Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

cardinall

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

cardinall tarafından postalanan herşey

  1. cardinall şurada yorum gönderdi cardinall'nın blog başlığı içinde cardinall's Blog
    iyi dileklerin için tşk ederim gül... umarım benim için dilediğin herşey aynı zamanda senin için de gerçekleşir. dostçakal....
  2. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    MUNZUR Usulca akan bir suyun kıyısında seni düşünüyorum. üşümüyorum... Sevgin yetiyor ve inancın. ki biliyorum sen geleceksin, Gökkuşağından bir merdivenle göğe çıktım bilmiyorsun. Sen yoktun düştüm. Bir kıyıdan geçiyordun akarsuydun ve farkında değildin kıyı bendim herşeyine kapıldım kendimi terkettim. Seni anlatmaya çalıştım bütüntün aşklara,sevgilere Güzelliğini sığdıramadım hiç bir şarkıya anlatmaktan vazgeçtim,yalnızca sevdim ve yemin ediyorum yoluna sericem bütün yıldızları Ne yoldaşlarım oldu izleri gökkuşağı, yıldız tozları ömrümü gecemi aydınlatan sevgiyle doldum sana sun uyorum. Seni bilgelerin sonsuz yürüyüşünde buldum kaybedemem. yoldaşlarımın izleri ve senin herşeyindeki kutsallık adına söz veriyorum. Seni asla kırmayacağım yoluna sericem bütün yıldızları Tuncay AKDOĞAN
  3. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    mhaAgHwEMbk Alıp başını gitmek istersin. Bilmediğin, bilinmediğin, Çözmediğin, çözülmediğin bir denkleme. Biraz ürkek düşünürsün. Biraz da çaresiz… ' Üstüme gelme hayat! Bundan sana ne...? ! ' Çaresizliğin korkularındandır. Giderken bile; gidene değil de Geride kalana aklın takılır. Bir yanına yatarsın ' git.. ' der bir yanın ' kalmalısın... ' Geceleri hep uykusuz kalırsın... Ayağına pranga olur tüm düşündüklerin. Gitmeden daha Sen; gider gider gelirsin... ' Üstüme gelme hayat.... beni bilirsin....' Kaldığın bu yerde Harcadığın yılların gelir aklına Bir bir sayarsın, Toplarsın, çarparsın, Böler, çıkarırsın. Bakkal defteri kadar kalın Bakkal defteri kadar karmaşa... Farkedersin i hayatı Arka sokaklarda dolanarak yaşarsın. Kabarmış hesabından kaçarsın. Üstüme gelme hayat...! Daha neyi alacaksın..? ! ' Hep sevmişsindir aslında. Hep ama hep sevmişsindir. Birini sevmişsindir sonra. Sonra birini daha... Birini daha... Daha....! ? Her gelip geçen gemiye aşık olmuşsundur Gemiler gitmiş Sen yorulmuşsundur. ' Üstüme gelme hayat....! Gemi olmuşmusundur..? ' Kocaman bir mahalleden Daracık bir sokağa. Sokaktan ufacık bir eve Evden odaya.... kurtulmak ister gibi kapatmışsındır kalabalıklara kendini. Gitgide yanlız kalmışsındır. Yalın yaşanan gecelerde Gitmekle kalmak arasında dolanırken Beynine bir silah gibi dayamışsındır korkularını. Yalnız...Korkak...Kekeme.... !..Üstüme gelme hayat..! !..Kıyarım kendime..! Sonra pişman olursun.. ALINTI
  4. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    Zaman nasıl da ilerliyor kendi bildik rotasında değil mi? Bir gün daha sensiz bitti; bana aldırmadan. Artık gözlerimden utanıyorsam bu yüzdendir. Gece. Yine kendime kaldığım binlerce geceden biri. Ve sağır duvarlarda senin dalga dalga hayalin, gülümsemeleri karanlıkta yitip giden. Bütün aynalar kendiliğinden kırılmış; yalnızca sağır duvarlarda senin dalga dalga hayalin./ Kimbilir kaçıncı kez sana seni ve kendimizi yazıyorum. Adına umut dediğimiz aldanışlar