz.

 

Devletin denetim hakkı çiğnenmeksizin din dersi cemaatlerin ilkeleriyle uyum içinde verilir. İşin püf noktası bu hükümdedir. Cemaatler, devlet ile uyum içinde bu dersin hedefleri ve içerikleri hakkında karar verirler. Devletin yetkisi ve cemaatlerin ortak sorumluluğunun birleşiminden çıkan sonuca göre, din dersi verecek öğretmenler devletin belirlediği öğretmenlik formasyonunu almalarının yanında, ilgili Kilisenin de onayını almak zorundadır. Bunun anlamı, din dersi öğretmenin dersi verirken ilgili cemaat ile uyum içinde olması gereğidir. Son yıllara kadar dinî cemaatlerden Roma Katolik Kilisesi ve Protestan Kilisesi anlaşılıyordu. Bu nedenle okullarda sadece Katolik ve Protestan din dersleri okutuluyordu. Son yıllarda ise bu din veya mezheplerin yanında İslâm din dersinin okullarda nasıl yer alacağı tartışmaları başlamıştır.

 

Din dersleri mezhebe dayalı olarak yapılmaktadır. Din dersine katılmayan öğrenciler için eyaletlerin çoğunda başka bir ders konulmuştur. Bu dersin adı konusunda bir birlik yoktur. Bir çok eyaletlerde bu dersin adı “ahlâk / etik dersi” olarak geçmektedir.

 

Avusturya:

 

Avusturya’da ilk ve orta dereceli okullarda din dersleri zorunlu dersler arasındadır. Ancak, veli isterse çocuğunu bu dersten alabilir. Haftada iki saat olarak uygulanan ve dinî cemaatlerin tayin ettiği görevlilerce verilen din derslerinin ücretlerini devlet öder. Dinî cemaatler din derslerinin haftalık ders sayısını artırabilirler.

 

Okullardaki din dersleri ile ilgili işleri, dinî cemaatler düzenler. Anayasaya göre tanınmış dinî cemaatler şunlardır: Katolik, Protestan, Eski Katolik, Ermeni Apostel, Yunan-Ortodoks, Suriye-Ortodoks, Metodistler, Mormonlar, Yeni Apostel Kiliseleri; Müslümanlar; İsrail Din Camiası; Budist Din Camiası.

 

Belçika:

 

Ülkedeki çoğunluğu oluşturan Katolikler, kiliseleri, sendikaları, sigorta şirketleri, hastaneleri, yazılı ve sözlü basın kuruluşları, eğitim kurumları, sosyal ve yardım kurumları, kültürel ve ticari çalışmalarıyla ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında etkin bir rol oynamaktadır. Özellikle eğitim kurumlarının yarısından fazlasını elinde bulunduran Katolik Kilisesi kendi okullarında daima dinî havayı yaşatmaya çalışmaktadır. Katolik okulların masrafları devlet tarafından karşılanmaktadır.

 

Okullar genel olarak resmî ve özel okullar olarak ikiye ayrılır. Özel öğretim kurumları, uygulanacak eğitim programlarını, öğretim yöntemlerini, ders kitaplarını, çalıştırdığı personelini belirlemekte tamamen serbesttir ve teftiş sistemlerini kendileri kurarlar.

 

Resmi okullarda, ilk ve ortaöğretim boyunca öğrenci haftada en az 2 saat olmak üzere Din ya da Ahlâk derslerinden birisini seçerek okumak zorundadır. Seçmeli din dersleri, Katolik, Protestan, Ortodoks, Yahudi, İslâm dersleridir. Din derslerin programlarını ilgili dinin temsilcileri (Katolik Kilisesi vb.), ahlâk dersinin programını ise Eğitim Bakanlığı yapar.

 

Ana okulu, ilk ve ortaöğretimde ayrıca “Animasyon” dersleri vardır. Bu dersler, Katolik okullarında “Ruhanî Gösteri” adı ile aynı din dersi gibi ya da din dersinde okutulan konuların bir uygulaması şeklinde yapılmaktadır.

 

Okul öncesi, ilk ve ortaöğretimde özelikle Katolik okullarında öğrenciler ara sıra kiliseye götürülerek dinî ayinler yaptırılmaktadır. Katolik ana okulları ve ilkokullarında dersler çoğunlukla dua ile başlamaktadır. Yine bu okullarda ve her sınıfta haç vb. dinî resim ve levhalar bulunmaktadır.

 

Danimarka:

 

1953 tarihli Danimarka Anayasasına göre, Evangelik Luteryen dini, resmî din olup, devlet tarafından desteklenmektedir.

 

Ülkede, din dersi ilköğretim okullarının 1-9. sınıflarında “Hristiyanlık”, 10. sınıfta ve liselerde “Din Bilgisi” adı altında okutulmaktadır. Dersin programı Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Din dersleri, mezhepler üstü olarak verilir.

 

Fransa:

 

Fransa, resmen laik olduğunu söyleyen bir ülkedir ve halkının çoğunluğu Katoliklerden oluşmaktadır. Laiklik ülkede ilk defa eğitimde uygulanmıştır. Devlet okullarında öğretim programlarından din dersleri kaldırılmıştır. Ancak özel okullarda yapılan din eğitimi devam etmiştir. Kilise okulları devlet yardımı almaktadır.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Kiliseler okul dışında her yaştan isteyen vatandaşlara dinî kurslar düzenlemektedir. İlkokul öğrencilerinin yaklaşık % 40-45’i Katolik din eğitimi almaktadır.

 

Hollanda:

 

Hollanda’da din devlet ilişkileri ayrılmış olsalar bile, devlet din hizmetlerine yardım etmektedir. Bu çerçevede (dernekler, yardım kuruluşları, dergi, gazete, radyo, televizyon vb. yayın kuruluşları, okullar vb.) dinî kuruluşlar devlet yardımı aldıkları gibi, devlet kilise yapımlarına da katkıda bulunmaktadır.

