Zıplanacak içerik

Yayamaz Kayımca

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Yayamaz Kayımca tarafından postalanan herşey

  1. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (BMNF), başta Sahraaltı Afrikası ve Güneydoğu Asya’da olmak üzere her dakika bir kadının hamilelik ya da doğum sırasında öldüğünü belirtti. HAMMAMET - BMNF’den Dr. Arletty Pinel, Tunus’ta düzenlenen ebelerin görevlerinin artırılmasına yönelik uluslararası toplantı dolayısıyla yaptığı açıklamada, her gün yüzlerce kadının öldüğünü, bu ölümlerin ‘doğal” karşılanamayacak denli kaygı verici olduğunu söyledi. Dr. Arletty Pinel, 2006’da kadınların tek başına doğum yapmasının tuhaf olduğunu belirterek, kadınların yüzde 25’inin hiçbir yardım almadan tek başına doğum yaptıklarını, yüzde 40’ınınsa nitelikli kişilerin yardımından yoksun olduklarını kaydetti. Dr. Vincent Fauveau de, yoksul ülkelerin çoğunda anne ölümlerinin çok yüksek olduğunu vurgulayarak, Sahraaltı Afrikası’nda 7 kadından birinin hamilelik ya da doğum sırasında sorun yaşayabildiğini ya da ölebildiğini, zengin ülkelerdeyse 3 bin-4 bin kadının bu risklerle karşı karşıya geldiğini vurguladı. Toplantı dolayısıyla BMNF, yayımladığı bildiride, nitelikli ebelerin yeterli sayıda olmayışı konusuna da değindi. Bildiride, en yoksul ülkelerin nitelikli ebelere “acil ihtiyaç” duyduğu vurgulandı. Toplantıya, anne ölümlerinin en fazla görüldüğü yaklaşık 20 ülkenin yetkilileri katılıyor. Toplantıda özellikle Sahraaltı Afrikası, Güneydoğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de ebelerin eğitimi ve görevlerinin artırılması konusunda bir strateji benimsenmesi amaçlanıyor.
  2. 35 yaş üstü her 5 kadından birinde görülen idrar kaçırmanın kadınlar tarafından 'saklanılan( ve 'utanılacak' bir sorun olarak görülüyor. Memorial Hastanesi Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kemal Sarıca, 35 yaş üstü her 5 kadından 1'inde görülen idrar kaçırmanın kadınlar tarafından saklanılan ve genelde utanılacak bir sorun olarak karşılarına çıktığını belirterek, bunun da doktora başvuruyu 9 yıl geciktirdiğini belirtti. Genel inanışın aksine idrar kaçırma probleminin sadece yaşlanma ile ortaya çıkan bir durum olmadığına işaret eden Sarıca, özellikle menopoz sonrası dönemde ve zor doğum yapmış kadınlarda görülen bu durumun bazen daha erken yaşlarda da ortaya çıkabildiğini söyledi. Sarıca, 35 yaş üstü her 5 kadından 1'inde az ya da çok, görülen idrar kaçırma probleminin kadın tarafından saklanan ve genellikle utanılacak bir sorun olarak karşılarına çıktığını kaydetti. Sarıca, kişinin sosyal yaşantısını etkileyen idrar kaçırmanın özellikle çalışan kadınlarda depresyona yol açtığını vurgulayarak, "Yapılan bir araştırmada, kadınların doktora başvurana kadar bu şikayetle ortalama 9 yıl geçirdikleri tespit edilmiştir. İnsan ömrünün uzaması ile bu sorun daha da büyümektedir" diye konuştu. Problemi olanların gece saatleri dışında bol bol sıvı tüketmesi, lifli besinler yemesi, kola, kahve, çikolata ve alkol tüketimini azaltması gerektiğini belirten Sarıca, idrar kaçırmanın derecesi ve hastanın sosyal yaş°°°°° olan etkisi göz önüne alınarak, fizik ve ilaç tedavisi ile cerrahi yöntem uygulandığını dile getirdi. Tedavide ilk basamağı mesane eğitiminin oluşturduğunu kaydeden Sarıca, bunun özellikle sıkışma tipi kaçırmalarda önemli olduğunu söyledi. Kemal Sarıca, ileri düzeyde idrar kaçırması olan ve fizik egzersizlerin yararlı olmadığı olgularda operasyona gerek duyulduğunu ifade etti. Sarıca, genellikle vajinal yoldan doğum yapmış kadınlarda görülen zorlanmayla idrar kaçırmanın tedavisinde, uygulanan yeni cerrahi teknikler sayesinde yüzde 90'a yakın başarı sağlandığını sözlerine ekledi.
  3. Burada iki kelime bulunmaktadır. Psiko ve sosyal keli­meleri birleştirilerek psikososyal denilmektedir. Psikoloji ruh bilimidir. Ruh sağlığıyla ilgili bilgiler psikoloji adı altında toplanmaktadır. Psikolojik sağlığa mental, ruhsal, moral ve ahlâk yönünde sağlık da denilmektedir.Burada bildirilen psikoya tek kelimeyle ruh sağlığı diyebiliriz. Ruh Sağlığı Nedir?: Ruh sağlığı şu öğelerden Oluş­maktadır: 1) İnsanın toplumla ahenkli-uyumlu İlişkiler kurabilme yetişinin-yeteneğinin-kabiliyetinin olmasıdır. 2) İnsanın kendi koşulları-şartlan içerisinde başarılı olabilmesidir. 3) İnsanın hayatin-yaşamanın türlü streslerine-sıkıntılarına tahammül gücü gösterebilmesidîr. 4) İnsanın sosyal çevreye iyi bir şekilde uyum gösterebilmesidir. 5) İnsanın zor ve güç durumlara düşse bile ümidini kaybetmemesidir, bu zorluklardan çıkabilmesi için kendinde moral, mücadele ve çalışma gücü bulabilmesidir. 6) İnsanın adeta gözlerinin içinin gülmesi ve yaşama sevinci duyabilmesidir 7) İnsanları sevmesi, sayması, insana değer vermesi, kendisinin de diğer insanlar tarafından aynı şekilde sevilip sayılmasını ve değer verilmesinin teminidir. Yani sosyal çevreye akıl, his ve heyecan bakımından iyi bir adaptasyon sağlamasıdır. 8) İnsanın doğru, dürüst, kendinin ve başkalarının haklarına saygılı, çalışkan, özverili ve tek kelimeyle olgun bir insanda olması gereken değerlere sahip olabilmesidir vd. Bu öğeler birleşerek bireyin ruh sağlığını oluşturmak­tadır. Bu değerler yok veya noksan İse kişi buna göre ruh sağlığı yönünden not alacaktır. Bu öğeler birbirinin aynısı yahut birbirine çok yakın gibi görünürlerse de tarifi daha iyi anlatabilmek için böylece maddelendirmek daha yararlı ol­maktadır. Aradaki farkları fark ederek bütünü kavramak esastır. Görüldüğü gibi ruh sağlığı ne kadar önemli olmakta­dır. Ruh sağlığına diğer bir şekilde akıl sağlığı da denilmek­tedir. Anlamı kuvvetlendirmek için akıl ve ruh sağlığı olarak da söylenmektedir. Akıl sağlığı başka, ruh sağlığı başka de­ğildir. İkisi de birbirinin içerisindedir. Bunun için artık akıl ve ruh sağlığı yerine sadece bunlardan birisi