Zehir Hafiye tarafından postalanan herşey
-
Kediler hakkında doğru bilinen yanlışlar
'' Yarım kısırlaştırmak '' sorunu çözüyor dostum. Yani, ameliyat sonrası yumurtalıkların biri alınıp diğeri sayesinde çiftleşme güdüsü devam ederken, rahim alındığı için yavrulamanın artık mümkün olmadığı tür. Yoksa, bir iken 1 senede 15'e, iki senede 75'e çıkabiliyor kedi sayısı, tabii iyi bakılıp ölen olmadığında...
-
AĞLAYABİLMEK İYİ BİR ÖZELLİKTİR.
Hayat acımasız gerçekten
-
lütfen.......
lütfen arkalara doğru ilerleyelim...
-
EVET & HAYIR..
Hayır! Sana sorduğum soruya cevap vermeni bekliyorum : '' söyle, malları nereye sakladın ? ''
-
evlenmek istiyoruz yardımcı olun
Zehir Hafiye şurada cevap verdi: cadi1985 başlık Yardım - Gönüllü Yardım - Okul - Dernek - Yardım Kuruluşları'' düğün yardımı ''ndan sen ne anlıyorsun dostum? Hayır, vermeyeceksen dükkanın önünü kapama bari.
-
Amerika'nın yeni rakibi Türkiye
''İki ülke '' derken ben herhangi iki ülkeyi kastetmiştim. Yoksa, o dediğin türde bir savaş yaşanıyor ülkemizde halihazırda. Diğer ülkelerle savaşları belli ama Türkiye ile gerçek anlamda bir savaşta, ne olursa olsun, onlarla kıyaslanmayacak kadar karizmayı fena çizdirir ABD...
-
Osman Pamukoğlu kaza geçirdi
Zamanında, ANAP'lı bakan Adnan Kahveci de buna benzer bir kaza sonucu ölmüştü. Ters yola girmiş, kaza yapmıştı. Kazanın oluş şekli çok konuşulmuş, şüpheli bir ölüm olarak kalmıştı zihinlerde.
-
ŞEMDINLI'DE ASKERI BIRLIGE SALDIRI
Apo idam edilseydi doğru mu olurdu ve terör AKP döneminde '' hortlamaz mıydı '' ? Tamam sorgula, güzel, de...konunun özü bu değil. Aşağıdaki cümlelerinde sanki, Apo idam edilmeliydi, edilmediği için bugün terör bu boyuta geldi gibi bir şey söylediğini anlıyorum ben. İdam edilseydi asıl kahraman o zaman olurdu. O posterleri taşıyan Kürtlerin yüzde kaçı ? Kör ölür badem gözlü olur bilirsin. Yukarıdaki sorumun cevabını vereyim hemen. Apo idam edilseydi terör daha beter ve daha önce '' hortlardı ''. O dönem devlet ile görüşmesinin sebebi şimdiki gibi '' Apo'nun çözüm planı'' nı vermek için miydi yoksa '' İmralı Bülbülü '' adını hakedecek açıklamalar, itiraflarda bulunmak için miydi bunu da sorayım ben sana, sen cevapla.
-
VEDA
Ya şaşırdım şimdi. Daha bana yazdığın iletiyi yeni cevaplamıştım. ÖM'ni gördüm ve akabinde bu başlığı. Senin gibi kaliteli ve sıkı tartışan bir arkadaşın bu forumdan gitmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Yazdığım en son iletide biraz fazla yüklendim sana ama değiştirmeyi düşünmüyorum. Belki, foruma dönmen için motive eder yazdıklarım diye. Gerekirse kampanya başlatacağım, bu konuda kararlıyım. Yok öyle bırakıp gitmek! '' Geç buldum, çabuk kaybettim '' şarkısını söyletme bana... Ne var ya, bu forum sadece, kendini bu şekilde kısıtlamanın özel sebepleri olsa da ben anlayamıyorum. Saygı duyuyorum kararına ama....olmadı yani, üzüldüm gerçekten.
