Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Zehir Hafiye

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    231
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Zehir Hafiye tarafından postalanan herşey

  1. '' Yarım kısırlaştırmak '' sorunu çözüyor dostum. Yani, ameliyat sonrası yumurtalıkların biri alınıp diğeri sayesinde çiftleşme güdüsü devam ederken, rahim alındığı için yavrulamanın artık mümkün olmadığı tür. Yoksa, bir iken 1 senede 15'e, iki senede 75'e çıkabiliyor kedi sayısı, tabii iyi bakılıp ölen olmadığında...
  2. Hayat acımasız gerçekten
  3. Zehir Hafiye

    lütfen.......

    lütfen arkalara doğru ilerleyelim...
  4. Zehir Hafiye

    EVET & HAYIR..

    Hayır! Sana sorduğum soruya cevap vermeni bekliyorum : '' söyle, malları nereye sakladın ? ''
  5. '' düğün yardımı ''ndan sen ne anlıyorsun dostum? Hayır, vermeyeceksen dükkanın önünü kapama bari.
  6. ''İki ülke '' derken ben herhangi iki ülkeyi kastetmiştim. Yoksa, o dediğin türde bir savaş yaşanıyor ülkemizde halihazırda. Diğer ülkelerle savaşları belli ama Türkiye ile gerçek anlamda bir savaşta, ne olursa olsun, onlarla kıyaslanmayacak kadar karizmayı fena çizdirir ABD...
  7. Zamanında, ANAP'lı bakan Adnan Kahveci de buna benzer bir kaza sonucu ölmüştü. Ters yola girmiş, kaza yapmıştı. Kazanın oluş şekli çok konuşulmuş, şüpheli bir ölüm olarak kalmıştı zihinlerde.
  8. Apo idam edilseydi doğru mu olurdu ve terör AKP döneminde '' hortlamaz mıydı '' ? Tamam sorgula, güzel, de...konunun özü bu değil. Aşağıdaki cümlelerinde sanki, Apo idam edilmeliydi, edilmediği için bugün terör bu boyuta geldi gibi bir şey söylediğini anlıyorum ben. İdam edilseydi asıl kahraman o zaman olurdu. O posterleri taşıyan Kürtlerin yüzde kaçı ? Kör ölür badem gözlü olur bilirsin. Yukarıdaki sorumun cevabını vereyim hemen. Apo idam edilseydi terör daha beter ve daha önce '' hortlardı ''. O dönem devlet ile görüşmesinin sebebi şimdiki gibi '' Apo'nun çözüm planı'' nı vermek için miydi yoksa '' İmralı Bülbülü '' adını hakedecek açıklamalar, itiraflarda bulunmak için miydi bunu da sorayım ben sana, sen cevapla.
  9. Zehir Hafiye

    VEDA

    Ya şaşırdım şimdi. Daha bana yazdığın iletiyi yeni cevaplamıştım. ÖM'ni gördüm ve akabinde bu başlığı. Senin gibi kaliteli ve sıkı tartışan bir arkadaşın bu forumdan gitmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Yazdığım en son iletide biraz fazla yüklendim sana ama değiştirmeyi düşünmüyorum. Belki, foruma dönmen için motive eder yazdıklarım diye. Gerekirse kampanya başlatacağım, bu konuda kararlıyım. Yok öyle bırakıp gitmek! '' Geç buldum, çabuk kaybettim '' şarkısını söyletme bana... Ne var ya, bu forum sadece, kendini bu şekilde kısıtlamanın özel sebepleri olsa da ben anlayamıyorum. Saygı duyuyorum kararına ama....olmadı yani, üzüldüm gerçekten.
  10. Zehir Hafiye

