Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Ajitasyon mu?Bence cümleleri iyi okuyun.Biraz gelenek haline dönüşen yansımaları bulabilirsiniz.Ajitasyon kelimesiyle tüm yazılanları kestirip atmanın anlamı yok.Alıntıladığınız bölümün ne için ajitasyon olarak değerlendirdiğinizi yazsaydınız keşke. Suheda,ben kimin ne olduğunu çok iyi biliyorum,kimin ne demek istediğini de...Tepkimin nedenlerini önceki iletilerim de yazdım.Siz düşüncelerinizi yazsaydınız,ona göre de yine açardım. Demirkazık'ın kendisi değil,düşünceleri ilgilendiririr beni.Ben de onun yazdıklarının altına imzamı attım.Atmakla kaldım,kendi düşüncelerimi ekledim. saygılar.
  2. ama takdir de ettim yane dur biraz da ben yardım edeyim gardaş Yangınlar ***** fakları Korku cığlıkları Ve irin selleri aç yırtıcılar Suyu zehir bıçaklar ortasındasın Bir cana bir başa kalmışsın vay vay Pasatsız duldasız üryan Bir cana bir de başa Seher vakti leylim leylim Cellat nişangahlar aynasındasın Oy sevmişem ben seni Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu He canim Çiçek dağı kıtlık kıran Gül açmaz çağla dökmez Vurur çakmaktaşı kayalarıyla Küfrünü medetsiz Munzur Şahmurat suyu kan akar Ve ben şairim... Namus işçisiyim yani Yürek işçisi Korkusuz pazarlıksız Kül elenmemiş Ne salkım bir bakış Resmin çekeyim Ne kinsiz bir rüzgar Mısra dökeyim Oy sevmişem ben seni! Ve sen daha demincek Yıllarda geçse demincek Bıcaklanmış dal gibi ayrı düştüğüm Ömrümüm sebebi ustam, sevgilim Yaram derine gitmiş Fitil tutmaz bilirim Ama hesap dağlarladır Umut dağlarla Düşün uzay cağında bir ayağımız Ham carık kıl çorapta olsa da biri Düşün olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda Atıp bir kıyıya bir zamanı Yarının çocukları gülleri için Herbirinin ayva tüyü için çilleri için Koymuş postasını Görmüş restini He canım Sen getir üstünü Oy Havar Muhammed, İsa aşkına Yattığım ranza aşkına Deeey dağları un eder ferhadın gürzü Benim de boş yanım hançer yalımı Ve zulamda kan ter içinde asi He desem koparacak dizginlerini Yediveren gül kardeşi bir arzu Oy sevmişem ben seni!
  3. korktun mu yoğsa aman aman uyum yasaları yok yok,bakacak tayin ederiz yerine,sen gel
  4. güle güle canem ben 11'de anca kalkarım,kahvaltı ve sonra künefe yemeye;oradan da konsere...süper bi gün ya
  5. Bakın arkadaşım, bu sarfettiği sözlerin başka bir açıklaması yok.Bunlar tehlikeli oyunlardır;oy için halklar feda edilemez.Bu ülkenin insanı siyasete kurban sunulamaz. Sayın Başbakan, hemen sonrasında şu diyerek başka partilere mal etmeye çalıştı bu söylemi. bu bile çelişkiyi göstermeye yeter. değerli arkadaşım,CHP hakikaten olması gereken yerde değil.Benim Alevi bir arkadaşım,bana Baykal olmazsa emin ol ki o pari çok daha farklıdır;en iyisidir demişti.Sormuştum ona;peki madem bu kadar kaliteli insanlar,niye bazı şeyleri bedel ödeme pahasına haykırmıyorlar?Dürüstlük budur. Alevi arkadaşım,tek çıkar yol olarak CHP'yi görüyordu;haklıydı belki de....ben hiçbirini çıkar yol olarak görmüyorum;sadece gülüyorum,bu kadar ******(tüm siyasi partiler kastım) Başkası şunu dedi diye ben bunu mu söyleyeceğim.AKP neden zirve de?CHP sağolsun...yaptığı sadece AKP ak diyince;karayı yapıştırması...CHP,bugün MHP'yi bile solluyor tepkileri ile...çelişiyor,yanlış söylemler de bulunuyor.
