Gönderi tarihi: 14 Kasım , 2007 17 yıl Şimdi. Cyrano yine kötü adam olsun Tarih çarpıtıldığında dayanamıyorum ne yapayım 1- Araplar neden yeni doğan kızların bir bölümünü toprağa gömerdi ? Bu çağın şartlarında sosyolojik bir çözümdü. Son derece vahşi ama sosyolojik bir çözümdü. Araplar barbardı, insan değildi, katildi vs diyebiliriz ilk okumamızda. Ama birazda empati yapabiliriz. Modern Hukuk cenini insan kabul eder. Ve insanın cenin evresinden başlayarak hakları olduğunu söyler. Mirasta bile cenini hesaba katar. Ama kürtaj ve bilinçli düşük vardır bugünde. Sosyolojik çözüm yöntemidir. Çeşitli sebeplerle çocuk sahibi olmaması gereken , veya daha kötüsü olmasının önüne bir engel olmadığı halde bunu istemeyen insanlar kürtaj yaptırmaktadır. Gebelik süresi kürtajı namümkün kılacak kadar ileri olduğu durumda çaresizlikten bilinçli düşük yapan insanlarda vardır. Doğru bir şeymi? Hayır değil. Ama var hemde çok yaygın. Peki insanı cenin evresindeyken tanıyan ve ona haklar veren hukuk. Ceninin bilinçli bir şekilde öldürülmesini cinayet sayar mı? Hayır saymaz. Bir cenini öldürmekle, yeni doğan bir bebeği öldürmek arasında ne kadar büyük fark vardır. Belki bunu tartışabilirim. Bilim ceninin neredeyse bir bebek kadar hissettiğini ve tepki verdiğini artık kanıtlamışken. Peki arapların sorunu neydi? Neden yapıyorlardı bunu ? Kadın erkek oranında kadın lehine kontrolsuz artış. Ticaret ekonomisine sahip bir coğrafyada. Erkekler kervanlarda, çöllerde, uzak diyarlarda çalışıyor, kadınlar ise, kervana katılamadıklarından ekonomik hayatın dışındaydı. Kervanlar, uzak diyarlara yapılan yolculuklar, aşılan çöller, savaşlar. Dolayısıyla erkeklerin ölüm oranı. Kadınlara oranla çok fazlaydı. Çünkü kadınlar şehirlerde ve köylerde yaşarken erkekler yılın büyük bir bölümünü kervanlarda geçiriyordu. Bu bir süre sonra ciddi toplumsal problemlere yol açıyordu. Kadınların ekonomik yaşamda var olmadığı. Çalışıp para kazanamadığı ve belli bir yaşa geldikten sonra hayatını devam ettirmesi için mutlaka evlenmesi gerektiği bir dönemde. Kadın sayısının erkeklerden aşırı derecede fazla olması. Bir çok kadının açıkta kalmasına yol açıyordu. Peki kadınların çalışabileceği sektörün olmadığı bir şehir veya bölgede. Evlenemeyen kadınların sonu ne olabilirdi? Açlık, belki fuhuş, ama her halükarda büyük bir sorun. Peki çağın arabistanında çözüm neydi. Bir köyde veya şehirde. Belli bir sayının üstüne çıkınca doğan kız çocuklarını kuma gömerek öldürmek. Ha bu yöntem sadece araplaramı aitti? Hayır. Romalılar bunu bebekleri kanalizasyona bırakarak yapıyorlardı. Neticede vahşi bir nufus planlaması yöntemi. Bir erkeğin birden çok kadınla evlenmesi, erkek ve kadın sayısı oranında kadınların lehine müspet fark olduğu yerlerde görülür. Tam tersi olan bir kadının birden çok erkekle evlenmeside, erkek ve kadın sayısı oranın erkekler lehine müspet bir fark olduğu yerlerde görülür. Halen çok geri kalmış bölgelerde. Evlenemeyen kadınların "sahipsiz kalacağı, başka çaresi kalmayacağı için kötü yola düşeceği" gibi varsayımlarla bu normal karşılanır. Ve birden fazla kadın alan kişinin davranışı olumlu görülür. O kişide kendini "ne yapayım sahipsizmi kalsınlar" diye savunur. Burada insanlık normalarıyla, dünya gerçekleri çatışır işte. İdeal dünya ile gerçek dünya çatışır. Şu noktanın çok önemli olduğunu düşünüyorum: Arap yarımadasında o çağda. Bir erkeğin birden çok kadınla evlenmesi, daha fazla seks veya daha fazla zevk sefa isteği ile açıklanamaz. Çünkü bunun için evlenmesine gerek yoktu. Evlide olsa bir erkek, eğer birden fazla kadına bakacak gücü varsa. Bu isteğini cariye satın alarak yapabilirdi. Hiç evlenmedende yapabilirdi. 