sur tarafından postalanan herşey
-
DOGON Gizemi
DOGON Gizemi, UFO Bilimin bir parçasıdır ve Mali’de yaşayan Afrikalı Dogon kabilesinin sahip olduğu M.Ö. 3200 yılına kadar uzanan ileri astronomi bilgilerinin kaynağını araştırır. Afrika kabilelerinin çoğunda olduğu gibi Dogonların geçmişi de oldukça karanlıktır. Dogonların şu anda yaşadıkları Bandiagara Platosu’na 13. ve 16. yüzyıllar arasında yerleştikleri tahmin edilmektedir. İnsanbilimcilerin çoğu, sayıları iki milyona varan Dogonları “ilkel” olarak tanımlasalar da Dogonlar, batı teknolojisine karşı olan ilgisizlikleri bir yana, zengin ve bir o kadar da karmaşık bir dine ve yaşam felsefesine sahiptirler. Dogonlar’ın ünü, ortaya attıkları ilginç ve şaşırtıcı iddiadan ileri gelmektedir. Bu Batı Afrika kabilesi, atalarının dünyadan 8,6 ışık yılı uzaklıktaki Sirius yıldız sisteminden gelen uzaylılar tarafından eğitildiklerine inanmaktadır. Bu kadar ilkel ve her şeyden uzak bir biçimde yaşadıkları halde gökbilim alanında olağanüstü ayrıntılı bilgiye sahip olmaları da bu iddialarını desteklemektedir. 1931 yılında Fransız insanbilimcileri Marcel Griaule ve Germaniae Dieterlen, Dogonlar’ı geniş çapta incelemeye karar vermiş ve 21 yıl boyunca Dogonlar’la yaşamışlardır. Bu iki insanbilimcinin araştırmaları Dogonlar hakkında pek çok bilinmeyenin keşfine olanak sağlamıştır. Dogon’ların Gizemi Neydi? Orion yıldız kuşağının hemen yanında bulunan ve Köpek Yıldızı olarak da bilinen Sirius yıldızı ve onun çevresinde döndüğüne inanılan yıldız ve gezegenler, Dogon mitolojisinin temelini oluşturmaktadır. Dogonlar, Sirius yıldızının en parlak yıldız olduğunu, Sirius’un yanında çıplak gözle görülmeyen küçük, yoğun ve sönük bir yıldızın daha bulunduğunu ve bu yıldızın tam konumunu biliyorlardı. Potolo olarak adlandırdıkları bu yıldızın, dünyada bilinen tüm maddelerden daha ağır bir maddeden oluştuğuna ve Sirius’un çevresini 50 yılda döndüğüne inanmaktaydılar. Oysa ki, batılı gök bilimciler 19. yüzyılın ortalarına kadar Dogonlar’ın bahsettiği bu soluk yıldızın varlığından bile habersizdiler. 1862 yılında Amerikalı gök bilimci Alvan Graham Clark yeni bir teleskopu denerken bu yıldızı keşfetmiş ve Sirius B ismini vermiştir. Ayrıca 1920’lerde ortaya çıkmıştır ki Sirius B bir “cüce yıldız”dır. Cüce yıldızlar oldukça soluk, ışıklı, küçük fakat yoğun yıldızlardır. Sirius B gerçekte Dünyadan daha küçük olmasına rağmen, tıpkı Dogonlar’ın belirttiği gibi o kadar yoğundur ki, kendisinden alınan bir çay kaşığı dolusu madde 5 ton ağırlığına gelir.Daha da ilginci, Dogonlar’ın bilgilerinin sadece bununla kalmayıp aynı zamanda, modern dünyamızda