siyaset tarafından postalanan herşey
-
Son dakika 8 askerimiz selbes bırakıldı
Fatih Altaylı güvenilir kaynaklardan aldığım bilgi doğrultusunda 8 askerimiz selbest bırakıldı diye yazmış... http://www.gazeteport.com.tr
-
Son dakika 8 askerimiz selbes bırakıldı
Terör örgütü PKK tarafından geçen hafta rehin alınan askerlerimiz serbest bırakıldı. Dağlıca baskını sırasında rehin alınan 8 askerimiz cuma günü öğle saatlerinde serbest bırakıldı. Yaklaşık 1 haftadır PKK'nın elinde rehin tutulan 8 askerimiz, cuma günü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'taki irtibat bürolarından birine teslim edildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Erbil'deki irtibat bürosunda yetkililere teslim edilen askerlerimiz, özel araçlarla, gizlice Diyarbakır'a getirildiler. Güvenlik nedeniyle kimseye haber verilmeden hemen Diyarbakır'a getirilen 8 er, burada sorguya alındılar. Sorgulamaları halen süren 8 erin sorgulamalarının yarın tamamlanması bekleniyor. Gelişmeler şimdilik gizli tutuluyor ve hiç kimseyle bir bilgi verilmiyor. Konuyla ilgili resmi açıklama erlerin sorgulamalarının tamamlanmasından sonra yapılacak ve aileleri gelişmelerden haberdar edilecek.
-
Param Bitti Borç mu Alsam
Türkiye'nin İMF Borçları Eriyor 09/03/2007 Türk Hazinesi bu dönemde, IMF'den 8 milyar 391 milyon dolar borç alırken, ana para ve faiz olmak üzere 25 milyar 568 milyon dolar borç ödemesi yaptı. Böylece Türkiye son 4 yılda 17 milyar 177 milyon dolar net borç ödemesi yaparak, ilk defa IMF'den aldığı borçtan çok daha fazlasını ödeyen bir ülke konumuna geldi. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, Uluslararası Para Fonu'na (IMF) olan borçlar 2003-2006 döneminde önemli ölçüde kapandı. Söz konusu dönemde Türk Hazinesi, IMF'ten 8 milyar 391 milyon dolar borç alırken, ana para ve faiz olmak üzere 25 milyar 568 milyon dolar borç ödemesi yaptı. IMF'den 2003 yılında 1 milyar 770 milyon, 2004 yılında 1 milyar 233 milyon, 2005'te 2 milyar 381 milyon, 2006'da 3 milyar 7 milyon dolar borç kullanan Türkiye, 2003'de 2 milyar 769 milyon, 2004'de 5 milyar 910 milyon, 2005'de 8 milyar 448 milyon, 2006'da 8 milyar 441 milyon dolar borç ana para ve faiz ödemesi yaptı. Böylece son 4 yılda 17 milyar 177 milyon dolar net borç ödemesi yapan Türkiye, ilk defa IMF'den aldığı borçtan çok daha fazlasını ödedi. Yaptığı yüklü ödemeler sonrası 'IMF ile ilişkiler bitiyor mu?' sorularıyla karşılaşan ekonomi yönetimi ise nihai kararını 19. stand-by anlaşmasının bittiği Mayıs 2008'de verecek. Yazıyı aldığım adresi bulamadım. Fakat bir haber portalında benzer bir sayfa buldum. Umarım işini görür. http://www.haberalemi.net/haber_detay.php?haber_id=20712
-
Param Bitti Borç mu Alsam
birincisi o Devlet İstatistik Enstıtüsü değil Türkiye İstatistik Kurumu. Ne yani devletin verilerine güvenmeyelim de CHP yada MHP yada AKP nin verilerine mi güvenelim. Siz hep böylesiniz zaten işinize geldiği gibi farklı rakamlar çıkınca onlar yalancı, düzenbaz şöyle böyle karalama taktikleri... Karşı olduğunuz iktidar derken şu an sizin yaptığınız gibi mi yapacaktık hiç sanmıyorum. Birilerinni olumsuz yönünü eleştirdiğin gibi olumlu gördüğün yönünü de eleştirmelisin.
-
CUMHURİYETİMİZİN 84. YIL DÖNÜMÜ
Tüm Türkiye'nin cumhuriyeti kutlu olsun... Nice yıllara Türkiye...
