Yayamaz Kayımca tarafından postalanan herşey
-
Haz alarak okudugum karma şiirler...........
ÖYLE YIKMA öyle yıkma kendini öyle mahsun, öyle garip... nerede olursan ol içerde, dışarda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne tükür yüzüne celladın fırsatçının, fesatçının, hayının... dayan kitap ile dayan iş ile tırnak ile, diş ile umut ile, sevda ile, düş ile dayan rüsva etme beni! Ahmed Arif
-
ve ben
Yayamaz Kayımca şurada cevap verdi: elfkub başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHımmm yapma sevgili Bursercan gözünü korkutma......Bir adet siz iyiki geldiniz....Hoşgeldiniz......................
-
Git............Gitme..............Gidiyorum..........
Ondan gelecek tek bir haberi umutsuzca beklersin… Bir de beklemek ölüm gibi gelir insana böyle zamanlarda… Aslında ölüm fikride garip değildir artık sana… Geri dönerse diye, ölemezsin bile… Admin
-
Git............Gitme..............Gidiyorum..........
Bırakıp Gitmek .. Herşeyi unutupda gitmek .. Dünümü, yarınımı düşünmeden gitmek .. Bunu yapmak istiyorum ama başaramıyorum .. Gittiğim yerlerde izine Baktığım yerlerde gözlerine rastlıyorum .. Admin..
-
Git............Gitme..............Gidiyorum..........
kOrkmuyormuSun bir fırsatını buLur da kacarım diye karanLıqından.. iCimdeki aydınLık ürkütmüyormu seni? zincir vurmayacakmısın yOkSa biLekLerimden , qözLerimden ya$ qeLene kadar acıtmayacakmısın canımı? akıtmayacakmısın zehrini kanıma.. damıtıLmı$ karanLıqını aydınLıqıma? ELimi tut , seni böyLe qörmeye aLı$ık deqiLim .. yaLvarırım konu$ , bu qöz ya$Ların sebebi benmiyim? Bak qözLerime , qörüyor musun kendini? Nefretin nefretim , sonun sonum… azat etmek istedin beni.. faydasız , yok qitmeye niyetim.. Arzum yok uzak kaLmaya senden.. Ne qüCüm ne cesaretim var bunu yapmaya! Ben sendE kaLmaya mahkumum anLadınmı.. ve sen sonsuza kadar sahibim oLmaya… EqiL yere , birLe$tir parcaLarımı .. ta$tan bozma da oLsa bir kaLbin oLsun.. aL beni oradan.. ait oLduqum yeri biLiyorsun , topLa daqıLan parçaLarımı hadi ne duruyorsun.. Alıntı.
-
Git............Gitme..............Gidiyorum..........
kanunu yok bu aşkın galibi mağlubu yok kaybolduk birbirimizde kendini çaldın sen benden kelepçeliyim ben sana yüreğimden ta derinden suçumda sensin cezamda kaçıp gitme ellerimden mahkumu yok bu aşkın yanlışı doğrusu yok hapsolduk birbirimize kendini çaldın sen benden
-
herkese selam..
Yayamaz Kayımca şurada cevap verdi: petrarca başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımAnlamak, anlaşılabilmek ve anlatmak kolay olmasa diye düşünüyorum...hoşgeldiniz...
-
Selam millet
Yayamaz Kayımca şurada cevap verdi: hepsidahil başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımSelam...öncelikle hoşgeldiniz ve umarımki sizde bu güzeliklerin arasında olursunuz......
-
'Müzikle İyileşme Süreci Türk'lerden Avusturya'ya Ulaştı'...
En az bin yıllık gelenek ile otizmden psikolojik çocuk hastalıkları ve Geriatri.html' class="kelime">geriatriye kadar psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkların tedavisinde olumlu sonuçlar alındığı yapılan araştırmalarla ortaya kondu. Türk müziğiyle tedavi yöntemi günümüzde de bazı kliniklerde tedavi amaçlı kullanılıyor. Avusturya'daki etno müzik enstitüsünden yetişen öğrenciler, kliniklerdeki terapi seanslarında Türk müziği ile tedavi geleneğini uyguluyor. Türk Müziğini Araştırma ve Tanıtma Grubu'nun (TÜMATA) Kurucusu Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç, Türk müziği ile tedavi yönteminin bugün de baza kliniklerde uygulandığını, araştırmaların Türk müziğinin ağır ağrılı hastalarda stres hormonunu yüzde 40 oranında düşürdüğünü ortaya koyduğunu bildirdi. 2008 UNESCO Kaşgarlı Mahmud Yılı etkinlikleri kapsamında geçen hafta İzmir'de konser veren TÜMATA'nın kurucusu Yrd. Doç. Dr. Güvenç, grubu, bilinen en eski Türk müziği örneklerini bugün de yaşar hale getirmek, repertuvar ve enstrüman zenginliğini araştırmak ve dünyaya tanıtmak . amacıyla kurduğunu söyledi. Türk müziğinin nsanı, ruhundaki olumlu ve iyimser duygulan açığa çıkararak tedavi etme etkisinin bilinen bir gerçek olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Güvenç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk müziği, insan ilişkilerinde denge unsuru olur, insan ruhunda hoşgörü ve güzellikler oluşturur. Atalarımız bunu bildikleri için bin yıl önce şifahaneler kurmuşlar. Örneğin Farabi ve îbn-i Sina, hangi makamların hangi hastalıklara iyi geldiğinin, hangi müzik aletlerinin hangi duyguları açığa çıkardığının tasnifini bile yapmışlar. Söz gelimi, Rast makamının baş ağrısını dindirdiği, gözlere iyi geldiği ve felçli hastalarda iyileşmeler meydana getirdiği, Uşşak makamının spazm çözdüğü, insanı rahatlattığı, kalp ve ayak ağrılarına iyi geldiği, uyku sorununu giderdiği ve gülme hissi verdiği, Hüseyni makamının iç organlara, ayrıca endokrin (hormon) sistemine etkisi olduğu ve barış duygusu uyandırdığı, Hicaz'ın böbreklerde toksinleri süzme etkisi olduğu gibi daha da uzayan bir liste halinde tasnifler yapılmıştır." STRES HORMONUNDA YÜZDE 40 AZALMA Bu konuda çeşitli araştırma ve laboratuvar çalışmalarının bugün de yapıldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Güvenç, "2007 yılında Gazi Üniversitesi Algoloji (Ağrı) bölümü ile çalışmalar başlatıldı. Kanserli hastalar dahil, ağır ağrılı ve kronik hastalarda müziğin tedavi etkisi gözlendi. Hastalardan seans öncesi ve seans sonrası kan alınarak stres hormonlarına bakıldı. Sonuçta yüzde 40 oranında stres hormonunun azaldığı görüldü. Kanserli de dahil olmak üzere ağır hastalarda bile bu sonuç görüldü. İçinde enstrüman olarak su sesine bile yer verilen Türk müziğinin nöroloji, onkoloji, kardiyoloji, Geriatri.html' class="kelime">geriatri, immünoloji alanlarında da etkili kullanımı söz konusudur. Araştırmalarda bu sonuçlan kurduğumuz grupla uyguladık ve doğruluğunu bir kez daha tespit ettik" diye konuştu. BİN YILLIK GELENEK Uyguladıkları teknikte Horasan kaynaklı Türk sanat musikisi esaslanna sadık kaldıklannı ifade eden Yrd. Doç. Dr. Güvenç, şu bilgileri verdi: "Hasta istirahat pozisyonunu alır, bir seans süresince geniş ve rahatlatıcı bir ritim ve su sesi eşliğinde, ney, rebab, çeng, ud, dombra ve rübab ile emprovize (ritimli taksim) yapılır ve uygun makamlar üzerinde çalışılır. Bu yöntemle otizmden ve psikolojik çocuk hastalıklarından Geriatri.html' class="kelime">geriatriye kadar çeşitli psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklann tedavisinde olumlu sonuçlar alınmakta ve iyileşmeler gözlenmektedir. En az bin yıllık bu gelenek, bugünün laboratuvannda doğrulanmıştır. 400'den fazla olduğu bilinen bu makamlardan önemli olan 15 tanesi üzerinde çalışma yapıldı ve tedavilerde kullanılacak kaset ve CD'ler oluşturuldu." HASTALAR KOMADAN ÇIKIYOR Güvenç, Viyana'daki Meidling Rehabilitasyon Merkezi'nde komadaki hastalara Türk musikisi dinletilerek terapi uygulandığını ve hastaların komadan çıktıklarının gözlendiğini kaydetti.
-
'Engelli Sporcuların Ortez ve Protezleri Tesyevden'
Niğde Bedensel Engelliler Spor Kulübü Başkanı Aydın Yıldırım, spor yapmak isteyen engelli vatandaşların, protez ve ortezlerinin Türkiye Engelliler Spor Yardımlaşma Eğitim Vakfı (TESYEV) tarafından karşılanacağını bildirdi. Aydın Yıldırım, yaptığı açıklamada, TESYEV'in İstanbul'da düzenlediği toplantıya kulüp yönetim kurulu üyesi Ali Akbey ile katıldıklarını söyledi. Toplantıda TESYEV Başkanı Gazeteci Yavuz Kocaömer'in engelli sporcuların ortez (takma kol) ve protezlerinin (takma bacak) vakıfları tarafından karşılanacağını ayrıca eğitim gören sporculara burs verileceğini açıkladığını ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti: ''Niğdemizde de spor yapmak isteyen engellilerimizin bu tür ihtiyaçlarının karşılanması için bizimle irtibata geçmelerini bekliyoruz. Merak edip, önce bu tür sporları görmek isteyen engelli arkadaşlarımız her hafta Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri 19.30-21.00 saatleri arasında 5 Şubat Kapalı Spor Salonundaki basketbol antrenmanımıza bekliyoruz.''
-
'Avrupa Tekerlekli Sandalye Genç Erkekler Basketbol Şampiyonası Adana'da Yapılacak'..
Avrupa Tekerlekli Sandalye Genç Erkekler Basketbol Şampiyonası'nın organizasyonunda gösterilen başarı Adana'yı Avrupa'nın gözdesi yaptı. Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol Federasyonu, 2009 yılı Ekim ayında düzenlenecek olan Avrupa Büyük Erkekler Basketbol Şampiyonası'nın da Adana'da yapılmasına karar verdi. Müjdeli haberi Başkan Durak'a makamında veren Türkiye Bedensel Engelliler Federasyonu Asbaşkanı Ali Duran Karakaya, "Dünya çapındaki bu organizasyonları Adana'da yapabilmemiz adına engelli sporuna vermiş olduğunuz destekten dolayı öncelikle size teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz hafta sizlere teşekkür etmek için Adana'ya gelen Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol Federasyonu Başkanı Jan Bertaling ziyaretinde Büyük erkekler şampiyonasını da Adana'da yapmak istediklerini dile getirmişti. Yaptıkları toplantıda bu dev organizasyona ev sahipliği için yine oybirliği ile Adana'yı seçtiler. Şehrimizin tanıtımı, engelli sporunun gelişmesi için çok önemli olan bu organizasyonun kusursuz şekilde gerçekleşmesi için yine size güveniyoruz" dedi. Organizasyonun Adana'da yapılacak olmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Durak ise, "Bu uluslar arası organizasyonların Adana'ya gelmesinde en önemli rolü oynayan insanların başında geliyorsunuz. Bu nedenle size Adanalılar adına teşekkür ediyorum. Genç erkekler şampiyonasını TRT hem canlı hem de sonrasında tekrar tekrar verdi. Gazetelerde, televizyonlarda ve uluslar arası internet sitelerinde organizasyon dünyaya duyuruldu. Böylesine etkili bir tanıtıma neden olan organizasyonun daha büyüğünün yine kentimizde yapılacak olması çok önemli. Avrupalı federasyon yetkililerine bizlere ve Adana'ya duydukları güvenden ötürü çok teşekkür ediyorum. 2009 Ekim'inde yapılacak organizasyonda da elimizden gelenin en iyisini yapacağız" diye konuştu.
-
'Özürlü-Engelli Emekliliğinde Çok Değişiklik Var'.....
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun hükümleri 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girdi ve bu tarihten itibaren iki kesimin yüzü güldü. İlk kesim işverenler diyebileceğimiz Bağ-Kur’lular ve ikinci kesim ise özürlüler A-Yeni Kanun’la özürlü emekliliği 5510 sayılı Kanun’un 28’inci maddesi 1 Ekim 2008 gününde yürürlüğe girdi ve SSK (4/A’lı) ve (4/B’li) Bağ-Kur’lular ile reformdan sonra ilk defa işe girecek olan memurlar için bu tablodaki veriler geçerlidir. B-Eski SSK’lılarda geçiş süreci 5510 sayılı Kanun’un geçici 10’uncu maddesine göre; “1- Kanunun yürürlük tarihinden önce ilk defa sigortalı olanlardan, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun mülga 53’üncü maddesine göre malûl sayılmayı gerektirecek derecede (2/3 oranında) hastalık veya özürü bulunan ve bu nedenle malûllük aylığından yararlanamayan sigortalılar, yaşları ne olursa olsun en az onbeş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık aylığından yararlanırlar. “2- Bu Kanunun yürürlük tarihinden (30.09.2008 gününden) önce sigortalı olup bu Kanun’un yürürlük tarihinden önce veya sonra sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış durumda olan sigortalılar hakkında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun mülga 60’ıncı maddesinin © bendinin ( alt bendi ve geçici 87’nci maddesine (aşağıdaki tabloya) göre emekli edileceklerdir. “5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlananlardan yaşlılık aylığı bağlananların aylıklarının kesilmesi ve tekrar bağlanmasında bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki hükümler geçerli olacaktır. “SSK’lı özürlüler için bağlanacak aylıkların aylık bağlama oranı, 5400 gün üzerinden hesaplanan orandan az olamayacaktır. C-Eski memurlarda geçiş süreci 1- 5434 sayılı Kanun gereğince kanuni tabiriyle sakat kadrosu ile başlayan memurlar ile sakat kadrosunda olmamasına rağmen memur olmadan önce yüzde 40 ve daha fazla oranlı raporu olanlar 15 yıllık yani 5400 günlük süreyle emekli olmaktadırlar ve olmaya da devam edeceklerdir. 2- Yeni getirilen ile düzenleme, özellikle doğuştan özürlü olduğu halde erken emekli olamayanlara çözüm getirdiği gibi doğuştan olmasa bile memur olmadan rapor almayanlara çözüm getirecektir. a) Doğuştan özürlü olanlar... 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmaya başlamış olup, çalışmaya başlamadan önce ilgili mevzuatına göre alınmış ve en az yüzde 40 oranında özürlü olduklarını gösterir sağlık kurulu raporu bulunanlar ile en az yüzde 40 oranında doğuştan özürlü olduklarını belgeleyenlerden aylık talep tarihinde bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının © bendi kapsamında sigortalı olanlara; en az 5400 gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş ya da emekli keseneği ödenmiş olması kaydıyla, istekleri halinde bu madde hükümleri esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanacaktır. Sonradan özürlü olanlar... Çalışmaya başladıktan sonra, Kurumca yetkilendirilen sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, Kurum Sağlık Kurulu’nca çalışma gücündeki kayıp oranının; “a) % 50 ilâ % 59 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 5760, “ % 40 ilâ % 49 arasında olduğu anlaşılan sigortalılar, en az 6480, gün uzun vadeli sigorta kolları primi bildirilmiş olması kaydıyla istekleri halinde 1 Ekim 2008 gününden sonra diledikleri zaman emekli olacaklardır. D- Özürlü eski Bağ-Kur’lular erken emekli olacak Bağ-Kur (4/B) sigortalılarından özürlü-engelli olduğu için SSK’lılar gibi erken emekli olamayanlara da artık erken emeklilik hakkı getirildi. İlk defa sigortalı olduğu tarihten önce malûl (yüzde 60 ve fazlası) olduğu için malullük aylığı bağlanmayanlar, çalışma gücü kaybı yüzde 40 ila yüzde 59 arasında olanlar 1 Ekim 2008 tarihinden sonra tahsis talebinde bulunmaları durumunda aşağıdaki şartlarda 4/b sigortalılığı kapsamına konulan özürlü emekliliğinden aşağıdaki şartlarla yararlanabilecekler.
