Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Polkara

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    12
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Polkara tarafından postalanan herşey

  1. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  2. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  3. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  4. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  5. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  6. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  7. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  8. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  9. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!
  10. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!
  11. Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
  12. Karşılıklı yazılmış birbirine üstten bakan, hoş olmayan pek çok yorum var. İki tarafında tartışmada sinirlenmeden, sabırla ve ne kadar dayanılmaz olursa olsun karşı tarafa saygıyla cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum. Ben tanrı, mekan ve zaman kavramını aşağıdaki gibi düşünüyorum: Yaratmanın birkaç şekli vardır ve Oluşumdan farklıdır. Zaten ana tartışma konularından birisi evrenin oluştuğu mu, yoksa yaratıldığı mıdır. Dindarlar yaratıldığına, dinsizler ise oluştuğuna inanırlar. Bilimin durduğu nokta: Şu anda teori ve ölçümlerimizle anlayamadığımız bir nedenden dolayı Big Bang patlaması oluşmuş ve Stephen Weinberg'in anlattığı şekilde birleşik tek kuvvetten önce gravitasyon kuvveti ayrılmış, daha sonra fotonlar, kuarklar, proton ve nötron ve elektronlar oluşmuş, güçlü çekirdek kuvveti, elektomanyetik kuvvetler ve bu sayede Hidrojen atomları oluşmuştur. Bu atomlar kısa bir süre sonra Helyuma dönüşerek enerji yaymaya başlamış bundan yıldızlar doğmuş ve Bizmut'a kadar olan bütün elementler yıldızın büyüklüğüne göre basınç altındaki merkezlerinde üretilip bu yıldızların ölümden önce patlaması olan süpernova patlamaları ile tüm evrene dağılmıştır. Uzaydaki bu artıkların sıkışmasından oluşan yeni güneş sistemlerinde bütün bu elementlerin uygun sıcaklıklarda birleşmesi sayesinde, Karbon bileşikleri anlamına gelen organik maddeler oluşmuştur. Bunlar ilk atmosfer şartlarıyla proteinleri, aminoasitleri (Miller-Urey deneyi) ve nükleik asitleri meydana getirmiş, bir kaç nükleik asitin bir araya gelmesiyle oluşan ilk RNA (Ribonükleik asit) nın fosfolipid bir membranla çevrelenmesiyle ilk virüs(cansızdır ama bir bakteri veya akyuvar gibi bir hücre onu yutarsa virüs üretmeye başlar) oluşur. Ricketsia denen ilk canlı cansız arası ara hücre virüse bazı özelliklerin eklenmesiyle oluşur. Bunlardan ise tam anlamıyla ilk canlılar olan bakteriler oluşur. Bu üçünün ortak özelliği zarla dış çevreden bağımsız olmaları ve DNA içermeleridir. DNA yapısı, genom projesiyle tüm dünya ülkelerinin ortak çalışmasıyla aydınlatılmıştır. Evrim teorisine gelince ilk canlıdan bu yana yaklaşık 4 milyar yıl geçmiştir. Üremede DNAmız ufak hatalarla çocuklarımıza geçer ve özelliklerini belirler. Bazı canlılar sadece kendini ikiye bölüp Dolly de olduğu gibi DNA'sını kopyalarlar ve tam eşi bir çocuğa sahip olurlar. Ebeveynlerden üreyen canlılarda ise DNAnın yarısı anne yarısı babadandır ve bunların bir kısmı radyasyon gibi sebeplerle ikisine de ait değildir ve yenidir. Yeni bireyin geleceğini belirleyen bu yeni bir kaç gendir. Örneğin bu bireyin yaşamasına müsade etmeyen bir hastalık geniyse bu birey fazla yaşayamaz yada daha başta düşük olarak atılır. Daha az öneme haiz hasarlar ise yaşam sürer ama hayatlarını olumsuzluklarla geçirirler. Eğer bu faydalı bir değişim ise daha iyi bir hayat sürerler. Bazı genetik değişimler belli dış şartlarda iyi