birkumtanesi tarafından postalanan herşey
-
MUHABBET MEKANI
Ağlama ya ...ben ne dedim ki...
-
MUHABBET MEKANI
Ellerine sağlık .Çok güzel görünüyorlar.Soldaki benim )
-
MUHABBET MEKANI
Bende bunun sünnet olduğunu öğrenince şöle yorumlamıştı. Sünnetçi kesmeye geliyor. Bir bakıyor ki kesilecek gibi değil.Oğlum bugüne kadar aklın nerdeydi deyip tuuuuuuu diye suratına tükürüyor.
-
Ben gidiyorum.....
Benden bu kadar ...Herkese iyi geceler..
-
SEVDİKLERİNİZE MÜZİK PARÇASI GÖNDERİN.
Engin Aslan & Sevval Sam - ZAhide'm Ya bu saz konuşuyor mu ne? Sevval de öyle ... Ben bu türküyü pek bir severim. (ya da uzun hava mı.... aman seviyorum işte)
-
SEVDİKLERİNİZE MÜZİK PARÇASI GÖNDERİN.
Mariami Abduselisi - Nani Nana Belki uyuyacaklara iyi gelr.
-
SEVDİKLERİNİZE MÜZİK PARÇASI GÖNDERİN.
L'Ham De Foc - Encara Dün bir arkadaşım gönderdi.Ben çok sevdim. Sizlerle paylaşmak istedim.
-
SEVDİKLERİNİZE MÜZİK PARÇASI GÖNDERİN.
Lhasa De Sela - De Cara a la Pared Dinleyenlere
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Sevgiyle kuçaklıyorum .
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Senin varlığın bir şiir Senin ictenliğin bir gercek Hiç solmasın icinde büyütügün çicek Yaprakları yeşersin, ümit dolu Atığın her adım da, mutluluk dolu Sevgili Birce, Çok teşekkürler, bunu senmi yazdın
-
ERKEKLER VE KADINLAR
Ve işte masal böyle başlamış , deli kanlı genç kıza iskelede rastlamış .... lay lay lay lay laylalom lay lay lay lay lom.....
-
Necip Fazıl Kısakürek(1905-1983)
Kaldırımlar 1-2 1 Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum Yolumun karanlığa saplanan noktasında Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık: Biri benim, biri de serseri kaldırımlar İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler, Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandir. Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi, Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta, Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum. Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta, Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin; İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler. Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları. Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim, Örtün, üstüme örtün serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya; Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi... 2 Başını bir emele satan kahraman gibi, Etinle, kemiğinle sokakların malısın! Kurulup üzerine bir tahtırevan gibi, Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! Bahtın kaldırımlara düştüğü günden beri, Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında. Senin gölgeni içmiş onun gözbebekleri; Onun taşı erimiş senin kafatasında. İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var, Sükût gibi kimsesiz, çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var Onu da ne tarafa olsa götürürsünüz. Ömrünüz taş olsa da gide gide yorulur, Bir gün ölüme çıkar bu yolun kıvrımları. Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur; Ne senin anladığın kadar kaldırımları... Necip Fazıl Kısakürek
-
ERKEKLER VE KADINLAR
'Kadının adı yok'........
