Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Çiçeklere su vermeyi unutma demiştin Bugün ilk kez papatyalara su vermedim Gözler değil sözler değil Söylenmeyendir yaralayan Kuru dalda kalan son yaprak gibi bekledim Geldiğindeyse mevsim kıştı Kuru bir soğuktu bahar Papatyaları soldurdun sen Gittikçe uzaklaşıyor gözlerin gözlerimden Ya bu gözler senin değil, ya bu dünya yalan Kimin gözleri bu gök ırmaklardan boşalan Beni ağlattın sen Yurtsuz bir gemisin açık denizlerde biliyorum zor İnsanlar soruyor seni benden ağrıma gidiyor Hangi denizlerdeysen söyle kalbim oraya liman Bir ırmağı kuruttun sen Parça parça bir kalbi kim onarabilir yeniden Bitmiş bir aşkın ağrısını ne dindirebilir Sevgili değil sevgiyi aradığına inanmıştım ben senin Bir aşkı öldürdün sen HAYRETTİN HOROZ Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 YÜRÜMEK Yürümek; yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye bir mavzer gözü gibi karanlığın gözüne bakarak yürümek!.. Yürümek; dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek!.. Yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... Yürümek; yürekten gülerekten yürümek... NAZIM HİKMET RAN Alıntı
Φ VAKANA Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2006 daha önce kesin birisi bu şiiri göndermiştir ama........çok seviyorum ne yapayım........... Tanırdık ilk vurulanı O gün hiç ağlamadık Hayır ağlamadık Çıldırdık o gün çıldırasıya Adını çocuklarımıza verdik onun Çoğaldı Mezarlar çoğaldı o günden sonra Yetişmedi bize ÖLDÜRÜLECEK KADAR BÜYÜMÜŞTÜK Öyle demişlerdi Ve hayat öylece akıp durdu işte Akıp duruyor Kimilerinin bakışlarına yine Karlar yağmış Saçları dumanlı bir geçit sanki Dudakları lal KİTAP YAKANLAR EKSİLMİYOR, Şu uçuşup duran kırlangıç ölülerini Görüyor musun kentin üstünde Sen dostumdun benim Gülünce güneşler açan Bulutlara,rüzgara asarım suretini Her akşam Her akşam bir mektup yazarım Dağlar kadar Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi Üşüyorsun UNUTMA DOSTUMSUN SEN Nerdeysen orda ölmek isterim Kasabada bir hüzün çökerdi söyledigin türkülere Meşeler göğerir,kalbim rehin kalırdı Ve akşam soframıza ağarken bir yayla bulutu Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin öylesine mahsun Efkar da yakışırdı sana İlk kadeh kekik kokardı Kısa pantolonlu resimlerimiz sararmadı daha İlk sigarasını bölüşen iki okul kaçağı İki haylaz Hiçkimseler anlamıyor muydu o günlerde İlk sevgilileriyle denizaşırı yolculuk düşleri kuran bizi VE NE ÇOK YALNIZDIK SİNEMALAR OLMASA, Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları Kar aydınlığında yürüdüğümüz yolları unutalım mı Artık çok geç İşçiler seni soruyor ve ötekileri Her karşılaşmamızda sizi konuşuyoruz uzun uzun Anımsar mısın odamızın talan edilişini Her katta yaralı bir kardeşin çığlığını sonra Kantinde kitaplar yırtılıyordu Delik deşikti duvarlar Mosmor bir çığlıktı gözleri Malatyalı kızın Kimilerine göre ancak ölümü güzelleştirirdik biz Birer çılgın mıydık gerçekten Serseri bir rüzgar mıydık Göğermiş meşeler kadar yakın mıydık bulutlara VE TARİH UPUZUN BİR HİKAYEMİYDİ Öyle diyorlardı Bir işçi kıza söyledim bunları Yalandı Anlamını yitiren birşeyler mi var şimdilerde Yazdığım şiirlere yabancıyım Sokaklara yabancıyım Taşı delemiyor bir çığlık Ve apansız bir su oluyorum ipince Kendime sızıyorum DÜNYA YETMİYOR BAZEN, Bırakıp gidebilir miyim Ve hayat öylece akıp durdu işte Akıp duruyor Kentler karıncalanmış birer namlu gibi Upuzun yatıyorlar dizlerimde Ama sımsıcak Meşeler göğermiş diyorsun Varsın göğersin Sen dostumdun gülünce güneşler açan Bulutlara,rüzgara asarım suretini Her akşam Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar Meşeler göğermiş diyorsun Varsın göğersin Unutmadım bırakıp giderken söylediğin sözlerini ----- Su çürüdü Yetmişiki gündür Bir dolapta kilitliyim Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor Ve ölü bir ışık sızıyor içeri Yalnızlık hiç de tanrısal değil Görkemli değil O yalnızca geçmişle gelecek Ölümle yaşam arasında Kocaman bir karanlık Geçmişi ve geleceği olmayan Ölümle yaşam arasında İrinli bir