iken bazı şartlarda kötüdür. Ama netice değişmez diyelim iki çocuğunuz olsun. Birisi daha zeki ama kısır olsun, diğeri düşük zekalı olsun. Zeki olan kısır olduğundan soyu tükenir ve DNA'sı kaybolup giderken, zekası düşük olan eş bulma şansı az bile olsa ihtimal dahilinde soyunu sürdürebilir. Ama zeki olan kısır eğer olmasaydı soyunun devamı olasılığı düşük zekalı kardeşinden çok olurdu. Neticede iyi olan genin yaşam ve üreme ve soyunu sürdürme şansı daha çoktur(Hele ki zorlu tarih öncesi şartlarda). Buna doğal seleksiyon denir ve iyi olan daha çok gen aktarabilir. Bugünde bu evrimi pek çok alanda hala görmekteyiz. Darwin bunu söylemiş ve deneylerle ispat etmiştir(Lamarck'ın yanlış söylemleri ile karıştırılıp gereksiz eleştiriler alsa da). Mendel ise bunları bezelyelerle ispatlamıştır. Bazı sahteciler haricinde paleontolojik kanıtlarda evrimi destekler. Konu çok ama çok uzun aslında ama bu kısaca özeti... Bu konudaki tartışmalar: 1-Evrim yoktur: Bunu söylemek hakikaten anlamsızdır hergün önümüzde gerçekleşir. Çocuğunuzda dahi mutasyon sonucu farklı oluşmuş genler vardır. Ama soru evrime müdahele var mıdır olsa, anlam kazanabilir ve araştırılabilir. Mutasyona yol açan radyasyon (enerji parçacıkları) nereden gelir. Zira biz bile bugün istediğimiz mutasyonları bilim sayesinde yaratabiliyoruz. Eğer tanrısal müdahele varsa bu noktada olmalıdır. Gelen ışın demetinin nereden kaynaklandığını çoğunlukla ispat edemeyiz çünkü. 2-Evrim olsa bile insan gibi organize bir varlık oluşma olasılığı yok denecek azdır: Yanlış DNA iyi özellikleri ileriye taşıdığından, uzayda hiç bir insanın gitmediği kumsalda bulunan kol saatine rastlama olasılığı ile aynı değildir. Saptırılmış olasılık hesaplarını saymazsak, dünyaya benzer ve yıldızından aldığı enerji miktarı yaklaşık gezegenlerde hatırı sayılır bir canlılık olasılığı hesaplanmıştır. Şu anda dünyaya benzer gezegenler küçük ve çok uzakta olduğundan araştırılması zordur ve her gün daha güçlü teleskoplar yörüngeye oturtulup araştırılmaktadır. Başka yıldızların etrafında şimdiden 1-2 dünya benzeri gezegen bulunmuş ve incelenmeye başlanmıştır. Burada dindarların hatası evrimi reddetmeleridir. Oysa anlayış şu olmalıdır. Evrim tanrı eliyle mi başlamış bir programın sonucudur ve zaman zaman müdahele söz konusu mudur. Örneğin türler arası geçişe ait ara fosillerin bulunmasında sıkıntı vardır. Bu da evrimde müdahelesel atlamaları akla getirmektedir. Evrim tam da dindarların savunduğu şeyle örtüşür ve dış müdaheleye açık bir programlama tekniğidir. 3-Big Bang kendiliğinden mi oluşmuştur: Yaklaşık 15 milyar yıl önce olduğu hesaplanmış olan Big Bang'in ilk mikrosaniyelerine yaklaştıkça tüm fizik kanunları alt üst olmakta ve belirsizleşmektedir. Bu yüzden önceki durumlarını tespit etmek imkansızlaşmakta ve tahminden öteye gidememektedir. İlk patlamayla birlikte zamanın başladığı düşünülür. Çünkü öncesinde cisimleri hareket ettirecek kuvvetler ve hareket edecek madde daha oluşmamıştır. Zaman ise hareketin ve maddenin olmadığı yerde yoktur. Fakat zaman sadece kesintiye uğramış olabilir. Bugün CERN gibi atom altı parçacık hızlandırıcılarında yaptığımıza benzer evrendeki serbest bir parçacıkla çarpışma da Big Bang'a yol açmış olabilir. O taktirde, zaman geriye doğru devam etmektedir ve evren zannettiğimizin çok ama çok üstünde boyutlara sahiptir ve gözleyemiyoruzdur. Zamanın sonu ise enerjinin eşitlenmesiyle yani entropinin maximum olmasıyla değildir. Evrendeki tüm enerji alışverişi bitse dahi (evrenin içine çökmeyeceği ve sürekli balon gibi şişerek genişleyeceği hesaplanmıştır) atalet sebebiyle hareket sürecek ve uzaya dağılan parçalar ilk hızlarını sonsuza dek koruyacaktır. Zamanın sonu gözükmemektedir. Zamanla ilgili bir diğer konu Einstein'e