Misafir Marcus Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Bundan böyle halk karar verecek neyin doğru neyin yanlış olduğuna..... Aydın doğanı yüceltip sonra oradan bir takım abuk subuk ilkokul zihniyetine hitap etmekle olmaz bunlar.Yılmaz özdil yada bekir coşkun.. Bunlar üretmeden asi eleştirilerini yazacaklar.Dedik....... Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Basbakanin yaptigina polemik demezler onun baska bir adi varda biliyorumki yazarsam üzerine cizgi gecilecek bu nedenle yüksek anlayislariniza birakiyorum ne anlama geldigini.Vazifelilerden bahsetmissiniz isabet etmissiniz cünkü VakiT Zaman Yeni safak ve Radikaldekiler ise cok cok vazifeli gazetecilerdir.Sizde farkinda olmalisiniz ki hep onlardan referanslar verirsiniz. saygilarla VAKİT YAZARI KÜFÜR KIYAMET Vakit gazetesi köşe yazarı Hasan Karakaya, Vakit'in Cumhurbaşkanı Sezer'le ilgili yayınlarını hatırlatan Hürriyet yazarı Ahmet Hakan için 'sidikli' dedi. ANKARA Milliyet Vakit gazetesi köşe yazarı Hasan Karakaya, "Abdullah Gül benim cumhurbaşkanım değil" diyen Hürriyet gazetesi yazarı Bekir Coşkun'la ilgili yazısında, Vakit gazetesinin de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer aleyhindeki yayınlarını anımsatan Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan'a, "sidikli" diye tepki gösterdi. Hakan, önceki gün Hürriyet'teki köşe yazısında, "Gül benim cumhurbaşkanım değil" sözlerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "O zaman vatandaşlıktan çıksın" diye tepki gösterdiği Bekir Coşkun'a destek verirken, Vakit'i de şu sözlerle eleştirmişti: "Cumhurbaşkanlığı makamı eleştiriden muaf değildir... Bakınız: Vakit gazetesinin kinayeler, dokundurmalar ve hatta hakaretlerle dolu Sezer aleyhine yayınları... Vakit'in Sezer için estirdiği 'Sezer bizim cumhurbaşkanımız değil' havası ile Bekir Coşkun'un 'Abdullah Gül benim cumhurbaşkanım olmayacak' cümlesi arasında pek bir fark yok. Abdullah Gül için, 'Benim cumhurbaşkanım değil' diyen Bekir Coşkun'un vatandaşlıktan çıkması gerektiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, 'Sezer bizim cumhurbaşkanımız değil' havası estiren yayın organının en küfürbaz adamını defalarca uçağına alarak taltif etmişti." Hakan'ın "en küfürbaz" diye eleştirdiği ve Başbakan'ın yurtdışı seyahatlerine de davet edilen Karakaya, dünkü köşesinde bu sözlere şu üslupla yanıt verdi: 'Hoştunuz!' "'Delikanlılık yaşı'na gelmiş olmasına rağmen, 'hâlâ yatağını ıslattığını' deşifre ettiğim bir yazarcık yine gazeteme çemkirmiş... Bir televizyon kanalına gelememiş olmasının kuyruk acısını bizden çıkarmaya kalkışmasın... Benim derdim Bekir Coşkun'a Pako'luk yapmaya seyirten bazılarıyla. Bekir Coşkun'a sahip çıkmak için gazeteme ve bana saldıran '***********'lilere derim ki: Hoştunuz! Bir yerlere gelmenizi engelleyen Abdullah Gül'den dolayı çektiğiniz kuyruk acısını benden çıkarmaya kalkmayın." Yazısında Vakit'in Sezer'e karşı çıkışının temelinde, Sezer'in inançlı insanlara "ben sizin cumhurbaşkanınız değilim" tavrının yattığını savunan Karakaya, Sezer'in, başörtülü kadınlara sürekli negatif ayrımcılık yaparak Çankaya'nın kapısını kapattığını, tüm atamalarda ideolojik davranarak yönü kıble, alnı secdeli birini herhangi bir bürokrasi kademesine atamadığını, ramazana denk gelen 29 Ekim ve 10 Kasım'larda Anıtkabir'de 70 milyon insanın gözünün içine baka baka su içtiğini öne sürdü. **************************************************************************** Sevgili politika, vazifelerinin ne olduğunu ve demokrasi, fikir özgürlüğü vs (hep söylerler ya bunu) anlayışlarının ne olduğunu görüyoruz nitekim. Referanslarıdır. Sadece bir örnektir. Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 AKP'Lİ BÖHÜRLER : DİNCİLER BANA SÜRTÜK DEDİ ANKARA Milliyet AKP MKYK üyesi Ayşe Böhürler, "Cumhurbaşkanlığı tartışmalarını gerilim konusu yapmadan çözme alternatifleri bulunabilir mi?" dediği için İslamcı kesimin erkeklerinden tepki gördüğünü söyledi. Böhürler, "En acımasızı da 'Sen Gül'ün niye cumhurbaşkanı olmasını istemiyorsun, sürtük' diyen dinciler" dedi. Abdullah Gül'ün adaylığına yaklaşımı nedeniyle gelen eleştirilerin ardından kendini sorgulamaya başladığını belirten Böhürler, "İnsana, 'Benim burada ne işim var?' diye sordurtuyor, mahalle ahlakını sorgulatıyor" diye konuştu. Böhürler, dün Yeni Şafak için kaleme aldığı "Ar'af" başlıklı yazısında "içeriden" yöneltilen eleştirileri şöyle anlattı: 'Burada ne işim var?' "Tek sesli bir koroya dahil olmak istemezseniz de tepkilere hazır olmalısınız. Öncelikle kendi mahallenizden gelir suçlamalar. 