made in turkey! tarafından postalanan herşey
-
aŞK üSTüNE........
İstanbul, sen de yalnız bıraktın beni. Biliyorum, kandıramazsın beni… Dalgaların kalp atışların, yağmurun gözyaşların. Ağlama artık, elden bir şey gelmez. Sen ki içindekilerle, içindekiler senle güzeldi. Sana onun gözleriyle baktım hep, seni onun yüreğiyle sevdim. O ki surette siret, sen ki tende can idin. O gitti, giderken bir parçamı da götürdü. Oysa ben ilmik ilmik, nakış nakış yüreğime işleyip, harf harf, hece hece, kelime kelime, terennümlerle dilime doladım. Derya yaptım kürek çektim gözlerinde. Saçlarını ilmik yapıp boynuma taktım sözlerinde. Sen ki; önce yüreğime cemre olup düşen, sonra kara kışları getiren, sen ki yakamoz olup, karanlık ıssız gecelerde sahillere ışık gönderen… Doğaya nispet edercesine, sen ki nurdan bir ışık, sen ki gökten bir yıldırım… Düşten deli gönlüme. Bu şehir, bu kaldırımlar seni hatırlatıyor hep… Güller senin kokunu veriyor, kuşlar adına türkü yakmış, ismini söylüyor. Her adım başı sen varsın. Meğer ne çok sevmişim seni… Gök sana aşina, güller sana hayran, nehir ki sana susuz… Bense sana sevdalı. Unuttum demek kolay. Göz görür gönül sever, dil unuttum der, der de ya yürek… Hayat bulduğum gözlerinde bir daha, bir daha ölmek için ara sıra oturduğum semte uğrar, gittiğin yerlerde ararım, kaldırım taşlarından, köşe başlarındaki lambalardan sorarım seni… Bazen yalnızlığımı gizlemek için kalabalık arasına karışır, bazen senle beraber olmak için kuytu bir köşe, karanlık bir gece ararım. Acıdır zaman… Hazindir, hüzündür zaman… Günlerim sayılı. Her geçen gün ecel anına biraz daha yaklaşmaktayım. Ölüm zamanını bilmek, ölüm anını beklemek: Sensizliğe mahkûmluk. Biliyor musun zaman ölümdür. Ben ki her gün bir yaprak misali sararıp solmaktayım. Dalından kopup rüzgârın akıbetiyle savrulmaktan korkmaktayım. Biliyor musun bu sevdanın sonu: ya bir ölü ya da bir deli. Deymez mi gülüm? İnan ki değer. Hem sana hem de bu aşka…
-
aŞK üSTüNE........
insanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır" der dostoyevski... veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yaldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.birlikteliğin örttüğü tüm kusurları, ayrılık sergiler.bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir. "ölene kadar" diye söz verilmiştir, ama "ölüm yolunda" başka tercihler belirmiştir. kararsız prensesin vicdanı azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı "aklını başına al" diye fısıldar kulağına; haytası ise "kalbinin sesini dinle" diye çekiştirir eteğinden... hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar. "ama"yla biter alelade iltifat cümleleri: "sen iyi bir insansın, ama arkadaşların kötü", "seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim", "ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim" vs.. vs... sonra gelsin uykusuz geceler...bir türlü karar verememeler...ruhen gidip gelmeler..."hele biraz daha zaman geçsin" diye nikah ertelemeler... birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler kollamalar... "aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için"e kendini inandırmalar... sonrası hep aynı: bekleyenin "hani sonbaharda buluşacaktık. hazan geldi geçti, sen gelmez oldun" sızlanmaları... bekletenin "geliyorum az kaldı" oyalamaları... bittiğini bile bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa saplanmalar...terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa dolanmalar...veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına, o cümleleri hiçleştiren mayınlar serpiştirmeler... üzgün görünmeler... bağış dilenmeler "...ama kaçınılmazdı" demeler..."sözünden caydın"yakınmalarını "sen de eski sen değilsin. değişmişsin" diye göğüslemeler... asıl kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler... ve son sahne: terk edenin o mahcup "gönlüm başkasında" itirafına karşılık terk edilenin kırık çalımı: "uğurlar olsun! ben yoluma devam ediyorum". ihanetler böyledir:ilki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az acı verir. ondan sonra dur durak yoktur: güvenilmez aşık, sevdikçe kıran, gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan biçare dervişe döner. artık acılara hapsolmuştur: buluşmak istedikçe ayrılacak, birleşmeye çalıştıkça parçalanacak, sonunda terk ettiklerinin "ah"ı tutup terk edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır. Can DÜNDAR
-
aŞK üSTüNE........