 

Ülkede, eğitim özgürlüğü çerçevesinde bir çok dinî kurumlar tarafından özel okul açılmıştır. Bu çerçevede Müslümanların da okulları vardır. Özel okullarda din dersleri zorunlu olup, haftada iki saattir. Devlet okullarında ise din dersleri seçmelidir. Din dersleri mezhebe dayalı olarak yürütülmektedir.

 

İngiltere:

 

İngiltere’de Anglikan Kilisesi resmî bir özelliğe sahiptir. Bir çok devlet töreni dinî törenle yapılmaktadır. Devlet başkanı yani Kral aynı zamanda Anglikan Kilisesinin başkanı olup, Başbakanın teklifi ile din görevlilerini atar.

 

Din dersleri, ilk ve orta dereceli devlet okullarında zorunlu dersler arasında yer alır. Okullarda güne toplu dua ile başlamak yasa emridir. Ancak, öğrenci velileri, isterlerse çocuklarını, hem din dersine hem de toplu duaya katılmaktan alıkoyabilirler. Din dersinin programlarını hazırlama yerel yönetimlerin sorumluluğundadır. Din dersleri mezhebe dayalı olarak yapılmaktadır.

 

İtalya:

 

İtalya, din devlet ilişkileri açısından Katolikliğin tarihî ve sosyolojik olarak etkin olduğu bir ülkedir. Anayasanın 7. maddesine göre, “Devlet ve Katolik Kilisesi”nin her biri kendi alanında bağımsız ve egemen olduğu için Katolik Kilisesi “millî bir nitelik kazanmıştır.

 

Ülkede, kiliselerin yanında üniversiteler hariç devlet okulları ve özel okullarda din eğitimi yapılmaktadır. Okullarda din dersleri haftada 1-2 saat olarak okutulmaktadır. Dersleri kontrol etmek ve öğretmenleri tayin etmek Katolik Kilisesinin elindedir. 1984 yılındaki yasal düzenlemeler sonucunda din dersleri isteğe bağlı duruma gelmiştir.

 

Yunanistan:

 

Yunanistan, Hristiyan Ortodoks mezhebinin devlet üzerinde oldukça etkili olduğu bir ülkedir. Ülkede, Ortodoks mezhebi ağırlıklı din eğitimi anaokullarından başlamaktadır. Okulöncesi eğitimin plânlamasını, Milli Eğitim, Din İşleri, Salık ve Sosyal Güvenlik ile Maliye Bakanlıkları ortaklaşa yapmaktadır. Aynı şekilde meslekî teknik eğitiminin plânlaması Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.

 

Din bilgisi dersleri, ilk ve orta dereceli okullarda zorunlu dersler arasındadır. İlkokul 1-2. sınıflarda haftada 1 saat ve lise sona kadar haftada 2 saat olan din dersleri Ortodoks mezhebi ağırlıklı olup mezhepler üstüdür. Aynı şekilde Müslüman azınlık okullarında da İslâm din dersleri okutulmaktadır.

 

Ülkede, ortaokul ve lise seviyesinde, din eğitimi veren okullar bulunmaktadır. Ortaokul seviyesinde sadece erkek öğrencilerin devam ettikleri meslek okullarında rahiplik için gerekli davranış ve alışkanlıkların kazandırılması için ders dışı etkinlikler düzenlenir. Aynı şekilde, devlete bağlı ve özel dinî liselerde rahip yetiştirilir.

 

Türkiye’de Din Öğretimi

 

Türkiye, yasalarında herhangi bir dini resmen tanımayan ancak halkın dinî ihtiyaçlarını karşılamak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran bir ülkedir. Diyanet İşleri Başkanlığı, yaygın din eğitimi çerçevesinde, camilerde ve Kur’an kurslarında din eğitimi vermektedir. Müftü , vaiz, imam hatip, müezzin vb. din görevlilerinin maaşları devlet bütçesinden karşılanmakta hatta cami vb. ibadet yerlerinin masraflarına devlet katkıda bulunmaktadır.

 

Örgün eğitimde ilk ve orta dereceli okullarda, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersleri zorunlu dersler arasında yer almaktadır. Bu dersler, ilköğretimin 4. sınıfından itibaren haftada 2 saat zorunlu olarak, ders geçmeye etki etmek üzere normal programlar içinde okutulmaktadır. Din derslerinin programları diğer tüm dersler gibi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Ders kitapları ise ya doğrudan Bakanlık tarafından üretilmekte ya da özel yayınevlerince üretilenler kontrol edilerek onaylanmaktadır.

 

İmam-Hatip Liseleri, imam hatip, müezzin kayyım ve Kur’an kursu öğreticiliği gibi din görevlisi ihtiyacını karşılayacak elemanlar yetiştiren ve yüksek öğretime hazırlayan meslek liseleridir.

 

Anayasanın 24. maddesi uyarınca, din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılmaktadır. Bu maddeden şu sonuçlar çıkarılabilir:

 

1.Devletin gözetim ve denetiminden bağımsız bir din eğitim ve öğretimi yapılamaz.

 

2.Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta dereceli okullarda zorunludur. Burada zorunlu olan, eğitim değil öğretimdir.

 

Bu sonuçlara göre, ilk ve orta dereceli okullarda zorunlu dersler arasında yer alan Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinde din eğitimi değil, din öğretimi yapılacaktır. Burada öğretimden, bilgilendirme; eğitimden, inanç ve tutum değişmesi anlaşıldığı söylenebilir. Zaten din dersinin adı da bilinçli olarak Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi olarak belirlenmiştir. Yani bu ders İslâm din dersi değildir. O halde Türkiye’de ilk ve orta dereceli okullarda verilen din dersleri, mezhebe / dine dayalı bir din dersi değil mezhepler üstü bir din dersidir. Hatta, din görevlisi yetiştiren İmam-Hatip Liselerinde yapılan öğretim de bu çerçevede değerlendirilebilir.