göre ışık hızına yaklaştıkça zamanın yavaşlayacağı ve ışık hızında duracağıdır. Işık hızının %95'i bir hızda 10 yıl uzayda yolculuk yapan biri döndüğünde ikizinin 50 yıl yaşlandığını görür. Aralarında 40 yıl fark oluşur. Yani bir fotonun üzerinde giderseniz zaman yoktur(E=mc2). Ayrıca zaman uzayda mekanla birlikte güçlü gravitasyon alanlarında bükülmektedir. Ayrıca sanal bir evren hesaplanmış ve olabileceği kanıtlanmıştır ki adına Hızlı ya da Takyonik evren denir, burada hızlar ışık hızının üstündedir. Burada cismin aynı anda iki farklı noktada olması durum vardır ve çok kafa yorulacak ilginç bir konudur. Bundan başka Einstein-Rosen solucan delikleri ile evrenimize Kara Delik-Ak Delik vasıtasıyla bağlı Anti madde evreni de hesaplanmıştır. Solucan delikleri ile evrenler arası seyahatte zaman durmaktadır. Zamandaki yavaşlamanın sebebi madde kütlesinin sonsuza gitmesi ve moleküller arası bağların uzaklaşması yapısını koruyan sistemin kol saati dahil yavaşlamasıdır. Demin bahsettiğimiz Entropi yani Düzensizlik teorisi vardır. Buna göre evrende farklı olan tüm enerji farklılıkları bir gün eşitlenir ve sürekli enerji fazla olandan az olna aktarılır.Örneğin Penzias-Wilson'a göre Kozmik Mikrodalga Işınımı tespit edilmiş ve buradan evrenin sıcaklığı - 270 derece hesaplanmıştır (-273 ulaşabilecek son sıcaklıktır ve hiç bir şey daha soğuk olamaz çünkü verecek enerjisi kalmaz). Hubble'ın bulduğu galaksilerdeki kızıla kayma ile evrenin sürekli genişlediği ve tüm galaksilerin birbirinden hızla uzaklaştığı hesaplanmıştır. Bu veriden geri giderek Big Bang zamanı ve ilk sıcaklık bulunmuştur. Enerji eşitlendikçe (Entropiye göre) enerji farkı azalmakta bunula beraber düzensizlik artmaktadır. Bu değişim durduğunda ise enerji farkı kalmayacak enerji değişiminin olmadığı yerde de iş yapılamayacak ve her tür düzenlilik sona erecektir. Geriye bakışla evrenin enerji farkının ve düzenin en fazla olduğu durum ise Big Bang anıdır. Tüm enerji çok sıkışık bir bölgede toplanmış haldedir ve bu patlamdaki oluşan zerrelerin birindeki oynama durumunda dahi ne bugünkü yaşam ne de yıldızlar oluşamayacaktır. Bu an en mükemmel düzenin olduğu andır. Her şey DNA daki gibi programlıdır, Zigot gibi ilk bilgiyi barındırır ve bu evrenin kaderini bu ilk an belirler, her şey bu ana göre gelişir. Evren embriyo gibi kaçınılmaz sonuna olan yolculuğuna başlar. Bunu şuna benzetebiliriz. Şu an gerçek anlamında her anına hakim yaratıcılığa dünyada en yakın örnek Bilgisayar Programcılığı (hatta Binary programlama) dır. Burada Var (1) ve Yok(0) kullanır ve sıraya dizeriz (DNA da programdır A-T, T-A, S-G ve G-S olmak üzere 4 ana komuta bağlıdır). Elektrik akımının bu yolu sırayla izlemesi ile bir takım işler programlarız. Burada önce programı Editörde hazırlar ve kaydederiz (Levh gibi). Programın her anını ve tüm olasılıkları çok iyi hesaplamalıyız ki yoksa program çalışmaz. Hazır olduğunda bir tuşa (RUN) basar ve çalıştırırız (KÜHN-OL gibi). Yarattığımız evren bir anda oluşur ve bu evrende zaman çalışmaya başlar. Diyelim ki bu bir oyun programı olsun. SIMS oyununu duyan vardır. Burada sanal bir çevrede sanal insanların yaşar. Bunlar normal hayatta gibidir. Evrenleri geniş bir data bloğudur. Biz ise monitörden istediğimiz bölümü görebilir yaklaşabilir ve klavye ve mouse yardımı ile istediğimiz anda müdahelelerde bulunabiliriz. Bu müdaheleler karekterler ve evrenleri için anlaşılmaz fakat uyulması zorunludur. Biz programcı veya kullanıcıyı tam olarak anlamaları mümkün değildir. Bu karekterlerin her biri yapay zekaya sahiptir ve çevrelerini öğrenirler, tercihlerde bulunur bunlardan ders alır, haberleşirler, ürerler, iş ararlar acıkırlar kısacası insana dair ne varsa biraz daha kısıtlı da olsa yaparlar. Bizim