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin..... Nazım HİKMET ya çok gözel yazmış nazım ustam.......bende paylaşmak istedim........ve bütün beğendiğim yazıları artıkın buaraya atacam....bloguma atmayacam...... hayatı ıskala lüxümüz yok artık.........
-
öylesine bir mektup.....:))
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız. Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine. Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim. Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum. Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün. Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım. "Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da. Neler yazmışım diye merakımdan. Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende. Can DÜNDAR
-
EgEr.........
Eğer ; O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa... dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O... her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa... bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız... kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız... O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine... uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa... dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa... Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... ...o halde bugün sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz. Can Dündar
-
YeSiL eRiĞiM..............
Sevgilim Yeşıl eriğim benim Ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin Hapiste günler ağır geçer diyordun Olsun be ben vazgeçtim zurriyetimden Yeterki yetim bir çocuk gibi bırakma beni Zira sensiz bu can bir yüktür yüreğime Kaldır öpülesi alnını ve bak bana Gordünmü gülüm bir tek gözlerim değişmedi gene Bır tek gözlerim Açılır açılır gözleri gülümün İçlerinde yeşil çam ağaçları Uyanışların en tazeleri Odamızdan geçer gülüm seninle Feriğim fidanım feryadım Hey benim zizil parmak Memleket gözlüm Geceleri hep peşinden koşar Göğsüme takıp yönümü bulduğum Kalp verdin onur verdin Yetmez mi deli fişeğim Feriğim fidanım feryadım Hey benim zizil parmak Memleket gözlüm Benım en buyuk kudretim Senin sahiden şehrimde olduğunu bilmek Hatta şu an ıslak şehrimde geceliğinle balkondasın Bende dokunmaya çalışıyorum ince parmaklı ellerine Kaldır öpülesi alnını ve bak bana Yoroz değil kararan Yüzümde ışıgından ayrılmanın kederi Birazda işte geldik gidiyoruz ün hüznü var Ama gördün mü gülüm Bır tek gözlerim değişmedi...yine Bir tek gözlerim bir tek gözlerim değişmedi........ yine bir tek gözlerim................
-
Ve Yaşadıkça Sevgim Sana Artıyor
Saat Gecenin İkisi Olmuş Ve Ben Sendeyim Yine Durduramadan İçimdeki Seni ; Beni Alıp Götüren Saatler Sana Akıyor Sanki, İçimde Tarif Edemeyeceğim Kadar Anlamsız Fırtınalar Esiyor Ilık Rüzgarlar Getirdi Seni Bana Ruhumdan Bir Parça Alıp Adını En Güzel Duygu Koydu, Beni Öyle Bir Heyecan Sardı Ki ; Bir Annenin Evladını Sarar Gibi Beni Sana Mahkum Eyledi Nasıl Yazmak İsterim Şimdi Sana Sayfalarca Sana Anlatmak İsterim Yaşadıklarımı..! Sana Uzaktan Konuşuyorum Şimdi Ben Daha Gözlerine Doyasıya Bakamadım Sana Kendimi Tam Anlatamadım Daha Ne İsterdim Şimdi Bilirmisin Sadece Ay Işığı İle Aydınlanan Bir ağacın Gövdesinde Başımı Dayayıp Gökyüzüne Bakıp Seni Düşlemek Ve Ben Saatlerce Seni Hayal Etsem Sonradan Tam Sana Çılgın Olduğum O Anda, Sen Çıkagelsen Yavaşça Eğilsen Dizlerimin Yanına Otursan Sonra Sana Dönerek Saçlarını Okşasam Ellerimi Yüzünde Gezdirerek Gözlerine Dalsam Seni Hayal Ettiğimi Anlatsam, Benim Hayallerim Sınırız Anlattığımda Yaşamış Kadar Oluyorum Ve Yaşadıkça Sevgim Sana Artıyor Daha Bir Çok Şey Yazmak İsterdim Ama Ömrümün Diğer Senli Günlerini Saklamak İstedim…!