 

Mevcut Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi ders programlarına baktığımızda, İslâm dini ağırlıkta olmak üzere tüm dinler ve ahlâkî konuların yer aldığını görüyoruz. Böyle olmasına rağmen söz konusu derslere Hristiyan ve Musevi öğrenciler isterlerse katılmayabilirler.

 

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Avrupa ülkeleri ile türkiye’deki

din öğretiminin karşılaştırılması

 

 

 

 

 

Türkiye ve Avrupa ülkelerinde din dersi uygulamalarını karşılaştırmak istediğimizde karşımıza, bu ülkelerin genel eğitim sistemleri içinde din dersine verdikleri işlevin belirlenmesi konusu çıkar.

 

Din eğitimi uygulamaları açısından her ülkenin kendi tarihsel, siyasal ve toplumsal yapısına göre farklılıkları bulunmaktadır. Buna göre, ülkeler kendi yapılarına göre din dersine yer vermişlerdir. Avrupa Birliği yasalarında din devlet ilişkileri açısından din özgürlüğü dışında ayrıntıları konusunda herhangi bir bağlayıcı hüküm bulunmamaktadır. Üye ülkeler kendi durumlarına uygun düzenlemeler yapabilmektedir.

 

Avrupa Birliği ülkelerindeki din eğitimi ile ilgili uygulamalardaki ortak noktaları şöyle özetleyebiliriz:

 

1.Tüm ülkelerde özel okul açma imkânı vardır ve bu özel okulların çoğunluğu dinî kuruluşlara yani Kiliselere bağlı okullardır.

 

2. Özel okul statüsünde olan Kilise okullarının hemen tamamına yakını devlet yardımı alır.

 

3. Kilise okullarında din dersinin zorunlu olmasının yanında tüm öğretim dinî bir atmosfer içinde yapılır.

 

4 .Devlet okullarındaki, din öğretimindeki yaklaşımlara göre Avrupa Birliği ülkelerinde şu üç model uygulanmaktadır.

 

a. Mezhebe/dine dayalı din öğretimi yaklaşımını uygulayan ülkeler: Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İrlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg, Norveç.

 

b. Mezhepler üstü din öğretimi yaklaşımını uygulayan ülkeler: Danimarka, İngiltere, İsveç, Yunanistan.

 

c. Devlet okullarında din dersine yer vermeyen tek ülke Fransa’dır. Ancak Fransa’nın Alsace-Moselle bölgesindeki devlet okullarında din dersleri vardır.

 

4. Mezhebe dayalı din öğretimi uygulayan ülkelerde din derslerinin adı ilgili dinin adı ile anılmaktadır. Katolik din dersi, Protestan din dersi gibi.

 

5. Mezhebe dayalı din derslerinin programlarını belirlemede ve öğretmen atamalarında mutlaka ilgili dinin temsilcisi kurumdan onay alınır.

 

6. Mezhepler üstü din derslerinin programlarını devlet kendisi yapar.

 

7. Din derslerini okutan öğretmenlerin maaşlarını devlet öder.

 

8. Mezhepler üstü yaklaşımla din dersi verilen ülkelerde, din dersleri ülkenin ya da bölgenin özelliğine göre, çoğunluğun mensup olduğu din ya da mezhep ağırlıklı olarak okutulur.

 

9. Tüm ülkelerde, devlet okullarında verilen din eğitiminin dışında, yaygın eğitim çerçevesinde her seviyede dinî kurs, seminer vb. düzenleyerek veya okul açarak din eğitimi yapmak serbesttir. Bunların bir kısmına devlet yardımı da yapılır.

 

10. Kilise vb. dinî kurumlar, her türlü sosyal ve kültürel faaliyet düzenleyebilirler.

 

11. Fransa dışında tüm ülkelerde devlet din görevlilerinin maaşlarını ödemekte ve dinî kurumların masraflarına yardım etmektedir.

 

Türkiye’deki durum da özetle şöyledir: Türkiye’de devlet, dini ve dinî kurumları kendi denetimi altında tutmak istemektedir. Bunun sonucu olarak da vatandaşların dinî ihtiyaçlarını kendi bütçesinden karşılamaktadır. Bu çerçevede, Diyanet İşleri Başkanlığı bir devlet kurumudur. Din görevlisi yetiştirmek üzere, İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri açılmıştır. Aynı şekilde İlk ve orta dereceli okullarda Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersleri zorunlu dersler arasındadır.

 

Din eğitiminin devlet okullarında yer alması tartışmaları iki yönden ele alınabilir. Din eğitimi, devlet tarafından vatandaşlara tanınan “dinî özgürlükler” içinde mi yoksa vatandaşın “dinî haklar”ı içinde mi yer alacaktır? Demokratik topluluklarda, “din eğitimi hakkı” tartışılamaz. Sorun, bu eğitimi kimin vereceğinde düğümlenmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerle Türkiye’deki din eğitimi konusundaki temel ayrılık, bu noktadadır. Genel olarak Avrupa Birliğine üye ülkelerinde din eğitimi alanı “dinî özgürlükler” içinde algılanmaktadır. Bunun sonucu olarak, devlet vatandaşın dinine karışmayı özgürlüğüne müdahale olarak algıladığı için, din eğitimini özel kesime yani ilgili dinin temsilcisi cemaatlere ve kurumlara bırakmaktadır.

 

Türkiye Cumhuriyeti, din eğitimini bir “hak” olarak düzenlemek istemektedir. Anayasal tercih, din eğitiminin bir “özgürlükler” konusu değil, devlet tarafından yerine getirilmesi gereken bir “sosyal hak” olarak düzenlenmesi yönündedir. 1982 Anayasası, “Tevhid-i Tedrisat” yasası uyarınca, eğitimi bu arada din eğitimini de devlet tekeline almaktadır. Din eğitimini, bir “hak” olarak düzenleyen, tercihini bu yönde yapan bir düzende, devlet, halkın din eğitimi taleplerini ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. İşte bu anlayışın sonucu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı vardır ve devlet okullarında din öğretimi yapılmaktadır.