ilk kez Galileo tarafından gözlemlenen Jüpiter’in dört uydusundan ve Satürn’ün yalnızca teleskopla görülebilen halkalarından da haberdar olmalarıdır. Dogonlar, ayrıca, sayısız yıldızın varlığına ve Dünyanın da içinde yer aldığı Samayolu’nun sarmal bir gücü olduğuna inanıyorlardı. Dogonlar sahip oldukları bilgilerin çoğunu sembollerle anlatmışlardır, ve bu sembollerinin temelinde Nommo'lar diye adlandırılan ve dünyayı uygarlaştırmak için uzaydan geldiğine inanılan hem karada hem de suda yaşayabilen varlıklardır. Dogon rahiplerine göre, eski zamanlarda Sirius sistemindeki bir gezegenden dünyaya inen Nommolar sahip oldukları bilgileri o zamanki rahiplere öğretmiş, onlar da bunları yeni kuşaklara anlatmışlardı. Nommolar dünyanın yaratıcıları olduğu kadar, insanoğlunun ataları ve ruhsal ilkelerin koruyucuları, “yağmuru yağdıran güçlerin ve suların mutlak sahipleri” idi. Dogonlar üzerinde araştırma yapan Amerikalı bilim adamı Robert Temple, bir Nommo uzay gemisinin gelişini ve dönerek yere inişini simgeleyen resimler bulmuştur. Geminin Dogon ülkesinin güneydoğusuna indiği söyleniyordu. Dogon rahipleri geminin inişini tanımlarken onun kuru toprağa indiğini ve oluşturduğu girdap dolayısıyla bol miktarda toz kaldırdığını anlatmaktadırlar. Dogonlar da Sirius’lu gezginlerin bir gün geri döneceğine inanmaktadırlar: “Göklerde bir yıldız belirecek ve bu Nommo’nun yeniden dirilişinin işareti olacak.” der bir yazıt .Dogonlar ve Sirius yıldızıyla aralarında kurdukları bağ, biz UFO araştırmacılarının olduğu kadar yaratılış teorisyenlerinin, astronomların ve bilim adamlarının da ilgisini çekmiş, bu kabilenin kökenleri ve sahip oldukları derin astronomi bilgisine nasıl ulaştıkları hakkında pek çok araştırma yapılmıştır. Arkeolog-yazar Erich Von Daniken Dogon inançlarını kabullenmiş ve bu bilgileri, geçmişte dünya dışı varlıkların dünyamızı ziyaret ettiğinin kesin bir kanıtı olarak yorumlamıştır. Gerçekten de “ilkel” Dogonlar’ın yüzyıllardır sahip olduğu bilgileri bilim henüz yeni yeni keşfetmektedir. Bunun son örneği Dogonlar’ın Sirius siteminde Emme Ya adını verdikleri ve Nommoların gezegeni olduğunu söyledikleri üçüncü bir yıldızın varlığından bahsetmeleridir. Bunun Popola (Sirius ’dan dört kez daha hafif olduğunu, yine Sirius B gibi 50 yıllık bir zamanda daha geniş bir yörünge çizdiğini ve her ikisinin çapları arasında bir dik açı oluştuğunu belirtiyorlar ve Emme Ya’nın bir de uydusu olduğunu söylüyorlar. Hakikaten de Dogonlar’ın Emme Ya’sı vardır ve o astronomlar tarafından ancak 1995 yılında keşfedilmiş olan Sirius C yıldızıdır! İşte bu Nommoların yaşadığı yıldızın keşfidir..
