
Freyja tarafından postalanan herşey
-
Hayao Miyazaki'den
Howl's Moving Castle - Howl'un Yürüyen Şatosu The Promise of the World
-
Hayao Miyazaki'den
Nausicaa of the Valley of Wind Now we are Free
-
Hayao Miyazaki'den
Laputa - The Castle in the Sky Can't Take it in
-
Hayao Miyazaki'den
Princess Mononoke - Prenses Mononoke Colors-Utadea Hikaru
-
Hayao Miyazaki'den
Spirited Away - Ruhların Kaçısı
-
Animasyonlar
Bunu arıyordum Ra-dya, ne güzel tamamlıyorsun beni Tengeriin Boşig, ben de severim Atlantis'i çok güzellll
-
Animasyonlar
Brother Bear - Ayı Kardeş When You Believe
-
Animasyonlar
Anastasia At the Beginning - Donna Lewis, Richard Marx
-
Animasyonlar
Pocahontas-Colors of the Wind (multi language)
-
Animasyonlar
Lion King-Hakuna Matata
-
Animasyonlar
Tarzan- You'll be in my Hearth - Phil Collins
-
Animasyonlar
Happy Feet - Neşeli Ayaklar
-
Yaralı Kalbim..
Mehmet Güreli-Kimse Bilmez
-
Mitoloji ve Aşk
EROS VE PYSCHE Eros aşk tanrısıdır, aşkı ve cinselliği temsil eder. Güzellik tanrıçası Aphrodite ile savaş tanrısı Ares’in oğludur. Çok güzel bir tanrıdır. Hem de öyle böyle güzellik değildir onun güzelliği, tarifini yapanlar onun için“ölümsüz tanrıların en güzeli” derler. Bir o kadar da acımasız, tehlikeli, vicdansız ve uslanmazdır. Sırtında kanatları elinde iki tip oku ve yayı vardır. Eğer attığı ok kumru tüylerinden yapılmışsa o kişiler mutlu olur çünkü o okun hedefi aşktır. Baykuş tüyünden yapılan ok ise hedeflediği kişiyi mutsuz eder, çünkü artık bu kişiler asla aşık olamazlar… Eğer etrafa birden bir çiçek kokusu dağılmışsa, Eros’un oradan geçtiğini anlamayan kalmaz çünkü onun geçtiği yerler her zaman mis gibi çiçek kokar. Pysche, Miletos kralının üç güzel kızından en güzel olanıdır. Güzelliği dillere destandır. İnsanlar onu Aphrodite’ten bile güzel diye anlatır, güzelliğini onun güzelliğinden bile üstün tutarlar. Sonunda bir gün bu sözler Aphrodite’in kulağına kadar gider ve bu duydukları onu çok öfkelendirir. Bir insan ile bir tanrıçanın böylesine kıyaslanması görülmüş bir şey değildir. Bir an önce bu kıza haddini bildirmek gerekir diye düşünür ve ceza olarak Psyche’nin dünyanın en çirkin erkeğiyle evlenmesini uygun bulur. Bunu yerine getirmek Eros’un görevidir ve Eros, Psyche’yi bulmak üzere yola çıkar. Öte yandan Pysche’ nin her iki ablası da evlenmiş ama o hala evlenmemiştir. Üstelik de tüm güzelliğine rağmen o zamana kadar tek bir talibi bile çıkmamıştır. Buna bir çare arayan kızın anne ve babası Didyma’da bir kâhini ziyaret ederler. Kâhin onlardan, kızlarını Mykale Dağı’na çıkarmalarını ister. Gece bir yılanın oraya geleceğini ve kızlarını oradan alacağını söyler. Bu bir tanrı emridir. Tanrıların emirlerine karşı çıkılamayacağını bilen anne ve baba istemeyerek de olsa bu emri yerine getirirler. Eros geldiğinde Psyche, Mykale Dağı’nda tek başına oturmakta ve onun için gelecek olan yılanı beklemektedir. Kızı gören Eros, oklarını ona doğru yöneltir fakat ne kadar güzel olduğunu fark edince kendisine verilmiş olan görevi yerine getirmekten vazgeçer çünkü ona aşık olur. Alıp sarayına götürmek ister ama bu yaptığının da yanlış olduğunu bilir. Çünkü Psyche, Tanrıça Aphrodite tarafından cezalandırılmış bir insandır