-
Param Bitti Borç mu Alsam
Son 4 yılda kullandığı IMF kaynaklarının çok daha üzerinde borç ödemesi yapan Türkiye, IMF'ye olan borçlarını 2003-2006 döneminde önemli ölçüde kapattı. Türk Hazinesi bu dönemde, IMF'den 8 milyar 391 milyon dolar borç alırken, ana para ve faiz olmak üzere 25 milyar 568 milyon dolar borç ödemesi yaptı. Böylece Türkiye son 4 yılda 17 milyar 177 milyon dolar net borç ödemesi yaparak, ilk defa IMF'den aldığı borçtan çok daha fazlasını ödeyen bir ülke konumuna geldi. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, Uluslararası Para Fonu'na (IMF) olan borçlar 2003-2006 döneminde önemli ölçüde kapandı. Söz konusu dönemde Türk Hazinesi, IMF'ten 8 milyar 391 milyon dolar borç alırken, ana para ve faiz olmak üzere 25 milyar 568 milyon dolar borç ödemesi yaptı. IMF'den 2003 yılında 1 milyar 770 milyon, 2004 yılında 1 milyar 233 milyon, 2005'te 2 milyar 381 milyon, 2006'da 3 milyar 7 milyon dolar borç kullanan Türkiye, 2003'de 2 milyar 769 milyon, 2004'de 5 milyar 910 milyon, 2005'de 8 milyar 448 milyon, 2006'da 8 milyar 441 milyon dolar borç ana para ve faiz ödemesi yaptı. Böylece son 4 yılda 17 milyar 177 milyon dolar net borç ödemesi yapan Türkiye, ilk defa IMF'den aldığı borçtan çok daha fazlasını ödedi. Yaptığı yüklü ödemeler sonrası 'IMF ile ilişkiler bitiyor mu?' sorularıyla karşılaşan ekonomi yönetimi ise nihai kararını 19. stand-by anlaşmasının bittiği Mayıs 2008'de verecek. IMF'nin verilerine göre Türkiye, 2007'de geri ödemeler konusunda nispeten daha rahat bir sürece girecek. 2005 ve 2006 yıllarını 8 milyar doların üzerinde bir ödemeyle tamamlayan Türkiye'yi 2007 yılında ise 5.6 milyar dolarlık bir ödeme bekliyor. Mevcut stand-by anlaşmasının tamamlanacağı 2008 yılında IMF'ye toplam 2.1 milyar dolarlık ödeme yapacak Türkiye'nin, 2009 yılında da 2.1 milyar dolarlık bir geri ödeme yapması gerekecek. Türkiye IMF'ye olan mevcut borçlarını 2010 yılında yapacağı 722 milyon dolarlık ödemeyle tamamlamış olacak. Ancak ekonomi yönetimi, söz konusu ödeme planını daha da erkene çekerek sona erdirme alternatifini de değerlendirebilir. Daha fazla konuşmaya gerek yok. Varsa verileriniz kaynaklara dayandırarak getirin... Kaynak: Hazine Müsteşarlığı
-
Param Bitti Borç mu Alsam
Birincisi şu belediyeler konusuna girmek istiyorum. Belediyeler yıllardır her partinin oy üretme mekanizmasıdır. Yalnız akp'nin değil tüm partilerinin belediye temsilcileri(başkanları) oy toplamak için çaba sarf eder. Kimisi bu belediyelerden kazanç sağlar kimisi hüsrana uğrar. Yani bunu chp de yapıyor sadece akp yapıyor gibisinden göstermenin anlamı yok. İkincisi şu gavur izmirli meselesi: Siz hep böylesiniz adamın söylediği "İzmir ile ilgili yakıştırılan bazı ifadeler var. İlk seçimde inşallah bu yakıştırmaları İzmir silip atacaktır" ben buna inanıyorum" sözüydü. Bunu tuttunuz 'gavur izmirli deyi çarpıttınız' hoş sizin her zaman yaptığınız şey bu işinize geldiği gibi... Gavur İzmir' polemiği Fazilet Partisi döneminde de yaşanmıştı. 2000'de Fazilet Partili yöneticilerin "İzmir'e gavur İzmir diyorlar ama artık biz geliyoruz; bundan sonra Fazilet'li İzmir" diyecekler. İzmirlilerin babakanın söylediği sözü sizin gibi anlamadığı ortada verdikleri oylarla bunu gösterdiler. Kömürede kanmadılar bunlar o zaman bu oyu neden verdi izmirli onu anlayamadım AKP %30 CHP %35 bide sen anlat Ya bu mercimekte neymiş be abi adamlara %47 gibi bir oy aldırdı. Bir sonraki seçimde diğer partilerde denemeli bu mercimeği... IMF'yi Akp başa sarmış gibi gösterme bu bela bizde yıllardan beri var. En çok mücadele de Akp döneminde gerçekleşti.