    İSRAİL KATLİAMI

    Bu tanımları ben mi yapmışım yoksa varolan tanımların gerçekliği bu mu ? Semavi dinlerin ve mezheplerin türüne göre laiklik tipleri tanımlamış mıyım ? Sekülerizm, Laikliği de kapsayan çok geniş bir akım değildir. Bu tanımlar birbirinden bağımsız gelişmiştir. Ama Sekülerizm kavramının siyasi boyutu Seküler devlet tanımı ile ilişkilendirilir. En geniş anlamıyla Laiklik kavramının tarihsel gelişiminde, Protestanlığın yaygın olduğu ülkeler ile, Katolikliğin yaygın olduğu devletlerdeki uygulama ve anlayış bakımından aralarında bir nüans oluşmuştur. Başka bir deyişle, Laiklik, devleti ilgilendiren siyasi ve hukuki bir kavram olarak, 16.yy'dan itibaren anlam genişlemesine uğratılarak devletin tutumu ile ilgili bir kavram haline getirilmiştir. Sekülarizm ise 17-18 yy.'larda gelişen, en geniş anlamıyla dünya işlerindeki tutumla ilgili felsefi bir akımdır. Konuyu marjinal bir örneği baz alarak, yanlış bir yaklaşımla ele almışsın. Ne demişsin dostum ? ''protestan muhafakarlarlar '' ABD'de son zamanlarda gelişen ve Luther'in ''Evangelistik kilise hareketi '' ile alakası olmayan bir mezhebin varlığına ve yaygın değil ( yaklaşık % 25 ) ama Cumhuriyetçilerin iktidarında etkin olmasına dayanarak, Protestanlıkta dini ilkelerinin devlet yönetimi üzerinde etkili olmak iddiası var diyebilir miyiz ? K.Avrupa ülkelerinde, Almanya'da, İngiltere'de var mı böyle bir anlayış ? Lutheryanizm'de, Kalvinizm'de, Anglikanizm'de böyle bir anlayış olduğunu gösterebilir misin bana ? Dostum, Batı'da bu konu Hristiyanlık mezheplerinin öznel yapısıyla, dini anlayış biçimleri ile ilgilidir. Protestanlık, Almanya'da daha Seküler devlet kavramı ortaya çıkmadan,16.yy'da, Kilisenin, Papa'nın, Ruhban sınıfının otoritesine karşı çıkan rahipler Luther ve Calvin'nin başlattıkları Reform hareketi ile ortaya çıkmıştır. Protestanlık ile, İncil'in tek kaynak tanınması ve rahiplere, papazlara ihtiyaç olmadan okunabilmesi için ulusal dillere çevrilmesi, rahip otoritesinin Tanrı otoritesi ile bir tutulmaması ve dolayısıyla yönetim erkinden uzaklaştırılması gerekliliği, dini inançları kişisel düzeyde yaşamak gerekliliği gibi bir çok '' anlayış reformu '' yapılmıştır. Tabi bu anlayışın gelişimi burjuvazinin gelişimi, milletleşme süreci, daha sonrasında aydınlanma dönemi fikirleri ile de bağlantılıdır. Protestanlığın yayıldığı ülkelerde, aydınlanma çağında Protestanlıkla örtüşen ( Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını Tanrı'ya verin- Luka İncili, 20/25 ), dünyevi işlerde dini dışarda bırakarak dünyevi yaşama tarzı fikri, doğal olarak Seküler devlet anlayışını getirmiştir. Aslında, Anglikanlık da, Protestanlığın dışında olup, çıkış itibariyle biraz daha farklı bir gelişim göstermişse de, Katolikliğin reforme edilmiş halidir. Fransa, İtalya gibi Katolikliğin yaygın olduğu ülkelerde ise, Krallar veya İmpartorlarla yönetim erkini paylaşan, bir bakıma elinde bulunduran Ruhban sınıfına başkaldırıya din adamları değil, burjuva sınıfı ve aydınlar önderlik ederek yönetimi ele geçirdiği, özgürlük, eşitlik, adalet kavramları ile birlikte egemenliğin halka ait olduğu fikri kabul edildiği için, ruhban olmayan yani halka ait anlamı olan latince Laikos kavramı anlam değişmesine uğramış ve ancak 3.Cumhuriyetle birlikte, özgürlük, eşitlik, adalet kavramları ile birlikte egemenliğin halka ait olduğu fikrinin yaygınlaşması sonucu ruhban sınıfının tahakkümünün son bulması dışında şiddetli laiklik talebi olmasa bile toplumun razı olduğu din ve devlet işlerinin ayrılması kavramı, Laisizm'le ifade edilmeye başlanmıştır. Bu kavram Anayasaya ise, ancak 5.Cumhuriyetle yani 1958 senesinde girmiştir. Bu süreçte, bu gibi ülkelerde, din, devletin kontrolü altına girmiştir ve belki de meyvesini Katoliklikte yapılan ulusal dilde ayin yapma özgürlüğü gibi bazı küçük reformizasyonlarla vermiştir. Türkiye'ye gelirsek, Laiklikliğin, Protestanlığın geliştiği ülkelerdeki gibi toplumun şiddetli talebiyle olamayacağı aşikardı. Ama Fransa'daki gibi özgürlük, eşitlik, adalet kavramları ile birlikte egemenliğin halka ait olduğu fikrini savunan bir burjuvazi de yoktu ortada. Başta Atatürk, İnönü olmak üzere yönetimi ele geçiren asker kökenli aydın sınıf, Laik devleti, karakter