Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 17 yıl Çocuklarımızı eğitime bilime değil, zorunlu din derslerine emanet 14-02-06 YAZAR: TURAN ESER AKP hükümeti eşitsizlikten yana, demokrasiyi engelleyen, ayrımcı, tekçi ve asimilasyon politikasın devamından tercih kılmıştır. Türkiye’deki siyasi iktidarlar ve şu an görev başındaki AKP hükümeti, “Bu ülkenin yüzde 99'u Müslüman'dır. Müslümanlığın ne olduğunu çocuklarımıza öğretmeyecek miyiz?' diyerek, 25 yıllık askeri darbe ürünü olan ayrımcı ve yasakçı yasanın devamını, “demokrasi ve eşitilik” adına savunmaktadır. Bu ülkede 20 milyon Alevi ve bir buçuk milyon da gayrimüslim var. Alevi Sünni, gayri müslim ve inanan-inanmayan vatandaşın çocuğunu zorla din dersine sokuyorlar. Alevilik okutulmadığı için din dersinden muaf tutulmak isteyen bir Alevi vatandaşı AİHM'e başvuruyor. Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesine bağlı Oğlakçı, Burç, Bağ ve Bozca köylerindeki yaklaşık 300 Yezidinin çocukları öğretim yılının başlamasıyla din dersi almaya zorlanıyor. Bu yönde şikâyetlere İlçe Milli Eğitim Müdürü “bakanlık ve genel müdürlükten gelen bir talimat genelgesini“ gerekçe göstererek farklı dinden bile olsa bu çocukların din derslerine girme zorunluluğu olduğunu belirterek talepleri geri çevirdiğini biliyoruz. AİHM’deki Zorunlu din dersleri konusundaki davadan dolayı Türkiye’den giden savunma, tam anlamıyla, değişime direnen, demokratikleşmeyi frenleyen ve mevcut statükonun devamından öte bir şey değildir. AKP hükümeti kendisini besleyen tüm ideolojik aygıtların ve içeriği ile devam etmesini, dolaysıyla Türkiye’deki zorunlu din dersi uygulaması çocuklar üzerinde sistematik bir işkence uygulamasına devamına onay vermiştir. AKP ÖZGÜRLÜKÇÜ DEĞİL “Demokrat ve özgürlüklerden” yana görünmeye çalışan AKP hükümetinin, özgürlük ve demokrasi anlayışı kendi hanesi özgüdür. AKP hükümeti eşitsizlikten yana, demokrasiyi engelleyen, ayrımcı, tekçi ve asimilasyon politikasın devamından tercih kılmıştır. Bunların en önemli ideolojik ayağı olan Zorunlu din dersi uygulamasının din ve vicdan özgürlüğü, eğitim özgürlüğü ve fırsat eşitliği açısından bir insan hakkı ihlali olduğu görüşü AKP hükümeti tarafından kabul edilmemektedir. AKP HÜKÜMETİ VE ZORUNLU DİN DERSLERİNDE ALEVİLİK Yıllardır Alevileri inkar eden, hatta yok edilmesine dönük katliamlarda, katilleri “mağdur” gören bir bir siyasi zihniyetin devamcıları, şimdi ise Aleviliği katletmek için hükümet avantajlarını kullanmaktadırlar. AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Aleviliğin nasıl katledileceğine dair görüşlerini meclis kürsünde şu sözlerle açıkladı. “Hükümetimizin aldığı bir kararla Aleviliği müfredata dahil ettik. .. Alevîlik nedir, Bektaşîlik nedir, Caferîlik nedir, Şiîlik nedir, ne değildir; biz, bunu çocuklarımıza anlatmış olacağız, onları doğru bilgilerle bilgilendirmiş olacağız. Biz, bunu yaptığımız zaman bazı insanlar çıkıp dediler ki “bu bölümü niye Alevîlere yazdırmadınız” dediler. .. biz, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabının, diyelim ki Hıristiyanlıkla ilgili bölümünü bir Hıristiyana, Şintoizmle ilgili bir bölümü Şintoist birisine veya Budist birisine yazdırmıyoruz. Hanefîliği bir Hanefîye, Şafiîliği bir Şafiîye yazdırmıyoruz. İhtisas dediğimiz bir olay vardır. Mesela, Ortodoksluğu anlatacağımız zaman Rum Patriği Sayın Bartholomeos’a “sen şu bölümü yaz” diye müracaat etmediğimiz gibi, diğer alanlardaki tavrımız da budur. Bugün, ülkemizde, çok saygıdeğer ilahiyat hocaları, profesörleri vardır, bilim adamları vardır ve bu konuda Millî Eğitim Bakanlığının gerçekten iyi yetişmiş olan uzmanları vardır.” Şimdi bunun Alevi kültürünün, öğretinsinin ve inancının nasıl katledildiğini bakalım; Bakan diyor ki “ Aleviler istedi, Aleviliği müfredata dahil ettik” Bu ciddi bir yanıltma, ve asimilasyon politikasıdır. Bu laiklik karşıtı bir girişimdir. Çünkü bugüne kadar hiçbir Alevi yurtaşı ve Alevi kuruluşu, Aleviliğin zorunlu din derslerine alınmasını talep etmemiştir. Aksine tüm Alevi