Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

adımrecep

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

adımrecep tarafından postalanan herşey

  1. Muhammed söylemişse dogru söylemişdir. Muhammed, ikiyüzlü olanların, müşriklerinde namazını kılmamışdır. hele yaşamı boyunca dinle, islamla uzak yakın ilişkisi olmayanların da namazını kılmamışdır. ama bizim diyanetin 'cenaze hocaları'' kılarlar, her türlü adamın cenaze namazını kılarlar, yaşar hoca bunlarada bişiler dese iii olur Yaşar hoca bunlarada deginmeli, bir şey yarım haliyle anlaşılmaz..
  2. ...o zaman çok tehlikeli bir şey söylemiş olursunuz:: ne demek ''ayete ragmen ben bildigimi okurum'', böyle bir mümin mantıgı olmaz.. Kur'an'i kavramlara daha dikkatli bakmamız lazımdır.. kendi kullandıgımız kavramların ne anlama geldiginide iyi bilmemiz, dikkat etmemeiz gerekir..
  3. aradaki fark; biri Allah'ın emrini dayatıyor.. dgeri Allah'ın emrini yasaklıyor..
  4. akif meseleside aynı kapıya çıkar. kendilerine kemalizm maskesini edinmişler, iktidarda kalmaları için pragmatizm şarttır. mesele zaten ne nazım ne de akif, dedigim gibi, mesele kemalist ikiyüzlülük.. niye bu ikiyüzlülük... şurada veya burada ölmekde çok önemli degil, önemli olan belki dostların arasında ölmekdir.
  5. kimi paşaların hırs kaynagı birazda osmanogullarının yerine kimin geçecegi meseleside gizli aslında... Mustafa Kemal pratik açıdan sultandan farksız olsa da, ilelebet yaşayamayacak bir faniydi. Böylece 'sultanın', daha gerçekçi olarak Mustafa Kemal'in işlevini yerine getirecek ve ideolojik açıdan devleti bir süreklilik içinde sahiplenecek bir kurum arandı. Ordu ise, zaman içinde ideolojik değişime uğrama ihtimali en az olan ve bu açıdan en güvenilir olan kurumdu. Böylece cumhuriyet askere emanet edildi. Etyen Mahçupyan’ın yorumu yeni kral bulundu, ordu içindeki cuntacılar asıl, sivil yardımcıları(yergı-bürokrasi), üniversiteler ve aydınlar-medya-... eski kralın meşruluk temelleri farklıydı, yeni kralların meşruluk temelleri farklı. aradaki fark ise, yeni kralların meşruluk gerekçelerini halk bir türlü kabul edemiyor. tüm çatışma buradan doguyor. eski padişahın meşruluk temelleri toplum ile aynı oldugu için uzun bir süre saltanatda kalmışlardır. vs.vs.
  6. mesele sayın demirefe degil ki. mesele kemalist iki yüzlülük...
  7. Nazım Hikmet de Atatürk’ü Değil Lenin’i, Stalin’i Seviyordu “Türkçenin sürgün şairi”, “komünist şair”, “vatan haini”, “romantik devrimci” Nazım Hikmet 3 Haziran 1963’te ölmüştü. Her yıl olduğu gibi bu yılın Haziran ayında da bu amaçla etkinlikler yapıldı, yapılıyor. İşin ilginç tarafı, bu etkinliklerin önemli bir bölüğünde Ortodoks Kemalistlerin isimlerine, çabalarına rastlıyoruz. Başkalarına her türlü zulmü, haksızlığı, baskıyı, aşağılamayı, kötülüğü reva görenler özgürlükten, direnişten, devrimden, insan haklarından, Nazım Hikmet’in itibarının iade edilmesinden, mezarının Türkiye’ye getirilmesinden, ona bir anıt mezar yapılmasından, basın üzerindeki baskıların kaldırılmasından söz ediyorlar. Atatürk’le aralarındaki benzerliklerden, birbirlerine ne kadar yakıştıklarından, ikisinin ideallerinin örtüşmesinden dem vuran ve onları sahiden dinleyip önemseyen safdiller hatta kara cahiller de var. CHP cemaati içerisinde bu tür tutarsız, eklektik ve bağdaştırılması gayrı kabil yaklaşımlara öteden beri rastlandığı