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -10- Dün bir şiir daha yazdım senin için. Önce tuttum karşıma oturttum seni konuşturdum güldürdüm ağlattım. Her halin hoşuma gidiyordu. Kadındın ama önce insandın. Güzeldin ama önce iyiydin. Elbette seni yazacaktım senin için yazacaktım. Bana ”çok yazıyorsun” diyorlar. Bir insana ‘’sen çok yaşıyorsun öl artık!” denir mi? Benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki! Yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben. Yürürken konuşurken sevişirken hep şairliğimin içindeyim o da benim içimde. Birbirimizi tamamlıyoruz durmadan. Sen hiç denize baktığın zaman bir orman gördün mü? Dağların gökyüzüne en yakın olduğu yerde yeraltı nehirlerini düşündün mü hiç? Öpüşürken sevişirken açların yoksulların yüreği çarptı mı sende? Güldüğün zaman Afrika`da isimsiz bir zenciyi hatırlayıp onun büyük acısını duydun mu derinden? Senin o güzel gözlerin bende yalnız seni görüyor. Seviyorsan beni seviyorsun beni istiyorsun benden. Oysaki ben sende bütün insanlığı güzelliği seviyorum. Al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak. Gör ne kadar erişilmez ne kadar yüce olduğunu. Her maddenin bir atomu olduğu gibi bir şiiriyeti de vardır. Bilgin atomu parçalayan sanatçı ise şiiriyeti bulan işleyen ve onu sanat haline getiren insandır. Şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. Şiir güzelliğin en yoğun ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın. Atom gücü elektik gücü gibi bir de şiir gücü vardır dünyada. Sanatçı bu gücü ellerinde tutan kimsedir işte. Onu şiir müzik heykel ve resim haline getiren mutlu kişidir o.. Her zaman her yerde söylemişimdir. ”Hayatımdan şairliğimi çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz” diye. Yazmamı bana çok görmeyin…. Umit Yasar OGUZCAN Ah ben de bir yazabilsem.
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -9- Kimdi o ? Yanındaki kimdi? Ne konuşuyordunuz? İşte buna dayanamam. Kahrolurum. Dün gece ne yaptın? Nereye gittin? Ah otursaydın beni düşünseydin ya? Eğlenebildin mi bari? Yatarken ne okudun? Sonra iyi uyuyabildin mi? Rüyanda neler gördün? Söylesene.. Anladım artık beni sevmiyorsun. Sevdiğini sanmakla yanılmışım. Zaten çirkin bir adamım ben sinirliyim. kıskancım. fazla hisliyim. Suçluyum. Kendimi sevgilerimin bencilliğinden kurtaramadım. Zayıf bencil bir adamım öyleyse. Sonra yalancıyım iki yüzlüyüm. Seninle konuşurken seninle yatmayı düşünüyorum. Sevgiyle elini tuttuğum zaman aslında kalçalarını tutuyorum. bilmiyorsun. Kendime göre hesaplarım var benim. Yanımda olman gurur veriyorsevinç veriyor bana. Fakat sana kimse bakmasın istiyorum kimse konuşmasın seninle. Hep benim ol. Günün her saatinde ve ölünceye kadar benim ol. Beni seviyor musun? Evet mi? Öyleyse söyle. Kimdi o? Yanındaki kimdi? Nereye gidiyordunuz? Seven zalimdir biliyorsun aşk egoisttir. Sen zalim olma. Anlamıyorsun anlamıyorsun…. Biraz anla beni. Sana sitem etmeyeceğim artık. Bütün suç benim. Seni bu kadar sevmemeliydim. Şu köhne ve utanmaz dünyada ne bir kimse bu kadar sevilmeye değer ne de bir kimsenin bu kadar sevilmeye hakkı var. Kendimizi ne sanıyoruz? Biz kimiz? Sus cevap verme. Teselliye ihtiyacım yok. Seni bu kadar sevmenin cezasını kendime ödeteceğim. Göreceksin…
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -8- Bana çılgın diyorsun seni sevdiğim için. Yanılıyorsun sevmek çılgınlık değil. Sevmek insan tarafımızı bulmamızdır bence. Biraz da yaklaşmamızdır Tanrıya zaman zaman. Dünyada sevmeyenlere sevemeyenlere acımalı. O ot gelip ot gidenlere acımalı. Sevebilen insan kendini keşfetmiş insandır. Talihli insandır. Çektiği bütün acılara rağmen; mutlu kıvançlı insandır o. Aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır. Gerisi boş yalan. Aşksa sevmektir. Durmadan nefes alırcasına sevmektir. Sevmekle sevilmek ayrı şeyler…Sevilmeyi