2- Bakılması gereken nokta ne bu konuda ? İslamiyet, çok evliliğe sayı sınırı getirip, belli yasalara bağlamıştır. Ortadan kaldırabilirmiydi? Bence pek mümkün değil. Çünkü o çağda, o ekonomide bu sorunun daha mantıklı ve gerçekçi bir çözümü yoktu. Yani geçmişim yaşam şekillerine, bu günün normları ve şartlarıyla değil. O günün şartlarıyla bakarsak. Peki, bugün ? dünya değişmiştir. Ekonomi değişmiştir. Kadınlar çalışmaktadır. Çalışabilmektedir. Toplumsal yaşamda varolabilmektedirler. Erkek ve kadın nufusunda bir fark yoktur. Yani bunu sosyolojik bir çözüm olarak sunmak mümkün değildir. Böyle bir gerekçenin arkasına saklanmakta mümkün değildir. Dünyanın çok geri kalmış bölgelerinden bahsetmiyorum tabiki. Ha yoksa, gerçekçi olup. Afganistanda, kocası ölen bir kadın hayatta kalabilirmi? sorusunu sorarsak alacağımız yanıtta bellidir. Hayır ana babası yoksa açlıktan ölür. O zaman bakılacak nokta şu; " Kuran ahiri ve evveli kapsıyor o halde neden sadece belli bir çağın şartları gözönüne alınarak konulmuş hükümlerde var" Ama islam dininde içtihat denen bir kurumda var. Peki içtihata neden ihtiyaç duyuluyor. Sanırım bu konuda ana soru bu ?
Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 17 yıl Yazışmalara baktığımda bir şey ditkatimi çekti İslam dininin çok kadınla evliliğe müsade etmesini yanlış anlayanlar var. İslam dini Arabistan Yarımadasına yayıldığı sırada bir kısım cahiliye adetleri de bütün tesirleriyle hükmünü icra ediyordu. İslamiyet bunlardan bazılarını tamamen kaldırıyor, bazılarını mutedil hale getiriyordu. Bunlardan birisi de Cahiliye dönemindeki sınırsız kadınla evlenme meselesi idi. İslamiyet gelmeden önce Arap Yarımadasında erkekler, sayı tahdidi olmaksızın, istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. İşte Kur'an-ı Kerim bu cahiliye adetine bir sınırlama getirdi. Azami olarak dörde kadar evlenebileceğini açıkladı. Cenab-ı Hak “Eğer hanımlarınız arasında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sadece bir tane ile yetinin.” buyurdu.(1) Buna göre, birden fazla evliliği Kur'an tesis etmedi. Ancak daha önce sınırsız olan adedi sınırlandırdı. Mesela Giylan ismindeki Sahabi Müslüman olduğu zaman on hanımla evli idi. İslamiyeti kabul ettiğinde dörtten fazlasını boşadı. İslamiyet her ne kadar birçok kadınla evlenmeye müsaade etmişse de, bir tek kadınla evlenmeyi esas olarak kabul etmiştir. Birden fazlasına müsaade “ahlaki ve sosyal zaruretler” haline tahsis edilmiştir. Bu durumda kadınlar arasında adaletin şart olduğu açıklanırken ruhi temayüllerde eşit davranmanın pek mümkün olmadığına dikkati çekilmiştir: “Ne kadar isteseniz kadınlar arasında adaletli davramaya güç yetiremezsiniz” (2) Cenab-ı Hak bir ayette adaleti emrederken, diğer ayette de insanların hanımları arasında adaleti gerçek manada gerçekleştiremeyeceklerini açıklaması, birden fazla kadınla zaruret olmaksızın evlenmemeye işaret içindir. Ayrıca bir islamiyet 4 kadınla evleneceksin diye zorlamaz. 1 kadınla evlendin sonrasında o kadından çocuğun olmadı. Yada cinsel olarak bir hastalığı oluştu. Böyle bir durumda erkek zinaya gitmemesi için 2. kadın alabilir hükmü verilmiştir. 