
sur
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
144 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
1
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
sur tarafından postalanan herşey
-
Ya ama ben özet geçip detraya girmeden ana fikrimi söylemek istiyorum siz işi detaylandırmak. Aslında demek istediğim dünya pis bir yerdir, ahirete nazaran. Siz burda kendinizi ne kadar pislikten korur muhafaza eder Ruhunuza pozitif yükleme yaparsanız, ahiret sizin için düzgün olur. Dünyayı bir bahçe gibi düşünün burda tohumları eker ahirette meyveleri toplar yeriz. Eğer burda hiç tohum ekmez isek ahirette fidan olmaz , ağaç olmaz meyve olmaz. Ole toprağın altında hapis kalırız. Dünyada haksız gördüğünüz konulara elbet müdehale ediniz ancak, herkes hesabını verecek bu noktada çok önemli değil demek istedim. Zaten dünya hayatı ahiret hayatının yanında yok denecek kadar az. Nasıl mükafatlandırılıdığımızı düşünün. Sonsuz olan ahiret hayatı için bir yok denecek kadar az olan dünya hayatında yaptığımız çalışmalar sonsuz ahiret hayatını Cennet diye tabir edilen mükemmel bir yere dönüştürmeye yetiyor.
- 241 cevap
-
- Ölüm
- Ölümden sonra hayat
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Orada düzen den kasıt şudur ki ; biz bir sistemim içerisindeyiz ve sistem ilk kurulduğu andan itibarek kuralları mevcuttur bu kurallar çerçevesinde beyin çekim gücünü yitirip ruhu gönderdiğinde tekrar bu gücü kazanması mümkün olmayacaktır. Olsa bile yetişmiş ruh bu beyin ile iletişime geçemeycektir. Yoksa orda dünya hayatında dair bir mesajım yoktur. Dünya hayatındaki kavga dövüş iyi kötü sonsuzluk noktasında hiç bir anlam ifade etmez.
- 241 cevap
-
- Ölüm
- Ölümden sonra hayat
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ruh; beyine bağlı bir dalga bedendir. ve bunun varlığı bilimsel olarak dalga beden olarak kanıtlanmıştır. Yani dalga beden olan ruh bir enerji olduğu için hiç bir zaman kaybolmaz. Çünkü enerji kaybolmaz. Netice itibari ile yakındır bilimsel olarak ruhun ve olüm ötesinin kabul edilmesi. Aslında bu hususta net araştırma ve sonuçlar var ancak bütün insanlar dindar olur diemidir nedendir bilmem açıklamıyorlar. Neticede herkezin kişiliğini oluşturan bir yapı var. Neden hayvansal özelliklerimiz dışında hepimiz çok farklıyız? İşte bunu belirleyen beynin oluşturduğu elektro dalga bedendir. Kuranı Kerim de "Her nefs bir gün ölümü tadacaktır." denmektedir. Yani ölüm bir yokoluş değil. Beynin bioelektrik çekimi kesmesi ile birlikte dalga bedenin fiziksel bendenden ayrılması işlemidir. Dolayısı ile kesinlikle ve kesinlikle ölümden sonra yaşam Kabir - Berah - Ahiret mevcuttur bundan kaçış yoktur. Buna inanmayanlar her ne kadar öldükten sonra dünyaya geri gelmek isteyeceklerse olmayacak çünkü düzen buna müsade etmez.
- 241 cevap
-
- Ölüm
- Ölümden sonra hayat
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ya kardeşim Kuran'ın bu husustaki ayetlerine de mantıklı yorumlama yapılara 5 vakit olduğu gösteriliyor ancak, artık belli %100 sahih olan bir sürü hadis var bunları yok mu sayıyorsun da 2 vakite indiriyorsun. Hiç bir müslümanlık anlayışı - mehzep te yokki bu lütfen uğraşmayın böyle şeylerle.
-
Mükemmel Teklif; Dünya üzerindeki en zengin insanı düşünün. Şimdide ondan sonsuz çarpanı ile zengin başka bir Padişah düşünün. Bu öyle bir Padişah ki istediğine istediğini veriyor, ve o ülkede yaşayanların yaşaması için ortamı en güzel şekilde düzenliyor, düzenlettiriyor, ve bu düzen için hiçbir şey istemiyor. Sadece ülkesinde yaşayan insanların kendileri için iyi olanın ne olduğunu biliyor ve onlardan onu yapmasını istiyor. Bir gün siz yolda yürürken karşınıza bu padişahın elçisi dikiliyor ve size diyor ki; “Padişahım sizden 2sn kendiniz için çok faydalı olacak , sizi çok zorlamayacak istek ve emirlerini elinizden gelen en iyi şekilde yapmanızı istiyor.” Evet sadece 2sn ve bizi çok zorlamayacak bizim için çok faydalı olacak emirler. Bizde soracağız ya; “Peki karşılığında ne verecek” diyoruz. Elçi “İstediğiniz kadar ev, villa , resisdance , istediğiniz kadar yiyecek içecek, aklınıza gelen bütün spor otomobiller den istediğiniz kadar, en güzel 7 yıldızlı otellerde istediğiniz kadar tatil, eğer bunların hiç biri sizin hoşunuza gitmiyorsa sizin hoşunuza giden herhangi şeyden istediğiniz kadar, hayalini kurduğunuz her şey ve her düşünceden istediğiniz kadar. Ve en önemlisi bu en çok istediklerinizle ÖLÜMSÜZ bir hayat, ve bütün isteyebileceğiniz nimetler sınırsızca, elinizden hiçbir zaman kaybolmayacak bir şekilde ÖLÜMSÜZ hayatınızda sonsuza kadar sizin olacak. Bu sonsuz nimetlerden asla bıkmayacak, sürekli ilk kavuştuğunuz andaki zevk ile onlarla yaşamaya devam edeceksiniz.” Bu elçi teklif de gayet ciddi. Kesinlikle sözünün eri çok güvenilir birisi. Sizin bu teklifi kabul etmeme ihtimaliniz nedir? Birde şu var “Peki karşılığında ne verecek” dedik, ama acaba kabul etmezsek ne olacak? Kabul etmeme ihtimaliniz var diyelim ki “Tabi kabul etmeyenin ne duruma düşeceği malum” ve o elçiye biz soruyoruz “Kabul etmezsem ne olur?”. Elçi bizim için çok fazla üzülür bir tavır takınarak cevaplar; “Öncelikle siz kendi kendinizi yakmış olursunuz. Bir ölümsüzlük iksiri içirilir, ateşten bir havuza sokulursunuz. Orada deriniz ve siz kalmayana kadar yanarsınız ama ölmeden o acıyı hissederek. Sonra tekrar diriltilirsiniz ve tekrar yakılırsınız.” Aslında bizim cezalandırılmamız Padişah tarafından kurulan düzene karşı gelmemizden kaynaklanmaktadır. Ancak bize verilen bütün bu nimetlere karşı istenilen 2sn bizim faydamıza olacak olan emirleri yerine getirmek. Gelelim hikayemizin aslına. O sonsuz zingin alemler Padişahı Rabbil Alemin Allah (C.C) dur. O elçi ise Resülullah efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) dır. Allah elbette hiçbir şeye benzemez ve tarif edilemez. Ancak insan aklına müsait olan benzetmelerdir. Yoksa ALLAH (C.C) EHAD dır ILLALLAH dır. Bizim maksadımız bazı şeylerin önemini vurgulamaktır. Ön açıklamamızdan sonra hikayemize devam edelim. O sonsuz nimetler ve hiç bıkılmayacak en güzel şeyler ve yer Cennet dir. O acı çekip yanacağımız yer de Cehennem. Peki bu 2sn de nerden çıktı? NAZİ’AT 46. Ayette ALLAH(C.C) : كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا “Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.” Buyuruyorlar. Yani akşamları güneşin kızıllıktan tam karanlığa geçtiği an yaklaşık 10sn ya da, sabah karanlığın yerini gündüze bıraktığı an, o da yaklaşık 10sn. Öldükten sonra dünyada 10sn kalmışız gibi hissedeceğiz çok kısa bir süre. Peki neden 2sn demişiz? Çünkü 10sn olan bütün hayat. Bunun içerisinde; bebeklik, çocukluk, uyuduğumuz vakitler, yaşlılık ve çalıştığımız vakitler dahil. Allah (C.C) nın bize şart olarak hediye ettiği ibadetler beklide bu 10sn nin 1sn sini bile almaz ama biz yinede 2sn dedik. Başımızı secdeden kaldırmasak yeridir. Allah bizlere ibadetlerini dosdoğru yerine getiren kullarından olmamızı nasip etsin inşaAllah.