çoğaltmak ona bir başka şekil vermek daha da yoğunlaştırmak onu elimizde değil. Oysa ki sevgimizi dilediğimiz gibi yoğurabilir dilediğimiz şekli verebiliriz ona.. Derinlikse derinlik yükseklikse yükseklik genişlikse genişlik. Sevmekte gücümüz var irademiz var aklımız var. Biz varız sevmekte. Sevmek yaratmaktır bir bakıma. Sevilmekse yaratılmak.. Demek ki biz seninle birbirimizi yaratıyoruz durmadan. Sen beni yarattıkça güzelsin işte ve ben seni yarattıkça güçlüyüm daha bir insanım. Beni sevmeseydin yine bir şey değişmeyecekti benim için. Sen biraz eksik kalacaktın biraz sen kaybedecektin. O kadar.. Şimdi insanların en güzeliyiz en iyisiyiz elbette. Seviyoruz seviliyoruz. Sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim .Karşılık vermediğin anda değil. Birbirimizi yeniden yaratmaya devam edelim. Umit Yasar OGUZCAN
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -7- Burası büyük şehir günahkar şehri o vurdum duymaz o deli dolu şehir. Ben bu şehirde sensiz yaşayamam. Bir gün kanıma girer şu kalabalık şu caddeler şu tıklım tıklım gazinolar. Burası şarkılar şehri resim gibi kadınlar kadın gibi erkekler şehri. Ben bu şehirde yaşayamam İnsan bir vapur olmalı bu şehirde bir tramvay olmalı bir otomobil olmalı. En iyisi bir bulut olmalı gelip evinin üstünde durmalı. Madem ki bulut değilim; ben bu şehirde sensiz yaşayamam. Şehirlerde insanlara benzer. Gövdeleri ayakları dudakları gözleri vardır yürekleri vardır kocaman kocaman elleri vardır. Bu şehrin yüreği sende çarpıyor. İnsan sana kan taşıyan bir damar olamayacaksa; bu şehirde yaşamamalı. Çekip gitmeli. Şehirlerde insanlara benzer. Duyguları açlıkları uykuları vardır kinleri ve nefretleri vardır aşkları vardır büyük. İnsan aşık değilse bu şehirde yaşamamalı çekip gitmeli. Şehirlerde insanlara benzer. İnsan bir şehir olmayacaksa senin içinde yaşadığın; artık yaşamamalı buralarda çekip gitmeli. Bir gününde dört mevsim var bu şehrin. Her sokağında bir dünya var. Bütün sefaletiyle bütün çirkinliği ile bütün .... bu şehir baştanbaşa sevgi. Bu şehir baştanbaşa sen. Bu şehirde sevmeyen ya da seni tanımayan yaşadım demesin. Ölüler susmasını bilmeli…. Umit Yasar OGUZCAN
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -6- Bugün bir yalnızlığa düştüm yine.. Başımı ellerimin arasına aldım sessizce ağlamaya başladım. Önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi ”Beni iç” diye fısıldıyordu ”Beni iç” Sonra yalvarmaya başladı: ”Ne olur” dedi ”Ne olur haydi iç beni.” Bir bardak doldurdum tepeme diktim. Şişe rahatladı sustu. Hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? İşte öyle oldum. Hani bakışlarımız buluştuğu zaman bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin onu hatırladım. Sonra bir tren hareket etti. Sabahtı. Karşı karşıyaydık. Konuşuyorduk. Ben sevmek diyordum durmadan. Gözlerim gözlerine soruyordu. ”Seviyor musun?” diye. Hep evet diyordu gözlerin ellerin dudakların hep evet diyordu. Oysa ki bir çok hayır diyen insanlar vardı çevremizde. Örneğin: bir çocuk hayır diyordu bir kadın bir adam bir başkası hayır diyordu. Hayır`lar arasında ezilmeye mahkumdu evet`lerimiz. Tren ilerliyordu. Gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. Sigara üstüne sigara yakıyordum kadeh kadeh içki içiyordum; fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. Bizi sürükleyen bir akıntıydı. Durduramazdık onu hükmedemezdik ona. Bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. Peki anafor nerdeydi? Uzak mıydı? Belki çok yakındı kim bilir. Biz onu göremeyecektik. O gözlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kollarıyla. Tren ilerliyordu. Pencereden deniz görünüyordu. Denize akşam güneşi vurmuştu. Renk renk kayıklar gördük kıyılarda. Denize taş atan çocuklar gördük. Uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu. Ve tren ilerliyordu. Kadere yaklaşıyorduk. Bir alacakaranlık bastı zamanı. Gözlerim gözlerindeydi. Ellerini tuttum. titredin. Acı acı bir düdük öttü. Bir şeyler koptu içimizden. Sonra tren durdu indik yollarımız ayrı ayrıydı. Şimdi o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum… Umit Yasar OGUZCAN