-
Kader ve özgür irade üzerine
Yaratan ALLAH'ın selamı üzerinize olsun; Bakınız sanırım bu tarz konular bu forumda bir çok yerde var. İnsanlara nasıl cevaplar verirseniz verin anlamıyorlar ve ya anlamak istemiyorlar. Acaba anlıyanların hepsi gerizekalımı? Tabiyki değil. Peki anlamayanlar gerizekalımı? Tabiyki oda değil. Sadece bakılan yerler farklı. Bize ne lazım? İlk önce iman. İman nasıl elde edilir? Kainata, dünyaya , insana, nebatata, hayvanlara , yıldızlara bakılarak elde edilebilir. Ama sadece bakmıyacaksınız. Bakarken bunu nasıl bir güç yarattı acaba , diyerek o güçten korkacaksınız ve titreyeceksiniz.. Titredinizmi? İman lı insanlar dünyasına hoş geldiniz. O zaman sorduğunuz soruların cevabını aşağıdaki pasajda anlatabilirsem anyalabileceksiniz. Bu dünya bir imtihan dünyasıdır. Yapacağımız her şeyden biz sorumluyuz. Allah bizi yaratıyor yarattığı anda cennetlikmi cehennemlikmi olduğumuzu evet tabiyki biliyor peki nasıl biliyor? Boyut farkı. Allah'ın bizi yarattığı yerde 3 boyuttan çok daha fazlası var ve zaman dediğimiz şey orada yok her kareyi istediği zaman bilebilir ve görebilir. Peki o zaman imtihan nerede kaldı? Oda şurada; Allah bizi hür irade özgür ve eşit olarak bu dunyaya getiriyor. Dünyaya geldiğimiz çevre insanlanlar topluluklar aile yapısı bizim hayatımızı etkiliyor. bazı noktalarda bazı seçimler yapıyoruz, yapmak zorunda bıraklıyoruz. Bu seçimleri yaparken Allahın bize verdiği hür iradeyi kullanarak seçimimizi biz yapıyoruz. Allah bizleri yarattı ve gelecekte neler seçeceğimizi gördü. Bunu önceden ve ya sonradan bilmesinin ne önemi var ki? haşa bilmese bile öldukten sonra yazımızda neleri seçtiğimiz yazacak ve yine ona göre muamele göreceğiz. Bildiği zamanda bir fark yok. Zaten müdehale etmiyor biz kendi hür irademizi kullanıyoruz. Hea çok yalvarırı dua edersek kabul olursa olumlu yönde etkileri olabilir.
-
CENNETTEYİM KEYFİM GICIR..
Cennet dönem insanına ne kadr güzel olduğunu anlatabilmek için o dönemin en gözde şeyleri ile sonsuz huzur anlatılmak istenmiştir. Diğer taraftan bu dünyada x kişiye yaptıklarımızdan y kişiye yaptıklarımızdan sorumlu olacağız. Olurda Cennete gidecek olursak orada eğer bizim için huzur verici olacak olan eşimizin yanımızda olması olacaksa aynısından bir tane yanımızda olacaktır, tabi eğer onun yanımızda olmasını istersek ama orada ne düşüneceğimizi ne hatırlıyacağımızı ne yaşayacağımızı tam olarak bilmemiz imkansız. Çünkü ölümden sonrası, hiç birimiz ölüp dirilmedik. Belkide bir çok şey görüp gerçekleri öğrenip her canlının mutlu olarak sonsuz düzende sonsuz bir şekilde yaşadığı mutlu olacağız, bize dünya aleminde güzel tatlı gelen şeyler orda çok şey görüp öğreneceğimiz için çook basit gelebilir, duygular hisler , aşk , sevgi orada bunların çok daha gelişmiş çok daha kainatsal olanını yaşıyacağız bakınız insancıl demiyorum kainatsal diyorum.
-
İSLAM'DA KADIN!