kullanılmaktadır.Bu da ruh sağlığıdır. Sosyal Saglık Nedir: İnsanın yaşadığı sosyal çevre­de sağlığını bozabilecek olumsuzluklarının olmamasıdır. Trafik kargaşası, çevre kirliliği, insanların eğitimsizliğinden, bilgisiz­liğinden ve görgüsüzlüğünden kaynaklanabilecek türlü sıkın­tılar, üzüntüler, yol, su, elektrik sorunları vd. bunlar arasın­dadır. Öyle ise sosyal sağlık bireyin yaşadığı sosyal çevrede bedensel ve ruhsal sağlığını bozmayacak şartları bulabilmesidir. Bu olmaz ise haliyle insanın yerine göre bedensel ve ruhsal sağlığı da tehlikeye girebileceği gibi hastalanabilir, sakatlanabilir hallere de düşebilir. Buna erken ölümleri de da­hil edebiliriz. Görüldüğü gibi sosyal sağlık da çok önemlidir. Bunun olabilmesi için devlet, toplumlar ve tüm insanlık ge­reken görevlerini yapabilmeli, bunun için özen göstermez­dirler. İşte psikososyal sağlık ruhsal ve sosyal sağlığın birlikte söylenmesidir. Çünkü bu iki öğe birbiriyle çok ilgilidir. Ruh sağlığı olmadan sosyal sağlık olmaz. Sosyal sağlık olmadan da ruh sağlığından söz edilemez. Bedensel sağlıkta buna eklenirse insanın bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığının bir bütün oluşturduğu daha iyi anlaşılabilir
  4. DEGİŞİK İFADE İLE RUH SAGLIGI... Mevsim geçişleri pek çok sorunu beraberinde getirir. Özellikle sonbaharın puslu ve karanlık günlerinde ruhsal sorunlar depreşir. Bu sorunların bazılarını basit yöntemlerle giderebileceğinizi unutmayın. Her şey sizin isteğinize ve gayretinize bağlı. Özgüven eksikliği Aynadaki görüntünüzü beğenmiyorsunuz. Yapmak zorunda olduğunuz bir sürü iş var, ama bunların üstesinden gelemeyeceğinizi düşünüyorsunuz. Çözüm: Bugüne kadar yaptığınız ve size gurur veren işleri hatırlayın. Tamam özgüveninizi kaybetmek üzeresiniz, ama bunun tam aksinin olduğunu düşünün, hatta biraz da rol yapın. Özgüven sahibi kişileri taklit etmeyi deneyin. Üşengeçlik Yapmak zorunda olduğunuz bir sürü iş var, ama siz oturup gözlerinizi boşluğa dikmişsiniz. İçinizden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Çözüm: Bir türlü yapamadığınız işlerin listesini çıkarın. Listedeki maddeleri bir bir yerine getirin. Listedeki üç madde tamamlanınca, çalışmaya ara verin, kendinizi ödüllendirin. Bundan sonra yeni bir hevesle işe sarılacaksınız. Panik Belki stres altındasınız. Belki bazı korku ve endişeleriniz var. Bu durumdayken bir tek söz bile paniğe kapılmanıza yeter. Çözüm: Paniğe kapıldığımız zaman doğru nefes alamayız. Bu da paniğin şiddetini artırır. Ağır ağır nefes alın ve yediye kadar saydıktan sonra nefesinizi yine ağır ağır verin. Bu sizi rahatlatır. Suçluluk duygusu Arkadaşınızın doğum gününü unuttunuz. Çocuklarınıza zaman ayıramadınız. Ya da belki bir toplantıda içkiyi fazla kaçırdığınız için zor durumda kaldınız. Çözüm: Hepimiz zaman zaman suçluluk duygusuna kapılırız. Fakat sürekli olarak kendinizi suçlu hissederseniz, çözüm bekleyen sorunlarınız olduğu anlaşılır. Geçmişinizle ilgili bir sorun bilinçaltında sizi rahatsız ediyor olabilir. Sorunu keşfettikten sonra gidermesi kolay. Sürekli geçmişi düşünmek, suçluluk duygusunu kamçılar. Geçmişi bir yana bırakıp geleceğe bakın. Hayattan neler beklediğinizi saptayın ve o hedeflere ulaşmak için mücadele edin.
  5. Yayamaz Kayımca şurada bir başlık gönderdi: Ruh Sağlığı
    Sağlık, bedensel, ruhsal ve toplumsal iyilik hali olarak tanımlanır. Bu çok genel tanımdır. Her belirti bir hastalık değildir, eger her belirtiyi bir hastalık olarak düşünecek olursak hiç kimsenin sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz. Ruh sağlığının tanımını yapmak daha güçtür. Ruh sağlığı, kişinin kendisi ve diğer insanlarla uyum ve denge içinde olmasıdır. Bu uyum kati kurallara bagli olmayip degiskenlik ve belli ölçülerde esneklik tasir. Hemen akla ruh sagligi yerinde olan bir kisi ne gibi özellikler tasir sorusu gelir. * Kisinin kendi kendisi ile uyumlu olmasi, nedeni belli olmayan ve uzun süren kuruntu, kaygi korku ve kuskulardan uzak olmasi, * Kisi yakin ve uzak çevre ile saglikli bir iliski ve iletisim kurabilmelidir. * Kisi yakin ve uzak çevre iliskileri disinda saygi duymali, sevebilmeli bunun karsiliginda saygi duyulan sevilen bir kisi olabilmelidir. * Kendine güvenmeli, yetenekleri, özellikleri, gruba göre arti ve eksileri ile kendini degerlendirebilmeli ve kabul etmelidir. * Toplumda bir yeri olmali, is yapmali, basarmali ve basarilari ile mutlu olmali, daha iyiye ulasmak için çaba göstermelidir * Gelecek için gerçekçi planlari olmali, bunlara ulasma çabasi içinde olmali eger bu amaçlara ulasamazsa yerine geçebilecek yeni planlar yapabilmelidir. * Karsilastigi engeller karsisinda yilmamali, bunlarla bas etme gücü olmalidir. * Bagimsiz karar verme ve uygulama yetisi olmalidir. * Içine bulundugu toplum ile uyum içinde olan inanç ve deger yargilarina sahip olmalidir. * Kisi her seyi zamaninda yapma becerisine sahip olmali, Eglenme, dinlenme sosyal aktivitelere katilma, kendini gelistirme için zaman ayirabilmelidir. Sigmund Freud ruh sagligini " Sevmek ve çalismak" olarak tanimlar. Gerçekten sevebilen, paylasabilen ve çalisan bir kisi ruh sagligini koruyor demektir. Belki de Goethe'nin yaptigi olgun insan tanimi ayni zamanda ruh sagligi yerinde olan birisinin tanimi olarak da kabul edilebilir. Çünkü "Olgun insan kendine gülebilen insandir." demektedir. Ayni sekilde "Ruh sagligini koruyabilen insan kendine gülebilen insandir." denebilir. Ruh sagligi içinde yasanilan kosullara göre degisebilir, bozulabilir veya kosullar düzelince düzene girebilir. Kisileri siyah-beyaz gibi ruh sagligi yönünden saglikli ve sagliksiz olarak degerlendirmek olasi degildir. Ruh sagliginin bozulmasi kisinin yakin çevresi ve is ortami, basarma düzeyi vb. faktörleri olumsuz yönde etkilediginden; ruh sagliginin bozulmasi fiziki hastaliklardan daha derin sorunlar yaratabilmektedir.
