Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Genelde bizlerin önemli bir bölümünün açlık sınırında yaşadığından söz ederiz herzaman olduğu gibi insanlarımızın bir bölümünün açlık sınırında yaşadığından söz eder, yakınırız. Bu fizyolojik bir açlıktır, midelerin aç kalmasıdır... Ya beyin açlığı.. Bunun sınırı nedir? Bu konuda pek araştırma da, yakınma da yoktur. Farkında değiliz ama, belki beyin açlığı, toplumlarda fizyolojik açlık kadar önemli, belki de daha önemli bir sorundur. Beynin de beslenmesi, entelektüel anlamda doyması gerekir. Beyin de bir organımız.. yalnız fizyolojik olarak değil, bilgi ile beslenmesi, düşünme yetisini geliştirmesi gerekiyor. Çizmeyi belki aşıyorum ama, insanlar arasında kavrayış, anlayış, yaratıcılık farkları olmakla beraber, zekâ durağan bir yetenek değildir. Geliştirilebilen, iyileştirilebilen, çalıştırılabilir bir yetenektir. Bilgi ile beslenmeyen bir beyin körelmeye (dumura) uğrayarak, düşünme, yaratma yetilerini zamanla yitiren kişiler, düşünerek karar alamazlar.. düşünme çabasını dahi gösteremez duruma düşerler. Davranışlarına korku, kaygı, öfke, ufak çıkar hesapları gibi güdüler, duygular egemen olmaya başlar. Düşünce, irdeleme yetisinin azalması, başkalarının dümen suyuna girilmesini de kolaylaştırıyor. Artık gündemi sizin dışınızdaki güçler belirlemeye ve sizi de güdülecek bir sürü olarak görmeye başlarlar... Beslenmeyen beyin kaliteli ürün veremiyor, kişiyi edilgen hale getiriyor. Olaylara karşı kayıtsızlık, ilgisizlik başlıyor, ilgi alanları havai zevklere yöneliyor. Yaşam bir yerde renksizleşiyor, tekdüze hale geliyor. Bilgi üretilemediğinde, boş konuşmalar artıyor; eylemin, yaratıcılığın yerini geyik muhabbetleri alıyor. Sözde FORUM ÜYELERİ /BEN, SEN O, ucuz polemiklerle prim yapmaya çalışıyor. ''Türkiye uzun laftan battı'' tanısını güçleştiren kısır döngü daha da boğucu hale geliyor. Ülkemizdeki uzun konuşmaları, eylemsizliği, gereksiz yakınmaları, kopukluğu, kayıtsızlığı, güdülmeyi, yönlendirilmeyi beyinlerimizin beslenmemesine bağlayabiliriz. İşlevini yapamayan bir beyin, başkalarının egemenliği altına girmemizi kolaylaştırıyor. Bizleri düşünme tembeli yapıyor. Sonuç olarak; belkide şunu da sorgulamalıyız: Neden bildiklerimizle yetinip bunu doğru olarak kabul eder ve iki ucu keskin bir bıçak üzerinde yürürüz... Neden sorgulama, araştırma, incelem yapma yeteneğimiz yok... Neden duyarlılığımızı maç, din, karşı cins ilişkisi, oyun ile sınırlarız... vs. vs.. bu sorula çoğaltılabilir.... Bana göre; Beynimizi beslemek için zaman ve kaynak ayırıp önceliğimizi beynimizin doymasına veriyor muyuz? diye başlayan soruyu daha da ileri giderek dünyada etrafımızda olup bitenler karşısındaki farkındalığın blincinde olamayacak kadar acı belki ama özür diliyerek her birimizin beyin diye bir organımız var mı? Sevgi ve saygılarımla... DİPNOT... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Bilgi üretilemediğinde, boş konuşmalar artıyor; eylemin, yaratıcılığın yerini geyik muhabbetleri alıyor. Sözde FORUM ÜYELERİ /BEN, SEN O, ucuz polemiklerle prim yapmaya çalışıyor. ''Türkiye uzun laftan battı'' tanısını güçleştiren kısır döngü daha da boğucu hale geliyor. Ülkemizdeki uzun konuşmaları, eylemsizliği, gereksiz yakınmaları, kopukluğu, kayıtsızlığı, güdülmeyi, yönlendirilmeyi beyinlerimizin beslenmemesine bağlayabiliriz. İşlevini yapamayan bir beyin, başkalarının egemenliği altına girmemizi kolaylaştırıyor. Bizleri düşünme tembeli yapıyor. DİPNOT... Bu güzel tespite katılmamak elde değil... Biraz da ortamın (beyinlerin) gergin olmasını neden olarak görebiliriz ?? Eminim herkes bu güzel özeleştiriyi okuyacak ve kendi özeleştirisini verecektir Teşekkürler Saygılarımla... Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2007 Okadar güzel bi tespit ki uyanmam icin bi sebep lazımdı uyandırdıgın icin sagol dost Alıntı
Φ GuNeSLi_GeCe Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Güzel bir yazı... Haksız olduğun bölüm yok yazında tebrik ederim... Laf çok, icraat yok dediğin gibi... Alıntı
Φ godzilla Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2007 beyin diye bir organımız var mı? hani şöyle yuvarlak top gibi kıvrımları olmayan her sabah -öğle -akşam beni suluyorlar Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.