da bir gerçek. Bütün bunlar bana 31 Ekim 2005’te Milliyet gazetesine bir mülakat veren emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu’nu hatırlattı birden. Adı geçen zat bu mülakatta Nazım Hikmet’i yere göğe sığdıramıyordu. Hatırlanacağı gibi bu general Sultanbeyli’ye Atatürk heykeli dikmek için de büyük bir mücadele vermiş ve kendisini olur olmaz her yerde “katıksız Atatürkçü” olarak tanıtmıştı. Pes doğrusu!.. Nazım Hikmet, Atatürk ve İsmet İnönü döneminde, çok sıkıntı çekmiş, ileri sürdüğü ya da savunduğu görüşler yüzünden sürekli yargılanmış ve hapse atılmıştır. Yıllar sonra onu bağışlayan, ona özgürlüğünü veren, onu cezaevinden çıkaran da ilginçtir ki Demokrat Parti iktidarı olmuştu. Nazım Hikmet’in Atatürk’e ve Kemalizm’e yaklaşımı ilk dönemlerde biraz sorunludur. Kuvayı Milliye Destanı’nda adını anmasa da Mustafa Kemal’i betimleyen, kısmen öven dizelerine rastlanır. Cezaevine düştüğü zaman da ona mektup yazmış, inkılâplarının bağlısı olduğunu söylemiş, kendisini affetmesi için istekte bulunmuştur. Bunların dışında sosyalist bağlılığına halel getirecek ciddi bir hatası ya da talebi yoktur. Ancak Atatürk yüz vermemiş, onu “Türk milletinin hayatına kasteden bir bomba” olarak nitelendirmiş, isteklerini görmezden gelerek kötülemiştir. * Nazım Hikmet, Lenin öldüğünde Rusya’dadır. Arkadaşı Vâlâ Nureddin’le birlikte onun mezarında nöbet tutar. 1923 yılında Bolşevik Partisi’ne üye olur. Ardından 1924’te Moskova’da, Türkiye Komünist Partisi üyesi olur. 1925 yılı başında Moskova’daki Doğu Emekçileri Komünist Üniversite’ni bitirir ve parti işleri için Türkiye’ye gelir. Suçlanma ve yargılanmalar bu dönemde başlar. Nazım Hikmet, Türkiye’de yaşadığı yıllarda toplam 17 yıl hapis yatar. Bunların hepsi Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerindedir. Yani Nazım Hikmet’e yapılan bütün haksızlıkların, eziyetlerin vebali Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye aittir. Bu bağlamda hem Atatürkçü hem de Nazımcı olmak aslında ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Nazım Hikmet, komünist olan Mustafa Suphi, Etem Nejat ve arkadaşlarının Trabzon açıklarında motorlu kayıkta öldürülmelerinden dolayı büyük bir kin içinde Atatürk’e saldırır. Kemalizm’i birçok yazısında eleştirir ve TKP’yi zor durumda bırakır. Hatta bu yüzden parti yönetimi tarafından uyarılır, kızağa çekilmek istenir. 1951’de Sovyetler Birliği’ne ikinci kaçışında, daha havaalanındayken Stalin’e övgüler düzer. Her şeyini Stalin’e borçlu olduğunu söyler. “Beni o yarattı, beni o yaşatıyor.” der. 30 Haziran 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinde açıkça kınanır ve kendisinden “Kızıl Şair” olarak söz edilir. Kore Savaşı’nda Türk askerinin savaşı bırakmasını ve Ruslara teslim olmasını ister. Bu konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini açıkça dile getiren şiirler yazar. Ölümünden önce devlet başkanı Kuruşçev’e mektup biçiminde bir dilekçe yazarak ülkeye yerleşmek istediğini, Sovyetler Birliği vatandaşı olması için izin verilmesini ister. Bu dilekçede sonsuz bir komünizm ve Sovyetler Birliği sevgisi dile getirilmekte; Türkiye’ye duyduğu iddia edilen hasret konusunda en ufak bir ipucuna dahi rastlanmamaktadır. * Nazım Hikmet’in Türkiye’ye karşı Sovyetler’i, Atatürk’e karşı Lenin ve Stalin’i, Kemalizm’e karşı komünizmi tercih ettiği açıktır ve bu, son