-
Sana GiTme diYemeDiğiM zaMan
Sana gitme diyemediğim zaman; gözlerine baktım ağlamaklı ve çaresizce. Belki anlar anlar da gitmez diyen bir umutla. Ellerin kayarken ellerimden yavaşça "seni seviyorum" dedim sessizce, belki de vaz geçip yanımda kalmanı bekleyerek. Sararken kolların beni yavaşça kokluyordum saçının her telini ve güzel tenini unutmak istemezcesine. Verirken bana son buseni akıyordu gözlerimden yaşlar usulca. Sana gitme diyemediğim zaman; ağlıyordum önce sessizce bir köşede dönecek diyen bir umutla. Gözyaşlarımı akıtırken gönlüme ılık ılık, başımı kaldırıp bir daha baktım ardından, belki de geri dönmeni bekleyerek. Düşerken kar taneleri kirpiklerime, hayalin vardı gözlerimde ve hala kokunu duyuyordum esen rüzgârda. Fırtınalar eserken ardından, son busenin sıcaklığı duruyordu yanağımda. Sana gitme diyemediğim zaman; bir yanlızlık resmi çizildi önce. Sonra hafiften bir rüzgâr esti, üşümeye başladı ellerim senin yokluğunu hatırlatırcasına. Bir buruk ses vardı hala kulağımda sevda türküleri söyleyerek rüzgârın uğultusuna karışan. Sessizce sallarken elimi ardından, bir küçük tebessüm belirdi yüzümde bu son vedaya aldırmayan... Seni hep sevecek olan...
-
İçindeki nakaratı yaz...
Sevgilim Yeşıl eriğim benim Ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin Hapiste günler ağır geçer diyordun Olsun be ben vazgeçtim zurriyetimden Yeterki yetim bir çocuk gibi bırakma beni Zira sensiz bu can bir yüktür yüreğime Kaldır öpülesi alnını ve bak bana Gordünmü gülüm bir tek gözlerim değişmedi gene Bır tek gözlerim Açılır açılır gözleri gülümün İçlerinde yeşil çam ağaçları Uyanışların en tazeleri Odamızdan geçer gülüm seninle Feriğim fidanım feryadım Hey benim zizil parmak Memleket gözlüm Geceleri hep peşinden koşar Göğsüme takıp yönümü bulduğum Kalp verdin onur verdin Yetmez mi deli fişeğim Feriğim fidanım feryadım Hey benim zizil parmak Memleket gözlüm Benım en buyuk kudretim Senin sahiden şehrimde olduğunu bilmek Hatta şu an ıslak şehrimde geceliğinle balkondasın Bende dokunmaya çalışıyorum ince parmaklı ellerine Kaldır öpülesi alnını ve bak bana Yoroz değil kararan Yüzümde ışıgından ayrılmanın kederi Birazda işte geldik gidiyoruz ün hüznü var Ama gördün mü gülüm Bır tek gözlerim değişmedi...yine Bir tek gözlerim bu güzel şarkı var yine dilimde..............ne zaman aklıma gelse canımcım erbayım gelir aklıma......ikimizin yerine dinliyorum canım.........
-
SEN BU FORUMUN......
sen bu furumun gelinisin..........
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
avatardaşım sardunyaya gelsin çiçeim......
-
ŞŞŞŞŞŞ BAK Bİİİİ
made in turkey! şurada cevap verdi: made in turkey! başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımteşekkürler meleğim.......... sağol canımcım şimdi daah eyyim çok şükür..ilaçlarla ayaktayım...........seni görünce daha bi mutlu oluyorum erbayım.......günlerin hep umut tadında geçsin be böcüğüm..........yüzün gülsün gülümsesin ......
-
İçindeki nakaratı yaz...