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -5- Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında özlemek var beklemek var. Şimdi nerdesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın değil mi? Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan. İkisi de kötü ikisi de hazin tarafı yaşantımızın. Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar sonra yürümesini konuşmasını büyümesini.. Zaman ilerliyor bu defa para kazanmasını kanunlara saygı göstermesini insanları sevmesini aldanmasını aldatmasını bekliyorlar. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun. Ya o? Ya o? İnsanlardan dostluk bekliyor sevgilisinden sadakat çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor bir gün o da ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan. İşte yaşamak maceramız bu. Yaşarken beklemek beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek! Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O nefes alışı sevgimizin kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin. İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı yaşantımız özlemlerle güzel. Özlemin buruk bir tadı var hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var. bir rengi var seni özlemenin anlatılmaz. Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem; bunca sevmezdim ki! Umit Yasar OGUZCAN
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -4- Senden hiç ayrılmamak vardı. Zamanı durdurmak bütün saatleri parçalamak vardı. İsyan içindeydim. Neydi bu çaresizlik? Bizi çepçevre saran bu dört duvar neydi? Bir ara Tanrıyı düşündüm peygamberleri dinleri kitapları düşündüm. Boş inançlarımız mıydı çaresizliği yaratan? O bizim eserimiz miydi? Öyleyse neden bizden büyüktü güçlüydü? Bunca yıl neyi aramış kimi özlemiştim? Madem ki benim olmayacaktın neden seni karşıma çıkardılar? Kim yaptı bunu? Bu kötülükler kimin eseri? Tanrının işi yokta bizi mi görsün? Öyleyse kime inanacağız? O kitaplar ki sabırdan bahsediyor. Ama ne kadar? Nereye kadar? O dinler ki duadan bahsediyor. Kime niçin ve ne zaman? O peygamberler hiç sevmediler mi? Ben sana inanıyorum kitaplara değil. Ben seni istiyorum. Dua değil. Sabır değil. Artık gideceksin biliyorum vakit geç oldu. Yatakta izin kalacak havada kokun ve yastığın üzerinde bir iki tel saçlarından. Telaş içinde giyinmeye başlayacaksın. <çoraplarında eğrilik var> diyeceğim düzelteceksin. Dudaklarını boyarken eğilip ensenden öpeceğim. İçin sevgiyle dolacak. Gözlerin ışıl ışıl < üzülme üzülme diyeceksin yine geleceğim.> Ya gelmezsen? Hayır hayır geleceğine inanıyorum. Yine gideceğini bilmek kötü. Dayanılmaz bir şey bu. Hatırlıyorum; elini uzattın dedin ve gittin. Gözden kayboluncaya kadar baktım arkandan sonra kapıyı kapattım bir başka kapı açıldı yalnızlığa. Yürüyemiyordum oturamıyordum. Yattım uyuyamadım. Sanki yerçekiminden kurtulmuştum boşluktaydım ağırlığım kalmamıştı. Elimde tam nabzımın üzerinde bir saat işliyordu her şeyden habersiz. Çıkardım duvara çarptım parçalandı ve durdu. Fakat sadece saatin sesiydi kaybolan. Yoksa zaman ilerliyordu.. Umit Yasar OGUZCAN