kuruluşları, farklılıklarına rağmen, “Bilimsel, Laik ve Demokratik bir Eğitim İçin Zorunlu Din Dersleri Kaldırılsın” görüşünü benimsemiştir. Yani hiçbir Alevi kuruluşu ve yurtaşı bu talebi zorunlu din dersinde Alevilik öğretilsin talebinde bulunmamıştır. Asırlardır kendi inaçlarını ve öğretilerini, her türlü baskıya rağmen, hiçbir devlet desteği almaksızın yaşayan Aleviler, kendi inançlarını ve öğretilerini, AKP’nin ulemalarından öğrenme gibi bir beklentisi olmadığıda iyi bilmesi gerekir. Bu uygulama ile Alevi çocuklarına ve ailelerine yönelik ciddi bir, tahrik, asimilasyon politikası ve ayrımcılıktır. Yaklaşık olarak 23 yıldır Türkiye’deki devlet okullarının zorunlu olarak ve kesintisiz olarak uyguladığı zorunlu din dersi uygulaması ve buna Aleviliğn eklenmesi girişimi milyonlarca öğrencinin B.M. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30. maddesindeki “Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz“ hakkınıda ihlal etmektedir. Bu uygulama ile Alevi çocuklarına zorla sınıf sıraları üzerinde namaz kıldırılmaya devam edilecek ve Yalavo örneğinde olduğu gibi camilere gitmesi için zorlanacaktır. AKP’nin eğitim politikası özgür düşünen, özgürce üreten insiyatif sahibi birey olma bilinciyle insan yetiştirme isteği reddetmektedir. Kendi inançlarını bile hiçe sayarak, din tüccarlığı üzerinde siyaseti ilke edinen bu hükümet, İslam öğretisinde “Dinde zorlama olmaz.” (Bakara süresi) denen ilkeyi bile çiğmekten geri kalmamıştır. Tek amaçlarını tün özgürlükleri ve hakları elinden alınmış ümmetçi birey yaratmaya dönük eğitim politiklarını Alevileri ve demokrasi güçleri reddetmektedir. AKP uleması tarafından kendine uygun Alevik tanımları ile ile mayalanmış zorunlu İslam din dersi seçeneğini laisizm ve demokrasi gibi kavramlarla nasıl bağdaştıracağız? Bir yandan “demokrasilerde, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diyoruz, sonra da kalkıp zorunlu din dersleri bu hakimiyet hakkını “Islam dininde hakimiyet Allah'ındır”.diyerek, gencecik beyinlerde çelişki yaratıyor. Bu durumda sağlıklı düşünen nesiller yetişecek mi? Zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılması, çocukların bilimsel, demokratik, özgür ve laik bir eğitim almasını sağlamak ve Türkiye’nin uluslararası hukuk karşısındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi için, özgürlükçü laiklik seçeneğinden yana olan tüm demokrasi güçlerinin acele olarak harekete geçmesi gerekiyor. AKP hükümeti bu uygulama ile meseleyi “Ben iktidarım Alevi'yi de zorla benim ulemamın yazdığı Alevilikle beynini yıkarım” demeye getiriyor. AKP “bana göre Alevilerin bunu isteyip istemesi benim umrumda değil, ben Alevilerin istediğini değil, istemediğini yaparım” mesajını vermek istiyor. SEÇENEK VAR; SEÇMELİ DİNLER TARİHİ DERSİ Zorunlu Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi hiçbir zaman “din kültürü” şeklinde uygulanmadı. Belirli bir mezhebin, üstelik belirli elde toplanmış bir yorumlama ile öğretisi şeklinde verildi. Bu uygulama Laik devlet anlayışına taban taban ters düşen bir uygulmalıdır. Laik devlet okullarında din dersinin zorunlu oluşu, devletin dinler karşısında tarafsız olması ilkesine aykırıdır. Bu uygulama çocuklara belli bir dini görüşün empoze edilmesidir. Tekçi ve asimilasyoncu zorunlu Din dersi yerine Dinler tarihi dersi isteğe bağlı ders olarak okutulması Türkiye açısından daha sağlıklı olur. Ülkemizde inanç çeşitliliğini kapsayan, ders programlarının hazırlanmasında ilgili inanç gruplarının katılımcılığını esas alan bir yöntemin kabul edilmesi doğru tercihtir. SONUÇ Artık din eğitiminde çelişkileri ortadan kaldırmanın zamanın gelmiştir. Zorunlu din dersinde ''Din'de zorlama yoktur'' telkinlerinin AKP’nin anlaması, Milli Eğitim Bakanı da öğrencilerine, Sosyal Bilgiler dersinde “demokrasilerde, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” mi ilkesinin, yoksa Zorunlu din derslerinde “Islam dininde hakimiyet Allah'ındır” mı ilkesinin, geçerli olduğuna dair cevabı “laik devletin” bakanı olarak vermesi gerekir.
Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 17 yıl . okullarda ''sünni müslümanlıgı ögretiliyor '' diyen arkadaşlar bizi bu konuda biraz aydınlatabilirler mi? dinin zorunlu olarak okutulmasına ben karşı birisiyim. bu bahsi diger. lakin okullarda eger sünni müslümanlıgı, daha dogru ifade ile sünni görüşün okutuldugunu bize anlatmak zorundadır arkadaşlar. nedir sünni olarak okutulan ya da ögretilen görüşler? önce biraz bunu tartışmak gerekir. bu konuda bilgisi olan arkadaşlardan cevap bekliyorum, lakin kitabi bilgisi olan arkadaşlar yazarsa konu alakasız bir alana kaymaz ve istenen verim hasıl olur..
Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 17 yıl Eğer konu hakkında bilgisi olan arkadaslar varsa bende bir soru sormak istiyorum İslamiyet'te mezhep inancı tam olarak nedir? Hz. Muhammed zamanında hangi mezhepler vardı? Ve Kuran'da hangi surelerde ayetlerde mezheplerle ilgili acıklamalar var?
Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 17 yıl Mezhepler aynı dinin farklı yorumlarıdır kabaca. mezheplerin doğuşları bölgesel ve siyasi faktörlere dayanır özünde. Başta şöyle bir örnek vereyim. İngiltere'nin hristiyanlık mezhebi olan Anglikanizm nasıl doğmuştur. İngiltere eskiden Katolik bir ülkeydi tüm batı avrupa gibi. İngiliz Kralı VIII. Henry İspanya Kralı Ferdinand'ın kızı Catherina ile evliydi. Fakat boşanıp ünlü Elizabeth'in annesi olacak olan Anne Boleyn'le evlenmek istiyordu. Tabiki bu aşk hikayesi olarak anlatılsada boşanma isteğinin sebebi. İspanya ile İngiltere'nin çıkarlarının çatışması ve Henry'nin Kraliçe vasıtasyıla İspanya ile olan akrabalığını sona erdirme isteği. Herneyse Henry ne kadar uğraşırsa uğraşssın. Papa'da boşanmak için gereken izni alamadı. Çünkü Katolik İspanya'nın kralı bu boşanmayı istemiyor ve Kraliçe Catherina aracılığıyla İngiliz sarayında varlık göstermek istiyordu. Bu yüzden Papa'ya baskı yapıyordu. (Katolik mezhebinde boşanmak çok büyük bir günahtır. Ve ancak Papa izin verirse boşanabilir bir katolik kral) Ne yaptı adam. Yeni bir kilise ve mezhep kurdu. Anglikanizm. Ve Angilikan Kilisesi'nin başıda İngiltere tahtında oturacak kişi olacağını belirtti. Yani Milyonlarca ingiliz ve galin mensubu olduğu Anglikanizm mezhebi tamamen Henry'nin karısından boşanmak için gereken izni Vatikan'dan alamaması sonucu doğdu. daha bir yıl önce ülkesinde Martin Luther'in tüm kitaplarını yaktıran. Luther yanlılarını idam ettiren Henry ani bir kararla Luther'in görüşlerini ve hristiyanlık yorumunu referans alan bir mezhep ve kilise kurdu. Ha keza protestanlığın doğuşunun altındada. Vatikan krallığının mutlak gücüne karşı Germen ülkelerdeki tepki yatar. Vatikan'ın Katolik ülkeler ve krallar