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 24. maddesinde de belirtildiği gibi devlet, her türlü din eğitim ve öğretimini denetim ve gözetim altında tutmaktadır. Bunun sonucu olarak da, vatandaşların her türlü dinî ihtiyacını da, devlet kendisi karşılamak durumundadır.

 

Türkiye’deki din eğitimi ile ilgili uygulamalar, sınırlı da olsa din eğitiminin devlet tarafından yapılması ve devlet içinde bir din kurumunun yer alması Türkiye’nin kendi tarihsel tecrübesine uygundur ancak Avrupa ülkelerindeki uygulamalara benzememektedir.

 

Türkiye din görevlilerine maaş vermesi ve cami vb. dinî kurumlara direk yardım yapması bakımından da Avrupa Birliği ülkelerine benzememektedir. Ancak devlet teşkilatı içinde Diyanet İşleri Başkanlığı olması bakımından kısmen Yunanistan’a benzemektedir. Yunanistan’da da Din İşleri Bakanlığı bulunmaktadır.

 

Özet ve öneriler

Avrupa Birliğine üye ülkelerinde din eğitimi alanı “dinî özgürlükler” içinde algılanmaktadır. Bunun sonucu olarak, devlet vatandaşın dinine karışmayı özgürlüğüne müdahale olarak algıladığı için, din eğitimini özel kesime yani ilgili dinin temsilcisi cemaatlere ve kurumlara bırakmaktadır.

 

Din öğretiminde mezhebe/dine dayalı ve mezhepler üstü olmak üzere iki yaklaşım vardır. Mezhebe dayalı din öğretimi yaklaşımını uygulayan ülkeler: Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İrlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg, Norveç. Mezhepler üstü din öğretimi yaklaşımını uygulayan ülkeler: Danimarka, İngiltere, İsveç, Yunanistan. Devlet okullarında din dersine yer vermeyen tek ülke Fransa’dır. Ancak Fransa’nın Alsace-Moselle bölgesindeki okullarda din dersleri vardır.

 

Mezhebe dayalı din öğretimi uygulayan ülkelerde din derslerinin adı ilgili dinin adı ile anılmaktadır. Katolik din dersi, Protestan din dersi gibi. Mezhebe dayalı din derslerinin programlarını belirlemede ve öğretmen atamalarında mutlaka ilgili dinin temsilcisi kurumdan onay alınır. Mezhepler üstü din derslerinin programlarını devlet kendisi yapar.

 

Türkiye, din eğitimini bir “hak” olarak görmektedir. Anayasal tercih, din eğitiminin bir “özgürlükler” konusu değil, devlet tarafından yerine getirilmesi gereken bir “sosyal hak” olarak düzenlenmesi yönündedir. Anayasa uyarınca devlet, eğitimi bu arada din eğitimini de tekeline almaktadır. Din eğitimini, bir “hak” olarak düzenleyen, tercihini bu yönde yapan bir düzende, devlet, halkın din eğitimi taleplerini ve ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. İşte bu anlayışın sonucu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı vardır ve devlet okullarında din öğretimi yapılmaktadır.

 

Türkiye din eğitimi konusunda, kendi tarihsel, toplumsal ve siyasal yapısı içinde bir model geliştirmiştir. Bu modelde bazı uygulamalarda değişiklikler olsa bile ana hatları ile aynı anlayış devam etmektedir.

 

Devletiyle bütünleşmiş bir halk, Türkiye’nin 21. yüzyılın güçlü bir ülkesi olmasının garantisi olacaktır. Devlet halk bütünleşmesini sağlayacak alanlardan birisi de devletin, vatandaşların din eğitimi ihtiyaçlarını ve taliplerini sağlıklı bir şekilde karşılamasıdır. Bu çerçevede, meslekî din öğretimi veren İmam-Hatip Liseleri ile ilk ve orta dereceli okullarda okutulan Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersleri halkın talep ve ihtiyaçlarına göre ele alınmalıdır. Aynı şekilde, velilerin çocuklarına İslâm esaslarını ve Kur’an öğretilmesi yönündeki ihtiyaçları bilimsel yöntemlerle belirlenmeli ve karşılanmalıdır.

 

Gönderi tarihi:

Yukardaki tespitler din egitimi konusunda dogru olan yöntemi ortaya koymakla kalmiyor ayni zamanda bizdeki yanlis din egitimi anlayisini ortaya koymasi bakimindan cok önemli.

Din konusunda maalesef cocuklara yeterli bilgiler verilmemekte bu görev sadece Kuran kurslarina yüklenmektedir.Hal böyle oluncada insanlarimiz ne genel anlamda dinin ne oldugunu ne olmasi gerektigini bilip ögrenememekte ve ait oldugu inanc konusundada hicbirsey ögrenememekte ya aileden ya kulaktan dolma bilgilerle inancini yasamaya calismaktadir.Avrupa ile ilgili yazinizi okudugumda dikkatimi ceken *Kiliselerin din kurslari verdigi*oldu.Yani bizdeki Kuran kurslarinininbir baska sekli.Bizde sadece Kuran okuma ögretilir ve genelde Cami ve kurslarda mümkün oldugunca firsat bulundugunca hem Laiklige dil uzatilir hemde Cumhuriyete,hemde kurslara giden taze beyinlere ve camideki cemaate seriat vurgulamasi yapilir,Sanmiyorumki Avrupada kiliseler din kurslari verirken kursa gidenleri bizdeki gibi devlete karsi yönlendiriyor olsunlar.