-
Cemaat ve Tarikat Nedir? Gereklimidir, Gereksizmidir?
sur şurada bir blog başlığı gönderdi: Blog-ül İbn-Mehmet
Cemaat ve Tarikat Nedir? Gereklimidir, Gereksizmidir? Cemaat : Arapça topluluk manasındadır. Cemaat içerisinde kişiler belli bir gaye doğrultusunda tek bir vücutmuşcasına hareket ederler ve tek bir hedefe kilitlenirler. Cemaat İslam dinin de çok hoş görülen ve tavsiye edilen bir oluşumdur ki hatta İslam bir Cemaat dinidir diyebiliriz. Cemaatin hikmeti bir nevi birlikten güç doğar mantığına dayalıdır. Hadisi Şerif te Resulullah efendimizin buyurduğu gibi Cemâatle kılınan namaza, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi kat fazla sevâb verilir. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî) Dolayısı ile İslami açıdan Cemaat kesinlikle gerekli bir oluşumdur. Yani İslam alemi bir bütün olarak Cemaat olmalıdır. Tabi günümüzde bunun böyle olduğunu söylemek çok zor, çeşitli mezhepler ve ayrılıklar İslam’ı Cemmat oluşumundan uzaklaştırıyor dolayısı ile Cemaat dini olan İslam kendi lokal Cemaatlerini içerisinde oluşturuyor. Asıl olan global bir İslam Cemaati yani bütün Müslümanların kardeş ve bir bütün olduklarına yürekten inandıkları Cemaattir. Lokal Cemaatler şu anda global bir Cemaat yapısı oluşturulamayacağı için caiz görülebilir ancak onunda büyüdükçe dönüşmesi gereken yapı global bir İslam Cemaatidir. Yani bir isim altında toplaşan kişiler belirli bir süre sonra o ismi yıkıp aslında bağlı oldukları Resulullah ve Allah(C.C) adını ön plana çıkartarak globelleşmeli bütün İslam alimlerinin öğretilerini inceleyip Cemaatine bunun verilerini aktarmalıdır. Yani asıl olan İslam cemaatinde öğreti kitabı “Kuran-ı Kerim”, Resulullah ın öğretisi ve yan öğretim kitapları açıklayıcı kaynaklarda bilinen bütün İslam Alimlerinin eserleri olmalıdır. Tek bir kaynak üzere ve tek bir kişi peşi sıra gidilen Cemaat mantığı Cemaat dışında bulunan insanlardan bazen uzaklaşmaya sebep olabilir. Ancak biz bütün İslam alimlerinin İslam kaynaklarından faydalanırız diyen Global bir İslam Cemaati her kesimden insanı kendine hızlı bir şekilde çekerek hızla güçlü bir yapıya bürünebilir. Eğer çok hassas noktalarda fikir arılığı yok ise Sapıtmamış olan ve 4 hak mehsep dışında bulunan Cemaatler ile de anlaşıla, konuşulabilir hatta birleşilebilir, işte budur büyük İslam Cemaati ve Allah(C.C) rızasını tam alacak olan Cemaat. Cemaatin hikmeti başta belirttiğimiz gibi “Birlikten kuvvet doğar” deyimi ile anlatılmak istenen içeriğe benzer. Bir insan düşünün ki tek başına namaz kılıyor, bu kişinin namazda okuduğu ayet ve dualar önce kafasında oluşuyor ve dudaklardan dökülüyor. Yani önce beyinde elektrik sinyali sonra dudakta ses sinyaline dönüşüyor ve bu sinyaller atmosfere yayılıyor. Yayılan bu sinyaller Allah(C.C) tarafından yaratılan hikmetli ve düzenli sistemde gerekli yerlere ulaşıyor ve ya ulaşmıyor. Yani kabul oluyor ve ya olmuyor. Bu kişi ne kadar inanarak ve ne kadar yürekten namaz kılarsa bu sinyaller o kadar kuvvetlenir ve ulaşma ihtimali artar. Sinyaller ulaşırsa Allah(C.C) rahmetinden ve hikmetinden kaynaklanan geri bildirim bizlere ve yakınımızdakilere ulaşır, “En iyisini Allah(C.C) bilir.”. Peki gelelim aynı kişinin Cemaat ile birlikte namaz kılmasına; Cemaat içerisinde bütünlük olduğu için ve aynı görev için konsante olunduğu için aynı dua ve ayetler birden fazla kişinin bulunduğu ortamda daha güçlü olacaktır ve kabul olma durumu da daha kuvvetli olacaktır. Ki eğer bu Cemaatte Allahın sevgili bir kulu varsa onun yüzü suyu hürmetine Allah(C.C) hikmetli düzeninde oraya daha fazla rahmetini intikal ettirip duaları kabul buyuracaktır. İşte yukarıda Namaz ile alakalı verdiğimiz örnek bir bütün olarak bütün Cemaat ile birlikte yapılan olaylara yansıtılabilir. Cemaat gereklidir ve büyük genel bir İslam Cemaati olarak oluşturulması genel ve temel amaç olmalıdır. Özetle olaylara bakmamız gerekirse Cemaat kesinlikle İslam’ın tavsiye ettiği ve gerekliliğini vurguladığı bir oluşumdur. Allah (C.C) bütün İslam Aleminin tek çatı Resuullah yolunda birleştirsin inşAllah. Tarikat : Tarikat kelimesi gündelik konuşmada ve medyada sıklıkla laik düzen ve rejim karşıtı köktendinci grupları tanımlamakta kullanılır. Ancak bu kesinlikle yanlış ve İslamiyeti karalamaya yönelik yapılmış bir uygulamadır. Tarikat işin aslında İslamiyet içerisinde Tasavvuf öğretisinin ışığında Nefsi tanıma Nefsi tanıma yolu ile bağlı olarak Allah(C.C) sıfatlarını idrak etmeye çalışma ve belirli mertebelere ulaşarak Sufi lik makamına oturabilme çalışmalarıdır. Bazı bilinen tarikat kurucuları ve Sufi’ler: Abdulkerim Geylani Hz.(Kadiriye) ,Mevlana Celaleddin Rumi Hz.(Mevlevi), Hacı Bektaşı Veli Hz.(Bektaşiye). Tarikat içerisinde başta bir Mürşid ve onun talebeliğini yürüten Müridler vardır. Mürid’ler Mürşidine tabi olarak ondan feyz alarak kendileri yapamıyacağı bazı bilgi ve uygulamaları Mürşidden alırlar Mürşidlerin kendilerine verdikleri görevleri eksiltmeden yerlerine getirmeye çalışırlar ki Nefis’lerini kontrol altına alabilsinler Allah(C.C) daha fazla yaklaşabilsinler. Mürşid Allah(C.C) ile arasındaki bazı duvarları kaldırmış olan kişidir ve Müridlerinin hallerini bir bakışta anlar ayrıca onların kendilerini geliştirmeleri gereken noktaları da görürler ve onların kendi Nefislirine söz geçirip yapamıyacakları şeyleri onlara yaptırabilirler. Günümüzde bu seviyede Mürşid’ler mutlaka vardır ancak ben bunları bilmiyorum ve sizler’lede bu yüzden paylaşamıyorum. Sonuç olarak Tarikat İslam ehlinde belli bir seviyenin üstüne gelmek isteyen Allah(C.C) hikmetlerini daha derinden anlamak isteyen insanlar için kesinlikle gereklidir. Tarikat olmadan böyle bir seviyeye gelme imkanı vardır ama çok zordur. Tarikatsız bir Tasavvuf düşünmek çok zordur. Tasavvuf ile alakalı ehillerinin kendi sözlerinden bazıları aşağıdadır; * Tasavvuf, Allah’ın, seni sende öldürüp, Kendinde ebediyen diri kılmasıdır. (Cüneyd Bağdadi الجنيد البغدادي) * Tasavvuf ehlinin üç vasfı vardır. Toprak gibidir, iyiye de, kötü kimseye de verir. Bulut gibidir, her şeyi gölgeler. Yağmur gibidir, sevilen kimseyi de, sevilmeyen kimseyi de sular. (Harkûşî Abdülmelîk bin Muhammed) * Tasavvuf hâldir, söz değildir, söz ile ele geçmez. (Abdülkadir Geylani) * Tasavvuf, Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymak, fazla konuşmayı, fazla yemeği ve fazla uykuyu terk etmektir. (Alâüddevle Semnânî Ala' Ad-Dawla As-Simnani علاء الدوله سمنانی) * Tasavvuf, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin hepsini terketmektir. (Ali ibn Sahl Rabban al-Tabari علی ابن سهل ربان طبری) * İnsana lâzım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra şerîate uymak, daha sonra tasavvuf yolunda yükselmektir. (Muhammed Bâkî-billah) * Şimdiye kadar yedi yüz velî, tasavvufun târifinde türlü sözler söylemişlerdir. Bu sözlerin özü, şu noktada toplanabilir: Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye harcamaktır. (Ebû Saîd Ebü'l-Hayr) * Tasavvuf ahlâktan ibarettir. Bu bakımdan ahlâkı senden yüksek olan, senden daha fazla arınmış demektir. (Ebû Bekr el-Kettânî) * Tasavvuf: Kâinatı eksik görmek, hatta daha da ötesi bütün eksikliklerden münezzeh olanı müşâhede ederek bu eksik varlıkları hiç görmemektir. (Ebû Amr ed-Dımeşkî) * Tasavvuf; kulun herzaman, o an için kendisine en uygun olan şeyle meşgul olmasıdır. (Amr bin Osman el-Mekkî[kaynak belirtilmeli]) * Sufizm Peygamberlerin öğretisinin özüdür. Kaynağı ilk insana kadar gider, çünkü tohumu her insanın kalbinde mevcuttur. (Salahattin Ali Nader Angha صلاح الدین علی نادر شاه عنقا Sufizm) * Tohumu Adem zamanında atılmış, filizleri Nuh zamanında oluşmuş ve İbrahim zamanında ise çiçek açmıştır. Üzümleri Musa zamanında yetişmiş ve İsa zamanında olgunlaşmış ve Muhammet zamanında ise saf bir şarap haline gelmiştir. (Beyazıt Bestami) * Tasavvuf tariki, nefsi ayıklayıp temizlemek ve ruhu pak ederek lahut alemine yükselmek yoludur. (Galip Hasan Kuşçuoğlu) Sizlere dilimiz döndüğünce Tarikat ve Cemaat ile alakalı bir şeyler karalamaya çalıştık tabi en doğrusunu Allah(C.C) bilir, hatalı anlatımlarımız varsa Allah(C.C) affetsin inşAllah. Sürçü Lisan etti isek affola. -