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -3- Gelme diyecektim geldin. iyi ettin geldiğine. nerdeyiz? bir şehir yanıyor dikkat et. Tutuşabiliriz. İşte ilk ateş gözlerine düştü sonra dudaklarına saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. Yanıyorsun yanıyorum yanıyoruz… Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. yine de memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver ellerini. Öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başliyacağım seni. Titreme yanıyorsun… Koluma yat sağ koluma güçlü erkek koluma. dağılsın saçların bırak. Nasıl olsa onları da öpeceğim tutam tutam. Kulak memelerini gür kaşlarını dudaklarını öpeceğim. Dolgun dudaklarını seven sevdiren dudaklarını. Dişlerim dişlerine değecek. Yum gözlerini artık yaşamıyoruz. Belki de yaşamak bu bizim bilmediğimiz. Öyleyse yeni yeni başlıyoruz yaşamalara derin nefes almalara o ölümsüz olmalara… Bir ekşi elma ısırıyordum dişlerim kamaşıyordu omuzbaşlarını gördükçe ve biraz sen oluyordum sevdikçe seviştikçe. "Işığı Söndür" diyordun inadına yakıyordum. Yalvarıyordun çıldırıyordum. Hiç ağlamadın. Ağlasan ne değişecekti. Ama ağlamadın işte yükseldin yüceleştin Tanrılaştın bir yerde. Öyle güzeldin anlatılamaz… Alnımdan ter boşanıyordu saçlarım yapış yapış olmuştu. Dakikada 1000 merdiven inip çıkıyordum. Karanlıklar içinde birbirimizi aydınlatıyorduk. Sağır bir zamandı yaşadığımız. sağır ve merhametsiz. Kör bir geceydi yumruklayan kapıyı kör ve dilsiz. Artık sönmeyecektik biliyordum… Ümit Yaşar OĞUZCAN
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Umit Yasar OGUZCAN - Sahibini arayan mektuplar -1- Bir kurt bir geyiği kovalıyordu yüreğimde. Geyik soluk soluğaydı yorgundu bitkindi. karların üzerinde akıp giden bir yıldız gibiydi. Koşuyordu. Koşmak kurtuluş değildi belki ama bir ümitti. Koşmalıydı. Oysa birer namlu ağzındaydı kurdun gözleri. Avına güvenle şehvetle yaklaşıyordu. yeni bilenmiş sedef saplı bıçaklara benziyordu dişleri. Bütün dileği et ve kandı. İstese geyiğe hemen yetis¸ebilirdi ama uzasın istiyordu bu şehvetli koşu bu bütün damarlarına yayılan sarhoşluk bitmesin istiyordu. Ben seni düşünüyordum çünkü geceydi. Sevişme zamanıydı insanların. yalnızdım. beni kuşatan duvarlar birer beyaz çarşaftı bu saatte. kapılar tüylü yumuşak battaniyelere benziyordu. Ben seni düşünüyordum. Kimbilir ne güzeldin soyunduğun zaman? Nasıl kadındın? Nasıl öpüşürdün kimbilir? Nasıl kadın kadın kokardı her yerin? tutup avuçlarıma sığdırıyorum seni gözlerime dudaklarıma sığdırıyorum. Sensiz kahrolmak vardı. Seninle yaşamak vardı dolu dizgin. Seninle hergece birbirimizi yenilemek vardı odalarda. Odalara sığmamak vardı. Bir sel gibi taşmak vardı gecelerden. Elimi uzatsam tutabilirdim seni öyle yakındın. Zamana kokun sinmişti. Tuttum resmini indirdim duvardan. Duvar ağlamaya başladı… Umit Yasar OGUZCAN
-
Ümit Yaşar Oğuzcan, (22 Ağustos 1926 - 4 Kasım 1984)
Sahibini Arayan Mektuplar Serisi'nden... Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak... Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, Sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de ayni sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını... Hiç gel demiyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç, saklan. Seni aramak istiyorum. Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgârların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al, açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yere demir atmalı. ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya ! Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan ama ne aradığını bilmeli. yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı. bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kâğıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların Sibirya'da bir mabudun gözleri olmalı, ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik kalmalı. yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım. Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim. Ümit Yaşar OĞUZCAN
-
" Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini... "
Sevgili GeceKuşu , Ne güzel, ne sıcak dilekler bunlar.Ellerinize sağlık.
-
" Güneşin batışında bırak yorgun düşlerini... "
BAĞLANMAYACAKSIN Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... Can Yücel