Laikligin bas kurali devletin inanc kesimlerine ayni mesafede olmasi,bir inanc kesimini digerine üstün tutmamasi,herkese inacini özgürce yasama olanaklarini tanimasi ve din kurumuna müdahale etmemesi,din kurumlarininda devletin islerine karismamasidir.Kabaca bu tarifi yapip sonra ülkemizdeki Laikligin durumuna baktigimizda bunlarin hemen hicibirinin olmadigini görüyoruz.Diger yanda Türkiyede Laiklik gercek anlaminda uygulansa bile sanmiyorumki dini kurumlar kendilerine taninmis olan bu özgürlükle yetineceklerdir,bizdeki dinci kesimlerin bugüne kadarki sürecte amaclarinin aslinda din ögrenmek ve ögretmekten ziyade devleti ele gecirme siyaseti güttükleri ve Laikligi ortadan kaldirip inanc üzerine kurulmus bir devleti arzuladiklarini biliyoruz.Yani din özgürlügü yok demenin altinda yatan asil neden Laik sistemin ortadan kaldirilmasi calismalari vardir.Bu nedenle herne kadar inanc kesimlerine inaclarini gercek olarak ögrenebilme olanaklari saglanmis olsa bile devletin kontrol yetkisini elinde tutmasi bence Türkiye gerceginde gereklidir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
  • Yazar

ZORUNLU DİN DERSİNİN DEVAMI LEHİNE DİYANETTEN FETVA

 

 

 

 

 

 

Sayın Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanı mı? Yoksa Milli Eğitim Bakanı mı?

 

Sabah Gazetesin 13 Ağustos tarihli haberine göre, Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, çağdaşlıktan uzak eğitim sistemimize, 12 Eylül darbecileri tarafından entegre edilen ve asimilasyon aracı olarak kullanılan zorunlu din dersi uygulamasının devam ettirilmesi konusunda üstüne vazife olmayan konudaki zorunlu din dersi lehinde fetva vermektedir. Bu sorunun tekrar ele alınıp tartışılması zorunludur. Ama tartışmanın zemini ve hedefi de önemlidir.

 

Dini ve inançsal bilgi edinme hakkında, zorunluluk değil, kişisel tercih ve gönüllük esastır

 

Bugün zorunlu din derslerinin devam ettirilmesini savunmak ve bunu 21 yüzyılın dünyasında “Türkiye'nin ve gelecek neslin hayrına görmek” ilkellikten başka bir şey değildir. Eğitim sistemimizde aklın egemenliğini, hurafelere terk etmeyi ve eğitimi ruhani dünyanın kabulleri ile ibaret gören bu gerici yaklaşımı onaylamamız mümkün değildir. Sorgulamaktan aciz, hesap sormaktan korkan, emre itaat kulluk ilişki üzerinden ümmetçi bir toplum yaratmayı hedef seçmiş bir eğitim politikasını, halkın hakkını değil, sistemin ve dinin egemenlik hakkını koruyan zihniyetin savunması doğaldır. Ama bizler buna yurttaş olarak itiraz ediyoruz. Herkesin inancı kendisine, gönüllü ve özel dini hayatında olmalıdır. Dayatma ve zorunluluk üzerinde dini kanaat oluşturma ancak dikta ve molla rejimlerin uygulamasıdır. Dolaysı ile Diyanet İşleri Başkanı dini zorla öğretmeyi tercih etmesi, tüm kutsal din ve inançların temel felsefisine de aykırı olan bu ilkeyi de yok saymaktadır. Sayın Bardakoğlu Bakara süresini okunmamış olamaz, orada en azından İslam dininde inanç ile zorlama arasındaki ilişki tarif edilmiştir. Dinde ve inançta zorlamanın olamayacağı hükmü sadece laiklik ilkesi açısından değil, tüm kutsal din ve inançlarında ilkesidir. Böylece sayın Bardakoğlu görev alanının temel ilkelerinden bir olan bu ilkeyi ayaklar altına almış oluyor.

 

Eğitimi ulemaların hurafelerine değil, akla, bilime ve eğitim emekçisine teslim etmek gerek

 

Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, görevli ve yetkili olduğu alanda ürettiği ayrımcı uygulamalarını, bu kez de eğitim alanına taşıyarak, orayı dinsel hegemonya açısından güçlendirmek istiyor. Sayın Bardakoğlu devletin asimilasyon ve din propaganda merkezi olan Diyanet gibi anti laik kurumun başkanıdır. Kendisinin başkanı olduğu kurumun bu ülke için bir sorun teşkil ettiği orta yerde dururken, bu kez kendisinin Milli Eğitim bakanı gibi demeç vermesi iyi niyet göstergesi değil, aksine eğitimde egemenliğin milletten, akıldan, bilimden ve çağdaşlıktan alınıp, ulamaların fetvalarına ve hurafelerine teslim edilmesi tutumudur.

 

Zorunlu din dersi sadece yanlış değil, tehlikeli, ayrımcı ve ideolojik uygulamadır.

 

Bardakoğlu, zorunlu din dersinin içeriğine dair şüpheleri olacak ki o da, "yanlışlar varsa yanlışları düzeltelim. İçeriğini tartışalım” diyor. Oysa mesele yanlış olmanın ötesinde, gelecek neslin akıl ve bilim yolundan çıkmasına zemin hazırlayan bir müfredat ve eğitim politikasıdır. Siyasette olduğu gibi, eğitimin dinselleştirilmesi ve bunu da “laiklik” adına pazarlamak, toplumu “cahil” yerine koymaktır. Kendi çocuklarını yurt dışında kendi kültür ve inanç coğrafyalarından uzak yerlerde eğitimi doğru tercih gören bu zihniyetin, yoksulun çocuklarına İmam hatiplerini, kuran kurslarını ve zorunlu din derslerini dayatanlar, bu ülkenin gelecek nesline aydınlık değil, aksine karanlık bir gelecek hazırlıyorlar.

 

Siyasal İslam ve milliyetçilik üreten eğitim sistemine son verilmelidir.