  6. Yazının doğuşunu araştıran bilim insanları, harflerin dilin oluştuğu belli coğrafyadaki doğa şekillerinin izdüşümü olarak yaratıldığını öne sürdü. Eski insanların ilk harfleri geliştirirken, etraflarındaki doğa şekillerinden etkilendikleri tezi, ilk bakışta oldukça normal ve insansı gelebilir. Ancak, söz konusu araştırma için insanlar veya çocuklar değil, robotlar kullanıldı. Robotların çevrelerini nasıl algıladıklarını inceleyen uzmanlar, robotların yürürken etraflarını farketmek için kullandığı nesne tanımlama teknolojilerini ele aldı. Robotlar, köşeleri üç çizginin kesişimi temelinde ‘Y’, duvarları ise ‘L’ olarak algılıyor. Araştırmayı yürüten California Institute of Technology nönoloğu Mark Changizi araştırmayı şöyle açıklıyor: “Robotların algısını incelerken, onların görüş açılarının bizim kullandığımız harflere benzediğini farkettim, örneğin, L, T, Y, K ve X gibi harflerin robotların görüş algısında yeri var. Bu algılar aslında doğanın birer izdüşümü olduğuna göre, insanlara da uygulanabilir.” 97 YAZI SİSTEMİ İNCELENDİ Changizi, Çince, Farsça, Latin ve 97 diğer yazı sistemindeki harf ve sembollerin insanların çevrelerinde algıladıkları şekillerin birer yansıması olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Tabii insanlar robotlardan daha güçlü görüş algısına sahipler.” EVRİM SÜRECİNDE ALGI YETİSİ GELİŞTİ Changizi, evrim sürecinin insanların doğadaki şekilleri görüş algılarını geliştirdiğini ve bir coğrafyadaki kültürün yüzey şekillerinin nasıl algılanacağını etkilediğini belirtiyor. Buna göre, bireysel algı kültürel değerlerle birleşince insan toplulukları arasında ortak semboller ortaya çıkıyor. Ortak semboller, ortak fiziki coğrafya ile bunu algılayan kişilerin anladığı bir şekiller bütünü olarak gelişiyor. Yeni kuşakların kattıkları da buna ekleniyor. L VE V TEMEL BİÇİMLER ‘L’ şeklinin ‘V’ şekline dönüşebileceğini dile getiren Changizi, temel üç şekli baz alarak 36 türev şeklin geliştirilebileceğini vurguluyor. Bu şekillerin tümü de doğadaki fiziksel şekillere denk düşüyor. Bu teze göre, yazı için kullanılan semboller, insan gözünün kolay tanıması için hep algıladığı doğa şekillerinin birer izdüşümü.
  7. Türkiye'de 266 Önemli Doğa Alanı bulunuyor. Antalya ve Konya bu alanlar açısından en zengin illerimiz. Önemli Doğa Alanları'nın yalnızca %19'u koruma altında. Bugüne kadar Türkiye'de tanımlanmış 266 Önemli Doğa Alanı bulunmaktadır. Bu alanlar toplam 14 milyon 894 bin 169 hektarlık bir alanı kaplamakla birlikte (Türkiye yaklaşık yüzölçümünün yüzde 19'unu) bunun yaklaşık yüzde 80'inin henüz hiçbir koruma statüsü yoktur ve korunan alanlar da etkili bir şekilde yönetilmemektedir. Tüm Önemli Doğa Alanları’nın zaman içerisinde uygun bir koruma statüsüne kavuşturulması ve Avrupa Birliği'nin Kuşları Koruma Yönetmeliği (79/409/EEC)ve Habitatları ve Türleri Koruma Yönetmeliği (92/43/EEC)kapsamında Türkiye’nin de katılması gereken Natura 2000 doğal alanlar ağına dahil edilmesi gerekmektedir. Önemli Doğa Alanları, içinde insan yaşamayan mutlak koruma alanları olarak görülmemelidir. Bir alana bulunduğu yer ve koşullar değerlendirilerek en uygun koruma statüsü verilmelidir. Önemli Doğa Alanları genellikle sıradışı coğrafi güzellikleri ve geleneksel yaşam biçimlerinin son örneklerini de barındırmaktadır. Bu nedenle tüm koruma ve gelişme projeleri bölgenin kendi doğal ve kültürel özellikleri dikkate alınarak orada yaşayan insanlarla birlikte şekillendirimelidir. Önemli Doğa Alanları için koruma amaçlı ve katılımcı yönetim planları uygulanmalı ve doğal yapılarına zarar vermesi muhtemel kalkınma projeleri yeniden değerlendirilmelidir. Hakkari'deki Yüksekova, hiçbir koruma statüsü olmayan çok sayıdaki Önemli Doğa Alanı'ndan biri. Foto: Fatih Pınar / ATLAS Buradaki harita, Türkiye'deki Önemli Doğa Alanları'nın nihai listesini içermemektedir. Türkiye canlıları ve yaşam ortamları ile ilgili çalışmalar arttıkça, haritaya yeni alanlar eklenmesi söz konusu olacaktır. Alan sınırları çizilirken 30x30 metre çözünürlükteki LANDSAT uydu fotoğrafları kullanılmıştır. Bu çalışma YeşilAtlas için Doğa Derneği Coğrafi Bilgi Sistemleri Birimi tarafından yapılmıştır ve zaman içinde diğer ilgili kuruluşlarla işbirliği içinde geliştirilecektir. Açıklamalar verilirken bazı Önemli Doğa Alanları kırmızı ile gösterilmiştir. Bu alanlarda yeryüzünde başka hiçbir noktada yaşamayan ve bu alan içinde de nesli tehlike altında olan bir ya da daha çok canlı türü bulunmaktadır. Son derece özel konumları gereği bu alanlar “Sıfır Yok Oluş Alanları” olarak tanımlanmaktadır – AZE (Alliance for Zero Extinction) Sites. Bu çalışmada Türkiye’deki “Sıfır Yok Oluş Alanları”nı belirlemek için bitki, balık, kelebek, memeli, sürüngen, amfibi türleriyle ilgili verilerin büyük kısmı bir araya getirilmiştir. Haritada aynı zamanda tam olarak hangi bölümlerinde ne tür koruma çalışmalarının yapılması gerektiği henüz tam olarak ortaya konmamış “Ekocoğrafyaların” da sınırları sunulmaktadır. Türkiye’deki 5 Ekocoğrafya, içerdikleri geniş ve el değmemiş doğal alanlar, zengin yaban hayatı, nadir ve endemik canlı çeşitliliği ve çok sayıda canlının geçiş yolları üzerinde olmaları nedeniyle, yeryüzünün en özel doğa parçalarından biridir. Bu alanlar bir bütün olarak Önemli Doğa Alanı kriterlerini sağlasa da, sınırları çok geniş olduğundan, söz konusu bölgenin sıkı yöntemlerle korunması olanaksızdır. Tüm bölge sürdürülebilirlik esaslarına göre kullanılmalı, ayrıca ayrıntılı çalışmalar yapılarak, içinde yer alan çekirdek koruma zonları belirlenmelidir. Türkiye’de Önemli Doğa Alanları’nın Tarihçesi Türkiye'nin uluslararası öneme sahip "Önemli Doğa Alanları" ve sınırları 1980'lerin sonlarından bu yana araştırılmaktadır. İlk olarak 1989 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) ve BirdLife International (o zamanlar ICBP) Türkiye'nin ilk Önemli Kuş Alanları kitabını yayımlamıştır. Bu çalışmayı nesli dünya ölçeğinde tehlike altında olan denizkaplumbağaları (DHKD/WWF-Türkiye) ve Akdeniz fokunun (SAD-AFAG) yaşadığı alanlarla ilgili envanterler izlemiştir. Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları envanteri 1997'de DHKD, 2003'te ise Doğa Derneği tarafından revize edilmiştir. Türkiye'nin Önemli Kelebek Alanları'nı içeren bir envanter, yine 2003 yılında InsectLife International tarafından hazırlanmıştır. Aynı yıl içinde ayrıca WWF-Türkiye tarafından Türkiye'nin Önemli Bitki Alanları ve denizkaplumbağası alanları güncellemesi yayımlanmıştır. Türkiye'nin Önemli Doğa Alanlarıyla ilgili bölgesel çalışmalar da bulunmaktadır. Bugüne kadar ayrıntılı bir şekilde araştırılan bölgeler, İstanbul ilini, Konya Kapalı Havzası'nı ve Güneydoğu Anadolu'yu kapsamaktadır. Buradaki harita hazırlanırken, yukarıda belirtilen ana envanterlerin tümü kullanılmıştır. Ayrıca Türkiye canlıları ile ilgili pek çok uzman, ilk defa bu çalışmada kullanılmak üzere veri sunmuştur. Haritanın yapılması için dünyada sadece Türkiye üzerindeki tek bir noktada yaşayan ve orada da nesli tehlike altında olan bitki, balık, kelebek, memeli, sürüngen, amfibi türleriyle ilgili tüm veriler bir araya getirilmiştir – “Sıfır Yok Oluş Alanları”. Öte yandan, kızböcekleri için uluslararası öneme sahip alanlar da haritaya işlenmiştir.
  8. Önemli Doğa Alanları (Key Biodiversity Areas), Conservation International, BirdLife International ve PlantLife tarafından geliştirilen bilimsel kriterlere göre uluslararası öneme sahip olduğu kanıtlanmış alanlardır. Alanların Türkiye’de belirlenmesi ile ilgili bilimsel çalışmalar İngiliz Kraliyet Kuşları Koruma Derneği'nin (Royal Society for the Protection of Birds) desteğiyle BirdLife International ve Doğa Derneği tarafından sürdürülmektedir. Alanlar iki ana kriter kullanılarak belirlenmektedir. Ana kriter 1: Hassaslık (Vulnerability) Nesli tehlike altına düşmüş türlerin önemli popülasyonlarını barındıran alanlardır. Nesli tehlike altında olan canlıların pek çoğu olağan koşullar altında geniş bir alana yayılma eğilimi gösterse de, bugün insan baskısı nedeniyle birbirinden kopuk ve çoğunlukla kendisini çevreleyen alanlardan kolayca ayrılabilen coğarafyalarda sıkışıp kalmışlardır. Örneğin, Toy (Otis tarda) adlı kuş türü elli yıl öncesine kadar Türkiye’deki hemen tüm bozkır ve tarım alanında yaygın olarak üremekteyken, bugün yalnızca 20-30 alanda kalmıştır. Buralar genellikle Anadolu’daki son geniş bozkır alanlarını veya avcılık baskısının nispeten az olduğu geleneksel tarım alanlarını içermektedir. Önemli Doğa Alanı kriterleri, nesli tehlike altındaki türler hakkındaki bilgileri kullanarak “hassas” coğrafyaları belirler. Ana kriter 2: Benzersizlik (Irreplaceability) Yeryüzündeki bazı alanlar insan baskısı olmasa da kendilerini çevreleyen geniş coğrafyadan farklı özellikler taşır ve bu fark coğu zaman belirgin doğal sınırlarla kendini gösterir. Örneğin, Tuz Gölü, Orta Anadolu bozkırlarının ortasında daha ilk bakışta farklı bir oluşum olarak göze çarpar. Biyocoğrafik olarak küçük bir iç deniz özelliği taşıyan Tuz Gölü, dünyanın başka hiçbir yerinde yaşamayan pek çok bitki ve hayvan türünün tek yaşam alanıdır. Turnaların (Grus grus), flamingoların (Phoenicopterus ruber) ve sakarca kazlarının (Anser albifrons) dünya nüfusunun önemli bir kısmı yılın belli dönemlerinde bu gölün etrafında yaşamaktadır ve Tuz Gölü yok olduğu takdirde gidebilecekleri ikinci bir coğrafya daha yoktur. Önemli Doğa Alanı kriterleri, Tuz Gölü gibi benzersiz coğrafyaları tanımlayabilmek için üç ayrı ketegoriye giren canlı topluluklarıyla ilgili verileri değerlendirir: Dar yayılışlı türler; tek bir biyoma endemik türler; ve yoğunlaşan türler. Bu kriterler, bugüne kadar dünyanın pek çok yerinde Önemli Kuş Alanları’nın belirlenmesi için kullanılmıştır. Son yıllarda aynı yaklaşım bitkiler başta olmak üzere pek çok başka canlı için de kullanılmaya ve Önemli Doğa Alanları bir bütün olarak ele alınmaya başlamıştır. Bu çalışmaların ilk aşaması olarak tüm dünya genelinde “Sıfır Yok Oluş Alanları” belirlenmeye başlamıştır – AZE (Alliance for Zero Extinction) Sites. “Sıfır Yok Oluş Alanları” yeryüzünde başka hiçbir noktada yaşamayan ve burada da IUCN’in kırmızı liste kriterlerine göre nesli CR veya EN kategorilerinde tehlike altında olan bir ya da daha çok canlı türünü içermektedir. Özetle bu alanlar, birinci ve ikinci ana kriteri aynı anda sağlayan Önemli Doğa Alanları’dır – hem çok hassas, hem de benzersiz alanlar. Tuz Gölü, Türkiyede'ki "Sıfır Yok Oluş Alanlarından" biri. Foto: Hakan Öge / ATLAS Önemli Doğa Alanları, yalnızca yerinde koruma çalışmalarının yararlı olabileceği türler ve yaşam ortamları için belirlenmektedir. Bazı tür veya yaşam ortamlarını koruma alanları içinde korumak (in situ koruma) anlamlı değildir – örneğin yaygın dağılışlı memeli türleri veya kesintisiz dağılış gösteren geniş orman alanları. Bu özelliklere sahip doğal alanlar veya türler Önemli Doğa Alanı kriterlerini sağlamamaktadır ve etkili bir şekilde korunmaları için alan koruma dışındaki yöntemler devreye sokulmalıdır – örneğin sürdürülebilir ormancılık çalışmaları veya doğa dostu yapılaşma gibi.