-
Param Bitti Borç mu Alsam
siz istiyorsunuz ki ekonomi bir anda yükselsin Türkiye en zengin devletlerden biri olsun. Bu dediğiniz öyle bir anda olacak şey diğil. Her şey sırayla bana AKP döneminden önceki dönem daha iyiydi diyenler galiba bu ülkede yaşamıyorlardı. Bide şu kömür dağıtma mevzusu var tabi AKP iktidarlığını dağıttığı kömürlere borçlu. Nedense gene kömür dağıtmaya başladı. Tabi bunu minnettarlığını göstermek için yaptı dimi. İnş. hep minnettar olurda millet soğukta kalmaz.
-
HAYATTA NE KADAR DA ÇOK ŞEY DEĞİŞİYOR
Çocukken hatırlıyorum terör örgütü tarafından bir askerimiz şehit edildiğinde evde ajanslar dışındı televizyon izlememiz yasaklanıyordu. O gün çizgi film izlediğimde için yediğim dayağı hiç unutmam. (iyi ki dayak atmışsın bana anne) Televizyonda izlediğimiz eğlence programları şehide yapılan saygısızlıktı. Evde o akşam adeta yas ilan edilir televizyon radyo müzik vb. eğlence araçları kapatılırdı. Oturma salonuna toplanır ordu, devlet, şehit ve lanet okunan terör örgütü hakkında konuşulurdu. Ardından babamın ve amcamın askerlik anıları hiç bitmezdi sürekli gene halde gene anlatırlar bizde ilk defa duymuşuz gibi dinlerdik. Daha çocuktum terör örgütü nedir bilmiyordum. Babamın amcamın konuşmalarından anladığım kadarıyla askerlerimizi öldüren bir örgüt olduğunu tahmin etmiştim. Ama ne olursa olsun banim çizgi film izlememe engel olan bir örgüt olduğu için o zaman sevmemeye başlamıştım Ailelerimiz bizim nesli böyle yetiştirdi. Günümüze bakıyorum da vay halimize.... O günden bu güne ne çok şey değişti demekten kendimi alamıyorum. Barlar, diskolar, meyhaneler vb. eğlence merkezlerinin kapıları o kadar şehit olmasına rağmen ağzına kadar açık hınca hınç dolu (paranın gözü kör olsun. Ha bide vazgeçilmez TV eğlence programlarımız var. (başta bu vatanı en çok sevenlerden biri olan bizim yüce sanatçımız İbrahim Tatlıses'in programı geliyor) Asla vazgeçemeyiz biz onlardan bir tarafta şehit ailesinin evinde gözyaşı sel olmuş akarken o programlarda dansözler, karşıda seyirciler vur patlasın çal oynasın. Yaşayın bakalım bu dünyada sırtınız yere gelmez sizin gibilerin...Hoş bir yerde arz talep meselesi ama ..... yanlış buluyorum...
-
Sınır ötesi harekat için "Siyasi direktif" verildi.