çözümlemede son derece bilinçli bir tercihtir. Onu tabii ki salt bu tercihlerinden dolayı kınamaya kimsenin hakkı yoktur. Ancak onu göklere çıkaran Kemalistlerin durumuna ne demeli? İki Müslüman hanımın, Fatih Altaylı’nın programında Atatürk’le ilgili bir sıkıştırma ve kıyaslama sonunda “Humeyni’yi seviyoruz.” demeleri üzerine koparılan kıyamet, yürütülen kampanya ve suçlamalar, aşağılayıcı ifadeler, hakaretler, küfürler, saldırılar, soruşturmalar nedir öyleyse? Yanlışın neresini, nasıl düzeltebilirsiniz? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanları nasıl uyarabilirsiniz? Güler misiniz, ağlar mısınız? Vahim olan olaydaki cehalet midir, çifte standardın en güzel örneği olan art niyetli ve ikiyüzlü tutum mu? Böyle tuhaf bir ülke daha var mıdır acaba yeryüzünde? Sözlerimizi, Nazım Hikmet’in bir dizesiyle bitirelim şimdilik: “Şaşkınlığın bu kadarına da doğrusu ya pes!” Ali Degirmenci
  8. 35 milyar doların hesabını hangi adalet sordu? yanılmayın arkadaşlar, hele ideolojik olarak hiç yaklaşmayın bu tür oyunlara. bunlar tamamen siyasi maksatlar güden yargı kararları. türk yargısı kadar ideolojik karar alan yargı bulmazsınız dünya üzerinde, buda türkiyenin ayrı bir önemi olduguna delildir. hadi herşeyi bir kenara bıraklım, 1 milyon ytl hesabı soran yargıyı, bundan kat be kat hırsızlık olaylarında neden göremiyoruz? bunun bir cevabı olmalı....
  9. aynen böyledir. memleket meseleleri ! hal yoluna konulurken babanın bile göz yaşına bakmayacaksın. yani önüne kimse çıkmamalı.. yani hani memleket kurtulması açısından, kimse yanlış anlamasın..
  10. birşeyler olsaydı görürdüm heralde...
  11. hiç. evet, hiç görüyorum...
  12. ah ahh denildigi gibi yetim hesapları soruluyor olsa, bizde sevindirik olurduk ama degil işte yetim malı gasbederek bir yerlere gelenlerin hesabı daha başka, ama kesin yetim ya da memleket malı falan degil.. burası türkiye, başka türkiye yok.. saygılar
  13. sadece merhametsizlik degil sayın Eygi, büyük yalanlarda barındırmakta... bu kadar yalanın ve merhametsizligin üstüne ne bina ederseniz edin tutmaz, tutmayacakdır.. biz sadece kalabalıklar olarak kendimizi kandırıyoruz.. kimide ne götürürsem kardır hesabı yapıyor işte...
  14. yargının, kayıp bir trilyonun hesabını sordugunu sanıyoruz degil mi? ben hiç sanmıyorum..sizde sanmayın.. milyar dolar götürenler kimdi? bu yapıları oluşturanlar.. yargı yüce türk milleti adına karar veriyormuş!! inanmayın bunada.. yargının en yüksek basamagına çıkmış Sami selçuk söyliyor bunu, ben degil yane... bu bir efsanedir diyor, bir çok efsaneler gibi.... neyse hele bir hırvatistanı yenelim.... yaya şaşa falan takım çok yaşa işte.
  15. bu ülkenin çocukları daglarda laik cumhuriyet için ölmüyor, ölmezde.. en iyi laikler de zaten ya askerlik yapmıyor ya da torpilli yapıyor. bunlar bilinmeyen işlerden degil.. daglarda bu vatan için ölen ve şehit olan çocukların anaları askeriyeye giremez bu ülkede nasıl bir yerde yaşadıgımızı bilmemiz gerek. bacıları bu ülkenin okullarında okuyamaz, bunları iyi bilmek lazım.dünyada tekdir başı kapalı okumanın yasak oldugu.. kitleler hayatın kasık ve mide arasında olmadıgını anlamalıdır.. bu diyarı tezatlar diyarına çeviren askeri ve sivil baskıcı yönetimin yerine gerçek demokrasiyi yerleştirmeden bir yere gidilmez... selamler

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.