ve cezasını çekmek zorundadır. Onu kaçırmaya karar veren Eros, annesinin bunu fark etmemesi için bir hortum ortaya çıkarır ve hortumun yarattığı hengâmeden yararlanarak kızı sarayına götürür. Pysche o gece derin bir uykuya dalar. Ertesi sabah kalktığında kendini şahane bir sarayda, görünmez hizmetçiler tarafından bütün istekleri yerine getirilir bulur. Eros, her gece el ayak çekilince onun yanına gelir, gecelerini onunla birlikte geçirir ve gün ağarmadan kızın yanından ayrılır. Pysche istediğinde Eros’un yüzüne dokunabilir ama yüzünden başka hiçbir yerine dokunamaz ve onu asla göremez çünkü onu görmesi demek veya kanatlarının olduğunu fark etmesi demek, onun bir tanrı olduğunu anlaması demektir ve bu onların sonu olur. Zaten de Pysche, Eros’un izin verdiği kadarıyla ona dokunmayı yeterli bulmaktadır ayrıca bu dokunuşları sırasında fark etmiştir ki sevdiği kişi kehanetteki gibi bir canavar da değildir. Onların mutlulukları böyle çok uzun bir süre devam eder. Bir gün Pycshe, Eros’a ailesini çok özlediğini ve onları görmek istediğini söyler. Eros bunda bir sakınca görmez ve ona ailesini ziyaret etmesi için izin verir. Ailesi Psyche’yi görünceye kadar onun bir canavarla evli olduğunu ve çok mutsuz olduğunu sanmaktadırlar. Fakat Pysche onlara bunun doğru olmadığını anlatır. Kocasını hiç görmemiş olmasına rağmen onun bir canavar değil de bir insan olduğunu ve onunla çok mutlu olduğunu söyler. Ablaları nedense onun bu mutluluğunu çekemezler ve Psyche’nin kocasının bir canavar olduğu konusundaki düşüncelerinde ısrar ederler. Israr ettikleri gibi Psyche’nin de buna inanması için ellerinden geleni yaparlar. Eğer o bir canavar değilse neden Physche onu görememektedir? Bunu anlamasının tek bir yolu vardır o da onu görmesidir. Tüm bunlar sonunda Pysche’yi şüpheye düşürür, ablaları nihayet başarılı olmuşlardır. Ne olursa olsun o gece Pysche sevdiği adamı görmeye karar verir ve bunun için bir plan yapar. Eros her zamanki gibi gecenin ilerleyen saatlerinde saraya gelir, Pysche o gece biraz farklıdır, heyecanlıdır, Eros bunu fark eder ama bir anlam veremez. İlerleyen saatlerde Pysche’nin yapacaklarından habersiz uykuya dalar. Onun uyuduğunu fark eden Pysche, odada sakladığı gaz lambasını gizlice çıkarır ve yakar. Ortalık aydınlanır ve Pysche sevdiği kişinin aşk tanrısı Eros olduğunu görür, o kadar şaşırır ve heyecanlanır ki elindeki gaz lambasını hareket ettirdiğini fark etmez ve lambadan bir yağ damlası Eros’un vücuduna doğru düşer. Eros uyanır ve olanları fark eder, fark etmesiyle de oradan uzaklaşması bir olur. Pysche ondan sonraki her gece sevgilisinin gelmesi için bekleyip durur ama bu bekleyişler nafiledir. Çünkü Eros bir daha da geri gelmez. Aşkından deliye dönen kız, çareyi Aphrodite’e yalvarmakta bulur. Aphrodite, oğlunun göğsündeki yanıktan şüphelenmiştir şüphelenmesine ama Pysche olanları anlatıncaya kadar, gerçekleri anlayamamıştır. Öğrendiği şeyler onu deliye çevirir. Pysche’den nefret etmesi için artık bir sebebi daha vardır. Ondan intikam almaya karar verir. Pysche’nin içine “can sıkıntısı” ve “hüzün” duygularını yerleştirir. Daha sonra önüne buğday, afyon, susam ve arpa tohumlarından oluşan dağ gibi bir yığın sürer