Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Bedeviler "İnandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. * (Hucurat 14) müslüman ve mümin tanımlarının farklı olması ferdi ve toplumsal planda islamın öngördüğü yaşam tarzına muhalif hallerin varlığına aılk getirebilir..bu konudaki görüşlerinizi bekliyorum ..selamlar.. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Bedeviler "İnandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. * (Hucurat 14) müslüman ve mümin tanımlarının farklı olması ferdi ve toplumsal planda islamın öngördüğü yaşam tarzına muhalif hallerin varlığına aılk getirebilir..bu konudaki görüşlerinizi bekliyorum ..selamlar.. Al birini vur diğerine, hiç bir farkları yok. Belki bedevi müslümanlar müminlerden biraz daha gerçekçi. Masallara zoraki inandırılmışlar. Günümüzde de böyle değilmi ? %98 müslüman olarak tabir edilen ülkede sadece selevat getiren müslümanlar var. Çoğu (bence%95'i) anne baba zoru ile, büyüyünce de toplum için müslümanlığı kabul etmişler. Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Al birini vur diğerine, hiç bir farkları yok. Belki bedevi müslümanlar müminlerden biraz daha gerçekçi. Masallara zoraki inandırılmışlar. Günümüzde de böyle değilmi ? %98 müslüman olarak tabir edilen ülkede sadece selevat getiren müslümanlar var. Çoğu (bence%95'i) anne baba zoru ile, büyüyünce de toplum için müslümanlığı kabul etmişler. fark yok deyip bütün farkları dökmüşsünüz aslında.. müslüman kelimesinin geçtiği ayetlerle,mümin kelimesinin geçtiği ayetler,anlam ve yaşamsal uygulayışlar açısından gerçekten çok farklı anlatılmıştır bence... "toplumsal planda islamın öngördüğü yaşam tarzına muhalif hallerin varlığına", güzel tanımlama... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 3 Eylül , 2007 mumin. İster islam dinine , ister museviliğe , isterse hristiyanlık dinine bağlı olsun. Tek tanrı inancına sahip olan tüm insanları kapsayan kurani bir terimdir bkz "Hz İbrahim ve muminleri" Müslüman, islam dinine tabi olan kimselere denir (kimilerine göre hanef dinine mensup olanlarda müslüman sayılır) Alıntı
Φ se-da Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 mümin kişi allaha ortak koşmayan, Allah adına hüküm vermeyen, Allah ile arasına aracılar sokmayan, Allahdan korkmazdan önce önce onu seven yaptığı her ibadedi sırf allah aşkı için yapan cennet beklentisi olmayan cehennem korkusu yaşamayan allahdan her gelene razı olan kısacası Allahı özümseyen kişilerdir içlerinde çok büyük bir Allah sevgisi taşırlar bu yüzden yapılan tüm ibadetler çekilen her zorluk ödüldür onlara çoğumuz müslümanız ama ne kadar muminiz ?? kelime-i şehadet getiren kişi müslümandır ama her müslüman mumin değildir.. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Demekki ne imiş: Asıl masal üreticiler taa ibrahim döneminden gelen müminlermiş. O masallara inananlarda müslüman olmuşlar. Farkı yok deyişimdeki anlam bu. İki gurupta masallarla yaşayanlar. Ha ne varki bu masallara eli mahkum inannanlar musevi, hıristiyan ve müslüman gurubu oluşturuyorlar. İşin komik yanı bu %95 çoğunluk, ne olduğunu bilmeden anne-baba bilgisi ile, ayrıntıları bilmeden inanıyorlar. Masallara az inananlar, etkisi altında kaldıkça daha çok inanıyorlar. İşte bu %95'ten bir örnek: şöyle örnek veriyim,anne babadan gelen geleneksel inançlı olduğum dönemlerde islamiyet karştı yahut internet sitelerinde okuduğum islamiyet ve müslümanlık ile ilgili tüm olumsuz yazı ve eleştirilerden hemen etkilenir ve şüpheye düşerdim, tabiri caizsse yanar dönerdim Tabiri de caiz, endişe etme arkadaşım. Birbirinizden yok aslında farkınız, ne yapmışlar asıl inanan müminler; Onlarda yanmış dönmüşler. Bir sürü mezhebe ve tarikata ayrılmışlar. Bak istersen imamlara, ulemalara.... Alıntı
