Φ Zülal Gönderi tarihi: 1 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 1 Ekim , 2007 MUHTEŞEM HAYAT Kendimizi manasız ve yararsız bulduğumuz zamanlar vardır.Değersiz bulduğumuz,sevilmediğimizi düşündüğümüz zamanlar.Takatsiz bir halde hayatın bir kenarına tutunmaya uğraşırken "niye" diye sorarız kendimize,"niye böyle oldu,neden hayatın bir kıyısında yapayalnız kaldım,neden hayallerim gerçekleşmedi?" O anda kaderin haksızlığına öylesine inanmışızdır ki,bu kaderi yaratan gücün bize ses vermesi gerektiğine,bir cevabı hakettiğimize inanırız. İnandırıcı bir cevap için bütün ümitlerimizden,hayallerimizden,beklentilerimizden vazgeçmeye bile hazırızdır. Koskoca yeryüzünde yalnızca bizim başımıza geldiğine inandığımız bu insafsızlığın,bu gizli kederin,paylaşılması zor bu acının,bu çaresizliğin bir sebebi olmalıdır. İlahi bir kaprisin kurbanı olduğumuzu düşünmekten bizi kurtaracak bir sebebi olmalıdır. Varlığımızın anlamsızlığına anlam katacak bir cevap isteriz,kusurun bizde olduğunu da kabullenebiliriz,yeter ki bize verilecek cevap inandırıcı olsun. Hatta zamanla kusurun tümüyle bizde olduğuna bile inanırız. Onun hangi kusur olduğunu bulmaya çalışırız bu kez de... Yeterince zeki mi değiliz,güzel mi değiliz,bilgili mi değiliz,eğlenceli mi değiliz? Bulacağımız neden bizi üzecek de olsa hiç değilse hayatın bir ritmi,bir düzeni,bir kuralı olduğuna bizi ikna edecektir;bizi rastgele açılmış bir ateşte vurulmuş bir zavallı olmaktan kurtarıp,hiç olmazsa bilerek hedef alınmış biri yapacaktır. Bir neden bulursak,geçmiş için üzülsek de gelecek için bir ümidimiz olacaktır. Neden varsa çare vardır çünkü. Ama nedensizlik... Bu öldürücüdür. Manasızlığı derin ve kalıcı kılar. Benim hikayelerim "çok uzun yıllar önce" diye başlıyor artık. Çok uzun yıllar önce... Sığırcık sürülerinin neşeli çığlıklarla yeni yeni tomurcuklanan ağaçlara konduğu ılık bir akşamüstü,Paris'teki küçük bir sinemaya girmiştim. Kahve,deri,zift,rutubet kokularının karıştığı siyah duvarlı loş salonda birkaç kişiydik. Eski bir Amerikan filmi izleyecektik. James Stewart'la Donna Reed'in başrollerini paylaştığı film başladı. Stewart,minik bir kasabadaki fakir bir işadamını oynuyordu.Çocukluğundan beri bütün hayali dünyayı dolaşmaktı ama art arda gelen olaylar yüzünden kasabasını terk edememiş,sonunda babasının pek de parlak olamayan işini devralmak zorunda kalmıştı.Sevdiği bir karısı ve çocukları vardı.Ama işler iyi gitmiyordu.Borçlar birikmişti.Yaşadığı hayalkırıklığına birde borçalr eklenince dayanacak gücü kalmamıştı. Karlı bir gece arabasına binip,kasabanın biraz ötesinden akan nehrin kıyısındaki bara gidip iyice sarhoş olana kadar içtikten sonra kendini köprünün üzerinden atıvermişti. Stewart sulara düşerken,karanlık göklerden gelen bir konuşma duyuldu. Tanrı,"ikinci sınıf meleklerden" birine görev veriyordu. – Eğer bu ümitsiz adama yeniden yaşama isteği vermeyi başarırısan,bende sana çok istediğin o iki kanadı verir,seni birinci sınıf melek yaparım. Ve,yeryüzüne tonton,yaşlı bir adam kılığında (başarısız) bir melek düşüyordu. O güne dek bir türlü verilen