Arkadaşlar biliyorum çooook uzun ama sınır ötesi operasyonla ilgili farklı yönleri çekmiş bir yazı... Olaya farklı açılardan bakmanızı sağlayacak.... Son dönemde Irak'a sınır ötesi operasyon yapılması halinde terörün sona ereceği iddiaları daha çok dile getirilmeye başlandı. Bu iddialarda ayrıca Türkiye'nin sınır ötesi bir operasyon yapmak veya sıcak takipte bulunmak için her türlü hukuki hakka sahip olduğu da vurgulanıyor. Oysaki bu iddia sahiplerinin bahsettikleri tarzda bir girişim, yani on binlerce Türk askerinin Irak'a girmesi ve burada aylarca kalması 'sınır ötesi operasyon' veya 'sıcak takip' kavramları ile açıklanamaz. Bunun adı açıkça işgaldir. Bunun örnekleri Irak'ta, Afganistan'da ve Lübnan'da görülebilir. Böyle bir işgalin sebebi ne olursa olsun hukukiliği tartışmalıdır ve daha çok işgalci ülkenin gücü ile ilgilidir. Yani Türkiye'nin ABD, AB ve diğer güçler karşısında direnme gücü var ise ancak böyle bir işgale girebilir. Başka bir deyişle eğer Türkiye on binlerce asker ile ve aylarca kalmak için bölgeye girecek ise bunun adı sınır ötesi operasyon veya sıcak takip değildir. Bunun netleşmesi gerekiyor. Eğer böylesine kapsamlı ve uzun dönemli bir işgalden bahsediyor isek bunun amacının sadece terörle mücadele olduğunu söyleyebilmek zor olacaktır. Çünkü böyle bir girişim terörü sona erdirmek bir yana teröre uygun bir zemin hazırlar ve hatta Kürtçülüğü de bölgede daha fazla azdırır. Böyle bir girişimin olası risklerini şu şekilde özetlemek mümkündür: Olası bir operasyonun başarısını olumsuz etkileyebilecek nedenlerin başında hazırlıksız olmak geliyor. Ne iç, ne de dış kamuoyu yeterince hazırlanamamıştır. Karşı cephe çok genişletilmiştir ve genişletilmeye de devam etmektedir. Türkiye, ABD ve AB de dâhil olmak üzere, bölgede İran hariç hiçbir ülke veya güç ile işbirliği yapabilecek bir konumda değildir. Oysa bu tür askeri harekâtları tek başına yapmak riskleri artırır. ABD dahi Irak ve Afganistan'da sadece kendi gücü ile hareket etmemeye çalışmış ve bir tür ittifak sistemi geliştirmiştir. Türkiye ise Irak içerisinde tamamen kendisine düşmanca bakan grupların arasına uluslararası alanda da hiçbir destek olmaksızın girecektir. Daha önceki 20'den fazla operasyonun tecrübeleri yeterince dikkate alınmamaktadır. Oysa geçmişte bu tür operasyonlar yapılmıştır. Bu operasyonlarda ne kadar teröristin öldürülebildiği dahi meçhuldür. Resmi kaynakların rakamları arasında büyük çelişkiler var. Ancak bilinen bir gerçek var ki bu operasyonlar sonucunda terör sona ermedi. Bu operasyonların tüm açılardan bir muhasebesi dahi yapılmadı. Üstelik önceki operasyonlarda ABD, Barzani ve Talabani güçlerinin açık desteği Türkiye'nin yanındaydı. PKK'nın etkili görüntüleme ağı ve propaganda Kamuoyundaki beklentiler gereksiz yere artırıldı ve konu iç siyaset malzemesi haline getirildi. Sanki hükümet ile askerler arasında büyük görüş farkları varmış algısı oluşturuldu. Oysaki kendi içinde birlik olamayan bir ülke dışarıda güçlü olmaz ve başarıyı yakalayamaz. Bazı çevrelerde askerin sınır ötesi operasyonu hükümete karşı bir araç olarak kullandığı dahi iddia ediliyor. Bu durumda terörle mücadelede ülkenin birliğini zedeleyebilecek bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Oluşturulması düşünülen tampon bölgeden teröristleri yok etmek çok zor olabilir ve burada aylarca, hatta yıllarca kalmak gerekebilir. Bu da Türkiye'yi Irak'ta işgalci ülke konumuna sokabilir ve kalıcı olarak birçok ülke ile sorunlu hale gelinmesine yol açabilir. Ayrıca USAK Kuzey Irak Raporu'nda da belirtildiği üzere Türkiye'nin sınırda oluşturacağı geniş bir tampon bölge Türkiye'nin terörden etkilenen bölgeleri ile birleşerek teröristlere stratejik bir derinlik