-
'Borcunu Ödeyemeyen Okulların Elektiriği Kesiliyor'....
Türk Eğtitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, TEDAŞ'ın borcunu ödemeyen okulların elektriğini kesmeye başladığını belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı diğer illere yayılmadan skandala el koymalı ve okulların borçları MEB tarafından derhal ödenmelidir” uyarısında bulundu. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, yaptığı açıklamada, TEDAŞ'ın abonelerin elektriğini Ramazan Bayramı'ndan sonra keseceğini açıkladığını ve uygulamanın borcunu ödeyemeyen kimi okullarda başladığını açıkladı. Konya'da borcu bulunan ilköğretim okullarının elektriklerinin kesildiğini bildiren Koncuk, “Bu çağdışı uygulama okulları zor durumda bıraktı. Dersleri elektrik olmadan yapmaya çalışan eğitimciler isyan ediyor. Konuyla ilgili sendikamıza da telefonlar geliyor ve 21. yüzyıla yakışmayacak bu uygulamanın kaldırılması talep ediliyor” dedi. Türkiye'de okulların kendi yağıyla kavrulduğunu belirten Koncuk, elektrik, su ve yakıt paralarının öğrencilerden toplanan paralardan karşılandığını söyledi. -“ELEKTRİĞİN OLMADIĞI YERDE EĞİTİM ÖĞRETİM BEKLENMEMELİ”- Ödenek yetersizliğinden dolayı elektrik borçları biriken okulların büyük bir çıkmaz içinde olduğunu ifade eden Koncuk, “Korkarız ki, dün Konya'da başlayan uygulama kısa zamanda tüm illerimize, ilçelerimize, köylerimize yayılacak ve bu gidişle öğrenciler, öğretmenler, idareciler elektriksiz kalacaktır” dedi. Fiziki mekan yetersizliği, öğretmen açığı ve derslik açığının yanı sıra artık okulların bir diğer sorununun elektriksizlik olacağını kaydeden Koncuk, “Elektriğin olmadığı bir yerde de eğitim-öğretimin yapılmasını kimse beklememelidir” uyarısında bulundu.. -“OKULLAR SALGIN HASTALIĞIN ADRESİ OLACAK”- Koncuk, kış aylarına gelindiğine dikkat çekerek, okulların elektrik olmadan ısıtılmasının da mümkün olmayacağının altını çizdi. Bu nedenle çocukların ve öğretmenlerin soğuğa “mahkum” edileceğini söyleyen Koncuk, okulların bu kez de salgın hastalıkların adresi haline geleceğini savundu. İdarecilerin artık okulu yönetmekten önce borçları nasıl ödeyeceklerini düşünür hale geldiğini kaydeden Koncuk, “Oysa eğitimcilerimiz kaynak yokluğuna rağmen fedakarca görevlerinin başındadır. Üstelik okulların borcu sadece elektrikle kısıtlı değildir. Bugün borcu dolayısıyla elektriği kesilen okulun yarın suyu, öbür gün doğalgazı kesilecektir” dedi. Yaşanan karamsar tablonun tek sorumlusunun hükümet olduğunu ifade eden Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Teröristleri, hortumcuları, soyguncuları affeden hükümetin okullara gelince niçin aslan kesildiğini anlamak mümkün değildir. Özel okullarla kol kola yürüyen, özel okullara destek veren hükümetin, sıra devlet okullarına geldiğinde bu denli duyarsız davranması biz eğitimcileri kaygılandırmaktadır. Tüm bu gerçekler ışığında okullarımızın karanlıkta kalmaması için geri kalmış ülkelerde bile görülmeyen bu uygulamaya son verilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı diğer illere yayılmadan skandala el koymalı ve okulların borçları MEB tarafından derhal ödenmelidir.”
-
Özel Gereksinimli Çocuğa Sahip Aileler İçin Öneriler.....
Yaz programları için bir rehber nasıl hazırlanır; 1. Ailelerin cevap istediği sorular listelenir; a. Program kimin için hazırlandı? b. Çocuk hangi yaşlarda olmalı? c. Programın hafta içindeki dağılımı nasıl? d. Program ne zaman başlayacak, ne zaman bitecek? e. Program gün içinde belirli saatlerde mi yoksa tüm gün mü uygulanacak? f. Program katılımı ücretli mi? g. Program ulaşımı sağlıyor mu? h. Ne zaman ve nerede kayıt tutulacak? i. Program nerede uygulanacak? j. Bilgi almak için aranabilecek telefon numaraları neler? k. Destek sağlayacak veya telefon görüşmesi yapılabilecek kişi kim? 2. Program hakkında bilgi almak için kontak kurulacak yerler listelenir; a. Okullar: Yöneticiler olağanüstü çocuklar için uygun genel program kitapçıklarına sahiptirler. b. Şehir dinlenme (eğlence) merkezleri: Bu merkezlerden ihtiyaç duyulan bilgiler ve olağanüstü çocuklar için yeni programlar temin edilebilir. c. Şehir kütüphanesi: Kütüphaneler çocukların yetersizlikleri ile ilgili programlar sağlarlar. d. Halkevleri: Büyük şehirlerde çeşitli yaş gruplarından insanların oluşturduğu halkevleri yetersiz çocuklar için gerekli şeylere sahip olabilir. e. Özel Okullar: Telefon rehberlerinin sarı sayfalarında çeşitli programlara sahip okulların listesi vardır. f. Üniversite ve Kolejler: Özel Eğitim Bölümü ve Beden Eğitimi Bölümlerinden hazırlanan yaz programları elde edilebilir. g. Akıl Sağlığı Merkezleri: Bazı akıl sağlığı merkezleri terapi oturumları gibi eğitim programları ve oyun aktiviteleri yönetirler. h. Sanat Galerileri: Bazı galeriler yaz boyunca çocuklar için eğitim programları düzenlerler. i. Dernekler: Dernekler, geç öğrenen çocuklar, felçli çocuklar vb. çocuklar için yetersizliklerini öğrenebilecekleri ve kendilerini geliştirebilecekleri kuruluşlardır.Bu organizasyonların birçoğu özel bilgilere ve çocuklar için sponsor programlara sahiptirler. j. Kamplar: Bazı kamplar özellikle yetersiz çocuklar için hazırlanır. Bunlar günlük veya belirli sezonlarda düzenlenir. İzcilik grupları, kamp ateşi programları ve yerel kiliseler, kamp sponsorları ve ek kaynaklardır. Ayrıca, kilise danışma kurulu gerekli bilgi sağlar. k. Binicilik Akademileri: At biniciliği akademileri bazı zamanlar bedensel yetersizliği olan çocuklar için özel programlar hazırlar. 3. Rehber için bir format oluşturulur: Çünkü; birçok yaz programı yetersizlik ve bilgiler kategorisi bakımından fazla geniş olabilir. Aktivitelerle organize edilen rehberler (eğitim, eğlence, kamplar, hobiler vb.) genellikle fonksiyoneldir. Ne zaman olursa olsun 1. adım içinde sorulara cevap geliştirilir. Bilgiler, çeşitli yollarla gösterilebilir. Bunlardan birisi tek bir kitap içinde bütün bilgilerin yer almasıdır. Bu şekilde aileye gereğinden fazla bilgi verilir. Alternatif olarak, bilgisayar programları geliştirilebilir. Bu programların güncelleştirilmesi ve değiştirilmesi kitaplardan daha kolaydır. Bir grup öğretmenin birlikte geliştirdiği yaz programları, kısa zamanlar içinde başarıyla sonuçlanmaktadır. Bu atölye çalışması veya bir grup uzman projesi olabilir. Halk Servisleri: Ailelerin genellikle, ihtiyaç duydukları bilgileri nereden alabileceklerine yönelik yardıma ihtiyaçları vardır. Bireysel olarak özel yardım alınabilecek kişi veya kurumlara ulaşmak için bir telefon ya da internet ağına ihtiyacınız olabilir. Kırsal bölgelerde şehir dahili telefon hatları önemlidir. Şehir dahili numara araçları, yetersiz çocuklu aileler için mükemmel menajerlerdir. Birleşmiş Milletlerde birçok materyal geliştirilmiştir. Bu materyaller, şehir genişleme ofislerinden kolayca temin edilmektedir. Bu modelin 2. düzey aktiviteleri ailelere bilgi vermeyi sağlar. Sivil toplum örgütleri konuyu çeşitli yollarla ele alabilirler. Bunlardan birisi aileye, acil durumlarda aramaları için önemli telefon numarası vermektir. Bu telefon numarası İl Özel Eğitim Müdürlüğü’nün telefonu olabilir. Diğeri; ailelere şehir yönetimi tarafından veya uzman öğretmenler, ilgili kişiler tarafından hazırlanan telefon rehberlerinin verilmesidir. Diğer bir yöntem olarak ailelere ihtiyaçları olabilecek servislere nasıl ulaşabileceklerini söylemek olabilir, Sivil Toplum Örgütleri Ailenin Rehberleridir: Kurumlar: • Kurumlarda telefon rehberleri bulunur ve kurumlar uzmanları tanırlar. • Kurumlarda, ihtiyaç duyulabilecek kişilerin listesi vardır. • Kurumlar aynı yapıda olabilirler. Okullar: • Okul yöneticileri genellikle mevcut servisleri bilirler. İl Yönetimi: • İl yönetimindeki sağlık personeli veya il akıl sağlığı ofisleri yardımda bulunabilirler. Politikacılar: • Seçmeni temsil ederler ve seçmenlerin oyları için çalışırlar. Eyalet: • Her eyalette özel eğitim dairesi vardır. Kiliseler: • Birçok din adamı toplum örgütlerinden haberdardırlar. • Bireylere yardım etmekten mutlu olurlar. Resmi Servisler: • Bu servislerde yasalara uygun tavsiye listeleri vardır. Şehirler: • Büyük şehirlerin birçoğu toplum kaynaklarını yönetirler. İpuçları: • Sakin ol! • Sabırlı ol! • Başkalarını, hissettiklerinden dolayı kırdığında üzülme! • İyimser ol! İnsanların çoğu yardım etmek ister. Gezi Etkinlikleri: Olağanüstü çocukların birçoğunun yaşantı yoluyla öğrenmeleri fiziksel yetersizliklerinden dolayı sınırlıdır. Örneğin; alışverişe gitmek, sinemaya gitmek, caddede dolaşmak vb. ya da çocuğun ilgisini çeken yerleri aktiviteleri, programları, bu aktivite ve programlar için kiminle kontak kuracaklarını birçok aile bilmiyor. Özel eğitim öğretmenleri bunun farkına vardıklarında çocukların yeni yerler gezmesini sağlayarak toplumsal yaşamı öğretmeye çalışıyorlar. Öğretmenler, itfaiye, market, fırın vb. yerleri gezinti alanları olarak planlıyorlar. Öğretmenler aileler için, çocukların hafta sonu, yaz tatili gibi zamanlarda gitmek istedikleri yerleri tespit edip, rehbere yazıyorlar. Gezi etkinlikleri yetersiz çocukların toplum yaşamını öğrenmeleri için yararlı olmaktadır. Bu, aynı modelde 3. seviyede bir aktivitedir. Gezi etkinleri için rehber hazırlarken takip edilecek format: 1. Deneyimli öğretmenlerle beyin fırtınası: Diğer öğretmenler; özellikle yeni şeyler üretmeyi, tartışmayı ve dinlemeyi seven öğretmenler bilgi bakımından daha zengin olabilirler. Çocuklara nezaret altında istedikleri yerler gezdirilebilir. Öneriler, kiminle kontak kurulacağı ve ek bilgiler rehberde yer almalı. 2. Doğru sorular sor: Yaz programları, nelerden oluşmalı gibi sorular geliştirilerek hazırlanmalıdır. Bunun yanında rehber, gezilecek yer ismi, iletişim kurulacak kişiler ve telefon numaraları gibi ihtiyaç duyulan bilgileri içermeli; a. Açılış saatleri: Gezi alanı ziyaret için ne zaman açılacak? Cumartesi ve Pazar günleri açık mı? Hangi saatlerde ziyaret yapılmaktadır? Yaz boyunca ziyaret saatleri aynı mı? b. Turlar: Bazı yerler belirli zamanlarda turlarla iletişim kurarlar. Bu organizasyonlar aile ve çocuklarının turların başlangıç zamanları gelmelerini tercih ederler. c. Gruplar ve Bireyler: Aileler kendi çocuklarını getirdiklerinde veya komşu çocuklarını da getirmek zorundalar ise organizasyon buna izin veriyor mu? d. Yetersizlikler: Organizasyonlar yetersiz çocuklar için ortam sağlıyor mu ve yetersizlikleri hoş karşılayabiliyorlar mı? Aileler bazı yerleri çocukları için sakıncalı bulabilirler. Gezi öncesi iletişim sırasında özel bilgiler sorulmalı. e. Ücret: Ziyaret için bir ücret isteniyor mu? Bu basamak ile gezi sırasında oluşabilecek problemler engellenir. f. Beklentiler: Çocuklar gezi sırasında neler görecekler ve neleri yapacaklar? 