tortusu bazen yitse de, sevenler, gizli bir umudu yine de taşırlarmış; yaşamı bıraktıkları yerden yeniden omuzlayıp var olurlarmış; bugün bunu keşfettim. Kendimi keşfettim sonunda. Artık farkına vardığın gibi, içimdeki yaşanmazlıkları gizleyerek yardımcı oluyorum sana. "Canım feda olsun.." dediğim insandan ne esirgeyebilirim ki? Aşk, anlamlı paylaşımlar ve büyük dostluklar üzerine kurulunca, yaşam boyu süren güzelikler üretiyor. Bunun bir çok örneği vardır. Sen olmasan da, ben senin için varım; beklemekse, elimden ne gelir? Günler böyle geçiyor. Bütün bedenim darmadağın yerlere serpiliyor; toparlayamıyorum. Sensizlik iyice vuruyor bana. Bir ses beklemek senden. Soluk beklemek... Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım. Hiç bu kadar uzun susmadın sevdiğim. Hiç bu kadar uzun gitmedin bilmediğim yerlere, gözlerimi götürmeden yanında. Sevmek, sonrasız bir eylem olabilir miydi sence? Aykırı bir yaşamsa aşk, ben her bedele razıyım, anla bunu. Senin uzaklıkların benim yakınlıklarım olmuşsa ne gelir elden? Yaşamın en büyük çelişkilerinin pençesinde gelişen bir aşkta sevinçler aramak varmış, nereden bilirdim? Seni aramak varmış zamanın bir yerinde çaresiz./ O sözü dudaklarından duymadan yüzüm güler mi benim? "Gülmelisin." Demekle adı konmamış bir haksızlık yapmıyor musun bana? Mektubunda, "Dünyanın bütün güzelliklerine yakışan insan." diye yazmışsın. Bu güzelliklerin masal sahnelerinden yaşamın sahnesine taşınacağına nasıl inanırım sensiz olunca? "Aşkı bu kadar yalın benimseyen bir insan sevdiği için neler yapmazdı?" sözün çok anlamlı. Sen aşkı biliyorsun. Yokluğunun kahrını gizleyip sana bütün içtenliğimle yardımcı olmak için çırpındığımı da...) Kelebeklerin tül kanatlarına yazdığım sevinçlerimi paylaşırken, yaşanmazlıkları kendi payıma ayırıyordum. Yüzüme yansıyınca hayalin, avuçlarımla sıkıca kapatırdım yüzümü; kimseler götürmesin diye seni benden. Bu çocuk yanımı sevdin de, sarılmadın sımsıkı. Saçlarımı avuçlarında dalgalandırıp yüzüme aşkın kendisi olup gülümsemedin. Sevmedin. Düşünmeni istiyorum: Yüzyıl sonra şimdi yaşayan insanların büyük kısmı toprağa düşmüş olacak. Ömür bu kadar sınırlayken, senle varolmayı ne çok isterdim. Ya şimdi? Bir ses beklemek senden. Soluk beklemek... Sevdiğini söylemesen de olur. Sevilen kahrı takdir buyurmuşsa, sevene düşen, çaresiz boyun eğmektir, söyledim sana. İlk kez bu kadar çok üşüyorum. İlk kez bu kadar çok vuruyorum kendime./ Her yeni gün, yokluğunu farklı boyutlarıyla yaşatıyor bana. Direniş türküleri besteliyorum; duymuyorsun. Hüzünlenmelerime hep içerlersin de, yine de gelmiyorsun. Yaşama aldanıyorum bazen. Bu, çok kısa sürüyor. Sonra, varlığının yokluğun kadar gerçek olduğunu farkediyorum. Ben bunu öyle çok yaşıyorum ki. Kendimi biraz toparlayabildiğim zamanlarda, yine bildiğin insan oluyorum. Bir kır çiçeğinin taç yaprağına "umut" yazıyorum. Nice soğuk gecelere direniyor da, bir sözünle kırılır diye korkuyorum... Lütfen kırma beni. Öldür, bu can sana fedadır artık. Ama kırma. Umudun patlamalarla azalıp tükendiği o en ince çizgide yokluğuna bırakma beni. Ben yalnızlığı sevdim, sensizliği değil. Sonucunu bir an için bile düşünmeden aldığın umudu geri ver; ben sana bütün ömrümü adayacağım. Yaşamdan bedelini son aşamasına kadar ödeyerek hakettiğim ne