Φ se-da Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 nekadar ön yargılı ve peşin hükümler veren bir yapınız var sizin öyle sizin masallarrınız benim gerçeklerim ve bunlar benim gerçeklerim sizi ne kadar yada nereye kadar ilgilendirir şimdi bende desemki sizin gerçek diye çığırtkanlık yaptığınız şeylerde bana göre masalın alası eee ne olucak yapmayınız allahaşkına insanın en ufak bir açığını yakalayıp ordan oraya kopy paste yapan ezikler durumuna düşmeyiniz kaldıki evet o konu ile ilgili yazmış olduğum ve arkasında olduğum bir cümle ama gelip burdaki farklı konuya yapıştırıp güya benim açığımı yakalamış pozisyonuna düşürme çalışmanızı sizin ezik psikolojinize veriyorum ve hoş görüyorum ayrıca siz ; birbirinizden farkınız yok diyerek insanları asla genellemeye sokamazssınız insanların inançları aynı olsada fikirleri ve düşünceleri farklıdır, kurtulunuz şu sığ düşüncelerden müslümanları cahillikle suçlayıp topunu aynı kefeye koyan sizler lütfen aynayı önce kendinize doğrultunuz Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 nekadar ön yargılı ve peşin hükümler veren bir yapınız var sizin öylesizin masallarrınız benim gerçeklerim ve bunlar benim gerçeklerim sizi ne kadar yada nereye kadar ilgilendirir şimdi bende desemki sizin gerçek diye çığırtkanlık yaptığınız şeylerde bana göre masalın alası eee ne olucak Kızmayın lutfen sayın Seda. Önyargı ve peşin hüküm inançlarda olur(kesinlik). Ben sorgulamacı ve objektif düşünen bir insan olmaya çalışıyorum. Kişiliğinize hatta inancınıza tepkili değilim. İnançların toplumsal yaptırımlarına tepkiliyim. İnanç ve kişiliğinle bin yaşa. Masallar gerçek değildirler. Bunda yanlışınız var. Gerçeklerde masal olamazlar. İspatlı, deneyli ve duyularla algılanırlar. yapmayınız allahaşkına insanın en ufak bir açığını yakalayıp ordan oraya kopy paste yapan ezikler durumuna düşmeyiniz kaldıki evet o konu ile ilgili yazmış olduğum ve arkasında olduğum bir cümle ama gelip burdaki farklı konuya yapıştırıp güya benim açığımı yakalamış pozisyonuna düşürme çalışmanızı sizin ezik psikolojinize veriyorum ve hoş görüyorum Yukardada yazdığım gibi yaşam hakkınıza inanç seçme hakkınıza saygım büyük. Ama yanlışlıklarınıda vurgulamak zorundayım. Bu benim görevim. Diğer ileti benim için hemen şuracıkta. Ben taa uzaklardaki Amerikan emperyalizmini de yanlış bulup eleştiriyorum. Çünkü o da dünyayı kasıp kavuruyor. Tıpkı inançlar gibi. ayrıca siz ;birbirinizden farkınız yok diyerek insanları asla genellemeye sokamazssınız insanların inançları aynı olsada fikirleri ve düşünceleri farklıdır, kurtulunuz şu sığ düşüncelerden müslümanları cahillikle suçlayıp topunu aynı kefeye koyan sizler lütfen aynayı önce kendinize doğrultunuz Aynaya hep dikkat eder özeleştiriden asla gocunmam. İnsanların farklı düşünceleri olsada. İnsan sevgisi, değeri, barış ve kardeşlik gerçeğinde birleşme zorunluluğu vardır. Bunu istiyoruz. Ama sözde değil tabiiki. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 “Şüpheye düşme korkusu”ndan sıyrılınmadıkça insan kültürü mesafe alamayacaktır. Şüpheye düştüğü zaman tedirgin olmak, aklına cehennemler, işkenceler, zebaniler gelmek kadar köstekleyici, engelleyici bir etken daha bilmiyorum. İnancın bu kadar yaşamsal, ne yaşamsalı yaşamötesi öneme sahip olduğu bir kültürden hiçbir ilerleme, gelişme beklenemez. Çünkü şüphe insanın doğasında vardır. Bundan kurtulmak olası değildir. Bunu korkaklıkla birleştirdiniz mi, karşınıza daima karamsar, daima tedirgin, daima çekingen bir insan çıkacaktır. Bu insan bocalayıp durmaktan bir şey düşünmeye vakit bulamaz ki? Durmadan çelişkiler, tereddütler, kararsızlıklar içinde bocalar. Soruyorum, peygamberinin adı anıldığında salavat getirmeyi zorunlu kılmasa bile çaktırmadan bir tür zorunluluğa dönüştüren bir dinden ne beklenebilir? “Aman saygıda kusur ederim, aman bir densizlik yaparım” korkusu ile tir tir titretilen bir toplumdan ne beklenir? Ve böyle anlamsız korkulardan ayıkmayan, bu korkuların esiri olmaya gönüllü katlanan bir toplumdan ne beklenir? Ya arkadaşlar, bir tanrının var olduğuna inanacaksanız inanın, kimse olmadığını kanıtlayamıyor zaten. Ama bu abuk korkulara inanmayın lütfen! İnanmadılar diye insanlara işkence edecek bir tanrı olamaz. Bir tanrı varsa da bu başka bir tanrıdır. İnsanların inanmamasını hiç de tınmayan, yine bildiğini yapan bir tanrı vardır, eğer varsa! Siz düzgün bir hayat yaşayın, birinin gözünden bir damla yaş akmasına neden olduysanız bile içiniz ezilsin, duyarlı, çalışkan, faydalı bir