Ramazan Nedir? Nasıl Anlamalı? Tabiî ki öncelikle Ramazan ayı Kuran da nasıl geçiyor buna bakalım; O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz! (Bakara suresi 185. ayet) Anlaşıldığı üzere sende 1 ay Ramazan ayın da Allah bizlere oruç tutmamızı farz koşuyor. Peki neden Ramazan ayı, neden Recep değil ve ya herhangi bir ay değil de Ramazan ayı? Demek ki bu ayda bir hikmet var, işin içerisinde yıldızlar, gezegen ile alakalı bir olay var, çünkü takvim dediğin dünyanın Güneş etrafında ve ya Ay evrelerindeki şekillerine göre hesaplanan bir olgudur. Dolayısı ile burada, o zaman dilimindeki Dünyanın konumu önem arz ediyor. Evet aradığımız hikmet bu, Ramazan ayındaki dünyanın konumu, dünyanın evrene göre olan konumu. Öyle ise Ramazan orucunu başka hiçbir ay da tutamayacağımız ve hiçbir ay’ın Ramazan ay’ı kadar etkili olamayacağını anlıyoruz. Ramazan ay’ında Allah’ın evrenin düzenini yaratırken belirlediği bazı hikmetler var ki bu ayda yapacağımız ibadetler önceki aylardan 70 kat daha faziletli oluyor, yani iletişimde kullanılan bant genişliği 70 kat artırılıyor. Bu da evrendeki gezegenlerin durumu ve dünyaya olan etkileri ile alakalı bir durum. Astronomi ile alakalı çok fazla bilgi sahibi olmadığımızdan bu hususa fazla değinemeyeceğiz. Şimdi gelelim Ramazan’ın faydalarına. Size göre Ramazan’ın faydaları nelerdir? Mesela; aç kalıp aç insanların halinden anlamak, toplumdaki kargaşayı azaltmak, az yiyerek vücudu dinlendirmek, gibi bir sürü faydası sayılabilir değimli? Ancak aslında bunların hiç birisi asıl fayda değildir, bunlar sadece asıl faydanın etkileridir. Asıl fayda insanların nefislerini köreltmeleri, durgun bir vücutla ibadet yapmaları, ve böyle iletişim kapılarının sonuna kadar açık olduğu bir dönemde, elimizden gelecek en çok ibadeti yaparak anadan doğmuş gibi olma fırsatını yakalamak. Aç kalmak beynin belirli fonksiyonlarının daha iyi çalışmasını sağlamaktadır, çünkü siz sürekli bir şeyler yediğinizde beyniniz ve organlarınız içeride sürekli yediklerinizi sindirmek, atıkları dışarıya atmak için belirli bölümlerini gün boyu kullanıyorlar. Ancak siz yemek yemediğinizde bütün bu işlemler için vücut uğraşmıyor, özellikle beyin! Çünkü ibadetlerimizde bizim yegane kaynağımız beyindir Ruhumuza yaptığımız bütün ilahi yüklemeler beyin vasıtası ile gerçekleştirilir. Beynimizi ne kadar az yorarsak, kanımız ne kadar duru ve akıcı olursa o kadar çok beyne kan gider ve beynin çalışma potansiyeli çok daha yüksek olur. Bu vesile ile yolların 70 kat genişletildiği bir zaman da bizlerde beynimizi ve ruhumuzu buna hazırlayarak en iyi verimi almaya çalışırız. Oruçlu olduğumuzda nefsimize çok dikkat etmeliyiz, kesinlikle küfür etmemeli, sinirlenmemeliyiz, bütün bunlar uğraşlarımızı boşa çıkarabilir. Sürekli tövbe etmeli ibadetlerimizi aksatmamalı, zikir çekmeliyiz Allah hepimizi Ramazanı hakkıyla irdak eden, Ramazan’ı hakkıyla değerlendirerek anadan doğma temiz kullarından olmayı nasip etsin. Amin. IBN-I Mehmet İslamimakale.com
-
İçmeden Sarhoş Olmak. İçmeden Sarhoş Olmak. Sarhoş olmak ne demektir, önce bunu konuşalım. Aslında insanların kendinden geçmesi, etrafında olup bitenden haberdar olmaması, bilinçsiz hareketler yapma potansiyelinin çok yüksek olması, diye özetlenebilir. Sağlıklı bir insan içmeden sarhoş olabilir mi? Aslında olabilir, ama tek akla gelen sanırım aşk sarhoşluğu olacaktır. Kimisinde ilahi aşk olur, kimisinde insan, kimisinde doğa, kimisinde hayvan. Yani çeşitli şeyler insanları aşk sarhoşu edebilir. Ancak bizim bahsetmek istediğimiz sarhoşluk bunların hiç birisi değil. Resul, Nebi, Evliyaullah , ve Büyük Alimlerin ne yaşadığını bilmediğim için işin içine katamıyorum ancak, onların dışındaki bütün insanlar büyük zamanını sarhoşluk içerisinde geçiriyor. Allah’ı, yarattığı bu sistemin mükemmeliyetini düşünmediğimiz her an bizim için sarhoşluk anıdır. Çünkü bunları düşünmediğimiz zaman Allah’ın sistemine ters bir sürü hareket yapıyoruz, gereksiz konuşuyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz. Hangi birimiz birisinin anlattığı fıkraya gülerken Allah’ın mükemmeliyetini, sistemin dehşetini düşünüyor? İşte güldüğümüz o an bizim için kesin bir sarhoşluk anıdır. Bunun gibi çok örnek verilebilir. Allah bizlere bu sarhoşluktan kurtulmamız için bütün yolları göstermiş, kendisine ulaşabileceğimiz yolu projektörler ile aydınlatmıştır. Nefsimiz ve şeytan bizi sürekli sarhoşluk içerisinde tutarak Allah tan uzaklaşmamız için elinden geleni yapar. Bizim ise bu tuzağa düşmeyerek, sürekli tefekkür halinde bulunmamız, ibadetlerimizi yerine getirmemiz, İslami eserleri elimizin altında bulundurmamız gerekmektedir. Resul Allah efendimizden bir hadis: “Sizler benim bildiklerimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz.”
-
- içmek
- sarhoş olmak
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Selamlar. Bu forum u bir ara sıkı takip ediyor, sohbetlere katılıyor fikirlerimi paylaşıyordum ancak gördüğüm üzer bir çıkış kapısı bulmak çok zor. Şimdi burda ben müslümanım diyen salt kendi çıkarları doğrultusunda ve çıkarımlarını tatmin etmek için dinini yaşamaya çalışan, doğrusunun bu olduğunu daha derin düşünmenin kendisine bir fayda getirmeyeceğini ve de Kuran Resullullah şimdiye kadar bilinenlerle yaşanmasının yeterli olacağını düşünen arkadaşlar olabilir. Bunun yanı sıra bu gün dergah - mürid - mürşid ilişkisi yaşamanın nerdeyse imkansız olmasından kaynaklanan kendi kendine tasavvufi eserleri okuyarak idrak etmeye çalışana araştırmacı arkadaşlarda olabilir. Tasavvuf yolunda en üst seviyede bulabileceğiniz bilgi Allah'ın ilim sıfatının anlık yansıması olan sonsuz evrenin başlangıç noktasına oturup sonsuzluğu seyretmesidir. Başlangıç noktası diyorum çünkü öncesini ne kadar üst boyutlara çıkarsak çıkalım bilemeyiz. İdrak edeceğimiz en büyük bilgi Allah'tan gayri bir şey olmadığıdır. Allahı görmek maalesef imkansızdır. En azından bu boyutlarda. Bu noktada insanların sadece kendi içerisinde yaşayabilecekleri gerçekleri burda tartışömaya açmaları bile bir nevi şeytan (cinni) oyunudur. Lütfen idrak noktasında özbenliğiniz ararken yanlış yollara girmemeye, doğru düzgün bir yönlendirici bulamazsanız aklınıza gelen herşeyi uygulamamanızı ve konuşmamanızı tavsiye ederim. Allahtan gayrı hiç bir şey yoktur. Dolayısı ile ikinci bir Tanrı kavramı da mevcut değildir. Allah kelimesnin başlangıcı Adem AS ye kadar gider dolayısı ile Hz. Muhammed den öncede Allah kelimesi vardı ve bir puta verilmiştir demenin bir manası yoktur. O dönemki insan yanlış yorumlama doğrultusunda en büyük gördüklerine Allah ismini vermiş olabilirler.