görevleri doğru dürüst yerine getiremediği için istediği kanatlara kavuşamayan kederli bir melekti bu. Görevi ise çok zordu. Tümüyle çaresiz,borçlar içinde yüzen,hayellerini kaybetmiş,istediklerinden hiçbirine kavuşamamış,dünyayı gezmek isterken önemsiz bir kasabaya sıkışıp kalmış bir adama hayatı yeniden sevdirecek onu intihardan vazgeçirecekti. Melek yeryüzüne indiğinde,bir polis Stewart'ı sulardan çıkarıyordu. Onu,kendini sulara atmadan önce son içkisini içtiği bara götürüyordu ama orası şimdi çok değişikti. Serserilerin toplandığı,pis bir batakhane olmuştu.Kimse Stewart'ı tanımıyordu. Stewart kasabaya dönüyordu ama orada da eski dostları onun kim olduğunu bilmeyen gözlerle ona bakıyorlardı. Kasaba bakımsızdı,çirkindi,karanlıktı.Eski bir okul arkadaşı arka sokaklarda fahişelik yapıyordu.Karısı ise kütüphanede çalışan zavallı yaşlı bir kızdı.O sulara atlamadan önce ünlü bir adam olarak dünyayı dolaşan erkek kardeşinin ise bir kilisenin bahçesinde mezarı duruyordu. Stewart,suya düşmesiyle çıkması arasında geçen bu beş dakikada herşeyin nasıl bu kadar değişebilmiş olduğunu anlayamadan etrafına bakarken "ikinci sınıf melek" yanına yaklaşıyordu. Ona anlatmaya başlıyordu. - Sen hayatına son vermek istedin ya,ben daha iyisini yaptım,sen hiç bu dünyaya gelmemiş gibi oldun... sen olmamış olsaydın ne olacaktı,gör... Kardeşim ne zaman öldü,diye soruyordu Stewart. - Sen dokuz yaşındayken o kuyuya düşmüştü ve sen onu kurtarmıştın...Ama ben senin doğumunu iptal edince ve sen hiç doğmayınca onu kutaracak kimse de olmadı... O çocukken öldü. - Peki sınıf arkadaşım ne zaman fahişe oldu? - Bir gün o çok parasız kalmıştı,para bulabileceği hiçbir yer yoktu ve sen ona borç vermiştin... Ama sen olmayınca o gece kendini sattı ve sonra fahişe olarak kaldı. - Kasaba niye böyle bakımsız ve korkunç gözüküyor? - Çünkü sen babanın yerini aldıktan sonra insanlardan para toplayıp kooperatif kurulmadı,o binalar yapılmadı,kasaba bakımsız kaldı,o inşaatta çalışıp para kazanan birçok insan para kazanamayıp serseri oldu. Bütün seyircilerle birlikte Stewart da,bir insanın farkına varmadan ne kadar çok başka insanın hayatına değdiğini,o hayatları varlığıyla bile bu hayatta tahmin edemeyeceği ölçüde önemi olduğunu görüyordu. Tavana asılmış,birçok değişik parçadan oluşmuş oyuncaklar vardır,her parçaya dokunarak bir rüzgar yaratır ve oyuncak dönüp durur. O parçalardan birini çıkardığınızda bütün rüzgarı kesersiniz. Oyuncak kımıltısız kalır.Frank Capra'ının o filminde de,hayatın aynen o oyuncak gibi birbirine değen insanlarla döndüğünü,aradan bir tek insanı bile çıkarıp aldığınızda hayatın dönüşünü etkilediğinizi,birçok olayın farklılaştığını,herkesin sandırğından daha büyük bir rolü ve değeri olduğunu anlıyordunuz. Değersiz ve işlevsiz kimse yoktu. Stewart,o yaşlı ve ton ton "ikinci sınıf" melek sayesinde bu gerçeği görünce intihar etmekten vazgeçiyordu.Kendisine o kadar manasız ve değersiz gözüken hayatın aslında birçok insan için ne kadar değerli olduğunu kavrıyordu. O intihar etmekten vazgeçince yeniden her şey eskisine dönüyordu. "Bu muhteşem bir