kazandırabilir. Hâlihazırda Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde saldırılarını sürdüren teröristler Türk güvenlik güçlerinin Irak'ın kuzeyine de yayılmasıyla birlikte manevra alanlarını genişletebilirler. Unutulmamalıdır ki Irak'a girilmesi ile birlikte Türkiye'nin en iyi birlikleri burada görev alacak ve içeride bir zaaf ortaya çıkabilecektir. Türkiye'nin K.Irak'ta ilerleyeceği her km için Irak'ın iç dengelerinde daha fazla 'dost' bulması gerekmektedir. Başta Şiiler olmak üzere Iraklı direnişçiler ile karşı karşıya gelecek bir Türkiye, Irak iç savaşı içinde zarar görebilir. Bunun önlemlerinin şimdiden alınması gerekirdi, ancak yıllardır bu yönde bir yatırım olmadığı görülmektedir. PKK, Türk ordusunun daha da içlere çekilmesi için çaba sarf edecektir. Bunun için bazı provokasyonlara da gidecektir. Bu konuda tepkisel değil, planlı ve hazırlıklı hareket etmek gerekir. Türkiye, Kuzey Irak'ta ilerledikçe alacağı riskler de büyüyecektir. Türkiye'nin, diğer operasyonlardan farklı olarak bu operasyonda başarısız olma lüksü yoktur. Eğer başarı sağlanamadan geri dönülür ise ABD ve Irak'taki yetkililer Türkiye'nin "PKK kamplarını ortadan kaldırın" çağrılarını hiçbir şekilde ciddiye almayacaklar ve "sen de bunu başaramıyorsun. Bu durumda diğer ülkelerden talepte bulunman da gerçekçi değildir" diyebileceklerdir. Böylece terör kampları sorunu çözümsüzlüğe sürüklenebilecektir. Türkiye'nin Irak'ta gerçekleştireceği saldırılarda sivil hedefleri vurmaması hayati bir önem taşımaktadır. Bölge tüm dünyanın gözü önündedir ve PKK'nın Kuzey Irak'ta etkili bir görüntüleme ağı bulunmaktadır. Burada yaşanacak hatalı saldırılar anında dünya medyasında yer bulacaktır. Yanlışlıkla öldürülmüş çocuklar, kadınlar ya da yaşlılar, hava saldırısında isabet almış hastane veya okullar PKK propaganda makinesince ve Batı'daki destekçilerince Türkiye'ye karşı kullanılacaktır. Bölgedeki terörist dağılımı ise Türk güvenlik güçlerinin hatalı vuruşlarına çok uygun bir durumdadır. Teröristler daha çok yerleşim yerlerine gömülü şekilde yaşamaktadırlar. Birçok köyde çok sayıda terörist sivil hayatın içindedir. Ayrıca mobil terörist gruplar sık sık yer değiştirerek zaman zaman sivil birimleri de hedef haline getirmektedirler. PKK'ya sempatisi olan bazı köyleri teröristlerden ayırmak çok zordur. Buna karşın köyleri tamamen ortadan kaldırmak da düşünülemez bir hedef olur. Teröristlerin sivil hayata eklemlenmiş yaşamları ani ve arkadan saldırılara da yol açabilir. Geri güvenliği sağlanmamış bir derinlere operasyonda beklenmedik noktalardan saldırılar gelebilir. Türk askeri ile Barzani güçleri arasında yaşanacak her türlü sıcak temas Kürtçü hareketlerce istismar edilecektir. Özellikle tüm Kürtlerin liderliğine oynayan ve Kuzey Irak'ta gerçek bir Kürt milleti kurmaya çalışan Mesut Barzani için Türk askerlerinin varlığı yararlı görülebilir. Çünkü düşmansız bir milliyetçilik olamaz. Bu bağlamda Türkiye teröristleri öldürürken farkına varmadan gerçekte henüz oluşmamış olan bir ulus-devletin meşruiyet zeminini de oluşturmuş olabilir. Belki de en büyük risk de budur. Yani Türk askeri eliyle Kuzey Irak'ta gerçek bir Kürt milliyetçiliğinin ve devletinin olgunlaştırılması. Eğer Türkiye'nin Irak'a girişinin sınırları ve operasyonun nerede biteceği iyi çizilmez ise, hatta bu operasyonu fırsat bilen bazı gruplar operasyonu hızla Barzani karşıtı bir yapıya dönüştürür ise Barzani Türklere karşı Kürtlerin lideri haline de gelebilir. Bu ise Irak'ta ve bölgede Türk-Kürt karşıtlığının kalıcı hale gelmesine yol açar ki bunun yan etkileri Türkiye'de PKK'dan dahi daha büyük sorunlara yol açabilir. Bu nedenle sınırın ötesine düzenlenecek olası her türlü operasyonda Türk-Kürt çatışmasına neden olmamak