-
İSRAİL KATLİAMI
Bu tanımları ben mi yapmışım yoksa varolan tanımların gerçekliği bu mu ? Semavi dinlerin ve mezheplerin türüne göre laiklik tipleri tanımlamış mıyım ? Sekülerizm, Laikliği de kapsayan çok geniş bir akım değildir. Bu tanımlar birbirinden bağımsız gelişmiştir. Ama Sekülerizm kavramının siyasi boyutu Seküler devlet tanımı ile ilişkilendirilir. En geniş anlamıyla Laiklik kavramının tarihsel gelişiminde, Protestanlığın yaygın olduğu ülkeler ile, Katolikliğin yaygın olduğu devletlerdeki uygulama ve anlayış bakımından aralarında bir nüans oluşmuştur. Başka bir deyişle, Laiklik, devleti ilgilendiren siyasi ve hukuki bir kavram olarak, 16.yy'dan itibaren anlam genişlemesine uğratılarak devletin tutumu ile ilgili bir kavram haline getirilmiştir. Sekülarizm ise 17-18 yy.'larda gelişen, en geniş anlamıyla dünya işlerindeki tutumla ilgili felsefi bir akımdır. Konuyu marjinal bir örneği baz alarak, yanlış bir yaklaşımla ele almışsın. Ne demişsin dostum ? ''protestan muhafakarlarlar '' ABD'de son zamanlarda gelişen ve Luther'in ''Evangelistik kilise hareketi '' ile alakası olmayan bir mezhebin varlığına ve yaygın değil ( yaklaşık % 25 ) ama Cumhuriyetçilerin iktidarında etkin olmasına dayanarak, Protestanlıkta dini ilkelerinin devlet yönetimi üzerinde etkili olmak iddiası var diyebilir miyiz ? K.Avrupa ülkelerinde, Almanya'da, İngiltere'de var mı böyle bir anlayış ? Lutheryanizm'de, Kalvinizm'de, Anglikanizm'de böyle bir anlayış olduğunu gösterebilir misin bana ? Dostum, Batı'da bu konu Hristiyanlık mezheplerinin öznel yapısıyla, dini anlayış biçimleri ile ilgilidir. Protestanlık, Almanya'da daha Seküler devlet kavramı ortaya çıkmadan,16.yy'da, Kilisenin, Papa'nın, Ruhban sınıfının otoritesine karşı çıkan rahipler Luther ve Calvin'nin başlattıkları Reform hareketi ile ortaya çıkmıştır. Protestanlık ile, İncil'in tek kaynak tanınması ve rahiplere, papazlara ihtiyaç olmadan okunabilmesi için ulusal dillere çevrilmesi, rahip otoritesinin Tanrı otoritesi ile bir tutulmaması ve dolayısıyla yönetim erkinden uzaklaştırılması gerekliliği, dini inançları kişisel düzeyde yaşamak gerekliliği gibi bir çok '' anlayış reformu '' yapılmıştır. Tabi bu anlayışın gelişimi burjuvazinin gelişimi, milletleşme süreci, daha sonrasında aydınlanma dönemi fikirleri ile de bağlantılıdır. Protestanlığın yayıldığı ülkelerde, aydınlanma çağında Protestanlıkla örtüşen ( Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya verin- Luka İncili, 20/25 ), dünyevi işlerde dini dışarda bırakarak dünyevi yaşama tarzı fikri, doğal olarak Seküler devlet anlayışını getirmiştir. Aslında, Anglikanlık da, Protestanlığın dışında olup, çıkış itibariyle biraz daha farklı bir gelişim göstermişse de, Katolikliğin reforme edilmiş halidir. Fransa, İtalya gibi Katolikliğin yaygın olduğu ülkelerde ise, Krallar veya İmpartorlarla yönetim erkini paylaşan, bir bakıma elinde bulunduran Ruhban sınıfına başkaldırıya din adamları değil, burjuva sınıfı ve aydınlar önderlik ederek yönetimi ele geçirdiği, özgürlük, eşitlik, adalet kavramları ile birlikte egemenliğin halka ait olduğu fikri kabul edildiği için, ruhban olmayan yani halka ait anlamı olan latince Laikos kavramı anlam değişmesine uğramış ve ancak 3.Cumhuriyetle birlikte, özgürlük, eşitlik, adalet kavramları ile birlikte egemenliğin halka ait olduğu fikrinin yaygınlaşması sonucu ruhban sınıfının tahakkümünün son bulması dışında şiddetli laiklik talebi olmasa bile toplumun razı olduğu din ve devlet işlerinin ayrılması kavramı, Laisizm'le ifade edilmeye başlanmıştır. Bu kavram Anayasaya ise, ancak 5.Cumhuriyetle yani 1958 senesinde girmiştir. Bu süreçte, bu gibi ülkelerde, din, devletin kontrolü altına girmiştir ve belki de meyvesini Katoliklikte yapılan ulusal dilde ayin yapma özgürlüğü gibi bazı küçük