ve onları birbirlerinden ayırmasını ister. Pysche Aphrodite’in dediklerini yerine getirmek üzere günlerce uğraşır, en sonunda karıncalar kızın haline acırlar ve ona yardım ederler. Tüm tohumlar birbirinden ayrılır fakat Aphrodite, kızın bunu başardığını görünce ona daha da zor bir görev verir. Pysche, Cehennem Nehrine gidecek ve oradan bir kova su alacaktır. Bunu yerine getirmek mümkün değildir ama bu defa da Pysche’ye bir kartal yardım eder. Bunu da başarınca, Aphrodite kıza yeni görevi için bir kutu verir ve cehennemdeki bir tanrıçanın bu kutuyu güzelliklerle doldurduktan sonra kendisine geri getirmesini ister. Pysche bu görevi de başarır. Bu sefer artık Aphrodite’in kendisini affedeceğini ve sevgilisine kavuşturacağını düşünen Pysche, ona daha güzel görünebilmek için güzellikle dolu kutuyu açar ve kutudan etrafa güzellik yerine bir koku dağılır. Kokuyu içine çeken Pysche anında derin bir uykuya dalar. Eros’a gelince, o da annesinin öfkesinden payına düşeni alır. İki sevgilinin bir araya gelmesini engellemek isteyen Aphrodite, oğlunu bir odaya kapatır. Eros uzunca bir süre bu odada kapalı kalır. Sonunda bir yolunu bulup, odadan kaçar ve sevgilisinin yanına varır. Onun sonsuz bir uykuya daldığını fark eden Eros, kızın gözlerindeki uykuyu siler ve uyanmasını sağlar. Bir araya gelen sevgililer, bir daha da asla ayrılmazlar çünkü Aphrodite sonunda onların birbirlerini ne kadar sevdiklerini anlar. İkisinin de bu sevgi uğruna gösterdiği fedakârlık ve gayretler çoktandır yüreğini yumuşatmaya başlamıştır da zaten. İki sevgili Aphrodite’in de onları affetmesiyle ölümsüzlerin arasına kabul edilir ve sonsuza kadar mutlu olurlar. Bilgi: Psyche, Yunanca'da "ruh" anlamına gelmektedir ve ruh bilimi demek olan "psikoloji" kelimesininin (Psche + logos) kökenini oluşturmaktadır.
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ve şu kadar zaman aldı 2 deneme! Kazandığım puan 95 Puan!
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ve şu kadar zaman aldı 2 deneme! Kazandığım puan 95 Puan!
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Kelime Karıştırma Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 100 Puan!
-
Mitoloji ve Aşk
Sizin yazdıklarınız da çok hoşmuş ama sizin blogunuzda, Sayın Tengeriin_Boşig, Biz mitoloji sayfasına yazıyoruz, ayrıca siz de ekleyin buraya güzel çalışmalarınızı, çok seviniriz
-
Mitoloji ve Aşk
PERSEPHONE VE HADES Zeus ve Demeter’in kızları olan Persephone’nin asıl ismi Kore (güzel kız-genç bakire)’dir. Persephone ismi ona ölüler diyarının tanrısı Hades tarafından verilmiştir. Persephone ile Orkeanos’un kızları, kırlarda çiçek toplarlarken, Persephone bir nergis görür. Nergisi koparmak için kızların yanından uzaklaşır. O sırada Hades de yeryüzüne çıkmış ve Persephone’ yi görmüştür. Persephone’ nin güzelliğinden çok etkilenen Hades, kızı bileğinden tutarak, simsiyah atların çektiği arabasına atar ve onu ölüler diyarına kaçırır. O sırada Persephone o kadar ağlar, o kadar ağlar ki sesi, annesi Demeter’ in kulaklarına kadar gider. Kızının kaçırıldığını duyan Demeter, onu bulabilmek için dokuz gün boyunca her yeri dolaşır, bu sürede ne ambrosia¹ yer ne de nektar içer. Onun bu çabaları Eos² ile