3. Format oluştur: İyi bir formatta birinci bölüm bilgi, ikinci bölüm planlamayı sağlar. Örneğin: İsim: Yer: İletişim kurulan kişi: Telefon: Saatler: Günler: Yaş özellikleri (ihtiyaçları): Amaç: Ücret: Yorum: Önce bilgiler tamamlanır, bilgisayara girilir ve sonraki uygulamalar için dosyalanır. Bilgiler, fiyat, yaş, zaman, veya araçlar gibi çeşitli şekillerde gruplandırılabilir. Yeni öğretmenler, gezi alanlarıyla ilgilendikçe bilgilerin değerini aileler gibi daha iyi anlayacaklardır. Çocukları yeni yerlere götürmek onları her zaman heyecanlandırır. Üye Servisleri: Kim posta kutusuna fatura harici şeyler gönderilmesinden hoşlanmaz ki? Buna olağanüstü çocuklarda dahildir. Çocuklar, kendi adlarına postalanan şeyleri alabilirler. Çeşitli dergiler ve kitaplar özellikle çocuklar için düzenlenirler. Halk kütüphaneleri, aileleri, çocukları için seçtikleri materyaller ve aktivitelere abone yapabilirler. Aileler yıl içinde dört defa yayınlanan mükemmel gazeteler seçerler. Bunlar içinde bilgisayar yazılımları, filmler, dergiler, kitaplar ve dosyaların bulunduğu kitle iletişim araçlarıdır. Diğer kaynak Amerikan Kütüphanesi tarafından yayınlanan okul iletişim programlarıdır. Bu yayınlar kullanılarak çocukların ailelerine verilecek uygun bir rehber hazırlanabilir. Modern teknolojinin eğitim ve eğlence için sağladığı imkanlar yazılı basından daha zengindir. Tabi ki, aile bunları kullanmak için gerekli donanımlara sahip olmalıdır. Aileler, öğretmenlerin yararlı tavsiyelerine ulaşmak için; çeşitli dosya, cd kulüpleri veya bilgisayar yazılımlarına abone olabilirler. Öncelikle öğretmen, çocukların ilgilendiği materyallerin listesini belirlemeli. Eğer boş zaman aktiviteleri verilecekse, çocuk, cd çalar, teyp, kasetçalar ve bilgisayara kolaylıkla ulaşabiliyor mu? İkinci olarak, çocuk bu donanımları kullanmaya yeterli mi veya kolaylıkla öğrenebiliyor mu? Eğer bu iki ön koşullarla karşılaşılırsa, aileler yararlı bilgilerin bulunduğu bir listeden yardım alabilirler. Bu rehberde yardım alınabilecek ekibin adı, adresleri ve teyp veya cd çaların özellikleri bulunmalıdır. Bazı müzik mağazaları ailelerin ihtiyaçları için özel abonelikler düzenliyorlar. Aile bir kulübe abone olmadan önce mutlaka sözleşmeyi okumalıdır. Abone olunan kulüp kitaplarının çocuğun okumasını geliştirmesine yardımcı olabiliyor. Bazı çocukların büyükler gibi bir kitaplığa sahip olmaları onların okumaya başlamasını sağlıyor veya bu sayede onları mutlu ediyor. Bu kitapların posta ile çocuğun kendi adına gönderilmesi de onları mutlu eden ve okumaya heveslendiren diğer bir yoldur. Bazı olağanüstü çocuklar kitapları gösterişsiz bulabilir veya okumayabilirler. Eğer öyleyse; kitap çocuğun dikkatini çekecek şekilde değiştirilir veya aile tarafından okunabilir. Normal çocuklar kendi kitaplarını defalarca okuyarak okuma düzeylerini geliştirebilirler. Eğer okuma düzeyi ve resimler uygunsa, çocuklar bunları posta ile almaktan zevk alırlar. Kitle iletişim araçlarındaki rehberler atölyelerde veya bir serviste proje olarak hazırlanabilir. Rehber hazırlanırken, öğretmenler abone servislerinin kitaplarını tanıtmak ve bu kitapları ailelerin dikkatlice okumaları için göndermek isteyebilirler. Bunun yanında, yetişkinler belirledikleri aktivite, makale, vb. bilgileri dergilere yazarak yayınlanmasını sağlayabilirler. Eğitimcilerde bir liste oluşturabilir ve pahalı olmayan çeşitli hediyelerin bulunduğu bu listeleri evlere postalayabilirler. Bu kaynakların bazıları, aile rehberlerinde bulunabilir veya sınıfta kullanılabilir. Seyahat Tavsiyeleri: Çocukları ile birlikte seyahat etmeyi düşünen aileler için plan ve hazırlık aşaması zor bir sınav veya zevkli bir etkinlik olabilir. Seyahat tavsiyelerinin bulunduğu rehberin değeri böyle zamanlarda anlaşılır. Öncelikle, yıllarca kullanılabilecek ve her zamanı kapsayan bir rehber hazırlanmalıdır. Seyahat için hazırlanan rehber aşağıdaki konuları içermelidir: 1. Kolay ulaşım yöntemleri: Ön koltuktaki bir kutu ailenin istediklerine kolayca ulaşabilmelerinin sağlar. Bu kutuda, acil yardım çantası, yolculuk sırasında yenilecek gıda maddeleri, çöp, kalem, defter, oyuncaklar ve kamera gibi şeyler bulunabilir. Bu kutuyu evde bulunan parçalardan oluşturmak ekonomik bir fikirdir. 2. Güvenlik tavsiyeleri: Güvenlik önlemlerinin bir listesini yapmak iyi bir fikirdir. Aileler yolculuktan önce çocukları ile güvenlik konusunda konuşabilirler. Güvenlik önlemlerinin bir listesi oluşturulurken çocuğun öğretmeninde tavsiyeleri yardımcı olabilir. Örneğin çocuğu; “Bayan Mendez diyor ki: Camdan dışarı bir şey atmamalıyız.” diyerek uyarabiliriz. 3. Yardımcı noktalar: Öğretmenler, geziyi kolaylaştırmak için beyin fırtınası yapılmasını isteyebilirler. Çocuklar, seyahat planında nasıl bir yer alacak, nerede ve ne zaman durulacak, bavullarını nasıl taşıyacak ve ne ile oynayacak vb. Ailelere yastık almaları ve kirli eşyalar için poşet almaları tavsiye edilebilir. 4. Oyunlar: Yıllardır, aileler çocukları ile yolculuk yaparken uzun yol gidebilmek ve bunun için çocuklarını meşgul etmek için arabada oynanabilecek çeşitli oyunlar bulurlar. Bu oyunlar çoğunlukla sayı sayabilme ve alfabe bilme becerisi gerektirir. Çocuk bunu yalnız yapana kadar anne veya babayla aynı takımda olabilir. Oyunda çocuğa basit açıklamalar yapılmalıdır. Oyuna bir isim verilebilir veya nasıl oynanacağı yazılabilir. Bazen iki veya daha çok oyun aynı zamanda oynanabilir. Örneğin; farklı şehirlerde gördükleri çeşitli araç plakalarının bir listesi yapılabilir. Bu oyun yolculuk boyunca devam eder ve bu sırada hece veya sayı oyunları oynanabilir. Sonuç olarak, çocuğun tecrübe kazanacağı yaşantılar, bu tecrübelerin özümsenmesi sağlayacak ortam ve aile ve öğretmenin bu sırada yapacağı gerekli davranışlar rehberde bulunmalıdır. Aileler bireyselleştirilmiş bilgilerin farkına varırlar. Seyahat turları, ailenin yalnız yapacağı geziler kadar yararlıdır. Bu bilgi her aile için gerekli olmayabilir. İhtiyaca göre rehberde yer almalıdır. Bu daha çok özel amaçlı rehberler için kullanılabilir. Diğer aile paketleri: Diğer durumlar içinde rehberler geliştirilebilir. Bir grup öğretmen tarafından yetersiz çocuklar için tatil önerilerini kapsayan bir rehber hazırlanabilir. Üyelik, oyunlar ve çocukların ihtiyacı olan özel oyuncaklar gibi maddeler diğer rehberlerde de yer alabilir. Bilgiler tatil veya veli öğretmen görüşmelerinde kaynak olabilir. Bazı aileler, “yetersiz bir çocuk için parti nasıl yapılır?” bilgisinin değerini bilirler. Bu konudaki rehberler; ne zaman ne çeşit yiyeceklerin servis yapılacağı, kaç çocuk davet edileceği, bir çocuğun kaç kişiyle gelebileceği, tekerlekli sandalye ile katılacak çocuğun hangi oyunları oynaması, partinin ne zaman biteceği, parti için hangi gün ve saatin seçileceği, davet edilen çocukların aileleri hakkında bilgiler bulunmalıdır. Rehberler geliştirilirken aileler için bireysel programlar olmasına dikkat edilir. Rehberler, özel yetersizlikler, belirli yaş grupları veya genel olabilir. Bu rehberler genellikle konuyla ilgili ve uzman kişilerin oluşturduğu küçük bir grup tarafından geliştirilir. Rehberler, uzun olmamalı, dili açık ve anlaşılır olmalı ve konuyla ilgili bütün bilgileri içermeli. Öğretmenler sık sık öğretimlerini kolaylaştırmak için yararlı rehberler bulurlar. Kaynaklar Karadeniz teknik üniversitesi özel eğitim bölümü aile eğitimi ders notları..
-
Özel Gereksinimli Çocuğa Sahip Aileler İçin Öneriler.....
Aileler İçin Bilgiler Birçok aile, çocuklarının okul yaşantıları ve eğitim programları ile ilgilenmektedirler. Bu nedenle; ailelerin ihtiyaç duydukları bilgilere ulaşmalarına yardımcı olmak ve çocuklarının eğitimlerini kolaylaştırmak için birçok eğitimci tarafından sınıf ve okul rehberleri, broşürler, el kitapları, sınıf ve okul programları, takvimler, bilgisayar bilgi ağları, video kasetler vb. diğer ürünler geliştirilmektedir. Ailelere, kendilerinin ve çocuklarının sahip olduğu haklarının, yerel çevredeki okul personeli (uzman, öğretmen, yönetici) tarafından öğretilmesi zorunludur. Bu, yasa ve yönetmelikler ile düzenlenmiş uygulamalardır. Aileleri bilgilendirmek için evlere gönderilen materyallerdeki gerçek problem, materyaldeki bilgilerin ailenin okuma ve anlama seviyesine uygun olmayışıdır. Bu, dilin bir hatası değildir. Rehberlerin planlamasını ve organizasyonunu yapan grup tarafından, kolej seviyesindeki ailelere, dil ve anlam yanlışlarını düzeltmelerine tavsiyede bulunmaları için bir analiz raporu gönderilmiştir (McLoughlin, Edge, Petrosko, Strenecky,& Key,1984). Düzeltmeler modern teknolojide kişisel bilgisayarlar ile kolaylıkla yapılıyor, fakat diğer yöntemlerle elkitabı (rehber) geliştirenler ve diğer literatürle uğraşanlar için bu iyi bir avantaj oluşturmuyor. Aşağıdaki örnek paragraf bir rehberden alınmıştır: “Eğitimsel tanılamalar, tanılama ve tedavi yöntemlerinin içinde bulunduğu uzman bilgilerinden oluşur. Tanılama, teşhis ve planlama yapan eğitimciler, ve uzmanlar bu uygulamalar sırasında okul personeli ve ailelerin katılımlarını sağlayarak görüş alış verişinde bulunurlar.” Ayrıca; bölge servislerinin, özel sınıfların mevcut çocuk toplulukları için çeşitli politikaları ve özel yönetmelikleri vardır. Gün içinde okul zamanı kısa olabilir, öğretmenler, çocukların günlük hayattaki davranışlarını kontrol etmek için çeşitli teknikler kullanabilir, eğitime diğer zamanlarda devam etmek için programlar (etkinlikler) geliştirebilirler. Yetersiz çocuğu bulunan aileler bu programlara çocuklarını kaydettirirler. Bu nedenle, içinde özel programların bulunduğu rehberler hazırlamak önemlidir. Özel durumlarda, yetersiz çocuğu bulunan ailelerin bilgiye ihtiyacı olabilir. Örneğin; aile, kendi çocuğuna benzer özelliklere sahip çocuk ailelerinin özelliklerinin neler olduğunu bilmek veya okumak isteyebilirler veya toplumda hangi servislerden yardım alabileceklerini bilmek isteyebilirler. Rehberler ihtiyaç duyulan her bilgiyi içermeyebilir, Çünkü; her ailenin aynı türden özel bilgilere ihtiyacı yoktur. Bunun için özel bilgilerin özetlendiği çeşitli rehberlere ulaşılabilir. Öğretmenler, sınıflarında bulunan çocukların aileleri için onlara özel kitapçıklar hazırlayabilirler. Böylece, öğretmenler ve çeşitli imkanlara sahip okul çevreleri olağanüstü çocukları bulunan aileleri cesaretlendirebilirler. Rehber Hazırlama Yöntemleri Özel sınıflar için rehberler (kitapçıklar) kısa, çekici ve ailelerin anlayabileceği seviyede yazılmalıdır (Kroth&Edge, 1982). Genel olarak, okul rehberleri içinde (kritik konular hariç) bilgiler alıntı olmamalıdır. Aşağıda rehber hazırlanırken göz önünde tutulması gereken bazı noktalar bulunmaktadır: 1. Özel Personel: Bu bölümde, ailelerin yıl içinde iletişim ihtiyacı olacakları okul personeli, müdür, öğretmen, danışman, hemşire, psikolog, otobüs şoförü gibi kişilerin isimleri bulunmalıdır. 2. Sınıf Kuralları: Sınıfta ve okulda uyulması gereken kurallar belirtilmelidir. 3. Sınıf Materyalleri, araç-gereçler: Sınıfta kullanılan yöntem ve teknikler, materyaller, okulun dinlenme odası gibi çeşitli araç-gereçlerin özellikleri bulunmalıdır. Özel eğitim materyalleri ailelere söylemek gerekir. Ailelere, evde olması gereken materyallerin bir listesi sağlanarak dikkatleri çekilmelidir. 