'Niye bizim gibi düşünmüyorsun' soruları, sürüye boyun eğmek zorundasın yaklaşımı imani bir sorgulamaya bile dönüşebilir çoğu zaman. 'Yoksa sen de mi onlar gibi oldun, davayı satıyorsun?' 'Hangi dava ne davası, fanatik mahalleli olmak zorunda mıyım, ne fısatları değerlendirmek ne de yıldızların yükselişini yakalamak ne de siyasi arenada şahsi ikballer gibi bir derdim var' demeye kalmadan mahalleli kıyıcılığı 'kimlerle yan yana duruyorum, burada ne işim var' sorusunu sordurur insana..." 'Başörtüsünü çıkar' "'Müslümanların başa geçmesini istemiyor musun', 'Bizi içimizden mi vuruyorsun', 'Başörtüsünü çıkarın, niçin kullanıyorsun' ve en acımasızı da 'Sen Gül'ün niye cumhurbaşkanı olmasını istemiyorsun sürtük' diyen dinciler... Dinciler diyorum çünkü Müslüman ahlakını benimsemeden dindarlık iddiasında olanlarla da, bir kadına sadece siyasi alanda farklı fikirlerin tartışılabilir olmasını seslendirdi diye hakaret edebilenlerle de bir kardeşlik hukukumuzun olmadığını düşünüyorum." 'Karşı çıksaydım...' "Tüm bunlar koroya dahil olmadığım ve cumhurbaşkanlığı tartışmalarını gerilim konusu yapmadan çözme alternatifleri bulunabilir mi dediğim için. Dediğim de tam da budur. Yoksa Sayın Gül'ün cumhurbaşkanlığına karşı çıkmak değil. Velev ki çıkmış olsaydım kimbilir başıma neler gelirdi kimbilir mürtedlikle bile suçlanabilirdim." xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx Al işte bir örnek daha. Anlayana, anlamak isteyene. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 herşey bir yana, bir sistemin, bir zihni durumun iflasıdır, tüm son yaşanan süreçler. köhnemiş, despotik ve halkının degerlerinden uzak ve halkını adam etmeye kendisini vazifeli görmüş bir dünya görüşünün miadını doldurdugunun haykırılması gibi bişi yaşananlar.. demode, 19.yy da kalmış, katı pozitivist argümanlarla hala iş kotarabilecegini iddia eden bir ütopyanın iflasıdır.. dayatmayla, baskıyla, otoriter yönetim anlayışı ile bugüne zor bela gelmiş bir sistemin halada tutarlı bir şeymiş gibi yutturulması hikayesidir tüm bu yaşananlar. halkın kendi kılık-kıyafetini baskılara, yasaklara göre oluşturdugu bir ülke, en saf faşist görünümler sunan bir ülke.. kimsenin oldugu görünmesine, konuşmasına tahammül edemeyen bir ülke.. hergün trafikde onlarca can veren ama hala toplumun yarısından fazlasının kullandıgı başörtüsü ile ugraşan bir ülke.. insanlar sistem için falan degildir, sistemler insanlar içindir. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Evet köhnemiş zihniyetten hepimiz şikayetçiyiz... Peki bu köhnemişliğin içinde halkın kendisini koyduğu yer neresidir? Popülizmi bir kenara bırakıp bu sorulara cevap vermek gerek... Madem herkes samimiyetle özgür düşünceden ve özgür ifadeden yana tavır koyuyor. (!) öyle ise düşünce suçundan hüküm giymiş başbakan bugün neden ve nasıl düşünceyi ve düşüneni zan altına sokuyor? Şimdi ne olduda kendisinin iktidar olduğu dönemde başka ve muhalif düşüncelere pranga vurmak ve hatta onları sınırdışı etmek istiyor? Bu mudur halkın arzusu, halkın arzusu al ananıda git diyen başbakanın karizmasına duyduğu hayranlıkmıdır? Bu bir kültür meselesi daha gazetecinin siyasi kişilerden çok daha özel ve önemli olduğunun farkına varamamış halk kitlesine hangi demokrasiyi anlatacaksınız? Okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir memlekette din istismarı yaparak gelinecek nokta burasıdır... Aydınlanma ve gelişme gazetecileri, aydınları, muhalifleri ortadan kaldırma yada susturma ile gelmez... Ve bu gidişle bu ülkeye hiç bir zamanda gelmeyecek... Allah'ın adıyla insanları sömürge altına alanlar insanların sorgulamasına ve eleştirisine izin vermeyecekler... Hep birlikte izleyecek ve göreceğiz... Bu köhnemişlik bizi daha nerelere sürükleyecek... Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 26 Ağustos , 2007 Referans aldık; Kartel dediler. Kendimiz yazdık; Popülistsiniz, slogan üretiyorsunuz dediler. Kartelci medya ile ilintilediler. Cevap istedik; Sustular. (bana bunları söyleyen insanlar kendilerini bilir, bilmeyenlere alıntılar ile yanıtlarım) Cevap saydıkları şuydu: O'ndan Bu'ndan aparttıklarınız yazmayın, bi diyeceğiniz varsa söyleyin'di. Hepsi o; aksi görüş yok dikkat ediniz, sadece kişisel atraksiyon, şekil şemal endişesi var. Kendi referansları ile yazdılar, referanslarını yüzlerine çarptık konuyu değiştirdiler. Dedik ki, Karakaya Dedik ki, Böhürler Görmezden geldiler. Neden mi sevgili arkadaşım? Verecek cevap yok çünkü. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Selamlar... Ne sevginin ne de saygının bir zorunluluk olmadığını söylerim hep. Birini ne sevmek zorundayımdır ne de birine saygı duymak zorundayımdır...Her ikisi de hakedilmek zorundadır. Bir makama saygı da duymam. Makamı dolduran kişi o makamı hakettiğini gösterecek ve dolayısıyla makama ait bir saygı yaratacaktır... Bu sebeple Bekir Coşkun'un birini sevmemesi, saygı duymaması normaldir. Bekir Coşkun'un "Benim cumhurbaşkanım değil" demesi de normaldir. O ne derse desin Cumhurbaşkanı bu devletin ve içinde yaşayanların temsilcisi olduktan sonra kabul etse de etmese de birşey değişmez... Tarihte bir kişi (Baro başkanı) İmamhatipli bir başbakanı içime sindiremiyorum demişti. Talihsiz bir açıklama, tarihte birisi türbanla okumak istiyorlarsa Arabistana gitsinler demişti. Abes bir açıklamaydı. Başbakan'ın açıklamasını da tamamen dinledim her ne kadar birebir forumdaki tartışmada geçen şekilde söylenmemiş olsa da bir yazar'a bu ülkenin bir vatandaşına vatandaşlıktan çıkma dayatılmıştır. Bekir Çoşkun hata yapabilir (burada bir hata yoktu, o kendi dünya görüşünden söylemesi gerekeni söyledi) ama buna benzer bir hatayı Başbakan'ın yapması doğru değildir. Ahmet Taşgetiren'in de dediği gibi türban konusunda fiili bir uygulama mevcut. Bu mesele başbakanı üzmekte olabilir. Veya Bekir Çoşkun'un yazdıkları Başbakan'ı üzmüş olabilir. Ancak, tüm bunlara rağmen Başbakan'lık daha akl-ı selimliği gerektirir...Başbakan'ın daha dikkatli olmasını temenni ediyorum bundan sonra...Siz de Bekir Çoşkun'u, vatandaş olarak görmeyebilirsiniz ama bulunduğunuz makam buna izin vermez. Yani Başbakan, Tayyip Erdoğan olarak Bekir Çoşkun'dan nefret edebilir ama Başbakanlık sıfatıyla bunu yapamaz... Ben isterdim ki, ne Bekir Çoşkun halkın bir kısmına ilk yazıda belirtilen hakaretleri etmesin, Benim Cumhurbaşkanım değil yerine Abdullah Gül'ün şöyle şöyle yanlışları var o olmaz ama şu olsaydı iyi olurdu cinsinden yazılar yazması isterdim. Ama benim dediğim gibi yazsaydı da Bekir Coşkun olmazdı Bekir Tufan olurdu değil mi... Demokrat olmak zordur...Mürteciler olarak gördüklerimize dahi demokrat olabilmek daha da zordur... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Selamlar... Ne sevginin ne de saygının bir zorunluluk olmadığını söylerim hep. Birini ne sevmek zorundayımdır ne de birine saygı duymak zorundayımdır...Her ikisi de hakedilmek zorundadır. Bir makama saygı da duymam. Makamı dolduran kişi o makamı hakettiğini gösterecek ve dolayısıyla makama ait bir saygı yaratacaktır... Bu sebeple Bekir Coşkun'un birini sevmemesi, saygı duymaması normaldir. Bekir Coşkun'un "Benim cumhurbaşkanım değil" demesi de normaldir. O ne derse desin Cumhurbaşkanı bu devletin ve içinde yaşayanların temsilcisi olduktan sonra kabul etse de etmese de birşey değişmez... Tarihte bir kişi (Baro başkanı) İmamhatipli bir başbakanı içime sindiremiyorum demişti. Talihsiz bir açıklama, tarihte birisi türbanla okumak istiyorlarsa Arabistana gitsinler demişti. Abes bir açıklamaydı. Başbakan'ın açıklamasını da tamamen dinledim her ne kadar birebir forumdaki tartışmada geçen şekilde söylenmemiş olsa da bir yazar'a bu ülkenin bir vatandaşına vatandaşlıktan çıkma dayatılmıştır. Bekir Çoşkun hata yapabilir (burada bir hata yoktu, o kendi dünya görüşünden söylemesi gerekeni söyledi) ama buna benzer bir hatayı Başbakan'ın yapması doğru değildir. Ahmet Taşgetiren'in de dediği gibi türban konusunda fiili bir uygulama mevcut. Bu mesele başbakanı üzmekte olabilir. Veya Bekir Çoşkun'un yazdıkları Başbakan'ı üzmüş olabilir. Ancak, tüm bunlara rağmen Başbakan'lık daha akl-ı selimliği gerektirir...Başbakan'ın daha dikkatli olmasını temenni