  6. çünkü o zaman online olanlar onlardı...canım zaten sen forumdaşım değil canımsın senin yerin farklı demi ama
  7. he tahtalı köy...valla gidenleri sayısına bakarsanız,ooooooooooo bi sürü ormanı yok ettik alla alla,komşunuzdan mı izin alıyorsunuz olmaz sa ben birgün hayalet edasıyla gelip izin koparırım valla para mara istemem,insanlık namına vay brjuvayız ha,yakıt,kira önemli değil Bi kerem Kemal Sunal'ın komşusu benim gibi bir melek olur Sana Brad'in yanında bir tahtalı köy,en bedavasından müstakil tahtalar bedava demi ama,bayılıyom bu işlere
  8. Tahtalı köyden yakışıklıya...tahtalı köyden yakışıklıya...kaç gel bak sana yer ayırdım hemde yakıt,kira felen yok olmadı mı;dediğin gibi nokialar sağolsun...ha bi de bedava smsler
  9. Dediğiniz adamlar aya çıkıyor,çünkü onlar zihinlerinde çoğu şeyi hallettiler.Ya biz...?Daha devleti nereye oturtacağımızı bilmiyoruz. İnsan ne için dağa çıkar...?Bunun tek bir nedeni yoktur kuşkusuz! Öncelikle şunu belirteyim;ben dağı,şiddeti ve silahı çözüm olarak görmem.Ama yazılması gerekenlerin de yazılmasında fayda var. Örneğin dün işyerim de tanıştığım bir ''Diyarbakır Cezaevi'' mağdurunun yaşadıklarından bahsedeyim. Dediğim bey,şimdi hangi il olduğunu anımsayamadım;Diyarbakır'a dönerken,önünü kesen PKK üyelerini araçla istedikleri yere götürmeye kalkışmış. Bunun doğruluğu yada yanlışlığı tartışılır.Mevzuya döneyim. Bunu farkeden askerler onları bir köyde yakalamışlar.İşte asıl yaşananlar bundan sonra... Kendisi askeri helikoptere bağlanmış,o şekilde Diyarbakır'a getirilmiş. Diyarbakır cezaevinde karanlığı yaşadım,aydınlığı unuttum diyor.Çıktığım da çocuğumu tanıyamadım,eşime yabancılaştım.Öfke ve korkuydu sadece ona kalan. Tabi bu sadece bir örnek...By Demokrat tarafından verilen diğer iletilere de bakmışsınızdır. 1990 yıılarında hergün ölüe gider gibi evinde çıkan insanların korkularını, Hizbullah tarafından ablukaya alınmış tercihleri, İşine gelmeyenleri anında halleden Jitemi, Kürt halkını ve terörü aynı gören ve buna göre muamele yapan yetkilileri, koruyucuları,devlet tarafından çıkara göre desteklenen zulümleri... bunların hepsini toplayın. Bir de buna artı deyip ekleyin;devlet otoritesinin eksik ve yanlış olduğu bölgede devletin dışında ki diğer yapılanmalar kendilerine çok rahat hareket alanı bulurlar. Devlet dedik değil mi? ''Ülke adı verilen belirli bir toprak üzerinde yaşayan insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuku içinde bir siyasi iktidar altında örgütlenmesidir."(*****) yani asli olan egemenlik anlayışı ve hukuk.Bu sadece hükümet değildir;bir sistematiktir,bir yapılanmadır.İnsan,ülke unsuruyla... Devlet yetki verdiklerini denetlemelidir;yasalarıyla... Otoritesini sorgulamalı,hukuku keyfiyete göre şekillendirmemelidir. Size bir örnek;Şemdinli'de patlayan bombalar...devletin yetkilendirildiği ve devletin sahiplendiği! Başka bir örnek.... Uğur Kaymaz...terörist olsa da babası(ki değil)babası ile yaşından fazla mermiyle yaşamına son verilen bu canın bedeli devlet eliyle nasıl ödettirildi? Benim memleketim;yaylacılığın en fazla yapıldığı yerlerden biri. Hep şu söylenir;''PKK gelir,zorbalık yapar.Devlete gidersin,devlet de sensin PKK der''. Taraf olmaya zorlanmak bu değil midir? İşin siyasi yönünden birkaç örnek verdim sadece...sosyal ve ekonomi boyutunu buyrun beraber düşünmeye... Devlet,insanına sahip çıksın.Onu ötekileştirmesin...bakın sorun nasıl çözülür? Ayrıca burada yazan kimse dağa kılıf falan uydurmuyor,sadece siz öyle düşünmek istiyorsunuz.Biraz objektif olalım.Yaşam bizim yaşadıklarımızdan ibaret değil.Saygılar
  10. Deli misiniz ah ah çok üzüldüm,Bakırköye alalım şaka şaka hayata gülerek bakmak çok güzel bir zamanlar ben de öyleydim Beni bu hale getiren Diyarbakır'lı dostlar sağolsun batsın bu dünya,bitsin bu rüya...
  11. eski yara'da neşelenmek mi?Anladım sen çok farklısın ya bunu nasıl başarıyosun,vaaaaaaav be
  12. vay vay hele baken şu işe ama ben kesin eski yara demiştim
  13. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Bakın ayrıntılı bir bilgi galiba demek istediğiniz bu hükümlerin ''eli keselim,olsun bitsin'' ya da ''hırsızlık yaptın mı,sorgusuz eli kesilsin'' bir yaklaşımdan çok öte olduğu.Bunu verdiğiniz örnekle de çok iyi anlatmışsınız.Teşekkür ederim.
