botan tarafından postalanan herşey
-
Pkk borazanları nerdesiniz?
Eğer koruculuk sistemi derhal kaldırılmazsa bu iş iyice rant haline gelecek ki zaten durum ortada,devletin kendilerine verdiği silahların mermilerin hesabını tutması mümkün olmuyor....
-
Pkk borazanları nerdesiniz?
Şırnak katliamında Jitem gölgesi 29 Eylül de Şırnak’ın Beşağaç köyünde bir minibüsün taranması sonucu 7’si köy korucusu 12 kişinin öldürülmesiyle ilgili İHD ve Mazlum Der'den şok rapor. Şırnak ili Beytüşşebap İlçesine bağlı Beşağaç (Hemkan) Köyünde Yusuf Ataman isimli müteahhite ait şirketin yaptığı su şebekesinde çalışan 2’ si Geçici ve 5’i Gönüllü Köy Korucusu olmak üzere toplam 14 kişiyi taşıyan bir minibüs, 29 Eylül 2007 günü akşamüzeri saatlerinde iş bitiminden sonra köye dönerken, köye yaklaşık 10-12 km mesafede bulunan Sıhala Deresi mevkiinde taranmış; aracın şoförü Kamil Akdoğan, Gönüllü Köy Korucuları Rahmi Acer, Kadri Acer, Orhan Acer, Kazım Acer, GKK ve köy muhtarı Yusuf Acer ile Geçici Köy Korucusu olan işitme ve duyma engelli kardeşi Zeki Acer, köylüler Reşit Acer, Harun Acer, Sefer Acer, Bengin Acer ve Cuma Ermahan yaşamını yitirmiş, Memduh ve Erdal Acar yaralanmıştı. Olayı araştırmak üzere oluşturulan heyete İHD Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, İHD MYK Üyesi Mihdi Perinçek, İHD MYK üyesi Hüseyin Cangir, MAZLUM-Der Genel Başkan Yardımcısı Şimşiröddin Ekinci, MAZLUM-Der Bölge Koordinatörü Selahattin Çoban, KESK Genel Mali Sekreteri Dilek Adsan ve Şırnak Barosu Genel Sekreteri Veysel Vesek katıldı. Olaya ilişkin heyetin yaptığı incelemeyle ilgili raporda şu noktalara dikkat çekildi. Heyet, 5 Ekim 2007 günü Şırnak ili Beytüşşebap ilçesi Beşağaç Köyüne giderek, olay yeri, köylülerin yaşadıkları Beşağaç Köyü ve taranan minibüste incelemelerde bulunmuş, bazı köylüler ve olaydan yaralı kurtulan Memduh Acer ile görüşmüş, görgü ve beyanlarını almıştır. İnceleme ve araştırmanın büyük bir kısmı heyet üyeleri tarafından kamera çekimi ile kayıt altına alınmıştır. Bununla birlikte heyet üyelerinin, tanıkların ve köylülerin rızası sorulmadan Jandarma görevlileri tarafından da tüm konuşma, görüşme ve incelemeler kameralarla kaydedilmiştir.HD Genel Merkezi, heyet çalışmalarına kolaylıklar sağlanması ve heyet görüşmesi için 04.10.2007 tarih ve 202/2007/22-242 sayılı yazı ile, Şırnak Valiliği, Beytüşşebap Kaymakamlığı, Beytüşşebap C.Başsavcılığı ve Beytüşşebap Belediye Başkanlığından randevu talep etmiştir. Şırnak Valiliği ve Beytüşşebap C.Başsavcılığı, heyetin yazılı randevu talebine yanıt vermemiştir. Beytüşşebap Kaymakamlığı, kaymakamın izinli olduğunu, yerine Uludere Kaymakamının vekaleten baktığını, vekaleten görevi yürüten kaymakamın da günlük programının dolu olduğunu bildirmiştir. KÖYE YAPILAN ZİYARET 5 Ekim günü saat 11.30 sıralarında Beşağaç Köyüne varan İnsan hakları heyetini Tabur Komutanı karşıladı. Heyet, olayla ilgili kurulan taziye çadırının önünde ise korucubaşı Tahir Adıyaman’la karşılaştı. Olaydan yaralı kurtulan Memduh Acer ile heyetin görüşmeleri kamera kayıtları altında geçti. Heyetin baş başa görüşme itirazları da reddedildi. Heyet üyelerinin yaralı Memduh Acar’a sordukları sorulara öncelikle yaralının akrabası olan korucubaşı İhsan Acar cevap verdi. Heyet üyeleri, İhsan Acar’ın olay yerinde olmamasına rağmen olayı ayrıntıları ile anlatması ve araçta bulunanların tamamının silahsız olduğu yönündeki ifadelerine karşın yaralı Memduh Acar’ın daha sonra yaptığı konuşmalarda silah konusunda ve ateş açanların giyimleri ile ilgili çelişkinin üzerinde durdular. Raporda İhsan Acar’a ait ifade şöyle: “. Ben bu olayın PKK’lılar tarafından yapıldığını düşünüyorum. Çünkü ben korucubaşı olduğum için yaklaşık iki yıldır onlardan tehdit alıyordum. Ben, onların hedefiydim. Arabada bulunan şahısların tamamı silahsızdılar.” Yaralı olarak kurtulan Mahmut Acar’ın ifadesinde ise şu ayrıntı var : "Ben yaralıydım ancak can havliyle koşarak olay yerinden köye doğru gelmeye başladım. Çok korktuğum için canımın acısını unutarak hızlı hızlı geldim. Köye yaklaştığım esnada Erdal’ın bende olan silahını havaya doğru ateşledim ve köylülerden yardım istedim.” Heyetin, konuşmasının başından beri kendisinde ve minibüste olanların hiçbirinde silah olmadığını söylediğini hatırlatması üzerine, mağdurun yanıt vermesine fırsat vermeden odada bulunan çok sayıda kişilerden isminin Salman Acer olduğunu ve diğer yaralı Erdal Acer’in babası olduğunu söyleyen köylü şu beyanlarda bulunmuştur: 2-Diğer Yaralı Erdal Acer’in Babası Salman Acer : “…Oğlum Erdal’ın silahı vardı, kaleşnikof marka idi. Memduh, Erdal’ın silahıyla olay yerinden köye doğru gelmek üzere kaçmış ve çıkan silah sesi üzerine köylülerin sesin geldiği yere doğru gitmişler. Orada Memduh’u yaralı vaziyette görmüşler ve olayı kendisinden öğrenmişler…” Raporda ayrıca güvenlik güçlerinin olay yerine intikaline ilişkin şu ifadeler yer alıyor: “…Ayvalık Karakolu köyümüze 20 km uzaklıktadır. Savcı, keşif yapmak için köyümüze gelmedi ancak olay yerine helikopterle gittiğini biliyoruz. Olay yeriyle Kato Dağı arası 45-60 dakika uzaklıktadır….Askerler olaydan sonraki sabah köye geldiler. Olay noktasına da ertesi gün gittiler. Ancak olaydan yaklaşık bir saat sonra Skorsky helikopterle