 

Bu ülkede kamusal hizmet adı altında dayatılan ve uygulanan zorunlu din dersi, İHL, kuran kursları ve Diyanetin faaliyetleri bu ülkede siyasal islamı üretiyor. Bu ülkenin aydınlık geleceğinin düşünsel ve eğitim zemini oluşturan Köy Enstitülerinin kapatılıp, dini ağırlıklı ve ezberci eğitim modeline geçilmesi ile bu ülkenin kaderi sağcı ve siyasal İslamcı siyasetin eline teslim edilmiştir. Zorunlu din dersi ile bu ülkede aydın üretilmez, aksine aydınların varlığı tehdit eder. Dinsel hegemonyası artırılmış mevcut eğitimi sistemi Türkiye’yi çağdaş ve aydınlık bir geleceğe taşımaktan yoksundur. Ancak ülkemizde dincilik ve milliyetçilik eksenindeki yükselişe katkı sunar. Bunun sonuçlarını da 22 Temmuz 2007 seçimlerinin sonuçlarından çıkarmak mümkündür. Bu eğitim sistemi aynı zamanda demokrasi düşüncesine, çoğulculuğa ve eşitliğe karşıdır. Türk eğitim sistemi tekçidir ve farklılıkları yok sayar. “Laiklik” ve “cumhuriyetin kazanımları” adına bu ülkedeki bir çok dini faaliyet olarak sunulan “kamusal hizmet”, Türkiye’de siyasi yapıyı tamamen milliyetçi eksende sağcılaştırmayı ve muhafazakarlaşmış eksen de İslamlaştırmayı hedeflemiştir.

 

Eğitim kendisi ve dili tekçidir.

 

Zorunlu din dersi, iddia edildiğinin aksine, mezhepler üstü ya da çoğulcu değildir. Kapsayıcı ve gönüllü değildir. Çoğulcu bir anlayış üzerine oturmamaktadır. Zorunlu din dersinden verilen eğitimle, öğrencilerin kafalarında “ötekiler” yaratılır. Bu nedenle din dersi tekçidir ve dışlayıcıdır. Aşağıdaki bilgileri alan öğrencilerin, İslam dışındaki dinlere nasıl bakacağını kestirmek mümkündür. Örneğin, “Allah’ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanlar ister istemez O’na teslim olmuştur, O’na döneceklerdir. Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İshak’a ve Yakub’a ve torunlarına indirilen, Rab’leri tarafından Musa, İsa ve Peygamberlere verilene inandık, onları bir birinden ayırt etmeyiz. Biz Ona teslim olanlarız, de. Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O ahirette de kaybedenlerden olacaktır.” (Ali Imran, 3:83,84,85; Bakara, 136), yine “Rabbından kendisine indirilene Peygamber de iman etmiştir, müminler de; hepsi de Allah’a, meleklerine, Peygamberlerine iman etmiş ve şöyle demişlerdir: Allah’ın Peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız. ...” (Bakara, 2: 285), keza “Ey iman edenler; Allah’a, Rasulune, Resulüne indirdiği Kitaba, daha önce indirdiği Kitaba’da iman ediniz...” Her kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, en büyük sapıklıgâ düşmüş olur.” (Nisa, 4: 136) korkusu ile nasıl bir ruh haline sahip olacakları ve diğer din ve inançlar konusundaki algılamaları, pedagojik açıdan tehlikelidir.

 

Başka bir örnek verecek olursak; “Allaha ve meleklerine ve kitaplarına ve peygamberlerine ve ahiret gününe iman ettim.” ve dışlayıcı bir yorum olarak “Allah katında din İslam’dır..”. (Ali Imran, 3:19) eğitimin ile verilen bilgileri zorunlu din derslerinde ezberleyen öğrenciler sadece İslamın biricik, yegane, hak dini olduğuna inanırlar ve sadece onu benimsemeleri/savunmaları öğretilir. Diğer din ve inançlara karşı bir önyargıda böylece, “ötekiler” yaratılarak şekillenir. Eğer bugün Türkiye’de bir linç kültürü gelişiyorsa, başka inanç gruplarına dönük katliamlar gerçekleşiyorsa, nasıl bir eğitim aldığımız ciddi olarak sorgulanmalıdır.

 

Türkiye’deki zorunlu din dersi, çoğulculuk ilkesini, gönüllülük ilkesini hiçe sayan, ve iddia edildiğinin aksine “Mezheplerüstü , çoğulcu din öğretimi programı” değildir. Akıl yerine, hurafelere inanmaya öncelik tanıyan bir anlayış, eğitim sisteminin tümünü etkilemektedir. Meclisteki tüm siyasi partiler, sadece oy kaygısı ile, Türk eğitim sisteminde yapılması gereken köklü reformlara ilişkin proje üretmemektedir. Bazı “sosyal demokrat partilerin” ilk ve orta öğretimdeki zorunlu din derslerinin içeriğinde yer alan hurafeler ilişkin eleştirileri eksik bir yaklaşımdır. Zorunlu din derslerinin kaldırılması için öneri sunmadan, evrensel hukuk değerlerine sahip çıkmadan, mevcut uygulama üzerine kısmı eleştiri getirmekle sorun çözülmeyecektir.

 

Diyanet İşleri Başkanı geçmişte de benzer fikirler beyan etmişti. AİHM’de açılan “Türban Davası”nda görüş belirtmedi, ama zorunlu din derslerinin kaldırılmasına ilişkin AİHM’de süren davaya ilişkin görüş belirtti.