kadar alacağım varsa, hepsi senin olsun. Sonrasızlıklarda seni aramak öyle zor ki. Gece. Yine kendime kaldığım binlerce geceden bir gece. Ve sağır duvarlarda senin dalga dalga hayalin. Bir ses beklemek senden. Soluk beklemek. Ağlamaktan başka seçeneğim yok bugün; yenildim sana. En çok senin için, en çok sen böyle istedin diyedir, yenildim sana. Beklediğim sendin oysa. Hani kendi sıcaklığınla gelecektin sorulmaz saatlerde, unuttun mu? Birden bire gelecektin, nedenini kimseler bilmeyecekti. Mutluluğunu bulana kadar paylaşımlarımız sürecek, sen istiyorsun diyedir. Sonra mektuplarımı yok edeceksin. Bu gerekli çünkü. Çok istediğim mutluluğuna, ileride mektuplarımla engel olmayı kabul edemem. İçinde bir anı canlandığında, belki bir yıldızın ışıltısında birlikte gülümseyeceğiz; geriye kalacak olan yalnızca bu.. Önce sesimi unutacaksın, sonra bana ilişkin bildiğin her şeyi. Ben geceleri sevmezdim belki, hayalin olmasa. Gelmesen böyle kendiliğinden. Geceyi sen de seviyorsun. Benzer geçmişler taşımanın doğal sonucu olarak aynı eksende buluşuyoruz. Anımsıyor musun? Bir gece ne çok konuşmuştuk seninle. Sen sürekli bir şeyler anlatıyordun; birlikte gülüyorduk. Ama, benim bir artım vardı: Sen ne kadar tatlı olduğunun farkında bile değildin. Gece, neden yalnızlıktır çoğu zaman? Birçok insan için böyledir. Benim içinse, hayalini en çok yaşadığım zaman dilimidir. Her gece geliyorsun. Ben seni yaşamın armağanı olarak karşılıyorum; sımsıkı sarılıyoruz. Gülümsüyorsun... Görülmemiş güzellikte gülümsüyorsun. Hiç gitmeyeceğine inanmaya başlıyorum. Sonra, bir ara yitiyorsun.Ve yine geliyorsun. İnanılmaz bir varlıksın. Ne zaman düşünsem, sen. Hayal de olsan, sen... Aslında bütün hayaller "asıl" ne zaman anımsanırsa, hiç kırmazlar, gelirler. Sen başkasın yine de. Bütün hayallerden güzelsin. Her geldiğinde, kendisinin başlı-başına armağan olduğu yetmiyormuş gibi, umudu da armağan olarak getiriyor. Yazık.. Giderken geri götürüyor nedense? Belki unutuyor. Umuda ne kadar gereksinim duyduğumu unutuyor... Hiç düşündün mü sevdiğim? Hayaller neden hep giderler? Yalnızca hayal oldukları için mi? Yoksa yine gelmenin sevincini yaşatmak için mi? Nedeni ne olursa olsun, sen hep gel bana. Artık gitme, hiç gitme. Biliyorum, hayaller hep giderler. Yaşattığı tadımlık kavuşmaları, aşkın ağırlığını bırakıp üstümüzde, giderler... Ama sen gitme. Sen gidersen özlem kalır geriye. Her defasında sensizlik vurulur boynuma. Birdenbire yokluğuna kalırım. Daha önce binlerce kez izlediğim bir film yine sahneye konur. Hiç şaşmadan aynı görüntüler yinelenir. O zamanlarda, yokluğun prangadır, taşıyamam. Sen olmayınca yaşamak ne için? Ve beklemek... Seni getirmeyeceğine inansam da, zamanın o müthiş anını beklemek... Olur mu dersin? Sever misin beni? Anca o zaman çok güçlü bir canlı olacağımı biliyorsun. Şimdi, yokluğunla bedenimdeki bütün enerjiyi alıp götürüyorsun sanki. Yaşama ilişkin alışılmış işlerimi bile yapmakta zorlanıyorum.) Bir tek gerçek için varım artık: Senin için. Seni seviyorum. Sevgiliye II.Mektup Kenan Kalecikli
  5. cardinall şurada yorum gönderdi cardinall'nın blog başlığı içinde cardinall's Blog
    mrb Elif... Biliyorsun kendim yazamıyor olmak hep üzmüştür beni. Ama seçtiklerimin beğeniliyor olması yüreklendiriyor beni. Teşekkür ediyorum...