  14. Hay hay ''...... Biz ne dedik? ‘tek millet’ dedik. Ne dedik? ‘tek bayrak’ dedik. Ne dedik? ‘Tek vatan’ dedik? Ne dedik? ‘Tek devlet’ dedik. Buna kim karşı çıkabilir yahu? Buna karşı çıkabilenin bu ülkede yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin. ...''(akşam haber)bunun anlamı ne? Lütfen şu yazıyı okuyun... ''Deniz Baykal ve Kürt Sorunu Biri, “benim adım Mehmet Ağar, ben ne söylediğimi biliyorum”, diğeri “Müslümansanız bana oy vermelisiniz” , öbürü “Ben Atatürk’ün kurduğu partiyim, oyunuzu bana verin” diyor. Bütün bu partilerin belli simgeleri kullanarak yaptıkları oy avcılığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Hepsinin ülkeyi getirdikleri sonuç ortada. Gece operasyonu ile Emniyet Müdürü değiştirenler; çeteleri, faili meçhul cinayetleri çözemeyenler ; “Kürt Sorunu” kelimesinden köşe bucak kaçanlar; Demokrasi ve İnsan Haklarından öcü gibi korkanlar, bireyin devlet için var olduğunu iddia edenler, şoven Türk milliyetçiliğinin arkasına sığınarak Türkiye’nin iç ve dış siyasetini çökertenler! 30 yıldır süren kan ve gözyaşı dolu sürece barış getirmeyerek, militarizmi savunanlara, çetelerden ve onların uzantısı diğer örgütlerden medet umarak savaş çığırtkanlığı yapanlara, kardeş kanı dökülmesine müdahale etmeyenlere, ülke gerçeklerini görmezlikten gelerek mazlum Kürt halkının acıları üzerine siyaset üretenlere gereken cevabı, bu halk , seçim sandıklarında verecek. Bütün bu siyasi partilerin içinde öyle bir parti var ki, “sosyal demokrat” kimliğini her fırsatta dile getirmesine rağmen, sosyalist enternasyonale üye olmasına karşın, yaptığı söylemler ile, icraatları ile radikal sağ bir parti sayılan Milliyetçi Hareket Partisi ( MHP ) nin ırkçı anlayışını fazlasıyla aşarak, Türk milliyetçiliğini en fazla savunan parti olarak, parti kimliğiyle çelişkili söylemleriyle, neredeyse tarihe geçmek üzere. Bu partinin genel başkanı olan Deniz Baykal’ın siyasi geçmişine bir göz atalım: CHP’nin o dönemde genel başkanı olan Ecevit’e karşı çıkıp, onu hizipçilik yapmakla suçlayarak siyasete başladı. Oysa kendisi Ecevit tarafından koalisyon hükümetlerinde iki ayrı bakanlıkta görev almıştı. Ordu tarafından 12 Eylül 1980 de yapılan ihtilalin ardından bir çok siyasetçi göz atına alınırken, Baykal, önceleri gözetim altına alındı, daha sonra Zincirbozan’a konuk oldu. Deniz Baykal’ın siyasi hayata ikinci dönüşü 1987 yılında kurulan SODEP ten Antalya milletvekili olarak meclise girmesiyle başladı. Kapatılan eski partilerin üzerindeki yasağın kalkmasıyla CHP’ye geçen Baykal partinin genel başkanlığına seçildi. 1995 te Tansu Çiller’in başkanlığındaki DYP ile koalisyon ortaklığı yapan Baykal, daha sonra bu ortaklığı bozarak desteğini çekti. 1999 da yapılan genel seçimlerde CHP barajı aşamayınca genel başkanlık görevini bıraktı. Ancak bir yıl sonra tekrar genel başkan olarak partinin başına geçti. Kasım 2002 seçimlerinde, herkes, CHP’den oy patlaması bekliyordu. Koalisyon ortakları ANAP, MHP ve DSP yıpranmıştı. Seçimler yapıldı. Seçimden bir yıl önce kurulan AK Parti tek başına iktidar oldu. CHP ise muhalefet partisi olarak meclise girse de, başarısızlığı ortadaydı. Bu başarısızlık 2004 yapılan yerel seçimlerde de devam etti. CHP, toplumun tüm kesimlerini kucaklayamadığı için, söylemlerinde samimi olmadığı halk tarafından deşifre olduğu için, sürekli hizipçiliğe oynadığı