insan olun, inanıp inanmadığınız tanrının ne umurunda? Tanrı fikrini değiştirip insanları yok mu edecek? Evrenin encamında ne olacaksa yine o olacak, bunu hiçbir şey değiştiremez. Çünkü determinist ilke, her şeyin ancak olabileceği biçimde olmakta olduğunu ve olabileceği biçimde olmaya devam edeceğini söyler. Bu oluşumda hoşunuza giden ve gitmeyen şeyleri çok fazla değiştiremezsiniz. Şu dünya hayatında bile birbirine kanlı bıçaklı insanların sulh olup dost olmaları insana nasıl bir haz yaşatıyor. Sonsuza kadar bir tarafta ciyak ciyak, bir tarafta lay lay lom, böyle bir şeye nasıl inanılabilir? Tanrı varsa da asla bize anlatıldığı gibi bir tanrı değil. Var olup olmaması hakkındaki fikirlerimizin zerre kadar umurunda olmadığı bir tanrıdır ancak. Ben yoktur diyorum, varsa, karşılaşırsam kendisinden özür dileyeceğim. Bu kadar basit. Özrümü ister kabul eder, ister etmez, kendi bileceği iş. Zerre kadar korkum yok! Fransız komünist partisi genel başkanı Sovyetler gezisinden dönüşte Paris havaalanına ayak basar basmaz: “Kahrolsun Fransa!” diye bağırmış. Gazeteciler Sovyetleri gördükten sonra artık Fransa’dan nefret ediyor olduğunu düşünmüşler. “Hayır!” demiş “özgürlüğü öyle özledim ki, tadını çıkarıyorum!” Kahrolsun tanrı!… Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 ...Kisi inancini kalpten yapmiyorsa ya da sadece cennet cehennem gibi cikarci bir zihniyetle bunun pesindeyse,inancsiz olup imanli(ahlakli,dogru,duzgun) olan birinden daha az gunahkar oldugunu kim soyleyebilir... sanırım mümin olmak ya da teslim olmak ayrımında söylediğiniz husus daha anlam kazanıyor... ''cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri isteyene ver onları bana seni gerek seni'' yunusun bahsettiği imanın kalpte yerleşmesi aşkla yaratana yönelme bu olsa gerek inançsız olup imanlı olmak ifadeniz aslında çok çok enteresan...altına bir ansiklopedi kadar açıklama yazılabilir... aslında bu forumda sadece bu ifadeyi konuşsak daha neler çıkar ortaya.. aslında düşünüyorum sabah akşam tanrı üzerine ya da varoluş üzerine kafa patlatan ''anladım ateşte cımbızda yokmuş fikir çilesinden büyük işkence''ifadesindeki çileyi çeken insanların ;evde işlerini bitirip akşama kadar duvar diplerine oturup dedikodu yapan ya da işi gücü dalavere menfaat olup dünyada neler olduğunu umursamayan dünyayı kim yaratmış, insan niye varolmuş dünya nereye gidiyor hiç te umurunda bile olmayan insanlar bir olsun mu??? hiç gönlüm razı gelmiyor benim.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 4mevsim, farklı görüşler arasında böyle bir uzlaşma görmekten dolayı mutlu oldum. Yani buradan her ne yapıyor ve her ne düşünüyorsan bilinçli yap, bilerek yap ve düşün anlamı çıkıyor herhalde... Sanırım innocent'in bahsettiği inanç veya imanın çok bağlayıcı terimler olmadığı vurgusu. Bir şeye inanmak, bir diğerine inanmamak olabilir ya da tersi... Yani inançsız terimi de pek bir anlam içermiyor, sadece belli bir kavram sözkonusu olduğunda o kavram hakkında bir inançsızlık belirtiyor. Daha ileri götürürsek, inanan ya da inanmayan, o kavramın belli bir formatı hakkında bu tavrı geliştiriyordur. Başka bir formatına farklı yaklaşıyor olabilir. Hiç birimiz birbirimizin beyninin içindeki kavramların hangi anlam öbeklerinden oluştuğunu da bilmiyoruz. Hangi kavrama inanıp hangisine inanmadığını da yargılayamayız bu yüzden. Dolayısıyla insanları kategorize etmeye karşı olmaktan da öte, bırakalım insanlar kategorize olsunlar, kendilerine ve birbirlerine sıfatlar yakıştırıp etiketler taksınlar, bir kimlik geliştirmek ve gereğinde o kimliği ibraz etmek sosyal bir ihtiyaçtır yani, farklı kimliklere tepki göstermek gerekmez. Bizi bir arada tutan, kimliklerimizdeki etiketler değildir, anayasal vatandaşlık sözleşmesidir. Artı, biz düşündüklerimizden değil, yaptıklarımızdan sorumluyuzdur... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Önyargı ve peşin hüküm inançlarda olur(kesinlik). Ben sorgulamacı ve objektif düşünen bir insan olmaya çalışıyorum. Kişiliğinize hatta inancınıza tepkili değilim. İnançların toplumsal yaptırımlarına tepkiliyim. İnanç ve kişiliğinle bin yaşa. Masallar gerçek değildirler. Bunda yanlışınız var. Gerçeklerde masal olamazlar. İspatlı, deneyli ve duyularla algılanırlar. 