  6. cardinall şurada yorum gönderdi cardinall'nın blog başlığı içinde cardinall's Blog
    incelemeniz için teşekkür ederim. o yangını ancak yakan söndürebilir diye düşünüyorum...
  7. cardinall şurada yorum gönderdi cardinall'nın blog başlığı içinde cardinall's Blog
    begeniniz için teşekkür ederim
  8. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    küçük bir yürek yangını benimkisi, söndürmezsem dağlara bulaşacak! gökyüzü alev alev yanacak, denizler kurutamayacak belki de. küçük bir yürek yangını dedim ya? söndürmezsem beni de yakacak... peki ya yanmazsam? o zaman hangi şiirin adı sevda olur? hangi mısralar anlam kazanır, yanmamış kağıtlarda! ateşe hiç dokunmamış gönüllerden, hangi sevda türküleri duyulur o zaman? karanlık dünyama nasıl ışık tutarım yanmazsam! küçük bir sevda yangını benimkisi, yanıyorum sırf senin için; söndürmezsem küllerim kalacak geriye, biliyorum... olsun! hiç değilse savuracak bir avuç külüm olsun! her şey senin için nasıl olsa... (aLıNTı)
  9. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    Sevgili ; Senin mutluluğun mutluluğum olur çoğu zaman Acılarınsa acımdır...bilirsin Ya verdiğim değer boşaysa,kederin kederimken,ben bir hiçsem gözünde...? O zaman söylenecek söz kalmamıştır,yapacağımsa tek şey var: Arkama bakmaksızın kaybolmak karanlıklarda,karışmak kalabalığa...yapayalnız Sonunu biliyorum bu yolun,sonumu biliyorum sevgili... Öylece kalakalmak,yitmek gitgide gözleren öteye Sana kırgın mektuplar yazmak,ama göndermemek asla... Her rüzgarda kokunu duymak,her şarkıda seni hatırlamak Ve ağlamak gecelerce, ağlamak öylesine...kaderime ağlamak; hasretinden deliye döndüğüm için,aklımdan biran bile gitmediğin için,sensiz yaşayamadığım için... Daha bitmedi düşlerim sevgili... Ben hâlâ seninle nefes alıyorum,hâlâ sana kıyamıyorum ve en önemlisi; hâlâ seni seviyorum!!! Bu yüzden,tüm bu hissettiklerim yüzünden; vazgeçmek için çok erken... Yaşadığım en acı, Yaşadığım en derin, Yaşadığım en büyük "aşk" sın sen!!! ALINTI
  10. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    G_sRG_xsy7Q siiri okurken unuttum
  11. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    Hadi yüreğinin en dibindeki yaraları göster bana Bana en derin kıvrımlarını Belki istediğin yanıtı veremem sorularına Belki sözcüklerimdeki gizem Teselli olmaya yetmez acılarına Ama paylaşmanın tadını yaşarız birlikte Sevincin parmak uçlarında kalan tozunu Acıyı paylaşmanın tuz tadını... Acının bile tadını almak Ve bazen bir kavgada ölümüne savaşmak Yaşamaktır Bilirsin bunu... Yıldızsız yalnızlıklarınla yaslan Çöl ıssız yalnızlıklarımın hasırına Birbirimizin yüzlerini okuyalım Yürek çizgilerimizi çözelim susarak Bilgece sözler isteme benden Beni duyumsa... Evet acıyım-yaralıyım-kan