leke yalnızlık denilen Şimdi ne varsa anahtar deliğinden sızan Havayla ışıkta Farkına varsalar kapatırlar mıydı Bütün belleğimdekileri yok ettim Elektrikli bir aygıtla yaktım Jiletle kazıdım Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini Kül edip savurdU ADIMDAN GAYRISINI BİLMİYORUM Zamanı yiyip bitirdi karanlık Gece yokoldu Güneş çoktan kömürleşmiş Ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü Yabanıl sesler geliyordu derinlerden Ve karanlığı ince bir bıçak gibi yırtıyordu Şaklayan bir kırbaç gibi Acı duvarını aşan bu sesler Madeni bir gürültüye dönüyor Ve yerkabuğunu zorluyordu Sesim yoktu Karanlığın karnında yitirdim sesimi Kör bir kuyuda unutulan yusuftum belki Ama durmadan soruyorlardı Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyi Peygamberler büsbütün hain çıkmışlardı Ama yine de soruyorlar soruyorlar soruyorlardı Adımdan gayrısını bilmiyorum İki şeyi bilmek istiyorum Belki aynı şeyi iki kere bilmek istiyorum Duvarların rengi ne Derimin rengi ne Dokunuyorum duvarlara Parmak uçlarımla Avuçlarımla,dilimle dokunuyorum Duvarların bir rengi vardı Ama hiç bir duvarcının Hiç bir ressamın bu rengi bildiğini sanmam Adı yoktu bu rengin Kimyası yoktu Belki renksizliğin rengiydi bu Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi Adımdan gayrısını bilmiyorum Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum Bedenimde Anahtar deliğinden sızan ölü ışıkta Ellerime bakıyorum Ellerime Sanki bir kadının memelerini hiç okşamamış Sıcaklığını duymamış Ellerim Her dizesi çığlık olan şiirleri yaratmamış sanki Ne beyaz tenliyim artık,ne esmer,ne de kara Cüzzamlının,vebalının bir rengi vardır İrinin bir rengi Ölünün bile bir rengi vardı Ama derimin rengi yoktu Belki çürüyen bir kentin rengi Çürüyen bir dünyanın Adımdan gayrısını bilmiyorum Ayakları üzerinde duramayan kıllı bir yaratıktım Soyumun neye benzediğini unuttum İnsana benziyor diye duymuştum bir vakitler Demekki şimdi maymun halkasında insanlık Adımdan gayrısını bilmiyorum Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum Böcek sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda Oysa kuru bir yaprağı bile Dalından düşürecek gibi değil Bu kör esinti Belki çöle dönmüş toprağa Tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca Çamur gibi bir yağmur damlası Ama toprak bu damlayla çatlatacak Bağrındaki tohumu Çöl bütün vahalarını bu damlayla yeşertecek Genzim yanıyor İnce bir kan şeridi sızıyor dudaklarımdan Kirli Sıcak Ve simsiyah Adımdan gayrısını bilmiyorum Suyum bir litrelik karton süt kutusu içinde Yetmişiki gündür sakındığım Ve hergün ancak bir kere dudaklarımı değdirdiğim Dilimi bir köpek gibi değdirdim Dilin suya dokunuşu Bir süngerin denizi yutuşu yani Bir çölün seraba kesilmesi bir an için Hergün ancak birkere değdiriyorum dudaklarımı suya Dilimi kaçırıyorum artık Sünger bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna Kutuda kalan son bir yudum su Bu bile değildi artık Küstü Öldürdü kendini su SU ÇÜRÜDÜ ADIMDAN GAYRISINI BİLMİYORUM..... Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 BIR SEY HER SEYDIR HER SEY BIR SEY 1 Bir öpüs su içiyor masrapasindan gecenin, her dudak yalnizligimizin pesinde, batik gemileri dirilen günesleriyle göksel baliklarina karsici gelebilir mahalle. Ne güzel ölüler vardi bir vakitler, yüzler, simdi dirilerin bil çaydanligi bos, omuzlari sarkik ceketler içinde, çayirdaki evlerinin gözleri kör, bir adamin boslugunca sirtini denize dönmüs kedileri nokta gibi sedirde, unutulmus bir ani kalintisi gibi uzaktalar içleri yok kutulariyla bas basa. Yeniden uyumali o kusla kanadinin altinda, aktarmali damlayan suyu yavasça oluklarina ruhumuzun, neresini veriyorsak yine orasi, örselemeden, incitmeden. 2 Her sabah bir gül tutarak uyaniyor, her aksam bir sofranin dikeninde uzatiyor saçlarini unutmak için, dislerini biliyor ya da bilmiyor, avuçlari belli ki günese dönmek için, yüregi bir çardaktan sarkabilir. Hep o kapidan girip çikiyoruz, ak evler giyiniyoruz, sofamiz, tasligimiz gel diye sesleniyor kuleden atladigimiz kuleden denizin sesine dogru, bir kent çekiyoruz ardimizda avutulmaz bülbülle kadar hizli. Hep o saraydan görünüyor, bahçesinden, tüm baslangiçlara gebe tek dilenci, üfürülmüs bir saksagan karaltisi gibi elleri nar tanesinde, dudaginda bayiltici son karanfil kokusu, feslegenler, feslegenler. 