Hesperos’un³ da gözünden kaçmaz. Demeter için ellerinden geleni yaparlar ama Persephone hala ortalıklarda yoktur. En sonunda Demeter, Güneş tanrısı Helios’un yanına gider ve ondan kızının Hades tarafından kaçırıldığını öğrenir. Demeter kızının ölüler diyarından olduğunu ve onun artık bir ölü olduğunu öğrendiğinde yüreğine saplanan korkunç acıyla Olympos’tan aşağı iner, kılık değiştirerek halkın arasına karışır. Umutsuzca dolaşarak Eleusis’ e kadar gelir. Tıpkı yaşlı bir kadın gibidir ve bir duvarın dibine yerleşip, oturur. Kuyudan su çekmeye gelen kral Keleos’ un kızları yaşlı kadını görür, alıp evlerine götürür. Demeter artık, Keleos’ un küçük oğlu Demephoon’ un dadılığını yapmaktadır. Demeter, Demephoon’ u kendi çocuğu gibi benimser ve onu ölümsüz yapabilmek için gizlice geceleri ambrosia ise sıvayıp, yanmakta olan ateşe doğru tutar. Bir gece kralın karısı Mataneira bu olaya tanık olur, dehşete düşer. O kadar korkar ki, çığlık atarak odaya girer. Demeter, çok sinirlenir çünkü onun tek amacı çocuğu ölümsüzlüğe kavuşturmaktır. Aniden değişen görüntüsüyle, etraf ışıklara saçılır, evin her tarafı güzelliklere boğulur. Onun bir tanrıça olduğu artık apaçık ortadadır. Onları affedebilmesinin tek bir yolu vardır. O da şehirde onun için bir tapınak kurmaları… Ertesi gün şehirliler vakit kaybetmeden, tapınağı kurmaya başlarlar. Tapınak tamamlandığında Demeter, Olympos’u büsbütün terk eder ve günlerini kızının hasretiyle dolu bir şekilde bu tapınakta geçirmeye başlar. Demeter, tarım ve bereketin tanrıçasıdır. Ne var ki tapınakta geçirdiği bu süreler zarfında hayata küsmüş ve görevlerini yerine getirmemiştir. Korkunç bir kıtlık her yeri sarar, topraklar ürün vermez olur, Bütün insan soyu açlıkla karşı karşıya kalır. Sonunda Zeus, duruma el koyması gerektiğini düşünerek tanrıları, Demeter’e gönderir ama Demeter, buna hiç aldırış etmez, kızını görmeden hiçbir şey yapmamaya kararlıdır. Artık Zeus’un yapabileceği tek bir şey kalmıştır. O da kardeşi Hades’i ikna etmek… Zeus’un haberci tanrısı Hermes, bu kararın üzerine yeraltı şehrine doğru yol alır. Hades’i, Persephone ile yan yana oturur bulur. Ona Zeus’un kararını açıklar. Persephone de annesini çok özlediğinden olacak, iyice süzülmüştür, Hermes’ in sözlerini duyunca sevinçle ayağa fırlar ve Hades’ e gitmek istediğini söyler. Hades, Zeus’un emirlerini yerine getirmek gerektiğini bilir. Persephone’ nin daha fazla üzülmesine de gönlü razı olmamaktadır. Yalnız bir şartı vardır, Persephone gidecek ama mutlaka yeniden geri dönecektir. Bu şartı kabul edilir. Bunun üzerine, kendisini unutmaması ve yeniden geri dönmesi için Hades, Persephone’ ye bir nar tanesi yedirir. Persephone çok mutlu olur, sonunda annesine kavuşabilecektir, Hermes, altından arabasının dizginlerini tuttuğu gibi hızla Demeter’ in tapınağına doğru yol alır. Anne ile kızın kavuşması olağanüstüdür. Bir anda toprak yeşillere bürünür, her yerde rengârenk çiçekler açar. Nihayet kasabalara, köylere, şehirlere bahar gelmiştir. Ne var ki Demeter’ in mutluluğu fazla sürmeyecektir. Nar tanesini duyunca, kızının yine oraya gideceğini, Hades’e döneceğini anlar. Bu sefer Zeus, başka bir habercisi olan, tanrıların en yaşlısı aynı