geçtiler. Memduh yaralı vaziyette kaçtıktan ve silahıyla ateş açıp yardım istedikten sonra, köylüler olay yerine gittiler. Cenazeleri de olaydan sonra biz kendimiz getirdik. Yaralıları Ayvalık Karakoluna kendimiz götürdük; oradan askerler helikopterle yaralıları götürdüler.” “...Biz normalde operasyonlara çıkmayız; köyün içinde bekleriz.” “…22 Temmuz genel seçimlerinde bizim köyde toplam 68 oy AKP’ye, 22 oy DTP’nin gösterdiği bağımsız adaya, 10 oy DYP’ye çıktı. Birkaç oy da geçersizdi.” Ancak heyetin en fazla dikkatini çeken konu ise 19 Ekim 2007 günü saat 14.30 sıralarında İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’ni telefonla arayan ve isimini belirtmeyen şahısın telefonda anlattıkları. Köyde bulunan şahıslardan hiçbiri tam olarak neler yaşandığını söyleyemez, çünkü orada korkunç bir baskı vardır. Ben o köyden biriyim, ancak şu anda ……………’de yaşamaktayım. Bu olaydan evvel su döşeme işine korucubaşı Tahir Adıyaman’ın adamları talip olmuş. O zamandan bugüne kendileriyle T.Adıyaman’a bağlı korucular arasında bazı anlaşmazlıklar olmuş. Ancak bu köylülerin tamamı her anlamda T.Adıyaman’a bağlıdırlar ve onun sözünden asla dışarı çıkamazlar. Çünkü 1992’de köy boşaltıldığından beri onun köyüne yerleşmişler, ona bağlı olarak çalışmaktadırlar. Ben olay olduğu akşam da oradaydım ve Beytüşşebap Hastanesine ölen kişilerin cenazeleri getirilmişti. T.Adıyaman, ertesi sabah erkenden hastaneye geldi ve ailelere yönelik olarak ciddi tehditler savurdu; ‘…ben size ne diyorsam o şekilde ifade vereceksiniz, sakın doğruyu söylemeyin. Başınıza gelecekleri biliyorsunuz! Ben ne desem öyle olacak!’ . ...Olay gerçekleşmeden evvel son günlerde üzerinde Coca-Cola yazılı beyaz Transit bir minibüs çevrede geziyordu ve aslında bu minibüs sonradan beyaza boyanmıştı; çünkü minibüsün iç boyası askeri renkti. Bu minibüsün sürekli olarak plakası değişiyordu; JİTEM üyeleri bu araçla çevreyi geziyorlardı. Ben, bu minibüste gezen JİTEM üyelerinin bu tür işler için gezdiklerini düşünüyorum. Bu şahısların elbiseleri değişiyordu. Geçen sene yine o civarda bulunan Kaşura isimli –ben bu köyün Türkçe ismini bilmiyorum- köye benzer şekilde örgüt militanlarının giysilerini giyen şahıslar gelmişler; ancak köylüler uyanık çıkmışlar; Beşağaç Köyü gibi değiller, kendi aralarında birlik içindeler. Onlar, aslında bu kişilerin provokatif eylem yapmak, kendilerini öldürmek için köye geldiklerini anlamışlar. Onları kovalamışlar ve kendilerine zarar vermelerini engellemişler. Diyeceğim o ki, geçen seneden beri bu tür bir olayın hazırlığı vardı aslında. …Olay olduktan sonra köye İçişleri Bakanı gelmişti; sizinle görüşen yaralı tanık Memduh, bakanla konuşurken ben de yakındaydım ve konuşmalarını duydum. Bakan, Memduh’a doğruyu söylemesini, olayı kimlerin yaptığını söylemesini istedi ve Memduh da Bakana hitaben kimlerin yaptığını bilmediğini söyledi. ...Olaydan sonra minibüste bulunan akrabalarının yanına giden köylülerden birine, bir yakını, ağır yaralı vaziyette ‘..Bizi vuranlar Jirki (T.Adıyaman’ın aşireti) aşiretine mensup koruculardı..’ şeklinde konuşmuş ve hemen sonra da yaşamını yitirmiş. Aslında köylülerin hepsi bunu biliyor ama çok korktukları için doğruyu söylemiyorlar. …Olay günü su kanal/boru döşeme işini yapan Müteahhit, Beşağaç Köyüne gidiyor ve Muhtarla konuşuyor. Normalde muhtar orada çalışan biri olmamasına rağmen, muhtarla müteahhit öğleden sonra su çalışmasının olduğu yere birlikte gidiyorlar. …Sizden önce köye gelen TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Akın Birdal’a olay yerini incelerlerken konserve kutularını göstermek istedik, çünkü içlerine dikkatli bakıldığında yiyeceklerin tam kurumamış olduğu yani kısa bir süre önce orada askerlerin bulunduğu açığa çıkmış olacaktı. Ancak ortam uygun değildi ve konserve kutularının içlerini kendisine gösteremedik. Olay yerinde bulunan konserve kutuları, askerlere ve koruculara aittir."
-
sınır ötesine hayır
Kimse türk halkı ile kürt halkı arasında bir sorun olduğunu söylemiyorki arkadaşım devletin yanlış politikaları sonucu bu olay son yıllarda o yana kayıyor maalesef inkar,imha politikaları yüzünden kürtler hep farklı arayışlar içinde bir oyana bir bu yana sürüklendi şimdi istenilende tam sizin dediğiniz türklerin ve kürtlerin birbirleriyle problem yaşaması işte bu bugüne kadarki bütün kürt ayaklanmalarından daha tehlikeli bir süreçtir eğer bu konu halklar arası bir çatışma noktasına gelirse ki umarım devletimiz bu olmadan önlemlerini alır,ne türk kalır nede kürt, hepimizin hemfikir olduğumuz ortak değerlerimiz örneğin(türkiyeli olmak,tek bayrak altında yaşamak,vatanın bölünmez bütünlüğü ve eşit haklar ön planda tutulmalıdır kürtler bu ülkede azınlık değil kurucu unsurdurlar bu unutulmamalıdır...
-
sınır ötesine hayır
suheda Bazıları Tezkere ile birlikte kürt sorununun ortadan kalkmayacağını söylüyor iyide bizim kürtlerle ilgili herhangi bir sorunumuz yok bizim tek bir sorunumuz var pkk..ama sözde kürt sorununa çözüm olarak pkk yı görenlerde bu tezkere ile birlikte kendilerine düşeni fazlası ile alacaklardır.. Kıscası akla karanın belli olacağı bir dönemçteyiz.... sanırım şeyh sait isyanı,dersim isyanı,ağrı isyanı gibi isyanlarında temelindede pkk yatıyordur size göre değilmi dostum???