  9. Dünyada yaklaşık üç bin sivrisinek türü olduğu bilinmektedir. Bunların çoğu insana saldırmaz. Zaten aksi olsaydı dünyanın her yerinde bulunabilen bu yaratıklar ormanda, dağda, insan bulunmayan yerlerde yaşamlarını idame ettiremezlerdi. İnsanların kanlarını emerek yaşayan sivrisinek türlerinin yalnız dişileri kan emer. Dişiler de insanların kanlarını kendi yumurtalarını üretebilmek için protein sağlayabilmek amacıyla emerler. Birçok cinste dişi sivrisinekler en azından ilk yumurtalarını kana ihtiyaç duymadan üretebilirler, fakat sonraki yumurtaları için kana ihtiyaçları vardır. Bulabildikleri her canlının kanını emerler, hatta deniz yüzeyine gelen balıklar bile ellerinden kurtulamaz. Erkekler çiçek özleri ile beslenirler. Yumurta üretme gibi bir dertleri olmadığından insanları sokmazlar. Dişi sivrisinekler avlarının yerlerini duyargaları ve üç çift bacaklarındaki alıcılarla bulurlar. Alıcılar ile nem, ter ve ısı özelliklerini saptarlar. Sivrisineğin duyargaları bir santigradın binde biri kadar sıcaklık değişimlerini algılayabilecek kadar hassastır. Dişi sivrisinekler insanın nefes verirken çıkardığı karbondioksit bulutu içinde, ileri geri hareketler yaparak bu bilgileri değerlendirirler, avın yararlı olacağına karar verirlerse eyleme geçerler. Bazılarının 'sivrisinek bana dokunmaz' demelerinin esas nedeni ter ve nefes kokularının, sivrisinek için cazip ve özendirici olmamasıdır. Sivrisinek sanıldığı gibi içi delik ve sivri uçlu bir boruyu deriye sokarak kanı emmez. Sivrisinekte ağzın altındaki kesede iki tüp, iki de neşter olarak kullandığı testere ağızlı bıçak vardır. Önce bıçaklarla deride delik açar, sonra tüplerden biri ile tükürüklerini bu deliğin içine akıtır. Bu tükürük insan kanının pıhtılaşmasını önler, böylece ikinci tüpü sokarak, sıvı kanı size fark ettirmeden kolayca emer. Eğer bir dakika içinde hala fark etmediyseniz, deposu kanınızla dolu olarak, kafayı bulmuş şekilde derinizden ayrılır. Sivrisinekleri tahrik eden şey nefesinizdeki karbondioksit oranı ile derinizdeki ısı ve nem oranı olduğundan, özellikle geceleri sivrisinek hücumlarını geçiştirebilmek için, çok sık nefes alışverişi gerektirecek fiziksel hareketler yapmamanız, teninizi serin ve kuru tutmanız gerektiğini unutmayın.
  10. Sineklerin her türü kışın ortadan kaybolur. Havaların ısınmasıyla birlikte de aniden ortaya çıkıverirler. Yazın karasinekler gece gündüz evlerimizin baş köşesinde dolanırlarken sivrisinekler gündüzleri ortada görünmezler. Acaba mesai saatlerinin dışında ne yaparlar? Sinekler, böcekler uyurlar mı? Sinekler ısıya çok hassastırlar. Güneş bir bulutun arkasına girdiğinde oluşan sıcaklık değişikliğinden bile etkilenirler. Kış günlerinde bazı bölgelerde sıfırın bile çok altına inen sıcaklıklar onların, özellikle gelişmiş olanlarının yaşama şanslarını yok eder. Larva veya yumurta halindekiler ise yaşamaya devam ederler. Bahar aylarında gelişmiş birer karasinek olarak yaşantımıza katılırlar. Yani evinizde gördüğünüz sinekler geçen senekiler değillerdir, onların çocuklarıdırlar. İnsanların olduğu yerlerde yaşayan sivrisinekler çoğunlukla gece faaliyet gösterirler. Çoğu alacakaranlık saatlerinde, sabaha karşı ve akşamüstü daha aktiftirler. Aktif oldukları bu süre bir veya en çok iki saati geçmez. Öyleyse sivrisinekler aktif olmadıkları, günün en azından 22 saatlik bölümünde ne yapıyorlar? Kuvvetli ışık, havadaki nem oranının düşük olması ve rüzgar, sivrisineklerin işe çıkmalarına mani olan en önemli faktörlerdir. Boş vakitlerinde çoğunluğu, bitkiler, otlar, çimenler ve ağaçlar üzerinde dinlenirler. Renkleri ve boyutlarından dolayı onları oralarda fark etmek kolay değildir. Bazıları ise evlerin odalarında loş köşelerde kalırlar. Sineklerin, böceklerin uyuyup uyumadıkları ise uyumak fiilinin tanımına bağlıdır. Zaten uykunun gizemi de tam çözülmüş değildir. Hareketsiz kalıp, dış ortamdan bağlantıyı koparmayı uyku olarak nitelendirirsek böcekler de uyur, balıklar da. Fakat bu arada beyinlerinde neler oluştuğunu kimse bilmiyor. Memeli hayvanların, örneğin kedilerin, köpeklerin, ineklerin uykuları ve bu sırada beyinde oluşan elektriksel dalgalar konusunda ciddi araştırmalar yapılmıştır. Onların da bizim gibi uyudukları hatta rüya bile gördükleri kesin olarak biliniyor. Ancak bir karasineğin veya örümceğin beynine elektrik kabloları bağlayıp bir molekül boyutundaki beyinlerinde neler olup bittiğini araştırmak hala pratikte pek mümkün değil.