için, demokrasiye hiçbir zaman sahip çıkmadığı için, “küçük olsun, benim olsun” siyasetini partisinin temel ilkesi yaptığı için Türkiye’de iktidar olma sansını hiçbir dönem elde edemedi. Bu dönem ise, 2007 de yapılacak genel seçimlerde iktidar ortağı olma hırsıyla ırkçılığa ve milliyetçiliğe oynayarak oy avcılığı yaptığını her fırsatta ortaya koydu. Kürt Sorunu’nu asla kabul etmeyen Baykal, Sorunu “Terör Sorunu” olarak nitelendiren, Kürt kimliğinden rahatsızlığı her fırsatta ortaya koyan, “Türkiye toprakları üzerinde yaşayan herkes Türktür” mantığının ve militarizmin en güçlü savunucusu olarak, yükselen milliyetçilik akımlarından partisi için yer kapma isteğini açıkça belli etti. Deniz Baykal, Şemdinli’de yaşanan provokasyonun ardından, “Türkiye *****huriyeti vatandaşlığı Türk milleti yerine ikame edilemez!.. Türk milleti tanımını kafanın içine sokacaksın!..” diyerek ülkedeki Kürt kimliğini açıkça inkar etti. Oysa aynı Baykal, 2 Ekim 2002 de partisinin Diyarbakır mitinginde şunları söylüyordu: “ Türkiye bir ırk devleti değildir, devlet kimsenin etnik kökenini tayin edemez!..SODEP döneminde hazırladığımız Kürt Raporu dikkate alınsaydı, 30 bin insanımız ölmezdi!..” Yine Baykal’ın, CHP’nin genel başkanı olduğu 1999 yılında, CHP’nin yayınladığı “Demokratikleşme ve İnsan Hakları” raporunda şu ifadeler kullanılıyordu : Türkiye *****huriyeti vatandaşlarının taşımaları gereken tek ortak kimlik T.C. vatandaşlığı olmalıdır!.. Kürt Sorunu’nun aşılarak Kürt kimliğinin tanınması, iç barışımızın kökleştirilmesi ve demokratikleşme çabamızın en kritik test noktalarından biridir!..” CHP’nin parti programlarında ise, halen, “Kürt Sorunu”, “kültürel mozaik kavramlarından bahsediliyor. “*****huriyet, yurttaşlık kavramının temel öğe alınmasıdır!..” deniyor. Baykal’ın, bugün geldiği “milliyetçi, ulusalcı” çizgiye herhangi bir yanıt bulmak oldukça zor. Bir zamanlar “evrenselci” çizgide olan Deniz Baykal’ın değişip, “millici” görüşe yanaştığına hepimiz tanık olmaktayız. Baykal’da ki bu değişiklik, acaba düşüncelerinin farklılaşmasından mı yoksa milliyetçiliğin yükselen değer olmasından mı kaynaklanıyor ? “Türkiye’de Kürt Sorunu var” diyen ve çözüm için “demokratikleşmeyi” gösteren Başbakan Erdoğan’ı “Teröristlerle siyasi flört içinde olmakla” ve “Ham hayal peşinden koşmakla” suçlayan CHP’nin konuyla ilgili olarak, 1998 yılında hazırladığı raporunda, aynı temel görüş bildirdiği ortaya çıkmıştı. Baykal da, bunun üzerine, “7 yıl önce hukuk sisteminde bu sıkıntı vardı. Şimdi şartlar değişti” savunmasını yaparak bir anlamda kendini aklamaya çalıştı. Oysa, CHP genel başkanı Deniz Baykal’ın, yaklaşık 20 ay önce yapılan partisinin 30. Olağan Kurultayında kabul edilen bildirgede de, “Kürt Sorunu” dediği ve çözüm için demokrasiyi adres gösterdiği ortaya çıktı. Oy birliği ile kabul edilen bildirgede, Kürt Sorunu’nun çözümüne yönelik partinin öneri ve tespitleri de yer alıyordu. Parti programındaki “Etnik Duyarlılıklara Demokratik Çözüm” ilkesi temelinde hazırlanan bildirgede, “Devletin ırkı, dini olmaz. Farklılıkların inkarı, ortadan kaldırılması, etnik kimliklerin asimilasyonu kabul edilemez” ifadelerine de yer veriliyordu. “Kürt Sorunu” na yönelik kalıcı çözüm önerilerini ise Baykal, şu şekilde açıklıyordu : CHP, Kürt Sorunu’nu, eşit anayasal yurttaşlık, sosyal hukuk devleti, insan hakları, sosyo-ekonomik