olarak Katolik ülkelerdeki gibi kurdu. Diyanetle, Sünni mezhebi kontrol altına aldı. Ama nihai hedef olarak da Protestan ülkelerdeki gibi bir felsefi sekülarizmi yerleştirmek için Diyanet bünyesinde Sünni mezhep '' anlayışında '' ( dikkat İslam dinini demiyorum ), Kuran'ın ulusal dile çevrilmesi, tefsiri, Türkçe ezan gibi reforme edici çalışmalar yaptı. Dostum, karıştırdığın nokta şu; ruhban sınıfının egemenliğine karşı olmak ayrı bir şeydir, çıkarılacak kanuna kaynak teşkil eden olgunun herkesin üzerinde ittifak sağladığı dini yoruma göre hükümlerin olması ayrı bir şeydir ve çıkarılacak kanuna kaynak teşkil eden olgulardan birisinin, herkesin üzerinde ittifak sağladığı dini yoruma göre hükümlere göre de uygun olması ayrı bir şeydir. Örneğin, adam öldürmek hem dinsel hem de seküler yaklaşım açısından cezalandırılması gereken bir davranıştır. İrlanda'nın '' kürtaj yasağımızı kaldırmayız '' tavrının kaynağını bilmiyorum. Bildiğim ise, Anayasasında yazmasa bile İrlanda'nın laik bir devlet olduğu. Fransa'da, Katolik mezhebine artık inanmadıkları için mi papazların ölüsünü sokaklarda sürükledi, kiliseleri basıp ateşe verdi, psikoposları, kardinalleri giyotine götürdü insanlar ? Hayır, Fransızların çoğu yine Katoliktiler ihtilal sonrası da,şimdi de. Bunun sebebi Fransa'da, Kilise'nin baskısından kurtulma fikri, Almanya'dakinden farklı olarak,din adamlarından değil, aydınlardan çıkmıştır. Mesele laikliğin uygulandığı ülkenin aydınlarının, Katolik ülkelerde olduğu gibi aydınlanma çağı dönemi fikirlerini ne derece halka benimsetebildiği ile veya Protestan ülkelerde olduğu gibi din adamlarının, o dinin kaynaklarına dayanarak, o dini anlayışa, yoruma ilişkin eleştirel yaklaşımlarının halkta ne derece taraftar bulduğuyla ilgili dostum. Laikliğin uygulandığı ülkenin aydınları, Katolik ülkelerde olduğu gibi aydınlanma çağı dönemi fikirlerini halka benimsetebilmişse, senin dediğin gibi toplumun dini kurumların etkisiyle dinsel bir rejim talebine sarılmayacağını bilirsiniz. Yok, Türkiye'de olduğu gibi bu fikirler henüz benimsenmemişse, Protestan ülkelerde olduğu gibi din adamlarının, o dinin kaynaklarına dayanarak, o dini anlayışa, yoruma ilişkin eleştirel yaklaşımlarının halka benimsetilmesi de önem kazanır. Diyanet, hem tarikatların din ile istismar edebileceği bir toplumda yaşadığımız için gerekliydi hem de sünni mezhep anlayışının reforme edilmesi gerektiği nedeniyle gerekliydi. O nedenle, Atatürk Diyanet'i kurup bırakmadı, Diyanetle, Sünni mezhebi kontrol altına aldı ama nihai hedef olarak da, aydınlanma düşüncesini yerleştirmek için mücadele ederken, Protestan ülkelerdeki gibi bir felsefi sekülarizmi yerleştirmek için de, Diyanet bünyesinde, Sünni mezhep '' anlayışını '' ( dikkat İslam dinini demiyorum ), Kuran'ın ulusal dile çevrilmesi, tefsiri, Türkçe ezan gibi reforme edici çalışmalar da yaptırdı. Bu arada forumu takip ettiğimden beri sende bazen gözlemlediğim, asıl tartışılan konunun özünü bırakıp, yan konuları tartışmak tavrı yine devreye girmiş. Asıl tartışılan konu, Atatürk'ün Alevilere haksızlık yapıp yapmadığı, onları Sünnileştirmek gibi bir amacı olup olmadığı, Alevilerin haklarını garanti altına alıp almadığı, bugünkü Diyanet'in yapısının laikliğe uygun olup olmadığı. Bunlarla ilgili bir düşünce görebiliyor muyuz ? Hayır. Yazdıklarından ne anlamam gerekir şimdi, Dominik rümuzlu arkadaş haklı mıydı ?
  11. Onu okuduğum için sormuşştum zaten. 2001 krizinin etkisi hiç yoktur dimi ?
  12. Onu diyorum işte, 2002'de MHP'nin baraj altında kalmasında terörün sıfırlanmasının hiç etkisi yoktur dimi ?
  13. İki ülke arasında savaş çıkabilmesi için, evvela ekonomik çıkarlarının birbirine heepten aykırı olması gerekir.
  14. Ben böyle bir şey yazmadım. Ayrıca biz ne demiştik daha önce : MHP kemik tabanı da barajın altında kaldığında görülmüştür daha önce. Aldığı oylar en az %7-8'den en fazla %17-18' e değişmiştir şimdiye kadar. Sarıgül'ü de hariç tutmuşuz dimi ? Öyle deme, mesela M.Türker de sağlam adamdır. Yok ölçütün medyatik olmaksa, O. Pamukoğlu, MHP'den oy çalmak için üzerine oynanacak en uygun liderdir. CHP için de Sarıgül... Biz de sanmıyoruz, gördüğümüzü açıklıyoruz sadece
  15. Senin şu 45lik magnumu ödünç alabilir miyim?