üzerindeki hakimiyeti artık germen devletler için dayanılmaz bir hale geldiği için. Bu ülkeler ve krallar. Mezhebin kurucusu Luther'i desteklediler ve kolladılar. İslama bakınca. İki ana mezhebin nasıl oluştuğunu zaten biliyoruz. Tamamen siyasal bir olay. Arap yarım adasının en yüksek dini ve siyasi makamını yani Halifeliği zorla (bildiğimiz darbe işte) ele geçiren Yezit Muaviye ve ona baş kaldıran biat etmiyen Hz Hüseyin karşıtlığı. bunun sonucunda Kerbela faciasından sonra Müslümanlar Şii ve Sunni olmak üzere iki mezhebe ayrıldı. Bu mücadelede Hz Hüseyin'in tarafında olanlar ve Hz Ali'nin soyundan gelen 12 imama biat edenler takip eden anlamına gelen Şii dendi. Hz Muhammed'in ölmesinden sonra başlarda nüans farkları ndan ibaret olan bu ayrılık Kerbela'dan sonra iyice keskinleşti ve bugüne kadar geldi. Kısacası Hz Muhammed'in ölümünden sonra başlayan iktidar kavgası. iki halifenin suikastle öldürülmesi. Ve en son Kerbela faciasından sonra bu büyük ayrışmayı yarattı. Alevilik, Şiiliğin anadolu Türkmenleri arasındaki yorumu. Daha doğrusu Şii mezhebi ile şamanizmin harmanlanması ile oluşmuş bir mezhep. Mesela Alevi dedeleri, Şamanist Kam lara onların devamı niteliğindedir şeklen. Yine Alevi zikirleri ile şamanist zikirler birbirine çok benzer. hak mezhebi sayılmayan ancak şiilik ve alevilik dışında üçüncü ana mezhep: Vehhabilik. Kelimenin tam anlamıyla siyasi amaçlarla kurulmuş bir mezhep. Kral Henry'nin Angilikan Kilisesini kurması neyse Vehhabilik te aynen o. Halifelik Makamı Osmanlı Sultan'ına aitken. Arap yarımadasında Osmanlıya karşı bir ayaklanma düzenlemek imkansızdı. Çünkü Osmanlı Sultanı aynı zamanda Halife idi. Ve sunni arapları Halifeye karşı ayaklanmaya çağırmak en iyi ihtimalle kellenin gitmesine sebep olurdu. O halde yeni bir mezhep kur. Ve halifeye biat zorunluluğun kalmasın. Bir ingilzi ajanı olan İbn Abdulvehhab'ın (Osmanlı Devleti ve tarihçilerin görüşü bu yönde) hanbeliliği aşırılaştırarak Osmanlı'ya karşı verdiği fetvalarla kurulmuş Bir mezhep. Neticesinde artık yeni bir mezhep olduğu için Suudi Hanedanı Osmanlıya karşı İngiliz Desteğiyle ayaklanmış. Ayaklanma bastırılıp Mezhebin 12 lideri İstanbulda idam edildikten sonra bu mezhep kaybolsada. Birinci dünya savaşıyla yeniden doğmuştur. Kısacası Suudi hanedanının Osmanlı'ya karşı ayaklanmayı mümkün kılabilmek için icat ettiği ve kurduğu bir mezhep. O günden beri zaten Vehhabi Suudi Hanedanı İngiliz ve Amerikalıların bölgedeki en büyük müttefikidir. (bkz : Lawrence) Dediğim gibi aynı dinin mezhepleri. Siyasi faktörler ve dinin yayıldığı coğrafyadaki etnik ve eski dinin izlerinin kabul edilen dinle harmanlanmasıyla doğar. Ama siyasi faktörler daha ağır basar.
Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 17 yıl Güzel açıklama Cyrano kardeşim... Yani kısaca özetlemek gerekirse: "Şu dünyanın kilit noktasında bulunan, üç kıtaya köprü olan yarımadada kurulmuş ülke ne kadar da büyük yahu böyle? Yok mu bunu bir bölmenin, parçalayıp küçültmenin yolu? Bunlar bir güçlenirse başımıza bela olur. Dünyanın üç önemli eski medeniyet merkezi var. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya... Bu ülke bunların üçüne de uzanabilecek konumda. Bir güçlenirse buralara kimseleri sokmaz, kimsenin buralarda menfaat kovalamasına izin vermez. Sevr'i dayattıydık, kötü şans... Olmayacak bir şey oldu, bin yılda bir çıkacak bir liderleri çıktı, darmadağın olmuş bu adamları ne yaptı etti, toparladı, Sevr paylaşmasını darmadağın etti. Zor bela boğazların uluslararası statüsünü kurtarabildik. Neyse bari Ege adalarına da gelmediler. Adamların bir vilayeti bizim buradaki çoğu ülkeden büyük yahu! Yok mu bunlarda şöyle ayrı ırk, olmadı ayrı mezhep, şöyle ayrılıkçılık yapacak birirleri? Şunları bir bölelim canım! Ne bu böyle? Oturmuşlar en stratejik yere, yahu bakın aklıma geldi. Bunlar Doğu milleti. Duygusaldırlar, dindardırlar. Irk ayrımıyla olmuyorsa din, mezhep ayrımını körükleyelim yahu! Şu Kürtlere o kadar destek vedik, silahsa silah, paraysa para... Olmuyor işte, beceremiyorlar. Kaç Alevi var yahu bu ülkede? Bunlar biz farklı mezhebiz diye ayaklansa olmuyor mu bu iş? Şu işi bir kotarın artık canım? Başımıza bela olacak bunlar, bir gelişir, dünyaya bir kafa tutmaya kalkışırlarsa işimiz var yahu! Bunları bilimden, akıldan uzak tutun! Şu Atatürk "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" mi demiş, ne demiş. Nerden çıktı bu adam? Bu adamı sevdirmeyin, kötüleyin. Hayatta en önemli şey dindir imandır canım! Bilim dediğin filim! Terminatörmüş, uzaylılarmış bilmem ne! Bilim anca bu filimlere malzeme sağlar. Bunu bir yutturursak, Atatürk de diktatördü, ırkçıydı, dinsizdi diye bir soğutursak işin yarısını başardık demektir. Sonra ya Kürtler, ya Aleviler filan bir ayrılıkçılık yapacaklardır zâhir." Tabii eklemem lazım avucunuzu yalarsınız. Kürtler de Aleviler de bizim kardeşimiz. Gerçi bölmeyi değil ama çatıştırmayı, birbirine kem baktırmayı, akılcı temelde birleşmeyi engelleyebildiniz, bravo size! Kuklanız iktidara anayasaya dini ve etnik bölücülüğü yazdırmayı, Atatürk ilkelerini çıkarttırmayı belki başaracaksınız, ha gayret! "Zaten bu Türkler ne olsun, ne ölsün canım! Ölmeleri de iyi olmaz. İşin yoksa uğraş ondan sonra, mirasını paylaşacaz diye Rusya'yla filan uğraş, bir sürü iş. Boğazları Ruslar ister, versen olmaz, vermesen olmaz. Bir sürü sorun, kesin hır gür çıkar. Ölmesinler de, ama sakın ha olmasınlar da. Kalkacak doğrulacak gibi oldular mı vurun bellerine. Sızlanırlarsa din allah, kader kısmet, çalışmayla olmaz nasip inayet, işte aklınıza ne geliyorsa üfürün gitsin. Yutarlar, duygusal ve dindardırlar. Aman bu damarlarından yakalayın. Hassas yanları burası!"
Gönderi tarihi: 27 Ekim , 2007 17 yıl arkadaşlar bir takım şeyler söylemiş ama ben bunlara deginmek istemiyorum, konunun özü ile alakalı degil ben daha çok konunun özü ile alakalı tartışmak istiyorum. söz söylemek isteyen arkadaş varsa sevinirim. yani okullarda okutuldugu söylenen sünni görüşden rahatsız olanların, görüşlerini hangi temellere dayadıklarını ögrenmek istiyorum. zorunlu din dersini tartışmak ayrı bişi, bu iddia edileni tartışmak ayrı bişi, bunları karıştırmayalım lütfen. mezhepleri tartışmakda gene ayrı bir konu, gereksiz alanlara kaymamak için.. insanın oldugu her yerde farklı görüşlerde olacakdır, bu farklılık hayati derecede olursa sorun o zaman başlar demekdirvs.. mezhep farklılıkları sadece dini degil seküler görüşler içinde geçerlidir. neyse..
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.