- 138 cevap
-
- Allah Putu
- Allah
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Görüşleriniz benim için önemlidir. Lütfen eleştiriniz. Ahmet 24 yaşlarında bir gençti. Anadolu’nun güzel kasabalarından birinde yaşıyordu. Ahmet 2 yıl önce, yine Anadolu’nun bir üniversitesinin 2 yıllık “Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama” bölümünden mezun olmuş, askerliğini de yapıp kasabasına geri dönmüştü. İstediği gibi bir iş bulamayınca ailenin tarım işlerinde onlara yardımcı oluyor, bir yandan da kendine uygun bir iş aramaya devam ediyordu. Ahmet Lise çağlarından bu yana teknoloji, bilim, din ile çok ilgili bir gençti. Ve bu üçlüyü sürekli bir arada tutmaya çalışarak düşünür, düşüncelerini arkadaşları ile paylaşır, tartışırdı. Kafasına takılan ne kadar saçma, mantıklı ve ya mantıksız her şeyin bir sebebi olduğunu düşünür, sonuna kadar araştırır, bir şekilde kendini tatmin edinceye kadar o işin peşini bırakmazdı. Din ile alakalı sabit görüşlü, kendini bilmeden sağdan soldan duyma bilgilerle dine saplanmış, sağını solunu göremeyen insanları sevmezdi. Gençliğin de verdiği ateşle çevresindeki insanların çoğunu da bu şekilde görerek, kendi dini de olan İslam ile alakalı yapılan konuşmalarda ve sohbetlerde rahatsız olduğu noktalarda dayanamaz ateşli bir şekilde itiraz ederdi. Aslında kendiside din hakkında engin, derin bir bilgiye sahip değildi ancak, en azından kendine göre düşünüyordu, sabit görüşlü ve saplantılı değildi. Sabit görüşlü ve saplantılı olmak ona çok rahatsızlık veriyordu. Tabi bu sadece din için geçerli değil, her türlü hususta bu böyleydi. Ancak İslam ile alakalı çok ince hassasiyetleri bulunuyordu. Güzel bir yaz akşamıydı. Saat 22:10 civarıydı. Ahmet in İstanbul da yaşayan bir arkadaşı sılayı rahim için ailesi ile birlikte kasabaya gelmişti. Birbirlerini gördükleri zaman muhabbet etmek istemiş, yavaş yavaş taş döşeli eski kasaba yollarında turlama başlamış, ayak üstü sohbete girişmişlerdi. Hoş gittin beş geldin muhabbetinden sonra aslında pek’te İslam ile alakası olmayan, dini çok fazla düşünmeyen arkadaşı Alper ile birlikte bir İslam muhabbetine yelken açılmıştı. Alper de 24 yaşlarında biraz toplu, bakımlı yeni tabirle tiki olarak tabir edilen gençler kategorisinde bulunan birisiydi, anlayacağınız İstanbul un Cadde çocuklarından. Ama her nasıl olduysa çok seyrek olan ailesi ile birlikte sılayı rahim gezisine katılmıştı, birazda memleket sevgisi de Alper e yardımcı oluyordu tabii. Vesselam biraz dolaştıktan sonra yorulduklarını fark edip, eski bir çınar ağacına sırtlarını dayayıp kafalarını gökyüzüne dikerek oturmuşlardı: Alper : “Ne kadar güzel gökyüzü, yıldızlar, ay, bu sonsuzluk, ucunda ne olduğunu bilemediğimiz evrenin karanlığı.” Ahmet : “Evet bende sürekli kafamı yukarı diker bakarım ve bu senin düşündüklerini düşündükten sonra, yaratıcının kudretinin ne kadar büyük olduğunu hisseder ve ürperirim.” Alper : “Yaratıcı mı? Ben o tarafı hiç düşünmem, doğrusu aklıma gelmez, yani aslında biliyorum inanıyorum ama ne bileyim aklıma gelmez işte.” Ahmet : “Anlıyorum, belki bulunduğun ortamların dünyevi ve cezp edici özelliklerinden kaynaklanıyordur. Yoksa ki bu ihtişamın karşısında yaratıcıyı düşünmemek gerçekten çok büyük bir körlük olur. Bunları sana anlatmayacağım sende biliyorsun bunların şans eseri olmadığını.” Alper : “Ya evet aslında haklısın. Ne diyebilirim.” Bir süre sessizlik ve gök yüzü incelemesinin ardından, sessizliği bozan: Alper : “ÖLÜM!” Ahmet : “Ne ölüm mü?” Alper : “Evet ölüm. Bize öldükten sonra ne olacak ölüm nedir? Nerden geldi aklıma bilmiyorum ama birden geldi işte. ” Ahmet : “Yani bende çok derin bir İslam alimi değilim sana sadece okuduğum incelediğim takip edebildiğim kadarı ile birazda Kuran-ı Kerim ışığında bir şeyler söylerim belki ama.” Alper: “Ya tamam bende onu diyorum zaten öyle fikrini söyle fikrimi söyleyeyim konuşalım işte sence ölüm nedir ne olacak?” Ahmet gözlerini tekrar yıldızlara dikip derin bir iç çekmiş ve: Ahmet : “Ölüm bir başlangıçtır. Kuran-ı Kerimde Allah ve Resul ü bizlere ölümü her nefsin tadacağı bir başlangıç olarak anlatmışlardır. Amelleri iyi olanların kabri cennet bahçesi kötü olanların ise Cehennemin bir çukuru gibi olacağı bildirilmiştir. Yani ben ölümü ancak İslam çerçevesinde yorumlayabilir, anlatabilirim çünkü Müslüman’ım. Hem de kimisinin hiç sevmediği meraklı Müslümanlardan.” Alper : “Bende Müslüman’ım ancak bu konuları hiç araştırmadım ilgilenmedim. Ailemin belli yaşlarda öğrenmem için yaptığı baskıları da pek umursamadım.” Ahmet : “Ya zaten ailenin baskısı ile bir yere kadar sabit olan şeyleri öğrenebilirsin. Gerisi senin OKU mana ve araştırmana Allahın sana verdiği zekayı kullanarak düşünmene kalmış, hiçbir şey için geç değil Allah bağışlayan , esirgeyen dir.” Alper: “Ya sen bir tarikatta filan mısın konuşman filan ne bileyim sanki cami imamı ile konuşuyorum.” Ahmet hafiften gülümseyerek; “İslam hakkında konuşuyoruz ve Müslüman’ım nasıl konuşmamı beklerdin acaba? Ancak senin bu şekilde düşünmeni de anlıyorum çünkü etrafındaki arkadaşlarına muhtemelen bu tip muhabbetler pek fazla olmuyor. Ama bundan kaçamayız hiç birimiz hayatın ve ölümün gerçekleri bunlar.” Alper: “Evet haklısın. Gerçekten kendimize bir çeki düzen vermeliyiz değil mi?” Ahmet : “Kesinlikle. Yaşam gayemizi unutmamalı buna göre hayatımıza şekil verecek şekilde düzenlemeler yapmamız şart. Biz Allaha kul olabilmek için varız.” Ahmet kolundaki saatine baktı ve saatin ilerlediğini fark etti, aynı anda Alper de saatine baktı ve aynı şeyi oda düşünüyormuş gibi göz göze geldiler. Ahmet : “Neyse muhabbete doyum olmaz istersen sonra daha geniş bir zamanda devam ederiz.