3 Geri dönmesini, yüz geri etmesini seviyor, seviyor geçtigi yollardan tersine yürümesini, bakiyor eskiden düsürdügü bir çaki otlarin arasinda, uyutuyor agzinda baska bir tadi var, uyaniyor baska bir günes damarlarinda. tas bir simgeymis, yalnizlik tika basa dolu, yapraklarin savrulusu rüzgarda bir umudun suya vuran rengiymis buluttan, bulutsa uçan kusmus memesinden tip tip bütün gece. Kendini bir de rüzgarlarinda bulsa 4 Ah sen en güzel tas, tasken su, suyken kara burçak, yaba, bel, çivi, bütün kapilarin mandali, ipler, serilmis çamasirlar, agizlik, mintan, camdaki saksi, saksiyken bulut, bulutken tesbih, çektigim hali silktigim, yatirdigim, üstüne bindigim, öptügüm, mezarinda yaninda yattigim, yatarken deniz, denizken balik, balikken günes, günesken tarla, tarlayken ev, pencere, pencerede insan basi, kendim, bir baskasi, karanlik duvarda yürüyen akrep, tenekelerle çekilen kuyudan suladigimiz, kirptigimiz, bir sopa diktigimiz yanina, iple baglanan, baglanirken çözülen, çözülürken misina, hepsi bir anda, hepsi bir solukta, hepsi, hepsi, hepsi. 5 Gözlerim degince tarlada misira, bir su akiyor içimden otlar arasi, bir kus uçuyor üstünde yabanil, gözlerim degince kusa, yalayinca tüylerini bir agaç büyüyor boynumda kara yesil, günese bakiyorum, irgatlara bakiyorum, bulutum geçiyor baslarindan salinarak, veriyorum, aliyorum, ögütüyorum, ekmek ediyorum saçta, çöreotu ekiyorum, bebelere, yoksullara, acikanlara Oktay Rifat (Denize Dogru Konusma) Alıntı
Φ BlackWhite Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 Sonsuz özgürlüğümden çaldılar beni, Bir bedene hapsederek yaşamaya mahkum ettiler. Ve unuttum özgürlüğü... Neydim,nasıl yaşardım doğmadan önce? Ne yazık hatırlamıyorum. Nasıl ikna ettiler beni yaşamaya? Ben hırçın bir cenindim,kızdığında rahmini bile terk edebilen. Yağmur yağıyor oysa ben baharı severim. Ama bahar geçmiş,ben fark etmedim. İçim hüzünlüydü hep. Sert,soğuk,hırçın kış rüzgarları gibi estim yalnızlığımın sokaklarında Buz gibi oldu ellerim,kendim bile acı duydum kızgınlığımdan. Kendi çığlıklarım göz yaşlarımı parçaladı. Duruldum mu artık? Yoksa derman mı kalmadı yüreğimde? Ben alışkın değilim böyle suskun gecelere,bilmiyorsunuzdur belki ama hep ağlardım. Ne oldu bana? Bembeyaz güller açardı önceden içimde ama dikenleri yüreğime battı Ve sevgilerim kanlara bulandı birer birer. Denizler,okyanuslar boyu estim ama acım dinmedi. Sonsuz papatya tarlaları vardı ve ben hırçınlığımın acısını onlardan çıkardım. Kalplerini kırdım belki ama kendimce haklıydım,ben istemedim doğmayı. Akşam sefaları gibi hep akşama,karanlığa açtım yapraklarımı. Ama ben istemedim,onlar çaldı beni sonsuz sevgiler diyarından ve ben bir daha hiç bulamadım o gizli kapıyı,girdapların arasından özgürlüğe açılan. Pişmanlıklar özgürlüğü kısıtlar. Hep korkudur acılar. Korku öfkeye açılır ve öfke nefrete, nefretse acıya... Neden sevgiye çıkmaz bütün yollar? Ve neden,neden ben seçildim bir kış sabahı doğmak için? Sormadılar bana,oysa ben baharı severdim... Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2006 AY DÜŞÜNCE ay düşünce denize seni hatırlarım ince ince yağan yağmur, iskeleye yanaşan vapur haydarpaşa garı seni hatırlarım ay düşünce denize kalbim çarpar, telaşlı bir kuş olur, siyahlar içinde bir kadın ve yakasında ipiri kırmızı bir gül seni hatırlarım ay düşünce denize söylenmemiş sessiz bir şarkıydım, tozup giden bir ilk kar solgun begonya kalkmak üzere bir tren seni hatırlarım Behçet Aysan... Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 De gülüm de gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim istanbul darmadağın olacak, saçlarım darmadağın. Hepsi, darmadağın! üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte, ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm hem de çelikten toprağını dele dele hayatın! de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir sevgi, bitmiştir güven! güven bana gülüm! sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm! göreceksin gülüm! Bekle! hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere hainlere, ezilmelere alışacak.. göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki işte o vakit bana-doğrudur!- şair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak! bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var, sokaklar var, kediler! inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize! ölüm inananlar için sessizce kara kapli kitaplardan çıkartılacak.. göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin! artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak! Küçük İskender Alıntı
Φ zeynep* Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 Alın Yazımla Dövdüğüm Kalp atışım kadar gerçek, çok yakınsın Gökkuşağı gibi sıcak, renkli, lakin; Ulaşılmayan, tutulmayan, yaşanmayan ………………….…../yaşanamayansın. Kartanesi gibi yıllardır biriktirdim içimde, Sıcak teninle, kokunla büyüdü arzularım. Can ne ferman dinler özümde, dizemde Hasretle vuslatını bekler saran kollarım. Tam sevdamız doldurdu derken miadını, Pembe rüyalarımda yaşayıp sayıkladım adını, Her ne kadar kokunu çeksem de, özledim tadını. Benliğimde aşk acısının naraları çınlasa da, Çare bulamadım sensizliği yakıp yıkmaya, Alın yazımla dövdüğüm ukdem, can parçamsın. Emaneti teslim ettin yaz günü bir erkeğe, Sabırla girecektik, telli duvaklı gerdeğe, Gerçeklerin baskın çıktı, sevdalı gerçeğe, Yüreğimde can acısının yaraları varolsa da, Söz geçiremedim gönlüme, bağırıp çağırdım. Gönül gözümle gördüğüm hülyam, muradımsın. Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 Geri Gelen Mektup Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı. Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu! Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu! Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı. Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler, Tek bendeki volkanları söndürse denizler! Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil' İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum. Mehtaplı yüzün melekleri'li kıskandırıyordur. En hisli şiirden de örülmez bu güzellik. Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur; Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik... Hüseyin Nihal Atsız Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2006 girdiler kapılardan girdiler pencerelerden mektuplardan kitaplardan telefonlardan girdiler kirlettiler ve gecemizi girdiler ağrıttılar ve gündüzümüzü işimize saygımızı Ölümüze acımızı sayrı yatağımızı Özlemlere sevgilere sular gibi akışımızı kıyımlara kıranlara türkü türkü bakışımızı gözgözelik dizdizelik şu hancı dünyamızı girdiler kirlettiler insan onurumuzu insan yüzü güzeldir çirkindi bunlarınki insan yüzü sıcaktır soğuktu bunlarınki elleri el değildi eli andırıyordu gözleri göz gibiydi bakışsızdılar göğse benzer bir kafesti taşıdıkları içinde yürek yoktu kapıların arkasında emeklememiş beşiklere belenmemişlerdi karda tipide ev dediğin duvar kapı pencere saygıya gerek yoktu girdiler akşam sofralarında evlerimize yoksul sabah çaylarında girdiler girdiler öpüşürken kuytuda okşarken saçlarını çocuğumuzun avutmaya çalışırken acılımızı duyumsarken sevincini insan oluşumuzun girdiler bağlarken mektubumuzu dertleşirken kapısında kırkıncı odamızın girdiler evlerimize en ağrıtan yerinde bir özlem türküsünün bunalmış bir kahkahanın ortayerinde taş gibi yorgunluğunda bir güzelim düşün Ölümcül sayrılıkta umarsız yalnızlıkta kağıttan kayıklar yüzdürürken geçmiş sularımızda uçurtmalar salarken umut göklerimize kucaklarken dostlarımızı telefonlarda girdiler evlerimize çirkindiler korkaktılar yarınsızdılar geldiler itilerek girdiler irkilerek kararttılar gecemizi Isırdılar karanlıkta kanattılar türkümüzü kırdılar çiçekli dallarımızı tükürdüler içine ekmeğimizin ağrıttılar ağrımızı ağrıttılar vatan vatan ağrıttılar dünya dunya ve