hayat" isimli film,mutlu sonla biterken de gökyüzünde bir "çın" sesi duyuluyordu.Tonton meleğe,Tanrı çok arzuladığı kanatlarını veriyordu. Kendimizi manasız ve yarasız bulduğumuz zamanlar vardır.Değersiz olduğumuzu,sevilmediğimizi düşünürüz.Hayalkırıklıklarıyla dolu hayatımızda neden istediklerimizin hiç gerçekleşmediğini merak ederiz. Cevaplar ararız. Bulamayız genellikle. Cevaplar vardır aslında. Kendimizi yararsız bulduğumuzda çok yararlı işler yapmışızdır,sevilmişizdir,değersiz olduğumuzu düşündüğümüzde değerimizi bilenler çıkmıştır. Birçok hayatı aynı anda kımıldatan o sihirli rüzgarı yaratmakta bizimde farkına varmadığımız büyük bir rolümüz olmuştur. Eğer Tanrı "ikinci sınıf" meleklerinden birini bize gönderseydi,sanırım hepimiz kendimize de hayata da başka türlü bakardık. Hatta,o melek bize "istediklerimiz gerçekleştiğinde nasıl bir hayatımız olabileceğini" gösterseydi belki istediklerimizin gerçekleşmemesi için dua ederdik. Bu muhteşem bir hayattır. Cevabı ve sırrı kendi içinde saklıdır.Ve, o hayatı hep birlikte yaparız.bazen rolümüzden şikayet ediyorsak,bu da rolümüzün kıymetini bilemememizdendir. AHMET ALTAN Alıntı
Φ KARAKEDİ Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Aynı gözlükten baktığımız için olayların hep aynı olduğunu hiçbirşeyin değişmediğini... sanan aklımız farkında bile olmuyor kendi yarattığı yanılsamanın... Hayat belli olmaz ve asla aynı çizgide akmaz...Dünya üzerinde birbirinin aynı ne iki insan nede iki olay vardır... bu aynılığı yaratan bizler ve bu yanılsama dünyamızı küçültüyor.... Hayata başka bir yerden baktığımızda ilk kez görüyormuş gibi önyargısız bakmak ümidiyle..... Alıntı
Φ KARAKEDİ Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Varlığınızın anlamsızlığına anlam katacak bir cevap isterseniz.... kusurun sizde olduğunu da kabulleneceksiniz.... yeter ki bana verilecek cevaplar inandırıcı olsun... Bir neden bulmadan,söylediklerim için üzülseniz de gelecek için bir ümidiniz olacaktır... Değersiz ve işlevsiz kimse yoktur. ama sizler değersiz değerler çıkmazında yok oluyorsunuz... Bu nedenle değersizliğinize verdiğim değere üzülüyorum... Bu sizin için muhteşem bir hayattır. Herkes sanalda entellektüel üstünlüğünü kanıtlamaya çabalasada... Gerçek dünyaya karşı takındığı kimlik birbirinden farklıdır.. Hoşlanmadığı ve kabul etmediği benliğini burdaki insanlara yansıtır. Bunu yaparken aslında tanımadığı kendi kötü kişiliğini seyretmekte olduğunun farkında değildir... İnsanlara hoşgörü gerçek anlamda birşeyler verebilmemizin gururunu yaşamak lazım... Alıntı
Φ Fuşya Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Bu nedenle değersizliğinize verdiğim değere üzülüyorum... Yazdıklarınızı okurken bir filozofu okur gibi hissettim. Özelliklede alıntıladığım kısım Alıntı
Φ Zülal Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Sevgili Karakedi... Hakikaten güzel yazıyorsun... İnsanlara hoşgörü gerçek anlamda birşeyler verebilmemizin gururunu yaşamak lazım... Çok etkilendiğim ve felsefemde taşımaya çalıştığım bir yazıdır,AHMET ALTANIN yazısındaki hikaye... Hayat bir örgü gibi... karşılaştığımız ve tanıdığımız kişiler bizim ilmeklerimiz... herkezin bir görevi var yaşamda... ve bu görevle zaten dünyaya geliyoruz... kendimize olan görevlerimiz,başkalarına olan görevlerimiz... niçin'lerimizi ve neden'lerimizi de ancak kendi benliğimize yapacağımız yolculuklarda öğrenebiliriz... Alıntı