ediyorum bundan sonra...Siz de Bekir Çoşkun'u, vatandaş olarak görmeyebilirsiniz ama bulunduğunuz makam buna izin vermez. Yani Başbakan, Tayyip Erdoğan olarak Bekir Çoşkun'dan nefret edebilir ama Başbakanlık sıfatıyla bunu yapamaz... Ben isterdim ki, ne Bekir Çoşkun halkın bir kısmına ilk yazıda belirtilen hakaretleri etmesin, Benim Cumhurbaşkanım değil yerine Abdullah Gül'ün şöyle şöyle yanlışları var o olmaz ama şu olsaydı iyi olurdu cinsinden yazılar yazması isterdim. Ama benim dediğim gibi yazsaydı da Bekir Coşkun olmazdı Bekir Tufan olurdu değil mi... Demokrat olmak zordur...Mürteciler olarak gördüklerimize dahi demokrat olabilmek daha da zordur... Evet metezoru secilmis bir cunhurbaskani olarak görev yapacaktir,ve aynen dinsizlerin Szere yaptiklarini bu sefer birileride ona yapacaklardir.Gül Türkiyenin degil AKPnin Cumhurbaskanidir bunu her platformda tekrarlayabilirim,Türkiyenin Cumhurbaskani olabilmek Türkiyenin degerlerine saygi duymakla olur.Eger busaygiyi duymayan birisi gizli isler pesinde olan birisi bu plkeye cumhurbaskani yapilmak istenmisse onu yapanlar ona saygi duyabilirler ve bizim Cumhurbaskanimiz iyebilirler ama kimse o adami Türkiyenin Türk ulusunun cumhurbaskanidir halk secti diye insanlari yaniltma seferine cikmasin.Benim Cumhurbaskanim olmadigi icnde her firsatta onun aleyhinde ve onun ne oldugunu ve ne olmadigini herkese anlatmakla yükümlü hissedrim kendimi.Alinsimdi Cumhurbaskaninizin hayrini görün.Belki gece gündüz yagmur yagdirir size. ------------------- Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 27 Ağustos , 2007 bu iş Bekir'in boyunu aştı ama. önce Türkiye'deki mevcut sistemin ve zihniyetin miadını doldurdugunu kabul edeceksiniz. yani öyle bir partinin, falancanın beş senede getirdigi bir iflas degildir bu. yıllara dayalı bir iflasdır, zorbalıkla ayakda tutulmaya çalışılan nevi şahsına munhasır bir toplumsal yaşamdır bizimkisi. bunun sadece bizimle alakası yok tabiki, ama bizde bu çürümüşlügün ortagıyız. toplum mühendisligine dayalı bir sistemin miadını doldurması, son kullanma tarihinin çokdan geçmiş olmasına ragmen hala rafdan alınmayan bir eşya gibi aynı.. kapitalist sistemin dışa vurumu, bizdeki ise çok kötü ve gayri insani bir kopyası.. varolan dayatmalar boşuna degil, eski çagların köleliginden beter modern ve rızaya dayalı bir kölelik sistemi.. kapitalizmin kutsala saldırısı ve kutsal karşısındaki tahammülsüzlügü, insanlara efendi olmak istemesinin dışa vurumu.. neymiş; ''Allah'ın adıyla insanları sömürge altına alanlar insanların sorgulamasına ve eleştirisine izin vermeyecekler''miş,miş.. hadi canım sizde....... mevcut medeniyetin yarattıgı boş ve şuursuz kalabalıkları bilmesek neysede, ama yemezler... kafanızı kumdan çıkarında çürümenin nereden geldigine iyi bakın, pire için yorgan yakmayın... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Hani varya birileri şu demagojiyi bıraksada kapı aralığından bakmasa dünyaya... Kafalarınızı kumdan çıkartın demiş birisi, kimlerin kafası kumda gömülü o kadar belli ki, misal... Bakın biz Akp muhalifleri Akp'nin icraatlarına, söylemlerine ve rejime yönelik olumsuz etkilerine neden ve nasıl karşı duruş sergilediğimizi bütün gerçekliği ile ortaya koyuyoruz... Peki siz ne yapıyorsunuz bu durumda... Birilerini aklamak için başkalarını karalamaktan başka... Hani nerede bizim söylediğimizi yalanlayacak görüşleriniz... Akp'ye oy vermiş insanlarla konuştukça onların bütün bu meselelerde nerede durup, nereden seyrettiklerini anlıyorum... Hadi canım sendecilerin çoğu %85 bunların içinden çıkıyor... Biz dünün yönetimlerini, politikacılarını, partilerini ve icraatlarını eleştirmedik mi? Bu yozlaşmanın başlangıcı bu mazlum politikası, bu sömürü siyaseti Menderes dönemine kadar uzanıyor... O dönemden bu yana taş üstüne taş koyduklarını söyleyenlerin bu ülkeye zararlarının faydalarından çok olduğu ortadadır... Bugün rejim için endişe taşıyan insanların, "hadi canım sende" cümlesinden daha gerçekçi ve somut kanıtlara ihtiyacı var... Biz ne söylersek söyleyelim, hadi canım sende demeye devam edeceksiniz, siz bunu söyledikçe biz sizlerin dünya görüşleri ve hayata bakış açılarınızla ilgili daha çok şey öğreneceğiz... Ülkede kutuplaşma bu kadar keskinleşmişken