“ Alper : “Evet çok memnun olurum yarın sabahtan gideceğim ama bir dahaki geldiğimde mutlaka.” Vedalaştıktan sonra herkes kendi yoluna ayrıldı ve sessiz kasabanın taş sokaklarında, evlerine doğru ilerlediler. Ahmet ile Alper çok sık görüşmezlerdi, ancak memleketleri de aynı olduğu için belkide 12 -13 senedir görüşmüşlükleri devam edegelirdi. Ahmet eve geldikten sonra Alper ile olan kısa konuşmaları aklına gelmiş ve aksatarak kıldığı namazını düşünmüş namazını kılmaya niyetlenmişti. Ancak bu niyet ardından yüreğine bir korku saplanmıştı. Lavaboya gidip abdest almak ızdırap gibi görünmüş, sanki lavaboya giderse kötü bir şeyler olacakmış hissiyatı butün benliğini sarmıştı. Ancak bunun bir şeytan vesvesesi olduğunu fark ederek bütün vesveselere rağmen abdestini almış, namaza niyet etmek için kıbleye yönelmişti. Tekbir almak için ellerini kaldırdığı anda, ayak parmak uçlarından yukarılara doğru sanki yüksek voltajlı bir elektrik verilmişçesine bir enerji hissediyor, Allah’ın büyüklüğünü düşünüyor korkuyor, ağlamaklı oluyor, bir yandan da huzur buluyordu, artık şeytanın vesveseleri bu elektrik kalkanının yanına yaklaşamıyordu. İnanılmaz bir şeydi bu ayak parmak uçlarından yukarılara doğru akan yüksek gerilim voltajı ile namazının sonuna gelmiş, selam verdiği anda bütün o akım üzerinden gidivermişti. İnanamıyordu bu nasıl bir hissiyattı nasıl bir şeydi, aynı şeyler tekrar olacak hevesi ile bir sonraki son sünnete niyetlendi ancak aynı şeyler tekrar olmuyordu. Demin ne olmuştu o nasıl bir hissiyat nasıl bir hazdı? Namazını bitirip yatağına girmiş ve bu inanılmaz olayı düşünmeye dalmış bu derin düşünceler ile derin uykusuna devam etmişti. Alper ile görüşmesi üzerinden 2- 3 ay geçmişti. Ahmet bir iş için birkaç günlüğüne İstanbul a gitmişti. Bu vesile ile belki Alper ile görüşebilirim diye Alper i aramıştı ancak cep telefonuna ulaşılamıyordu. İstanbul da işleri bittikten sonra akşam otobüse binerek kasabaya döneceği bir saatte telefonu çalıyordu. Arayan kasabadan arkadaşı Mustafa idi, ne yaptın ne ettin muhabbetinden sonra Mustafa, Ahmet ten İstanbul dan istediği bir şeyi söylemiş ti ancak Ahmet otobüse binmek üzere olduğunu kusura bakmamasını söyledikten sonra, kasabada bir durum olup olmadığını öğrenmek istedi. Mustafa çok kayda değer bir şey yok derken birden aklına gelen; “Ya bu Alper vardı, o vefat etmiş onun cenazesi vardı. Buraya getirmişler mezarlığa defnedildi öğlen namazı ile.”. Ahmet birden şaşırarak tekrar dan anlayıp anlamadığını teyid ettikten sonra telefonu kapatmıştı. Bir şaşkınlığı vardı ancak böyle bir haber karşısında çok hafif kalacak bir şaşkınlıktı. Ya olayı tam idrak edememiş yada duygularının yok olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bir taraftan daha yeni görüştüğü ve ölüm hakkında sohbet ettiği arkadaşının durumunu düşünüp, toprak altındaki durumunu merak ederken bir yandan da içinden arkadaşının ruhuna fatiha gönderiyor Allah’a tahsilatını affetmesi için dua ediyordu. Ama hala beklediği hüzünlenmeyi, şaşkınlığı kendisinde bulamıyordu. Hem kendine hem de arkadaşının vefatına olan şaşkınlıkla otobüse binerek kasaba yolunu tutarken. Telefonundan ilk defa vefat sebebi ile birinin numarasını ve adını silmenin çok garip bir duygu olduğunu da bu arada fark etmişti.
-
Ben neyim, nasıl yaratıldım, bu toprak dünya üzerine nasıl geldim, amacım nedir, neden ölüp toprak oluyor, dünyayla bütünleşiyorum. Sonrasında bana ne olacak? Bu tarz sorular insanların aklına gelmesi muhtemel ve cavabını bulmakta çok zorlandığımız sorulardır şüphesiz. Eğer biz bu evrende başıboş bırakılsaydık ve kimse bize yol göstermeseydi emin olun ki bu soruların cevaplarını bulmak imkansız olurdu. Ancak Allah-ü Teala bizleri var etmiş ve var ettiğinden beride başı boş bırakmamıştır. İnsan topraktan yaratılmıştır. Yani ilk insan Hz. Adem in yaratılışı Allah-ü Teala tarafından bize bu şekilde bildirilmiştir. Ama Hz. Adem in ilk yaratıldığı anda bizim şeklimizde olmadığını biliyoruz. Çünkü Hz. Adem Cennet de ve Cennet için yaratılmıştır. Bizim yerde gördüğümüz toprak değildir yani kasıt, aslında özünde bütün maddeler birdir. Bizim gördüğümüz toprak ile Allah-ü Teala nın bahsettiği toprak aynı şeydir ama biz Hz. Ademin yaratıldığı yani bizim özümüzün yaratıldığı toprağı göremeyiz, farklı boyutun öz toprağıdır o. Görürsek şaşkınlık içerisinde kalırız. Bizden daha üst ve güçlü bir boyuttadır. Anlatmak istediğim topraktan yaratılan bizim özümüzü oluşturan insandır. Üzerimizde bulunan bu dünyaya göre fiziksel olan beden bu dünyanın fiziksel boyutuna ait olduğu için dünya toprağından yaratılmıştır, bütün hayvanlar gibi. Ama insanın özünü oluşturan ruh ve ya kalb diyebileceğimiz gerçek asıl olan öz bedeni üst boyutta çok daha güçlü ve güzel öz topraktan yaratılmıştır. İnsan dünyaya cezalandırılmak için gönderilmiştir. Yani dünya insanın özü için küçük bir cezaevidir. Aslında insan diyebileceğimiz bizim kalb yani ruhumuzdur. Üzerimizdeki bu et parçası hayvandan başka bir şey değildir! Bizler bir hayvanın içerisine hapsedilmiş özünün gözleri mühürlenmiş birer tutsağız bu dünyada. Neden buradayız? Çünkü Kuran-ı Kerimin bize tasviri ile, Hz. Adem yaradılışından sonra Cennet de istediği gibi yaşarken Allah-ü Teala’nın “Bu ağaca dokunma.” dediği ağaca dokunmuş, ondan meyve yemiştir, yani yaratılışta bulunan nefsine şeytanın verdiği vesveseye uyarak. Bu meyve Hz. Adem in şu anki bizim vücudumuza dönüşmesini sağlamıştır diye düşünüyorum en iyisini Allah(C.C) bilir. Çünkü bu meyve yendikten sonra avret yerleri ortaya çıkmış ve utanma duyguları oluşmuştur. Buna istinaden Allah (C.C) itaatsizliğinden dolayı Hz. Adem’i dünyaya göndermiştir. Konu ile alakalı detaylı bilgiyi Kuran-ı Kerim “A'RÂF SÛRESİ 19-25”’nde bulabilirsiniz. Aslında suçu Hz. Adem a.s de aramak bizim üzerimize vazife değildir, ve bize göre suçluda olamaz. Çünkü Hz. Adem bütün insanlığı temsil etmekte olup her birimizin aynı şeyi yapacağından şüpheniz olmasın Allah (C.C)’ın düzeni bu şekilde olmasını gerektirmektedir. Üzerimizdeki et parçası değildir insan. İnsan içimizdeki öz kalbimizdir. Ancak Allah (C.C)’ın Rahmeti sonsuz olduğu için Hz. Adem in tövbesini kabul etmiştir. Yani Hz. Adem dünyaya gönderilirken mühürlenen gözlerini açmayı başarmıştır. Ve bizede bunu başarabileceğimizin mesajını vermiştir Allah (C.C). Şeytan Allah(C.C) bütün meleklerine Hz. Adem e secde etmelerini söylediği zaman böbürlenerek ateşten yaratıldığını ve secde etmeyeceğini söylemiştir. Allah-ü Teala dan Kıyamet Gününe kadar bizi yolumuzdan caydırabilmek için izin istemiştir, Allah-ü Teala Şeytana izin vermiştir, ancak bu hususa bu makalemizde değinmeyeceğiz çünkü işin aslında anlaşılması gereken çok detaylıdır. Anlaşıldığı üzere bu dünyadaki amacımız Allah-ü Teala ya uygun bir kul olmak onu secde etmek, tesbih etmek yüceltmek, ama hepsi kendi kalb gözümüzün açılması için. Yoksa Allah-ü Teala nın bizim hiçbir ibadetimize ihtiyacı yoktur. Yani kendimizi affettirebilmek Allah(C.C) rahmetinden faydalanabilmek için. Biz dünyada Allah(C.C)’ kul olmak için varız. Nefs’i terbiye etmek şeytandan uzak durmak ve şeytanın farkında olabilmek bizim amacımız. Allah (C.C) Resul , Nebi’leri ile bize bu işi nasıl yapacağımızı uygulamalı olarak anlatmış, Evrenin kanunu olan Kuran-ı Kerimde bizlere çok güzel yol göstermiş, Resulullah efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) vasıtası ile bizlere çok güzel öğütler vermiş, gerçekle yüz yüze olmamızı sağlamıştır. Döndürüleceğimiz yer yine Allah(C.C) ‘ın huzuru. Ahiret ,Cennet, Cehennem ve sonsuz bir hayat. Cennet’de özümüz ile bulunacağız bu etten kemikten vücüt kendisi gibi pis olan dünya ile kalacak. Pis dediğimiz kurtulmak istediğimiz, dünya ve etten kemikten olan bu vücut bile bizlere, Allah(C.C)’ın hikmetini, büyüklüğünü ve varlığını; bize göre muhteşemliği ile şüphesiz ve net olarak gösteren birer delildir. Allah-ü Teala hepimizi dünya pisliklerinden arınmış, kalb gözü açılmış kullarından olmamızı nasip etsin inşaAllah. Yazar : IBN-I MEHMET **** 28/01/2009