1. kadını boşayıp 2. kadını alabilir fakat islam dini ilk kadın zordurumda kalmaması için dul olmaması için onu dışarı atmamayı emretmiştir. Bunun için çok evlilik vardır. Bu konu ile ilgili sohbette erkek 4 kadınla evlenebiliyor da kızlar neden evlenemiyor sorusu sorulur. Erkek çok evlilik yaptığında dünyaya gelen çocuğun annesi bellidir doğuran babı bellidir 1 tane sorun yok. Fakat kadın çok evlilik yaptığında anne belli bir tane pekala baba hangisi 4 tane ? Buyurun o babayı cıt pıt diyerek seçelim... Tarihin her devrinde milletler arasında ortaya çıkan kanlı savaşların acımasız tesiriyle erkek nüfusu azalıp, kadın nüfusu bir kaç misli artar. Böyle bir durumda bir erkeğin bir kaç kadını koruması bir vazife olur. Türkiye, Birinci Dünya, Almanya da İkinci Dünya Savaşından sonra bunu yaşamıştır. Almanya'da İkinci Dünya Savaşından sonra kadınların sayısı erkeklerin üç katı kadardı. Alman milleti şiddetli bir sosyal dengesizlik tehlikesiyle yüz yüzeydi. Çünkü kadınların hemen hemen üçte ikisi çaresizlik ve kimsesizlik içinde bulunuyordu. Böylece Almanya hükümeti bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesine imkan tanımak zorunda kalıyordu. Bir Alman Profesör, Alman kadının kurtulması için İslamın bu ruhsatını kabul etmekten başka çare olmadığını ısrarla belirtiyordu. selamlar saygılar.. Yazında daha cok kadınla evlenildigi icin bir sınırlama getirildi dıye yazmıssın..4 olmus..(inan bunun almanyanın olayıyla alakası yok,karıstırmayalım bırbırlerıne..)bu 4 kadın olayı o zamankı feodal duzenden kaynaklanır..yanı ınsanlık ıcın yapılan bırsey degıldı..ben o zamankı 4 kadın olayını eleştırmıyorum o o tarıhtedır,o zamana gore dogru varsayılabılır.. De arkadaslar nedendir bilinmez,hz muhammed ne zaman aykırı brsey yapsa,bi ayet ıner(arastırınız aise) yaradan tarafından dogrulanır desteklenırmıs..inanılmaz avantajlar ve "tam ustune denk geldı" denecek ayetler vardır bıraz uzun yazamıyorum arastırabılırsınız.. ya bide dıkkatımı cektıde hersey o zamana gore yazılmıs cızılmıs kıtapta..kıllanıyorum hanı hz muhammedın aynı zamanda ıyı bır de yazar oldugundan.. Özellikle islam dininde kadınlar **********,mal gibi kullanılmıs,alınmıs satılmıstır tarihte,kız cocukları diri diri gömülmüştür,kadınlara secme karar verme konusma hakkı bıle tanınmamıstır,sadece cocuk dogurabılen,temizlik yapmaya bıle yeterli görülmeyen,esya gibi bahsedılır.."kadını dövme vardır acıkca kıtapta belırtılmıstır"..bu da bu kıtabın o zamanda yazıldıgına ısarettır kı o zaman bu bır ınsanlık ayıbı degıldı..bu kıtabın, bu denlı aymazlıklarına,insanların bılımın ısıgıyla cok asamalar kaydetmesı netıcesınde zamana yenılmesıne,halen din bilimcileri ayetleri oldugu anlamdan cıkararak zamana mal etmeye,yamamaya calısıyorlar.. arkadaslar cok sükür ki(!) cumhuriyetimiz demokrasimiz en önemlisi ATATÜRK'ümüz oldu!! sürç-i lisan ettiysek affola!! saygılar..
Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 17 yıl O fay hattında oturuyorlar diyedir belki de Ama mesela bizim yörüklerde hayvanları kardeşleri gibi görürler, bu bir gelenektir, yaşam görüşüdür bilirsiniz... Ya da Kızılderililer... Onlarda hayvanlara böyle yaklaşırlardı... Budistlerde öyledirler... Hindular ineğe taparlar mesela, inanılmaz bir inek sevgisi vardır... Yani ilkel dinlerin ya da inançların ve aslında öğretilerin hemen hepsi doğa'ya saygıyı ve sevgiyi öngörüyor... Çünkü insanı onlardan ayırt etmiyor. Ben bunu o eski öğretileri ortaya çıkaran insanların "Ruhaniyet" kaygısında olmadıklarına bağlıyorum. Ruhaniyet İbranilerde peyda olmuştur ve dünyaya yayılmıştır bence... Tabi ilk çağ filozoflarının illa ki bir idealar dünyası yaratmak gayretlerini de yabana atmamak lazım... Ben ne yazık ki keklik yedim. Kıbrısta askerken avcılar vururdu, bizde onlardan mecburen alırdık ama gömmez yerdik... Hemde bunu ortalama bir vejateryan olmama rağmen, sırf tadını merak ettiğim için yaptım... Evet, itiraf ediyorum tadı güzeldi... Pişman mıyım? Ama onları avcılar zaten öldürmüşlerdi ki? Doğa sadece hayatta kalmak için yapılan avlanmaları affeder ve bunun bir dengesi vardır. Biz bu yasaya uymadığımız için çok sağlam bir şamar yiyeceğiz doğadan merak etmeyin... selamlar saygılar.. bir olay vardı hatırlar mısınız..? 