reformizasyonlarla vermiştir. Türkiye'ye gelirsek, Laiklikliğin, Protestanlığın geliştiği ülkelerdeki gibi toplumun şiddetli talebiyle olamayacağı aşikardı. Ama Fransa'daki gibi özgürlük, eşitlik, adalet kavramları ile birlikte egemenliğin halka ait olduğu fikrini savunan bir burjuvazi de yoktu ortada. Başta Atatürk, İnönü olmak üzere yönetimi ele geçiren asker kökenli aydın sınıf, Laik devleti, karakter olarak Katolik ülkelerdeki gibi kurdu. Diyanetle, Sünni mezhebi kontrol altına aldı. Ama nihai hedef olarak da Protestan ülkelerdeki gibi bir felsefi sekülarizmi yerleştirmek için Diyanet bünyesinde Sünni mezhep '' anlayışında '' ( dikkat İslam dinini demiyorum ), Kuran'ın ulusal dile çevrilmesi, tefsiri, Türkçe ezan gibi reforme edici çalışmalar yaptı. Dostum, karıştırdığın nokta şu; ruhban sınıfının egemenliğine karşı olmak ayrı bir şeydir, çıkarılacak kanuna kaynak teşkil eden olgunun herkesin üzerinde ittifak sağladığı dini yoruma göre hükümlerin olması ayrı bir şeydir ve çıkarılacak kanuna kaynak teşkil eden olgulardan birisinin, herkesin üzerinde ittifak sağladığı dini yoruma göre hükümlere göre de uygun olması ayrı bir şeydir. Örneğin, adam öldürmek hem dinsel hem de seküler yaklaşım açısından cezalandırılması gereken bir davranıştır. İrlanda'nın '' kürtaj yasağımızı kaldırmayız '' tavrının kaynağını bilmiyorum. Bildiğim ise, Anayasasında yazmasa bile İrlanda'nın laik bir devlet olduğu. Fransa'da, Katolik mezhebine artık inanmadıkları için mi papazların ölüsünü sokaklarda sürükledi, kiliseleri basıp ateşe verdi, psikoposları, kardinalleri giyotine götürdü insanlar ? Hayır, Fransızların çoğu yine Katoliktiler ihtilal sonrası da,şimdi de. Bunun sebebi Fransa'da, Kilise'nin baskısından kurtulma fikri, Almanya'dakinden farklı olarak,din adamlarından değil, aydınlardan çıkmıştır. Mesele laikliğin uygulandığı ülkenin aydınlarının, Katolik ülkelerde olduğu gibi aydınlanma çağı dönemi fikirlerini ne derece halka benimsetebildiği ile veya Protestan ülkelerde olduğu gibi din adamlarının, o dinin kaynaklarına dayanarak, o dini anlayışa, yoruma ilişkin eleştirel yaklaşımlarının halkta ne derece taraftar bulduğuyla ilgili dostum. Laikliğin uygulandığı ülkenin aydınları, Katolik ülkelerde olduğu gibi aydınlanma çağı dönemi fikirlerini halka benimsetebilmişse, senin dediğin gibi toplumun dini kurumların etkisiyle dinsel bir rejim talebine sarılmayacağını bilirsiniz. Yok, Türkiye'de olduğu gibi bu fikirler henüz benimsenmemişse, Protestan ülkelerde olduğu gibi din adamlarının, o dinin kaynaklarına dayanarak, o dini anlayışa, yoruma ilişkin eleştirel yaklaşımlarının halka benimsetilmesi de önem kazanır. Diyanet, hem tarikatların din ile istismar edebileceği bir toplumda yaşadığımız için gerekliydi hem de sünni mezhep anlayışının reforme edilmesi gerektiği nedeniyle gerekliydi. O nedenle, Atatürk Diyanet'i kurup bırakmadı, Diyanetle, Sünni mezhebi kontrol altına aldı ama nihai hedef olarak da, aydınlanma düşüncesini yerleştirmek için mücadele ederken, Protestan ülkelerdeki gibi bir felsefi sekülarizmi yerleştirmek için de, Diyanet bünyesinde, Sünni mezhep '' anlayışını '' ( dikkat İslam dinini demiyorum ), Kuran'ın ulusal dile çevrilmesi, tefsiri, Türkçe ezan gibi reforme edici çalışmalar da yaptırdı. Bu arada forumu takip ettiğimden beri sende bazen gözlemlediğim, asıl tartışılan konunun özünü bırakıp, yan konuları tartışmak tavrı yine devreye girmiş. Asıl tartışılan konu, Atatürk'ün Alevilere haksızlık yapıp yapmadığı, onları Sünnileştirmek gibi bir amacı olup olmadığı, Alevilerin haklarını garanti altına alıp almadığı, bugünkü Diyanet'in yapısının laikliğe uygun olup olmadığı. Bunlarla ilgili bir düşünce görebiliyor muyuz ? Hayır. Yazdıklarından ne anlamam gerekir şimdi, Dominik rümuzlu arkadaş haklı mıydı ?