4. Ulaşım: Yetersiz çocuklar genellikle okula özel donanımlı araçlar ile taşınmaktadırlar. Ulaşım için aileler, otobüs programı, özel kurallar ve düzenlemeler hakkında da haberdar edilmeli ve bilgi verilmelidir. 5. Görüşme ve değerlendirme programı: Aileler için veli toplantı programları yapılmalı ve ailelere öğretmenle nasıl özel görüşme yapılabilecekleri hakkında bilgi verilmelidir. Eğer rapor kartları kullanılmış ise ailelere kartlar hakkında bilgi verilmelidir. Rapor kartları içinde ailenin ne zaman gelmesi gerektiği bulunmalıdır. Ayrıca veli görüşmelerinin aileler için nasıl daha verimli olacağı konusunda öğretmenler ailelere yardımcı olabilirler. 6. Ek Bilgiler: Bu bölümde yaşa göre değişkenlik gösteren bilgi ve programlar gibi diğer önemli özel bilgiler bulunmalıdır. Örneğin; eğer program ikinci derece çocuk için ise, ailelere çalışma ortamı hakkında veya çocuğun ileriki yaşlarında nelerle karşılaşacağı hakkındaki bilgiler olabilir. Eğer program küçük çocuk için ise, içinde çocuk eğitimlerini kontrol altına almak için yardımcı tavsiyeler olmalıdır. Ailelerin yardım alabileceği özel servisler ve okumaları istenen kitaplar için bir liste bu bölümde yer almalıdır. Eğer çocuk öğle yemeklerini okulda yiyecekse yemek programı ve fiyatları veya yemeği aile temin edecekse kimin, ne zaman getireceği de bulunmalıdır. Sınıf veya okul rehberleri öğretmenlerin ailelerle iletişim kurmada kullandıkları önemli araçlarından biridir. Rehberler, geliştirilirken kaynak olarak aile ihtiyaçları kullanılmalıdır. Aileler, ihtiyaç duydukları bilgilerin haritasını çıkararak yardımcı olabilirler. Ayrıca, bilgilerin güncel olmasına özen gösterilmelidir. Örneğin; Albuquerque’de özel eğitim öğretmenlerinin bazıları lehçelerini korumak için rehberleri İspanyolca ve İngilizce geliştirmekteler. Mevcut bilgisayarlar, sınıf hakkındaki bilgilere veya okul rehberlerine kolayca ulaşmak, rehberlerden yararlanmak ve bilgileri kontrol etmek için kullanılabilir. Öğretmenler hakkındaki özel bilgiler, çocuklarını sizin sınıfınıza veya programınıza göndermek isteyen veliler tarafından kopyalanabilir, yazdırılabilir. Ailelerin ihtiyaç duyduğu özel bilgiler bulunan birkaç renkli sayfadan oluşan rehber tanıtım broşürü yapılabilir. Aileler yaptığınız rehberin daha ayrıntılı olacağını anlayacaklardır. Özel durumlar için geliştirilen rehberler: Yetersiz çocuklu aileler için çeşitli rehberler, geliştirilmelidir. Aileler belirli konu ve aktiviteler hakkında bilgiye ihtiyaçları olduklarının farkındadırlar. Bazı konular, birçok ailenin bilmek istedikleri bilgiler bakımından zaman zaman ortaktır. Diğer konularda yüzde bir aile tarafından sorulacak bilgiler olduğundan sınırlıdır. Aileler sık sık çocuklarının yetersizliği hakkında hangi kitapları okuyabileceklerini bilmek isterler. Diğer bilmek istedikleri de çocukları ile evde hangi oyunları oynayabilecekleri, çocuklarını hangi ortamlara götürebilecekleri, çocukları için hangi kitap, gazete veya dergilere abone olabilecekleri yaz tatilinde hangi aktivitelerde bulunabilecekleridir. Öğretmenler, yetersiz çocuklar için, hangi hayvanların satın alınabileceği, evde hangi ödevleri yapacakları, yararlı kulüpler, orta derecedekiler için part time işler, yemek tarifleri, restorana götürmek, yapabilecekleri hobiler, gibi bilgiler için özet kitapçıklar hazırlamak isteyebilirler. Eğer rehberler farklı öğretmenler tarafından hazırlanacaksa bölümler için numaralar verilmeli ve bilgiler sistematik olarak yerleştirilmelidir. Rehberdeki bilgiler çocuğun yetersizlik düzeyi, zeka yaşı, kronolojik yaş, ailelerin okuma seviyesi ve sürekli kullandıkları dile göre kategorize edilebilir. Evde oynanan oyunlar: Aileler ve çocukları akşamları beraber otururken, ev işleri, bilgisayar oyunu ve televizyon izleme vb. dışında birçok şey yapabilirler. Aileler birçok eğlenceli ve kendilerine uygun oyunlar satın alabilirler veya evde kendileri de yapabilirler. Eğitsel oyunlar, aileleri cesaretlendirici ve çocukları ile konuşup beraber çalışabilme imkanı sağlama açısından avantajlıdırlar. Bununla birlikte, özel becerileri ve genel düşünceleri de güçlendirirler. Bazı oyunlar çocuk için çok yararlıdır. Örneğin; anagramlar hecelemenin gelişmesine, ilerlemesine yardımcı olmak için kullanılabilir. Aynı zamanda, matematik becerilerini ve problem çözme yeteneğini geliştirmede de kullanılabilir. Bir üniversite, ailelerle çocuklarının yetersizlikleri hakkında yaptıkları görüşmeler ve danışma kurslarında, çocukla ailenin birlikte oynayabileceği oyunların tespit edilmesi ve bu konuda eğitim almış öğrencilerin ailelere yardım amacıyla rehberler hazırlamalarını kararlaştırmıştır. Projenin sonunda sonsuz sayıda el yapımı oyunun yapılabileceğini vurguladılar. Bu nedenle ilk olarak, ailelere verilmek üzere genel rehberler geliştirildi; 1. Çocukların ihtiyacı olduğu pratik ve ilgilendiği oyunlar seç 2. Çocuğun kendine özel ihtiyaçlarının olduğunu unutma. 3. Yaşı küçük ve geç öğrenen çocuklar için basit oyunlar kullan. (Somut materyaller kullanılan oyunların öğrenilmesi, zihinsel süreç isteyen oyunların öğrenilmesinden daha kolaydır. 4. Oyunu oynarken gerektiği kadar göster. 5. Oyun, dili geliştirici alıştırmalar içermeli, zaman zaman çocuklar sözel oyunlar için yönlendirilmeli. 6. Diğer aktivitelerde olduğu gibi çocuk öğrendiklerini genellemeli. Ürkek veya sıkılgan çocukların istemedikleri oyunu tekrar oynamaları için zorlanmamalı. Belki, grup içindeki oyunlara kendileri güven kazanıp oynamak isteyinceye kadar bireysel oyunlar oynamalarına yardım edilebilir. 7. Oyunları kurallara uygun oynamaları sağlanmalı. Eğer, çocuklar kuralların değişmesini önerirlerse, oyunda kullanılanlar aletler değiştirilmemeli,oyun tekrar başlatılmalı veya bir sonraki oyun için değişiklikler kaydedilmeli. Çocuklara oyunu dürüst ve adil şekilde oynadıkları sürece çok eğlenecekleri vurgulanmalı. 8. Oyun materyallerini kimin iyi saklayabileceği ve koruyabileceği hakkında çocuklarla tartışılarak onlar sorumluluk verilmeli. Sonra, oyunlar önem sırasına göre sıralandırıldı. Oyunlar matematik, okuma ve heceleme başlıkları altında yer aldı. Daha sonra bu oyunları aletsel ve sözel olarak basitten zora doğru grupladılar. Ailelerin evde yapılabilecekleri oyunlar için aşağıdaki formatı kullandılar; Adı: “Eğer 10 dolarım olsaydı.” Amaç: Gerçek dünyadaki para kavramını güçlendirmek. Materyaller: Bir parça kağıt, günlük gazete veya bir ürün katoloğu, yapıştırıcı. Yöntem: Çocuğa bir parça kağıt, günlük gazete veya ürün katoloğu verin. Ürün reklamlarını kestirin veya yırttırın. Çocuk seçtiği nesnelerin isimlerini ve kaç para olduğunu kağıda yazsın. Eğer çocuk 10 dolarlık nesne seçmişse toplam miktarı gösterin. 10 dolardan fazla seçtiyse 10 dolara ininceye kadar nesne çıkartmasını isteyin. Oyun düzeni kolayca sağlandı. Materyallere güçlük çekmeden ulaşıldı. Değişmeler genellikle oyuna eklemeler yapılarak zorlaştırılması şeklinde oldu. Birçok aile ile oynanan basit oyunlar ve kurulan iletişimlerde söylenen genel düşünce ve kavramların farkında değiller. Öğretmenler, çocukların ihtiyacı olduğu genel düşünce ve becerileri bildiklerinden dolayı ailelerden avantajlıdırlar. Çoğu zaman öğretmenler, sınıf içinde kullandıkları oyunları ve çocuk hakkındaki fikirleri aileler ile paylaşıyorlar. Aynı formatta sözel oyunlar için, rehberde anlatılan oyunlar kullanıldı. Fakat, oyun oynamak için yönergeler en az seviyede verildi. Şirketin adı, oyunun fiyatı ve hazırlanışı ek bilgilerde yer verildi. Ayrıca; rehberde ek bilgilerin bulunduğu listede, sözel oyunların nerelerden alınabileceği bulunmaktadır. Bazı okullarda imalat ve satış atölyeleri bulunmaktadır. Bu atölyelerde ailelere oyunları nasıl yapacakları öğretilmekte, eve giderken alabilecekleri armağan, yiyecek vb. şeyler bulunmakta ve yardım edilmektedir. Bu aktivite aktarılan makalenin 1., 2., 3. seviyelerini kapsıyor. Çünkü öğretimde oyunların kullanılması aileler ve öğretmenler gibi çocuklar tarafından da çok hoş karşılanıyor. Oyun oynarken rehber hazırlanması da atölye için çok iyi bir aktivitedir. Olağanüstü çocuk öğretmenlerinin bir çoğu tarafından yaşayarak öğrenme programları kullanılır. Bu programlarda sınırlı kitaplara ihtiyaç yoktur. Yenilikçi öğretmenler örneğin; evcil hayvanlar kullanarak doğal ortamda yaşayarak öğrenme programı (tabi ki ailenin izni ile balık gibi) düzenlerler. Bu nedenle öğretmenler, sık sık odalarında çeşitli projeler, olay öğrenimleri veya boş zaman aktiviteleri için sözel oyunlar (televizyon-radyo yayını gibi) bulundururlar. Bunlar haftada bir veya her gece öğrencilere göstermek için müsait olabilirler. Bir oyunda, çocuğun yaşayarak öğrenmesini sağlamak için çocuğa ayrıcalık tanınarak, eylem gösterip yaptırılmalıdır (model olarak). Kentucky, Louisville’de Roosevelt Okulu’nda bilgi uzmanı Jan Lowe ve müdür Jay Back tarafından ailelerin ve çocukların her yerde kullanabileceği lap-top bilgisayar sistemi geliştirdiler. Program için 65 bilgisayar kullanıldı. Okul müdürüne göre; tek bir bilgisayar değerlendirilememiş, diğer aile ve çocukların bilgisayar becerileri olağanüstü bir şekilde artmıştır. Jefferson ili devlet okullarındaki aile koordinatörlerindeki ilk bölüm ailelere bilgisayarların tanıtılmasıdır. Bu nedenle aileler, Aile Eğitimi ve Bilgi Kaynak Merkezi, tarafından bilgisayar ortamı ile atölyelerde eğitim görmektedirler. Burada, aileler basit bilgisayar becerilerini öğrendikten sonra evlerinde sistemin kullanılması için cesaretlendiriliyorlar (Jefferson ili 1995). Alberquerque’daki Egene Field İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmenleri yetenekli çocuklar için bir köşe oluşturdular. Burası ailelerin çocuklarını beklerken yazılanları okuduğu ve kullanılan materyalleri görüp inceleyebildiği bir yerdir. Bu tehlikesiz ortam ile, aileler beceriler öğreten kitapları okumak için şehir kütüphanesine gitmek zorunda kalmıyorlar. Genellikle, çocuklar ve aileleri evde boş zamanlarını kullanacakları materyalleri okuyarak değil, birlikte kitap seçerek ve eğlenceli oyunlar oynayarak geçiriyorlar. Yetersiz çocukların yaz programları: Özel eğitim öğretmenlerinin yaz gelirken ortak sorusu “Yaz boyunca öğrencim için neler yapabilirim?”. Öğretmenler, yaz programlarının bir listesini hazırlamak, ayrıca eğitim programı ve çocukların bireysel sosyal ihtiyaçları için çeşitli programlar tavsiye etmek isterler. Başta çocuğun isminin olduğu içinde birçok aktivitenin bulunduğu bireysel bir liste hazırlanır. Liste, bir kez uzman tarafından hazırlanır, öğretmen onu her yıl kolayca güncelleyebilir. Kişisel bilgisayarların gelişi bu alanda ilerlemeye yardımcı oldu. Sekreterler veya özel eğitim yöneticileri bahar öncesi telefon görüşmeleri yaparak listeyi güncelleştirebilirler.
-
Otistik Bozukluğu Olan Çocuklarda Bağlanma.....