kalkınma, eşitlik ve özgürlük ilkeleri eşliğinde kalıcı çözüme kavuşturmaya kararlıdır. Aynı devletin yurttaşları olarak, herkesin kimliğine, etnik kökenine, kültürüne, anadiline ve inancına saygı çağdaş toplumların ve gerçek demokrasilerin temel kuralıdır. Partimiz bu kuralı, tüm bölgelerimizde eksiksiz yaşama geçirmeye kararlıdır.” Bildirgede ayrıca, anadilde eğitimden, koruculuk sisteminin tasfiyesine kadar bir çok konu yer alıyor. Başta anadilde eğitim olmak üzere, görsel ve yazılı yayın alanlarının özgürleştirilmesinin talep ediliyor. Yine aynı bildirgede, OHAL’in kaldırılmasına rağmen, fiili uygulamaların olduğuna dikkat çekiliyor ve bunun her alanda sona erdirilmesi savunuluyor. “Köye Dönüş Projesi” nin eğitim, sağlık ve kırsal alt yapısı sağlanarak derhal yaşama geçirilmesiyle mağdur olan yurttaşların haklarını AİHM’de arama ihtiyaçlarına son verilmesi ayrıca talep ediliyor. CHP genel başkanı Deniz Baykal, son kurultayda, “ Türkiye’nin bir ırkın devleti, bir kafatası devleti” olmadığını öne sürerek, “kimsenin etnik kökenini tayin etmek, devletin hakkı değildir” diyordu. Baykal, yine, partisinin Diyarbakır mitinginde, “herkes kendi etnik kökenini ortaya koyarak, onunla iftihar edebilir. Herkes, elbette anasının dilini de öğrenir, konuşur, elbette anasının dilinde radyo da dinler, televizyon da izler, müzikte yapar” söylemlerini dile getiriyordu. 2002 seçimlerinin ardında, barış, sevgi, kardeşlik döneminin başlayacağını savunan Deniz Baykal, “ Şu geçmişi aşmalıyız, geçmişin ipoteğinden kendimizi kurtarmalıyız” diyordu. Bundan sadece 20 ay önce ise, CHP’nin felsefesinin “önce insan” olduğunu vurgulayarak, herkesin eşit olduğunu , kimsenin mezhebi, soyu, ve anadili nedeniyle bir başkasından üstün olamayacağını belirten Baykal, bugün ise ırkçı ve şoven milliyetçi bir ideolojinin baş savunucusu durumundadır. Bu kadar kısa bir süreçte, bu kadar inanılmaz bir çelişkiye imza atan Baykal ne yapmak istiyor ? Bu sorunun yanıtını kendisinin dahi bildiğini sanmıyorum. “Önce insan” söyleminin içini de dolduramayan Baykal, hiçbir kesim tarafından samimi olarak algılanamaz. Birbiri ile bu kadar çelişki ve samimiyetsiz söylemlerini “Baykal Kriterleri” olarak nitelendirsek dahi, bu söylemlerinin istikrarsızlığı gün gibi ortada. Düşüncelerinde ve eylemlerinde net bir çizgiyi koruyamayan, iç ve dış siyasetle ilgili konulardaki sürekli sapmalarıyla kendi seçmenin bile kafasını karıştıran, güvenilemez, sözüne sadık kalmayan, siyasi söylemlerini günün şartlarına göre sürekli değiştiren, oportünist bir anlayışa sahip, yükselen milliyetçilik söylemlerini iktidar ortağı olmak adına kullanarak oy avcılığı yapan, istikrarsız bir parti liderinin Türkiye’nin iktidarına talip olmasındaki tehlike apaçık ortadadır. ............. NİL DEMİRKAZIK'' Ayrıca şunu da eklemekte yarar var,CHP ÖZELLİKLE SINIR ÖTESİ OPERASYON'DA ''YAKIP,YIKMA,GÖZDAĞI VERME'' ile kendini çok net biçimde ifade etmiştir. İlginç olan ise özelllikle AKP iktidarlığı boyunca,sunulan tüm AB kriterlerini bir ''TÜRK DÜŞMANLIĞI'' anlayışı ile bertaraf etme çabalarıdır. Tabi Ergenekon'da faşizan söylemlere ve eylemlere yaptığı avukatlıkta işin diğer boyutu.
  15. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Aynı soruya iki yanıt olmaz değil mi internet bağlantısında sorun yaşadığımdan dolayı,aynı iletiyi bir daha yollamışım.Özür dilerim.