1- Madde nedir; masal değildir tamam, ispatta edilir buda tamam, duyularlada algılanır tamam, deneyde yapılır (madde) ile tamam ama öğrenmek istediğim "MADDE" nasıl oluşmuştur masal anlatmakla izah edilmesin deneysel,duyusal,bir ispatı kesin bir delili varmıdır. Madde diyerekten insanlara anlatılan pozitivist,darvinist zırvalar (masallara) ne demeli hemde "Bilimsel" takılarak "İNSAN" evvela kendinin oluşumuna bakmalı "AKIL,DUYU" nedir nasıl oluşmuştur kainatın yaratılması nasıl olmuştur bu sorulara 21. yüz yılda verilen kesin yanıt nedir "İLİM,BİLİM" ilerledikçe acaba bulunacak olan yeni buluşlar pozitivizme'lemi açıklanacak yoksa dudak bükülen "METAFİZİK'İN" alanınada müracaat edilecekmi neyse esas olan objektif kriterlere uyarım diyen her kimse lütfen yanlız "BİLİNÇİ" açıklasın deneysel,bilimsel verilerle masalla değil. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Bizi bir arada tutan, kimliklerimizdeki etiketler değildir, anayasal vatandaşlık sözleşmesidir. Artı, biz düşündüklerimizden değil, yaptıklarımızdan sorumluyuzdur... Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Aslinda bu ifadeyi yazmadan once tam 5 kez sildim...Yanlis anlasilabilinir gibi geldi en sonunda parantezle belirtme yaptim...Iman sadece dinci tekelinde olmamali benim sahsi gorusume gore...Iman kelimesini ben inancsizlarada yakistiriyorum...Yanlis bir dusuncede olabilir...Aksini iddiada etmem.. Saygilarimla.... sayın innocent tam aslında içini dolduramıyorum ama bu ifade içimde fırtınalar kopardı.. bi anda beynime onlarca koldan düşünceler saldırdı.. hem kendi açımdan hem de ateist yada deist yani benim gibi düşünmeyen insanların nasıl düşündüklerini hesaba katarak olaylara bakmak.. aklımdan geçenleri sıralayabilir miyim bilmiyorum ama mesela iman inkarla başlar önce la ilahe dersin sonra illallah dersin gibi..ya da tüm inanç şekillerini inkar edip kendi doğrularını bulup ona iman etmek..ama benim açımdan bu arayışın sonunda elde edilen doğrular dinin hedeflediği doğrular olsa buna arkadaşların itirazı olur mu..ya da inkar edilen şeyler aslında dinin özünde olmayan eklemeler olup gerçeği örten anlamalarsa... ya da sizin açınızdan düşündüğümde dindarlar gibi inanmak zorunda değilim benim bakış açım benim inancımdır demeye hakkınız var elbette.. içimden geçenler ço daha geniş anlatmaya çalışınca sınırlanıyor..neyse...biraz olgunlaşsın selamlar.. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 4mevsim, farklı görüşler arasında böyle bir uzlaşma görmekten dolayı mutlu oldum. Yani buradan her ne yapıyor ve her ne düşünüyorsan bilinçli yap, bilerek yap ve düşün anlamı çıkıyor herhalde... Sanırım innocent'in bahsettiği inanç veya imanın çok bağlayıcı terimler olmadığı vurgusu. Bir şeye inanmak, bir diğerine inanmamak olabilir ya da tersi... Yani inançsız terimi de pek bir anlam içermiyor, sadece belli bir kavram sözkonusu olduğunda o kavram hakkında bir inançsızlık belirtiyor. Daha ileri götürürsek, inanan ya da inanmayan, o kavramın belli bir formatı hakkında bu tavrı geliştiriyordur. Başka bir formatına farklı yaklaşıyor olabilir. Hiç birimiz birbirimizin beyninin içindeki kavramların hangi anlam öbeklerinden oluştuğunu da bilmiyoruz. Hangi kavrama inanıp hangisine inanmadığını da yargılayamayız bu yüzden. Dolayısıyla insanları kategorize etmeye karşı olmaktan da öte, bırakalım insanlar kategorize olsunlar, kendilerine ve birbirlerine sıfatlar yakıştırıp etiketler taksınlar, bir kimlik geliştirmek ve gereğinde o kimliği ibraz etmek sosyal bir ihtiyaçtır yani, farklı kimliklere tepki göstermek gerekmez. Bizi bir arada tutan, kimliklerimizdeki etiketler değildir, anayasal vatandaşlık sözleşmesidir. Artı, biz düşündüklerimizden değil, yaptıklarımızdan sorumluyuzdur... sayı demirefe ilim müminin yitiğidir yitirdiğm bana ait demektir.almazsam eksik kalırım.. kimse neee bir müslümanla aynı görüşte olmak mı nayırrrrrrrrr nolamazzz demediği sürece enim açımdan sorun olmaz..