Otizmde Bağlanma Davranışlarının Zihinsel Gelişim İle İlişkisi Otizm tanısı konan çocukların %70?inde zeka geriliği olduğu bilinmektedir. Otistik çocukların sosyal davranışlarındaki farklılığın zihinsel gelişim geriliğine mi yoksa otizme mi özgü olduğunu anlayabilmek için Sigman ve arkadaşları (1986, 1989) daha sonraki çalışmalarında, otistik çocukları hem normal gelişim gösteren hem de zihinsel özürlü çocuklar ile karşılaştırmışlardır. Otistik çocukların hemen hepsi annelerine bağlanma davranışı (bakım veren kişiye yönelik bakma, ses çıkarma ve yakın durma) göstermişlerdir. İki aşamalı değerlendirmede ilk aşamada tepki vermeyenler, ikinci aşamada tepki vermektedirler (Sigman ve Mundy 1986, 1989). Sonuç olarak otistik çocukların bakım verene tepkisiz kalmadıkları, fakat anne-çocuk etkileşiminin niteliğinde anlamlı farklılıklar olduğu anlaşılmaktadır. Otistik çocuklar nesneleri işaret etme ya da gösterme gibi "ortak dikkat" davranışlarını göstermemektedirler. Otistik çocukların annelerine bağlanabildikleri görüşü, aynı dönemde Shapiro ve arkadaşlarının (1987) çalışmasında da desteklenmiştir. Otistik çocuklar diğer yaygın gelişimsel bozukluk, zihinsel özür ve konuşma gecikmesi olan çocuklar ile karşılaştırılmıştır. Otistik çocukların yarısından çoğunda, ayrılık sırasında olumsuz duygulanım gözlendiği, güvenli bağlanmanın olduğu ve bağlanmanın niteliği ile tanı ya da zeka düzeyinin ilişkili bulunmadığı belirtilmiştir. Otizmde Bağlanma Örüntüleri İlk çalışmalarda vurgu, öncelikle bağlanma davranışı olup olmadığı üzerine iken, daha sonra yapılan çalışmalarda otistik çocukların bağlanma ilişkisinin niteliği ve bağlanma örüntüleri değerlendirilmeye başlanmıştır (Rogers ve ark. 1991,1993, Willemsen-Swinkels ve ark. 2000). Otistik çocuklar, ağır sosyal etkileşim sorunları yaşadıkları için güvensiz bağlanmanın yüksek oranda olacağı varsayılmıştır (Rogers ve ark. 1991). Fakat çalışmalarda bu varsayım doğrulanamamış ve uyarlanmış yabancı durum testi ile yapılan çalışmalarda, otistik çocuklarda güvenli bağlanmanın diğer bağlanma örüntülerine göre yüksek olduğu anlaşılmıştır. Diğer psikiyatrik bozukluğu olan çocuklar (Rogers ve ark. 1991), gelişimsel konuşma bozukluğu olan ve normal gelişim gösteren çocuklar ile (Willemsen-Swinkels 2000) karşılaştırıldıklarında otistik çocukların da güvenli bağlanma gösterdikleri görülmektedir. Normal gelişim gösteren çocuklarda güvensiz bağlanmanın, anne-çocuk arasındaki ilişkinin niteliğini belirgin olarak etkilediği görülmektedir. Sosyal geriçekilme, saldırgan davranışlar ve iletişimde azalma olmaktadır (Lyons-Ruth 1996). Yaygın gelişimsel bozukluğu olan çocuklarda güvensiz bağlanmanın etkisinin az olacağı varsayılmıştır. Fakat güvenli ve güvensiz bağlanan otistik çocuklar arasında davranış farkı olduğu bildirilmiştir. Güvenli bağlanan otistikler, güvensiz bağlanan otistiklere göre annelerine yönelik daha çok sosyal girişimde bulunmaktadırlar (Willemsen-Swinkels 2000). Otistik çocuklarda dağınık bağlanmanın değerlendirildiği bir çalışma vardır (Willemsen-Swinkels 2000). Dağınık bağlanma ölçütleri, yaygın gelişimsel bozuklukların klinik belirtileri ile benzerlik gösterdiği için ayırıcı tanının güç olacağı düşünülmüştür. Fakat yazarlar dağınık bağlanmayı otistik belirtilerden ayrı değerlendirebildiklerini belirtmekte ve dağınık bağlanmanın düşünülenin aksine otistik çocuklarda az olduğunu söylemektedirler. Yaygın gelişimsel bozukluk ve zihinsel özür birlikte olduğu zaman dağınık bağlanma oranı daha yüksek olmaktadır. Otizmde Bağlanmayı Etkileyen Diğer Değişkenler Otistik çocukların anneye yönelik bağlanma davranışları, farklı sosyal ve fiziksel ortamlarda değerlendirildiğinde ortamın etkili olduğu görülmektedir (Dissanayake ve Crossley 1996,1997). 3-6 yaş arası otistik çocuklar, Down sendromlu ve normal gelişim gösteren çocuklar ile üç ayrı ortamda bağlanma davranışı açısından karşılaştırılmışlardır. Boş bir oda, duvarlarında posterler asılı bir oda ve hem posterlerin hem de oyuncakların olduğu bir odada bağlanma davranışları incelendiğinde, oyuncakların olduğu ortamda tüm çocuklarda yakınlık arayışının azaldığı, yabancının olduğu ortamda ise yakınlık arayışının arttığı görülmüştür. Oyuncakların çok güçlü uyarıcı oldukları anlaşılmaktadır. Sigman ve Ungerer (1984), ayrılık sırasında otistik çocuklar arasında gerginlik yaşanmadığını söylemelerine karşın, bu çalışmalarda annenin dışarı çıkmasına izin vermeyen otistik çocukların da olduğu saptanmıştır. Otistiklerde kontrol gruplarına göre annelerine uzun süreli bakma ve gülümsemenin olmadığı, oyun oynarken diğer çocukların aksine bu deneyimlerini anneleri ile paylaşmadıkları görülmektedir. Ayrıca normal çocuklar her üç ortamda benzer yanıtlar verirken otistik ve Down sendromlu çocukların tepkileri değişebilmektedir. Bağlanma oluşabilmesi için, bebeğin anneyi diğerlerinden ayırt edebilmesi, nesne sürekliliğinin olması gerektiği ve sembolik oyun yetisinin (oyunda nesneleri ve kişileri simgesel olarak temsil edebilme) önemli olduğu düşünülmektedir. Sigman ve Ungerer (1984) nesne sürekliliğinin, otistik çocuklarda bağlanma davranışı üzerinde etkisi olmadığını fakat sembolik oyun yetilerinin daha belirleyici olduğunu bulmalarına karşın, daha sonraki araştırmalarında otistik çocuklarda oyun yetilerinin bağlanmaya olan etkisini gösterememişlerdir (Sigman ve Mundy 1989). Dil gelişimi ile bağlanma davranışı arasında ilişkinin değerlendirildiği çalışmalarda, sözel olan ve olmayan otistikler karşılaştırıldığı zaman anneden ayrılmaya gösterdikleri tepkilerin benzer olduğu fakat yeniden birleşmeye tepkilerinin farklı olduğu görülmektedir (Dissanayake ve Crossley 1996, 1997). Sözel olan otistikler yeniden birleşme sırasında anneye daha fazla yanıt vermişlerdir. Otistik çocuklarda güvenli bağlanma ile dil gelişimi arasında ilişki bulan (Rogers ve ark. 1991, 1993) ve dil gelişimi ile bağlanma davranışı arasında ilişki bulmayan (Shapiro ve ark. 1987, Sigman and Mundy 1989) çalışmalar vardır. Otistik çocuklarda, güvenli bağlanmanın otizmin şiddeti ile ilişkili olmadığı, fakat gelişim düzeyi ile (zeka yaşı, takvim yaşı, dil gelişimi) ilişkili olduğu bulunmuştur. Otizm, çocuklarda güvenli bağlanmaya engel olmamakta, fakat bağlanma gelişimini geciktirmekte ve güvenli bağlanmayı ifade eden davranışları değiştirebilmektedir (Rogers ve ark. 1993). Otistik çocuklar kontrol gruplarındaki çocuklara benzer şekilde bağlanma davranışları (anneyi yabancıya tercih etme, yakın durma) göstermelerine karşın, sosyal anlayışlarının (social comprehension) bozuk olduğu görülmektedir. Oyuncaklarını paylaşma, gösterme, birinin ilgi alanına getirme gibi paylaşılmış sosyal yaşamın en basit kurallarına uyamamaktadırlar. Başka bir deyişle otistik çocuklar sosyal etkileşimlere nispeten yanıt verebilmekte fakat dünyaya bakış açılarını anne-babaları ile paylaşamamaktadırlar. Sosyal anlayış güçlüğü büyük oranda duygusal karşılık verememe ya da farkedememeyi içermektedir (Shapiro ve Hertzig 1991). Otistik çocuklar, aynı yaş ve zeka düzeyindeki kontrollere göre resimleri, yüzleri ayırt edebilmektedirler. Fakat yüz ifadesinin duygusal içeriğini ve anlamını, duygunun sözel olmayan ifadesini tanıyamamaktadırlar (Hobson 1986, Klin ve ark. 1999). Bu çocukların başarısız oldukları diğer alan, belirli bir nesne ya da kişiyi işaret etme ve başkasının dikkatini belirli birşeye yöneltme davranışı olarak tanımlanan ortak dikkat (joint attention) davranışıdır (Buitelaar ve ark. 1991, Loveland ve Landry 1986, McArthur ve Adamson 1996). Otizmin erken bulgularından biri olan ?ortak dikkat? ile ilgili bozukluğun, hem doğal seyirde hem de özel eğitim uygulamalarında, prognoz üzerinde de etkili olduğu görülmektedir (Charman 2003). Otizmde bağlanma davranışlarının varlığı ve niteliği ile ilgili çeşitli kuramsal bakış açıları oluşmuştur (Rogers ve ark. 1993). Bir görüşe göre birincil sorun başkaları ile ilişkiye girmeye engel olan sosyal duygusal bozukluğun güvenli bağlanma gelişmesine engel olmasıdır. Bu görüşe göre otistik çocuklar, anneyi tercih etmemekte ve cansız nesnelere daha çok bağlanma göstermektedirler. Bir başka görüş otizmi genel bir sosyal bozukluk olarak görmemekte, sıklıkla zihinsel özürün karmaşıklaştırdığı sosyal alanda özel güçlük olarak görmektedir. Roger ve arkadaşlarına göre (1991), otistik bebekler anne ile erken dönemde biyolojik bir uyum yaşamakta ve annenin duyusal-motor şemasını oluşturmaya başlamaktadırlar. Fakat kendiliği ve anne-babanın içşel çalışma modelini (internal working model) oluşturma aşaması sırasında otistik çocuk diğer kişilerin duygu ifadelerini ya da içsel durumlarını yorumlama yeteneğine sahip olmadığı için, diğer kişileri farkedebilmekte fakat duygusal karşılıklılık geliştirememektedir. Bu görüşe göre otistik çocuklar güvenli bağlanabilmekte fakat bağlanma ilişkileri çok yavaş gelişmekte ve sınırlı davranışlar ile kendini göstermektedir. TARTIŞMA ve SONUÇ Otistik çocuklar, sosyal etkileşim alanında belirgin güçlükler yaşamaktadırlar. Fakat bu bakım veren kişilere bağlanma davranışı göstermedikleri anlamını taşımamaktadır. Normal gelişim gösteren, psikiyatrik bozukluğu olan, zihinsel özürlü ya da Down sendromu olan çocuklar ile karşılaştırıldıklarında otistik çocukların da benzer bağlanma davranışları gösterdikleri, anneyi yabancılara tercih ettikleri ve yakınlık arayışı içinde oldukları görülmektedir. Fakat annelerine uzun süreli bakma, sosyal gülümseme, işaret etme ya da ilgilendiği nesneleri getirme, gösterme davranışlarını yapamamaktadırlar. Duygunun sözel olmayan ifadesini anlayamamaktadırlar. Bu çocukların asıl başarısız oldukları alan, belirli bir nesne ya da kişiyi işaret etme ve başkasının dikkatini belirli birşeye yöneltme davranışı olarak tanımlanan ?ortak dikkat? davranışıdır. Anne-babalar ve klinisyenler otistik çocukların bağlanma davranışlarını görememe eğiliminde olabilirler. Bu konuda farkındalık kazanmaları, otistik çocukların kırılgan bağlanmalarını korumaya ve geliştirmeye yönelik tedavi seçenekleri sunmaya yardımcı olacaktır. Otizmde erken tanı bu bozukluğun tedavisinde çok önemlidir. Ancak, otistik belirtilerin ilk bebeklik döneminde tanınması ya da değerlendirilmesi zor olduğu için tanı konması da gecikebilmektedir (Akçakın ve Kerimoğlu 1993, Howlin ve Asgharian 1999, Baghdadli ve ark. 2003). Otizm belirtilerinin daha ayrıntılı tanınmaya başlaması erken tanıyı kolaylaştıracaktır. Kanner?in otizm tanımı, günümüzde geçerliğini korumuş fakat soğuk-uzak anne babaların çocuklarında görüldüğü görüşü günümüzde geçerliğini yitirmiştir (Rutter 2000, Volkmar ve ark. 2002). 1970?li yıllarda bozukluğun nörobiyolojik kökeni olduğuna ilişkin veriler de toplanmaya başlanmıştır. Otizm etyolojisinde anne çocuk ilişkisinin rol oynamadığı kabul edilmekle birlikte, aile içindeki tutumların otistik çocuklarda olumlu gidiş üzerine etkili olduğu bilinmektedir (Akçakın 2000). Bu nedenle otistik çocuklarda bağlanma davranışları üzerine anne çocuk ilişkisi ve annenin bağlanma biçimlerinin etkisinin araştırılması uygun olacaktır. Otizm etyolojisini aydınlatmaya yönelik yapılan son dönem araştırmalarda genetik, beyin işlevleri, nörokimyasal ve immunolojik etkenler incelenmektedirler (Trottier ve ark. 1999). Kromozom çalışmaları otistik bozukluğa yatkınlığı yaratan çok sayıda gen olduğunu düşündürmekte ve bu olası odakları tanımlamak amacı ile araştırmalar yapılmaktadır (International Molecular Genetic Study of Autism Consortium 1998, Risch ve ark.1999, Shao ve ark. 2002, Korvatska ve ark. 2002). Fakat hangi davranışsal ya da bilişsel bulguların kalıtımsal yatkınlık sonucu olduğu bilinmemektedir. Çalışmalar otizmin heterojen bir bozukluk olarak görülmesi gerektiğini ve sosyal ilişki, iletişim ve davranış alanlarında daha hafif belirtileri içeren geniş bir fenotipe sahip olduğunu göstermektedir (Dawson ve ark. 2002, Lauritsen ve Ewald 2001, Klin ve ark. 2002). Otizm fenotipindeki belirsizlikler, etyolojiye yönelik çalışmaları güçleştirmekte; bu çalışmalar arasında birbiri ile çelişen sonuçların bulunmasına yol açmaktadır. Sosyal iletişim güçlüğü, otizmin ana bulgusu olduğuna göre bu alanda görülen belirtilerin daha ayrıntılı ve net değerlendirilebilmesi nörobiyolojik çalışmalara da ışık tutacaktır. Bağlanma, evrensel bir kavram olarak kabul edilmekle birlikte, güvenli ve güvensiz bağlanma oranları kültürler arası farklılıklar gösterebilmektedir (Thompson 2002). Ülkemizde normal gelişim gösteren altı ve oniki aylık bebeklerde bağlanmanın değerlendirildiği bir çalışma bulunmuştur. Bu çalışmada bebeklerin bağlanma davranışı gösterdikleri ancak, takvim yaşları ile birlikte değerlendirildiklerinde beklenen yabancı durum tepkisi göstermedikleri saptanmıştır. Anne bebek ilişkisinin dışında bebek ile doğrudan iletişime giren kişilerin sayısı artıkça yabancı kaygısı azalmaktadır (Atasoy 1997). Kültürel bir farklılık olup olmadığını anlamak için otistik bozukluğu olan çocuklarda da bağlanma davranışı ile ilgili çalışmalara gereksinim vardır.
-
Otistik Bozukluğu Olan Çocuklarda Bağlanma.....