-
“EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Onu okuduğum için sormuşştum zaten. 2001 krizinin etkisi hiç yoktur dimi ?
-
“EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Onu diyorum işte, 2002'de MHP'nin baraj altında kalmasında terörün sıfırlanmasının hiç etkisi yoktur dimi ?
-
Amerika'nın yeni rakibi Türkiye
İki ülke arasında savaş çıkabilmesi için, evvela ekonomik çıkarlarının birbirine heepten aykırı olması gerekir.
-
“EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Terörün etkisi hiç yoktur dimi ?
-
“EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
2001 krizinin etkisi hiç yoktur dimi ?
-
“EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Ben böyle bir şey yazmadım. Ayrıca biz ne demiştik daha önce : MHP kemik tabanı da barajın altında kaldığında görülmüştür daha önce. Aldığı oylar en az %7-8'den en fazla %17-18' e değişmiştir şimdiye kadar. Sarıgül'ü de hariç tutmuşuz dimi ? Öyle deme, mesela M.Türker de sağlam adamdır. Yok ölçütün medyatik olmaksa, O. Pamukoğlu, MHP'den oy çalmak için üzerine oynanacak en uygun liderdir. CHP için de Sarıgül... Biz de sanmıyoruz, gördüğümüzü açıklıyoruz sadece
-
ŞEMDINLI'DE ASKERI BIRLIGE SALDIRI
Susurlukçular, ee nerede şimdi onlar ? Evet, 2000'de terör var mıydı, yok muydu ben sana sorayım ? Teröristbaşı idam edilse sevinecek miydin ? İdam edilip kahraman yapılsaydı mesela..
-
Amerika'nın yeni rakibi Türkiye
- “EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Bu mantık yanlıştır. Sen Hepar'ın AKP'den oy devşirebileceğini mi sanıyorsun ? Nedir hep eleştirilen CHP'de ? 2000'lerde zengin semtlerin partisi olması, varoşlardan 90'larda var olduğu gibi oy alamaması... Bakıyoruz AKP, 90'lardaki SHP'nin aldığı oylarını almakta şimdi. Ne gariptir ki, Zengin semtleri ise ANAP, DYP gibi '' liberal-muhafazakar '' partiler götürüyordu o yıllarda. Tamam '' oyları bölmeyelim '' mantığı yanlıştır, aynı CHP'nin 2000'lerde varoşlardan, 90'larda var olduğu gibi oy alamamasının sebebi olan, siyaset çizgisini, AKP'nin belirlediği '' laiklik '' ve '' rejim tartışmaları '' eksenine oturttuğu gibi... Fakat, CHP'nin yeni siyaset tarzını oturtmak istediği '' emek/yoksulluk/dürüstlük-sermaye/zenginlik/yolsuzluk '' ekseninde hitap edebileceği kesim, AKP'nin kemik tabanı haricinde büyük oranda oy aldığı '' varoşlar ''dır, yoksul kesimdir. 90'lardaki E.İnönü, 70'lerdeki Ecevit gibi. Bu noktada bir açıklama yapmak gerekir ki, ne demek istediğim daha net anlaşılsın : İnsanların görüşleri bir çok faktörün bileşkesinden oluşur. Üç boyutlu uzayda ifade etmek gerekirse; düşüncenizin hangi eksende ne oranda bir değeri varsa, bu koordinatların birleştiği nokta görüşünüzü, düşüncenizi ifade eder. Aslında bu sisteme 4. boyutu da, yani '' Tam ulusal, bağımsızlıkçı düşünen-Global(!), bağımlılıkçı düşünen '' diye bir ekseni de ilave edebiliriz. AKP 2000'lerde siyaset çizgisini, yukarıdaki kartezyen sistemde, aynı anda hem '' Otoriter-Liberter '', hem de '' Ateist-Mütedeyyin '' eksenlerine oturttuğu için ve CHP de, siyasi mücadeleyi bu eksenlerde kabul ettiği için, AKP varoşlardan büyük destek bulmuştur. Çünkü, bir insanın dinle bağı kopmamışsa, onu '' laiklik dinsizliktir '' veya '' Türkiye'deki laiklik aslında laiklik değildir, laikçiliktir. Dine alerjisi vardır, baskıcıdır '' söylemleri ile, hem '' Otoriter-Liberter '', hem de '' Ateist-Mütedeyyin '' eksenlerinde düşünmek üzere manipüle edebilir, bu şekilde cebini, ekonomik çıkarını, ülke bağımsızlığını düşünmesini ikinci plana atabilirsiniz. Hatta, işte bu nedenle, yıllar boyu, ülkemizde bir çok ortalama insan, '' Komünizmin tam zıttı Şeriattır '' diye düşündürülegelmişlerdir. Marks'ın '' din kitlelerin afyonudur '' sözü, ABD ve NATO'nun Türkiye'ye reva gördüğü sömürü düzeninin sürmesi için özellikle çarpıtılmıştır. Tabi bu sözü yanlış anlayan Sosyalistlerin de katkısı olmuştur bu duruma, o ayrı... Netice itibariyle, '' Tam ulusal, bağımsızlıkçı düşünen-Global(!), bağımlılıkçı düşünen '' ekseninde, Hepar olsa olsa MHP oylarından koparabilir. Y.Yılmaz rümuzu ile yazan arkadaş haklıdır. Onun dediği gibi, medya Y.Okuyan'a, Y.N. Öztürk'e, H.Cindoruk'a, M. Türker'e, O.Pamukoğlu kadar ilgi göstermemektedir. Bir de Sarıgül var tabii, o da hariç... CHP'den oy koparabilme potansiyeli yüksek olan da odur çünkü.- İSRAİL KATLİAMI
Yanlış değildir. Bu sistem ABD, İngiltere, Almanya gibi Protestanlığın yaygın olduğu ülkeleride geçerli laiklik tipidir. Buna '' sekülarizm '' deniyor. Yukarıda en genel haliyle laikliği anlatmıştım. Bu tip bir laikliğin olabilmesi için bir de şerh koymuştum. Neydi o ? '' dinin veya din anlayışının, yorumunun devlet yönetimi üzerinde iddiası olmaması '', ee Protestanlık'ın böyle bir iddiası var mı ? Yok. O zaman, Protestanlığın yaygın din olduğu ülkelerde, bu tip bir laiklik yani hem dinin devlete karışmaması hem de dinin devlete karışmaması kuralı geçerli olur ideal ve en genel laiklik tanımı budur. Eğer din devlete karışmıyor, devlet dine karışıyorsa bu da laik sistemdir, hatta bu laik sistemdir. Fransa gibi tarihsel olarak '' dinin veya din anlayışının, yorumunun devlet yönetimi üzerinde iddiası olan '' Katoliklik gibi dinlerin yaygın din olduğu ülkelerde kabul edilmiş laiklik tipidir. Bu da Atatürk'ün taviz verdiği anlamına gelir. Aslında kafasında Diyanet miyanet yoktu da işte mecburen kurdu gibi bir şey... Ama Zehir Hafiye dostumuz asla ve kat'a böyle bir şey söylememiş. Ne demiş Zehir Hafiye dostumuz ? '' Diyanet, Sünni vatandaşları temsil amacıyla değil, devlet yönetiminde iddiası olan Sünni anlayışı, yorumu değiştirmek amacıyla kurulmuştur. '' demiş. Bu mantığa göre, demirefe dostumuz halihazırda '' devlet yönetiminde iddiası olan '' Sünni anlayışı kontrol altında tutan bir devleti laikliğe aykırı buluyor ve daha önceki; şeklindeki kendi söylemi ile çelişkiye düşüyooor veee mevcut yaygın Sünni anlayışın cemaatlerin kurduğu vakıflar eliyle devam ettirilmesinde, cemaatlerin kendi tayin ettiği imamlarla günde beş vakit, millete '' laiklik dinsizliktir '', '' şeriat gelmelidir '' telkinlerini yapmasında bir beis görmüyor demektir. Madem diyanet kuruluş amacından büyük ölçüde saptırılmış, '' devlet yönetiminde iddiası olan '' Sünni yorum aşılamamış, bırakalım her cemaat istediği gibi at koştursun mu diyelim ?? Bu mudur çözüm ? Peki ne yapmalı ? Bakalım Zehir Hafiye dostumuz ne diyor ? Zehir Hafiye diyor ki; '' Diyanet günümüz koşullarında diğer dinleri veya mezhepleri de temsil edebilmelidir, diğer dinlere veya mezheplere de hizmet verebilmelidir ( Satanistler hariç ) . En azından Cuma, kandil vs. vaazlarının Diyanet sayesinde siyasi mesajlar, propogandalar içermemesi ne kadar laik sistemin devamı için faydalı ise, aynı zamanda diğer mezheplerin, dinlerin temsil edilebilmesi de toplumsal barış ve devletin sahiplenilebilmesi için o kadar faydalıdır. '' diyor kendileri...- “EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