17 ağustos 99 gölcük depremi.. görüntülerde türbanlı bir hanımefendi elinde pankart.. "7.4 yetmedi mi.?"yazılı.. tamam bunu genel islam dünyasına mal edemem ama,bence cogu din sarhoşu böyle düşündü o zaman.. ne yazık!! tarih öncesinde yıldırım düşer,tanrılar kızdı..yagmur yagar tanrı agladı ya da sevindirdi jest(!) yaptı..deprem olur tanrı cok kızdı gazap acı dagıttı.. ama artık biliyoruz degıl mı arkadaslar,bilimin sayesinde bunların tanrının gazabı veya hıkmetı olmadıgını,genel olarak "doga olayları" oldugunu..? burdan anlasılıyorkı dinler insanın gözlerini baglıyor,karanlığa,savasa,zulume cekıyor..tarihte cok cok fazla örnekleri var 2 dakıkanızı almaz arastırınız.. (buyrun gani müjde'nin allah'ın sevgili kulu bayana cevabı) 17 agustos 1999 Pazartesei gunu Milliyet gazetesinde cikan GANI MUJDE'nin yazisini > > okumayanlar icin.. > > > > *** > > Bir hafta once turban protestolarin sirasinda "7.4 yetmedi mi?" > > pankartini acan sevgili kardesime seslenmek istiyorum bugun... > > 20 bin insanin acisi ve cenazesi uzerine politika yapmaya kalkan "o > > guzel insana" bir cift sorum var. > > Ey mantosu uzun,akli kisa kardesim benim. > > 7.0 yetmedi mi? > > Senin okudugun gazeteler yazdi mi bilmiyorum ama Amerika'nin,hani o > > gavur > > ve Hiristiyan Amerika Birlesik Devletleri'nin,hani o Siyonistlerle is > > > > birligi yaptigi icin her yerde bayragini yaktiniz ABD'nin Los Angeles > > > > sehrinde 7.0 buyuklugunde bir deprem oldu bacim... > > Neredeyse bizimkine yakin bir deprem. > > Bizde ayni siddetteki bir deprem 20 bin kisi olup 20 bin kisi sakat > > kalirken,gavur,Hiristiyan ve Siyonist dostu Amerika'da sadece 2 kisi > > yaralandi guzel ablam. > > Simdi turbanli basini ellerinin arasina alip dusunuyor musun acaba? > > Sakaraya gibi muhafazakar bir bolgede Allah binlerce Muslumani > > oldurerek > > cezalandiriyorsa eger,Hiristiyanlara ve Siyonist dostlarina niye > > kiyak > > geciyor?Seks shoplariyla,***** filmleriyle tum dunyaya > > "seks","uyusturucu" > > ve "gunah" ihrac eden bu ulkenin Allah katinda ayricaligi ne olabilir > > ki > > guzel annem? > > Oysa adim gibi eminim Sakarya'da,Golcuk'te hayatlarini kaybedenlerin > > cogu > > olmeselerdi eger sabah ezani ile birlikte camilerin yolunu > > tutacaklardi. > > Uc aylarda oruc tutacak,Ramazan'da devrilmeyen minarelerin > > isiklariyla > > birlikte senin agzina adi bile yakismayan Allah'in adi ile birlikte > > oruclarini acacaklardi. > > E nooldu simdi? > > 7.0 yetmedi mi guzel ninem? > > Eger her cografya olayini,her dogal afeti bilimin ve aklin > > suzgecinden > > gecirmeden boyle yorumlarsan bu ulkenin yarisi her deprem > > felaketinden > > sonra dinsiz olur guzel hala kizim... > > Fay hattinda 10 katli binalara izin veren sapsal belediyecilik > > anlayisini,deniz kumundan insaat yapan edebiyatci > > muteahitleri,depreme > > dayanikli konut uretme cabalarini,hirsizlari,ugursuzlari bir kenara > > birakip > > > > her sey ilahi kudretin intikami olarak aciklarsan bu deprem 10 yil > > sonra > > gene aramizdan binlerce "dinsizi" alir gider guzel amca kizim... > > Beynin var mi bilmiyorum,betonlarin altinda inleyerek can veren 20 > > bin > > insani,kadini,cocugu ve bebegi bir kalemde gunahkar diye silip atan > > kus > > beynini turbanin altinda gormek mumkun olamiyor cunku ama bence bu > > yaziyi > > oku ve butun gece uyumadan dusun. > > Allah'in kullarina boyle cezalar verebilecegini hala dusunuyorsan da > > git > > Hiristiyan ol...Cunku senin bu mantigina gore Allah onlari daha cok > > seviyor. > > "Gavurlar" hem senden daha zengin,hem de evleri tepelerine > > yikilmiyor.