Yaygın gelişimsel bozukluklar, sosyal ilişki, iletişim ve bilişsel gelişimde gecikme ya da sapma ile kendini gösteren, yaşamın ilk yıllarında başlayan nöropsikiyatrik bozukluklardır. Otistik bozukluk, yaygın gelişimsel bozukluklar içinde en iyi tanınan ve en çok araştırma yapılan bozukluktur. Bu bozuklukta sosyal ilişki ve iletişim alanlarında belirgin güçlükler, yineleyici-sınırlı-olağan dışı davranış ve ilgiler vardır ve belirtilerin üç yaşından önce başlaması gerekmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği 1994). Yapılan epidemiyolojik araştırmalar sonucunda genel olarak yaygınlık oranı 4-5/10000 olarak kabul edilmektedir. 1966-1998 yılları arasında yapılan epidemiyolojik araştırmaların gözden geçirildiği 2 yazıda, son dönem araştırmalarda daha yüksek yaygınlık oranları saptandığı ve ortalama oranın 1/1000 olduğu bildirilmektedir (Fombonne 1999, Gillberg ve Wing 1999). Medline taramasında yalnızca başlığında otizm ya da otistik bozukluk sözcüğünün bulunduğu araştırma sayısı 4500?ün üzerindedir. Bu çalışmaların büyük çoğunluğunun son 10 yıl içinde yapıldığı görülmektedir. Sosyal ilişki güçlüğü, otizmi en iyi tanımlayıcı bulgudur (Volkmar ve ark. 1993). Bu bozuklukta sosyal gelişim alanındaki güçlükler belirgindir ve dil ya da zihinsel gelişim alanındaki gecikme ya da sapmalardan bağımsızdır. Erken bebeklik otizmini ilk tanımlayan kişi 1943 yılında Leo Kanner olmuştur. Kanner otizmi ilk tanımladığı zaman bu çocukların aşırı yalnız olmaya eğilimli olduklarını, dışarıdan gelen her tür uyarıya kendilerini kapattıklarını, aldırmadıklarını ve anne-babaları ile yabancıları ayırt etmediklerini söylemiştir (Kanner 1943). Kanner?in bu tanımı otistik çocukların anne-babalarına bağlanma yeteneğine sahip olmadıkları düşüncesini doğurmuştur. Fakat yapılan çalışmalarda otistik çocuklarda bakımveren kişiye yönelik bağlanma davranışları olduğu gösterilmeye başlanmıştır. Bu yazıda otistik çocuklarda bağlanma davranışını inceleyen araştırmaların gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla ?otizm? ve ?bağlanma? anahtar sözcükleri girilerek MEDLINE ve Türk Tıp Dizini taranmış, otistik çocuklarda bağlanma davranışlarını değerlendiren tüm araştırmalar alınmıştır. Yazıda önce bebek ve çocuklarda bağlanma ve sosyal gelişimin normal özellikleri ve otizmde bağlanma çalışmaları ele alınacak, son bölümde de bulgular yorumlanarak önerilerde bulunulacaktır. BAĞLANMA ve SOSYAL GELİŞİM Bağlanma, çocuk ve bakım veren kişi arasında gelişen; ilişki kurma, çocuğun bakım veren kişiyi arama ve yakınlık arayışı davranışları ile kendini gösteren, özellikle stres durumlarında belirginleşen, dayanıklı ve devamlılığı olan duygusal bir bağ olarak tanımlanmaktadır. Yaşamın erken dönemlerinden itibaren çevreyle olan etkileşim sonucu gelişir (Thompson 2002). Bağlanma yalnızca çocukluk ile sınırlı olmayıp yaşam boyunca sürer. İlk temel ilişki olan anne çocuk ilişkisi, sonraki yaşam dönemlerindeki bağlanmalar için örnek olur. Bowlby?nin (1969, 1979, 1986) bağlanma kuramına göre yenidoğan bebekler, yalnızca onlara bakmaya ve korumaya istekli bir yetişkinin varlığında yaşamlarını sürdürebilirler. Bebekler bakım veren kişi ile etkileşimi sağlamaya yardımcı davranışlar (emme, izleme, gülümseme, ağlama, dokunma) ile donanımlı olarak dünyaya gelirler. Bebeğin doğuştan getirdiği bu özellikleri, bakım veren ile düzenli ve tutarlı bir etkileşim sonucu giderek gelişir. Bağlanma sürecini dönemlere ayırdığımızda; doğumdan 8-12 haftaya kadar olan bağlanma öncesi dönemde bebek annenin uyaranları ile hareketlenir. Çevresindeki kişilere yönelme davranışı gösterir ancak kişileri ayırt edebilme yetisi yoktur ya da çok kısıtlıdır. Bağlanmanın ilk işaretleri 8-12 haftadan 6 aya kadar uzanan ikinci dönemde ortaya çıkar. Bu dönemde bebek anneyi yabancılardan ayırt etmeye ve dikkatini daha çok anneye yönlendirmeye başlar. Bağlanmanın tam olarak gözlendiği üçüncü dönem 6-24 ay arasıdır. Bağlanma davranışı yakınlık arayışı ile kendini gösterir ve küçük çocuklarda bağlanılan kişilerden ayrılma ile belirginleşir. Annenin yokluğunda gerginlik-huzursuzluk, varlığında ise rahatlık duygusu olur. Bowlby?e göre, dünya ile daha iyi başa çıktığı düşünülen bir kişi ile yakınlığı koruma (yakınlarda kalma ve ayrılıklara direnme) bağlanmanın tanımlayıcı özelliğidir. Bağlanmanın temel işlevi ise tehlikelerden korunmadır. Bağlanma davranışı ile keşfetme, araştırma davranışı arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Çocuklar güvenli bağlanma ilişkisinin olduğu durumda, stres yaratan koşullarda da güvenlik duygusunu koruyabilir ve araştırıcı davranışlarda bulunabilir (güvenli üs). Bowlby (1969) tarafından ilk tanımlanan bağlanma kuramı, Ainsworth ve arkadaşları (1978) tarafından geliştirilmiştir. Ainsworth yabancı durum testi ile güvenli ve güvensiz bağlanma örüntülerini (attachment patterns) değerlendirmiştir. Normal gelişmekte olan çocuğun bağlanma davranışı iki çeşit gözlem ile yapılmaktadır. Bunlardan birincisi, bebeğin sosyal tepkilerini diğer kişilerden çok bakım veren kişiye yönlendirmeyi tercih etmesi, ikincisi bebeğin bakım veren kişiden ayrılma ve yeniden birleşmeye anlamlı tepki göstermesidir. Güvenli bağlanma gösteren çocuklar, annelerinin her zaman yanlarında olup, stres durumlarında yardımcı olacaklarından emin olan çocuklardır. Anne ayrıldığında tepki göstermelerine karşın döndüğünde kolaylıkla yatışırlar. Güvenli bağlanmanın gelişmesi için çocuğun kesintisiz, tutarlı tepki veren, duyarlı ve her zaman ulaşılabilir bir bakım verene sahip olması gerekir. Kaygılı-kararsız bağlanma örüntüsü olan çocuklar, çağırdıklarında annenin yanıt vereceğinden ya da yardımcı olacağından emin olamayan çocuklardır. Bu nedenle ayrılığa direnirler ve anne döndüğünde yatışmazlar. Araştırıcı davranışlarda bulunmaya ilişkin kaygıları vardır. Bu anneler tepkilerinde tutarlı olmayan ve kontrol amaçlı terketme tehditinde bulunan annelerdir. Kaygılı-kaçınan bağlanma örüntüsü olan çocuklar ise annelerinin yardımcı olacağına ilişkin hiç güveni olmayan çocuklardır. Sürekli olarak çocuklarını geri çeviren ya da reddeden anneleri olan bu çocuklar ayrılığa tepkisiz kalıp anne döndüğünde yakın durmazlar. Güvenli, kaygılı-kararsız ve kaygılı-kaçınan bağlanma örüntülerine daha sonra Main ve Solomon tarafından dağınık bağlanma örüntüsü (disorganised/disoriented attachment pattern) eklenmiştir (aktaran Lamb ve ark. 2002). Stres ile başetmede organize bir davranış göstermeme, yabancı durum testinde stereotipik, asimetrik ve zamansız hareketlerin varlığı, donup kalma ya da hareketlerde yavaşlama dağınık bağlanma ölçütü sayılmaktadır. Bu çocukların annelerinin fiziksel taciz ya da ihmalde bulunan, psikiyatrik bozukluk oranları yüksek olan ya da kendi bağlanma nesneleri ile olan sorunlarını çözememiş anneler olduğu bildirilmektedir. Dağınık bağlanma örüntüsünün altında yatan nedenin bakım verenden korkma olduğu belirtilmektedir (Barnett ve Vondra 1999). Gelişimi normal olan bebekler, çevreleri ile ilgili ve anneleri ile karşılıklı uygun etkileşim içinde olan bebeklerdir. Anneler bebekleri ile ses tonlarını değiştirerek, beden dili ya da yüz ifadelerini kullanarak konuşurlar. Bebekler de doğuştan donanımlı oldukları sözel olmayan iletişim davranışları ile yanıt vermeyi öğrenir, göz ilişkisi kurar, gülümser ve yüz ifadelerini taklit edebilirler (Field ve ark. 1982, Szajnberg ve ark. 1989). Gülümseme ilk zamanlar çevresel uyaranlar ile ilişkili değilken, 4 aylıktan sonra özellikle bakımveren ile ilişkili olmaya başlar. Anne-bebek sesli etkileşimi, bebek 18 haftalık iken karşılıklı olmaya başlar. Bir yaşında iken annelerinin yüz ifadelerinden (neşe, korku ya da öfke) ne yapmaları gerektiğini anlamaya başlarlar. Anne-babalarına duygusal tepki verirler. 18 ay civarında isteklerini işaret ederek göstermeye başlarlar. Yine aynı dönemde hayali evcilik oyunları başlar. Hoşlarına giden nesneleri getirip gösterirler. İlgi çekmek isterler. Yaş ile birlikte duygusal yüz ifadelerini tanıma ve çizme becerilerinde de olumlu yönde gelişme olduğu görülmektedir (Sayıl 1996). Bebeklik dönemindeki bu davranışlarda farklılık gözlenmesi, çocuğun gelişiminde bir aksama olduğunu düşündürmelidir (Baron-Cohen ve ark.1992, Osterling ve Dawson 1994, Akçakın 2001). OTİZMDE BAĞLANMA Otizmde en önemli belirtinin sosyal ilişki, sosyal etkileşim güçlüğü olduğu bilinmektedir. Otistik çocuklar, çevrelerinde olan olaylara ilgisiz görünürler. Sosyal gülümseme ya da kucağa alınma isteği göstermezler. İnsan yüzü, otistik çocuğun ilgisini çekmez. Göz ilişkisinin olmaması, yaşıtları ile gelişimsel düzeylerine uygun ilişkiler geliştirememe sosyal etkileşim alanındaki en önemli belirtilerdir. İlgilerini çevrelerindeki kişiler ile kendiliklerinden paylaşmazlar ve duygusal karşılık veremezler. Zaman içinde özellikle yüksek fonksiyonlu otistiklerin ilişki kurmalarında artış olmasına karşın sosyal davranışları uygunsuz ve olağandışı olmaya devam eder (Tanguay 2000, Volkmar ve Klin 2000, Volkmar ve ark. 2002). Otistik çocuklar cansız nesnelere daha çok bağlanan, cansız nesneleri insanlara tercih eden çocuklar olarak tanımlanmaktadırlar. Fakat son yıllarda otistik çocukların sosyal davranışlarını değerlendiren araştırmalar artmıştır. Otistik çocuğun kendini sosyal ilişkilerden uzak tutması, değişkenlik göstermekte ve ergen ya da erişkinler ile karşılaştırıldığında çocuk yaş grubunda daha belirgin olduğu görülmektedir (Sigman ve Mundy 1989). Sigman ve arkadaşları (1984, 1986, 1989), otistik çocukların bakım veren kişiye bağlandıklarını ilk gösteren araştırmacılardır. 1984 yılında yaptıkları ilk çalışmalarında, zihinsel açıdan eşleştirilmiş 14 otistik ve 14 normal gelişim gösteren çocuğu hem serbest oyun sırasında hem de anneden ayrılma ve birleşme sırasında gözlemişler ve çocukların davranışlarını (anneden ayrılmaya tepki, bakma, gülme, ses çıkarma, birleşme sırasında yakın durma) değerlendirmişlerdir. Otistik çocukların ayrılık sırasında gerginlik yaşamasalar da yeniden birleşme sırasında annelerine yönelik sosyal davranışlarının olduğunu, yabancıya göre anneyi tercih ettiklerini, anneye yakınlık arayışının ve fiziksel temasın olduğunu bildirmişlerdir. Bu davranışların bağlanmanın varlığını gösterdiğini belirtmişlerdir (Sigman ve Ungerer 1984). Bu çalışma, klinisyenler arasında otistik çocuklarda bağlanma davranışı olduğuna ilişkin farkındalığın artmasına yol açmıştır.
-
Çocuk Resminin Yorumlanması.......
ÇOCUKLARDA RESME BAŞLAMA AŞAMALARI: 1-KARALAMA DÖNEMİ (1-4)YAŞ ARASI Çocuklar bu yaşlar arasında gelişi güzel çizimler yaparlar. Resimler daha çok oyun amaçlıdır. Çizgiler,tren rayı vb. dir. Karalama Örneklerinden bazıları şunlardır. 2-ŞEMA ÖNCESİ DÖNEM (4-7) YAŞ ARASI Üç yaş çocuğu tipik yuvarlak kafa çizebilir. İnsan çiz değince baş ve ayakları olan insan çizebilirler. Yüz hatlarını belirleyebilir. Dört yaş çocuğu kolları ve bacakları olan çöp adam çizebilirler. Beş yaşındaki çocuğunun yaptığı insan ve evler daha belirgin olmaktadır. Altı yaş çocuğunun yaptığı resimler de artık yavaş yavaş konuda vardır. Resimlerde yer zemini çizgisi mevcuttur. Resimlerde saydamlık da vardır. Örneğin ev çizimlerinde evin içindeki eşyalarında çiziliyor olması gibi. RENKLERİN ANLAMLARI (4-7) YAŞ ARASI Dört beş yaşlarındaki çocuklar genelde renk ayrımı yapmadan resmi boyarlar. Bu yaşlarda ana ve ara renkleri öğrenebilirler. Mutlu resimlerde genelde sarı renk, üzüntülü resimlerde genelde kahverengi renk daha ağırlıktadır. Unutulmamalıdır ki çocuk hangi rengi seviyorsa ,resimlerde ağırlık o renge doğrudur. Resimlerde ağırlık kırmızı renkse iddiacılığı ve saldırganlığı temsil eder. Pembe,sarı,turuncu......gibi sıcak renkleri seçen çocuklar sevecen,uyumlu,işbirlikçi......dir. Siyah,mavi,yeşil,kahverengi gibi soğuk renkleri seçen çocuklar, baskıcı aile ortamında yetişen iddiacı,çekingen,güçlükle kontrol edilen,uyumsuz,gerçek duygularını bastıran .... çocukları temsil edebilir. 3-ŞEMATİK DÖNEM (7-9) YAŞLAR ARASI Resimler daha belirgin ve ayrıntılıdır. İlk bakışta resmin ne olduğu kolaylıkla anlaşıla bilinir . Resimler daha gerçekçidir. Resimde mekansal ilişki vardır. Çocuklar yer çizgisi kullanırlar. Yer çizgisi çocuğun kendisi ve çevresiyle olan ilişkinin boyutunu temsil eder. Bu dönemde kuşbakışı resim çizimleri ağırlıktadır. 4-GERÇEKÇİLİK DÖNEMİ (9-12)YAŞLAR ARASI Bu dönemde resimlerde daha ayrıntılı çizimler ve gerçekçi bir yaklaşım görülür. Resim konularında kızlar ve erkekler arasında farklılıklar gözlemlenir. Kız çocukları daha çok bebek resmi,portreler,elbiseler...erkek çocukları ise araba,gemi,uçak...çizerler. Resimleri beğenmeme , aşırı hassasiyet ve kendini ifade güçlüğü görülür. 5-DOĞALCILIK DÖNEMİ(12-14)YAŞLAR ARASI Nesneler orantılıdır. Resimler perspektiftir. Yakın çevrede gördüğü objelerin orantılarını,boyutlarını ve derinliklerini çizgileriyle yansıtmaya çalışır. Renkleri ise en iyi şekilde kullanırlar. ZİHİNSEL YETERSİZLİĞİ OLAN ÇOCUKLARIN RESİMLERİ Resimlerde belirgin herhangi bir konu yoktur. Plansızdır. Yaşıtlarının resim özelliklerinden oldukça gerilik gösterir. Resim cılız ve ilkeldir. Çoğunlukla kağıda resim yerine çeşitli karamalar yaparlar. Ayrıntılar bulunmaz .Örneğin insan resmi çiz dediğimizde sadece sınır belirten bir çizgi çizilir.Gözler,ağız,burun vs. çizilmez.Ev çizdiğinde çatısı kapısı,bahçesi başka bir yere çizilir.Çocukta resimleri ters çizme sıklıkla karşılaşılıyorsa öğrenme güçlüğü çekebileceği düşüne bilinir. Örneğin ağaçların ters çizilmesi gibi. ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN RESİMLERİ Üstün kabiliyetli kişi diğer insanlardan farklı düşünebilme davranabilme kabiliyetine sahiptir. Resimlerde dikkati çeken ortak özellikler kısaca, akranlarından üstün bir performans göstermeleri, farklı kavramlar arasında mantıklı ilişkiler kurabilmeleri,gelişmiş hayal gücü ,çizilen figürlerin hareket halinde olabilmesi,renklerin genelde canlı olması kağıdın tamamının kullanılması gibi...... UNUTULMAMALIDIR Kİ Çok güzel resim yapan çocuk zekidir,zeki çocuklar güzel Resim yaparlar DENİLEMEZ. ÇOCUĞUN PSİKOLOJİK ÖZELLİKLERİNİ YANSITAN RESİMLEROKUL FOBİSİ :Resimlerde aile bireyleri ağırlıklı olarak çizilir. Okul ,öğrenci resmi çizmek istemezler.Ev ve evde mutlu çocuk resimleri çizerler.Resimler saydamdır. GÜVENSİZLİĞİ YANSITAN RESİMLER: Kağıdın tamamı kullanılmaz,boşluklar fazladır. Çizimler yarımdır. Küçük figürler çizme ve kağıdın bir bölümünü kullanma eğilimindedirler. İnsan figürlerinde el ve ayakların çizilmemiş olması güvensizliği ve çevreye uyumda yaşanılan güçlüğü,iletişim eksikliğini,paylaşım azlığını,kendinden başka insanlarla birlikte olmamayı,bencilliği de ifade etmektedir. Güvensiz çocuğun resimlerindeki çizgiler daha çok silik ve kesik kesiktir. HİPERAKTİF ÇOCUKLARIN RESİMLERİ:Taşkın ve çok renkli resim çizerler.Gerilimli oldukları için genelde karalamayı tercih ederler ve resimleri hep yarım kalır. Çizdiklerinde ise resimleri çok büyük olur. CİNSEL KİMLİK KARMAŞASI : Anne ve babaya aşırı yaklaşılması, zıt cinsel kimlikte çizimlerde yoğunlaşma, ev resimlerinde yatak odasının çizimi, etek giyen,çocuk emziren baba , ava giden sakal bırakan anne figürlerinin çizilmiş olması bize bazı ipuçları vermektedir. AİLEDE İLETİŞİM PROBLEMLERİNİN OLDUĞUNU İFADE EDEN RESİMLER Ailede iletişim kopukluğu ,aileyi konu alan resimlerde açıkça görülmektedir. Resimde aile üyelerinin birinin veya birkaçının eksikliği.. ,( annenin,babanın,kardeşlerin,aile içinde yaşayan diğer fertlerin hala,amca,dede,ninenin ..... çizilmemiş olması ) Aile fertlerini çizmeyi rededmesi,ebeveyn figürlerinin olmaması parçalanmış aileyi ,sevgi eksikliğini , Anne baba ve çocukların arasına nesnelerin yerleştirilmesi,aile bireylerinin arasına köprü , gökdelen evler ,yol, ırmak ,ağaçların................. çizilmesi, iletişim problemlerinin bir göstergesi olarak kabul edile bilinir. Anne babanın çok büyük çocuğun çok küçük veya anne babadan birinin büyük diğerinin küçük çizilmiş olması ailede baskıyı aile fertleri arasında problemin olduğunu baskıcı ve otoriter tutumu,anne babanın çok abartılı çizimi onlara duyulan hayranlığı da temsil edebilir. Resimde küçük kardeşin anne babanın elinden tutuyor olması ve diğer çocuğun çok uzaklarda çizilmesi veya hiç çizilmemiş olması,sevgi yoksunluğunu ,kardeş kıskançlığını ,kendisini yok saydığını, iç çatışmaların bir göstergesi olabileceği düşüne bilinir. RESİMLERDE Kİ FİGÜRLERİN ANLAMLARI İNSAN FİGÜRÜNDE Kİ KISIMLARIN ANLAMLARI Büyük veya çok küçük kafanın çizilmesi zihinsel aktivite de problemlerin olduğunu,zihinsel geriliği ifade eder. Vücudun organlarının çizilmemesi veya eksik bırakılması endişe duyulan,rahatsızlık hissedilen kısımları yansıtır. Kolların abartılı çizimi aile içi ve çocuğa yönelik şiddeti, Kolların çizilmemesi ise güç ve kuvvetin azlığını, Ağzın büyük veya küçük çizimi dil ve konuşma problemi Ağzın çizilmemesi iletişim problemlerini.... Gözlerin büyük çizimi merakı,boş ve anlamsız bakan gözlerin olması görme problemini ve görmeye bağlı öğrenme problemlerini... Burunun abartılı çizimi astım ,bronşit vb. solunum yoluna bağlı problemlerin olduğunu...burunun çizilmemesi güç savaşını,güçsüzlüğü,desteksizliği.. Kulakların normalinden farklı ,büyük veya küçük çizimi işitmeye bağlı problemlerin olduğunu.... Ellerin çok büyük çizilmesi dayağı ,şiddeti,çalma eylemlerini,çok küçük çizilmesi ise güvensizliği,çevreye uyum güçlüğünü .... Ayakların abartılı çizimi kendine olan güveni,küçük çizilmesi ise güvensizliği ve yardımsızlığı, Cinsel organların çizimi saldırganlığı,aşırı endişeyi ve anne babayı çıplak görmüş olmayı temsil etmektedir. EV FİGÜRLERİNİN YORUMLANMASI Ev çocuğun duygusal yaşamının oluştuğu merkezdir. Evin saydam olarak çizilmesi,yaşamı canlılığı , içini göstermeyen duvarların çizilmiş olması ise karamsarlığı,yaşam ifadesinde ki güçlükleri,kendini anlatmakta karşılaşılan zorlukları ifade etmektedir. Evlerdeki bacalardan yükselen kalın dumanlar aile için de yaşanılan kavgaları,çatışmaları ,sürtüşmeleri gösterir. Yüksek binalar ve gökdelenler çocuktaki özlem ve komplekslerin ,gerginliğin yansımasıdır . Ezilme ve başkaldırı vardır. Evlerden çıkan yollar rehberliğe ,yol gösterilmeye duyulan ihtiyaçtır. Resimlerde, insan resimlerinin azlığı veya yokluğu sosyal ilişkilerde kopukluğu belirtir.İnsan figürünün çokluğu ise sosyal ilişkilerde ki gelişmişlik düzeyini belirtir. Çizilen kuş resimleri özgürlüğe duyulan ihtiyaç hasrettir Çizilen ağaçlarda meyve olması verimli olma isteği yeşil yapraklı ağaçlar canlılığı,solmuş yapraklı ağaçlar ve yaprak dökümü ölüm isteğini,ağaç köklerinin olması içgüdüye önem vermesi ve bağımlılık duygularını yansıtır. Resimlerde çok bulut veya koyu renkli bulutların olması çözülemeyen problemleri ifade edmektedir. ÇOCUK RESİMLERİNİN GENEL OLARAK YORUMLANMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR Çocuğun bize kendisini yansıtması ve olaylar hakkında duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde,yalın bir anlatım aracı olan resmim önemi büyüktür. Resim etkinliğinin aynı zamanda sözsüz dili oluşturması ve bu yolla anlatımın kolay olması, yaşı ve kişilik özellikleri nedeniyle sözlü iletişim kurmakta güçlük çeken çocukları tanımada da önemli bir teşhis aracı olmasını sağlamaktadır. Çocuk resimlerini yorumlarken ,dikkat etmemiz gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır. Tek resimden yola çıkarak yapacağımız bir değerlendirme bize hatalı sonuç verebilir. Çocuğun diğer resimlerinede dikkat etmeli ve toplu bir değerlendirme yapılmalıdır. Resim değerlendirmesine başlamadan önce.....Çocuğun genel tutum ve davranışlarını ,içinde yaşadığı Psikolojik sosyo-kültürel ve ekonomik durum,arkadaşlarıyla kardeşleriyle ilişkileri,okul ve aile içi ilişkileri çocuğun yaşını,cinsiyetini,ailede kaçıncı çocuk olduğunu varsa uyum ve davranış sorununun türünü, ailesinin genel özelliklerini,okul başarısını,çocuk hakkındaki genel izlenim ve görünüm ,diğer önemli özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Resim aynı zamanda öğrenilen bir davranıştır. Resim çizmede öğretmen faktörü de önemlidir. Çocuklar resim çizmeyi kendi kendilerine,ailelerinden,öğretmenlerinden veya arkadaşlarından öğrenebilirler. Konu seçimi yapmadan 'Hadi bakalım bize bir resim çiz' dediğimizde ,çocuk ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda içinde yaşadığı psikolojik duruma ve hayal gücünün de etkisiyle resim çizebilir .Serbest konu verdiğimizde çocuğun çizmiş olduğu resimdeki tema da çok önemli-dir . Unutulmamalıdır ki, resim değerlendirilmesi projektif bir tekniktir.Yorumlar, yorumlayana göre değişkenlik gösterebilir. ÇİZGİLERİN YORUMU Büyüklük:Çok büyük ve çok küçük resimler anlamlı olabilir. Büyük Resimler :Sayfanın tamamını kaplayan çok büyük resimler Küçük Resimler:Birkaç cm büyüklüğünde ki resimler -İç kontrol zayıflığı -hiperaktivite -Dikkat dağınıklığı -Saldırganlık -Ürkek -Benlik Saygısı düşük -İçe dönük Abartılı Çizimler: beden kısımlarının abartılarak büyük veya küçük çizilmesi Baş Zihinsel açıdan kendini yetersiz gören çocuklar Ağız Konuşma ve dil problemi olan çocuklar Bağımlı çocuklar Gözler Göz bebeği olamadan çizilen resimler görme problemi olan çocuklar Güvensiz ve şüpheci Ayaklar Güven isteği, Kaygı Burun Solunum güçlüğü çeken çocuklar Kulaklar İşitme problemi Kuşkucu,(başkaları tarafından dinlenme ) Cinsel Organlar Saldırganlık Dürtü kontrolü zayıf Eksik ve Unutulan Çizgiler:Bazı beden kısımlarının çizilmemesi veya belirgin olmaması Eller Güvensizlik Çevreye uyumda güçlük Kollar Güvensizlik Güç ve kuvvet azlığı Bacaklar Çocuğun kendini desteksiz Hareketsiz algılaması Ayaklar Kendine güvensizlik Burun Benlik saygısı düşük ağız İlişki kurmakta zorluk Kaynaklar Karadeniz Teknik Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü Zihinsel Engellirde Resim Ders ders notları
-
Özürlüler Kanunu
g) Kamuya açık sosyal, kültürel, sportif tesis ve alanlar ile kitle iletişim ve ulaşım araçlarından özürlülerin faydalanmasını sağlayıcı tedbirleri araştırmak, değerlendirmek ve teklifler hazırlamak. h) Özürlü çocuklara, gençlere, yetişkinlere bütünleştirilmiş ortamlarda ve her düzeyde eğitim imkânı sağlamaya yönelik çalışmaları takip etmek. ı) Özürlülüğün önlenmesi, erken teşhisi, özürlülerin rehabilitasyonu, eğitimi ve sosyal güvenlikleri ile ilgili konularda teklif ve projeler hazırlamak, hazırlatmak ve uygulatmak. i) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 45.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığı Madde 9.- Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır: a) Özürlülük politikasının belirlenmesine yönelik veri oluşturmak. Özürlülük alanındaki çalışmaları takip etmek, değerlendirmek. c) Özürlülerle ilgili mevzuatı derlemek, incelemek ve geliştirilmesine yönelik çalışma yapmak. d) Özürlülere tanınan hak ve hizmetlerden yararlanma amacıyla kullanılmak üzere özürlüler kimlik kartı hazırlamak, hazırlatmak ve her türlü işlemleri takip etmek. e) Başkanlık birimlerinin bilgi işlem ve otomasyon ihtiyacını karşılamak ve yürütmek. f) Başkanlık birimlerinin iş akışlarını izleyerek etkin ve verimli iş, bilgi akışı ve iletişim düzenini sağlamak, bunlara yönelik gelişmeleri izlemek ve geliştirmek için önerilerde bulunmak. g) Bilgi portalını oluşturmak, yönetmek ve iletişim ağını sağlamak. h) Özürlüler ile ilgili veri tabanı oluşturulmasını sağlamak. ı) Ulusal kurum ve kuruluşlardan özürlülere yönelik istatistiksel bilgilerin bilgi işlem ortamında toplanmasını sağlamak ve değerlendirmek. i) Başkanın direktif ve emirlerini ilgililere duyurmak ve işlemleri takip etmek. j) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 46.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 10 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı Madde 10.- Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır: a) Başkanlığın uluslararası ilişkilerini düzenlemek ve yürütmek. Özürlülere yönelik oluşturulan sosyal politikaları uluslararası ve ülkeler ölçeğinde izlemek ve değerlendirmek. c) Uluslararası düzeyde özürlülere yönelik faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarla işbirliği kurmak, sürdürmek, geliştirmek, ilgili personelin bilgilendirilmesini sağlamak. d) Avrupa Birliği ile özürlülük alanındaki çalışmaları yürütmek. e) Özürlülere yönelik faaliyetlerde uluslararası kurum ve kuruluşlardaki gelişmeleri takip etmek, özürlülerin sorunlarını ve çözüm yollarını ortak araştırmak, ortaya çıkan sorunlar hakkında ortak inceleme ve araştırma yapmak, yaptırmak, bu konuda ortak proje ve teklifleri hazırlamak ve hazırlatmak. f) Uluslararası kurum ve kuruluşlardan özürlülere yönelik istatistiksel bilgilerin toplanmasını sağlamak. g) Özürlülerle ilgili uluslararası gelişmeleri takip etmek, antlaşma ve sözleşmelerin ülkemizdeki uygulamalarını izlemek ve değerlendirmek. h) Başkanlığın koordinatörlüğündeki uluslararası düzeyde özürlülere yönelik faaliyetler için teşkil edilen kurulların ve organizasyonların sekretarya hizmetini yürütmek. ı) Yabancı kaynaklı dokümanların temini, tercümesi ve ilgili birimlerin bilgilendirilmesini sağlamak. i) Başkanlığın iç ve dış tanıtımını ve halkla ilişkiler hizmetlerini yürütmek. j) Başkanlığın her türlü protokol işlerini düzenlemek ve yürütmek. k) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 47.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Madde 11.- Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır: a) Başkanlık birimlerince önerilen projelerin hazırlanması veya hazırlatılması ile ilgili çalışma yapmak ve uygulanmasına destek sağlamak. Başkanlıkça yapılmasına karar verilen projelerin gerçekleşmesi amacıyla gerekli malî kaynakların sağlanması için ilgili birimlerle kurum ve kuruluşlarla iletişim kurmak. c) Projenin tamamlanmasından sonra hazırlanacak proje sonuç raporunun ilgili birimler aracılığı ile duyurulmasını sağlamak. d) Proje veri tabanının oluşturulmasını sağlamak. e) Başkanlık süreli yayınının hazırlanması ve yayınlanması için gerekli çalışmaları yapmak ve yaptırmak. f) Başkanlıkça görevlendirildiğinde, genel yahut özel protokole bağlı işbirlikleri geliştirmek. g) Başkanlığı ilgilendiren toplantı, brifing ve görüşmeleri düzenlemek, Özürlüler Yüksek Kurulu ve Özürlüler Şurasının sekretarya hizmetlerini yürütmek, önemli not ve tutanakları tutmak ve yayımlamak. h) Başkanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 48.- 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (1) sayılı cetvelin " Ana Hizmet Birimleri" bölümü "1. Rehabilitasyon ve Eğitim Dairesi Başkanlığı, 2. Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığı, 3. Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, 4. Proje ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı" şeklinde değiştirilmiştir. MADDE 49.- a) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bölümünden çıkarılmış, ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek adı geçen Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı (I) sayılı cetvelin adı geçen Genel Müdürlüğe ait bölümüne eklenmiştir. Ekli (3) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Özürlüler İdaresi Başkanlığı bölümünden çıkarılmış, ekli (4) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek adı geçen Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı (I) sayılı cetvelin adı geçen Başkanlığa ait bölümüne eklenmiştir. Yürürlükten kaldırılan hükümler MADDE 50.- a)17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun ek 37 nci maddesi, 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 668 inci maddesinin üçüncü fıkrası, c) 22.4.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 14 üncü maddesinin son fıkrası, Yürürlükten kaldırılmıştır. GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde yürürlüğe konulur. GEÇİCİ MADDE 2.- Kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin erişebilirliğine uygun duruma getirilir. GEÇİCİ MADDE 3.- Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerince sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri alır. Mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlüler için erişilebilir duruma getirilir. GEÇİCİ MADDE 4.- Bu Kanunla Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü teşkilat kanunlarında yapılan yeni düzenleme sebebiyle kadro ve görev unvanları değişenler veya kaldırılanlar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde boş bulunan durumlarına uygun kadrolara atanırlar. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar her türlü malî haklarını eski kadrolarına göre almaya devam ederler. Söz konusu personelin atandıkları yeni kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamının net tutarı, eski kadrosunda en son ayda almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî hakları toplamı net tutarından az olması halinde aradaki fark giderilinceye kadar atandıkları kadroda kaldıkları sürece hiçbir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın azminat olarak ödenir. Kadro ve görev unvanı değişmeyenler ise aynı kadro ve görev unvanlarına atanmış sayılırlar. Yürürlük MADDE 51.- Bu Kanunun 35 inci maddesi ile 50 nci maddesinin (a) bendi 1.6.2006 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 52.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
-
Istanbul,Trafik ve Engellilere Yönelik Uygulamalar......