İşte onu diyorum, Filistin davası ve o kahramanlık yapanlar benimsenip AKP'nin üzerine doğru siyaset ile gidilebilseydi, ne AKP kalırdı ne de İsrail'deki aşırı sağcı hükümet. Sonradan yapılan hatalar ortaya çıksa bile toplumumuz balık hafızalıdır, unutur. Yeni kahramanlıklarla yönlendirilir yine nasıl olsa.- “EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Olay öncesinde ve sonrasında, Gazze kurtarıcılığına asıl muhalefet soyunabilse idi, bu oyunlar bozulur, FG'nin dediği her iki durum da birlikte gerçekleşirdi.- İsrail Katliamı ve AKP
Sana cevabım burada : http://www.turkish-media.com/forum/topic/202163-israil-katliami/page__pid__878423__st__350&?do=findComment&comment=878423 Bakalım Nuh deyip, peygamber diyebilecek misin?- İSRAİL KATLİAMI
Bak dostum herşeyi birbirine karıştırıp benim dediklerimi anlamaya çalışmayıp önyargılarınla bir yere oturtuyorsun. Tekrar anlatmayı deneyeceğim, bu kez adım adım gidersek sanırım anlayacaksın. Öncelikle şunda bir anlaşalım; laiklik demek hem devlet yönetiminde dinin yeri olmaması hem de devletin her dine eşit yaklaşması, dine müdahale etmemesidir. Peki, bu tanıma göre laik bir devlette bizdeki diyanet gibi bir kurum olur mu ? Olmaz. Sanırım bunda hemfikiriz. Peki neden olmaz ? Diyanet, yalnızca sünni vatandaşlara hizmet verdiği için ve böyle bir kurumun varlığı devletin dine müdahelesi olacağı için. ( Sanırım buna da itirazın olmaz. ) Öte taraftan, bir ülkedeki laikliğin varlığı, o ülkedeki dini anlayışların yapısına da bağlıdır. Şöyle ki; eğer o din anlayışları, dinin devlete müdahale edebileceğini söylüyorsa, burada problem vardır. Bu problemi çözmek de ancak o dini anlayışı, yorumu en kısa sürede değiştirmekle olur. Bunun da en kestirme yolu devletin bu işe el atmasıdır, bu kaçınılmazdır. Devlet, eğer o dini anlayışı laikliğe zarar vermeyecek şekilde değiştirebilirse, laikliğin kağıt üzerinde kalmaması, gerçek anlamıyla hayata geçmesi mümkün olur. ( Buna da itirazın olmazsa devam ediyorum. ) Onun için, Cumhuriyet ilanını takiben, Osmanlı'dan devralınan sünni din anlayışı reforme edilmek istenmiş, bu amacı gerçekleştirmek için Diyanet kurulmuştur. Alevilik dini anlayışının devlet yönetimi üzerinde bir iddiası olmadığından, Alevilik anlayışı Diyanet bünyesinde reforme edilmeye gerek duyulmamıştır. Yalnızca, işin hurafe tarafını törpülemek için diğer tüm türbelerle birlikte Bektaşi-Alevi türbeleri de kapaılmış, Osmanlı'da siyaset kurumları haline gelmiş tarikatlerın bünyesindeki Tekke-Zaviye'lerle birlikte Alevi-Bektaşi dergahları da kapatılmıştır. Buraya kadar tamamsa, başka bir soru daha sorayım; yukarıdaki tanıma göre laik bir devlette bizdeki Diyanet gibi olmayan ama din hizmeti veren bir kurum olabilir mi ? Olur. Nasıl olur ? Senin dediğin gibi, Alevilere ve Sünnilere eşit mesafede olup, eşit bir bütçe ile hem Alevilere hem Sünnilere ve hatta varsa Şiiilere din hizmeti sunan, ihtiyaca göre halk tarafından açılan camiler, cemevlerine imam, müezzin, dede