için azami gayretin gösterilmesi gerekiyor. Elbette en büyük risklerden biri de çok büyük kayıplar vermektir. Eğer Türkiye çok kısa bir zamanda büyük kayıplar verirse bir yandan askerin moral düzeyi düşer, diğer taraftan PKK güçleri motive olarak daha diri saldırılarda bulunabilirler. Üstelik sınırın ötesinde operasyon sürer iken Türkiye içinde artacak saldırılar durumu daha bir içinden çıkılmaz hale sokabilir. Son dönemde PKK'nın en büyük sorunu militanlarını motive edebilmekti. Ciddi bir yılgınlık hali söz konusuydu. Söz konusu operasyon haberleri bu yılgınlığı kırmaya ve PKK içinde hareketlenmelere yol açtı. Eğer PKK operasyona direnebilir ve kendince kısmi başarılar sağlayabilirse dağılmanın eşiğine gelmiş olan terör örgütü daha fazla yeni terörist de kazanabilir. Şu sıralar yeni adam devşirmede sorunlar yaşayan PKK 15-16 yaşındaki kız çocuklarını dahi bünyesine katmaya hazırken, 'savaş' ortamı olarak lanse ettiği operasyon sayesinde bu sorunlarından kurtulabilir de. Bu nedenle sınır ötesine yapılması olası her türlü girişim sessiz ve derinden olmak zorunda. Muhtemelen operasyon esnasında PKK'nın Türkiye içindeki saldırıları katlanarak artabilir. PKK'nın amacı 1980'lerin sonundaki çatışma ortamında Türkiye'de yeniden üretmektir. Bir diğer hedef de Türkiye'deki çatışmaları bir azınlığın ayaklanması olarak lanse edebilmektir. Eğer Türkiye Kuzey Irak'ta bariz hatalar yapar ve bunu uluslararası alanda yalnızlaşarak gerçekleştirirse Türkiye içindeki çatışmalar dünya kamuoyunda Türkiye'yi kıskaca alacak bir araç haline gelebilir. Özellikle Avrupa kurumlarında Türkiye eski konumuna dönebilir. Türkiye AB hedeflerinden uzaklaşabilir mi? Diğer bir risk de operasyonun istenmeyen ölçüde büyümesi ve bir tür savaş halini almasıdır. Bu durumda Türkiye'nin karşısında PKK'dan daha fazla gücün oluşması, hatta bazı yeni terör örgütlerinin ve/veya gayrinizamî güçlerin oluşmasıdır. En kötüsü ise Türkiye içinde bazı grupların operasyonu fırsat bilerek Türkiye siyasetini militarize etmesi gayretleri olacaktır. Seçimleri engellemek için sınır ötesi operasyon olasılığına fırsat olarak bakanlar yeni dönemde hükümeti etkisizleştirip, yerine demokrasi dışı yolları ikame etmeye çalışabilirler. Operasyon kısa sürede büyük bir savaş havasına döner ise olağanüstü hal günlerine, hatta sıkıyönetim kurallarına dönüş gündeme taşınabilir. Operasyonun ekonomiye yükü henüz hesaplanmış değildir. Ayrıca borsa ve yabancı sermaye girişleri üzerindeki yükü de tahmin edilmesi güç zararlardır. Operasyonun aylarca sürmesi ve kalıcı bir hal alması halinde zararlar katlanarak büyüyecektir. Operasyonun kalıcı hale gelmesi halinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi ekonomisi de bundan olumsuz yönde etkilenecektir. Bölge ekonomisindeki sorunların terörün zeminini oluşturduğunu hatırlar isek operasyonun ekonomik etkilerinin sadece ekonomik alanda kalmayacağı anlaşılacaktır. Operasyonun sınırlı hedefleri aşması halinde Türkiye'nin Kuzey Irak ile olan ticaretinin ve buradaki yatırımlarının etkilenmesi de olasıdır. Türkiye'nin ekonomik ve siyasi alanlarda Kuzey Irak'ta yabancı bir güç haline gelmesi sonucunda, bölge daha fazla bölge dışı güçlerin kontrolüne geçebilir. Böylece Türkiye uzun yıllar giderilmesi olanaksız bir zararla karşılaşabilir. Türkiye'nin operasyon esnasında yapacağı hatalar Türkler ve Kürtler arasında kalıcı hasarlara yol açabilir. Bu nedenle operasyonun çok dar ve iyi tespit edilmiş hedeflerinin olması gerekmektedir. Bu hedeflerin öncelikle istihbaratla tespit edilmiş olması ve bunun üzerine askeri ve siyasi hedeflerin inşa edilmesi şarttır. İstihbarat da sadece askeri açıdan değil, sosyal doku, ekonomik durum ve diğer boyutlar göz önünde