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
Kürtlerin konuştukları lehçeler söyle sıralanabilir: Kurmanci, Kelhuri ve Sorani. Soranî lehçesi, daha çok Irak ve İran'da konuşulur. Kelhuri lehçesi İranının batısında yaygindir. Kurmancî lehçesi ise dünyanın birçok ülkesinde konuşulur. Kurmanci (Merkez Kürtçe, Kurdmanci) en yaygın kürt lehçesidir. 8-10 Milyon kişiden Türkiyede, Süriyede, Irakda, İranda, Ermenistan, konuşulmaktadır. 1930lu yıllardan itibaren Kurmanci kürt-latin alfabesi ile yazılıyor ve şu anda dil genişletme sürecini yaşıyor. Cizredeki Botani şivesini standard lehçe etmeye çabalar vardır. Bu şive Kamuran Bedirxandan 1920de kürt grameri üzeri kitabı için temel olarak alınmışdi. Arapça kökenli sözcükleri obir şivelerin ve lehcelerin öz kürtce varyanteleriyle değistirmeye de gayret ediliyor. Kurmancinin şiveleri: Sanjari, Judikani; Urfi, Botani, Bayazidi, Hakkari, Koceri, Jezire; Aqrah, Dahuk, Amadiyah, Zakhu, Surchi; Qochani, Erzurumi, Birjandi, Alburzi; Herki, Shikaki Latin-Kürtçe Alfabesi Latin harflerini temel alan Kürtçe alfabe 31 harften oluşur. A B C Ç D E Ê F G H I Î J K L M N O P Q R S Ş T U Û V W X Y Z a b c ç d e ê f g h i î j k l m n o p q r s ş t u û v w x y z Bu alfabece karşılanan 31 sesten 8'i ünlü, 23'ü de ünsüzdür. Ünlüler a, e, ê, i, î, o, u, û'dir. Akraba isimlerinin dışında, varlık ve kavram isimlerine de gelen ekler bu kurala uyar. Varlık ve kavramlar, Kürtlerin yaşayışına, edindikleri deneyimlere bağlantılı olarak varlıklara bakış açısına göre şekillenir. Buna bağlı olarak bazı varlık ve kavramlar, birtakım özelliklerine göre eril yani erkek olur, bazıları da dişil yani kadın olur. 2 örnek verelim. Poz (burun) ve mal (ev) isimlerini ele alırsak, burun Kürtçe'de erildir yani erkektir, buna bağlı olarak gelen ek "ê" olur. Ev kelimesi de dişildir yani kadındır, buna bağlı olarak gelen ek "a" olur. Pozê min - Benim burnum Mala min - Benim evim Bir kişi Kürtçede “arkadaşım” dediği zaman; dişil veya eril olduğu hemen belli olur. Arkadaş kelimesi "heval"dır. Hevalê min (benim erkek arkadaşım) Hevala min (benim bayan arkadaşım) Kürt dili, öncelikle toprağa bağlı bir Doğu dilidir. Dünyadaki birçok dilde, ilk kelimelerin nasıl oluştuğunu sorgulamak belki zordur; ama birkaç kelimenin yan yana gelerek oluşturduğu kelimeler hakkında görüş belirtilebilir. Kürtler, yaşayış özelliklerine göre gördükleri varlık ve kavramlara isim verirler. Bu bölümde, 3 kelimeyle, az da olsa, bu dilin mantığı hakkında bilgi vereceğim. 1) "xwêdan" (ter) : "xwê" , Kürtçede "tuz" demektir. "dan" ise "vermek, çıkarmak" anlamına gelir. Yani "tuz" ismi ve "vermek, çıkarmak" fiili yan yana gelerek xwêdan (ter) kelimesini oluşturur. Kişi terlerken vücuttan dışarıya tuz çıkar. 2) "kêrguh" (tavşan) : "kêr", Kürtçede "bıçak" demektir. "guh" ise "kulak" anlamına gelir. Burada kelime oluşurken verilen anlam, bıçağın sivriliğine göredir. Tavşan, kulakları sivrice olan bir hayvandır. Tavşanın kulağının sivri olma özelliğine bakılır ve isim ona göre şekillenir. 3) "xalxalok" (uğur böceği) : "xal", Kürtçede "nokta, ben" demektir. "ok" ise "ik" gibi bir ektir. Bu ekler, geldikleri kelimelere "sevecenlik ve küçültme" anlamı yüklerler.Uğur böceğinin sırtında noktalar vardır. Yani birden fazla nokta vardır.Bu kelimede de, gördüğümüz gibi, "xal" kelimesi iki defa tekrar edilmiştir. Sona gelen "ok" eki de, kelimeye sevecenlik ve küçültme katmıştır. Kürtçede hayvanın yaşına göre farklı adlar verilebilir: Erkek kuzuların isimleri Kürtçe'de 4 yaşına kadar 4 kez değişiyor. Birinci yıl "berx", ikinci yıl "kavir", üçüncü yıl "hogeç", dördüncü yıl "maz" olur. Koç ismi "Maz" ve "Mazman" şeklinde değişir. Türkçede : 1.yıl "kuzu", 2. yıl "toklu", 3.yıl "şişek", 4.yıl "öveç" ve sonrasında "koç"tur. Araplarda deve yavrusunun 7 değişik isimle adlandırılması ve Eskimolarda yirminin üzerinde kar yağışı şekli isimlendirilmesi gibi. Hatta Kürtçede süpürgenin yirminin üzerinde adı vardır. Bazi örnekler; gêzik, gêzî, havlêk, kinoşe, melkes, sivnik, sizik. Bazı dillerde "sürü" (çoğul anlamda) herhangi bir ismin önünde kullanılabilirken Kürtçe her cümleye değişik kelimeler kullanılıyor. “Bir sürü kuş uçtu, bir sürü koyun otluyor, bir sürü kurt gördüm, bir sürü at geçti, bir sürü adam geçti.” Kürtçe'de bunların hepsi farklı ifade edilir: “Refê teyran, keriye pez, garrana dewar, exiriyê hespan, peranî yan jî zurbê guran, qeflê meriyan." 'Min kerî merî dît' ya da 'Min naxire merî dît” denilmez. Kürtçe'de bir şeye küçüklük anlamı yüklenmek istendiği zaman kelimelerin sonuna –ik eki getirilir. Örnekler: Şiv “Sopa”, Şivik “Küçük sopa” demek. Law “Oğul”, Lawik “Küçük oğlan” demek. Bu kelime Türkçeye hakaret unsuru olarak geçmiştir. Kürtçede bir şeye “dahalık” anlamı yüklenmek istendiği zaman kelimelerin sonuna –tir eki getirilir. Örnek: Mezin “Büyük”, Mezintir “Daha büyük” demek. Kurmanci, Sorani, Zazaca, Farsça ve Türkçe arasında karşılaştırma Türkçe Kurmanci Sorani Zazaca Farsça Türkçe Kurmanci Sorani Zazaca Farsça Ev Mal Mal Keye Xane Açlık Birçî Birsî Veyşan Gorosnegi Susuzluk Tî Tî Teyşan Teşnegi Yaşam Jîyan Jîyan Cewiyaene Zisten Gönül Dil Dil Zerri Del Anne Dayik Dayik Mae Madar Baba Baw Baw Pî Peder Ağız Dev Dem Fek Dahan Oğul Kurr Kurr Lac Pesar Gelmek Hatin Hatin Ameyene Amadan Kadın Jin Jin Cêniye Zen Ağlamak Girîn Girîn Bermaene Geristan Gitmek Çûn Çûn Şiyene Raftan De (örn.: evde) Li Le De® Dar, tu a (örn.:eve) Bo Bo Rê Beh Nasıl Çawan Çowon Senên Çetowr Kim Kî Kê Kam Kî Akşam Êvar Êware Şan Begah At hesp Esp Estor Asb Ot Giya Giya Vaş Sabzeh Dün Duh Duhêke Vizêr Diruz Küçük Piçûk Piçûk Qic Kuçek Tilki Rovî Rowî Luwe Rubah Yıl Sal Sal Serre Sal Fare Mişk Mişk Merre Muş Getirmek Anîn Anan Ardene Avardan Kan Xwîn Xwîn Gonî Xun Kız Keç Keç Keyna Doxtar Kapı Derî Dergî Keyber Dar Sevgili Dezgir Dezgîran Waşte Namzad Evet / Hayır Erê / Na Erê / Na Ya / Ne Arî / Na Domuz Beraz Beraz Xoz Xuk Bu Ev Ev (I)no, (I)na In Kaşınmak