  16. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Evet okudum,bakın ''demirefe'' tarafından verilen bir madde ile size sunulan,şeri kurallara göre hırsızın elini kesme durumu. Siz yanıtınız da üç yaklaşım tarzından bahsetmişsiniz. demirefe buna mukabile size ''Bu kutsal kitapta emredilense yapılır mı yapılmaz''diye sordu;siz de mantık kuralları dahilinde kabullenmeyeceğini ifade etmişsiniz.Laiklik bir ülke de böyle birşey söz konusu olmaz diye de eklemişsiniz.Yanlışım varsa düzeltin ''demirefe''nin sorusuna kendi yanıtımı verdim.İnanan bir insan,Allah'ın emrinin mantıklığını sorgulamaktan çok onu kabullenir.Yani Kuran'dan yola çıkılarak verilen hükümler,Allah'ın emriyse bu olması gereken olarak algılanır.İnanırsanız,onu da kabullenirsiniz. Şeri hükümler,Kuran'ın yasaları değil mi?Kuran'dan yola çıkılarak;onu açıklayan ve onu kurallar bütününe dönüştüren(tabi bu benim yorumum,yanluşlığı varsa özür)
  17. Orda olmadığımız için yaşananları es geçemek hangi mantığa sığar ki? Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar alanen ortada.Bunlar yazılırken,bunlar anlatılırken...bunlar yalan diye ortaya çıkabilen biri var mı? Koruyuculuk sistemine değinmişsiniz ayrıca,özür dilerim tam olarak neyi ifade etmek istediğinizi anlamadım. ............... KORUYUCULUK SİSTEMİ,BİR ZULMÜN SİSTEMATİKLEŞMESİ OLARAK ANILIR BU BÖLGEDE... Bölge de koruyucular sevilmez. Ben de sevmem.Ve bu sistemi kesinlikle onaylamıyorum.O koruyucular devlet adına oradayken,yaktı,yıktı.Buna şahitliğim var. Devlet adına silah çekenler,devlet adına öldürenler,devlet adına isteyenler...size neyi anlatır? Bana güvenin bittiği anı anlatır. Çok ilginçtir ki;koruyucular onca yaptıklarına rağmen;herşeyi ile güven içindedir.Yasalar için konuşuyorum;koruyuculara işlemeyen yasalar... umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır Ahmet Kaya'ya gelince... Bakın bir insanı anlamak zor olmasa gerek.Ahmet Kaya bir vatan haini değildi;vatan haini olsaydı susardı.Ödül gecesinde onun en insani duygularını çatal ve kaşıklarla yok sayan vatanseverlerimiz(!)in yaptıklarını neden konuşmuyoruz.O gecenin ayıbını neden Ahmet Kaya'nın yaşadıklarından tenzih ediyoruz. Ahmet Kaya,vatan haini değildi.Vatan haini olsaydı bile;onu vatan haini olmaya itenlere neden sitem etmiyorsunuz...ya bir konuşması ile olmadık hakaretlere uğrayan bir insan,nasıl ötekileştirildi;her söylediği nasıl çarpıtıldı...hala şaşkınım. Siz insanınıza sahip çıkamazsanız,o da sahibini başka bir yerde arar.Var mı aksisini iddia eden!
  18. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Şeriat kuralları el kesmeyi,durumuna göre uygun buluyorsa;Kuran'ının kutsallığını kabul eden de bunu onaylamalı.Olur mu hem inanma,hem de yapılmaması gereken olarak görmek.Bu çelişkidir
  19. Ahkam kesmek çok kolaydır benim ülkemde.Herkes haklıdır,herkes ulaşılmazdır,herkes kendisiyle yaşayandır.Celladın insafına kalmış bir ölüm gibi acı verici,cehaletimiz,öfkemiz ve yaşadıklarımız. Başbakan ''ya sev ya terk et'' dedi.Dünyahepimiz ve Doğrucudavut arkadaşımız dışındaki forumdaşlarımızın ne demek istediğini tam olarak anlayamadım.Bazen atılan imzalar da,açıklanamıyorsa ezberdir.Ezber ise mumun aydınlığından bile yoksundur.Işıktan yoksun olan ezberler ve anlaşılmak...Keşke neden imza atıldığına da açıklık getirilseydi. ''Çok güzel hareketler bunlar'',çok alışkın ***** bu.Güzellikler ve sınırlıkları...bunun da ötesinde değişen güzellik anlayışları. Herkesin düşüncesine saygım var,kendime olan saygımdan