tutularak toplanmalı ve analiz edilmelidir. Dış politikada Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde süreklileşen ve zamanla işgal görüntüsü alan varlığı Türkiye'yi Avrupa Birliği hedeflerinden koparabilir ve Ortadoğululaştırabilir. Avrupa Birliği ülkelerindeki en son gelişmeler de bu süreci pekiştirebilir. Avrupa'da Türkiye'nin AB üyeliğini durdurmak isteyen çok güçlü lobilerin olduğunu hatırlarsak Kuzey Irak'taki gelişmeler bu kişilere fırsat verebilir. Türkiye'nin Irak içine daha fazla girmesi bu konuda AB'nin yüklenmek zorunda kalacağı yükleri de Türkiye'nin sırtına yıkacaktır. Irak'ta askeri macera daha da derinleşir ve kontrolden çıkar ise Avrupalı Türkiye'den Ortadoğulu Türkiye'ye geçiş geri döndürülemeyecek bir şekilde hız kazanabilir. Dünya kamuoyunda askerin Türkiye'nin yönetimindeki rolü abartılı bir şekilde yansıtılarak Türkiye'nin bir tür askeri diktatörlük olduğu propagandası etkili bir şekilde işlenebilir. Bu tür malzemeleri kullanmaya hazır Ermeni, Yunan, Kıbrıs Rumu ve PKK'lı güçlü bir lobinin Batı'da hazır beklediği unutulmamalıdır. Bu tür propagandalar Türkiye'nin dışarıdaki siyasi ve askeri çıkarlarını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda ticari çıkarlarını da baltalayabilir. Örneğin ihracat yavaşlayabilir, turizm gelirleri azalabilir. Türkiye'nin militarist görünümü güç kazanırken Ermeni sorunu ve Kıbrıs meselesi başta olmak üzere ulusal dava sayılabilecek konularda Türkiye'nin meşruiyet zemini kayabilir. Türkiye'nin aleyhine dönecek bir rüzgârda Ermeni ve Kıbrıs sorunlarında son derece olumsuz kararlar alınabilir ve bu kararlardan geri dönmek zordur. DR. DAVUT ŞAHİNER - ULUSLARARASI GÜVENLİK UZMANI KAYNAK: ZAMAN
-
CAMBAZA BAK(ABD'DEN Bİ KAHBELİK DAHA
Cambaz hikayesini bilmeyenler olabilir. İki bina arasına ip gerilir ipe bi cambaz çıkarılır millete aaaaa cambaza bakın denir. Halkı daha çok bakıtmak için de cambazın gözlerini bağlarlar. Sonra arkadan cepler boşaltılır evler boşaltılır... Bunun gibi kamuoyunu oyalamak için pkk'yla iş birliği yaptılar. (pkk'nınellerindeki silahlara bakın) Sözde ermeni yasasını 27 evet 21 hayır oyla kabul edildi. şimdi ankaranın tepkisi bekleniyor Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin 1915 olaylarını "soykırım" olarak niteleyen bir karar tasarısını oylamaya sunması nedeniyle Türkiye’de yaşayan vatandaşlarına karşı şiddetin artabileceği uyarısında bulundu. ABD Dışişleri Bakanlığı, Ankara Büyükelçiliği’ne gönderdiği mesajda, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda 10 Ekim’de bağlayıcılığı olmayan sözde Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı’nın görüşülecek olması ve bunun sonuçları nedeniyle, Türkiye’de yaşayan vatandaşlara karşı şiddet olaylarının artabileceği uyarısında bulundu. Yönetimin bu konudaki herhangi bir yasaya açıkça karşı olduğunu defalarca bildirdiği belirtilen açıklamada, buna rağmen Temsilciler Meclisi’nden yasanın geçmesi halinde Türkiye’de gösteri şeklinde reaksiyonlar ve eylemlerin artabileceği ve bunun zaten varolan Anti-Amerikanizmi tetikleyerek ABD vatandaşlarına karşı şiddete dönüşebileceği vurgulandı. Ekim 2006’da Fransız Ulusal Meclisi’nin soykırım yasa tasarısını geçirdikten sonra protestocuların, Fransız mallarını hedef aldıkları hatırlatılan mesajda, Türkiye’de yaşayan ve seyahat eden ABD vatandaşlarına, potansiyel gösteriler konusunda duyarlı olmaları ve toplu gezinmekten kaçınmaları istendi.
-
13 ŞEHİT VERDİK
Bu sorun yıllardan beridir gelen bir sorun PKK sorunu aramızda bölünmemeliyiz. Bunların amacı da bu zaten halkın bir tarafa yüklenmesi böylece... Bu sorun hepimizin sorunu ne AKP ne CHP ne MHP bu sorun hepimizin sorunu....Birlik ve beraberliğimize gölge duşuremeyecekler.