Φ KARAKEDİ Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2007 Yazdıklarınızı okurken bir filozofu okur gibi hissettim.Özelliklede alıntıladığım kısım Teş.ederim...Fuşya Bu güzelliğin ve muhteşemliğin içinde yazdıklarıma anlam veren,yorumlayan, ve algılayan bir varlıksın.. Bende muhteşem hayatın içerisinde adının ölümsüzlüğünü diliyorum... Sevgili Karakedi...Hakikaten güzel yazıyorsun... İnsanlara hoşgörü gerçek anlamda birşeyler verebilmemizin gururunu yaşamak lazım... Çok etkilendiğim ve felsefemde taşımaya çalıştığım bir yazıdır,AHMET ALTANIN yazısındaki hikaye... Hayat bir örgü gibi... karşılaştığımız ve tanıdığımız kişiler bizim ilmeklerimiz... herkezin bir görevi var yaşamda... ve bu görevle zaten dünyaya geliyoruz... kendimize olan görevlerimiz,başkalarına olan görevlerimiz... niçin'lerimizi ve neden'lerimizi de ancak kendi benliğimize yapacağımız yolculuklarda öğrenebiliriz... Sanada teşekkürler Zülal... Sizde güzel bir konuya değinmişsiniz benimde diyeceğim, Kişi ancak kendi içinde huzur bulduğunda başkalarıyla mutlu olacaktır.. Köşede kalmış gibi hayatın zevklerini hissedemez ve fark edemez. Sizde Hayatın gizemli muhteşemliğini olduğu gibi yaşarken yaşayın.... Alıntı
Φ Zülal Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2007 Çok teşekkür ederim sevgili Karakedi... Seninde bu muhteşem hayatın içerisinde,örülen ilmeklerin hiç kaçmasın, ve yaşadığın her mekanda bir kap süt bulabilmen dileğiyle... ... Sevgilerimle... Alıntı
Φ fantastico Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2007 Çok etkilendim konuşmalarınızdan, çok ince , samyeli gibi duyguları okşayan hitap şekilleri ..Mükemmel bu ya, insana insan olduğunu hatırlatan , herkesin duymayı düşlediği cümleler bunlar bence.. Hak ediyorsunuz gerçekten.. Alıntı
Φ Zülal Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2007 Çok etkilendim konuşmalarınızdan, çok ince , samyeli gibi duyguları okşayan hitap şekilleri ..Mükemmel bu ya, insana insan olduğunu hatırlatan , herkesin duymayı düşlediği cümleler bunlar bence.. Hak ediyorsunuz gerçekten.. Bende size teşekkür ediyorum sevgili fantastico... İncelikleri farkeden,ince ruhlu insanlardır,aslında herkez İnsan olma gizilgücüne sahiptir... yeterki bunu hissedelim ve hissettirebilelim... Hayatta herşeyin bir bedeli var... acı'ının da mutluluğunda... yeterki bardağın herzaman boş tarafını görmeyelim... klasik bir cümle ama doğruluğu çok çarpıcı çünkü hayatın kendiside bu değilmi... gerekli anlarda pozitif olmayı unutmamamız dileğimle... .... Sevgilerimle... Alıntı
Φ fantastico Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 11 Kasım , 2007 Rica ederim, ruhumu okşayan cümleler kullandığınız için asıl ben teşekkür ederim.Sevgiyle kalın Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.