dolayı... Neyse gelelim demek istenenlere... Başbakanımız,''ya sev ya terk et'' demenin hemen ertesin de ''tek millet,tek dil,tek bayrak'' sorunu varsa çekip gitsin diye de ekledi. Eğer tek millet kavramında ''etnik anlamda diğer kimlikleri'' yok saymak yoksa,başım üstüne. Eğer tek dil de ''başka dillere imha ve inkar'' yoksa,başım üstüne. Eğer tek bayrak da,''bu ülkenin tüm insanları'' varsa...yine başım üstüne. Peki benim ülkemde bu ''tek''ler nasıl anlaşıldı? Yaşadıklarınıza ve düşündüklerinize göre değişecek yanıtlar...herkes kendi içinde yanıtlasın. .......... Dikkat ederseniz,''ya sev ya terk et'' söyleminden hemen sonra Cumhurbaşkanı ve STK ile olan o ilginç diyaloglardan da söz ettim. TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANI,KENDİ GİBİ DÜŞÜNEMEYENLERE BAŞKA KAPILAR GÖSTERİRKEN,CUMHURBAŞKANI KORKULARINDAN DOLAYI SÖYLEYECEKLERİNİ VE SÖYLENECEKLERİ GÖZLERİ İLE ANLATMA YOLUNA GİTTİ.iŞTE KORKULARIMIZ,İŞTE BİZDEN OLMAYANLARA OLAN ÖFKEMİZ.İŞTE KORKUNUN CUMHURİYETİ. Kürt sorununun muhattablarına 'Kuzey Irak'' diye adres gösterenlere,dindarlarına 'hadi git İran'a'' diye öfke kusanlara,gencecik yüreklere ''Rusya ve dinsizlik'' ile mimleyenlere...ve bu zihniyeti paylaşanlara; ''Siz,kimi,nerden kovuyorsunuz.O hakkı nasıl kendinizden buluyorsunuz...Dönün bir aynaya,vicdanınız yoksa da...!'' ......... Ben bu ülkenin çocuğuyum,ayıbım var tarihimle,açlığım var,cehaletim var...olmayan yok.Gülünçleşen trajediler. Bu trajedilere tepkim var,beğenmediklerim var...ne olacak şimdi.Çekip gideceğim hiçbir yer yok iken! ........... Bu söylem,sadece bugünün değil;geçmişin en körelmiş zihniyetlerinin ürünüdür. ''ya sev ya terk et'' dediler,kendilerinden olmayanlara. yok saydılar,imha ettiler. Solcular,sağcılar,Kürtler,Aleviler...işte mağdurlar. ................ Akşam haberlerinde özel bir Tv ye konuk olan Sayın Baykal,Başbakana seslendi;''kimi,nereye gönderiyorsun.'' Sadece güldüm. AKP,son dönemde ki çıkışları ile zaten ne olduğunu gösterdi. Bir zamanlar kovulanlar şimdi kovmaya başladı. Ya CHP...? IRKÇI SÖYLEMLERİ İLE SOSYAL DEMOKRAT OLAN BİR PARTİ.Çelişkisi yine kendisi...hiç samimi değiller,çok gülünçler... ..................... Başka sitelerde dillere dolanmış bir ezber,can yakan bir söylem...her red edilişin ardında ''Başbakanımızın dediği gibi....'' ile biten cümleler... Başbakanım,insanınızı iyi tanıyorsunuz.Onlarda sevmezler,sadece sevdiklerini düşünürler... Böyle bir topluma...böyle bir başbakan! Lanet okuyorum...
  20. Ahmet Aslan çok güzel söylüyor,Mikail Aslan'da öneririm ayrıca
  21. Doğduğunuz da bakarsınız ki coğrafyanız da kan vardır,her daim silahlar patlar.Önce korkarsınız,sonra alışırsınız.Acı coğrafyanızın diğer adı olur,anlamaya çalışırsınız,çalıştıkça yok olur ve sonra ansızın susarsınız. Kürt Sorunu denildiğim de aklıma gelen bunlar.PKK öncesinde isyanlar...kanlı bi tarih ve Kürt Sorunu. Ben de Kürt Sorunun çözümü konusun da umutsuzum.Çözüm için herşeyden önce soruna ad gerek;biz bundan bile korkuyoruz. Adını bile söylemeye cesaret edemediğimiz bir sorun nasıl çözülebilinir ki?Bir doktor hastalığa ad vermeden nasıl müşahade edebilir ki? Bunun gibi sıralanacak sorunlar yığının da bize kalan bir hiç. AKP,iktidar bayrağı ile demokratikleşme yolunda sendelemeye başladı bile,üstelik dürüst değil. MHP,bu sorunda ne kadar çözüm olabilir ki? CHP,nerede bile duramayacağını bile kestiremiyor hala... DTP,benim için parlemantoda değilller...ve diğerleri. Samimi ve cesur bir Gandhi gören var mı içimiz de?