  11. En küçük at turu yaklaşık 75 cm’ dir. Bu at turu fallabelladir. * Bir arı kendinden 300 kat ağır nesneleri kaldırabilir. * Eskiden mamutların dişlerinin uzunluğu 4 metreyi geçiyormuş. * Bir ağaçkakan gagasını ağaca bir saniyede kaç defa vuruyor dersiniz? * Bir ağaçkakan gagasını ağaca 20-22 kez vurabilir. * Sekreter kuşu adıyla anılan bir kuş vardır doğada. Bu kusun bacakları o kadar narin ve incedir ki kus birden bir şeyden korkarsa bacakları kırılabilir. * Yeni doğmuş bir mavi balina ortalama 1800 kilodur. * O küçük balarılarının bize biraz bal yapabilmek için çektiği zahmeti biliyor musunuz? Bir kaşık bal yapabilmek için çiçeklere 4000 kere gidip geliyorlar. * Yeni doğan bir kanguru o kadar küçüktür ki. Yaklaşık yüzük parmağımız kadar. * Genelde hepimizin beyazlığına , güzelliğine bayıldığımız kuğular aslında göründükleri kadar uslu değiller. Bir kanat darbesiyle bir insanin kolunu kırabilirler. * Balıklar ve sürüngenler diş döllenme yaparlar. Dış döllenme de mesela bir balık bir defa da binlerce hatta milyonlarca yumurta bırakabilirler. Yalnız cevre şartları yüzünden bunlardan o kadar azı hayata gözlerini açabilir ki . Mesela morina adıyla bilinen bir balık bir kerede 4-4.5 milyon yumurta bırakır . Yaklaşık 3-4 tanesi yumurtadan çıkıp suyla tanışır. * Aslan günde ortalama 19 saat uyur . * İlk hayvanat bahçesi bundan binlerce yıl önce Çin’de acildi. * Dünyanın en gurultulu kuşu “Ağlayan turna kuşudur”. Bağrışlarını kilometrelerce öteden duyabilirsiniz. * Denizatını erkeğinin doğum yaptığını biliyor muydunuz? * Hiç düşündünüz mu neden ağaçlar meyve oluşturuyor. Sadece bizim için mi acaba? Evet bu da var ama asil amaçları yavruları olan tohumlarını korumak. * Deniz hıyarı tehlikede olduğunu hissettiği anda beyaz ve yapışkan bir madde salgılar . * Hem yararlı hem de zararlı kelebeklerin olduğunu biliyor musunuz? * Güve zararlı ipek böceği ise yararlı kelebektir
  12. Hayvanların şaşırtan özellikleri İnsanoğlu, aklıyla hayvanlardan üstün kabul edilirken, hayvanlar da akıllara durgunluk verecek kabiliyetleriyle insanları şaşırtıyor. Atlar, bir ay kadar ayakta durabilirken, bir köstebek, bir saat içinde, 45 metre uzunluğunda bir tünel kazabiliyor. Bölgesel Çevre Merkezi'nin (REC) hayvanlarla ilgili birtakım ilginç bilgilere de yer verdiği internet sitesi www.rec.org.tr'den yaptığı derlemeye göre, bir filin hortumunda 50 bin adet kas bulunuyor. Fil, bununla bir ağaç kütüğünü kaldırabilirken, yere düşmüş bezelye tanesini de alabiliyor. Kutup ayılarının daha az enerji harcayarak, vücut ısılarını korumak için geliştirdikleri yöntem oldukça ilginç. Buzulların sevimli hayvanları, arka ayaklarını ön ayaklarının izine basarak yürüyorlar. Dünyanın en hızlı koşan hayvanı leopar, ''benim'' diyen atletlere taş çıkarıyor. Leoparların hızı, saatte 100 kilometreyi buluyor. Atlar, bir ay boyunca ayakta durabiliyor. Köstebekler ise bir saatte 45 metre uzunluğunda bir tünel kazabiliyor. Gündüzleri görme engelli olan yarasalar, zifiri karanlıkta 0.6 milimetre çapında bir teli ayırt edebiliyor. Susuzluğa dayanıklı olmalarıyla bilinen develerin ise bir rakibi var. Fareler, develerden daha uzun süre susuz kalabiliyor. KUŞLAR Sinek kuşlarının kalbi, dakikada 615 kez çarpıyor. İnsanların kalbinin, dakikada 60-80 kez çarptığı göz önüne alınırsa bu kuşlar oldukça heyecanlı görünüyor. Kargaların, ortalama yaşam süresi 120 yıl. Buna göre, kargalar dile gelse, tarihçilerin danışmanları hazırdı. Dünyada en derine dalabilen kuş türü, imparator penguenler. Yiyecek aradıkları sırada, 255 metre derine dalabilen penguenler, yaklaşık 18 dakika nefessiz kalabiliyorlar. Erkek penguenler, feministlerce ödüle layık görülecek türdenler. Zira onlar, kuluçkaya yattıkları 4 ay boyunca ağızlarına bir şey koymuyorlar. Yine penguenlerin, biz insanların esprilerine konu olan, sarkaç biçimindeki yürüyüşlerinin de bir nedeni var.Penguenler, her adımın sonunda bir sonraki adım için enerji depolayarak, enerji tasarrufunda bulunuyorlar. BÖCEKLER Dünya halter şampiyonları, karıncaların yanında boynu bükük kalıyor. Kendi ağırlığının 50 katı ağırlığı kaldırabilen karıncalar, minik bedenlerinden hiç de beklenmeyen performans gösteriyorlar. Akrepler, radyasyona karşı oldukça direnç gösteriyor. İnsan vücudunun radyasyona direnci 600 rads dolayında iken akreplerinki, 150 bin rads'a kadar çıkabiliyor. Çöl akrebinin ayaklarındaysa kuma konan bir kelebeğin oluşturduğu titreşimleri bile hissedebilen algılayıcılar yer alıyor. Büyüklükleri karıncalar kadar olan termitler, toprak üzerinde yüksekliği 8 metreyi bulan yuvalar yaparak, mühendislik yeteneklerini konuşturuyorlar. EN HIZLI BALIK ORKİNOS En hızlı yüzen balık ise orkinos. Yetişkin bir orkinos, saatte yaklaşık 90 kilometre hız yapabiliyor. Su altında en fazla 1 saat kalabilen balinalar, normalde 90 metreye dalabilirlerken, korktuklarında 360 metre derine inebiliyorlar. En fazla sayıda yumurta bırakan balık ise okyanus güneş balığı. Bu balıklar, bir seferde 30 milyon kadar yumurta bırakabiliyorlar.