-
DÜĞMEYE BASILDI, DÖRT KOLDAN PARA AKIYOR
sur şurada cevap verdi: SimalyildiziNet başlık Güncel Konular
Elbetteki BOP planından haberdarım. Olayın aslını özetleyip konusmama baslıyayım. ABD ve ya ISRAIL ben bu tarz güçlerden yazımda şer güçler olarak bahsedeceğim. Şer güçler Türkiye üzerinden islam coğrafyasına söz geçirmek istiyor onları yönetmek istiyor bunuda Türkiyede ılımlı bir islam yapılanmasını koruyarak elde etmek istiyor. Ilımlı islamcı olan kesme destek veriyor. Bu desteklerinin ardından o Ilılmı islamcılar kendi bağımsızlıkları ve gerçekten ülkesi için çalışmaya başlayıp bu arkadaşların dediklerini yapmayınca diğer oyuncakları olan Ilımlı islama Sağ dersek diğer tarafa Sol diyebileceğimiz bir grup bu asker oluyor. Onları kullanarak bu baş kaldıran Ilımlı islamcıları durdurup yeni bir ılımlı islam yapısı oluşturuyorlar aslında iki tarafta bu Şer güçlerin oyuncağı. Ama şer güçlerin elinden sıyrılmaya çalışan taraf hep sağ taraftakiler oluyor ve kafasına vurulanlarda onlar oluyor. Olaylar çok mu büyüdü toplum bilinçlenmeyemi başladı hemen olaylar olaylar darbeler bunları yapan kim? Darbeleri yapan ergenekon yapısını oluşturan? Tabiyki şer güçler. Peki şer güçler şu an neyin peşinde? Evet Tayyip ve akp hükümeti bence de şer güçler katkısı ile bu kadar şiddetli bir şekilde iktidara gelmiştir ve bazı medya grupları tarafından o günlerde desteklenmiş askerine kadar herkesden destek almıştı. Çünkü hepsi şer güçlerin oyuncağı. Ama AKP ve Tayyip Erdoğan yavaş yavaş diş gösterince indirtmeye çalışmıştır yine diğer elindeki güçlere ama bu sefer o kadar kolay olmayacaktır. Herkezin kendine göre bir planı var. Ben şimdik politika yapsam gerçekten içimden gelerk şer güçleri eleştirsem ve büyük doğu projeleri ile gündeme gelsem Türkiyenin müslüman birliğinin önderi olacağını söylesem beni kaç gün yaşatırlar? Yok kimseye bunu yaptırmazlar şu anda. Türkiye henüz o kada demokratik ve bağımsız değil. Mecbursunuz bir yerlere gelene kadar şer güçler ile çalışmaya. Evet dediğim gibi herkezin bir planı var. Tutar ve ya tutmaz ama bu sefer farklı olacak. Desteklemeniz gereken tarafı ii seçiniz. -
DÜĞMEYE BASILDI, DÖRT KOLDAN PARA AKIYOR
sur şurada cevap verdi: SimalyildiziNet başlık Güncel Konular
Selamlar; Yazınız çok uzun okudum ve bir sürü bişiler yazmak istedim, ancak o kadar vaktimiz yok icraat ile uğraşıyoruz. Diyelimki Fettullah Gülen Amerikancı, ve Taraf olsun Zaman olsun Aksiyon olsun onların araçları, ayrıca Başbakan Sn.Tayyip ERDOĞAN ve AKP hükümetide bunların adamları olsun. Be kardeşim ne diyeceksiniz o zaman Sn Başbakanımızın İsrail Cumhurbaşkanına karşı olan tavrını, ve sizin savunuculuğunu yaptığınız düşüncenin Tayyip Erdoğana karşı bir tavır sergilemesini ve Israilci , Americancı bir tavır takınmalarını. Söylediklerinizi tamamen çürütmüyorumu bu hareketler. Amricakncı Musanın oğlu diye tabir ettiğinzi Tayyip Erdoğan nasıl böyle bir çıkış yapabiliyor ve bütün islam alemini arkasında toplayabiliyor. İslam alemi hepsi İsrail karşıtı Türkiye yanlısı oluyor? Bu nasıl Amerikancılık bu nasıl İsrailcilik insan kendi bindiği dalı kökünden kesermi? Ya hu elinizi vicdanınıza koyunda söyleğin. Bütün bu yılan hikayeleri Allahın dinini bu yozlaştırılmış düzende söz sahibi yapabilmektir. Bu yolda bir hizmet söz konusudur ve hareketinde sizin gibi kendine karşı duranlara bazı kozlar verebilmektedir. Çünkü bazen saman altından su yürütmeyi bilmek gerekir. Bu hareketler Türk ve İslamiyeti yüceltmeye Allahın dinini yer yüzünde hakim kılabilme çalışmalarıdır. Savaşta bir çok şey mübahtır ve bu mübah olan şeyler zorunluluktan yapılmaktadır. Bunlar görüp kendinize göre haklısınız evet ama işin özünde bu mübahlık olgusu vardır. Elinizi vicdanınıza koyunuz kendizi ezdirmeyip yüceltiniz. Sizin damarlarınızda çok asil İslam alemini yönetmiş büyük insanların kanları dolaşıyor. Özünüze dönünüz lütfen. Böyle yazılar beni çok üzüyor. Saygılarımla. -
Arkadaşlar aslında amacım reklam değil ama sitedeki yazılar çok ilgimi çekti belki incelemek isteyen olur diye düşündüm birz özgün gibi http://www.islamimakale.com
-
Arkadaşlar Selamlar; Bir toplumun ileri seviye bir medeniyet olabilmesi için kutuplaşmalardan uzak aynı mantelite ile yoğrulmuş bilinçli bir toplum olması gerekmektedir. Toplumumuzun bu şekilde kutuplaşması ancak bizim baş düşmanlarımızın işine yarayacaktır. Dolayısı ile bırakınız kutuplaşmayı ortak bir paydada buluşalım. İnsanlar zaten kimsenin bikinisine mayosuna ve ya mini eteğine karışmıyor, aynı şekilde baş örtüsü ve türevlerinede karışılmamalı. O insanın dini inancı bikini giymesine müsade ediyorsa giyiyordur bir diğerininki müsade etmiyor ve baş örtüsü takması gerektiğini söylüyordur oda takıyordur. Yani aslında ikiside dine bakış açısından kaynaklanan olaylar. Dolayısı ile bikini giyende irticai faaliyette bulunmuş oluyor aslında, kendi dinin uygun gördüğü şeyi yapmakla. Bırakınız bu kargaşayı felaket tellallığını geliniz hep beraber olup bir birlik olduğumuzu gösterip bu tarz şeylerden ayrılmıyacağımızı insan olduğumuzu hissettirip büyük düşmanlarımıza kafa tutalım. Ancak ortada olması gereken bir temel birlik vardır önce bu temel birliğin ne olduğunu bulalım. Örnek : İslam , Irk , Kültür , Millet (Ki olamayız çünkü bir sürü millet yaşayan bu ülkenin spesifik adı Türkiye)
-
Bu tarz tartışma ve konuşmaları çok yaptım, ve yapmamaya karar verdim. Metafizik dediğiniz oluşumun yaratıcısı Allahtır. Biz aciz insanlar ancak Allahı idrak etmeye çalışırsak insanlık özelliğimizi kazanabiliriz. Aksi halde hayvani içgüdüsel yaşam tarzımız ve sorgulama ekranımız kapalı olarak sadece onun bize verdiği akılı - ruhu bu dünya için kullanır tabloya bakar ama sanatçısını aramaz oluruz. Dikkat ediniz söylediklerinize. Allah Tanrı değildir. Allah Allahtır başka bir tanımı yoktur ve sadece ibadet ile bazılarına Allah'ın ne olduğunu idrak etme yolu açılmış olur. Her yerde olan varlığı bizim için kesin olan bizimde onun parçası olduğumuz Allah'ı lütfen başka tanrı dediklerinizle karıştırmayınız. İslam dini hakkında olumsuz yorum yapmayınız. Çünkü bilmiyorsunuz. İnsan bilmediği şey hakkında yorum yaparken bilen karşsında komik duruma düşer. Bilmeyenleri belki aldatabilirsiniz amma lütfen kendinizi daha fazla günah batağına sokmayınız.