  22. ............................ YENİ ANAYASA ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ? Kuşkusuz, yeni Anayasası'nın temel amacının, AK Parti'nin kurucu üyesi olan ve AB ile katılım müzakerelerini yürüten bir ülke olarak Türkiye'yi, evrensel ilkelere uygun laik bir demokratik hukuk devletine dönüştürmek olacağı açık. Ayrıca, Türk Anayasa geleneğine uygun olarak, Fransa modeline dayalı üniter devlet modelinin korunduğu bir anayasal sistemin oluşturulacağı varsayımından hareket etmek bugün içinde bulunduğumuz koşullarda gerçekçi bir yaklaşım. Bu bağlamda, ülkesinde azınlıklar bulunmadığını savunan Fransa örneğiyle, Kürtler dahil farklılıkları olan vatandaşlarımız için oluşturulabilecek anayasal güvencelere biraz daha ayrıntılı bakmakta yarar var. Fransa Anayasası, herkesin dil, din ve kültür ayırımı gözetilmeksizin Fransız vatandaşı ve yasalar önünde eşit olduğu ilkesinden hareket ediyor. Buraya kadar, kuşkusuz Türkiye de benzeri bir yaklaşımı benimsemiş bulunuyor. Aradaki temel fark, farklılıkları bulunan vatandaşların durumuyla ilgili. Fransa farklılıkları bulunan vatandaşlarının bu farklılıklarını yasaklamıyor. Hatta Fransız yargısının böyle bir yasaklamanın Anayasa'ya aykırı olduğuna ilişkin bir içtihadı var. Şöyle özetlenebilecek bir gerekçeye dayanıyor: “madem ki tüm Fransız vatandaşları, Anayasa uyarınca özgür ve hiçbir ayırım gözetmeden birbirine eşittir; o zaman farklılıkları olan vatandaşların bu farklılıklarını ifade etmeleri ve kullanmalarını yasaklamak, onların farklılıkları olmayanlara oranla daha az özgür, dolayısıyla farklılıkları olmayanlara eşit olmadıkları gibi bir sonuca yol açar. “Bu noktadan hareketle, Fransız içtihadı bir tür “farklılık hakkı” yaratıyor. Türkiye'nin Kürt sorununun çözümü bağlamında temel alması gereken asgari ölçüt de bu. İlk bakışta basit görünse de, bu ilkenin uygulanması ve Anayasa'da hiçbir ayırımcılığa izin verilmemesi önemli bir demokratik zihniyet değişikliği. Sonuç itibariyle, Kürt kökenli vatandaşlarımızın farklılıklarına dayalı bireysel temel hak ve özgürlükleri tümüyle anayasal güvence altına alınmış olmakta. Evrensel ölçütlere uygun temel hak ve özgürlükler içerisinden bunları çıkarıp ayrıca sıralamaya ve tartışmaya gerek yok doğal olarak. Bu temel ilkeyi benimseyecek bir DTP'nin, parlamento aritmetiği bakımından olmasa da, Kürt sorununun çözümüne katkısı büyük olacaktır kuşkusuz. Geriye terörün sona erdirilmesi konusu kalıyor ki, bu noktada da yukarıda değindiğim hususların ışığında, bir çözüme varılması olasılığı, teorik olarak mevcut. Ama gerçeklerin tüm çıplaklığıyla görülmesi kaydıyla... * Marmara Üniversitesi Uzman Eğitim Görevlisi - Emekli Diplomat
  23. George W. Bush: 21. Yüzyılın Kabusu Irak Savaşı bu gece 5’inci yılına giriyor. Mart 2003’ten bu yana Irak’ta tam 1 milyon kişi can verdi. 3 bin 218’i ABD'li askerler, 40 bini eski Irak ordusu askerleri, geri kalanı ise siviller.. Yukarıdaki metin bir film senaryosundan değil.. Düpedüz gazete haberi.. 21. yüzyıldayız, teknoloji çağındayız, küresel ısınıyoruz ama hala tehlikenin farkında değiliz: DÜNYA YAVAŞ YAVAŞ YOKOLUYOR... Küresel ısınma, çevre kirliliği, tükenen kaynakların hayatımızı zindana çevirmesine çok az bir süre kaldı. Açgözlülüğüne mani olamayarak, silahlarla, savaşarak insanları katletmeye devam etmek niye? 15 - 20 yıl sonra içmeye su bulamayacağız. Bu ne öfke, bu nasıl kin? George W. Bush: 21. yüzyılın kabusu! Amerika Birleşik Devletleri'nin tescilli Şeytan'ı! İnsanlıktan nasibini almamış, gözünü kan bürümüş, para için, çıkar için, kundaktaki bebelere, hastalara, yaşlılara karşı "vur" emri veren "yaratık". Adı çoktan, Stalin'le, Hitler'le, birlikte anılmaya başlandı bile. 1 Milyon can.. ve bunlardan sadece 43 bini asker. Geri kalanlar sivil, yani masum insanlar.. Nükleer silah bahanesiyle Irak'a savaş açıp, avucunu yaladıktan sonra hala aç gözünü doyuramayan, Irak'ın tüm petrol denetimini ele geçirdikten sonra bile insanları katlemeye devam eden bir ülkenin "başı" ile aynı masaya oturan, aynı salonda demeç verenler.. Vicdanınız rahat mı? Gazetecilere el sıkışırken gülümseyerek verdiğiniz pozlardan memnun musunuz? Bir katille, aynı odada bulunmanın, üstelik ona hoş görünmeye çabalamanın "huzuruyla" halkın karşısına çıktığınızda yüzünüz kızarmıyor mu?(alıntı)

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.