İstanbul Büyükşehir Belediyesi uygulamaya geçirdiği ve geçireceği projeleri sitesinden açıklamış… http://tkm.ibb.gov.tr/faaliyet/faaliyetOzurlu.aspx Ben yazıyı bu paragrafın devamı tuşuna ekledim okumanız için… ÖZÜRLÜ YAYALAR İÇİN TRAFİK ÇÖZÜMLERİ Sosyal hayatta özürlü vatandaşlarımızın karşılaştıkları zorlukları en aza indirmek için Trafik Müdürlüğü olarak, yetkimiz ve sorumluluk alanımız dahilinde bir takım çalışmalar yürütmekteyiz. İSTANBUL İÇİN ÖNGÖRÜLEN MODEL ÇALIŞMADA YAPILANLAR “Özürlü ve Trafik” projemizde belirtilen hususların hayata geçirilmesi amacıyla; hastanelere, özürlülere hizmet veren dernek ve kuruluşların bulundukları yerlere öncelik verilerek, Okmeydanı Araştırma ve Eğitim Hastanesi önündeki butonlu yaya geçidinde, model çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda şu uygulamalar yapılmıştır: Lütfen devamını okuyunuz. 1- Alçaltılmış Kaldırımlar Tekerlekli sandalye, çocuk arabası ve yürütecin rahat hareket edebilmesi için gereken yerlerde; kaldırımlar alçaltılmış , sıfıra indirilmiş ve kaldırım rampaları yapılmıştır. 2- Kabartma (Hissedilebilir) Kaldırım Yüzeyleri Görme özürlü yayaların; yaya geçitleri, tehlike uyarıları, toplu taşıma duraklarının yerleri gibi yakın çevreleri hakkındaki önemli bilgileri, trafiğin içinde bulunurken öğrenmelerini ve çevrede güvenli şekilde hareket edebilmelerini sağlamak için, kabartılı dokuya sahip hissedilebilir zemin yüzeyleri oluşturulmuştur. 3- Sinyalizasyon Sisteminde Özürlülere Yönelik Olarak Geliştirilen Uygulamalar • İşitilebilir ses, sözlü mesajlar ve titreşimli yüzeyler vasıtasıyla yaya geçit zamanlamasını bildiren Basma Düğmesi – Entegre EYS cihazı kurulmuştur. Özürlü geçişleri de dâhil olmak üzere tüm yaya geçişlerini düzenleyen sistem; sinyal direğine monte edilen bir cihazdır. • Sinyal direğine monte edilen cihaz kutusu içerisinde bir hoparlör bulunmaktadır. Ses, bu sistem kutusu içerisindeki hoparlörden gelmektedir.Böylelikle; sesin yayaya en yakın noktadan, doğrudan ve ayırt edilebilir şekilde gelmesi sağlanmaktadır. Yaya, bu seslendirme sayesinde, yön tayini yapabilmekte ve hangi yaya geçidinde olduğunu öğrenebilmektedir. • EYS sisteminde; görme özürlü yayaların basma düğmesinin yerini bulabilmeleri için, sadece 3 metrelik bir alanda duyulabilen bir yer buldurma sinyali verilmektedir. • Görme özürlü yaya, karşıya geçiş düğmesine bastığı zaman, üzerine basılan düğmenin kumanda ettiği cadde ismini, kavşağın şeklini, faz sürelerini ve bu kavşakta bulunan trafik lâmbaları ile ilgili bilgileri alabilmektedir. • Yayalar için yeşil ışığın yandığını ve dolayısı ile karşıdan karşıya geçilebileceğini bildiren “YÜRÜ” sesli sinyali, konuşan insan sesi olarak verilmektedir. • “YÜRÜ” sesli sinyali; özellikle ileri yaşlardaki kişiler ve işitme yetenekleri azalmış görme özürlü yayalar için titreşimli olarak da verilmektedir. • Tüm ikaz sesleri görme özürlünün rahat işitebileceği şekilde tasarlanmıştır. Cihazın, çevrede gürültü kirliliğine neden olmaması ve insanlara rahatsızlık vermemesi için kendisini, çevre gürültüsünün 5 db kadar üstüne otomotik olarak ayarlama özelliği bulunmaktadır. • Cihazın üzerindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi yazılı alanda, Braille alfabesi ile yazılmış, kavşak numarası ve arıza telefon numara bilgileri yer almaktadır. • Cihazın, dış ortam şartlarına,sert darbe ya da saldırılara karşı son derece dayanıklı olması öngörülmüştür. • Basma düğmesi üzerinde bulunan yön oku ile, özürlü yayanın gideceği istikameti ayarlaması amaçlanmıştır. • Tüm sesli ikazlara Trafik Kontrol Merkezi tarafından müdahale edilebilmektedir. Böylece, seslerin devreye alınması veya devre dışı bırakılması sağlanabilmektedir. 4- Uzaktan Kumandalı Geçiş Özürlü yayalar, geçit düğmesine gitmelerine gerek kalmadan, özel olarak tasarlanmış bir kumanda yardımıyla bulundukları yerden trafik lâmbasını kullanabilirler. Kumanda, özellikle tekerlekli sandalye kullanan özürlüler için faydalı olmaktadır. Kumanda sayesinde bedensel engelli yayaların, yerlerinden ayrılıp, tekrar geçide geri dönmelerine gerek kalmamaktadır. Özürlü yaya, bu sistemin monte edilmiş olduğu yol kavşağına yaklaşırken, cadde bilgileri ve yön bilgileri alıcı (kumanda) cihazına gönderilir. Bu bilgiler, kumanda cihazı üzerindeki hoparlörden işitebileceği gibi, bir kulaklık yardımıyla da bilgilere ulaşılabilir. Görme özürlü yaya, kavşağın bulunduğu köşeye gelip yaya geçidinde geçme pozisyonunu aldığında; radyo mesajı kendisine trafik lâmbalarının hangi durumda bulunduğunu söyler. Bununla birlikte, kendisi de kumanda cihazı üzerindeki düğme ile geçme talebinde bulunabilmektedir. Bu sistem; görme özürlü kişilerin günlük hayatlarının birçok alanında kullanılabildiği gibi, özgürce gezip dolaşmalarını da imkan tanımaktadır. 5- Özürlü yayaların tehlikelerden korunması ve karşıdan karşıya geçişte güvenliklerinin sağlanabilmesi amacıyla uygun yaya geçitlerinin belirlenerek yükseltilmesi planlanmıştır. Yaya geçidinin asfalt kotundan 2 cm yüksekte bulunması ve zemininin renkli olması, sürücülerin yaya geçidini uzaktan fark etmesini sağla yacaktır. Ayrıca asfalt yüzeyinden farklı olan çıkıntılı yüzey, görme özürlülerin konumlarını daha rahat hissetmelerini sağlayacağı gibi, farklı yüzey desenleri ile zengin estetik görünüşe sahiptir. Diğer bir önemli husus; görme özürlülerinin yaya geçit alanlarında düz ilerlemelerini sağlamak ve taşıt trafiğine girmelerini engellemek amacıyla, yükseltmenin gerçekleştirildiği eğimli kısıma asfalt uygulanmasıdır. 6-Yatay İşaretleme Yavaşlama bantları , hızlı gelen sürücüye darbe etkisiyle yavaşlaması yönünde ikazda bulunur, farklı renklerde olması nedeniyle de gözde bir kontrast oluşturarak erken görüş sağlar. Yol boyası üzerindeki cam kürecikler sayesinde, yavaşlama bantlarının gece görünürlülüğü maksimum seviyede olmaktadır. Yine aynı malzeme ile yol üzerine azami hız , yönlendirici oklar , daralan işaretler ve yavaşlamayı sağlayacak bilgiler yazılarak üst düzeyde koruma tedbirleri alınmaktadır. 7-Son Uyarı Asfaltı Sürtünmeyi arttırarak fren mesafesini azaltan “Tyregrip”, asfalt kaplama malzemesi ile ve farklı kontrast renk kullanılarak oluşturulan bir yüzeyle, kesin durması gereken sürücünün, hızının düşürülmesini sağlayan yol bölümüdür. 8- Koruma Korkulukları Görme özürlü kişilerin, farkında olmadan yaya geçidinden önce veya sonra yola inmelerini engellemek amacıyla, koruma korkulukları çekilerek tehlikeli bir şekilde yola inmeleri engellenmektedir. 9-Kılavuz Taşlar Görme özürlülerin, hastahane önündeki telefon kulubelerine ve bunların giriş kapılarına erişimlerinin sorunsuz bir şekilde sağlanması amacıyla, bu bölgelere kılavuz yol yüzeyi düzenlemesi yapılmıştır. DEĞERLENDİRME Okmeydanı SSK Eğitim veAraştırma Hastanesi önünde, özürlü ve trafik projesine göre, yeniden düzenlenen sinyalize kavşakta yapılan gözlemlerde şu hususlar ortaya çıkmıştır: •Bu tür kavşakların sadece özürlülerin hayatlarını kolaylaştırmakla kalmayıp, toplumun her kesiminin kullanabileceği emniyetli ve uygar bir çevrenin oluştuğu görülmüştür. •Özürlülerin hayatlarını kolaylaştırıcı bu tür düzenlemelerde, kendileriyle yapılan deneme çalışmalarında, sistemlerin anlatılıp birkaç defa uygulamalı geçişlerin yapılması neticesinde, özürlülerin, son derece kolay intibak sağladıkları ve özellikle görme özürlü yayaların, dışarıdan destek olmadan karşıdan karşıya geçtiği görülmüştür. •Direkt lokasyonlarında yapılan farklı uygulamalar neticesinde, araçların dur çizgisi önünde beklemeleri sağlanarak, yaya geçidi araç işgallerinin engellendiği görülmüş, bununla birlikte kurallara uymayan sürücüler için, kırmızı ışık ihlalini tespit eden sistemlerin kurulması planlanmıştır. •Yol düzenlemeleri ve yatay işaretlemelerde uygulanan farklı renk kontrastlarının, çevre ve araçların kirli, tozlu olmasından olumsuz etkilendiği görülmüştür.
-
Evinde dev bir solucan besliyor......
millet kafasını yemiş bu ne ya ıyggggggggggggggg
-
Daha Önce Böyle Bir Canlı Gördünüz mü?
Dünya'da yasanan ilginç olaylara bir yenisi daha mi ekleniyor! irak Körfezi'ni vuran bir canli görenleri korkutuyor. insana benzeyen bu canli ne? Halk yaratığın basinda Kur'an-i Kerim okuyor. irak'tan Türkiye'ye mal tasiyan Konyali bir Türk soförün çektiği görüntüler dünyada ilk kez bir yerel gazete tarafindan yayinlandi. Konya'da yayin yapan Yeni Meram gazetesi tarafindan yayinlanan görüntüler, izleyenleri hayretler içerisinde birakiyor. BU NASiL VATOZ? Bilim adamlarinin tanimlamakta zorluk çektiGi tür, aslinda Hypotremata ailesine ait bir vatoz. irak Körfezi’nde karaya vuran ve insana benzeyen canli türünü görüntüleyen Konyali soför, irak'ta körfeze yakin bir sahil kasabasinda çekitiGi görüntülerin kendisi için çok önemli olduGunu söylerken, "Herkes gibi bende görünce hayretler icerisinde kaldim. Telefonuma kaydettiGim bu görüntüleri, sanirim benden baskasi çekmedi. Yerel halk basinda Kur'an-i Kerim okuyup, dua ediyor. Gerçekten insana benziyordu' dedi. VATOZ NEDiR? KöpekbaliGi ailesindendir. Bütün dünya denizlerinde çok çesitli türleri yasar. 1 m.'yi asan boy ve 40-50 kilogram aGirlikta olanlarina rastlanir. Uzun geziler yapmadan 15-20 metreden 100-150 metreye varan derinlerde kumlara gömülü yatarak av bekler. Kabuklular ve küçük baliklarla beslenir. Bahar ve yaz aylarinda sahillere yaklasarak üreme yapar. Disileri, 10-30 yumurta verir. Eti lezzetlidir. Fakat az tutulur. KaraciGerinden A vitamini ve yaG üretilir. Ekonomik deGeri vardir.
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
Sağolasın Asim.......(hernekadar güllü sefmesemde aldım gitti) bak uyandıgında zorluk çekme diye yaptıgım domates çorbasından koydum kaşarlı severmisin ama bizim kediler sefiyo bende sefiyorum sende sefersin diye ekledim afiyet olsun.....
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
eneemmmmmmm bu ne Angel.......... bastı falla...hımmmm hayika görünüyorlar..... sana...ben hemen başlıyayım sevgili Godzi gelmeden ama çıksss olmas ya oda gelsin sevgili askerimiz Jönde gelsin..sevgili Rua, sercanım,asim radya,gloria,birce,aaa adminimizi unutmıyalım... hepinis,herkes hadi gelin......eline koluna saglık sevgili Angel bende seni neden sefiyom diyordum
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
Çok güsel sağolasın Asim.......ben o kalemi tutan ruhları,yazıya dökülen düşünceleri yani özgürlügü sevgiyi seviyorum.......Bana bakan gözlerdeki içtenligi,bana söylenen sözlerdeki dürüstlügü ,yalansızlıgı seviyorum ...aman herşeyi seviyorum işte Bizde seni öptük...........