Benim İçin Üzülme Gözlerin nemli nemli Başını hiç öne eğme Ayrılık olur değilki ahh Bemin için üzülme Bundan sonra adını Kırk yılda bir anarım Sende kaybettiğimi Başkasında ararım Benim için üzülme Sevgim yaşamaz hiç Ağlamak bana düşer Bir ömür harab oldu ahh Ağlamak bana düşer Bundan sonra adını Kırk yılda bir anarım Sende kaybettiğimi Başkasında ararım
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
töbe töbe....sen dediğinde değiştim be avatarı nasıldı sen tarif et monarısayımı diyon neyi diyon.....
-
üsttekinin en çok nesini sewdin.....
doğal oluşunu.................
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
çok teşekkür ederim.... bu arada avatar değiştimi bu muydu dediğin avatar acep..........
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
öncelikle çiçeğimi kendime veriyorum çünkü kaç zamandır hastaydım yatıyordum..kimse ziyaretime gelmedi çorba bilem yapmadılar........ onun üçün ilk çiçeim bana........... sonra yeni avatarı süper olan kralx arkadaşa gitsin diğer çiçeim...... sonra finalller bittimi bilmiyorum ama gorgi ve aziz'e gitsin üçüncü çiçeim........
-
EVLENİYORUZ...
tebrikler.......
-
YeNiLDiM aNNe..........
Anneciğim! Evlatlar vardır başarılarını, zaferlerini yazarlar... Sana yazacak bir başarım, bir ödülüm yok anne. Keşke olsaydı da, seni sevindirebilseydim. Keşke, benim de anneme yazacak, anlatacak başarılarım olsaydı. Ama yok anne... Sevdiğin, okşadığın saçlarıma aklar düştü anne. İlk evvel saçlarım hayat mücadelesinde yenildi. Düşmanlarım hep benden güçlü oldu anne. Onların tahta kılıçları benim çelikten kılıcımı paramparça etti. Onlar beni yenmek için ne senaryolar yazdı, ne iftiralar attılar. Ben, ‘masumum’ bile diyemedim. Düşmanlarıma hep yenildim anne. Ve ne yazık ki, dostlarıma da... Dostlarım da beni hep yendi... Ben onları dost bilirken onlar beni meydanlarda tuş ettiler. Arkamda hep bir hançer yarası oldu anne. Senin anlayacağın, dostlarım beni düşmanlarımdan daha beter etti! Kahkahayı unuttum, tebessümle dost oldum. Yüzümde acı bir tebessüm var şimdi. Bahtıma yenildim anne! Çocukluk yıllarımın özlemiyle seni aradım anne... Senden daha şefkatlisini, daha merhametlisini bulamayacağımı bilerek... Her şey küçükken güzelmiş anne. Şimdi büyüdüm ve yenilmeyi öğrendim anne. Gülü çok sevdim, hele alını, pembesini... Bahtıma hep beyazı düştü anne... O çok sevdiğim güllerin, dikenlerine yenildim anne... Açlığa-tokluğa, hastalığa-sağlığa, dosta-düşmana... Hepsine ama hepsine yenildim... Senin anlayacağın hayata yenildim anne... Yenildim...
-
GüLüM.........