 

İstanbul 5. İdare mahkemesinin, Ali Kenanoğlu’nun açtığı davada, lehine olumlu karar alınca ve AİHM’de süren diğer dava ile ilgili olarak hukuksal olarak “davanın kabul edilebilirliğine” karar verince, Diyanet İşleri Başkanı, kendisini Milli Eğitimden sorumlu Bakan yerine koyarak o zamanda “Fevkalade siyasi bir karardır. Aleviliği farklı inanç gibi göstermek haklılığını nereden alıyor” yorumu getirerek, “Alevilerin hepsi Müslüman. Hiç kimse Batı’nın tuzağına gelip Aleviliği İslam dışı göstermesin. Dersin içeriğinde yanlış varsa düzeltilir. Çocukların 2 saat din kültürüne ayıracak zamanları yoksa, hiçbir şeye zamanları yoktur.” Görüşü ile yetkisi olmayan bir alana (Eğitim ve hukuk) müdahil olmaya çalışmıştı. DİB, görev tanımlarını dışında bir alana müdahale etmesi bir gaf olmanın ötesinde ideolojik yaklaşımdır. Çünkü AKP’li Bakanların eşleri dahi, “Türban hakkı”na ilişkin davalarını AİHM’ne taşırken, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu her hangi bir açıklama yapma gereği duymamıştır. Bunun AKP siyasetindeki tipik bir çifte standart yaklaşım ve ideolojik tercih olduğu bilinmelidir.

 

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Şevki Aydın, zorunlu din dersine karşı Alevilerin tepkisini “Bu ders mecburi olmasın demek din konusundaki cahilliği savunmaktır. Bunu hiçbir Alevi kardeşimizin destekleyeceğini sanmıyorum” düşüncesi ile, Alevileri “cahil” yerine koyup, sonra kendini Alevilerin temsilciymiş gibi sanarak, “Aleviler bunu desteklemez” diyerek, zorunlu din derslerinin kaldırılması için 1 Milyon imza toplayan Alevilerin varlığını görmezden gelmektedir.

 

Gerek DİB ve gerekse MEB’nın zorunlu din dersleri “laiklik ve insan hakları anlamında bir sorun yaratmıyor” iddiasının aksine zorunlu din dersleri, insan ve çocuk haklarına aykırıdır. Aynı zamanda bu ders egemen sınıfların, ulus devletin kültürel kimliğini korumak ve tek din tek kimlik dayatmasını beslemek üzere savunduğu ideolojik tercihlerinin bir aracıdır.

 

Siyasiler siyasetin değil, gericiliğin peşinden gidiyor

 

ABF ve AABK tarafından, 2005 yılında zorunlu din derslerinin kaldırılması için 1 milyona yakın imza toplanmıştı. Bu imzalar Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, ve Avrupa Parlamentosu’na teslim edildi. Toplanan imzalara, ABF ve AABK taleplerine, o dönem siyasi iradenin veremediği cevabı, 17.04.2006 tarihinde İstanbul 5. İdare Mahkemesinin kararı verdi; “Zorunlu Din dersi uluslar arası sözleşmelere ve anayasada belirlenmiş din ve vicdan özgürlüğüne aykırıdır” Bu karar, Türk eğitim sistemindeki uygulamaların, uluslar arası hukuk değerlerine aykırılık içerdiğine ilişkin bir değerlendirme olup, siyasi iktidarların din istismarlığına yönelik ne bir cevaptı. Siyasiler, toplumun sesine kulak vermiyor. Halkın ihtiyaç ve talepleri dikkate alınmıyor. Toplumun dini duygularını eğitime, ekonomiye ve siyaset alet ediyorlar.

 

Türkiye’ye ötekileştiren ve ümmetleştiren değil, çağdaş, bilimsel, demokratik ve laik eğitim gereklidir.

 

Zorunlu din dersi ciddi ve çözüm bekleyen bir demokrasi ve laiklik ile ilgili bir sorundur. Siyasi iktidarlar demokratik ve özgürlükçü laiklik tanımına uygun inanç ve vicdan özgürlüğü kayıtsız şartsız güvence altına alınmalıdır. Kimse inancından dolayı ayrımcılığa maruz kalmamalı ve yaşam tarzlarında özgürlüğe sahip olmalıdır. Devlet her hangi bir din ve inanç grubunu resmi inanç olarak kabul etmemeli ve lehte destek sunmamalıdır. Yani devlet kendisini tüm inanç gruplarından ve dinlerden ayrı tutmalı ve hepsine eşit mesafede durmalıdır. Laiklik tanımı gereği, devlet, kendi okullarında zorunlu din eğitimi yapamaz. Bu nedenle zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır. Devletin asli görevleri arasında, din propagandası yapmak gibi bir faaliyet asla kabul edilemez. Bu hizmetler inanç ve din gruplarının kendisine bırakılmalıdır.

 

Evrensel hukuk değerleri ve insan haklarına saygılı eğitim

 

Çünkü evrensel hukuk değerleri, kazanılmış insan hakkıdır, çocuk hakkıdır. Uluslararası antlaşmalar böyle söylüyor. Türkiye’nin bu antlaşmalar altında imzası var. Bunun gereğini yerine getirmek Türkiye’nin görevi. İnsan hakları evrensel Beyannamesi madde 26 ne göre: “Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ... Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir.’’ Yani anne babalar çocuklarının eğitimi hakkında söz sahibi olmalıdırlar. Anne Babanın iradesi dışında başka bir yol olamaz. Roma’da imzalanan Avrupa İnsan haklarını koruma sözleşmesi’nin 9. Maddesi ne göre ise: “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din ya da inancını değiştirme özgürlüğü ile din ile inancını tek başına ya da topluca ve açık ya da özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve gözetme yoluyla açıklama özgürlüğünü de kapsar.’’ New York’ta imzalanan kültürel haklar sözleşmesinin 13 maddesinin 3. bendi ise: “Bu Sözleşmeye taraf Devletler, ana babaların ya da – kimi durumlarda – yasal vasilerin, Devlet tarafından kurulanların dışında Devletçe konmuş ya da onanmış belli eğitim ölçülerine uyan okullar seçme özgürlüklerine saygı göstermeyi ve çocuklarının kendi inançları doğrultusunda ahlak ve din eğitimini görmelerini sağlamayı üstlenir.’’