(genel olarak söylüyorum) hukuk yaptılarımızdan sorumlu tutar ama iman kalple olur..ama bu cümlen bana anlatmak istediğim bişeye yönlendirdi..yaptklarımızla ilgili bi ara onu da paylaşmak isterim.. selamlar.. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 .Inancsiz biri oldugumu her noktada tekrarlarim,cunku ona gore dediklerim dusunulsun isterim.... ''inançsız biri olduğum '' derken ateist ya da deist olduğunuzu anlamadan mı size cevap yazdığımı düşündünüz .. kastettiklerinizi ya da doğrularınızı dine mal etmeye çalışmadım..ben kendi doğrularımın paşindeyim.. yukardaki cümleniz ısrarla beni kategorize edin diyor..samimiyetiniz için teşekkür ederim.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Şimdi o zaman hassas bir noktaya geldik bu konuda. Eline etiketler alıp bir eline de şablonlar alıp, insanların fikirlerini şablonun hangi kısmına uyuyorsa "hmmm. 6 numaralı şablon... 6 numaralı etiket... Anlaşıldı, filancist..." deyip o etiketi o insanın alnına yapıştırmak yanlış bir iş... Bu tamam. Buna kategorize diyoruz. Ayrımcı ve insanları ayırıp birbirine düşürücü bir tavır. Fakat ola ki bir insan kendini tanımlamak için bir anlam öbeğine başvuruyor, iki saat izahat yapacağına ben x'im diye bir etiket kullanıyor. Bizim kendi kafalarımızdaki x'e karşılık gelen anlam öbeklerinin her birimizde farklı olabileceğini söylüyorum. Bu bakımdan o etiketi çok da ciddiye alıp kafamızdaki anlam öbeği doğrultusunda "bu insan x olduğuna göre, bütün x'ler gibi şöyle şöyle yapan biridir" diye bir önyargı geliştirmememiz gerekiyor. Bu da bir kategorize, x'ler şöyle yapar, y'ler böyle yapar... Çünkü her birimizin zihnindeki x etiketi altında yer alan anlam öbekleri farklıdır. İnanç-iman konusuna geldiğimizde, bir kavramı benimsemek kadar, benimsememek de bir inançtır. İnançlı-inançsız ayrımının da bir temeli yok. x konusuna inanmak y konusuna inanmamaksa, y konusuna inanmak da x konusuna inanmamaktır. Eğer x ve y birbirlerinin antitezi iseler... "İnaçsız" yaftası, inanç olumlu gösterilen kavramı altında, o kavram altında toplandığı varsayılan tüm olumlu anlam öbeklerinden yoksunluğun bir tanımlaması haline getiriliyor. Sorun buradan çıkıyor. Bir insanın tüm erdemlere sahip olmasının ön şartı "inanç" ya da "iman" mış gibi gösteriliyor. Bundan yoksun olan insan her türlü erdemden yoksundur yargısı getiriliyor. Bu, tekdüze, kültürel derinlikten uzak ve çocuksu bir bakış açısıdır. İşte innocent eminim öğünmek için değil, ama gerçeği anlatmak için bir çok erdemli davranışı gösterdiğini ve inançsız tanımlaması içine girdiğini söylerken bu anlayışa tepki gösteriyor sanıyorum. "İnançsızım" derken, karşı tarafın "inanç" konusu ettiği şeye karşı inançsız olduğunu söylüyor. Yoksa kendine ait bir inancı, hatta "imanı" var. Bunu vurgulamak için "iman" sözcüğünü özellikle seçiyor sanıyorum. Ben konuyu böyle çözümledim ve böyle anlayıp böyle anlattım. Umarım isabetli olmuştur... Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 kimse inançsız degildir. herkes bir şeye inanır. inançsız insan demek mantıksız. her toplumsal düşüncenin bir dili vardır, bunlar rastgele oluşmaz, arkasında kendisine göre anlamlı bir dünya vardır. ve rastgelede kullanılmaması lazımdır. sizin söz konusu ettiginiz inanç İslam ve siz buna inanmamakla inançsız olmazsınız. İslama inanmazsınız ama başka bir şeye inanırsınız. İman demek sözlük anlamı itibarıyla inanmak demekdir. herhangi bir şeye inanmak, kalben inanmak. imansız kimse olabilemez. İslama inanmamakla ancak kafir olunur, yani gerçegin üstünü örtmek, hulasası İslam'ı kabul etmemek. bu gerçek Kur'an'ın gerçegidir ve insanlar inanıp inanmamak da hürdür. herkesin gerçegi kendisine Kur'an'a inananlara teslim olmuş yani müslüman, inanmayanlara ise kafir denir yani teslim olmayan, ama İslama inanmıyor diye de kimseye inançsız denemez. kafirde kendi içinde ayrılır, ehli kitap vb. gibi. bunlar dinin tanımları ve her düşüncenin oldugu gibi tanımlardandır. mesela marksit tanımlamalar; işçi sınıfı, burjuva, vb. vb. hıristiyan biri gelse bana kafir der mesela..örnekler çogaltılabilir...vb.vb.vb. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 şunu anladım.inancı ne olursa olsun insanların çoğu önyargılardan kurtulamıyor...sadece aynı görüşten insanlar mı birbirlerinin fikirkerini değerlendirebilir.. yani ben bi yazıyı (ateist ya da deist olduğunu bilerek) okur ve buna rağmen beğenirsem ve kendi doğrularımla örtüştüğünü söylersem bu rahatsız edici bir durum mu olur..rahatsız edici ki ben müslüman değilim anlamında inançsızım diyerek açıklama yapma gereği duyuluyor..(yani benim fikrimi onaylaman normal değil..ben müslüman değilim yanlışlık olmasın..söylediklerimi ona göre değerlendir demek ...) bana göre de inançsız insan olmaz. herkes bişeylere inanıyordur muhakkak..elbette kavramların altını hangi anlamlarla doldurduğunuz önemli..inançsız imanlı ifadesi bu yüzden hoşuma gitti ve düşünürsek değer yargıları üzerinden güzel şeyler çıkar diye düşündüm ama belki de fazla abarttım ifadeyi.. Alıntı
Misafir 4mevsim Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 5 Eylül , 2007 insanlar bedenlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli gıdalar alırlar ve bu bedeninin ihtiyaçlarını karşılamakla beraber bedeni de meydana getiren yapıtaşlarına dönüşürler..bedenimiz dışında bizi biz yapan başka şeyler vardır..ahlakımız, değer yargılarımız,zevklerimiz,kişiliğimiz,hayata bakşımız vs vs .. bedenimiz gibi yönlerimiz de dışardan beslenir .. içinde bulunduğumuz ailemiz çevremiz eğitimimiz çocukluğumuzdan itibaren yaşadıklarımız ve okuduklarımız bizi besler ve biz bunları alır içselleştirir ve kendimizi oluştururuz.. bütün bunlardan bir tutum geliştiririz..işte aslında biz oyuzdur...yani tutumlarımız.. bazen duyarsınız adam olamamış üniversite bitirmiş ama.. ya da bu ne biçim müslüman dedikodu yapıyor .. demek ki biz yaşadıklarımız bildiklerimiz duyduklarımız değiliz insan olarak hangi tutumları geliştirdiğimiz doğrultusunda şekillenen ya da anlam kazanan varlıklarız.. yıllar önce okuduğumuz dünya klasiklerinin ayrıntılarını ya da kahramanlarıın adını unutabiliriz..ama o bizim içimizde bir yapı taşı olmuştur artık.. ya da müslümanların okuduğu kuran ne yazarsa yazsın hayata dönüp nasıl tavırlar geliştirdiği önemlidir ve odur müslüman.. bir seminerde bir psikoloji doçenti şunu anlatmıştı..çocuk eğitiyle ilgili verdiği konferansta çocukların asla dövülmemesi gerektiğini onlara sabırla sevgiyle yaklaşmak gerektiğini anlattıktan sonra yorgun bitkin bir halde eve döndüğünde 4 yaşındaki oğlunun(annesini özlemiş ve bırakıp gittiği için intikam almak istemiş belli ki) çıldırtıcı işkencesinden sonra dayanamayıp bir okat attığını aktarmıştı.. demek ki neyi bildiğimizden çok neyi içselleştirdiğimiz önemli.. selamlar Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 kimse inançsız degildir.herkes bir şeye inanır. inançsız insan demek mantıksız. Buraya kadar doğru. Ama devamına katılmıyorum. Kavramları inançlı ve inaçsızlar kullandığında farklı anlamlar çıkıyor. İnanç ve iman kavramlarının karşılıkları ortak gibi gözüküyor. İman= İnanç, inanış, itikat, kanaat, kanı, yargı, kabullenme. İnanç= İman, inanış, itikat, kanaat, kanı, yargı, kabullenme. Yukardaki anlamlar beyinin kabulü olduğuna göre bir eylem biçimi diyebiliriz. Beyinin kabulü, söz konusu bilgiler olduğunda, bilgi soyutta olsa, somutta olsa beyinin kabulüdür. İnasanların beyinlerinde soyut bilgiler ağırlıkta ise soyut, somut bilgiler ağırlıkta ise somut düşünecek, bunuda pratiğe koyacaktır. İşlerin rast gitmesine inanç şekli, bir insan için dua etmeklede çaba sarf etmeklede olabilir. Farklı inançlar bunu tespih çekerek, çalışarak ayrı şekilde pratiğe koyarlar. Ben somut bilgilere, bilime inanırım, iman ederim, kabullenirim, kanım, yargım budur. Çünkü beynim somut bilgilerle donatılmıştır, donatmışımdır. Ama ne varki iman ve inanç kelimeleri daha çok soyut bilgileri kabullenenler için kullanılır. Bilimsellikte daha çok bu kavramların yerini "kavramak" almaktadır. Sonuçta bilginin dışa vurumu, maddesel ve madde dışı bilgi birikimlerine inanmak ve kavramakla mümkündür. Yani sonuçta bilgiye imanı ve inancı, soyut ve somut bilgiye inanmak şeklinde iki ayrı katagoriye ayırmak gerekir. Kavramların halk dilinde kullanılış şekilleri insanları yanıltabilir. Innocent arkadaşımız müsterih olsun. Bende bilime ve maddeye (somutluğuna) onun dışında hiçbirşeyin doğru ve gerçek olamayacağına (soyutluğuna) inanırım ve iman (kabullenme) ederim, yaratılış ve din gibi soyut bilgilerede inanmam, iman etmem, ve kabullenmem. Bilgi somut olup pratiğe uygulanacağı zaman bilgidir. Somut bilgi dışındaki bilgiler masaldır. Bu tür bilgilere inanmak, iman etmek insanları masal aleminde yaşatır. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Benim tavrım kendimi bir etiketle tanıtmamak yönünde. Bu güne kadar da herkese bunu öneriyordum. Bırakın başkaları sizi etiketlesin, ama siz kendinize asla "şuyum" diye bir etiket yapıştırmayın diyordum. Fakat bu düşüncemin etiketleme meraklılarına verilen bir prim, onların bu eyleminden bir çekinme anlamına gelebilmesini yeni yeni düşünüyorum. Bu forumun bana da bu katkısı oldu. Belki de insanların etiketlemenin yanlışlığına inanmaya başlaması için, etiketlenmekten korkmamak gerek. Çıkıp açıkça "ben buyum" demek gerek. İnsanlar farklılıkların ifade edilmesine alışmalılar. Yani sonuçta birinin sizden farklı bir etiket sunması öyle dehşet verici bir şey değildir, insanlar farklılıklarıyla varlardır, hayat farklılıklarıyla zengin ve renklidir. Fakat bakın bu kendini deklere etme ya da etmeme sorunu dindarlar için sorun olmaktan çok ateistler için sorun. Din zaten doğal bir etikettir, nüfus kaydınızda bile yer alır. Yani dindarların kendini ifade etmesinde bir sorun görmüyorum. Sorunu kendileri üretiyorlar, başörtüsünü ayrılmaz kimlik ögesi durumuna sokmak gibi... Ayrılmaz kimlik ögeniz fikirlerinizdir, onları da özgürce ifade edebilirsiniz, giyim değildir. Başı açıkken erkek görünce kaçmalar filan yani, Drakula'nın haç görünce korkması gibi absürd bir şey oluyor. Sade kadınlar için değil, erkekler için de sakal bir kere uzatılıp duası okundu mu bir daha kesilemezmiş gibi inançlar da var. Bu iş esnetilmez, yumuşatılmazsa yapanları da toplumu da gerer, ben bunu bilirim. Hele şu başörtüsü öyle abartıldı ki... Adam kesiyor sakalını, herkes bir sene sonra onun sakallı olduğunu unutuyor bile. Kadın başını bir açsa, maazallah! Sanki hayatı değişti. Çok yüklenildi bu arkadaşlara yani, yazıktır ya! Bırakın açsın, kapatsın, bugün açsın yarın kapatsın, öbür gün yine açsın, daha öbür gün yine kapatsın. Bu insanları bu kadar kimlik bunalımına sokmak asıl zulüm olan. "Sakın açma, kafirlere taviz verme" diye diretmek günah yahu! Bakın konu çarpıtılıyor. "Devlet bizim kılığımızla niye uğraşıyor" deniyor. Devlet sizin kılığınızla uğraşmıyor, başörtüsünü böylesine vazgeçilmez, böylesine hayati ve ölümcül görmeniz ve göstermeniz beynininizin inanılmaz derecede şartlanmışlığını gösteriyor da ondan tepki görüyorsunuz. Ne olur Allahaşkına yahu bugün Allah'ın emrine uydum kapattım, yarın Allah affeder dedim açtım dese bu kızcağız ne olur? Dünya mı batar? Okuldan atılma pahasına başını açmamak militanlık değil de nedir? "Bu bayrak inmeyecek" katılığında bir "bu başörtü bu kafadan çıkmayacak" inadı ne sağlar? Bayrak bile bazı günler iniyor yahu! Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Benim tavrım kendimi bir etiketle tanıtmamak yönünde. Bu güne kadar da herkese bunu öneriyordum. Bırakın başkaları sizi etiketlesin, ama siz kendinize asla "şuyum" diye bir etiket yapıştırmayın diyordum. Fakat bu düşüncemin etiketleme meraklılarına verilen bir prim, onların bu eyleminden bir çekinme anlamına gelebilmesini yeni yeni düşünüyorum. Bu forumun bana da bu katkısı oldu. Belki de insanların etiketlemenin yanlışlığına inanmaya başlaması için, etiketlenmekten korkmamak gerek. Çıkıp açıkça "ben buyum" demek gerek. İnsanlar farklılıkların ifade edilmesine alışmalılar. Yani sonuçta birinin sizden farklı bir etiket sunması öyle dehşet verici bir şey değildir, insanlar farklılıklarıyla varlardır, hayat farklılıklarıyla zengin ve renklidir. Fakat bakın bu kendini deklere etme ya da etmeme sorunu dindarlar için sorun olmaktan çok ateistler için sorun. Din zaten doğal bir etikettir, nüfus kaydınızda bile yer alır. Yani dindarların kendini ifade etmesinde bir sorun görmüyorum. Sorunu kendileri üretiyorlar, başörtüsünü