Gönderi tarihi: 15 Kasım , 2007 17 yıl Kuranda 4 e kadar diye bir sınırlama yoktur. Bunu iddia edenler en başta muhammedi allahın ayetleriini çiğneyen biri konumuna sokarlar. Çünkü,eğer kuran dört ile sınırlıyorsa muhammedin niye 4 ten fazla karısı vardır diye sorarlar adama. Kurana göre sınırsız evlenme vardır. Aksini iddia eden ilgili ayetin arapçasını latin harfleri ile yazsın sonrada sınır anlamına gelen ''kadar'' kelimesini göstersin. İsterseniz size yardımcı olayım,sınır belirtmek için kullanılan kadar kelimesinin arapçası '' ilel'' dir. Maide 6. Ya eyyühellezıne amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıydan tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm minh ma yürıdüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve lakiy yürıdü li yütahhiraküm ve li yütimme nı'metehu aleyküm lealleküm teşkürun 6 - Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl İLEL : (İllet. C.) İlletler. Esaslar. Temeller. Sebebler. * Sakatlıklar. Hastalıklar İLEL Ü EMRAZ : Hastalıklar ve sakatlıklar. İLE-L-AN : Şimdiye kadar, bu âna kadar. İLELEBED : Sonsuza kadar. İLE-L-EBED : Ebede kadar. Nihayetsiz. İLEL-İ MUHTELİFE : Türlü illetler ve sebepler, çeşitli hastalıklar. İLEL-İ MÜSTEVLİYE : Tıb: Salgın hastalıklar. L-İ MÜTESELSİLE : Birbirine bağlı olan sebepler İLEL-İ SÂRİYE : Tıb: Bulaşıcı hastalıklar. Sâri illetler. İLETMEK : Götürmek, nakletmek, aktarmak. İLEYH : Ona. (Erkek olan tek kimse için) MERAFIK : (Mirfak. C.) Dirsekler. * Ev kilerleri. * Mutfaklar. TDK. kadar edat Arapça ®adar Ölçüsünde, derecesinde: "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır." (Nisa Suresi / 3) Ayette açıkça görülmektedir ki, birden fazla 2,3 nihayet 4 kadınla evlenme; mutlaka yapılması gerekli farz ve vacib kabilinden bir emir değil, bir müsaadedir. Ancak bu izin, kadınlar arasında tam bir adalet yapmaya bağlanmış, Bir tek zevce ile yetinmenin, adalete en yakın ve en doğru yol olduğu belirtilmiş; adaleti yerine getiremeyeceğinden korkanın, tek kadınla yetinmesi emredilmiştir. "KADAR".
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır." (Nisa Suresi / 3) Ayette açıkça görülmektedir ki, birden fazla 2,3 nihayet 4 kadınla evlenme; mutlaka yapılması gerekli farz ve vacib kabilinden bir emir değil, bir müsaadedir. Ancak bu izin, kadınlar arasında tam bir adalet yapmaya bağlanmış, Bir tek zevce ile yetinmenin, adalete en yakın ve en doğru yol olduğu belirtilmiş; adaleti yerine getiremeyeceğinden korkanın, tek kadınla yetinmesi emredilmiştir. Bir kadının içlerinde seninde olduğu 4 kişiyle evlenmesine müsade edermiydin?
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır." (Nisa Suresi / 3) Ayette açıkça görülmektedir ki, birden fazla 2,3 nihayet 4 kadınla evlenme; mutlaka yapılması gerekli farz ve vacib kabilinden bir emir değil, bir müsaadedir. Ancak bu izin, kadınlar arasında tam bir adalet yapmaya bağlanmış, Bir tek zevce ile yetinmenin, adalete en yakın ve en doğru yol olduğu belirtilmiş; adaleti yerine getiremeyeceğinden korkanın, tek kadınla yetinmesi emredilmiştir. Ayetin mealini doğru vermişsin ama yorumunda hemen yine çapıtmışsın.Ayette nihayet diye bir kelime yok. İkişer,üçer ve dörder diyor.Bu ifade herhangi bi sınır getirmez,istediğiniz kadar kadınla evlenebilrisiniz anlamındadır. Kavşakta bulunan kalabalık bir guruba, İkişer,ikişer veya üçer, üçer veya Dörder, dörder yanıma gelin Şeklinde bir cümle kullandığımda,ordaki gurubun en fazla dört kişi olduğu anlamı çıkmaz. Eğer bir sınır koymak istiyorsam dört kişi yanıma gelsin derim
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Onu boşver de, "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır." (Nisa Suresi / 3) Bak sen bak: ... yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin..... Bir kadın daha fazla ne kadar *********!!!