çekip gittiler kanlı izler bırakarak göğümüzün merdivenlerinde yoktu yarınları onların çünkü onlar suç taşıyan sandık gibi karanlıktılar HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2006 SENDEN ÖNCESİ YOKTU Bütün bu sürekli arayışlar neden bilir misin Neden bu durup durup isyan etmeler Allaha Bu aldanmalar, yıkılmalar, bu sonsuz çalkanış Hep sana yaklaşmak için, biraz daha biraz daha Seni bulmak yılgın, yıkık gecelerden sonra Sana çıkmak merdivenlerden nefes nefes Belki ben yalnız senin güzelliğinde çirkinim Hiç solmasa güzelliğin, böyle hiç bitmese Yanmak var sana yaklaştıkça biliyorum Yok olmak var, kahrolmak var, kül olmak var Öyle bakma gözlerime bakma artık ölüyorum Yaşamanın ta kendisi oysa bu ölmek değil Gözlerim gözlerinden başkasını unuttu Sen yoksan o yokluktur, senden öncesi yoktu. ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2006 Ya Sensizlik Ölmekse Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle değildim Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde Sensizligi bu türlü benim kadar kim bilir Akşam karanlıgında herkes gider o gelir En sevdigim çiçekler çürümüş ellerinde Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü. . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 Ak Düstü Saçlarina Belki ak düstü saçlarina Belki sevmekten yorgunsun Sevgiden yoksun Belki eski bir plakla Maziye yaniyorsun Haklisin Hayat eskisi kadar avans vermiyor Kosar adim yasamaktan yorgunsun Umutlarin gülmüyor artik yüzüne Fallarda bile çikmaz oldu mutluluk Ömür geçip gidiyor mu ne! Neresinden yakalasak hayati, neresinden Biliyorum Sende artik bos verdin, biraktin kendini Hiç kimse anlamadi seni Sevemedi oldugun gibi Denize birakilmis istiridyedeki inci tanesi Ve anasindan ayrilmis bir çocuk kadar yalniz sin Oysa..! Ne umutlarin vardi senin, ne hayallerin Kimselerin göremedigi düslerin vardi hani Onlari hangi zalim sevgilide biraktin Bak! Genç yasinda ak düstü saçlarina Yorgunsun sevmekten, sevgiden yoksun Hayli zaman oldu sesini duymayali Gizli gizli mektup yazmayali çok oldu Kapanmis bir telefonda kaldi yasaklarin Ve sevinçlerin Pismanligin zaman zaman Yarim yamalak yasanmisligin Her seye ragmen sevmek güzeldi Güzel di dalip dalip gitmek uzaklara Umut etmek beklemek çok güzeldi Hiç kimseye güvenmiyorsun artik Kimseye dönemezsin sirtini Oysa ne çok dostun vardi senin, ne çok arkadasin Gecelerce gezdigin, sabahladigin Çare aradigin dertlerine Hani elli gram leblebiyle iki kisi bir büyügü devirdiginiz Dostun vardi senin arkadasin Ve paran vardi paylastigin Simdi gücüne gidiyor aranip sorulmamak Bir selam bile gönderenin yok Hep yollarda gözlerin Artik bekleme Herkes yari yolda koyup ta gitti seni Çok geç anladin yalan oldugunu sevmelerin Sevilmenin ise bir talan Görmek istemedin sirtindaki hançeri Koynundaki yilani besledin Kendini kandirdin hep Ihanetin yagmuruyla islandin Kimse farketmesede erken yaslandin Simdi uzaklarda hüzzam bir sarkidir Seni aglatan yanlizligin kiyisinda Ve eski fotoraflar Yazik çok geç artik Maziye bir bakiver Neler neler biraktin Ak düstü saçlarina Sevmekten yorgunsun Sevgiden yoksun Simdi eski bir plakla Geçmise yaniyorsun Sebnem Kisaparmak az önce Radyodan dinledim Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 Unutamıyorum Unut demek kolay gel bana sor bir de, Unutamıyorum işte unutamıyorum, Birşey var şuramda beni kahreden, Şuramda tam yüreğimin üstünde, Çakılı duran birşey var, Elimde değil söküp atamıyorum. Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere, Kimi görsem biraz sana benziyor, Seni hatırlatıyor şu bulut, şu gökyüzü, Şu kayalıkları döven deniz, Şu hüzünlü melodi, şu napoliten şarkı, Bir zamanlar beraber dinlediğimiz. Boyuna seni düşünüyorum durmadan usanmadan, Şimdi diyorum o ne yapıyor acaba, O güzelim gözleri kime bakıyor, O canım elleri nerde, Oysa günler o günler değil, Ve kalan şimdi sadece özlemin gecelerde. Durup durup seni büyütüyorum içimde, Seninle acılar büyütüyorum, Yeni yeni kederler büyütüyorum dayanılmaz, Kirli sular yürütüyor iliklerime, Bir zehir karışıyor kanıma anlıyor musun. Bir daha görsem seni diyorum bir daha görsem, Birgün olsun bir dakika olsun, Unut demek kolay,gel bana sor bir de, Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum. Dilimin ucunda sen, Başımın içinde sen, Kader misin,ecel misin nesin sen, Unutamıyorum işte unutamıyorum. . Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ kocbay Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 ANLADIM Kİ Bir tek seninle kalacak askim Bunu boyle bil inan bana sende Kalbim kaniyor elimde degil Icim yaniyor sensizlik ilac degil Gecelerim gunduzlerim hepsenle Anladimki kaderim yazilmis benim senle Askimla dile gelip dussemde Umurumda degil aklim sende Bir gunah belki bunu soylesemde Katlanirim ben gonlum bir sende Bunu boyle bil inan bana sende Anladimki Kaderim yazilmis benim senle.... Ahmet yilmam Alıntı
Φ kocbay Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 23 Ocak , 2006 a$k Ask Ask sevdiginden ayri kalinca, Canina kiymak degildir. Ask sevdiginden ayri kalinca, Onun icin ömür boyu göz yasi dökmek degildir. Ask sevdiginden ayri kalinca, Hayatin sonu degildir. Ask sevdiginden ayri kalinca, Asksizlik degildir! Ask onu onsuz yasatmaktir bazen. Bazen onu düsünüp aglamaktir mutluluktan. Ask görmeden yüzünü, duymadan sesini sevmektir. Ask ona dokunmadan onu hissetmektir. Ask onunla yasadiginiz güzellikleri düsünürken gülmektir. Ask karsilik beklemeden sevmektir. Ask ayrilinca Asktir ASLINDA! Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2006 Ah!...Ulan!... Ah!... İnsan içinde..... Yalnızlığın sağnaklarında.. Dertlerin sellerinde boğulmuşuz. Farkında olmadan Kalabalığın ortasında TENHALARDA KALMIŞ İçimize akmışız... AH!..ULAN!AH!.... Doğrular içinde... Yalanların taaruzunda kalmış.. İhanetlerin çirkefliğinde...Kaybolmuşuz.. Dikkat!..etmeden..bilmeden, Şerefsizlere,kitapsızlara kalmış... Yüreğimize zehir akıtmışız.. BATMIŞIZ....BATMIŞ... AH!..ULAN!..AH!... Allahsız...Kitapsızlar!... Fani dünyada Güzellikler içinde Vicdansızlar tarafından yağmalanmışız.. Duygusuzların...ruhsuzluğunda...SİLİNMİŞİZ.. İNANMIŞIZ..ÖĞRENMEDEN.. VE.... ORTA YERDE KALAKALMIŞIZ Kimseye üf!..etmeden... Tüm benliğimizi paramparça etmiş Bile bile kendimizi yakmışız..YAKMIŞ... AH!..ULAN!..AH!... Murat İnce Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2006 BULUSMAK UZERE Diyelim yagmura tutuldun bir gun Bardaktan bosanircasina yagiyor mubarek Obur yanda gunes kendi keyfinde Ne de olsa yaz yagmuru Piril piril dusuyor damlalar Eteklerin uca uca bir kosudur kopardin Dar attin kendini karsi evin sundurmasina Iste o evin kapisinda bulacaksin beni Diyelim icin cekti bir sabah vakti Erkenden denize gireyim dedin Kulac attikca sen Patia carsaflar gibi yirtiliyor su ortadan Ege Denizi bu efendi deniz Seslenmiyor Derken bi de dibe dalayim diyorsun Icine cil cil kosusan baliklar Lapinalar gumusler var ya Eylim eylim salinan yosunlar Onlarin arasinda bulacaksin beni Diyelim sapina kadar sair bir herif cikmis ortaya Cakmak cakmak gozleri Meydan ta Tsim ya Beyazit meydani Herkes orda sen de ordasin Harif bizden soz ediyor bu ulkenin cocuklarindan Yuruyelim arkadaslar diyor yuruyelim Ozgurluge mutluluga dogru Her isin basinda sevgi diyor Gozlerin yagmurdan sonra yapraklarin yesili Bi de basini ceviriyorsun ki Yaninda ben varim. Can YÜCEL Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2006 Nerdesin Geceleyin bir ses böler uykumu Icim ürpermeyle dolar, nerdesin Ariyorum yillar varki ben onu Asigim beni cagiran bu sesin Gün olur surünür beni derbeder Bu ses rüzgarlara karisir gider Gün olur pesinden yürür beraber Ansisin haykirir bana, nerdesin Bütün sevgileri atip icimden Varligimi yalniz ona verdim ben El verirki bir gün bana derinden Ta derinden birgün bana, gel desin Cihan Unal/ Siir kasetinden Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 25 Ocak , 2006 DOSTLUK Biz haber etmeden haberimizi alırsın, yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin. Gözümüzün dilinden anlar, elimizin sırrını bilirsin. Namuslu bir kitap gibi güler, alnımızın terini silersin. O gider, bu