  13. En büyük hayvanünyadaki en büyük havan mavi balinadır.Yetişkinlerin boyu 34 metreye, kilosu 190 tona ulaşır. • Uçan memeli:Uçabilen tek memeli hayvan yarasadır.En büyük yarasa uçan tilkidir.Kanatlarının uzunluğu 183cm'dir • En hızlı:Bütün memeliler arasında en hızlısı çitalardır.Hızları saatte 115km'ye kadar ulaşabilir. • En zehirlieniz kobrası dünyanın en zehirli yılandır.Zehiri normal bir yılanınkinden yüz kat daha güçlüdür.
  14. Dünyanın en büyük timsahı 6 metre boyunda, ağırlığı ise 1 tondan fazla. - Sıçan, deveden daha uzun bir süre susuz kalabilir. - Erkek güve, dişi güvenin kokusunu 14 km’den alabilir. - Bazı böcekler kafaları kopmasına rağmen 1 sene yaşayabilir. - Zürafa kulaklarını diliyle temizler. - Çikolata köpekleri öldürebilir. Gerçek çikolata köpeklerin kalbini ve sinir sitemini olumsuz şekilde etkiler. - Yarasalar bir mağaradan dışarı çıkarken hep sola döner. - Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir. - İngiltere’deki bütün kuğular, kraliyet ailesine aittir. - Baykuş mavi rengini görebilen tek kuştur. - Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur. - Dünyanın bir numaralı domuz üreticisi ve tüketicisi Çinlilerdir. - Timsahlar dillerini dışarı çıkaramazlar. - Hamam böcekleri yaklaşık olarak 250 milyon yıldır yaşadıkları halde, hiçbir değişime uğramamışlardır. - Kediler ültrason seslerini duyarlar. - Zürafa 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptir. - Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel ilişkide bulunur. - Dünyanın en hızlı hayvanı Leopar’dır. Hızı saate 100 km.’ye ulaşır. - Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıçtır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır. - İyi bakılan ve erken yaşlarda kısırlaştırılmış bir tavşan 8 ila 12 sene yaşar. - Kediler 100 değişik ses, köpekler ise 10 ses çıkartabilir. - Son 4 bin sene içerisinde herhangi yeni hayvan evcilleştirilmemiştir. - Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir. - Kedilerin her bir kulağında 32 adale vardır. - Bir inek hayatı boyunca yaklaşık 200 bin bardak süt üretir. - Her sene Amerika’daki hayvan bakım yerleri 30 bin kedi ve köpeği uyutma mecburiyetinde kalmaktadır. - Hastalanmayan tek hayvan köpekbalığıdır. - Atların, insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır. - Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir. - Sığırların dört tane midesi vardır. - Penguen yüzebilen ama uçamayan tek kuştur. - Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir, çünkü insan ölümüne en fazla sebep olan hayvandır. - Tüm dünyadaki kedi ve köpekler yılda 11 milyar dolarlık mama tüketmektedir. - İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür. - Kedi ve köpekler insanlar gibi ya sağ ellerini çok kullanırlar ya da sol. - Bir ıstakoz, ancak yedi senede, yarım kilo alabilir. - Salyangozların 25 bin civarında dişi vardır. - Mavi yunusların kalbi dakikada sadece dokuz kere çarpar. - Köpekbalıklarının kansere karşı bağışıklığı vardır. - Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır. - Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir. - Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar. - Kediler şeker tadını ayırt edemezler. - Amerika’da 58 milyondan fazla köpek vardır.
  15. Tavşanlar yediklerini iki kere sindirirler. Tavşanların basit birer mideleri, fakat büyük bir çekumları ve apendiksleri vardır. Güvercinin kemiklerinin ağırlığı, tüylerinden daha hafiftir. Geceleri, yunus balıkları, hemen su yüzeyinin altında uyurlar. Bu sürede sık sık hava almak için yüzeye çıkarlar. Bir tavuğun tüm yaşamı boyunca ürettiği artık, 100-watt'lık bir ampülü 5 saat boyunca çalıştırabilecek yeterlilikte enerji üretebilir. Tüm yaşam süresinde, ortalama bir işçi arı bir çay kaşığının 1/12'si kadar bal yapabilir. Filler sıçramayan tek memeli grubunu teşkil eder. Fillerin işitebildiği seslerin frekansı 1 ile 20000 hertz aralığında değişir. Memelilerin kanı kırmızı, böceklerin kanı sarıdır. Bir erkek İmparator pengueni, yumurtalarını muhafaza etmek uğruna, 60 gün veya daha uzun süre Antartika'nın soğuğuna dayanır. Bir salyangoz üç sene boyunca uyuyabilir. En hızlı hareket eden salyangoz 0.0313 mph'lik hıza sahiptir.
  16. Fareler Kusamaz. -Zürafalar yüzemez. -Yılanlar duyamaz. -Karıncalar uyuyamaz. -Kirpiler suda batmaz. -Kutup ayıları solaktır. -Sineklerin 5 tane gözü vardır. -Zürafanın ses telleri yoktur. -Yunuslar bir gözlü açık uyurlar. -Develerin 3 tane kaşı vardır. -Bir sineğin hızı saatte 8 km.dir. -Zürafanın dili 35 cm. kadardır. -Istakozların kanı mavi renktedir. -Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar. -Fil zıplayamayan tek memelidir. -Sığırların 4 tane midesi vardır. -Kangurular geri-geri yürüyemezler. -Kediler şeker tadını ayırt edemezler. -Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler. -Fare, bir deveden bile daha uzun süre susuz kalabilir. -Timsahlar dilini dışarı çıkaramazlar. -Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir. -Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur. -2600 kadar kurbağa cinsi var. -Yetişkin bir ayı at kadar hızlı koşabilir. -Sadece domuzlar güneşten yanabilir. -Deniz kobrası dünyanın en zehirli yılanıdır. -Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir. -Hayvanların en büyüğü mavi balinadır. (uzunluğu 33 m., ağırlığı 190 t.) -Sadece dişi sivrisinekler ısırır. -Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür. -Deve deniz suyu içebileceği gibi bir defada 250 litre su da içebilir. -Bir insanın su ve yemek olmadan yaşayabildiği en uzun süre 18 gündür. -Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir. Çekirgenin kulağı dizindedir.