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Bir kadının içlerinde seninde olduğu 4 kişiyle evlenmesine müsade edermiydin? Beni niye katıyorsun sonra bir kadının 4 erkekle evli olamayacağınıda bilerek kişiselleştirip sanki "ahlak" abidesi gibi davranmak zaten "ETİK" değil,değilmi.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Beni niye katıyorsun sonra bir kadının 4 erkekle evli olamayacağınıda bilerek kişiselleştirip sanki "ahlak" abidesi gibi davranmak zaten "ETİK" değil,değilmi. Ayeti, doğruluğuna ve kusursuzluğuna inanarak yazan sen değil misin? Ben de senin birşeyler bildiğini düşünerek sana soruyorum işte... Kısaca "hayır" "kabul etmezdim, edemezdim böyle birşey mümkün değil kaldıramam..." diyebilirdin Ama bunu söyleyemediin gibi olayı bir de etiğe çektin. Sorun etikse, aslınd tam da üstüne bastın. Bu kitap etik dışı olayları mı meşru kılıyor yoksa? Ahlak abidesi? Ben de bunu soruyorum. Sizin ahlaki değerlerinizi düzenleyen bu kitaptaki kutsal bir ayet, eğer bakabileceksen 4 tane ( o da en fazla 4 değil, sayın hoppa'nın dediği gibi) bayan ile evlenebilirsin. Şimdi aynı kitapa göre, kadın ve erkek eşit ise (!) bir bayan 4 erkekle evlenemez mi? Bu 4 erkeğin maddi durumu kötü ve düşkün diyelim. Bu bayan bunlara bakabilecek. Evlenebili mi evlenemez mi? Sen bu işin içinde olabiilirmisin yoksa olamaz mısın? Sorum gayet açık olduğu halde dolambaçlı cevaplar verip, ve bir de cevap verdiğini sanıp gülücük koymaz mısın.... Neyse ben cevap verirken zorlanacağın şeyler soruyorum galiba. Kısaca de ki: Erkek yapabilir ama kadın yapamaz. Erkek ve kadın eşit değildir. Hatta " .... evlenemiyorsan cariyelerinle idare et işte" değil mi? Kadınları ne kadar da küçük düşürüyorsunuz yahu...
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Bu kitap etik dışı olayları mı meşru kılıyor yoksa? Böyle şeyler yazınca, Müslümanlar hakaret ettiğimizi sanıyorlar. Kuran, akla, mantığa, ahlaka, adaba, adalete, vicdana ve etik kurllarına aykırı söz, uygulama ve tavsiyelerle doludur. Saygılar.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Lafzen, "sağ ellerinizin sahip oldukları" -Yani, Allah yolunda girişilen bir savaşta esir alınanlar . Açıktır ki "ikisi, üçü veya dördü (ile); ama ... korkarsanız" ibaresi, hem cümlenin ilk bölümünde değinilen hür kadınlar, hem de esirler -çünkü bu her iki isim de "evlenin" emir-fiili ile bağlantılı olarak kullanılmaktadır- ile ilgili bir yan cümleciktir. Böylece cümlenin tümü şu anlama gelir: "Size helal olan [diğer] kadınlar arasından veya meşru şekilde sahibi olduklarınız [arasın]dan biri ile evlenin; [hatta] ikisi, üçü ya da dördü [ile]. Ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, [sadece] bir tane [ile]". Bununla, kadınların hür mü yoksa menşe itibariyle esir mi olduğuna bakılmaksızın evlenilecek kadın sayısının dördü geçmemesi îma edilmektedir. Yaygın görüşün ve geçen yüzyıllardaki pek çok Müslümanın uygulamasının aksine, ne Kur'an ne de Hz. Peygamber'in örnek hayatı, evliliğe dayanmayan cinsel ilişkiye hiçbir şekilde izin vermemektedir. Birden fazla (azamî dörde kadar) evliliğe izin verilmesine gelince, bu, "Onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman [sadece] bir tane ile [evlenin]" hükmü ile öylesine sınırlandırılmıştır ki böylesi çok evlilikten yalnızca çok istisnaî durumlarda ve istisnaî şartlar altında söz edilebilir. Aynı iznin neden kadınlara verilmediği de sorulabilir. Ama cevabı basittir: Kadın-erkek ilişkilerini etkileyen ruhsal sevgi faktörüne rağmen cinsel isteği belirleyici biyolojik faktör, her iki cinste de üremedir; ve kadın bir defada sadece bir erkekten hamile kalıp diğerine hamile kalmadan önce dokuz ay beklemek zorunda olduğu halde bir erkek her kadınla birlikteliğinden çocuk babası olabilir. Böylece eğer kadına fıtraten çok-evlilik içgüdüsü verilmiş olsaydı sadece israfta bulunulmuş olurdu; ama erkeğin çok-evlilik eğilimi, biyolojik bir temele