zamanda öz annesi Rhea’yı, Demeter’e gönderir ve onunla bir anlaşma yapar. Anlaşmaya göre Persephone gidecek ama yine geri gelecektir. Yılın üçte birini ölüler ülkesinde, üçte ikisini de Demeter’ in yanında geçirecektir. Demeter bunu kabul eder ama kızının her gidişi onun için her defasında yeni bir ızdırap olur, sonsuz bir acıya dönüşür. Öyle ki Persephone ölüler diyarına indiğinde, onun ölümüne üzülen Demeter, topraktan elini ayağını çeker, toprak çoraklaşır, ağaçlar kurur, çiçekler solar ve kış mevsimi geri gelir. Persephone’ nin ayakları yeniden çoraklaşmış toprağa değdiğinde ise her yer çiçeklere bürünür, yeşillere doyar, baharlar gelir ama tıpkı annesi Demeter gibi Persephone de hep bilir, sonunda soğuk ölüm yine kendisini beklemektedir. Persephone’nin her ölümü kışı, her doğuşu da yazı geri getirecektir. ________________________________ ¹ Yunan mitolojisine göre kimi zaman Tanrıların yiyeceği, kimi zaman içeceği ve genel olarak "sonsuz hayat" veren balımsı bir madde olarak tasvir edilir, Ölümsüzlük, gençlik ve mutluluk sağlar. Nektarla içildiğinde tadının daha da güzelleştiği söylenir. ² Eos, şafak tanrıçasıdır. Her sabah denizden Lampos ve Faeton adlı atların çektiği arabasıyla göğe yükselir ve doğunun kapısını Güneş’e açar. Habeşistan kralı Memnon’un, Eos’un oğlu olduğu söylenir. ³ Hesperos, Atlas’ın oğludur. Bir gün yıldızları seyretmek için dağa gider, o sırada bir fırtına kopar ve Hesperos kaybolur. İyiliksever bir genç olduğundan tanrılar onun kaybolmasına razı olmaz ve onu bir akşam yıldızına çevirirler. Hesperos, günümüzde hala insanlara yol göstermekte ve iyilik yapmaya devam etmektedir.
-
Mitoloji ve Aşk
NARKISSOS VE ECHO Zeus’un çapkınlığının dillere destan olduğunu bilmeyen yoktur. Özellikle karısı Hera, Zeus’u bu özelliğinden dolayı her an takip altında tutar ve Zeus’la birlikte olan tüm kadınları, insan olsun, tanrıça olsun fark etmez, cezalandırmak için her yolu denerdi. Zeus da ondan geri kalmaz, çapkınlıklarını Hera’dan gizlemek ve beraber olduğu kadınları onun gazabından korumak için gerekli tüm önlemleri alırdı. İşte Zeus, yine bir çapkınlığı sırasında, Hera’ya yakalanmamak için güzeller güzeli bir su perisi olan Echo’yu kendisine gözcülük etmek üzere görevlendirir. Bir süre sonra Hera’nın yaklaştığını fark eden Echo, Zeus’u korumak ve bir an önce saklanmasını sağlamak için Hera’nın dikkatini başka yöne çeker. Fakat Hera bu hileyi anlar ve Echo’yu sonsuza kadar lanetler. Onun laneti artık hiçbir zaman, ilk defa söze başlayamayacak ve duyduğu cümlelerin sadece son kısımlarını tekrar edecek olmasıdır. O günden sonra, karşısındakiler ne söylerse söylesin, duyduklarının sadece sonunu tekrar eden ve asla kendi cümlelerini kuramayan Echo, kimsenin istemediği, sevmediği bir su perisi haline gelir. Artık kimse onun yanında konuşmak istemez ve ona yaklaşmaz. Buna dayanamayan Echo, çareyi insanlardan kaçmakta bulur ve kendini dağlara vurur. Narkissos, ırmaklar tanrısı Cephissus ile peri Liriope’nin oğludur ve doğduğunda kâhinler tarafından, bu dünyalar güzeli çocuğun ancak kendisini görmez ise yaşayabileceği söylenir. Kehanetten çok etkilenen anne ve baba, oğullarını uzun bir yaşamı olması için Mimas