gülüm Kapatırmısın gözlerini arada bir İç çekişlerle anarmısın beni Sol yanın sızlarmı hiç gülüm Hala ara sıra aklına gelirmiyim Yoksa geçmişinde sıradan birimiyim Sanma ki senden sonra hayatı sevdim. Neredesin şimdi?... Ne yapmaktasın?.. Gecenin karanlığına çaresizliğine isyandamısın ben gibi Dinermi zamanla bu acı bitermi sevdan Vazgeçebilirmiyim ki senden. Zaman herşeye ilaçmış gülüm İlaca lüzum yok sensizlik zaten ölüm A.CAN
-
sEnSizLiK
Sensizliğe attığım her adım, ben benlikten çıkıyorum ben, ben olamıyorum, senin esirin oluyorum, gecelerin kör karanlıklarında.Şarkımızı mırıldanıyorum sana,ve ben yine sen oluyorum. Ben neden sende özlemlerimle sevgimle tutuklu kaldım. Sensizliğe attığım her adım da görmek istiyor gözlerim seni. Baktığım her yerde,hep seni görmek için bakıyorum boşluklara.. Gerçeklerin gün ışığına ihtiyacı yok artık. Yeni yüzler de sunma bana, usandım senden. Usandım yaşar gibi yapmaktan, usandım gözü yaşlı günler yaşamaktan... Sensizliğe attığım her adım da, okunaksız izini sürüyorum mutluluğun ve terkediyorum seni. Sensizliğe attığım her adım,Her adres, her yol, sana çıkıyor kaç kişi birden yaşadığımı bilmiyorum artık. Sanki her biri bir çoçuk. Biri benim yerime kalabalıkta sevilen, neşeli birini oynuyor.Bir başkası tıpkı çocuk gibi aklına eseni.. Hissettiği her şeyi yapabileceğini, herkesin onu sonsuza dek seveceğini, kimseyi yitirmeden, kimseyi kırmadan böyle hep mutlu, sonsuza dek yaşayabileceğini sanıyor. Bir başkası hep mutsuz herşeyin kötülükle dolu olduğunu,bu yalan dünyanın bu acımasızlığının ne yaparsak yapalım değişmeyeceğini çok iyibiliyor. Biri ise durmadan ve hiç yılmadan seni sayıklıyor suç bendeymiş gibi isyanlar ediyor bana,sadece beni suçluyor. Bütün bunlar benimle birlikte. Bazen onları taşımaktan yoruluyorum. Beklemeler senden uzak kalınmaya çalışılan günler. Sensizliğe attığım her adım. Bilsen ne isyanlar ne nefretler taşıyor gecelerime. Oysa sen susuyorsun, Ve ben hep uyanığım zamansız ölümlere. Bilsen,ne dayanılmaz. Kendimi hiç bir yerde bulamamak.Yapanyanlılığımda da olsa haykıramamak ne zor ! Şimdi söyle , nerede o gül ektiğimiz umutlar?Hayal bululutlarında bitirdiğimiz yağmurlar? Ve kana kana içmeler susuzluğu? Yıldızlı göklerdeki suskunluklarımı? Sensizlik ateşlerimi Kutuplar'a sürdüğüm ve kendime yandığım o "düş" nöbetlerindeki özgür zamanlar. Nerde ! Oysa yaşamak vardı göğün erişilmezliğini. Her attığım adımda biraz daha geri gitmek. Her intiharda yeniden dirilmek. Ölümümü diriltmek istiyorum yokluğunla. Kendimi diriltecek kadar ölü, seni ölümüne sevecek kadar deliyim ben. Mutluluk bile sensiz çekilmiyormuş geç anladım, gözlerinde bir anda dört mevsim. Her mevsimin güzelliğinde sen.. Yemyeşil nehirler çizsem zamanın yüzüne adını sonsuzluk koysam ve her saniyesini o sonsuzluğu seninle yaşasam. Umudun olacak ki, inanacaksın. Umut su'da boğulmuşsa; nehirlerin suçu ne. Öğreniyorum sevdiğim. Umudum yeşil akarsularda boğuldu ama o nehirlerde hayat'ta kalmayı, o nehirin mahkumu olmayı ve o nehir de seni sevmeyi öğreniyorum. Sensizliğe attığım her adımda. Ben sana özlemlerimle Yanıyorum. Yanarken; öğreniyorum. Öğrenirken; Seni Seviyorum!
-
seni düşlemek ne güzel
made in turkey! şurada yorum gönderdi made in turkey!'nın blog başlığı içinde made in turkey!'s Blogeywallah......
-
ŞŞŞŞŞŞ BAK Bİİİİ
made in turkey! şurada cevap verdi: made in turkey! başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımablasının bidenesi sende olmasan kimse yazmiycek desene........... bende yoktum çünkü hasta yatıyordum kaç gündür..... çok teşekkür ederim..........
-
AZ SONRA...........
az sonra salata yapcam....
-
üsttekinin en çok nesini sewdin.....
nickini sewdim.............