sacma

Bak rua arkadaşım. Tartışırken Kuran'dan ayet te okurum, Schopenhoru'dan da aforizma da yumurtlarım. Fikir dünyama ikisi de dahildir; ve fikir de inanç ta insanın benliğidir. Allah'ın emrine itiraz edilemeyeciğini bildiğin için, Kuran'ı devre dışı bırakmak istiyorsun. Bu tipik bir sekülerist mantık. Yani ben müslümanım ama, Allah'tan bahsetmeyelim. Çünkü o zaman duvara tosluyorum. İki.. F.Gülen gibi irtacıcya can kurban. Sizin tanımlamanıza göre ben de İrtica'cıyım. Ama irtica ve gericilik gibi kavramlar için Doğu-Batı dergisinin 1998 özel sayısına bakabilirsiniz. Bak bakalım, söylem kullanarak nasıl olmayan bir şeyi yaratmış oluyorsunuz. "Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse, evet ben bir gericiyim." - Cemil meriç

Arkadaşım, eğer bir ataistle muhatap olacaksan, felsefeyi iyi bileceksin. Çünkü onlar, kendi filozof peygamberlerinden beslenirler. Esasında, ben kendisinin önünde bir engel olmayan her müslümana felsefe bilmeyi bu zamanda farz görüyorum. Çünkü zamanımızda türlü saiklerle saldırı çoktur, özelde islam'a. Hele modern ve ileri zamanların yaşandığının iddia edildiği bu ahir zaman'da. Bunu yedi yıl önce gördüm. Kuran'dan bahsedildiği zaman, bırakın ateistini, 'ben müslümanım' diyenin bile rahatsızlandığını gözlemledim. Üstelik, o moda deyimle, bu konuda ağır bir mahalle baskısı da var; kendim bile Allah'ın yüce adını bir çok hal ve durumda anamaz oldum. Hasılı, bu keşfedişten bu yana, elimden kitap düşmez. Bununla beraber, Allah'ın hidayet vermediğine kimse hidayet veremez. Ama konuşmasını da, yumruk sıkmasını da bilmen her zaman senin için yararlıdır.

F.Gülen cemaatinden olmadığım gibi, hiç kimsenin cemaatinden değilim. Sade müslümanım. Ama, F.gülen, belki bir yüzyıl sonra, hepimiz toprak olduktan sonra, ismi yaşayacak. Ülkeye, Türk kültürüne yaptığı hizmetleri yazacak tarih. Siz burada çene çalarken, onun tilmizleri dünyanın dört bir yanında Türkiye denen bir ülkeden geldiklerini söylüyor ve dünyaya Türkçe öğretiyor. ... Ramazan'da baskı ve şiddeti kabül etmiyorum. Bununla beraber "din nasihattır." -hadis-. Allah'ın emir ve yasaklamalarını güzel lisanla hatırlatmak her zaman doğru bir davranıştır. Çünkü bu da bir Allah'ın yazılı emridir: "iyiliği emir, kötülükten men etme." Ayrıca başka bir ayet şöyle buyurur mealen: “Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah, azizdir, hakimdir." -“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır."

Sırf şu son yazılanları gördüğüm için bu foruma üye oldum. Kışkırtıcı görüşe kışkırdım açıkçası. Askerlik kurumu önemli bir kurum. Biz Türkler'de asker milletiz el hak. Bazı soysuzlar dışında bu güzel gerçek şeref madalyası gibi göğüste taşınır. O halde şunu düşünebilir miyiz: Mete Han zamanından beri -ki sanırım MÖ 250 civarlarıdır bu tarih- düzenimizi askerileştirmişidir tastamam. Büyük güç olarak ortaya çıkmamız, en azından daha öncelerine götürelemiyor yazılı tarih bakımından. ama mesele bu değil. Mesele biz Türkler'in 2250 yıldır asker olması gerçeği. Üstelik bunun için üniformaya gerek yok. Her Türk asker doğar. Demek ki devletler dahi gelip geçici, ama bu millet ve onun asker niteliği bakidir. Demek ki, bu zamanda resmi ideolojiye yaslanıp, askeri milletinden kopartanlar, milletin karşısına dikenler, tarih bilmemektedirler. Demek ki, tarihi saptırmak peşindedirler. Demek ki, asker-millet farklılaştırması ile milletine ters düşmekte, ve askerlik kurumunu da ters düşürtmekte bir mevzu bahis görmemektedirler. Demek ki onların korktukları bu millet, hem bağrından asker çıkartıp Muhammed Ocağı'na bayram seyranlarla göndermek gibi hasletlere sahipken, onların seçtikleri temsilciler, devlete düşman olarak gösterilmekte hiç bir arsızlanma gösterilmemektedir. Ve demek ki, her Türk'ün üniformalı yada üniformasız asker olması gerçeği, üniformalılar lehine bozuma uğratılmaya çalışılmaktadır. Demek ki, görüşler geçici, bizim erliğimiz, erkekliğimiz bakidir. Demek ki biz Türk milleti'yiz. Nokta. İkincisi.. Türkiye'nin temel sorunu: Aydın. Yani kendini dev aynasından gören bir köksüz, *****. Yani, küçümsediği toplumunun çok gerisinde kalmış, halen 19. yy kafasına sahip bir geri. Aydın olmanın sanki zorunlu koşulu: sol gelenekten gelme. Yani köy enstütüleri, yani halkevleri, yani Chp. Ve onların iflah olmaz jargonları, ********. Türkiye'de gerçek aydın olmak isteyen varsa, aydın sınıfını tekmelesin. Edward Said, Batılı aydın sınıfını tekmelemiştir ve gökteki yerini almıştır. Daha yığınla gerçek aydın, en önce kurulu aydın sınıfını tekmeleyerek işe başlamıştır. Ve kendilerini aydın denen küçük sürüden kocaman bir parantzele ayırmıştır. Nokta.