gider, şu gider, dostluk, sen yanı başımızda kalırsın NAZIM HİKMET RAN Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2006 Yürek çağrısı Acılı yağmurlarla düşmüşüm yere Tatlı su göllerine akamıyorum Yüzüm yüreğim deprem dalgası Bu gül kıyımlarına bakamıyorum Her sevi bir turkudur bağrımda Her öfke bir ağıt Ağıtlar kuşatmış dört yanımı Kendi türkülerimi haykıramıyorum Şarkılarla bezeniyor ufuklar Yüreğim patlıyor dağbaşlarında Yüreğim Sancımı duyar mısın yaralarında Kuş seslerinde yas nağmeleri Şarkılar sabır ve çile makamında Mendilimde öfke çıkınımda bilinç Uykusuz kalır mısın kitaplarıma Dudaklarımda hüzün Avucçarımda sevinç Kulak verir misin çığlıklarıma Dağları aşarak gelmişim sana Demir kapıları kırarak Işık olur musun karanlıklarıma İsterim ki senden Yaylalarda otlak olasın Ovalarda ırmak olasın Yayılasın göğsümün kırlarına Sarasın beni sarasın Dallarını sevdası düşmüş toprağa Olgun meyvelere hasret gençliğimiz Zamanın billur cağlayanı Gürül gürül akarken avuçlarımızda Bir damla yağmur adına Yakarmış dağbaşlarında yüreğimiz Gökyüzünde sanılmış bütün yaşam Gökyüzüne çivilenmiş ellerimiz Ateşler yine parlıyor dağlarda Dolular yine kırıyor çiçekleri Gecenin karnına inerken şafağın tekmeleri Bulutları delen ışıklar Ezik ve kinli Aydınlık iri Sanki kocaları işkencede kadın gözleri Nasıl kapanır bu kanayan yara Nasıl anlatılır ki sana bu hal Terimde tuz gözyaşımda bal Bağdaş kurar mısın soframa Gözlerimde umut yüreğimde aşk Ölümleri boşlayıp düşer misin sevdama İsterim ki senden İnancıma aşık olasın Zindanıma ışık olasın Yürüyesin gönlümün yollarına Sorasın beni sorasın İnce kabukları zorlanıyor zamanın Gelecek damlıyor yorgun havuzlara Damlalarla yılların gelin yüzü Suların üstünde koskoca bir cağ Umutlar sığmaz oluyor alanlara Baharda gazel dökme bahçelerime Ben yaşamayı bilmez miyim Çocuklarım okul yollarında Okullarım sabah kollarında Sanki güzellikleri görmez miyim Papatya beyazlığında ölüm sarısı Karanfil kıvrımlarında kan Bu çicekler uğruna ölmez miyim De gülüm ben seni sevmez miyim Bahar değil acı yükleniyor dallarıma Yapraklarımda ayrılık Meyvelerimde gurbet Vuslat olup gelir misin kollarıma Ellerimde kiş saçlarımda kar Cemre olup düşer misin toprağıma İsterim ki senden Yılgınlıkta inanç olasın Zulme karşı direnç olasın Gömülesin aşkımın sularına Göresin beni göresin Göresin ki destan edesin Söyleyesin dillerden dillere Bir türkünün dizelerinde Bir kavalın nağmelerinde Alıp başını gidesin Bağrı yanık yeller üstünde Güneşin rengiyle düşesin ufuklarıma Kırasın karanlıklarımı kırasın Adnan Yücel Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 26 Ocak , 2006 Aşk Bitti Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Uzun bir hastalık gibi Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi Bitti. Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim Belki bir yağmur yağar akşama doğru Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım Aşk da bitti diyordu ya bir şair Aşk bitti işte tam da öyle Ahmet Telli Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 27 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 27 Ocak , 2006 Ağustos şiiri yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek beterin beteri var diyenlere inanmıyorum hep böylesi havalar besler fırtınaları korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek duymazdım durgun suların bezgin türkülerini alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı bu rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım geri dönsem bile ben artık o ben olmıyacağım yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmiyecek ben mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim beş numara lamba kederi var mısralarımda benim yitirmişim yıldız ışığında dost çizgileri deli çizgi gözlerimi kör etmiş kör etmiş kör etmiş göçmüş kıtalar üstünde kuşlar dönüyor garipsi çığlıkçığlığa kuşlar dönüyor evcil ve tedirgin gökmavisi bir türkü dolanmış yüreceğime selsele yolculuklar tütüyor gözlerimde-neyleyim insan demişim kitap yüzlü insanlar demişim gidemiyorum kaderim