Dağı’na gönderir. Narkissos artık orada sakin ve özgür bir hayat yaşamaktadır. Ta ki Echo’yla karşılaşıncaya kadar… Bir gün Echo, ormanda dolaşırken bu güzeller güzeli delikanlıyı fark eder ve ona anında tutuluverir. Hiçbir şeyin farkında olmayan Narkissos, ormanın derinliklerinde ilerlerken, Echo da onu gözden kaçırmamak için gizlice ve dikkatlice takip eder. Onunla bir kelime konuşabilmek için yanıp tutuşur ama Hera’nın verdiği ceza buna engeldir, bu nedenle aşkının yanına yaklaşmaktan, onu da diğer insanlar gibi kendinden uzaklaştırmaktan çok korkar. Ama korkunun ecele hiçbir faydası yoktur… Bir gün, Narkissos takip edildiğinin farkına varır ve seslenir: - Merhaba - Merhaba!! diye tekrarlar, onun sözlerini Echo - Kim var orada? diye sorar Narkissos. - Orada! der Echo, umutsuzca - Her kimsen buraya, yanıma gel… - Gel!! Narkissos, bu duruma çok sinirlenir, kendisiyle alay edildiğini sanır ve oradan hızla uzaklaşır. Buna tarif edilemeyecek kadar çok üzülen Echo ise kırgın, üzgün ve umutsuz bir halde dağlardaki mağaralara saklanır. Aşkıyla yanıp tutuşan, hasta olup yataklara düşen Echo, sonunda içinden şu sözleri geçirir; “Dilerim sen de benim gibi sever ve sevdiğine kavuşamazsın” Echo’nun üzüntüsü günlerce sürer, bu aşk onu eritir, bitirir ve sonunda bir kayaya dönüşür. Echo’dan geriye artık sadece bu kaya ve sonsuza dek söylenenleri tekrar etmeye devam edecek sesi kalır. O günden sonra ne zaman birileri kayalara doğru seslense, kayalar da o sesi tekrarlar durur. Narkissos’un, Echo’ya çektirdiği acıyı gören ilahi adaletin ve intikamın tanrıçası Nemesis, bunu Narkissos’un yanına bırakmamaya karar verir. Ona gereken cezayı vermek için sabırla bekler ve sonunda o gün gelir. “Başkalarını sevmeyen, madem kendini sevsin”der, Nemesis… Narkissos, bir gün ormanda avlanırken bir nehir fark eder. Çok susamış olduğundan nehre doğru eğilir ve eğilir eğilmez de suyun üzerindeki kendi aksini görür. Ne ona aşık oluberir. Artık Narkissos, ne yer, ne de içer. Bütün zamanını sadece bu nehrin kıyısında, suya yansıyan yüzüne bakabilmek için geçirir. O da Echo gibi günden güne erir. Kendini seyrede seyrede ömrünü tüketir, hislerini kaybeder, hissisleşir ve sonunda bir gün oracıkta, o ırmağın kıyısında hayata gözlerini yumar. Bedeni bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, etrafına güzel kokular yayan, mis kokulu bir NERGİS çiçeğidir. … "Narkissos öldüğünde çiçekler, kuşlar, ağaçlar ve diğer hayvanlar ağlamaya başlar. Bir de bakarlar ki nehir de ağlıyor. sorarlar nehire: - Sen neden ağlıyorsun? Nehrin cevabı kısadır: -Narkissos, bana bakarken, ben de onun gözlerinden kendimi izlerdim." (Burası Oscar Wilde’dan alıntıdır.) Bilgi: Aynı zamanda Narkissos, günümüzde kullanılan narkoz kelimesinin kökü olan nark kelimesinde türemiş olup hissiz anlamına gelmektedir. Sanılanın aksine bu kişiler aslında kendilerini hiç sevmemektedirler. Öz benliklerinden nefret etmekte ve tüm çabalamalarını bu nefret edilen zayıf öz benliği bastırmak sevgiye ve güce ulaşmak için kullanmaktadırlar.
-
Mitoloji ve Aşk
teşekkür ederim Yine beklerim, devamı gelecek Ve Sevgili Rad-ya, Ellerine sağlık... Çok güzel olmuş... Echo ve Narkissos bana ait bu arada