Xurîn Xurîn Hurîaene Xarîdan Diğer Din Din Bîn Digar Var Heye Heye Esto Hast Kar Berf Berfir Vorre Barf Yanmak Şewitîn Şûwitan Veşayiş Suxtan Koşmak Bazdan Bezin Vestene Gurizan Ön Ber Ber Ver Bar Koç Beran Beran Vosn Goşn Muhallefe Bije Biwejen Viae Biva Çiçek Gul Gul Vil Gol Böbrek Gurçik Gurçile Velik Gorda Değişmek Guherîn Guherîn Vurrayene Gerawidan Uyku Xew Xew Hewn Xab Üksek Bilind Bilind Berz Bulend Bahar Bihar Bihar Wusar Bahar Rüzgar Ba Ba Va Bad Yapraklar Belk Belik Velg Barg Kuzu Berx Berx Vorrek Barra Kurt Gur Gur Verg Gorg Yağmur Baran Baran Varan Baran Çeşme Kanî Kanî Hêni Xanî Gülmek Kenin Kenin Huyaene Xanidan Hatırlama Bîr Bîr Vira Vir Söylemek Gotin Gutin Vatene Goftan Dağ Çiya Çiya Ko Kuh Kürt edebiyatı, halk edebiyatı ve yazılı edebiyat olarak ikiye ayrılır. Sözlü edebiyat, yani halk edebiyatı, yaklaşık bin yıl öncesine kadar dayanan yazılı edebiyata göre çok daha eskidir. Hemadani Baba Tahir (935-1010), Kürt edebiyatının ilk yazılı örneğini, bin yıl önce İran'da Arap alfabesiyle yazmıştır. Kürtçe'nin edebi ürünlere sahip önemli bir lehçesi Kurmanci'dir. Kurmanci lehçesinin 15. yüzyılda yazılmış olan bazı edebi eserler günümüze kadar ulaşmıştır. Bu lehçeyle yazan Kürt şairleri arasında ilk akla gelenler Elîyê Herîrî (1425-1495), Feqîyê Teyran (1590-1660), Melayê Cizîrî (1570-1640) ve Hanili Ahmet (1650-1707)'tir. Hanili Ahmet'in Mem û Zîn adlı ünlü eseri birçok kez yayımlandı. Türkçe'ye ilk kez 1930'da çevrilen Mem û Zîn, daha sonra M. Emin Bozarslan tarafından tekrar çevrilmiştir. Bunlara Kürtçe şiir yazdığı belirtilen Abdussamed Babek (ölüm tarihi: 1019 veya 1020) ile Diyarbakırlı kadın şair Sırrı Hanım (1814-1877) eklenebilir. Kimi yazarlar Osmanlı edebiyatının ünlü isimlerinden Nef'i (1572-1655) ve Nabi (1642-1712)'nin de Kürtçe şiirlerinin bulunduğunu belirtmektedir. Prof. Qenatê Kurdo'nun belirttiğine göre 1911'de Viyana'da yayınlanan Yezidilerin kutsal kitabı Kitab el Celve, Kürtçenin Güney lehçesiyledir. Ona göre bu kitap 11-12. yüzyıllarda, O. L. Vilçevski'ye göre ise 17. yüzyılda yazılmıştır. İlk Kürtçe Gazete 22 Nisan 1898‘de Mısır’ın başkenti Kahire'de sürgünde yayımlanan “Kurdistan” araştırmacılar tarafından ilk Kürtçe gazete olarak kabul edilir. Gazete, 1898-1902 yılları arasında Mikdad Midhat ve Abdurrahman Bedirhan kardeşler tarafından toplam 31 sayı olarak çıktı. Yayın 32 basım sonra 1902'de son buldu. Kurdistan gazetesinin hala 10., 12. ve 19. sayıları bulunamamıştır. Bütün sayıların İstanbul'daki Osmanlı ve Yıldız Sarayı arşivinde bulunma ihtimali çok yüksektir.[kaynak belirtilmeli] Kürtçe, Farsça ve Zazaca Kürtçe, Farsça ve Zazaca ile aynı dil grubundadır ve çeşitli benzerlikler sergiler. Buna karşılık Kürtçe her iki dilden de ayrı, kendi başına bir dildir. Bi örnek, basit cümleler kürt lehçelerinde birbirine benziyerken Farsça ve Zazacada tamamen farklılar: Türkçe Onlar gitti ve geldi. Sizin evde vardır. Ne yapiyorsun? Nasılsın? O aç mı? Kurmanci Ewan çûn û hatin. Li mala we heye. Tu çi dikî? Tu çawanî? Ew birçî ye? Sorani Ewan çûn û hatin. Le malî ewe heye. To çi dekî? To çowunî? Ew birsî ye? Kelhuri Ewane çûn û hatin. Le malini îwe heye. Ti çi (di)kîd? Ti çuwunîd? Ew birsî yud? Zazaca Ê şiyê u ameye. Keyê şıma de esto. Tı se kena? Tı senêna? A veyşana? Farsça İşān raftand o âmadand. Dar xânaye şomâ hast. To çe mikoni? To çetori? U gorosne/gorçi a(-st)? Türkçe O yapiyor, O yiyor, O alıyor, O geliyor, O gidiyor, O ağlıyor, O yaşiyor Kurmanci Ew dike, Ew dixwe, Ew digire, Ew tê, Ew diçe, Ew digrî, Ew dijî Sorani Ew deke, Ew dexwe, Ew degire, Ew tê, Ew deçe, Ew degrî, Ew dejî Kelhuri Ewe (di)kûd, Ewe (di)xwûd, Ewe (di)girûd, Ewe tê, Ewe (di)çûd, Ewe (di)grî, Ewe (di)jî Zazaca A kena, A wena, A gêna, A yena, A şona, A bermena, A cewîna Farsça U mikonad, U mixorad, U migirad, U miâyad, U miravad, U geryad/gerya mikonad, U mizehad/zendegi mikonad
-
sınır ötesine hayır
Tezkere ile çözüm! Diyelim ki: Tankla topla girdik ve bütün Kuzey Irak'ı işgal ettik. Kürt sorunu biter mi? Diyelim ki: Bütün Kuzey Irak'ın işgaliyle PKK konusunda her şey yerle bir edildi. Kürt sorunu biter mi? Diyelim ki: Kuzey Irak'a girmekle kalmadık, bölgede Barzani'yle Talabani'nin devletleşme sürecine de son noktayı koyduk. Kürt sorunu biter mi? Diyelim ki: Sınırlarımız içinde PKK'ya teslim bayrağını çektirdik. Kürt sorunu biter mi? Diyelim ki: PKK terörünü bitirdik. Kürt sorunu biter mi? Hayır bitmez! Çünkü temel sorun Kürt sorunudur. Kürt sorunu olduğu içindir ki PKK vardır, şiddet ve terör vardır. Onun için de PKK'yı bitirebilirsiniz ama Kürt sorunu varlığını devam ettirdiği sürece, bir başka PKK çıkabilir; içeride ve dışarıda Türkiye'yi ciddi biçimde istikrarsızlaştıracak yeni sorunlar başınıza sarılır. Bir başka deyişle: PKK sonuçtur. Neden ise Kürt sorunudur. Onun için de konuya vakıf olanların yıllar öncesine giden sorusu genellikle değişmez: PKK'yı bir gün bitirebilirsiniz ama Kürt sorununu ne yapacaksınız?.. Bu soruyu sormadan, yanıtını çok boyutlu olarak düşünüp taşınmadan Türkiye'yi çıkmazdan kurtarmak uzak ihtimaldir. Ve bu Allah'ın belası çıkmazdan yakasını sıyıramayan bir Türkiye'nin de demokrasi ve hukuk devletini yerli yerine oturtmuş, refah yolunda yürüyen istikrarlı, huzurlu bir ülkesi olabilmesi imkansızdır. Yinelemekte yarar var: PKK'nın bitmesi demek, sorunun bitmesi demek değildir. Terör bitse de sorun bitmez. Kimse hayal kurmasın. Kendini aldatmasın. Türkiye bunca yıldır sorunun adını koyamadığı, Kürt sorunu diye koymaktan kaçındığı ve bu konuda özgür tartışmayı yıllar yılı yasakladığı içindir ki işin içinden çıkamadı. Çıkmazını derinleştirdi. Bugün de sürüyor bu çıkmaz. Üstelik, gitgide uluslararası bir nitelik kazanan Kürt sorunu, Filistin sorunu kadar olmasa da dünya sahnesinde kendine her geçen gün büyücek bir yer açıyor. Bu saatten sonra kimse hayal kurmasın, Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunun yok edilmesine ne Amerika, ne Avrupa izin