sahip bulunmaktadır. Açıktır ki biyolojik faktör, evlilikteki sevginin unsurlarından yalnızca bir tanesidir ve elbette her zaman en önemlisi değildir; ama yine de temel bir faktördür ve bu nedenle de evlilik kurumunun belirleyicisidir. İnsan tabiatını daima hesaba katan bir geniş-görüşlülükle İslam Şeriatı, erkeğin birden fazla kadın sahibi olmasına izin verip kadının bir defada birden fazla erkek ile evlenmesine müsaade etmeyerek sadece evliliğin sosyo-biyolojik işlevini (neslin korunması da dahil) korumayı amaçlar; oysa ölçülemez olan ve bu nedenle hukukun kapsamı dışında kalan evliliğin ruhsal yönü, tarafların tercihine bırakılmıştır. İslam'da evlilik tamamen serbest bir sözleşmeye dayandığından, boşanma başvurusu, her iki tarafa da daima açıktır. Not. yenilere,yeniden eskilere tekraren yazmak sorun değil sorun avara kasnak gibi anlayamadığınıda,anlamayana bir şeyler anlatmaya çalışmak zordur olsun çabamızda bunun için zaten.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Ayetin mealini doğru vermişsin ama yorumunda hemen yine çapıtmışsın.Ayette nihayet diye bir kelime yok. İkişer,üçer ve dörder diyor.Bu ifade herhangi bi sınır getirmez,istediğiniz kadar kadınla evlenebilrisiniz anlamındadır. Kavşakta bulunan kalabalık bir guruba, İkişer,ikişer veya üçer, üçer veya Dörder, dörder yanıma gelin Şeklinde bir cümle kullandığımda,ordaki gurubun en fazla dört kişi olduğu anlamı çıkmaz. Eğer bir sınır koymak istiyorsam dört kişi yanıma gelsin derim Ayette ikişer,üçer,dörder ALIN. Diyor ve noktaya dikkat neyse... Kavşak örneğinde verilen gibi orada veya “DÜNYADA KADINLARIN DÖRT KİŞİ OLDUĞUNU ÇIKARAN KİM” şöylemi yazılsaydı daha uygun olurdu “İKİ KİŞİYE KADAR, ÜÇ KİŞİYE KADAR,DÖRT KİŞİYE KADAR ALIN” o zaman her “KADAR” bir sınır olduğundan kavşakta veya dünyada kadınları sınırlamak olmazmı sonra ikimi,üçmü,dörtmü hepsinde sınır olması dolayısı ile kavram kargaşası olmazmı idi. Değilmi.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Böyle şeyler yazınca, Müslümanlar hakaret ettiğimizi sanıyorlar. Kuran, akla, mantığa, ahlaka, adaba, adalete, vicdana ve etik kurllarına aykırı söz, uygulama ve tavsiyelerle doludur. Saygılar. İSRA-36. Ayet. Bilmediğin şeyin ardına düşme; çünkü, işitme duyusu, görme duyusu ve kalp, bunların hepsi [Hesap Günü'nde] bundan sorguya çekilecektir! Açıklama. Yahut: "Bilmediğin konuda fikir beyan etme" [veya "bilmediğin şeyin ardından gitme"]. Bunun, olaylar ya da insanlar hakkında ileri sürülen mesnetsiz iddialara (ve dolayısıyla iftira ve yalan şehadete), olaylarla doğrulanmayan, tahmine dayanan beyanlara ya da elde doğru değerlendirmeye yetecek veriler olmadığı halde birtakım toplumsal olay ve oluşumlara karışma tavrına işaret eden bir ifade olduğu söylenebilir.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Kuranda 4 e kadar diye bir sınırlama yoktur. Bunu iddia edenler en başta muhammedi allahın ayetleriini çiğneyen biri konumuna sokarlar. Çünkü,eğer kuran dört ile sınırlıyorsa muhammedin niye 4 ten fazla karısı vardır diye sorarlar adama. Kurana göre sınırsız evlenme vardır. Demek insan yaşadıkça neler görüyor, neler öğreniyormuş. Hiç aklıma gelmemişti, hiç düşünmemiştim. Şimdi Arap alfabesinde noktalama işaretleri yok. Şimdi ekleniyorsa da eskiden yoktu. Eğer olsaydı ayet şöyle olacakmış: "Kadınlardan ikişer, üçer, dörder... Alın!" Bunun Türkçesi "Allah ne verdiyse" dir. "Beşer, altışar" demeye gerek duyulmamış demektir. Valla bravo hoppa... Bu sıradan bir tespit değil. Buradan şunu çıkarmak lazım: Bir metni kutsal kabul edip kesin doğru, değişmez doğru gözüylşe bakmak yapılabilecek en büyük ve tehlikeli yanlıştır. Böyle bir kutsallığı ve değişmez doğruluğu kimin nereye çekip neyi kesin ve doğru, değişmez, eleştirilmez kutsal kabul edeceği kestirilemez! Kur'an ebedi kesin ve değişmez doğruları bildirmiştir ve insanlar hayatlarında bu doğruları uygulamak zorundadır (illa kırbaç zoruyla değil, korkutarak, azapla tehdit ederek) diyenler toplum için en tehlikeli savı savunuyorlar. Bu sav, insan zihnini uyuşturup felç etme girişimidir. Ha bu savı savunmuşsun, ha esrar eroin vermişsin.