ayrılmaz kimlik ögesi durumuna sokmak gibi... Ayrılmaz kimlik ögeniz fikirlerinizdir, onları da özgürce ifade edebilirsiniz, giyim değildir. Başı açıkken erkek görünce kaçmalar filan yani, Drakula'nın haç görünce korkması gibi absürd bir şey oluyor. Sade kadınlar için değil, erkekler için de sakal bir kere uzatılıp duası okundu mu bir daha kesilemezmiş gibi inançlar da var. Bu iş esnetilmez, yumuşatılmazsa yapanları da toplumu da gerer, ben bunu bilirim. Hele şu başörtüsü öyle abartıldı ki... Adam kesiyor sakalını, herkes bir sene sonra onun sakallı olduğunu unutuyor bile. Kadın başını bir açsa, maazallah! Sanki hayatı değişti. Çok yüklenildi bu arkadaşlara yani, yazıktır ya! Bırakın açsın, kapatsın, bugün açsın yarın kapatsın, öbür gün yine açsın, daha öbür gün yine kapatsın. Bu insanları bu kadar kimlik bunalımına sokmak asıl zulüm olan. "Sakın açma, kafirlere taviz verme" diye diretmek günah yahu! Bakın konu çarpıtılıyor. "Devlet bizim kılığımızla niye uğraşıyor" deniyor. Devlet sizin kılığınızla uğraşmıyor, başörtüsünü böylesine vazgeçilmez, böylesine hayati ve ölümcül görmeniz ve göstermeniz beynininizin inanılmaz derecede şartlanmışlığını gösteriyor da ondan tepki görüyorsunuz. Ne olur Allahaşkına yahu bugün Allah'ın emrine uydum kapattım, yarın Allah affeder dedim açtım dese bu kızcağız ne olur? Dünya mı batar? Okuldan atılma pahasına başını açmamak militanlık değil de nedir? "Bu bayrak inmeyecek" katılığında bir "bu başörtü bu kafadan çıkmayacak" inadı ne sağlar? Bayrak bile bazı günler iniyor yahu! İnandığımız kitapta olan şeylerle olmayan şeyleri karıştırarak hazırladığınız bu yazı ,bizi bağlamaz... biz kimsenin başını zorla kapatmaya kalkmıyoruz ki siz başımızı açmaya kalkıyorsunuz... niye bunu bi türlü anlamıyorsunuz... biz sizler için kapanmadık, devlet için kapanmadık,ailemiz ya da falanca için kapanmadık.. biz bunun dinimizde oluşuna istinaden Allah için kapandık... diğer dinlerde dahil, gerek islam gerek hristiyanlık varsa bu dinlerde başı kapatma olmayışını ıspatlayacak,bunun Allah ın emri olmadığını ıspatlayacak,rahibenin başındaki örtünün de arap geleneği olduğunu ıspatlayacak,buyrun bekliyorum... buyrun bana ayetlerle kapanmanın olmadığını ıspatlayın... Ölümcül görmekmiş... pardonda senin basite indirdiğin benim inandığım Allah... sen bana devletten ,benden , şundan bundan kork ama Allah tan korkma diye diretemezsin... hakkın yok.. yarın Allah affeder diye emri uygulamamak ,tek emir yüzünden bizi yani Adem soyunu bu hallere sokan Allah a karşı,şeytanın en büyük hilesi olsa gerek.. bile bile Allah ın emrine karşı gel ve uyma... o biraz başka bişey ister...dilemezse Affetmez arkadaşım... öyle kolay ha deyince affetmezzz.. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2007 dilemezse Affetmez arkadaşım... öyle kolay ha deyince affetmezzz.. fft, biraz daha tepkilerinden arınır ve serinkanlı düşünürsen, senin iyiliğin ve yararın için konuştuğumu anlarsın. Ama "şeytan sağdan yaklaşıyor, iyilik adı altında fitne veriyor" diye düşünüyorsan işte ona yapacağım bir şey yok. Tıpkı günahkarlar için alevlenen, onları yakmak için coşan kuduran cehennem ateşi gibi, bu insana kötülük yapmak için her yolu deneyen, kötülük kötülük diye ter ter tepinen ve nefretinden kuduran şeytan anlayışı da dinin insanların kafalarına soktuğu bir paranoid olaydır. (Paranoid sözcüğü için şahsınızı tenzih ederim, genel bir kavram olarak kullanıyorum.) Keşke bu düşüncelerinizi biraz ılımlılaştırabilseniz hiç olmazsa, inanın bana kendiniz rahat edersiniz. Bir arkadaşım şeytanı Allah'ın görevlisi olarak düşünüyor ve bu fikirle rahat ediyordu. Yani şeytan kötü filan değilmiş, bu sadece ona yüklenen bir görev olduğu için yapmak zorundaymış, cehenneme filan da gitmeyecekmiş o yüzden. Bu düşüncenin de çıkmazları çok ama, yani baktım onu biraz rahatlatıyordu. Bakın farkına varmanızı dilerim, alıntıladığım cümlenizde Allah'tan vekaleti almış, onun adına hüküm kesiyorsunuz. Hiç aklınıza tanrının ne hiç bir peygamberin, ne başka hiç kimsenin anladığı gibi olmayabileceği olasılığı gelmiyor mu? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.