verir, ne de örneğin İsrail böyle bir gelişmeye sevinir. Yani bölgesel koşulllar ve reelpolitika, Irak'ta Kürtlerin resmen olmasa da, fiilen devletleşmeleri sürecine yeşil ışık yakıyor. Sorun dallı budaklıdır. Sorun karmaşıktır. Elbette PKK'nın şiddet ve terör eylemleri konusunda ABD'nin, AB'nin, Irak'ın, Talabani ve Barzani'nin işbirliği ve katkısı aranmalıdır. Bu güçlerin çifte standart kokan davranışlarına karşı çıkılmalı ve bu güçler üzerinde gereken her türlü baskı uygulanmalıdır. Ayrıca, içeride devletin şiddet ve terörle haklı ve meşru mücadelesi hiç kuşkusuz sürmelidir. Ama bütün bunlar bize sorunun sihirli reçetelere yer bırakmayan çok boyutluluğunu kesinlikle unutturmamalı. Tankla topla büyük bedeller ödeyerek, kan ve gözyaşı dökerek şiddet ve terörü geriletebilirsiniz. Geçmişte bu bir ölçüde yaşandı. Ancak, 'Kürt sorunu'nu unutur, gözardı ederseniz fazla değişen bir şey olmaz. Bu da şimdi yaşanmakta. Katlanılan büyük fedakarlıklar ne yazık ki fazla bir işe yaramamış olur. Onca kan ve gözyaşını boş yere akıttıktan sonra bir kez daha başladığınız yere dönersiniz. Eğer kısır döngü kırılmak isteniyorsa, sorunun Kürt sorunu diye adını da koyarak, bir strateji geliştirmek şarttır. Sayın Erdoğan; Bu da vizyon, siyasal irade, kararlılık ve cesaret gerektirir. Yoksa, 'eskiler'den farkınız kalmaz. "Kalkın ey ehli vatan!" avazeleri ve savaş tamtamları arasında tezkere çıkarmak belki işin kolayına kaçmaktır. Stratejlerin en ünlüsü, Çin'li General Sun Tsu bundan yirmi yüzyıl önce özetle demiş ki: Stratejiden yoksun taktikler sadece kuru gürültüden ibarettir. hasan cemal 18.10.2007 milliyet
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Mehmet Akif ERSOY Arkadaşlar beni anlmamakta neden ısrar ediyosunuz bayrağımıza,vatanımıza ve ister TÜRK ister KÜRT olsun yurttaşımıza kastedenler elbetteki teröristtirler,Ancak sorunu bu kelime çözmez bu sorunu bahçenizdeki bir bataklık gibi düşünün bataklığın üstüne ne kadar çalı örtersen ört,kum atarsan at,bataklığa gelen suyun kaynağını kesmessen o bataklık kurumaz.
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
Ah sizin şu entirikalarınız ah...
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
Sen ne anlatıyorsun arkadaşım bana. Bütün Kürtler bölücüdür diyenmi var. DTP Milletvekili bölücülerden "kardeşlerimiz" diye bahsetmedimi? sevgili cyrano birincisi sen ne anlatıyorsun diye başlayan cümleniz hiç hoş değil burada mahelle kavgası yapmıyoruz görüşlerimizi paylaşıyoruz eğer görüşlerimin aksini düşünüyorsanız çıkar anlatırsınız. ikincisi bana özel mesaj atıp sormuşsun ''biji mezin TÜRKİYE'' ( yaşasın büyük TÜRKİYE ) şeklinde yazmıştım parantez içindekinin türkçesi olduğuna dikkatini çekerim. üçüncüsü bu cümleyi siz yazmıştınız (Bölücülere "kardeşlerimiz" demek yerine "bölücü" demek olmazmı ilk tokat.) dördüncüsü ben hiçbir partinin sözcüsü yada savunucusu değilim onlar kendi görüşlerini belirtmişlerdir bana göre ülkemin askerine karşı silahlı eylemde bulunan hiçkimse kardeşim olamaz.
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
Bunun yolu nedir peki? Bana göre bunun yolu bir gecede yok sayılan ve yaklaşık 90 yıldır yok denilen bölge halkının dil ve kültürünün varlığının kabülü ve anayasal güvence altına alınmasıdır.Zaten bu sağlandığı ve bölge halkına eşit haklara sahip olduğu hisstirilirse hiçbir yasadışı faaliyete bulaşmayacaklardır ve bulaşanlara karşıda gereken tavrı koyacaklardır bugün bile kürtler TÜRKİYELİ olmaktan memnun olduklarını her fırsatta belirtmektedirler.
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
LÜTFEN BÜTÜN KÜRTLER BÖLÜCÜMÜDÜR YANİ!!!Biraz mantıklı olun eğer Türkiyedeki bütün kürtler bölücü olsaydı inanın bana şimdi bölünme çoktaan olmuştu bile ama türkiyedeki kürtlerin böyle bir beklentisi yok.
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
adamın biri yine döndükmü başa, bak pkk 1978 yılında kurulmuş bir örgüttür,kürtlerse 5000 yıllık bir tarihe sahip halktır.botan suyunuda pkk akıttı dersiniz şimdi, lütfen böyle herşeyi pkk'ya mal etmeyin sizin gibilerin butür yaklaşımları pkk'yı ve onun destekçilerini sevindiriyor maalesef ,tamam pkk'nın butür eyalet isimlerinden söz ettiğini elbette bizde biliyoruz ancak şunuda biliyoruzki asla gerçekleşemeyecek bir hayalden öte değil bunlar çünkü kürtlerde ayrı devlet beklentisi falan yok bütün kürtler sanki ayrı devlet istiyormuş gibi bir izlenim uyandırılıyor ülkemizde ve maalesef halkta bu oyuna çok çabuk geliyor.Ayrıca botan çayı devlet kayıtlarındada aynı şekilde kabul görüyor buda bir dipnot olsun.haaa birde unutmadan agresif üslupla konuşmanıza gerek yok arkadaşça bir sohbet olarak düşünün bunu. SEVGİLER...
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
bu arada ''biji mezin TÜRKİYE'' ( yaşasın büyük TÜRKİYE )
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
sevgili adamın biri botan g.doğu anadoluda cizre ve çevresine daha önce verilen ve halen bölge halkı tarafından kullanılan :(cizira botan )isminden gelir ve ayrıca siirt yöresinde dicle çayının bir kolu olan botan isminde bir çay vardır.
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
bence ülkemizin en önde gelenleri (komutanlar)dahil çıkıp kürtler vardırlar ve bizim özbeöz kardeşlerimizdirler demelidirler gerekirse kürtçe öğrenip kürtlerle yeri geldiğinde kürtçe konuşmalıdırlar böylece bölücülerede bu bir tokat olacaktır... sevgili kaplan 200 meselenin çözümü benim veya başka birinin kullanacağı birtek kelime değildir.yukarıda belittiğim şu cümlededir bakın geçenlerde erzurumda yaşlı bir teyze bir komutanımızdan yardım istiyordu ve bu teyze türkçe bilmiyordu orada o komutanın ona verdiği cevap yüreğimizi parçaladı cevap neydi biliyormusunuz (git tv seyret türkçe öğren öyle gel) bu sizce doğru bir davranışmıdır ??????????? gerçi siz hala kürt diye birşey yok diyosunuz yaa, artık bunu diyenleri pek umursamıyoruz bütün dünya tanıyor, artık siz tanımasanızda olur. sevgiler....