Yukarıda verdiğim örnekler genel müslümanlık sınırları içerisinde bugün geçerli olan kurallardır. Sizin verdiğiniz cevaplara gelince yukarıda yazdıklarımı ön yargısız okuduğunuz zaman hukuki açıdan bu dönemde kuran ı yorumlarken kadın ve erkeğin tam olarak eşit olduğunu seçme ve seçilme hakkının olabileceğini yorumlyabilir kadınlara düzgün davranmamız gerektiğini znlayabilirsiniz. Kadınlar fiziksel olarak erkeklerin yapabilecekleri bazı işlere müsait değiller bunun için Peygamberlik te dahildir. Peygamberle çok acı cekerler ıstırap cekerler ve fiziksel olarak dayanıklı olmaları gerekmektedir. Bunun yanı sıra erkeklerde kadının fiziksel ve ruhsal olarak eşit olduğunu zaten kimse idda edemez. Ayrıca bu gün dünya tarihine baktığınız zaman kaç tane kadın hükümdan başbakan cumhurbaşkanı var? %5 belkide. Yani bu doğanını da bir kanunu ALLAH bunları bizim yüzümüze vuruyor diye suçlumu oluyor. Savuduğunuz şeyin hiç bir tutar yanı yok. Siz Hz. Muhammed (sav) ve ALLAH ın Arap toplumunu büyütmek geliştirmek için uydurulmuş bir oyun olarakmı görüyorsunuz. O dönemde o kadar acıdan sürgünden ve ızdıraptan sonramı? bir insan 1000 sene sonrasını nasıl görebilirde böyle muntazam bir plan yapabilir. Bütün tarihi bilebilir ve bunları bir kitapda toplayarak hala dünyadaki insanların %50 sine mantıklı gelecek bir şekilde yaşatabilir ki? Bu böyle bile olsa oda insan üstü bir güce işaret olur.
-
İSLAM'DA KADIN!
Selamlar; söylediğiniz bir çok şeyin dayanağı ve kaynağı kesin değildir. Bakın hepsi demiyorum çoğu diyorum. Konu ile alakalı bildiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum. İslam'da insan olmaları bakımından, erkekle kadın arasında herhangi bir fark yoktur. Her ikisi de eşit derecede Yüce Allah'ın emir ve yasaklarına muhataptır. Erkek de kadın da, yeryüzünü imar etmek ve orada Allah'a kulluk yapmakla sorumludurlar. İslâm'da insanlık ve Allah'a kulluk bakımından kadınla erkek arasında bir fark bulunmadığı gibi temel hak ve sorumluluklar açısından da kadının konumu erkekten farklı değildir. Kadın, yaratılış itibariyle erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir. İlke olarak insanların en değerlisi, 'takvâda (güzel şeyler yapma ve kötülüklerden sakınma da) en üstün olanıdır' (el-Hucurât 49/13) Kurân-ı Kerim'de, farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten biri diğerinden daha üstün veya ikisi birbirine eşit tutulmak yerine, birbirinin tamamlayıcısı kabul edilmiştir. (el-Bakara 2/187) Ben, erkek olsun, kadın olsun (ki hep birbirinizdensiniz) içinizden hiçbir çalışanın çalışmasını zayi etmeyeceğim. (Al-i İmran, 3/195) ve 'O'nun varlığının delillerinden (Allah'ın ayetlerinden) biri de kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.' (Rum, 30/21) âyet-i kerimeleri, İslam'a göre kadının bir insan olarak asla ikinci sınıf olmadığını ifade etmektedir. Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim; 'Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.' (Bakara, 2/187) beyanıyla da erkek ve kadının insan olarak birbirlerine olan ihtiyaçlarına açık bir şekilde dikkat çekmektedir. İslâm dininin kadına tanıdığı hakların değer ve önemini daha iyi kavrayabilmek için İslâm'dan önceki çeşitli toplum ve medeniyetlerde kadının durumu çok iyi değerlendirilmelidir. Kadının insan olup olmadığının, rûhunun bulunup bulunmadığının tartışıldığı, tamamen erkeğe tabi olduğu ve sürekli vesayet altında bulunduğu, hatta mirastan hisse alması bir yana, kendisinin bile miras malı gibi değerlendirildiği bir dönemde, yüce İslam dini; kadının da insan olduğunu beyan etmiş, mirastaki haklarını ortaya koymuş, onu sadece emir alan değil, yerine göre emir veren konumuna yükseltmiş ve kadını olması gereken yere koymuştur. ÇOK EŞLİLİK Çok eşlilik İslam'ın getirdiği bir sistem değildir. İslam öncesi dünyada yaygın olan ve sınır tanımayan bir şekildeydi. Kadının zaten hiçbir konuda fikir beyan etmesi bile mümkün değildi. İslam dini böyle bir ortamda ortaya çıktı ve bu çok eşliliği 20-30'dan dörde indirdi. Buna da çeşitli şartlar getirdi. Bu konuda eşler arasında adaletin yapılması gibi ağır şartlar getirdi. Aksi takdirde bir hanımla evlenmenin daha sağlıklı olacağını tavsiye etti. İslam dininin çok evliliğe ruhsat vermesinin önemli hikmetleri vardır. Toplumlarda azımsanmayacak derecede var olan hastalık, iki cins arasındaki nüfus orantısızlığı gibi faktörler bu hikmetlerden bir kaçıdır. Örneğin, Batı medeniyetinde, hanımı felç de geçirse, deli de olsa, bir erkek ikinci bir hanımla evlenemez. Bu sebeple de gayr-ı meşru yolların kapısını açmak zorunda kalmıştır. Genellikle erkekler savaşa katılırlar. Bu savaşlarda erkeklerin ölmesi ve –özellikle ahir zamanda, bir hikmete binaen doğumlarda kız çocukların sayısının daha fazla olması, kadınların ister istemez bekâr kalmasına sebep olmaktadır. İşte, gerek ağır ve müzmin hastalıklar sebebiyle olsun, ister kızların sayıca daha fazla olmasından dolayı olsun, bazen çok evlilik zorunlu hale gelebilir. Aksi takdirde, aile yuvası bir yandan erkek için cehenneme dönerken, diğer yandan birçok kadın, bu kutsal evlilik hakkından mahrum kalır. Bu ise, toplusal barışı zedelediği gibi, ahlâkı da deforme eder. İşte İslam'ın çok evlilikle ilgili verdiği ruhsat bu yaraları tedavi etmeye yöneliktir. Bu asırda, mümkün oldukça, fertlerin tek evlilikle yetinmeleri daha uygundur. Onları zulümden, mutsuzluktan, hukukî yönden illegal-eş ve çocuklarının haklarını zayi etmekten korur. Çok evlilik söz konusu olduğu takdirde, formel hukuk açısından eski eşinden izin alması gerekmiyorsa da, ailede saygı ve sevginin devamı adına böyle bir izin ve rızanın alınması daha uygun düşer. PEYGAMBERİMİZ EVLİLİK HZ. Aişenin 9 yaşında olmadığı; Hz. Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki: “Esma 100 yaşındayken, hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde 27 yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam 17 yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.” (Hatemü’l enbiya Hz. Muhammed ve hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s. 210) Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli’ nin “Asr-ı saadet” kitabında geçer. (İst. 1928. 2/ 997) Peygamberimiz gençlik döneminde Hz.Hatice gibi ihityar bir kadınla iktifa etmiştir. Dolaysıyla daha sonraki evlilikleri nefsani olmayıp, islamın aile hayatı gibi mahrem konulardaki ahkamını müslümanlara öğretmek amacıyladır. Buda ancak nikahlı eşler vasıtasıyla olabilir, başka kadınların bu işi yapması mümkün değildir. Hem islam dinindeki kadın erkek arasındaki mahremiyet buna izin vermez.