 

Konu çocuklar olunca, UNESCO’nun görüşüde önemlidir. New York’ta 1959’da imzalanan Çocuk Hakları sözleşmesinin 14. maddesinin 1. bendi ne diyor:“Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlüklerine saygı gösterirler.”

 

New York’ta 1981’de imzalanan beyenname madde 5 ‘de: “Çocuk, ana babasının ya da duruma göre kanuni vasisinin istekleri uyarınca istediği din ya da inanç eğitimi görme hakkından yararlanır ve kendi çıkarları başta olmak üzere ana babasının ya da yasal vasisinin isteklerine karşı din ve inanç eğitimi almaya zorlanamaz” demiştir. Fakat tüm bu evrensel hukuksal haklar, her nedense Türkiye’deki uygulama süreçlerinde, ideolojik yaklaşımların kurbanı olmuştur.

 

Laiklikten, demokrasiden, çocuk haklarından yana herkesin Bilimsel, Laik ve Demokratik bir Eğitim İçin Zorunlu Din Dersleri Kaldırılması fikrine destek vermesi gerekir.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

AİHM'ye hazırlanan din dersi savunmasında Milli Eğitim, Aleviliğin mezhep-tarikat olmadığını 'cem'in de laikliğe aykırı olduğunu belirtti. Dışişleri Bakanlığı ise bu görüşleri dikkate almadı

 

 

 

 

 

 

Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki (AİHM) zorunlu din dersi davasında Türkiye'nin savunmasına katkı için Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği yazı, Dışişleri'nce 'vahim' bulunarak dikkate alınmadı. Alevi vatandaş Hasan Zengin'in, din dersinde yalnızca Sünnilik öğretildiği için kızı Eylem Zengin'in zorunlu din dersinden muaf tutulmasını isteyerek AİHM'ye yaptığı başvuru, MEB'in konuya 'resmi' bakışını da ortaya çıkardı.

MEB, kendisinden görüş istenilince hazırladığı sekiz sayfalık yazıda şu görüşlere yer verildi:

Ne tarikat ne mezhep: Alevilik ayrı bir din olmayıp İslam dininin bir alt kimliğidir. Mezhep veya tarikat olarak kabullenilse bile din derslerinde öğrencilere başka din ve inançtan olanlara karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı davranmaları öğütlenmektedir.

Cem laikliğe aykırı: Müslüman kültürün içinde yetişen her birey, bu kültürün ürünü olan her dinsel-sosyolojik oluşum, din dersi öğretim programında kendisine vücut veren kök unsurları kolayca bulabilecektir. Cem, Aleviliğe özgü, kendi kendilerine öğrenebilecekleri bir konudur. Prog-ramlarda yer alması, programın 'mezheplerüstü' konumunu gölgeleyebileceği gibi, laiklik ilkesine de zarar verecektir.

 

'Eşit mesafedeyiz'

Her şey öğretilemez: Laiklik ilkesi gereği program, kendini Müslüman hisseden bütün insanlara eşit mesafededir. Cemin programda derinlemesine işlenmesi, sufi oluşum niteliğindeki bütün tarikatların kendine özgü nüanslarının da programlarda yer almasını gerektirir.

Aleviler namaz kılar: Programlarda yer alan namaz, bir gruba özgü bir değer değildir. Alevilerin yaşadığı yörelerde yapılan sosyolojik araştırmalar, kendisini Alevi olarak tanımlayan insanların da namazı ibadet kabul ettiğini, hatta namaz kılanların oranının küçümsenmeyecek düzeyde olduğunu ortaya koymuştur.

Sünniler gibi: Dr. Ramazan Uçar'ın 'Alevi Bektaşi Geleneği Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma (Abdal Musa Tekkesi Örneği)' isimli çalışmasına göre, örnekleme grubu içinde yer alan deneklerin yüzde 67.8'i namazın ibadet olduğunu kabul etmektedir. Deneklerin yüzde 65.8'inin bir şekilde namaz kıldığını belirtmesi de önemli bir husustur.

İslam zaten çağdaş: Eğer Alevilikte 'rasyonellik' ve 'çağdaşlık', 'sürekli bir gelişim ve değişimden yana olmak' gibi bir ilke ön planda ise, bunu mevcut din dersi programında da bulmak mümkündür. Bu yaklaşım sadece Aleviliğe özgü olmayıp, doğrudan İslam'ın kök değerleri ile ilgilidir.

Dersler teşvik edici: Öğretim programları bireyin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü sınırlamamakta, aksine teşvik etmektedir. Programlarda, bir arada yaşama kültürü ve tecrübesinin önemi vurgulanmaktadır. Din konusunda doğru bilgi sahibi olmayanlar, 'ben ve öteki saplantısı' içinde.

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan gelen görüş için, "İçinde vahim ifadeler vardı. Tek tek ayıklamak durumunda kaldık" diyen Dışişleri Bakanlığı, AİHM'ye iletilen savunmada bunları tırpanladı. MEB'in tespitleri yerine, dün Radikal'in manşetten duyurduğu hükümet savunması gönderildi. Savunma, 'din dersi tarafsızdır, Anayasa'da devletin yetkisi vardır ve ebeveyn buna karşı çıkamaz' görüşüne dayandırıldı.

 

 

İki seçenek var

Zengin, içinde Alevilik olmayan zorunlu din dersi uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesinin ihlali olduğunu savunarak AİHM'ye başvurmuştu. Türkiye'nin savunmasını alan AİHM, davayı karara bağlayacak. AİHM'in 'ihlal kararı' vereceği olasılığının yüksek olduğuna dikkat çeken diplomatik kaynaklar, "Türkiye ya zorunlu din dersi uygulamasına son verecek ya da derslerde Aleviliği doğru düzgün öğrencilere anlatmak zorunda kalacak. Başka da yol görünmüyor" diye konuştu.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.