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
kaplan 200 kendimi size ıspat etme derdinde olduğumuda nereden çıkardınız anlamadım ???? Ben görüşlerimi samimiyetle ortaya koyuyorum ama öyle bir soru soruşunuz varki sanki ben kendimi size ıspat etmek için yazıyormuşum gibi benim kendimi ıspat etmek gibi bir derdim yok hem burada kişileri değil toplumun genelini tartışıyoruz lütfen kişiselleştirmeyin bu konuları...
-
Pkk borazanları nerdesiniz?
değerli kardeşim suheda bakın biz bu acıları 30 yıldır yaşıyoruz kendiniz fotoğraflarını koymuşsunuz annelerin babalrın çektiği acı ortada benim takıldığım nokta kimin haklı olduğu değil eğer bu sorunu 30 yıldır 'sadece pkk için söylüyorum' silahla çözemediysen benim gibi birileri çıkıp farklı yollar aramanın vakti geldi der elbette artık kan ve gözyaşı görmek istemiyorum bu ülkede ben bu olayların en yoğun dönemlerinde çocukluğumu yaşadım daha doğrusu yaşayamadım şimdi başkaları bu acıları çekmesin çocuklar babasız eşler kocasız anneler yavrusuz kalmasın demek eğer suçsa ben açık adresimi vereyim gelip kafama sıksınlar yakılan köyler göç eden insanlar şehirlerimizdeki karmaşalar tabutlar bunlar bu 30 yıllık süreçte yaşanan sadece aklıma gelenler tek derdim yeter olsun haa bu arada bahsettiğiniz yazınızı okumadım ancak dedimya yeni gaziler ve şehitler olmasın diyorum pkk ve tsk zaten aynı kefede olamaz onuda belirtmiş olayım bu arada.
-
Pkk borazanları nerdesiniz?
Güvercin Kanadında Mektup. BU bir mektup.Kuş, güvercin kanadına yazıldı.Kimin vicdanına konarsa o okusun diye.Ölüm üzerine… Mayın üzerine… Kürt meselesi… Türk meselesi üzerine. Güzel kelimeler… Ve çirkin kelimeler üzerine. Ölüme doğru yapılan bu korkusuz koşudan korkuyorum. Mayınlarla parçalanan kardeş cesetleri odamda, yanıbaşımda duruyorlar. Yazdığım her kelimeye daha bir dikkatle bakıyorlar. Onlar dün parçalandılar. Yazıklar olsun diye başlıyor aklıma gelen her cümle şimdi. Yazıklar oluyor zira, insanın biriktirdiği en güzel şeylere. Yazıklar oluyor, bir çocuğun Kürtçe, Türkçe veya her ne hal ve her ne dilde ise gülümsemesine… HER SİLAH ÖLDÜRÜR AMA MAYINDAN KAHPESİ YOKTUR Sevgiliye hediye almaya, pazar alışverişine çıkmaya, bir bebek sahibi olmaya, sigarayı bırakmaya, piknik yapmaya, bir insanı her şeyden çok sevmeye…. Yazıklar oluyor… Yazıklar oluyor hayatın bizzat kendisine. Yapmayın! Mayınlar döşemeyin geleceğinizin güzergáhına. Bu kalleşin ne zaman patlayacağı belli olmaz. Bazen yıllar sonra, bir küçük kız çocuğu çiçek toplarken denk gelir, bazen yirmi yaşındayken ve daha önce hiç görmediğin bir yerde, daha önce hiç tanımadığın insanların arasında hem anayasal hem siyasal hem mukaddes bir yolculuk sırasında…. İnsanoğlu her melaneti icat etti; ama mayından kahpesi yoktur. Her silah öldürebilir, her zaman öldürme potansiyeli taşır; ama mayın MUTLAKA ÖLDÜRÜR. Mayın ıskalamaz! O birini mutlaka öldürür! Uğursuz bir pusuya yatar ve patlayana kadar, bir can üstüne basana kadar bekler. İnsanın icat ettiği EN ÇİRKİN şey silahtır. Ve silahların EN ÇİRKİNİ MAYINDIR! Sebebini unuttum kavganın ve umurumda da değil siyasi tartışmalar. Bir tek şey için dua ediyorum her gece, her gündüz: Kimse genç ölmesin dağlarımızda. EN GÜZEL KELİME ‘BARIŞ’ ARTIK SOYTARI KELİME Silahlar susmadan sebebi konuşmaya imkán da yok lüzum da. Aklın sesi, akılsızlık susmadıkça duyulmuyor. Ve o zaman akla sadece DURUN demek geliyor. Hemen şimdi DURUN! Hiçbir haber geçmiyor ajanslar artık, ölümsüz. İçinde acı olmayan gecemiz yok.. Ne oldu diyorum yine, kim hangi korkunun, hangi uğursuz hesabın peşinde diye… Barış artık soytarı bir kelime… Her ağızda var; ama hiçbir yerde yok. Nerede bu barış? O, insanın icat ettiği EN GÜZEL kelime. Ama kelimelerle ne isterseniz onu yaparsınız. Barış dersiniz; ama savaş manasınadır. Hatta bütün savaşlar barış için yapılır. Ve herkes adil bir barış için savaşır. Ve akıl der ki, aslında savaşmıyorsanız barışmaya başlamışsınız demektir. Bir barış için yapılması gereken ilk ve belki de tek şey savaşmamaktır. Silahlar patlamaya başlamışsa orada insanın bulduğu güzel kelimeler orayı terk eder. SEVDADAN GAYRISINA AĞIDIMIZ OLMASIN Kelimeler de ölür bazen… Ve kelime cesetleriyle yaşanmaya başlar hayat. O kelimelerin, o cesetlerin… Nece olduğu, yani bu ölülerin ölürken son nefeslerinde hangi dilde konuştukları artık akılsızlığın gölgesinde soğuyan HAYATIN, YAŞAMANIN ta kendisidir. Ölen yirmisindedir. Artık, ardından söylenen ağıtlar kalır. Ve Anadolu’da ağıt sıkıntısı yoktur. Kürtçe’de de, Türkçe’de de binlerce ağıt vardır. Hatta aynı ağıtın hem Kürtçe’si hem Türkçe’si vardır. Yürek yakmak iyi bir işse, ikisi de eşit derecede yürek yakmaktadır. Ama yüreğimizde artık dağlanacak yer kalmamıştır. Sevdadan gayrısına ağıdımız olmasın artık. Şimdi hepinizin huzurunda yalvarmak istiyorum. Gördüm anladım, yapacak hiçbir şey kalmadıysa yalvarıyorum işte. Kendimi küçük düşürmek istiyorum. Taviz vermek istiyorum. Kimin elinde bu kanı durduracak bir güç varsa, ister şeytana tapsın ister puta, ister bir tek Allah’a… DİZLERİMİN ÜSTÜNE ÇÖKTÜM YALVARIYORUM Kimin dudaklarının ucundaysa bunca gencecik hayat, ben ona yalvarmak istiyorum. Ne olur? Bu işi durdur. Ben siyaset miyasetten bahsetmiyorum. Dizlerimin üstüne çöktüm, “Bu genç ölümleri durdur” diyorum. Kimse ateş etmesin kimseye. Hiçbir gerekçeyle. Hatta kendini savunmak için bile… Çünkü savunmaya başlayana kadar masumsun ve masum güzel bir kelime, masum kal… Kim hangi mayının yerini biliyorsa yalvarırım söylesin. Bir káğıda yazsın, bir şişeye koysun, suya salsın söylesin. Kim hangi mayının yerini biliyorsa, kimin gücü yetiyorsa olası ölümlere engel olmaya, ona yalvarıyorum işte. İster şeytana tapsın ister puta, ister oralı olsun ister bizim buralı. Gücü yetiyorsa eğer durdursun bu işi. Ben, bir yurttaş, bir insan olarak kendimi küçük düşürüyorum. İşte açık açık yalvarıyorum, durdursun durdurmaya gücü yeten. Süresiz ve sonsuza kadar. Yalvarıyorum. Dizlerimin üstüne de çöktüm ve ağlıyorum işte. YAZGI BİRİNİ KIŞLAYA BİRİNİ DAĞLARA GÖTÜRMÜŞ Sonra sabahlara kadar tartışalım. Ama şimdi durdur. Yalvarırım. Gençler, çocuklar ölüyor, hepsi kardeş, hepsinde aynı muska, aynı yazgı, aynı televizyon, aynı futbol, aynı hayat… Hepsinin gerisinde dualara bürünmüş paramparça bir sevdalı. Hepsi genç, hepsi güzel… Hepsi Türk, Hepsi Kürt… Gençler… Yazgının biri kışlaya, diğeri dağlara götürmüş… Kürtçe’de “cehel” derler. Kulağa ..... gibi gelir; ama “henüz bilmez” manasındadır, henüz yolun başında manasında… Yalvarırım ne olacak… Benden ne eksiltecekse bu yakarış eksiltsin, maksat hayat çoğalsın bu dünya cennetinde. Bir yangında hep güzel kelimeler yanarken, çirkinleri hayatta kalır… Kınamak, sövmek, hangi haklı gerekçeyle olursa olsun yangına körükle gitmek. Ben kimseyi kınamıyorum, ben kimseye sövmüyorum, ben bu işin tamamını SEVMİYORUM. Kurtulalım istiyorum bu vebadan. Kimseyi haklı bulmuyorum, kimseyi haksız bulmuyorum. Küstüm. ‘MIRIN’ DENİR KÜRTÇE’DE ‘ÖLÜM’DÜR TÜRKÇE’DE Konuşmuyorum bu konuyu… Silahlar susana kadar “SİLAHLAR SUSSUN”dan başka konu konuşmak istemiyorum… İstemiyoruz. Ölmenin, öldürmenin hiçbir türünü, çeşidini sevmiyorum. Ben genç bir hayat kurtulsun istiyorum her tür kavgadan. Hatta kavgayı öven şiirlerden bile uzak dursun istiyorum. Her çocuk çirkin kelimelerden uzakta yaşasın istiyorum. Eğer o kelime çirkinse, çirkinin hizmetindeyse, Kürtçe söylemişin, Türkçe söylemişin çıfayda… Hiçbir dil çirkin bir kelimeyi güzelleştiremez. Ölüm her dilde çirkin bir kelimedir. “Mırın” denir Kürtçe’de. Anadolu’da konuşulan bütün dillerde karşılığı vardır. Bunların içinde resmi olan “ölüm”dür. Türkçe’dir. Ve ölüm kelimesi, resmi ya da gayri resmi her dilde eşit derecede çirkindir. “Yaşam”a gelince…. Kelimelerin en şahanelerinden. İçi açık açık ve kelimenin her manasıyla “hayat” doludur… Ve hayat, varlığından emin olduğumuz tek şeydir… DİL, BİR OLUŞLAR ZİNCİRİNİN SONUCUDUR Kürtçe’de “jiyan” denir. Yaşam, her dildeki en güzel kelimedir. Belki bir tek rakibi vardır, o da “aşk”tır elbette. Aşk… Kürtçe’de “evin” denir. Bu kelimelerin içinde resmi olan “aşk”tır; ama aşk kelimesi her dilde eşit derecede güzeldir. Anadolu’da en az iki kişinin birbiriyle konuşup anlaştığı bir dil varsa ben onu bile öğrenmek istiyorum. Sadece iki kişi bir dil icat etsin, ben çok merak ederim onu. Çünkü bu iş öyle kolay değildir. Dil yani lenguiç, çok geniş ve karmaşık bir sesler organizasyonudur. Ve bir dilin oluşması, hiç kimsenin tasarlamasına imkán bulunmayan ve yüzyıllar boyu süren bir olaylar, oluşlar zincirinin sonucudur. Bazı insanlar başka seslerle, bazıları başka seslerle anlaşırlar… O sesler onların bünyelerinden, yani hayatlarının, kuşaklar boyu yaşamışlıklarının içinden süzülerek akar. Sonuç her zaman mükemmeldir. Çünkü bir dilin yapımında milyon, milyar insanın katkısı vardır ve bu katkı o insanlar yaşadıkça devam eder. ‘ACI’NIN YANINA ‘ŞİFA’ ‘İNTİKAM’A ‘BAĞIŞLAMA’ İşte bu yüzden bütün diller, insanoğlunun en büyük, en mucizevi eserleridirler. Ve dil akışkan bir şey, düpedüz bir nehirdir. Bünyesine uyan her su içine akar. Her dilde başka dilden göçmen kelimeler vardır. Onlar o dilin yurttaşı olurlar sonra. Buna bazısı yozlaşma der; ama “yozlaşma” zaten çirkin bir kelimedir. Güzel dil ya da çirkin dil diye bir şey yoktur. Hepsi şaşılası bir kolektif çabanın ürünü, birer insan harikasıdır. Güzel kelimeler vardır, çirkin kelimeler vardır. Ve bunlar bütün dillere eşit sayıda yayılmıştır. Her çirkin kelimenin yanına bir tane iyisini eş edeceğiz. “Acı”nın yanına “şifa”, “zor”un yanına “çaba”, “intikam”ın yanına “bağışlama”…. “Ölüm”ün yanına “hayat”! Sivil olan, sivil hakların geliştirilmesini isteyen bir yurttaş, silaha hiçbir zaman elini sürmemelidir. Haklılığını sivilliğinden alan kişi sivillikten vazgeçerse haklı olmaktan da vazgeçer… RESMİ OLANI TÜRKÇE’DİR AMA HEPSİ ÖZGÜRDÜR Artık sivil de değildir haklı da. Bir dilde manası çirkin olan, yani çirkin bir şeye isim veya duruma sıfat olan kelime sayısı artmışsa işte o zaman o dil, evet “yozlaşıyor” demektir. Dil yani lenguiç, iyi kullanılmazsa tehlikeli olur. Çünkü dil, her türlü kullanıma müsait mükemmel bir ses organizasyonudur. İnsanları başkalaştırır. Ama “başka”dan korkmaya gerek yoktur. “Başka” güzel bir kelimedir. Çünkü aslında aynı dili konuşan, konuşmayan herkes “BAŞKA”dır. Ve başka, başkalık güzeldir. Başkasının başkalığıyla birleşiriz ve bu birleşme bazen AŞK diye patlar. Ve aşk nerede olursa olsun kendisi dışındaki her şeyi önemsizleştirir. Biz kendi bahçemizdeki dillerin hepsini bilek, öğrenek, bir de üstüne İngilizce, Fransızca filan çakıp dünyanın karşısına çıkak. Diyek ki bizim bahçede insanoğlunun şu kadar senede imal ve muhafaza ettiği diller, hazineler var! Süryanice var, Keldanice var, daha araştırsak bulacaklarımız var… Bunların içinde resmi olanı Türkçe’dir. Ama hepsi Türkçe kadar özgürdür diyelim. KÜRTÇE’Yİ CENDEREDEN TÜRKÇE KURTARACAKTIR (Hem belki diğer dişlerini de yaptırmasına yardım edebiliriz şu tek dişli, tek taşlı medeniyetin…. “BİZ”i düzeltirsek herkesi düzeltiriz.) Hepimizin eşit derecede duyacağı bir gururla dünyaya diyelim ki: Bizzat Türkçe’nin kendisi diğer dillerimizin güvencesidir. Çünkü onları özgürleştiren şeyler Türkçe yazılacaktır. Türkçe bizim ortak dilimizdir ve ortak kimliğimizi oluşturur. Ve Türkçe, güzel kelimeleriyle her şeyi iyileştirebilir. Kürtçe’yi bu cendereden çıkarabilir. Alır bu Mezopotamyalı kardeşini, önce yaralarını iyileştirir. Onu özgürleştirir… Kürtçe’yi, korku salan, öfke çağrıştıran bir meselenin parçası olmaktan, bu hiç hak etmediği yankısından Türkçe kurtaracaktır. Çünkü DİL güncel bir mesele değildir. Güncel bir kavganın konusu olması, hiç hak etmediğimiz bir trajedidir. Ve kavga da (ki Kürtçe şer denir), trajedi de (ki ona Kürtçe’de de trajedi denir) çirkin kelimelerdir. Elbette bütün kelimelerle ilgili kullandığım “güzel” ve “çirkin” kelimeleri tırnak içindedir. Bazı tırnak kalın, bazısı incedir; ama hepsi tırnak içindedir. Çünkü asıl güzel olması gereken, kelimelere yön veren mekanizmadır ve bildiğim kadarıyla ona da akıl denir. TAKATİMİN SONUNDAYIM ELİMDE SADE KELİMELER Akıl dilin patronudur ve hiçbir zaman ve hiçbir koşulda yetkilerini akılsızlığa, öfkeye devretmemelidir. Bu bir mektup. Kanamalı bir güvercinin kanadına yazıldı. Hangi yüreğe konarsa o okusun ve bu ölümcül gidişi durdurmak için yapabileceği bir şey varsa hemen şimdi yapsın diye yazıldı. Ölüm üzerine… Mayın üzerine yazıldı. Kürtçe meselesi, Türkçe meselesi üzerine bir yakarış bu. Ben… Yani kalemden başka silah, vicdanından başka pusula tanımayan, bilmeyen ben… Ne elimde dünyayı kurtaracak bir bilgi var, ne düşleri aydınlatacak bir lamba… Elimde sade kelimeler… Dizlerimin üstüne çöktüm, ağlıyorum. Takatimin sonundayım ve durun diyebiliyorum sadece. Yalvarırım… Durun! Durdurun!