-
Komiksiniz gerçekten. Sizin gibilerde lazım olmasa Allah yaratmazdı.
-
Zamanımızın en iyi din bilimcilerinden Elmalılı Hamdi Yazır Tefsirinde Miraç olayını anlatmakta ve var olduğunu savunmaktadır. Aynı şekilde Said Nursi de aynı şekilde İmam Gazali de aynı şekilde bu gün yaşayan islam adamlarının birçoğu dolayısı ile Miraç olayı gerçekleşmiş olması kesin olan bir olaydır buna iman etmek durumundayız. Peygamber efendimiz Mirac ı detayıyla anlatmamıştır oradaki bir çok anlatım semboliktir. Siz bakış açınızı değiştirmelisiniz. Ona bakarsanız Kuran-ı Kerimde Allah bir çok ayetinde kendisinden "Biz" diye bahsetmektedir. Sizin anlayışınıza göre Allahın haşa birden çok olması gerekiyor bu deyime göre. Bence bakış açınızı değiştirmeli Miraç olayını alimlerin kitaplarından okumalı Tasavuffi eserlerde incelemelisiniz.
-
Selam olsun size kardeşler. Vallahi zorla ve ya değil şu anda Müslüman olduğum için Allahı tanımaya çalıştığım için ne kadar şükür etsem az. Bu dünyada katliam dediğin ölüm dediğin nedir ki? Eğer katleden suçlu ise Allah sonsuz ahirette onlara adil cezalarını gösterecektir. Allah ve Tanrı birbirinden tamamen ayrı hiç alakası olmayan iki kavram. Allaha asla Tanrı denemez. Allah bize bunu sürekli söyletiyor. La ilehe illallah = Tanrı yoktur , Allah vardır. Tanrı diye birşey yoktur ne tek Tanrı ne çok Tanrı.. Bunlar insanların kafasında kendine göre yorumladıkları şeylerdir. Allah ancak uzun süren ibadetler ve iman sonrasında anlaşılabilir. Allah Tanrı değildir. Allah Rabbil Alemin dir.
-
Sırr-ı A'zam yazarı Ahmed Yılmaz kimdir? İnternette o kadar araştırdıysamda herhangibi bir sonuç bulamadım. Konu ile alakalı bilgisi olan arkadaş varsa yardımcı olabilirmi acaba?
-
Allah bizler için çok büyük bir nİmet olan Namaz’ı o mübarek Peygamber efendimiz (s.a.v) Mirac’a çıktığı zaman bizlere hediye etmiştir. Miraç ile birlikte, biz aciz kullara salih insan olma yolunda bir otoban çok hızlı gidebileceğimiz bir yol göndermiştir adeta, şükürler olsun hamd olsun. Namaz müminin Miracıdır denir. Miraç nedir peki? Miraç peygamber efendimizin Cebrail(a.s) ile birlikte 7 kat göğe ve tek başına Allah’ü’teala nın huzuruna çıkmasıdır. Peki namaz nasıl müminin Miracı olabilir? Peki Namaz Müminin Miracıdır ne demektir, nasıl olur? Peygamber efendimiz(s.a.v) Allahü’teala’nın Alemleri kendisi için yarattığı en çok sevdiğidir. Bizim böyle olmamız imkansız, ancak bizlerde Allah’ın huzuruna çıkabilir, ondan af dileyebilir ve merhamet , ilim isteyebiliriz. Namaz kılmak için niyet ettiğimiz anda dünya ile ilişkimizi kesmemiz ,sadece Allahı tefekkür (düşünmek) edip ona konsantre olmamız, kendimizi onun huzurunda hissetmemiz, o yüce yaratıcının kudreti karşısında içimizde tatlı ve çok büyük bir korku hissederek titrememiz gerekmektedir. Biz peygamber efendimiz gibi Allahın karşısında duramayız. Haşa diyelim ki durduk, yani Cebrail (a.s) tarafından Miraca Allahın huzuruna çıkarıldık, o bizim aklımızın alamayacağı kadar kudretli, herşeyi bilen, gözeten, sonsuz evrenleri yaratan ,bizi ve bütün insanları hiç zorlanmadan bu kadar kusursuz yaratan bir gücün karşımızda aklımız kalmaz. O kudret bizi kalbimizin anlayamayacağı ve beynimizin algılamayacağı kadar çok korkutur, dayanamayız olmaz. Bu yüzden bizim en mantıklı Miracımız kendi içimizde Namaz ile birlikte yükseleceğimiz Miraç’tır. Namaz kılarken eğer kendinizi Allahın huzurunda hissetmeyi başarabilirseniz, göreceksiniz ki bütün vücudunuz donacak, kalbiniz hızlı atacak o kudreti çok az da olsa hissetmeye başlıyacak ve dayanamyıp Allah aşkından, korkusundan , kudretinden ağlamaya başlıyacaksınız. Çünkü o kudretin en küçük zerresine bile biz aciz kullar çok zor dayanabiliriz. İşte Namaz böyle bir Miraç’tır Namaz aciz kulu yaratıcısının karşısında hisettirir. Allah bizleri Namazında Miracını yaşayan kullarından nasip eylesin inşaAllah, Amin. Namaz Dinin(İslam’ın) Direğidir. Peki Nasıl? Namaz Kuran’ı Kerimde en çok bahsi geçen ibadettir. Namaz şüphesiz bizden öncekilere farz kılındığı gibi bizede farz kılınmıştır. Peki nedir bu kadar önemli olan? Namaz Allahı zikir etmek, tefekkür etmek, tesbih etmektir. Allah insanları yaratırken iman ile ilgili namaz ile ilgilide bir şeyler eklemiştir. Eğer bizim yaratışımızda var olan bu özellikleri biz dolduramazsak bir yanımız boş biraz daha kontrolsüz bir insan oluruz. Bu söylediğimizin ağır gelmemesi için küçük bir misal verelim. Diyelim ki Namaz kılamıyoruz, bir olay olduğu zaman onun karşısında dayanamıyor hemen sinirleniyor duruma göre karşıdakine küfüre varacak derecede sövebiliyor , bağırabiliyoruz.Bu halde iken Allah nasip ediyor da Namaza başlıyoruz. Namazı belli bir süre kıldıktan sonra aynı pozisyonda karşınızdakine tam küfür etmeye varmışken onun da Allahın bir kulu olduğunu, kendinizin de Ruhunu karartmanın bir manası olmadığını anlayacak, daha pozitif daha sterssiz bir insan olacaksınız, dolayısı ile çevrenizdekilere daha çok faydanız olacak daha verimli bir insan olarak hayatınızı devam ettireceksiniz. Namaz insanın her an Allahı hatırlamasını, kötülüklerden uzak kalmasını ayrıca kendini keşfetmesi yolunda çok hızlı bir şekilde ilerlemesini sağlamaktadır. Namazın faydalarını bilimsel olarak keşfetsek ve yazmaya kalksak emin olun ki 32 ciltlik ansiklopedi çıkar. Peki ilahi boyutunun faydalarını keşfetsek ne çıkar sizce? Akıl almayacak kadar çok bilgi, evrenin kitabı ortaya dökülüverir. Allah bizleri namazın ilahi manasını anlayan kullarından eylesin inşaAllah. Namazı herkez, bizde yukarıda bahsettiğimiz gibi kılamıyabiliriz. Ancak dua eder Allah’u’teala nın kudretini her an içimizde hissetmeye çalışırsak Allah’u’teala namazı hakkıyla kılmamızı, evrenin sırlarını anlamaya kadar varacak ilimi bize nasip eder inşaAllah. Allah(C.C) bizleri namazı hakkı ile kılan kullarından nasip eylesin inşaAllah. Allaha emanet olunuz.