tayini yapan, din konusunda uzmanların yeraldığı bir kurum olarak. Tabi böyle devletin dine müdahale yapmadan sadece din hizmeti verdiği kurumlar olabilmesi için yine temel şartımız olan, hizmet verilecek dini anlayışların devlete müdahale tehlikesi barındırmaması yine geçerli olmalı. Yukarda anlattıklarımı okuyup anladıysan, laikliğin birinci koşuluna göre, yani; devlet kuralları sünni anlayışa göre düzenlenmediyse devletimiz laiktir. İkinci koşulumuza göre ise değildir. Eğer, bu ülkede sadece sünniler yaşasaydı, bu koşula göre devlet laik olurdu. Ama Aleviler yok sayıldığına göre, yani devlet her dine eşit mesafede olmadığına göre, Alevilerin diyanette yerleri olmadığına, zorunlu din dersleri yalnızca sünni anlayışa göre verildiğine göre bu açıdan da Laik değildir. ( Aslında, işin içine Ateist, Agnostik vs. vatandaşları da katarsak, zorunlu ders olayı birinci koşul bakımından da Laikliği zedelemektedir ) O iletimde yazdıklarıımı tekrar okursan mevzi kapma savaşı yapanların '' gerici güçler '' olduğunu söylemiştim, sadece '' diyanetteki gericiler ''i kastetmedim. Tabii ki, amaçları farklı da olsa, Kenan Evren de, karşı çıkmayan TSK mensupları da bu gerici güçlere dahildir. Ondan önce de, din dersleri 1949'da ilköğretim, 1956'da ortaöğretim programlarına "seçmeli ders" olarak ilk defa kondu. Din dersleri 1982 Anayasası'yla ilk ve ortaöğrenim kurumlarında zorunlu dersler arasına girdi. Bu çerçevede düşünürsen, Diyanet, sünni vatandaşları temsil amacıyla değil, devlet yönetiminde iddiası olan sünni anlayışı değiştirmek amacıyla kurulmuştur. Devrim sekteye uğramasaydı, Diyanet, işlevini tamamlamasıyla birlikte belki de ya senin de kabul edeceğin şekilde her dini temsil eden bir yapıya dönüşecekti yada kapatılacaktı. Atatürk eğer, Diyanet'i yalnızca sünni vatandaşlar temsil edilsin diye açmış olsaydı, onun dinde reform yapılması isteğini nasıl açıklayacaksın ? Atatürk'ün Kuran'ı Diyanet bünyesinde Türkçe'ye çevirtmesini, mealini yazdırmasını, ezanı Türkçeleştirmesini nasıl yorumluyorsun sen ? Senin benim yazımdan anladığının tam tersine benim söylediğim; Diyanetin doğru temellerde kurulmuş olduğu. Fakat, bu konuda ilericilerle gericiler arasında hep gericilerin lehine sonuçlanan bir mevzi ele geçirme savaşı olmuştur diyorum. Sen her din adamını gerici olarak düşündüğünden, iplerin daha baştan gericilere teslim edildiğini sanıyorsun herhalde. Atatürk'ün yazdığı ve onun anılarını yazan bütün kitapları okumuş gibi konuşmuşsun. Öyle ise, Söylev ve demeçlerini de okumuşsundur : '' Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle medenî bir toplum haline ulaştırmaktadır. İnkılâplarımızın temel prensibi budur. Bu gerçeği kabul edemeyen zihniyetleri darmadağın etmek zarurîdir. Şimdiye kadar milletin dimağını paslandıran, uyuşturan bu zihniyette bulunanlar olmuştur. Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamen kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça, dimağa gerçek parıltılarını yerleştirmek imkânsızdır. '' ( Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, Toplayan: Nimet Unan; Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları: I, 1959, s. 214. ) Laikliğin ilan edilmesinden 8 sene önce açıldığı için olmasın ilk Meclis ? Kurtuluş mücadelesi öncesi, kurtuluşun ancak bir savaşla mümkün olacağında hem fikir olmuş manda ve padişah yanlıları haricinde her eğilimdeki insanların oluşturduğu ilk Meclis'in laik olmadığı gerçeğini gözardı ederek, laikliğin ilanından sonraki mantıkla o olayı değerlendirmek hangi mantığa sığar ? Bu topraklar üzerindeki manda ve padişah yanlıları haricinde her eğilimden insan emperyalistlere karşı Kurtuluş mücadelesi vermiştir. Mücadele ertesinde azınlıkta olan belirli bir görüş, iktidarı ele geçirmiş, devrim sürecini başlatmıştır. Bütün devrimlerde rastlandığı gibi. Dinci ve gericilerin bunu hazmedemedikleri için çarpıttıkları mevzu budur. Yani diyelim ki, bir ülkede emperyalizmin desteklediği bir iktidara Sosyalist devrimciler de dahil tüm karşı olan gruplar uzlaşıp, iktidarı bir ihtilalle devirdiklerinde, Sosyalist devrimciler azınlıkta olmalarına rağmen asker sınıfından destek görüp, diğer grupları tasfiye edip, iktidarı ele geçirip ülkeyi bir Sosyalist devrim sürecine soksalar, sen ihtilal öncesi Sosyalistlerin liderinin Revizyonistlerle veya ulusal düşünen liberallerle kısmi kamulaştırma konusunda uzlaşmasını taviz vermek olarak mı düşüneceksin ? 68'lilerin yapmayı düşündüğü '' Milli Demokratik Devrim '' de buna benzer şekilde gelişmişti başlangıçta. Sorgulamadığımı kim söyledi sana ? Yazdıklarımdan bunu eleştirdiğim anlamı çıkartamamışsan ben ne yapayım. Dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum sana. Ben Atatürk'ün Osmanlı'yı ve dolayısıyla Hilafeti kaldırmasının seni rahatsiz ettiğini falan söylemedim ki. Atatürk Şer'iye ve Evkaf vekaletini ve Hilafeti kaldırmışsa, laikliğe geçmek konusunda ona kötü niyet yada acz atfedemeyiz dedim. Bu mantıksız bir yorum olur dedim. Yani, Atatürk, Alevileri sünnileştirmek isteseydi, hiç Diyanetle falan uğraşmaz, direk o zaman mevcut olan Hilafet, Şer'iye ve Evkaf vekaleti kurumlarını devam ettirir, yetkilerini arttırır, medreseleri kapatmaz, aksine sünni mezhebini anlatan din derslerinin yoğunluğunu arttırır, laik eğitim kurumları açmaya kalkmaz, Alevi köylerine cami açar, imam tayin eder, medreselere Alevlerin de gitmesini mecbur kılardı diyorum. Yok taviz verdiyse, o zaman da reform yapmaya kalkmazdı diyorum. Göstermez ama anlatılanlarla değil okuduklarımızla düşündüğümüzde, o şartlarda yapılabilecek daha iyi bir uygulama gelmiyor benim aklıma, doğru buluyorum yaptıklarını. Sonraki iç ve dış siyasi koşullarda yaptıklarının tersine çevrilmesi, Atatürk'ün baştan hesaplayabileceği bir şey olamazdı.- “EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Hımm, benden Türkiye'den parti ismi istiyorsan, vermem. zaten '' gerçek sosyalistler''den bahsettim, '' gerçek sosyalist parti '' lerden değil. İlaveten hiç bir parti ile kategorize edilmek istemem, vereceğim örnekler üzerinden kategorize edilip tartışmayı bu yönde sürdürmeye niyetim yok. Dünyadan örnek istiyorsan, hemen vereyim : AB Parlementosu Sosyalistler grubu, K.Kıbrıs'a uygulanan ambargonun delinmesi için, Kıbrıs'ın AB ile doğrudan ticaret yapabilmesini sağlayacak tüzük önerisine destek vermişti. Yok o değil de, Kıbrıs konusunu sosyalist perspektiften tartışmak istiyorsan buyur tartışalım dostum. - “EZİLEN KÜRTLERE” İNSANİ YARDIM GETİRİLİYOR... Gazze’ye yardım gemisine yapılan müdahale tartışılırken...
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.