-
Pkk borazanları nerdesiniz?
az evvel bir haber sitesinde okudum 13 askerimiz şehit edilmiş çok üzüldüm yeter artık bu işi çözmek için ne gerekiyorsa yapılsın hiçkimsenin ne anası ne babası ne kardeşi ağlamsın türkler ve kürtler kardeştir ben kürdüm ölen askerler için kardeşlerimiz için oturup ağlayabiliyorsam işte kardeşlik buradadır.
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
Arkadaşlar aslında bu konuda yazı yazmayacaktım ama şu okuduklarım beni yazmaya itti. bakın ATATÜRK büyük bir önder olduğu kadar büyükte bir düşünürdür bunu herkes çok iyi biliyor.ATATÜRK'ün bu ülkede tek millet oluşmasını istemesi osmanlıların yıkılma sebeplerinden olan etnikiyetlerin ortaya çıkması ve herkesin kendi etnik yapısını yaşatmak ve kendi kendini yönetmek istemesindendir,sırplar olsun yunanlılar olsun bu şekilde bizden bağımsızlık aldılar, ATATÜRK bunu inceleyip 90 yıl önce bu cumhuriyeti bu şekilde şekillendirmek istemiştir,bana görede eğer başarılsaydı gayet iyi olacaktı ancak kısmen başarılı oldu içimizde lazlar çerkezler vardı ve bunlar kendilerini türk olarak tanımlamayı kabullenmişlerdir.Ancak kürtler bunu kabullenmemiş ve devamlı olarak kendi benliklerini (kürtlüklerini)koruma ve müdafaa etmeye çalışmışlardır şimdi geldiğimiz noktada bizi birleştirebilecek bütünlüğümüzü dahada kuvvetlendirebilecek yeni açılımlar getirilmelidir,emin olunki ATATÜRK yaşasaydı oda böyle yapardı 90 yıl boyunca aynı politika sürdürülmez ki zaten biz halk olarak bütünleşmişiz örneğin benim çevremden anne yada babasından biri türk biri kürt olan onlarca insan var ve artıkbiz ırk değil tek bayrağımız tek vatanımız ve akrabalık bağlarımızla bağlıyız zaten eğer biz birbirimize bağlı olmassak kurtlar etrafımızı sarmış pusudalar ve ülkemizi parçalamaya hazırlanıyorlar bence ülkemizin en önde gelenleri (komutanlar)dahil çıkıp kürtler vardırlar ve bizim özbeöz kardeşlerimizdirler demelidirler gerekirse kürtçe öğrenip kürtlerle yeri geldiğinde kürtçe konuşmalıdırlar böylece bölücülerede bu bir tokat olacaktır... SAYGILARIMLA....
-
Pkk borazanları nerdesiniz?
Bunu yapanları nefretle kınıyorum ALLAH *****...
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
Ben şunu çok iyi anladımki nekadar anlatırsam anlatayım sizler bu önyargıdan vazgeçmeyeceksiniz iyisimi ben çekiliyorum buyrun kendi bildiklerinizi yazın artık bu konuda yazı yazmıyacağım boşyere zaman harcıyorum.Bu ülkede herkes hatalar yaptı ama artık gerekirse karşılıklı tavizler verilip bu kan durdurulmalıdır bakın benim memleketimdeyken 2 evim vardı birini bir assubaya kiraya vermiştim daha 4 aylık evliydi ve yanında annesi ve eşinide getirmişti o assubay 2-3 ay sonra bir operasyon sırasında şehit oldu ve onun eşinin ve annesinin feryatları halen aklımda.Ben ölen bir pkk'lınında annesinin feryatlarına şahit olmuş bir insanım,sonuç olarak ben yapmam,ben tanımam,ben sevmem,ben bilmem demek bu kanı durdurmaz yaklaşık 25 yıldır bu acılar çekiliyor,sadece bu değil ülkemizin ekonomisine vurulan bir darbedir aynı zamanda bu, neyse benden bukadar haa şunuda söyliyeyim ben bu konuları yazarken asla bu ülke aleyhine olsun diye yazmadım çünkü ben tek vatan ve tek bayrak olgusundan asla kopmadım ve olması gerekeninde bu olduğunu düşünüyorum... SAYGILARIMLA....
-
msn de kadın erkek iletişimi
Kadınları anlamak dünyanın en zor işi ALLAH bize sabır versin ve aklımıza mukait olsun başkada birşey demiyorum. )))
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
bu kürt mafyası dedikleriniz organize falan değillerdir.Ancak dediğiniz gibi butür oluşumların büyük çoğunluğunda kürtler yer almaktadır ama bunun sebebi bölgenin geri kalmışlığından gelen insanların varoş hayatından sonra her **** bulaşmaya ve ya iyi bir yaşam yada ölüm düşüncesiyle kendini hertürlü pis işe bulaştırmasıyla oluşmuştur sonuç olarak yine olay dönüp kürt sorunu ve devamındaki göçlere dayanmaktadır bunun için kimler suçlanmalıdır ben karar veremedim buyrun siz verin. SAYGILARIMLA...
-
DTP LİLER MECLİSİ TERK EDECEKMİŞ
KAPLAN-200 siz kaçkere AHMET KAYA'yı kartel medya dışında dinlediniz hersözü çarpıtılmadan aslından koparılmadan???? Buyrun dinleyin dinleyin ama bütün ön yargılarınızı ve size empoze edilen o köhne düşünceyi bir kenara bırakarak dinleyin yoksa daha ilk kelimeden vereceğiniz cewabı biliyorum....