kaderleri demişim alı'nın kızı sen olmasan ben böyle uysal değildim böyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim bir yangınsonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmiyecek yılandere ölüler yatağı helalim ölüler katran mazot bidonları paslı putreller kargalar üşüşmüş ahmedo'mun ellerine kargalar ahmedo'mun düşlerine yılan çiyan doluşmuş garipler mezarlığı doymamışlar dünyası yıkılası karakuşak kurudere sırtları ahmedo'm bir yaz bulutu bir varmış bir yokmuş fenerler titreşiyor bıçaklanmış türkülerin gözbebeklerinde vinçler beni balçık gibi akşamlara bindiriyorlar sen olmasan şu sabahlar olmasa şu benim büyük büyük susamışlığım bu mızmız takvimi bir solukta susturacağım yılandere ölüler yatağı helalim ölüler rüzgar gibi bir ağustos geçti ellerimizden meyvalar bizi balrengi günahlara çağırıyorlar biryanda yaşanmamış günlerin hırsı biryanda boşa geçen gecelerin acısı malum o dramın en güzel perdesindeydik ağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı göçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik duracak vaktimiz yoktu bitmiştik her gören didik didik bizi denetliyordu biz kendi derdimize düşmüştük orda da akşamlar olacak allı'nın kızı kanlı mendil gibi ağustos akşamları şu benim çektiklerimi görmiyeceksin belki yanında başkaları olacak belki düşlerine bile girmiyeceğim gün oldu acıların şiirini yaşadım gün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım bana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı ne diye gurbet gibi mısralarıma sindin dokunsan parmaklarıma tutuşacağım yine ağustos gelse elele versek sen anandan kaçsan ben yalnızlığımdan yeni yoldan sazanlı çaydan geçsek güneşin bahçeleri emzirdiği saatta susamışlar aşkına, kandım diyesi uzun uzun öpüşsek yine ağustos gelse kovulsak cennetimize şantiye hiç durmadan ötse bağırsa lazoğlu büyükharflerle sövse işçilerine damlarda kaysı yarsalar rumeli göçmenleri dillerini sevdiğim kıvırcık dillerini, ıssız bahçelerden geçsek unutulmuş sokaklardan çocuklar mavi mavi gülüşüp kaçışsalar bir masal dinler gibi sessizliği dinlesek kendimizi dinlesek köklerin çığlığını seni kollarıma alsam, yine yumsan gözlerini yine kapışılsa yavrum, batan şehrin hazineleri biz yine kendi derdimize düşsek yere batan şehrin tek yalnızıyım yüzyılın ağrısını anlıyarak çekiyorum ekmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler tepmişim rahatımı boynubükük mutluluğumu yaşıyorsam erkekçe yaşıyorum istemem sarmasın yumuşak duygular susuzluğumu geceler bıçak bıçak böğrümde yatsın uyusun kaderim kaderleri demişim allı'nın kızı ellerimi kemirmekten memnunum düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz en güzel günlerinde gençliğimizin ölümden ötesini aklım almıyor beterin beteri var diyenlere inanmıyorum istesek cenneti kurtarabiliriz. ben bir ışık için tepmişim rahatımı ellerimi kemirmekten memnunum bu güleç yüzlülerin bu acı türkülerini bu yoksul yerleri anlıyarak seviyorum delice anlıyarak allı'nın kızı (temmuz bildirisi) Hasan Hüseyin Korkmazgil Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 28 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 28 Ocak , 2006 Tutuklu Tutsak olacağını bilerek yine bu sabah demirparmaklıktan içeri usulca sızdı güneş Yasaklanınca görüş gününde çiçek getirilmesi arka duvarın dibinde sarmaşık tohumu dikmiş annem Oysa el bile sallayamamıştım ona kuyrukta saatlerce bekleyip doldurduğu içme suyunu dökerken ardıma Sunay Akın Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2006 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2006 ÖZ DE SARARIR Olur, aramam seni ve kimseyi Anıları pas tadında bırakırım Konuşacak ne kaldıysa kalsın Susmaktır birşeylere saygılı kılan Ayrılık da bir olanaktır bilirsin İnce bir sis, bir hüzün örtüsü Dumanlı bir ıslık yakışır şimdi Dudaklarıma, bırakıp giderim Söz / de sararır biterken bir aşk Kediye iyi bak çiçekleri sula Diyorsam da aldırma sözlerime Alışkanlık işte başka birşey değil Söz / de sararır biterken bir aşk AHMET TELLİ Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.