hepimiz oturup bunu bir daha düşünmeliyiz... Laik ve demokratik Cumhuriyet sistematik bir şekilde değiştiriliyorsa, Türkiye'nin üniter yapısını tehtit eden unsurlar bu ülkenin asli unsurlarından daha fazla hak sahibi oluyorsa, TSK endişelerini en kararlı şekilde dile getiriyor ve uyarılarını devam ettiriyorsa, "hadi canım sende"ci kesimin kış uykusundan uyanmasını tavsiye ederim... Kaç ülkede Genelkurmay'ın yaptığı bu açıklama yapılır ve o ülkede yer yerinden oynamaz.!!! Ülkenin güvenliğini emanet ettiği ve bu ülkenin en güvenilir kurumunun başı Genelkurmay Başkanı öyle şeyler söylüyor ki, (dikkat ediniz bakkal mehmet efendi söylemiyor)... Kendi ordusuyla çatışan, kendi yargısıyla çatışan bir siyasi parti bütün bunların sebebidir... Herşeyin farkında olan hadi canım sendeciler bize bir açıklama borçlusunuz, savunduğunuz parti ne yapmaya çalışıyor? Alıntı
Misafir karabekir Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Kendi ordusuyla çatışan, kendi yargısıyla çatışan bir siyasi parti bütün bunların sebebidir... Bu sorunun bir tarafı çok sakat...Aslında sorunun tamamı sakat...Ben bu meseleyi daha önce tartışmamış mıydım!? Demek ki, boyunca yol alamadığımız bitki hala arpadan ibaret...Ne diyelim; Allah size sürekli darbelerle yönetilen bir ülke nasip etsin...(Darbeyle yönetim olur mu demeyin) Veya seçilmişleri hizaya getirmeyi görev bellemiş genelkurmay başkanlarının yoğun (genelkurmay başkanlığı yoğunluğu olur mu da demeyin) olarak bulunduğu bir ülke sahibi olursunuz bir gün inşallah...Buranın Türkiye olmaması gerektiğini de belirtelim de yanlış anlaşılmasın ve duamızla başımıza iş almayalım... Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Türkiye, notaya dahil oldugu tarihden bugüne kadar amerikancı çevreler tarafından çekip çevriliyordu. Menderesin asılmasının sebebi, iş bu amerikancı cuntanın Menderesi 'raydan' çıkma ihtimaline karşı oldugu malum. bugün için bu daha anlaşılır oluyor. Türkiye artık kendi kaderini kendisi belirleme noktasında çok mesafe katetti. Yerel olanlar artık yavaş yavaş iş başına geliyor, gelecek. bu süreç biraz agır ama geri dönüşsüz bir şekilde devam edecek. gürültüler olacak, krizler olacak, ama durmayacak ve durmamalıdır. devlet milleti ile artık barışacak. azgın azınlık bu halka vaziyet edemeyecek, başkasının degerlerini dayatamayacak. yerel olanlar iktidarı ele geçirince, ona kendi rengini verecekdir. Türkiye'de bir devir kapanıyor ve bu, bu ülke için elzem olan birşey, kaçınılmaz bir süreçdir. milleti ile kavgalı olanların artık bu ülkeye vaziyet etmesinin önü kapanmalıdır. başları sıkışan amerikancı derin kişi ve kurumlar ordunun ardına saklanma geregi duyuyorlar. lakin ordu kademesinde de, gerçekleşen degişime ayak uydurma seslerini duyamıyorlar. ordu bu milletin ordusu, kim bu milleti ordusuyla karşı karşıya getirmeye cesaret eder. mehmetçigin rengine iyi bakınsınlarda öyle konuşsunlar. bir yazarın dedigi gibi ''yeni ankara'' nın izini süremiyormusunuz. Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 28 Ağustos , 2007 "Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır.Yine düşünecek; ?Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.? Diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir." İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! bakın Atatürk ne diyor. Elle taşla, silahla sopayla, elinde ne varsa onunla kendi yapıtını ortaya koyacaktır diyor. akp li olmayanları darbecilikle suçluyorlar. eğer cumhuriyet devrimlerinin ve kazanımlarının herhangi bir tanesine en küçük bir saldırı olduğu zaman şahsen ben taşımı, sopamı, silahımı alır bu saldırıyı engellemek ve cumhuriyet değerlerini savunmak için elimden gelen herşeyi yaparım. ve birçok kişinin de benim gibi yapacağına inanıyorum. eğer siz demokrasiyi bahane ederek cumhuriyet değerlerini yok etmeye çalışırsanız karşınızda laik cumhuriyet terbiyesiyle yetişmiş ve " militan Atatürkçü " olan ve bundan gurur duyan Türk gençlerini karşınızda bulursunuz !!! Ferman padişahın, dağlar bizimdir. Bu felsefeyi anlamaya cesaret gerek.Ne darbe, ne darbeci, ne ordu, ne güç sevdalısıyız. Ancak "iş başa düşerse" taşımızı sopamızı silahımızı inancımızı kalbimizi alır çıkarız karşılarına. Laikiz, Cumhuriyetçiyiz, Halkçıyız, Milliyetçiyiz, Devletçiyiz, İnkılapçıyız. Yürekliyiz en başta. Ve bunlar ile gurur duyan Atatürk gençleriyiz. Bu değerlere dokunacak olanları, kurarken döktüğümüz kanlar misali kanlar içinde boğarız. Sevgi ve saygı ile HakanAytaç. Yalnız değilsin. Bazıları, ki kendini bi.lmezler onlar, iktidarı ellerine geçirdikleri günün sabahından beri zafer sandıkları kazanımın sarhoşluğu içindeler. Ve dünyaları hükümet-siyaset-askeriye üçgeni ile sınırlı. Bilmedikleri, bildiklerini zannetikleri ama tahayyül bile edemeyecekleri bir gücün karşısındalar şimdi. Biz Atatürkçü gençleriz, ölmedik henüz. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Abdullah Gül Çankaya'ya Çıktı: Demek ki Neymiş? Abdullah Gül, dün TBMM Genel Kurulu'ndaki üçüncü tur oylamada 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Onbirinci Cumhurbaşkanı seçildi: Hayırlı Olsun... Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, demokrasimizin kat ettiği mesafe açısından tarihî bir dönüm noktasını işaretliyor... Abdullah Gül, iki farklı seçimle Çankaya'ya çıkan ilk Cumhurbaşkanı oldu: "367 Entrikası" ile sakatlanan ilk Çankaya oylaması, genel seçimi doğurdu. Türkiye birkaç ay kaybetmiş olsa da, demokratik süreç açısından bakıldığında aslında kazancımız çok daha fazlaydı. Çünkü, ikinci ve nihai Çankaya seçiminin ardına Milli İrade'nin tercihi de eklendi. Demokratik süreci ve bu süreçte yükselen "Türkiye'nin Yeni Gidişatı"nı sekteye uğratmak isteyen "Gulyabaniler" Çankaya yolunda son derece menfi çabalar sarf ettiler. Muhtelif kâbus senaryoları yazdılar. Ancak Türkiye'nin bu büyük dönemeci aşmasını engelleyemediler. Her defasında tekrarladığım gibi engellemeleri mümkün değildi. Artık devir değişmişti... Asla şahsi bir konu olmayan Gül'ün Çankaya'ya çıkışını salt siyasal değerlendirmeler yaparak izah etmek de yüzeysel kalacaktır. Gül'ün cumhurbaşkanlığını öncelikle "devletle milletin barışması" amacının belirgin bir yansıması olarak okumak gerekir. Bir diğer yandan, Türkiye'nin bölgesel güç olarak ortaya çıktığı yeni dönemde "yüksek profilli bir cumhurbaşkanı"na büyük ihtiyaç vardı: Gül'ün seçilmesi bu temel hususla da alakalıdır... Abdullah Gül'ün, Türkiye için hayati önem arz eden tezkerenin reddedilmesi hadisesinde Başbakan olduğunu unutmamak gerekir. Ankara'nın/devlet yönetiminin "bağımsız ve yerli" bir eksene oturması demek olan "15 Mayıs 2006" tarihini yani o "keskin yol ayrımı"nı, "büyük kırılma"yı yok sayarak, göz ardı ederek Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne anlama geldiğini algılamamız kesinlikle mümkün değildir. *** "GÜL ÇANKAYA'YA ÇIKTI DİYORLAR; SAKIN İNANMAYIN BU BİR KOMPLO TEORİSİDİR!" Geçen yılın sonbaharından itibaren, bütün Türkiye sıkı bir biçimde Cumhurbaşkanlığı konusuna kilitlenmişti. Çankaya tartışması Nisan ayından bugüne değin çok daha yoğun bir biçimde yaşandı... Söz konusu süre zarfında "bu satırların yazarı" ısrarla Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmayacağını; Abdullah Gül'ün aday olduğunu ve Cumhurbaşkanı seçileceğini vurguladı. 25 Nisan günü "Gül'ün adaylığının perde arkasını" da yine bu sütunda okudunuz. Bütün bunlar "gerçekte ne olduğunu" saptamaya, ardından da kamuoyuna anlatmaya yarayan doğal gazetecilik çizgisiydi. Şimdi tam bu noktada "gerçeği hasıraltı etmek için" var güçleri ile çalışan ancak tabiatıyla "kapının kolu ellerinde" kalan; ayrıca "kedi uzanamadığı habere murdar der" anlayışı içinde çalışan kimi meslektaşlarımıza bir çift sözüm olacak... Şayet tutarlı olmak gibi bir dertleri varsa, Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra klavyelerine yakışan başlık şudur: "Abdullah Gül Çankaya'ya çıktı diyorlar. Ey okuyucu sakın ha inanma, bu kesinlikle bir komplo teorisidir!" Alternatif başlıklarımız da var. Mesela, "Gül'den kale düştü: Abdullah Gül, Çankaya yolunda son anda çizildi. Mehmet Sağlam Cumhurbaşkanı oldu!" Başka? "Başbakan çark etti: Gül'ün Çankaya'ya çıkma hayali son anda suya düştü!" Merak etmeyiniz, bu muhteşem başlıklar artık "Çankaya Fıkraları" kapsamında koruma altına alınmıştır... Final: Gerçeğin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi iyi (kötü) bir huyu vardır. Gerçeğin açığa çıkmasını/gerçeği hiç ama hiç kimse engelleyemez. Gözlerini kapayanlar sadece kendilerine gece yaparlar. Tamer Korkmaz. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Bu sorunun bir tarafı çok sakat...Aslında sorunun tamamı sakat...Ben bu meseleyi daha önce tartışmamış mıydım!? Demek ki, boyunca yol alamadığımız bitki hala arpadan ibaret...Ne diyelim; Allah size sürekli darbelerle yönetilen bir ülke nasip etsin...(Darbeyle yönetim olur mu demeyin) Veya seçilmişleri hizaya getirmeyi görev bellemiş genelkurmay başkanlarının yoğun (genelkurmay başkanlığı yoğunluğu olur mu da demeyin) olarak bulunduğu bir ülke sahibi olursunuz bir gün inşallah...Buranın Türkiye olmaması gerektiğini de belirtelim de yanlış anlaşılmasın ve duamızla başımıza iş almayalım... Darbeden söz eden kim sayın bekir? Darbe isteyen kim? TSK demek darbe demek mi? Ya da siz böyle anlaşılsın mı istiyorsunuz? Diyorum ki, TSK ile çatışma neden, TSK neyi savunuyor? Kimi neden koruyor? Siz ve biz başımızı yastığa huzurla koyuyorsak bunu TSK'ya borçlu değil miyiz? Neden anlamak istemiyorsunuz, bir arpa boyu yol alamıyoruz doğru biz TSK'ya sahip çıkıyoruz, yıpratılmasına izin vermeyeceğiz ve hiç birimiz vermemeli diyoruz siz darbe diyorsunuz.!!! TSK, Cumhuriyeti ve Anayasanın değişmez ilkelerini özetle, Atatürk ilke ve devrimlerini korumakla mükelleftir... Eğer asker aksi görüş olduğunu söylüyorsa muhakkak öyledir... Ben askerime güveniyorum, bu güven benim ya da bizlerin darbe istediğini göstermez... Ama TSK hepimize lazım ve her Türk askerdir... Her kadın asker yolu beklemiştir... TSK halktan ayrı, kopuk ve farklı yerde değil ki, Türk halkını ve Cumhuriyeti her koşulda ve mekanda koruyacaktır... Hükümetin TSK ile sorunu var demek ki hükümetin Cumhuriyet ve İlkelerle sorunu var... Ama lafı çeviriyorsunuz darbeci diyorsunuz... Ne alakası var? Öyle ise bu hükümete kim dur diyecek? Kim denetleyecek? Asker uyarıyor dikkate alırlarsa iyi ederler... Buradan darbe sonucu çıkartmayın, gerçi çıkartsanızda farketmez artık... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2007 Bu sorunun bir tarafı çok sakat...Aslında sorunun tamamı sakat...Ben bu meseleyi daha önce tartışmamış mıydım!? Demek ki, boyunca yol alamadığımız bitki hala arpadan ibaret...Ne diyelim; Allah size sürekli darbelerle yönetilen bir ülke nasip etsin...(Darbeyle yönetim olur mu demeyin) Veya seçilmişleri hizaya getirmeyi görev bellemiş genelkurmay başkanlarının yoğun (genelkurmay başkanlığı yoğunluğu olur mu da demeyin) olarak bulunduğu bir ülke sahibi olursunuz bir gün inşallah...Buranın Türkiye olmaması gerektiğini de belirtelim de yanlış anlaşılmasın ve duamızla başımıza iş almayalım... Evet bekir gördüğün gibi. Bir Partiyi sürekli olarak Askerle ve Yargıyla çatıştığı için eleştiren kişiye verdiğin cevap. Vurduğun damga "Darbeci" ondan sonra demokrasiden bahsediyorsun. Bumu senin demokrasi anlayışın. Bumu tartışma uslubu. Bence sen önce. İnsanlara sıfatlar yapıştırmadan, damgalar vurmadan tartışma konusunda çaba göster. Ondan sonra forumdaki tartışma uslubundan şikayet et. Bu forumda , bazıları etiket ve damga vurma konusunda baya ileri gittiler. Bunu artık tartışmada sindirme taktiği olarak kullanıyorlar. İroni çıkar ancak bundan. AKP yi eleştirenlere, AKP ye karşı olanlara, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasını istemeyenlere. Hemen Darbeci, demokrasi düşmanı vs sıfatlar yakıştırıp. Arından demokrasiden ve tartışma uslubundan bahsetmek ancak ironik olur. Kimi gördün burada. Askeri rejim isteyen. Kimi gördün, darbe isteyen. Hangi arkadaşımız hangi yazısında böyle bir talepte bulunduda. İnsanlara bu kadar kolay etiketler vurabiliyorsunuz. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Emin Çölaşan işinden olur, bazı demokratlar iyi oldu der... Bekir Coşkun ülkeden kovulmak istenir (onun yanısıra bütün muhalifler) birileri zaten şöyle böyle adamdı der... Cumhuriyetin bütün kazanımları tehlike altında denir, siz demokrat değilsiniz derler... Asker uyarıyor tehlike çanları çalıyor dediğimizde, siz darbecisiniz derler... Peki bre insafsızlar hırsızın hiç suçu yok mu?... % 47'lik oy aldıkları zaman herşeyi istedikleri gibi değiştirmeye, temelinden sarsmaya, birilerini kovmaya, başkalarını darbecilikle suçlamaya hakları var sanıyorlar... Bunlar Osmanlı hayali ile