-
AYKIRI SORU - YORUM VE SORGULAMALAR
sur şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Dini Konular - Din - Dinler
Arkadaşlar Selamlar; Bakınız İslam dinin detaylarında hata arıyor, kötü olduğunu yanlışlar olduğunu anlatmaya çalışıyorsunuz. Bunu yapmayınız. Haşa! Allah yoktur u savunuyorsunuz önce bunu kanıtlayın. Kanıtlıyamıyorsananız bırakın İslamı bu güzel dini bırakın insanlar mutlu ve huzurlu düzen güzel yaşayanlar huzurlu oluyor karışmayın, hayır size gelen ilahi bir emir de yok bu adamları dinden uzaklaştırın die size ne oluyorda kendi kendinizden emir alıp insanları soğutmaya yanlış bilgiler vererek soğutmaya çalışıyorsunuz. Sizin bir çok hususta verdiğiniz örnekleri başka bir açıdan bakan ve yanlış olduğunu gösteren bilgilerle karşılık verdim. Siz benim söylediğimin yanlış olduğunu belge ile kanıtlıyamazsınız ben sizin söylediğinizi. Dolayısı ile net bilmediğiniz bir husus hakkında örnekler veripte İslama çamur atmayınız uzak durunuz kendi içinizde kendi inançsızlığınızı yaşayınız. İnsanlara yanlıl bilgiler vermeye çalışıyorsunuz çünkü sizde bir yaratıcının olabileceğini düşünüyor ve bunun korkusu ile belki böyle atıp tutarken biri bize bişey derde yola geliriz die böyle mesajlar atıyorsunuz. Bırakın bu hususda tartışmayı. Siz bir yaratıcının varlığını sorgulayın önce buna inanabilirseniz gelin tartışalım anlatalım. -
İslam dini terk edilebilirmi ?.
sur şurada cevap verdi: doğrucu davut başlık Dini Konular - Din - Dinler
Herkeze Selamlar; Lafım inanmayan arkadaşlara; Arkadaşlar öncelikle sizin keşfetmeniz gereken bu mükemmelliyetin bir yaratıcısı olduğudur. Bu sizin DNA larınızda da gömülü zaten bir şeylerei inanma isteği insanın içerisindedir bunu koyanda yaratıcıdır çünkü insanların kendisini bulması gerekmektedir. Yani buna inanmadan bir yaratıcının olduğuna inanmadan İslam hakkında yaptığınız yorumlar gerçekten iman edene hiç tesir etmiyecektir çünkü siz asıl olana inanmadan yan konulara giriyorsunuz. CONTACT diye bir film var izlemeyen arkadaşlara kesinlikle tavsiye ederim inanmayan arkadaşlarda daha bir düşünerek incelememeliler filmi film bir Hristiyan filmi yani aslında onların propagandası var ama bir yaratıcının olduğunu insana hissettiriyor film. Filmin kısaca konusu; Uzay araştırmacısı Prof. bir bilim kadını kendisi ateist işte bir gün bir msg alıyor, bu msg üzerine bir cihaz yapılıyor ve yıldızlar arası seyehat yapılacak, kadın biniyor gidiyor geliyor filan ama dünyada olanlar onun hiç gitmediğini görüyor. Sonra inandıramıyor onları, ve gittiği yerde çok gelişmiş Vega lı yaratığında kendini ve yaratanı sorguladığını uzayda nasıl bir mükemmeliyet olduğunu çıplak gözle görünce ve yaşadıklarını kanıtlayamayınca inanma ihtiyacı duyuyor. Tabi bunun için uzaya gidip çıplak gözle birşeyler görmek gerekmez. Görülmesi gereken herşey net bir delil olarak zaten ortadadır. -
NAMAZ Selamın Aleykum (Allah’ın Selamı Üzerinize Olsun) Sevgili Kardeşlerim. Bu gün içimden geldi ve Namaz ile alakalı bir şeyler karalamak ve sizlerle paylaşmak istedim. Allah bizler için çok büyük bir nİmet olan Namaz’ı o mübarek Peygamber efendimiz (s.a.v) Mirac’a çıktığı zaman bizlere hediye etmiştir. Miraç ile birlikte, biz aciz kullara salih insan olma yolunda bir otoban çok hızlı gidebileceğimiz bir yol göndermiştir adeta, şükürler olsun hamd olsun. Namaz müminin Miracıdır denir. Miraç nedir peki? Miraç peygamber efendimizin Cebrail(a.s) ile birlikte 7 kat göğe ve tek başına Allah’ü’teala nın huzuruna çıkmasıdır. Peki namaz nasıl müminin Miracı olabilir? Peki Namaz Müminin Miracıdır ne demektir, nasıl olur? Peygamber efendimiz(s.a.v) Allahü’teala’nın Alemleri kendisi için yarattığı en çok sevdiğidir. Bizim böyle olmamız imkansız, ancak bizlerde Allah’ın huzuruna çıkabilir, ondan af dileyebilir ve merhamet , ilim isteyebiliriz. Namaz kılmak için niyet ettiğimiz anda dünya ile ilişkimizi kesmemiz ,sadece Allahı tefekkür (düşünmek) edip ona konsantre olmamız, kendimizi onun huzurunda hissetmemiz, o yüce yaratıcının kudreti karşısında içimizde tatlı ve çok büyük bir korku hissederek titrememiz gerekmektedir. Biz peygamber efendimiz gibi Allahın karşısında duramayız. Haşa diyelim ki durduk, yani Cebrail (a.s) tarafından Miraca Allahın huzuruna çıkarıldık, o bizim aklımızın alamayacağı kadar kudretli, herşeyi bilen, gözeten, sonsuz evrenleri yaratan ,bizi ve bütün insanları hiç zorlanmadan bu kadar kusursuz yaratan bir gücün karşımızda aklımız kalmaz. O kudret bizi kalbimizin anlayamayacağı ve beynimizin algılamayacağı kadar çok korkutur, dayanamayız olmaz. Bu yüzden bizim en mantıklı Miracımız kendi içimizde Namaz ile birlikte yükseleceğimiz Miraç’tır. Namaz kılarken eğer kendinizi Allahın huzurunda hissetmeyi başarabilirseniz, göreceksiniz ki bütün vücudunuz donacak, kalbiniz hızlı atacak o kudreti çok az da olsa hissetmeye başlıyacak ve dayanamyıp Allah aşkından, korkusundan , kudretinden ağlamaya başlıyacaksınız. Çünkü o kudretin en küçük zerresine bile biz aciz kullar çok zor dayanabiliriz. İşte Namaz böyle bir Miraç’tır Namaz aciz kulu yaratıcısının karşısında hisettirir. Allah bizleri Namazında Miracını yaşayan kullarından nasip eylesin inşaAllah, Amin. Namaz Dinin(İslam’ın) Direğidir. Peki Nasıl? Namaz Kuran’ı Kerimde en çok bahsi geçen ibadettir. Namaz şüphesiz bizden öncekilere farz kılındığı gibi bizede farz kılınmıştır. Peki nedir bu kadar önemli olan? Namaz Allahı zikir etmek, tefekkür etmek, tesbih etmektir. Allah insanları yaratırken iman ile ilgili namaz ile ilgilide bir şeyler eklemiştir. Eğer bizim yaratışımızda var olan bu özellikleri biz dolduramazsak bir yanımız boş biraz daha kontrolsüz bir insan oluruz. Bu söylediğimizin ağır gelmemesi için küçük bir misal verelim. Diyelim ki Namaz kılamıyoruz, bir olay olduğu zaman onun karşısında dayanamıyor hemen sinirleniyor duruma göre karşıdakine küfüre varacak derecede sövebiliyor , bağırabiliyoruz.Bu halde iken Allah nasip ediyor da Namaza başlıyoruz. Namazı belli bir süre kıldıktan sonra aynı pozisyonda karşınızdakine tam küfür etmeye varmışken onun da Allahın bir kulu olduğunu, kendinizin de Ruhunu karartmanın bir manası olmadığını anlayacak, daha pozitif daha sterssiz bir insan olacaksınız, dolayısı ile çevrenizdekilere daha çok faydanız olacak daha verimli bir insan olarak hayatınızı devam ettireceksiniz. Namaz insanın her an Allahı hatırlamasını, kötülüklerden uzak kalmasını ayrıca kendini keşfetmesi yolunda çok hızlı bir şekilde ilerlemesini sağlamaktadır. Namazın faydalarını bilimsel olarak keşfetsek ve yazmaya kalksak emin olun ki 32 ciltlik ansiklopedi çıkar. Peki ilahi boyutunun faydalarını keşfetsek ne çıkar sizce? Akıl almayacak kadar çok bilgi, evrenin kitabı ortaya dökülüverir. Allah bizleri namazın ilahi manasını anlayan kullarından eylesin inşaAllah. Namazı herkez, bizde yukarıda bahsettiğimiz gibi kılamıyabiliriz. Ancak dua eder Allah’u’teala nın kudretini her an içimizde hissetmeye çalışırsak Allah’u’teala namazı hakkıyla kılmamızı, evrenin sırlarını anlamaya kadar varacak ilimi bize nasip eder inşaAllah. Allah(C.C) bizleri namazı hakkı ile kılan kullarından nasip eylesin inşaAllah. Allaha emanet olunuz.