  16. Susurlukçular, ee nerede şimdi onlar ? Evet, 2000'de terör var mıydı, yok muydu ben sana sorayım ? Teröristbaşı idam edilse sevinecek miydin ? İdam edilip kahraman yapılsaydı mesela..
  17. Bu mantık yanlıştır. Sen Hepar'ın AKP'den oy devşirebileceğini mi sanıyorsun ? Nedir hep eleştirilen CHP'de ? 2000'lerde zengin semtlerin partisi olması, varoşlardan 90'larda var olduğu gibi oy alamaması... Bakıyoruz AKP, 90'lardaki SHP'nin aldığı oylarını almakta şimdi. Ne gariptir ki, Zengin semtleri ise ANAP, DYP gibi '' liberal-muhafazakar '' partiler götürüyordu o yıllarda. Tamam '' oyları bölmeyelim '' mantığı yanlıştır, aynı CHP'nin 2000'lerde varoşlardan, 90'larda var olduğu gibi oy alamamasının sebebi olan, siyaset çizgisini, AKP'nin belirlediği '' laiklik '' ve '' rejim tartışmaları '' eksenine oturttuğu gibi... Fakat, CHP'nin yeni siyaset tarzını oturtmak istediği '' emek/yoksulluk/dürüstlük-sermaye/zenginlik/yolsuzluk '' ekseninde hitap edebileceği kesim, AKP'nin kemik tabanı haricinde büyük oranda oy aldığı '' varoşlar ''dır, yoksul kesimdir. 90'lardaki E.İnönü, 70'lerdeki Ecevit gibi. Bu noktada bir açıklama yapmak gerekir ki, ne demek istediğim daha net anlaşılsın : İnsanların görüşleri bir çok faktörün bileşkesinden oluşur. Üç boyutlu uzayda ifade etmek gerekirse; düşüncenizin hangi eksende ne oranda bir değeri varsa, bu koordinatların birleştiği nokta görüşünüzü, düşüncenizi ifade eder. Aslında bu sisteme 4. boyutu da, yani '' Tam ulusal, bağımsızlıkçı düşünen-Global(!), bağımlılıkçı düşünen '' diye bir ekseni de ilave edebiliriz. AKP 2000'lerde siyaset çizgisini, yukarıdaki kartezyen sistemde, aynı anda hem '' Otoriter-Liberter '', hem de '' Ateist-Mütedeyyin '' eksenlerine oturttuğu için ve CHP de, siyasi mücadeleyi bu eksenlerde kabul ettiği için, AKP varoşlardan büyük destek bulmuştur. Çünkü, bir insanın dinle bağı kopmamışsa, onu '' laiklik dinsizliktir '' veya '' Türkiye'deki laiklik aslında laiklik değildir, laikçiliktir. Dine alerjisi vardır, baskıcıdır '' söylemleri ile, hem '' Otoriter-Liberter '', hem de '' Ateist-Mütedeyyin '' eksenlerinde düşünmek üzere manipüle edebilir, bu şekilde cebini, ekonomik çıkarını, ülke bağımsızlığını düşünmesini ikinci plana atabilirsiniz. Hatta, işte bu nedenle, yıllar boyu, ülkemizde bir çok ortalama insan, '' Komünizmin tam zıttı Şeriattır '' diye düşündürülegelmişlerdir. Marks'ın '' din kitlelerin afyonudur '' sözü, ABD ve NATO'nun Türkiye'ye reva gördüğü sömürü düzeninin sürmesi için özellikle çarpıtılmıştır. Tabi bu sözü yanlış anlayan Sosyalistlerin de katkısı olmuştur bu duruma, o ayrı... Netice itibariyle, '' Tam ulusal, bağımsızlıkçı düşünen-Global(!), bağımlılıkçı düşünen '' ekseninde, Hepar olsa olsa MHP oylarından koparabilir. Y.Yılmaz rümuzu ile yazan arkadaş haklıdır. Onun dediği gibi, medya Y.Okuyan'a, Y.N. Öztürk'e, H.Cindoruk'a, M. Türker'e, O.Pamukoğlu kadar ilgi göstermemektedir. Bir de Sarıgül var tabii, o da hariç... CHP'den oy koparabilme potansiyeli yüksek olan da odur çünkü.
  18. Zehir Hafiye