-
dünyanın en zor sorusu
O zamanın toplumunun sosyal düzeni ancak o kurallar ile düzenlenebiliyordu. Ayrıca o senin söylediğin kurallar kesinlikle tam anlamıyla öyle değil, şartları ve durumları var. Allah bize sınav öncesi herşeyi gösteriyor ve sonucu bulmamızı istiyor. Senin verdiğin örnekte hoca göstermiyor ki imtihan etsin. Senin verdiğin örneğe göre bakılırsa Hoca önce anlatmalı sonrasında sınavda o anlatlıklarından cevabı bulunabilecek sorular sormalı. İşte Allah tam da böyle yapıyor. Ama verdiği bilgilerden bazı sonuçlara kendin ulaşman gerekiyor sınavda hangi hoca soruların cevaplarını tahtaya yazar? Peki Allah insanları neden yaratmış? İnsanları kendisine ibadet etsinler diye yartmış (Kuran da yazıyor) Peki Allah'ın insanlara ihtiyacı varmı? Bu noktada bazı din alimleri okusa belki beni tefe tutar ama insanca kendi düşüncemi söylemem gerekirse "Allah keşfedilmemiş bir hazine idi keşfedilmek istendi." bu cümleyi düşündüğün zaman neden yaratıldığımızı neden imtihanda olduğumuzu hepsini anlayabilirsin. HZ. Muhammed (SAV) da hiçbir zaman Allah istediğini yapar siz ona karışamazsınız dememiştir demez tam aksine araştırıp öğrenmemizi istemiştir. Milyarlarca ışık yılı ötedeki yıldızı neden yarattığını elbette öğreneceksin sadece teknolojinin gelişmesi lazım. Sema da yaşayan bir çok Nurani , Ruhani melaike mevcuttur sen de uzaylı uzay dediğimiz evrende yaşam vardır. Onlar için yaratmıştır. Onlar düzen koruyabilmek için çalışan varlıklardır. Sen zannediyormusun ki bu evren kendi kendine haereket ediyor. Her şeyden sorumlu bir melaike vardır ve semada yaşamaktadırlar.
-
dünyanın en zor sorusu
Yok bunları bir yerden okumadım kendi hür iradem ile şimdik söyledim. bilimsel ne gibi bir gerçek bekliyorsun? Sana şimdik desem ki evren şudur formulu budur efendime söyliim dünya şöyle döner formülü budur yerçekimi şöyle oluşur filan ve bunlarıda kuran ı kerimden öğrendim diyip şu sayfada yazıyor bak dene göreceksin aha deneyinide yaptım burda desem sorgusuz sualsiz iman etmek zorunda kalırsın. Nerde kaldı o zaman bunun imtihan boyutu? Dünya aklının alamıyacağı kadar büyük bir imtihan dır.
-
dünyanın en zor sorusu
Hiç bir şey masal değil. İslam dini tamamen bilimsel gerçeklere dayanır savunduğu hiç bir şey hikaye değil fizksel gerçeklere dayanır. "Ben ol dersem olur" u açıklamak gerekirse o büyüklüğü o şanı o yüceliği kavramak için söylenen Allahın büyüklüğünü gösteren bir söz. Bizim bu evren dediğimiz şeyden belki milyarlarca daha başka evrenler var bakın gezegen demiyorum evren diyorum. Bunların ilki ilk kodu ilk tasarımı nasıl yapılmıştır? Hangi bilimsel gerçekle bunu bulacaksın? Anlıyamazsın senin gördüğün boyut bulabildiğin fizik kuralları bu evren / zaman / dünya boyutunda 3. boyutan başka ne algılıyabiliyorsun. Bu kuramlar kurallar daha çok gelişecek daha çok şarşıracak insanoğlu bunlar Allahın büyüklüğünü gösterecek o zaman inanan daha çok olacak şu anda bile görünen gerçekler Allahı gösteriyor her insan Allahın büyüklüğünün bir aynası ki evren resmen Allahın varlığına net bir delil.
-
dünyanın en zor sorusu
Yani siz dünyanın oluşumunu deneyle kanıtladınızmı?kanıtlanana kadar Dünyanın oluşumuna üzerinde yaşadığın şeyin varlığınada inanmıyacaksınız değilmi?
-
allahın adaleti nerde?
Bulamıyorum ben tek bulabildiğim Allahın dinleri İslam,Musevilik,Hristiyanlık ... ve bilinen Hindu , Şamanizm ve çok tanrılı dinler. Bunların hepsi hakkında bilgim var ancak senin bahsettiğin gibi Tek tanrılı Allahın dinlerine mualif aynı söylemlerde bir büyük tarihi oluşum göremedim. Sadece Hindu tarafında bazı benzerlikler var ancak çok sığ... İslam gibi Allahın dinleri kadar mantıklı destekli kuvvetli bir dini inanç yok. Allahın bir olduğunu görmek ve islama iman etmek çok kolaylaşıyor şükür.