içindeyim Sevinçleri-umutları korumak için Direnmenin bedeli değil mi senin de acın Sevdayı ve yaşamı Sürekli keşfetmenin ataklığı değil mi Yalnızlığın senin de... Kimi zaman bilinmeyen bir dinin Görülmemiş dervişinin akılalmaz sabrını Bir biz taşıdık... Kimi zaman tüm dinler kovdu bizi Sorguladık durmaksızın ne varsa Dünyayı sonsuzda Zamanı bir anda Yaşamı ölümlerde Sevdada kavgayı sorguladık Kendisiyle bizim kadar hesaplaşan olmadı... Kuşkusuz, Yarın başka bir ayrılıktır bu günden An andan ayrılıktır Soluk soluktan Yarın başka bir rüzgar savurur seni Beni başka bir rüzgar Derler ki: tüm maceralar Ayrılıklarla başlar Gel Ayrılıklardan söz edelim bu akşam Susalım Bizim ayrılıklarımızı Sözcükler tanımlamaz Sözcükler anlatamaz özlemimizi Tıpkı bir dua gibi Suskun geceler gibi susalım Susarak konuşmayı biz kadar Başka kim bilebilir... Bakışlarımızda Kavgalar- yenilgiler Yangın yerleri FIrtınalar Batan gemiler Yüzümüzde çizgi çizgi İnsanlık tarihince yazılan onca keder... Zulanda giz edip gizle yüzümü Acını coşkularla bastırmak isteyince Açıp açıp oku bakışlarımı Tıpkı benim yapacağım gibi Kimi zaman işkencede buluştuk kimi zaman zindanda-darağacında Elbet gene buluşuruz Belki kavga-belki sevda Ama mutlaka coşkuda Yaşamın anlamı coşkuda... ADNAN DURMAZ
  12. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    Sana kırgın olmak isterdim zaman zaman... Sana kırgın olmayı hakedecek kadar hukukum olmasını yani üstünde! Ve; “Unuttuğumu zannetme” diyemeyeceğin mesafelerde olmak isterdim sana... Yani; beni “unutma ihtimalinin” bile olamayacağı mesafelerde! Bilirim, seversin beni. “Bilirim” sadece, çünkü öyle söylersin!.. Ama soluyamam... Ama dokunamam... Ama yaşayamam... Bilirim, seversin beni; Odandaki lambanın açma anahtarına iliştirdiğin bir kartpostal gibi!.. Ben, güze bakan ağaçlar gibi meyvelerimi dökmeye başlamışsam dibime... Ve ben de “senin gibi” sevmeye başlamışsam artık... Ve ben de sana demeye başlamışsam; “Ben de unutmadım seni!..” Bir mevsimi tüketmiş demektir tarlalar; ekilmeden, dikilmeden, sulanmadan ve gübrelenmeden... Halbuki kısır mevsimlere gebedir tüketilmiş her mevsim! Yıllar, kenarda bekler; geceye doğru giden trenleri gözleyen çocuklar gibi... Yollar, dürmededir artık kendini! Ve hatıralar süpürülmededir hafızalardan; “artık” paylaşılmayanlara yer açılsın diye!.. Bilirim tabii ki unutmadığını... Unutmayışımdan bilirim. Bilirim, seversin hâlâ beni; çünkü sevmek “Hâlâ”dır işte, hâlâ aradığımız delîl! Sana kırgın olmak isterdim aslında, zaman zaman... Yani üstünde, sana kırgın olmayı hakedecek kadar hukukum olmasını! Ve; “Unuttuğumu zannetme” diyemeyeceğin mesafelerde olmak isterdim sana... Yani; beni unutma ihtimalinin bile olamayacağı mesafelerde!..