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Hz. Osman ve Kur'an komisyonu, mütevatir olarak Hz. Peygamber'den nakledilen sahih kıraatlere resmi bir nitelik kazandırmaktan başka bir şey yapmamışlardır. Bu kıraatler, Kureyş ve Temim lehçeleri gibi fasih lehçelerdeki kıraatlerdir. Fasih dillerdeki şâz kıraatlerde, tefsirî (açıklayıcı/yorumlayıcı) ziyadeler vardır. Veya şâz kıraatler, fasih olmayan lehçelere göre okunmuşlardır. Kıraatlerin çok oluşu, Kur'an'ın, yedi harf veya lehçe üzere inişinin ürünüdür. Bu lehçelerin her biri Arapların muteber lehçelerinden kabul ediliyor. Bu durum, Arap dili için bir nimettir. Çünkü söz konusu kıraatler, Arap dilinin bütün lehçelerini korumuş oldu. Hatta lehçelerin çirkinliklerini (çirkin ve kötü ifadelerini) bile. . . . İlahî hitap, sözün, ilahî ve lûgâvi kullanımıdır. Yüce Allah da Kur'an hakkında şöyle diyor Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. (Resulüm!) Onu Ruhu'l-emin (Cebrail) indirdi. Senin kalbine; uyarıcılardan olman için, Apaçık Arapça bir dille. O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır. Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi. Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir." (Şuara: 192-201). Öğrenmenin yaşı ve zamanı yok biraz gayretle her şey hallolur.
Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2007 17 yıl Ben noktalama derken uygar dillerin vazgeçilmezi nokta, virgül, tırnak, soru işareti ve ünlem gibi işaretleri kastetmiştim. Allah Atatürk'ten razı olsun, bizi bu garip ve anlaşılmaz alfabeden kurtarmış. Bir harfi yok kelimenin başında şöyle yazacaksın, yok ortasında şöyle yazacaksın, yok sonunda şöyle yazacaksın. Tevekkeli değil nokta virgül tanımadan makineli tüfek gibi aklına gelen kelimeleri ardarda dizmeyi yazmak olarak algılamak bundan kaynaklanıyor demek ki. Öyle ya noktasız virgülsüz bir sayfa tutan ayet var yerine göre. Bi hayır sahibi de bu noktalamaları ilave etse? "Fenkihu ma tabe lekum minen nisai mesna, ve sülase, ve ruba..." gibi bir şey yapsalar örneğin? Biz de demek gerisinde beş altı da olabiliyor diye anlarız. Fıkra gibi ya... hani "abdest alırken yüzüklerinizi oynatın" diyecekmiş, y'nin noktasından birini unutmuş, "büzüklerinizi oynatın" olmuş... Bir de aşıklar atışıyorlarmış. Aşığın biri rakibine "Silivri yoğurdu idi suyunu çekti, tulum peyniri oldu" demiş. Lakabı Aşkî olan aşığa rakibin cevabı sert olmuş: "Aşkî aslında fışkî idi, f ağzını açınca noktası kaçtı, ayın oldu."
Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 17 yıl İSRA-36. Ben size bu ayeti kelime kelime açıklayayım: ma: ne leyse: değil leke: senin için bihi: onunla, o vasıta ile ilm: bilgi Anlaşıldığı gibi anahtar kelime bihi'dir. Bir konu, o konu vasıtasıyla bilgi oluşmuyorsa, ardına düşülmemeli anlamı var. Sonuçta bilgi oluşacak çaba tavsiye ediliyor. Çok daha anlamlı hale getiren bu kelimeyi mealciler nasıl atlıyor hayret ediyorum. Doğruya doğru, Kur'anda anlamlı bir cümle varsa bence budur. Bu anlama bir tek Nasuhi Bilmen yaklaşmış: "senin için kendisinde bilgi olmayan bir şey" demiş. Ben olsam "seni bilgiye ulaştırmayanın peşine düşme" derdim.
Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2007 17 yıl Fıkra gibi ya... hani "abdest alırken yüzüklerinizi oynatın" diyecekmiş, y'nin noktasından birini unutmuş, "büzüklerinizi oynatın" olmuş... Bir de aşıklar atışıyorlarmış. Aşığın biri rakibine "Silivri yoğurdu idi suyunu çekti, tulum peyniri oldu" demiş. Lakabı Aşkî olan aşığa rakibin cevabı sert olmuş: "Aşkî aslında fışkî idi, f ağzını açınca noktası kaçtı, ayın oldu." Gerçekten "KAREKTER" önemli birde Atatürk'ün manevi şahsiyetinin arkasına saklanılmasa...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.