yaşayanlar, Osmanlı gibi olmayı, Cumhuriyetin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmayı düşlüyorlar... Bugünlerde dikkat edin, Osmanlıyı çok dile getirecekler... Bir kısmındada görüyorum daha düne kadar köylüsüyle, çiftçisiyle dalgasını geçmiş, halkına demediği kalmamış ama aynı halk % 47 ile bunların istediği partiyi destekleyince birden bire iltifatlarına mazhar olmuş... Takiye uzmanlık alanları olunca, aksini beklememek gerek... Cumhuriyet özellikle, laik cumhuriyet bütün bir toplumun "sürü" yerine konulmasını engelliyor... O yüzden birilerinin işine gelmiyor, mesela her türlü eleştirimize cevap verme gereği duyuyor, hükümeti savunuyorlar ama şunu diyemiyorlar, eğer laik ve demokratik Cumhuriyete herhangi bir saldırı olursa biz bu hükümete destek vermeyiz...(!) Yada üniter yapıya saldırı olursa muhakkak gereğini yaparız.(!) Çünkü böyle düşünmüyorlar, onlar bizim savunduğumuz şeylerin gerçek olduğunu biliyor ve zaten öyle olmasını umuyorlar... Sadece başkaları da uyanmasın diye zaman geçiriyorlar... Ne demişti başbakan, durmak yok yola devam... Bunlar ne diyor aynısını... O yolun hangi yol olduğunu bilmeyen kalmadı... Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Biz Turgut Özal'ı tanımıyoruz diyen geçmişte. Başbakanın mensubu olduğu parti değilmidir ? Anlamıyorumki. Ahmet Necdet Sezer'e sabah akşam hakaret etmek, söylenmedik laf bırakmamak demokrasi. Abdullah Gül'ü kabul etmemek ülkeyi terk etme sebebi öylemi ? anlamak güç insanlar mualefetin ne demek olduğunu bilmiyorlar mı ? yani ülkenin yarısı zamanında cumhurbaşkanını istemiyorken istedikleri hakareti ederken sorun yoktuda, şimdi mi sorun var.. yani bu ülkede yaşıyorsan istediğini söleyebilme özgürlüğün var kişiler gelip geçici makamlar kalıcı illaki ama saygı die birşey yok yaa.. sen mahalle ağzı uslupla vatandaşa yaklaş kafana göre milleti idare et sonra makama saygı bekle oldu canım... herşeyin bir uslubu erkanı var, taş yerinde ağırdır, rejim bellidir bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez ve yetmeyecektirde. onun için şuan hükümette olan partinin icraatlarını önümüzdeki günlerde gördüğümüzde halkın % 46 lık dilimide bakalım aynı dertten muzdarip duruma düşünce ne diecekler merak konusu... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 2 Eylül , 2007 Ah be güzel kardeşim kişiye göre demokrasi anlayışı olunca böyle oluyor... Ahmet Necdet Sezer, Akp'nin mitinglerinde yuhalanmadı mı, hükümete yakın gazeteler tarafından en ağır şekilde itham edilmedi mi? O zaman bunun adı demokrasiydi ama şimdi Akp'ye ve onun temsil ettiği anlayışa tepki gösterenler darbeci, cuntacı, bölücü... ulusalcılarmı aman onlar bazılarına göre pkkdan beter... Bak dikkat et, Dtp ve pkk aleyhine tek kelime söyleyemeyenler Cumhuriyetçileri, Ulusalcıları her kefeye koyarlar... Üstelik, Abdullah Gül'e hakaret edilmiyor geçmişte söylemiş olduğu sözlerden, daha önce içinde bulunduğu kapatılmış partilerde icraa ettiklerinden ve şuanki makamı hangi amaçla kullanacağı kuşku götürdüğünden eleştiriliyor ve tepki alıyor... Yani ona iftira atılmıyor bizzat kendisi aldığı tepkilerin sorumlusu ve yine kendisi güven yaratmıyor... aradaki farkı görmemek imkansız... Bunlara yakın bir gazeteci Ahmet Hakan bile, başbakanın Bekir Coşkun için söylediği sözleri eleştirdi ve Fethullahçı gazetelerde köşe yazıları yazan ağzı bozuklar tarafından ****** ilan edildi... Ellerine geçen her imkanı kendi leyhlerine kullanmaktan asla çekinmeyecek olan zihniyetin "antidemoktatik" duruşlarından kaynaklanan bir dışa vurumdur bu... Bugünlere mazlum edebiyatı, din simsarlığı ve inanç sömürüsü yaparak gelmiş olan bu ortaçağdan kalma zihniyet her makamı ve her imkanı kendileri gibi olmayanları ezmek için kullanacaktır... Bugüne kadar Zaman gazetesi ya da buna yakın kaç gazete bombalanmıştır? Ama Cumhuriyet gazetesi çok kez saldırıya uğramıştır... O kadar ortadaki tehlikenin boyutu... Bir insana kökten eğitim verip yapacağı her şeyi Allah için yaptığını söylerseniz ve diğerlerini yok etmenin cennet getireceğine inandırırsanız yani inancınızı başkalarının tekeline bırakıp vicdanınızı sömürtürseniz "demokrat, aydın, hoşgörülü ve hümanist" olamazsınız... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.