-
dünyanın en zor sorusu
O zaman dünyanın oluşumuna insanın oluşumuna ve evrenin oluşumuna inanmıyorsun sen. Bunların hangisi ispatlanmış? Belki bir anda fotoğraf gibi aynı şekliyle var oldu? Hadi kanıt? Peki siz o zaman sevgiye aşk ada inanmıyorsunuz. Ruhada inanmıyorsunuz. Biraz düşününüce inanmanız gerektiğini anlayacaksınız.
-
allahın adaleti nerde?
Tam olarak ne demek istiyorsunuz? Onu anlıyalım. Siz aynı dinler tarihinden bir tane daha başka bir versiyon ve peygamberleri kutsal kitaplarımı var demek istiyorsunuz? Link verin okuyalım öğrenelim o zaman nedir?
-
allahın adaleti nerde?
Biz yaratıcıya Allah diyoruz çünkü kutsal kitabımızda böyle buyruluyor, ve kutsal kitabımız Kuran bundan önceki bütün kutsal kitap ve peygamberleri kabul ediyor üstüne üstlük bilinmeyen tarihlerini aydınlatıyor. Dolayısı ile dünya üzerinde Allah'ın gönderdiği ilk insan Adem den itibaren bütün dinler bir sonraki dinin habercisi niteliğinde olmuş böyle büyük bir organizasyonun insanlar tarafından kurgulanması imkansız olarak görülmüştür ki böyledir. Birçok ilmi tarihi gerçeği aydınlatmış ve orda geçen bilgilerin doğruluğu şimdiye kadar tamamen belgeler ve tarih ile doğrulanmıştır. Dolayısı ile bizde kuranın göndericisi Allah a inanıyor iman ediyor kafamızdaki soruları Allahı temel alarak cevaplamaya çalışıyor ve bir çok sorumuza şükür cevap bulabiliyoruz.
-
dünyanın en zor sorusu
Mantık tabiyki olacak ancak sen bundan 15.000 yıl önce insanlara gelecekte 1000 km yolu 1 saatte gidebileceksiniz deseydiniz size ne kadar inanırdı? Kim inanırdı? Kimse ama buna mantıklı ve olabilir bir yol gösterirseniz bazıları belki inanırdı ama ona inanç denmez iman denirdi. İşte bizim durumumuzda bu iman etme noktasındayız ilerde gerçekleri öğreneceğiz ancak şu anda seviyemiz müsait değil.
-
Miraç İle Alakalı Bir Brain Storm
Arkadaşlar Selamlar; Bu gece bilindiği üzere Mübarek Miraç Kandili. Neden Mübarek çünkü Peygamber efendimiz Sema ya yükselerek Sema kapılarından geçmiş ve Allahü'teala nın huzurunda bulunmuştur. Miraç ile birlikte Müminlere 5 adet hediya gelmiştir ve biz hem bunlara şükür için hemde Peygamber efendimize daha yakın Allaha daha yakın olabilmek için bu geceyi mübarek biliriz. 5 Hediye : 1-)Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular. 2-)İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor. Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık” derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir 3-)Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir. Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir. 4-)Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. “Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi. 5-)İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir. Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.) ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ Şimdik bunun dışında diğer bir konu Miraç Fiziksel mi yoksa Ruhsal olarakmı yapılmıştır. Ben kendi nacizane doğruluğuna bir kaç delil bulabildiğimi görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum eğer hatam varsa Allah affeder inşallah onun Oku! ayetine dayanarak düşünerek ve okuyarak anlamaya çalıştığımız şeyler. Bence Miraç "Fiziksel" olarak gerçekleşmiştir. Yani peygamber efendimiz Burak (REFREF) adlı binek ile fiziksel bir seyehat yapmıştır, Cebrail aleyhisselam ile birlikte. Burak bir binek. Nasıl bir binek? Benim anladığım kadarı ile çooook gelişmiş bir teknolojinin eseri. Çok hızlı bizim bildiğimiz en yüksek hızlardan tirilyon kat hızlı bizim bildiğimiz uzay / zaman eyleminden başka moktalara gidebilen belkide ışınlanma dediğimiz olaydan bile hızlı hareket edebilen fiziksel bir cihaz. Bu Alet de tabiyki Allahın hikmeti ile Melekler tarafından icat edilmiş bir gerçek olabilir. Konu hakkında sorularınız olursa sizlere daha ayrıntılı düşündüklerimi izah edeceğim inş.