  13. cardinall şurada bir blog başlığı gönderdi: cardinall's Blog
    Bu gün yaşamımı geçmiş ayrıntıları ile hatırlamaya çalıştım. Sanki bir puzzle oyunu oynar gibi... Önce manzaranın ne olması gerektiğini düşündüm... Belki de düşledim... Renkli, renksiz-puslu, net-değerli, değersiz-önemli, önemsiz bir sürü parça... Yaşanmış belki de yaşanmamışlıkların oluşturduğu bir sürü parça... Düşlerimin, hayallerimin, beklentilerimin, yitirmiş olduğum pek çok şeyin kaybolmuş parçaları... Neşemin, hüznümün-sevinçlerimin, acılarımın şimdi yerine oturtmayı başaramadığım yap boz parçaları... Boşlukları yaşamak mı daha anlamlı yoksa doldurmak mı ?... Boşlukların ne olduğunu bilmek mi eğlenceli yoksa sadece hissedip bilememek mi ?.. Eksik kalmışlık duygusunu yaşamak, çelişkilerle yorulmak ve tamamlanmamak... Bazen yaşam dolduruyor boşlukları, sizin çabanıza gerek kalmadan... Bazen siz çabalıyorsunuz ama bulamıyorsunuz doğru parçayı... Ya da bulduğunuz doğru parçayı yanlış bir yere koyuyorsunuz, saniyelerle... Bazen doğru parçalar bir türlü yerini bulmuyor koşulların etkisi ile... Bozmak istiyorsunuz bazen güzel olan bir şeyi.. Kendinizin bile anlamadığı pek çok nedenle... Mutluluğun, aşkın, kazanmanın, kaybetmenin, sevincin, acının yap-bozlarını yaşıyoruz tanımsız... Bazen itinalı, bazen aleacele... Daima eksik kalmışlık duygusu ile... Parçalar tutuşturuluyor elimize... Ailemizin, sistemin, yakınlarımızın istediği, görmeyi arzuladığı manzaralar yaratıyoruz bize ait olmayan... Ellerimiz isteksiz, ellerimiz tutuk, ellerimiz beceriksiz... Hayallerimiz başka oyunlarla, düşlerimiz bir küçücük çocuk özgürlüğündeki oyunlarla... Yollar işaretli, yön gösterici puzzle-lerle dolu... Oysa yaşam karışık, yaşam milyarlarca yap-boz parçası ile önümüzde... Bütünlüğü, düzeni, tamamlanmışlığı istemiyor yaşam... Çelişki istiyor.. Düşünceler, çalkantı istiyor yürekler... Bazen çok uzaklardan alıp bir parçayı yüreğinin bir köşesine yerleştiriyorsun, hiç oynatmamacasına... Bazen seninle çok uzun bir zaman diliminde var olmuş bir parçayı gömmek istiyorsun okyanusların en derin yerine... Bazen kırıp attığın küçücük bir puzzle parçası intikamını alıyor, yıllar sonra... Ve oynadığın ve bozduğun ve yerleştirdiğin parçalar yeniden yeniden çıkıyor karşına... Beklediğin ya da beklemediğin zamanlarda... Bazıları hayatının dama taşları oluyor, kimseye oynatmayacağın... Bazıları derinlerdeki nadide taşlar misali saklanıyor titizlikle... Bazıları küçük değersiz kum taneleri... Yaşam bir yap - boz mu ?.. Bozmadan yaşayacağımız aşklar, bozmadan yaşayacağımız sevgiler, inançla tamamlayacağımız puzzle-ler dileğim ile... !... ( Yazar ?...)
  14. cardinall şurada yorum gönderdi deren'nın blog başlığı içinde DEREN
    sevgili dostum deren. emeğine ve yüreğine sağlık. içten paylaşımlarının devamını bekliyoruz. EĞER O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa... dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa... bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız... kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız... O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine... uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa... dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız... kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa... Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... ...o halde bugün sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
  15. slm godzilla. görüşüne saygı duyuyorum. istek yapıp ta çalmadığımız zaman bu yorumu yapsaydın haklısın derdim. tabi müzik zevklerimiz uyuşmuyor da olabilir. ama yinede ziyaretimize geldiğin ve yorum yaptığın için teşekkür ederiz.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.