müdahelelerimiz ise bu karekterler içinde birden bire oluşur ve kendi kararlarını verdiklerini düşünürler. Burada Programcı (Bu oyun programının tanrısı) temel prensiplerini ve oyunun kurallarını tasarlamış ve bunun sonunun ne olacağını merakla beklemeye başlamıştır. Oyuna kurallar koyabilir, yarıda değiştirebilir ama bütün değişimleri ve ayrıntıları incelemez. Problem oluşan yerlere müdahele eder. İsterse tüm olasılıkları hesaplayabilir elbet ama bu çok zaman alır ve de gereksizdir. Burada bunu deney yoluyla gözlemlemektedir zaten. Program kurulan formüllerle çalışır. Örneğin 1 den n sayısına kadar olan tüm sayı toplamını bulmak için birer birer sayıları toplamasına gerek yoktur ve n x ( n + 1 )'i, 2'ye bölerse sonuca ulaşır. Program çalışırken sürekli izlemesi de gereksizdir. Zaman zaman durumu takip edebilir. Bu sanal canlılardan birine oyunun temel kurallarını anlayabileceği ölçüde anlatarak bu evrendekilere yaydırtarak bulundukları duruma dair ufak ipuçları verebilir (peygamber ve kutsal kitap gibi). Zaman içinde bu karekterlerden bazıları bu tuhaflıklar vasıtası ve öğrenme yetenekleri ile ipuçlarını birleştirir ve bunun sebebini araştırır. İpuçları ve tuhaflıklar arasında bağlantı kurdukça bir programcı olduğundan ve müdaheleden şüphelenirler. Ama onun kendilerine göre sanal evrenini asla anlayamaz ve kendi yaşamlarını BREAK tuşuna basarak bir anda sonlandırabilecek bu kişiden korkarlar, onun ipuçlar ve taleplerine uygun hareket ederek kızdırmamaya çalışırlar. Çünkü komutlar açıkça talepleri göstermektedir ve buna uymazsanız bu üstün varlığın da bundan sıkılabileceği her şeyi bitirebileceği, köklü bir değişiklik yapabileceği ve kurallara uymayan karekterleri programdan silebileceğini hissedeler. Bir kısım karekter bu durumu anlayamayacaktır. Burada ilginç olan aslında tüm bu oyun evreninin programı gereği bir kaderi olduğu ama bu kaderin programcı tarafından değiştirilebileceğidir. Ama programcı kaderle fazla ilgilenmemektedir. Her karekter için belirlediği kuralların nasıl sonuçlar vereceğini bilmek istemektedir. Bu bir analizdir. Beklentisi istediği sonuca en iyi ulaşan karekterleri deney yolu ile bulmak, bunları belki başka programlarda tekrardan kullanmaktır, çünkü bunlar doğru, istenilen, beğenilen işe yarar programcıklardır. Dolayısı ile ipuçlarını değerlendiremeyen karekterler için son acı olacak ve her hatalı üretim gibi yok olacaklardır. Yani kaderleri yine de kendi ellerindedir. Ya sonra programcı sıkılır ve başka bir programa geçer. Bu evren RUN komutuyla başlamıştır. O yüzden öncesi bilinemez sadece tahminler olabilir. Bilmem bu durum aşağı yukarı dini bakışı biraz kafalarda canlandırabildi mi? Uzun oldu ve belki pek çok hata da yapmış, pek çok konuyu eksik bırakmış olabilirim. Bir de unutmadan söyleyeyim, dinsiz yaklaşımın doğru olması ihtimali, Big Bang de bu en ince ayrıntısının değişmesi durumunda yıldızları ve canlıları oluşturamayacağı hesaplanmış olan kitlenin tesadüfen dizilimi olasılığı kadardır. Bu da yaklaşık 1 / 10 üzeri 95 gibi korkunç düşük bir olasılıktır.Bu tıpkı SIMS oyununun milyonlarca bitten oluşan yazılımının klavye tuşlarına rast gele basan 6 aylık bir bebek tarafından hatasız olarak düzgün sırası ile yazılmasına benzer. Eğer bu 1/10^95 (0, den sonra 95 sıfır sonra 1 demektir) tesadüf olasılığı oluşmamışsa, tanrının yani programcının varlığı demektir. Bu durumda tanrı olasılığı (10^95 - 1)/(10^95) tir. Neredeyse kesine yakın bir şekilde tanrının varlığını gösterir. Ama 0,000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000000 000000000000000001 olasılıkla tesadüf gerçekleşmiştir diyorsanız başka tabi. Başınızı ağırttığım için özür dilerim, herkese saygılar...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.