    İSRAİL KATLİAMI

    Yanlış değildir. Bu sistem ABD, İngiltere, Almanya gibi Protestanlığın yaygın olduğu ülkeleride geçerli laiklik tipidir. Buna '' sekülarizm '' deniyor. Yukarıda en genel haliyle laikliği anlatmıştım. Bu tip bir laikliğin olabilmesi için bir de şerh koymuştum. Neydi o ? '' dinin veya din anlayışının, yorumunun devlet yönetimi üzerinde iddiası olmaması '', ee Protestanlık'ın böyle bir iddiası var mı ? Yok. O zaman, Protestanlığın yaygın din olduğu ülkelerde, bu tip bir laiklik yani hem dinin devlete karışmaması hem de dinin devlete karışmaması kuralı geçerli olur ideal ve en genel laiklik tanımı budur. Eğer din devlete karışmıyor, devlet dine karışıyorsa bu da laik sistemdir, hatta bu laik sistemdir. Fransa gibi tarihsel olarak '' dinin veya din anlayışının, yorumunun devlet yönetimi üzerinde iddiası olan '' Katoliklik gibi dinlerin yaygın din olduğu ülkelerde kabul edilmiş laiklik tipidir. Bu da Atatürk'ün taviz verdiği anlamına gelir. Aslında kafasında Diyanet miyanet yoktu da işte mecburen kurdu gibi bir şey... Ama Zehir Hafiye dostumuz asla ve kat'a böyle bir şey söylememiş. Ne demiş Zehir Hafiye dostumuz ? '' Diyanet, Sünni vatandaşları temsil amacıyla değil, devlet yönetiminde iddiası olan Sünni anlayışı, yorumu değiştirmek amacıyla kurulmuştur. '' demiş. Bu mantığa göre, demirefe dostumuz halihazırda '' devlet yönetiminde iddiası olan '' Sünni anlayışı kontrol altında tutan bir devleti laikliğe aykırı buluyor ve daha önceki; şeklindeki kendi söylemi ile çelişkiye düşüyooor veee mevcut yaygın Sünni anlayışın cemaatlerin kurduğu vakıflar eliyle devam ettirilmesinde, cemaatlerin kendi tayin ettiği imamlarla günde beş vakit, millete '' laiklik dinsizliktir '', '' şeriat gelmelidir '' telkinlerini yapmasında bir beis görmüyor demektir. Madem diyanet kuruluş amacından büyük ölçüde saptırılmış, '' devlet yönetiminde iddiası olan '' Sünni yorum aşılamamış, bırakalım her cemaat istediği gibi at koştursun mu diyelim ?? Bu mudur çözüm ? Peki ne yapmalı ? Bakalım Zehir Hafiye dostumuz ne diyor ? Zehir Hafiye diyor ki; '' Diyanet günümüz koşullarında diğer dinleri veya mezhepleri de temsil edebilmelidir, diğer dinlere veya mezheplere de hizmet verebilmelidir ( Satanistler hariç ) . En azından Cuma, kandil vs. vaazlarının Diyanet sayesinde siyasi mesajlar, propogandalar içermemesi ne kadar laik sistemin devamı için faydalı ise, aynı zamanda diğer mezheplerin, dinlerin temsil edilebilmesi de toplumsal barış ve devletin sahiplenilebilmesi için o kadar faydalıdır. '' diyor kendileri...
  19. Nasılsın komutanım

  20. İşte onu diyorum, Filistin davası ve o kahramanlık yapanlar benimsenip AKP'nin üzerine doğru siyaset ile gidilebilseydi, ne AKP kalırdı ne de İsrail'deki aşırı sağcı hükümet. Sonradan yapılan hatalar ortaya çıksa bile toplumumuz balık hafızalıdır, unutur. Yeni kahramanlıklarla yönlendirilir yine nasıl olsa.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.