-
13 ŞEHİT VERDİK
Şehitlerin birisinin cenaze törenine katıldım. Göz yaşları sel olup aktı. Akrabalarından tutun da gelen gazetecilerine siyasetcilerine kadar herkez göz yaşlarına boğuldu. Annenin söylediği şu söz beni çok düşündürdü. TAYİP BUNLARI DURDUR OĞLUMUN ÖCÜNÜ AL oğlu şehit olan annede tayibe oy vermiş. gerekli tedbirler alınacak buna inanıyorum. Kanları yerde kalmayacak......
-
Halk Adamı Nasıl Olur?
Atatürk gerçekten büyük bir insan ulu bir liderdi. Ama Atatürk'ü tekrar çanlandırmnaya çalışmanın anlamı yok zira faydasızdır. Yapacağımız şey elimizdeki seçenekleri en doğru şekilde değerlendirmek. Kanmıca bunu da yaptık. Aydınla halk arasında köprüyü eğitimle kurabiliriz. Bozulmuş bir eğitim sistemini tamir etmek biraz zaman alacaktır. Bu tamirede geçen dönemlerden itibaren hızla başladık.
-
İŞTE MALEZYA
Kur-an kursları vakıf ve meslek kuruluşları dini yurtlar tarikatalar zaten yıllardır varlar. O zamandan bu zamana kadar olmamış malezyada şu kartel medyanın 2 hafta Türkiye gündemine attığı yalanla mı olacak. Birileri çambaza bakın diyor gene bunu unutmayın....
-
Başı örtülü insanlar da bizim vatandaşımız...
Dogru bir tespit yapmışsınız....Evet baskı yüzünden baş örtüsü takıyorlar mış? Bir baskıdır ağızlarında sakız gibi dolanıyor......Kim kime zorla başörtüsü taktırıyor. (anne-baba) Gençler cin gibi Kız üniversiteye gidecek baskı yüzünden saçını örtecek kendisi istemese ailesinden kilometrelerce uzakta saçı açık dolaşabilir. Ama yok o baskı yüzünden yapıyor bunları. Her şeyi kendi istediklerine göre yorumluyorlar. Bide yeni bir söz dolamışlar dillerine göz bayamak için ibadet ediyorlar
-
İlkokul mezunu olduğu gazetelerde sık sık yazılan bir imam düşününüz. Bu zatın etkisi altında yönetilen sırf Türkiye'de ikibin küsur öğrenci yurdu var
O zaman şurda anlaştık tebliğ-cemaat-cıhat bunlar din meseleleri bu adamın amacı da dini yaymak değil mi? bu konuda anlaştık
-
İlkokul mezunu olduğu gazetelerde sık sık yazılan bir imam düşününüz. Bu zatın etkisi altında yönetilen sırf Türkiye'de ikibin küsur öğrenci yurdu var
Merak ettim sizin beslendiğiniz kaynaklar hangileri tek taraflı yayın yapan kanallar. O x gazeteleri y televizyonları ne kadar objektif bakıyor olaylara. Şu para meselesine gelince İslam dinini yaymak için Vatikan para mı veriyormuş ? ( şimdi diyeceksiniz ne dini yayması diye) yurtlarında okullarında bir şekilde dini yayıyorlar. Aynı zamanda Türk dilini de.... Ne istiyorsunuz dinler arası hoşgörü olmasın mı? Birbirimizi mi keselim?
-
İlkokul mezunu olduğu gazetelerde sık sık yazılan bir imam düşününüz. Bu zatın etkisi altında yönetilen sırf Türkiye'de ikibin küsur öğrenci yurdu var
kanal turk de programını izledim... inanmadım ona çünkü inanırsam tek taraflı olur bu karsısında kımse yoktu! 2 nedeni olabilir... 1- muhatap kabul edilmiyor 2- doğru söyluyor Eşi ve 6 cocugu da kendisini terketmiş? cemaat üyesi olabilirler ama evlat ve eş kavramları ve degerleri de var... cemaat bıreylerı suclayabilir ya ev halkı? onlar terk etmişse ne diyebiliriz ki... ev halkından ona daha yakın birileri varsa savunsun bunu ama 35 yıllık başyastıgınız size hain diyorsa var bu işte bir iş... yok nurettin veren haklı diyorsanız siz nurettin veren i eşinden daha iyi tanıyorsunuz demektir 50 yaşlarında birileri bunu savunabilir 50 nin altındakılerın asla nurettın verenı savunmaya hakkı olamaz! 35 senelik bir tecrübe boşanmaya varmış... bundan gayrı laf anca laflar laf-ı guzaf! ! !