-
allahın adaleti nerde?
Bu bilgilere nerden ulaşıyorsun ki? Haşa Allah'ın yanında hakim tanıdığınmı var? ***nislamcılardan dinlediğinle gelip burda nara atman hiiiç doğru değil. Kesinlikle araştır Allahın büyük rahmetini ve affediciğiliğini gör bazı örnekler insanların Rahmetini anlayabilmeleri için insan seviyesine inilerek verilmiştir. Ancak insanlar bunları sonradan böyle koz olarak kullanıyor. Seviyesi yetersiz olan insana Allah adaletini anlatamaz çünkü çok üst düzey fazla üst düzey. Senin yukarıda verdiğin örneğe gelince 100 kadına tecavüz edip tövbe eden insanın kaderini Sadece ALLAH bilir sen cennete girer diye yorum yapamazsın ebediyen cehennemde de kalabilir. Aynı şey intihar eden kadın içinde geçerlidi. İntihar edenin cennete giremiyeceği sence neden söylenmiştir? Tabiyki intiharın çooook kötü yapılmaması gereken bir hareket ne kadar kötü bir iş olduğunu anlatabilmek için. Kimsenin ahireet kaderini kimse bilemezi yorumlayamaz.
-
allahın adaleti nerde?
Arkadaşım Merhaba; Öncelikle bu konuda insanların kendi kendilerine çok kez soru sorduğu bilinen aşikar bir gerçek. Bir ateist olarak sizinde buna dayanmanız gayet normal. Şimdik size Allah'ın herşeyi bilmesini bir örnek ile açıklamaya çalışacağım: Allah bizleri hür irade ve eşit olarak dünyaya getirmiş. bazı insanlar düşünür x yoluna gider bazı insanlar başka düşünür y yoluna gider. Allah bizlerim bu yolları seçiceğimizi biliyor amma bizleri o yolu seçmemiz için programlamıyor. Biz hayat değerlendirmemizde hangi yol mantıklı gelirse onu seçiyoruz. Dolayısı ile bundan sorgulanmamız mümkün olsun.
-
dünyanın en zor sorusu
Selamlar ; Allah hiç bir şekilde yaratılmamıştır. Allah sonsuzdur ve baki kalacaktır. Bu noktada kafanızı tam olarak ne karşıtırıyor? Bir zaman kavramımı? Zaman insanların çok basit ve düz mantıkla dünya güneş ay hareketlerinden ortaya çıkardıkları matematiksel bir terimdir. Amma Allah bu Evren ve zamanın yaratıcısıdır ve bunların ötesindedin Dünya / Zaman mantığı ile bunu kavramak pek mümkün olmayacaktır. Zaten imtihanında amacı budur. İnsanlar kavramadan iman edebilmelerinden imtahan olunuyor. Siz kendi içinizde gerçeği ne kadar çözebilirseniz Cennet te o kadar üst katmanlara çıkacaksınız. Eğer herşe açık ve net bir şekilde ortada olsaydı insanlığın %95 i iman etmezmiydi? O zaman bu sınavın bir anlamı kalırmıydı acaba?
-
MİRAÇ KANDİLİ
Arkadaşlar selamlar; Hepmizin mübarek Miraç Kandilini yürekten kutluyorum. Bu mübarek günü bir vesile bilip Allahtan günahlarımızın affını Peygamber efendimiz (sav) şefaatini dileyelim o müthiş olayı düşünerek Allahü'teala nın kavrayamadığımız büyüklüğünü kavramaya çalışalım.