  17. * Tavuklar yilda ortalama 227 kez yumurtlar. * En kucuk at turu yaklasik 75 cm' dir. Bu at turu fallabelladir. * Bir ari kendinden 300 kat agir nesneleri kaldirabilir. * Eskiden mamutlarin dislerinin uzunlugu 4 metreyi geciyormus. * Bir agackakan gagasini agaca bir saniyede kac defa vuruyor dersiniz? * Bir agackakan gagasini agaca 20-22 kez vurabilir. * Sekreter kusu adiyla anilan bir kus vardir dogada. Bu kusun bacaklari o kadar narin ve incedir ki kus birden bir seyden korkarsa bacaklari kirilabilir. * Yeni dogmus bir mavi balina ortalama 1800 kilodur. * O kucuk balarilarinin bize biraz bal yapabilmek icin cektigi zahmeti biliyor musunuz? Bir kasik bal yapabilmek icin ciceklere 4000 kere gidip geliyorlar. * Yeni dogan bir kanguru o kadar kucuktur ki. Yaklasik yuzuk parmagimiz kadar. * Genelde hepimizin beyazligina , guzelligine bayildigimiz kugular aslinda gorundukleri kadar uslu degiller. Bir kanat darbesiyle bir insanin kolunu kirabilirler. * Baliklar ve surungenler dis dollenme yaparlar. Dis dollenme de mesela bir balikbir defa da binlerce hatta milyonlarca yumurta birakabilirler. Yalniz cevre sartlari yuzunden bunlardan o kadar azi hayata gozlerini acabilir ki . Mesela morina adiyla bilinen bir balik bir kerede 4-4.5 milyon yumurta birakir . Yaklasik 3-4 tanesi yumurtadan cikip suyla tanisir. * Aslan gunde ortalama 19 saat uyur . * Ilk hayvanat bahcesi bundan binlerce yil once Cin'de acildi. * Insanin tek tel saci 85-90 gr agirligi kopmadan tasir. * Kanimizin vucudumuzu dolasmasi yalnizca 22-23 saniye suruyor. * Dunyanin en gurultulu kusu "Aglayan turna kusudur". Bagrislarini kilometrelerce oteden duyabilirsiniz. * Denizatini erkeginin dogum yaptigini biliyor muydunuz? * Hic dusundunuz mu neden agaclar meyve olusturuyor. Sadece bizim icin mi acaba? Evet bu da var ama asil amaclari yavrulari olan tohumlarini korumak. * Deniz hiyari tehlikede oldugunu hissettigi anda beyaz ve yapiskan bir madde salgilar . * Hem yararli hem de zararli kelebeklerin oldugunu biliyor musunuz? * Guve zararli ipek bocegi ise yararli kelebektir .
  18. 15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan , öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez.Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma, ve korunma hakları vardır. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üretme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır.Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır..
  19. veled-ul iblis...... hımmm valla diledigin şeye ayak uydurabilirsin....ama kesinlikle bana ayak uyduramıyacagın kesin hoşbuldum
  20. ne bilim yaa basen takılıyorum öle boslukta asılı kalıyorum bekliyorum biri gelip dokunsunda buyu bosulsun diye… anayasada yeri yohk ama hem duygusalım hemde kadınları seviyorum kötu bişimi bu? nerde durması gerektigni bilmeyenlerdenim ben bırak sabaha kadar yazayım sana kafiye olsun diye bişiler yasmak fikri canımı sıkıyor aglarsan sonbahar olur sonrası hic.. butun ısıklar soner sonra karanlıktan korkarım hem ben yatak altındaki canavarlardan gidersen kapıyı acık bırak ısık gelsin..sen gelene kadar sen gelince yine kapat.. basen nedensis yagmur yagmasmı? yani suna inanıyorum tanrı benim daha cohk acı cekmem icin onu benim karsıma cıkardı cunku ben o olmadan oncede onsuzdum..yalnızdım… ne gerek vardıki ona… ama o hayatıma girdi..ve sonra gitti..sormadı bile fikrimi.. tanrıda sormadı…sadece al sana bir acı parcası hayatının sonuna kadar bunu taşı dedi..tasıyorum.. baska hicbir anlamı yohk bunun.. keske dag basında coban olsaydım cennetin kapısını calıcak kadar cohk yaklastım cennete..ve onun icierde olmadıgın ogrenicen bu dunyaya geri geldim.. serseri bir kayıp ruhum ben..tum bunların bir anlamı olması gerekimyor… ben sadece olması gerekeni yasıyorum yaralarının ustunu kapatabilirsin bende öyle yaptım cogu zaman yaralar kapanmaz..sadece onlarla yasamayı ogrenirsin.. aşık oldugun insan bir hastane odasında senin kollarını arasında seni gozlerini icine bakarken öluyorsa…ve onsus bir hayatın anlamı olmadıgına inanıyorsan..soylermisin bana…hangi yaratık bu yarayı sarabilir….? isyan etsen kfuretsen başkaldırsan dinden cıksan lanet etsen intihar etsen neye yarar soylesene..işte simdi altı yıl sonra hala hayattayım..hicbir anlamı yohk… altı yılda ne asklar yasadım ne kadınlar oldu neler yaptım tuhaf..boş..anlamsıs.. yasdıgım butun şiirleri kadınlar onlar icin yasdıgmı sandı oysa ben hicbiri icin yasmadıgımın rahatlıyla hala yazabiliyorum dedin ya insan ister istemes gelecegiyle ilgili planlar yapar daha 21 yasındaydım ve butun hayatımı onunla planlamısken o ghitti… o gunden beri hicbirsey soylendigi kadar anlamlı gelmiyor… neyse…
  21. Selam umarım birbirimize ayak uydurabiliriz...Enazından bunu saygıyla sürdürebiliriz....Herkese kolay gelsin.....
  22. BOŞUNA Sen yoksun......... Boşuna yağıyor yağmur... Birlikte ıslanmayacağız ki..... Boşuna bu nehir...... Çırpınıp pırpırlanması..... Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki... Uzar uzar gider.. Boşuna yorulur yollar.. Birlikte yürüyemiyeceğizki.. Özlemlerde ayrılıklar da boşuna Öyle uzaklardayız.. Birlikte ağlayamayacağız ki Seviyorum seni boşuna.. Boşuna yaşıyorum Yaşamı Bölüşemiyeceğiz ki ... Aziz NESİN
  23. AŞK ÜZRE Sevişirken yılan bile dokunmaz Tapınmakta aşktan saygın olamaz Sevda üzre yıldırım olsa çarpmaz İstiyorsan uzak kalmak ölümden Hep aşk üzre olmalısın a caanım Ki ölüm de sevişirken kıyamaz
  24. ARKADAŞIM BADEM AĞACI Sen ağaçların aptalı Ben insanların Seni kandırır havalar Beni sevdalar Bir ılıman hava esmeye görsün Düşünmeden gelecek karakış.. Açarsın çiçeklerini .. Bense hayra yorarım gördüğüm düşü... Bir güler yüz bir tatlı söz.. Açarım yüreğimi hemen Yemişe durmadan çarpar seni karayel Beni karasevda Hemde bilerek kandırıldığımızı Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza Koo desinler bize şaşkın Sonu gelmesede hiç bir aşkın Açalım yinede çiçeklerimizi Senden yanayım arkadaşım Havanı bulunca aç çiçeklerini Nasıl açıyorsam yüreğimi Belki bu kez kış olmaz Bakarsın sevdan düş olmaz Nasıl vermişsem kendimi son sevdama Vur kendini sen de bu güzel havaya

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.